19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 11 Eylül 2017 KEMAL GÖKTAŞ [email protected] EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN TASARIM: ECE KURTULUŞ söyleşi 11 zor soru Anayasa Mahkemesi eski raportörü belirleyAiYcMili’ğdietapvoalintikyaanpıtnıAliRızaAydın: Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın 30 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı selamlama biçimi ile başlayan tartışmalar, bir süredir hukukçuların eleştirdiği Anayasa Mahkemesi’ni nihayet toplumun gündemine taşıdı. Oysa AYM, OHAL KHK’lerini de kişiselleştiriyor ve yargıdaki gerçek sorunları saklıyor. AYM’yi ve yargıyı temize çıkarıp AYM başkanını ya da kimi yargıçları sorgularsak yargı üzerindeki kuşku meselesini örtmüş oluruz. Bu, vitrine konulan eşyanın mağazanın içindeki üründen farklı olması gibidir. Vitrin yanıltıcıdır. Eski AYM raportörü Aydın, arkadaşımız Kemal Göktaş’ın AYM ve yargı bağımsızlığı sorularını yanıtladı. netlemeyeceğine ilişkin kararıy Yargıyı sorgulamak için mağaza la anayasal demokrasinin tabu ya girmeniz gerekir. tuna son çiviyi çakmış ve yaşadığımız hukuk dışı uygulamaların Egemen siyaset etkisi baş sorumlusu olarak tarihteki n Türkiye’de AYM’nin ba yerini almıştı. Milletvekillerinin ğımsız ve tarafsız davrandığı ve tutuklu gazetecilerin başvu nı, temel hakları koruma işlevi rularını incelemekten kaçarak ni yerine getirdiğini söyleyebi iktidarın güdümünde olduğu lir miyiz? nu teyit eden AYM’nin başka Anayasalar hukuk metinle nı Zühtü Arslan da o fotoğrafla ri olduğu kadar siyasal metinler yine tarihe geçecek bir simge dir. AYM gibi anayasaları yorum yaratmış oldu. Eğilme fotoğra lama yetkisine sahip kurumlar fı ışığında AYM’yi ve yargı ba açısından da bu böyledir. Kal ğımsızlığını 19962009 arasın dı ki bugün AYM, hak ihla da Anayasa Mahkemesi’nde ra li denetimi de yapıyor. Ay portörlük yapan Hukukta Sol nı anayasa hükümleri AYM Tavır Derneği Başkanı Ali Rıza tarafından dönemsel ola Aydın’la konuştuk. rak farklı yorumlanabili n AYM’de uzun yıllar ra yor. Çünkü AYM’ler ana portörlük yaptınız. Bu mah yasayı siyasi metin ola kemenin iç işleyişini, team rak görürken, karar ver müllerini bilen bir hukuk dikleri dönemin siyasetini çu olarak Başkan Arslan’ın de anayasa ile özdeşleştiri Cumhurbaşkanı’nın önünde yor. Altı çizilmesi gereken eğildiğini gösteren fotoğrafı ve asıl yer de burası. ardından başlayan tartışmaları n Yani AYM, dönemin at nasıl değerlendiriyorsunuz? mosferine göre mi karar ve İşin püf noktası o fotoğraf de riyor? ğil, fotoğrafın bu kadar tepki çek Atmosfer, egemen siyaset etki mesi. Bu, bizi baştan klasik yar liyor. Örneğin, 1982 döneminde gı bağımsızlığı tanımına götürü AYM çok uzun süre, AKP hükü yor. Buna göre yargı en küçük metinin ilk 5 yılı da buna dahil, baskı altında tutulmamalı ve top laiklik konusunda geleneksel la lum da yargı hakkında en küçük iklik tanımı üzerinden hareketle kuşku duymamalı. Toplum, yargı hakkında kuşku duymaya başladığı zaman fotoğrafların yo CHP, rumu ve şekil öne çıkıyor. Oysa öz, yargı kararlarının içinde... anayasa değişikliğini AYM’ye götürmedi. en çok 4+4+4 yasasındaki Zühtü Arslan kendisini ‘kadraj oyunları yapıldığı’ iddiasıyla savundu ama videodan izlendiğinde tokalaştıktan sonra bir mttüggaadrıölşeedaaıtmyraiüiatinmarynEodmseav’ elıdayreeklnnaietyyosı.şkeonaeYmaruykgaç. iasoDşremugraominkçıaçyludtyaekliayaayhınrroıaısebizsrgtıyaatlytöaelştaearlrekaıdsnhdsndlüiıiamazıtbğkliein‘kaüAeirshsYbsbtakliamManniırlşaelleeadlklıtyrrüça.aıionnezrÖnaderivl.ryataniıBream,lebeuryyrgeımanetaılryalakineg,amdgnıkyvsaaieedüeArldyaiaryYeeAarotlMrançYogrr.’MygpıçYveöl’eyuaer ktiemdçmgiattiığiıükyirmhinrtdkükıliı.ıüakarrvLlkrüıeaeaadmgntirdadköıdlnnaelreaihdıddrğmkiaaeüinarığdölknraiüinşpeanicıkntşsmsealeeılviıkelyiğzeğıöiearşsiz selamlama eğil riyor. Liberaller buna karar verme özgürlüğü der. Hat leri bu defa öyle gör mesi yapmış gibi ta bir gün içinde aynı yargıcın aynı konuda farklı ka medi. Bir başka örnek, görünüyor. rar vermesi bile yadırganmaz. Böyle olunca klasik OHAL kararnamelerin Selamlama eğil burjuva yargısı içinde bile ortaya çıkan kazanım de yaşandı. AYM, 90’la mesi de olabilir. Hat lar bir çırpıda tersine dönüyor. Kazanımlar, rın başında ‘tarihi’ olarak ta böyle bir fotoğraf bir anda siyasi iktidara hizmet eden ku nitelenen bir karar vermiş hiç olmayabilirdi de. Me rumlar ve kurallar zincirine dö ti. OHAL KHK’lerinin OHAL seleyi sadece fotoğraf üze nüşüyor. ile ilgili olup olmadığı konu rinden götürmek, kişiselleştir sunda bir denetim yapacağına mek, tıpkı Danıştay Başkanı’nın hükmetmişti. 15 Temmuz’dan cüppede ilik araması gibi ya da bir yorumlama geliştirmiş ve il sonra ise anayasadaki hüküm yüksek yargı başkanlarının çay keli duruş göstermişti. Ama aynı lerde değişiklik olmadığı halde toplama görüntüsü gibi, simgeler AYM, anayasa değişmediği hal “Ben OHAL KHK’lerini denetle üzerinden tartışmak, meseleleri de laiklik tanımını değiştirdi. Bu, yemem” diyebildi. n O zaman AYM’lerin hiçbir işlevi yok mu? AYM’nin evrensel hukukun kazanımlarını savunduğu dönemlerin, siyaseten de Türkiye’nin daha dengeli, daha demokratik bir siyaset izlediği, parlamentonun daha işlevli olduğu dönemlere denk geldiğini görüyoruz. Siyasette kırılmalar yaşanıp demokrasi kesintilere uğradığında AYM de klasik siyasi tavrını ortaya koyuyor. AYM’nin temel hak ve özgürlükler, genel haklar lehine verdiği kararlarda, dönemsel olarak AİHM’nin kararlarının etkisinin yüksekliğini görüyoruz. AYM’nin aynı konuda, aynı madde üzerinde farklı kararlar verdiği dönemlerde ise Avrupa devreden çıkıyor, ABD yüksek mahkemesinin serbest piyasacı –ki bu ABD mahkemesinin kendi sözcü ğüdür– esnek, hareketli, oynak tavırlarını görüyoruz. Dolayısıyla etkilenme dereceleri uluslararası hukuk anlamında dönemlere göre değişiyor. Buna ‘politikanın belirleyeciliği’ deniliyor. Başkan değişikliği nŞu anda da bu ilke mi geçerli? Şu anda politikanın belirleyiciliğinin artık tavana vurduğu bir dönemi yaşıyoruz. AYM, özellikle 2010 anayasa değişikliğinden sonra, önceki inişli çıkışlı kararların tam tersine, siyasi iktidarın işlemlerini, eylemlerini ve genel olarak siyasetini onaylayan kararlar veriyor. Arada birkaç hukuk tekniği açısından olumlu kararlar çıkmış olabilir, tutukluluk süreleri gibi. Ama bütünsel bakıldığında ki OHAL dönemi bunun zirveye oturduğu dönemdirpolitikanın belirleyiciliğini tam anlamıyla benimsediğini söyleyebiliriz. n Bu belirleme işi nasıl oluyor? Kendiliğinden mi ortaya çıkıyor? Aslında AYM’ler, insanlığın evrensel ve tarihi mücadelelerinin kazanımları sonunda kuruldu. Buna rağmen özellikle neoliberal dönemle birlikte gelip dayandıkları bir nokta var. Bizde örneğin 2008’e kadar AYM laiklik konusundaki tavrını sürdürdü, bu evrensel bir tavırdı ve AİHM kararları ile özdeşti. 2008’den önceki türban kararı ve ardından AKP’nin demokratik, laik ilkelere aykırı davrandığına ilişkin karar gösterdi ki AKP siyaseti, bu AYM ile devam edemez. Nitekim bu arada AYM içinde de bu tespite paralel olarak 2007 başkan değişikliği olmuştu. AYM için değişiklik n Haşim Kılıç’ın seçilmesini mi kastediyorsunuz? Evet. 2010 anayasa değişikliği, kontrol altında tutulması gereken bir AYM için yapılan anayasa değişikliğidir. Yargı kadrolaşma yoluyla siyasi iktidarın onay mercii haline gelmiyorsa, iktidarın kararlarını engelliyorsa, kadrolaşma yerine ‘hukuk’ devreye sokulur. AYM için de anayasa değişikliği devreye sokuldu. Kadrolaşma, atama zincirindeki halkalar değiştirilerek kolaylaşıyor. Birdenbire AYM’nin zaten siyasi olan niteliği bütünüyle siyasal iktidarın yörüngesine giriyor. Dolayısıyla buradaki sorunu tartışırken ne AYM’nin tek başına tanımı ve yorumlama tekniğini ne de Türkiye’de siyasi iktidarın anayasaya müdahalesini anlatmak yetmiyor. Bundan sonrası otokratik devlettir n Yargıya müdahale nasıl gerçekleşiyor? Basına müdahalede doğrudan arayıp altyazıya dahi karışılabildiğini gördükten sonra doğrudan müdahale olasılığı daha güçlü ihtimal sanki. Müdahale öncelikle yargı kadroları aracılığıyla doğrudan yapılıyor. Burada her türlü etkileme, kıyım, ödül/ceza yöntemi de geçerli. Hatta yargının varlık nedeni bile sorgulanabiliyor. Politikanızı gerçekleştirirken toplumsal baskıyla ve hukuksal değişikliklerle istediğinizi elde edemiyorsanız yargıyı devreye sokuyorsunuz ve ardından ‘Yargı bağımsızdır, biz karışamayız’ diyorsunuz. Basın ve yargı n O halde yargının siyasete karşı değil de toplumdaki talepler karşısında ‘bağımsız’ olduğunu söyleyebiliriz. Fotoğrafa gidelim yine. Cüppede düğme yok. Yargıç cüppeyi giydiği zaman karşı sındaki insanlar tarafından sadece yargıç olarak görülüyor. Kadın, erkek, bıyıklı, makyajlı, türbanlı olarak değil, sadece yargıç olarak görülür. Yargıcın cüppesi kimseye karşı iliklenemez çünkü düğme ve ilik yok. Danıştay Başkanı’nın fotoğrafı, iliklenemeyen cüppenin siyasete karşı iliklenebildiğini gösterdi. Yargı bağımsızlığı sınıfsaldır. Sınıf siyaseti, yargı gibi bağımsız bir organ tarafından, kâğıt üzerinde ‘Türk ulusu adına karar veren bağımsız organ’ tarafından onaylanması gibi bir güce sahip oluyor. Buna ‘siyasetin egemenliğini güçlendirme gücü’ diyebiliriz. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı söylemi bunu sürdürülebilir kılıyor. Arada birkaç ayrıksı karar vermesi de mümkün bu sırada. Ama bu ayrıksı kararlar bireye ve olaya özgü, geneli etkilemeyen kararlar oluyor. n Basın üzerindeki baskı larla yargı meselesinin birbirine paralel birçok yönü var... Basının üzerindeki baskının nedeni, basının halkın bağımsız gözlemcisi olmasından kaynaklanıyor. Yargı halkın devletteki denetim ayağı. Halk ifade özgürlüğünü basın aracılığıyla kullanıyor. Yargıya yaptığınız müdahaleyi kullanarak basına baskı yaptığınızda da toplumsal olarak karşınızda muhafelet kalmıyor. Çünkü basın ve yargı ayağını kaybetmiş bir muhalefetin iktidar karşısındaki gücü de oldukça geriliyor. Otoriter başkanlık n Bu tip bir devlet nasıl tanımlanır? Kesinlikle parlamenter, demokratik, eşitlikçi ve adil bir devlet değil. Anayasa değişikliği ile artık söz konusu olan otoriter başkanlık sistemidir. Yeni bir otokrasi. Sistem ‘tek karar merci’ sistemine oturdu. Anayasa hukukçularının ‘kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmıştır’ diye yorumladığı konu da bu. Bundan sonra gidilecek tek yer otokratik devlettir. Dinsellik desteğiyle her şeyi elinde tutan, sınıfının çıkarına kayıtsız koşulsuz bağlı yönetim. Ama burada dahi halkın, toplumun mücadelesinde, özellikle yargıyı bu anlamda aracı olarak kullanmasında engel yoktur. Bu özellikle vurgulanmalı. ‘Yargı bitti nereye başvuralım’ diyor insanlar. Hayır, yargıya mutlaka gidilmeli. n Bütün bunlar, yargının bağımsızlaşması ve hukuka uygun karar verme yetisinin artmasının toplumsal güç dengelerinin düzeyi tarafından mı belirlendiğini söylüyor? Kuşkusuz. Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı gibi sözler artık ihtiyatla karşılanıyor. Bunda haklılık payı var çünkü hukuku aracı kılarak ihlalleri yapanların, hukuksuzluğu yaratanların en çok kullandıkları sözcükler bunlar. Hukuk üstündür diyenler hukuku en çok ihlal edenler, yargı bağımsızdır diyenler yargıyı kendilerine bağımlı hale getirenler. Hukukun ve yargının gerçek işlevini egemen siyasetin güdümünden kurtaracak ve toplumun yargısı, hukuku yapacak mekanizmaları çalıştırmak gerekiyor. Buna rağmen AYM’nin bugünkü konumu nedeniyle örneğin anayasaya aykırı yasaları AYM’ye götürmesi gereken muhalefet partileri bile çekingen davranıyor. Yargı OHAL düzeninin bir parçası oldu n Haşim Kılıç’ın seçildiği dönem AYM heyetinin çoğunluğu siyaseten Kılıç’tan farklı düşünüyordu. Nasıl seçilebildi? AYM’de seçimler öncelikle iç dengelerin ve iç duygusallıkların etkisi altında yapılır. Bu yüzden aynı siyasi görüşte olmasalar bile bu buluşma sağlanabilir. Ama gücü dışarıda etkin kullanan başkan arayışı bu duygusallığı biraz daha büyütür. n AYM Başkanı’nın dışarıda etkin olması niye istenir ki? Daha iyi bir bina, daha iyi olanaklar vb için mi? Daha iyi bina, araba, olanaklar üzerinden başlar. Böyle böyle güç meselesi devreye girer. Bu AYM’nin siyasallığının doğal sonucu. Bunu asıl kullanan da dışardaki egemen güçtür ama bu çok hissedilmez. Günlük ihtiyacına göre bile devreye sokabilir bunu. Bu yargıç açısından savunulamaz ama yargıç da insandır. Siyaseten okunduğunda AYM başkanının gücü, AYM’nin gücü meselesi, başkanın egemen siyasete yakınlığı ile anlam kazanıyor. Kılıç seçilirken AKP iktidardaydı. Bu tür bir okuma yanlış olmuyor. İşte bugün. AYM varlığından somut olarak söz edebiliyoruz ama toplumsal haklar işlevinden söz edemeyiz. En kolay biat eden n Haşim Kılıç’ın iktidarla bozuşması ve ayrılmasını nereye oturtacağız? İç çelişkilerden kaynaklanabilir, bunun içini bir başlıkla doldurmak çok kolay değil. O çelişkiler nereden kaynaklanır onu bilemeyiz. Biri ‘cumhurbaşkanlığı istiyordu’ der, öbürü başka bir şey... Bir çelişki doğmuştur ama siyaseten karşı karşıya getirebilecek büyük bir çelişki, ana çelişki değildir bu. Burjuva ve neoliberal düzen, 80’den bu yana burjuva hukukunu sermaye lehine, toplum aleyhine çevirerek hukuk yaratıyor. Yargıyı da bu hukuku yorumlayacak şekilde dizayn ediyor. Bu bütünsellik içinde baktığımızda bence artık isimlerin önemi yok. İsim konusunda ‘en kolay biat edenin tercih edildiğini’ söyleyebiliriz sa dece. Bu 10 yıl önce başka, 10 yıl sonra başka bir isimdir. Bu akışa daha makro gözle bakmamız, sınıfsal ve siyaseten bakmamız gerekiyor. Artık yargının da OHAL’lerinde yaşıyoruz. Yargı OHAL düzeninin bir parçası haline geldi. Buna karşı, yargı bağlamında değil, yargının içinde olduğu düzen bağlamında topyekün bir mücadele vermek gerekiyor. Aynı düzen içinde hangi dönemin yargısı iyi diye tartışmak kurtuluş olmaz. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle