08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 18 Ağustos 2017 6 haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK Müzisyen Atilla Taş savunmasında ‘Bizim iddianame doğurdu’ dedi ‘Çok yattım, beni bırakın’ Tahliye edildikleri 31 Mart gecesi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan lirterek, “Emin olunuz en ufak bir suçum olsaydı canıma kıyardım. Çocukken şarkılarımı din Fidan’ın başlattığı soruşturma leyen çocuklar kelepçeledi, üs kapsamında tekrar tutuklanan tüme kapı kilitledi. Bir asteğ gazeteci Murat Aksoy ve müzisyen Atilla Taş’ın aralarında bulunduğu 13 kişi haklarındaki ye CANAN COŞKUN men bana ‘senin kucağında fotoğrafım var’ dedi” ifadelerini kullandı. ni dava kapsamında savunma yapma Atatürkçü olduğunu söyleyen Taş, ya devam etti. İstanbul 25. Ağır Ceza şöyle devam etti: Mahkemesi’nde dün görülen duruşma “Mustafa Kemal’in askeriyim. Be ya tutuklu yargılanan 12 gazeteci ve 1 ni bu halimle alacak cemaat varsa gi tutuksuz gazeteci katıldı. dip yazılırım ama böyle bir cemaat ‘Dava doğurdu’ yok. Yıllarca ‘Ham çökelek’ olarak tanındım, ama bu bana hiç şöhret getir Duruşmada savunma yapan Atilla medi. Beni yıllarca salak bir adam ola Taş, ifadesinin başlangıcında mahke rak tanıdılar. Örgüt bana ‘Komik ko me heyetine seslenerek, “Adalet ve hu mik şarkılar yapacaksın, milletin si kukla ilgili yaşanan aksaklıkların mü nirlerini bozacaksın, bir süre ortadan sebbibi siz değilsiniz. Hâkimler ve sav kaybolacaksın, ‘Yamyam Style’ şarkısı cıların itibarsızlıklarını söylemenin nı yapacaksın, seni Atilla Tasus deyip bu davaya ve ülkeye yarar getireceği Yunanistan’a iteleyecekler, sonra bir ni sanmıyorum. Sizler yoksanız adalet gazetede yazı yazacaksın’ mı dedi? Ak içi boş bir kavram” dedi. “En büyük gü lımızla mı oynuyorsun derler.” venim kendim ve suçsuzluğuma olan inancım” diyen Taş, “Benim anlayama ‘Çok yattım, beni bırakın’ dığım bu işlerle ne alakam olduğudur. Taş, tahliye oldukları gece gözaltı Bizim iddianame Nasreddin Hoca’nın na alınmaları ile ilgili, “Ben o gece si kazanı gibi doğurdu. ‘Adalet zulmün yanür verseler içerdim, ölmek istedim. temelidir’ yazması gerekli” ifadeleri Suçsuz yatmak daha iyi suçlu yatsay ni kullandı. Taş, darbe girişimini plan dım daha kötü” dedi. Bank Asya hesabı layan, arkasında duranların en ağır şe olan kişilerle görüşme suçlaması ile il kilde cezalandırılmalarını istediğini be gili ise, “Arkadaşlarımın hesap cüzdan larını isteyip ‘Bank Asya hesabın varsa seninle konuşmayayım mı diyeyim” diye sordu. Taş, tahliyesini talep ederken de, “Çok yattım, beni bırakın, kaçmam” diye konuştu. Gazeteci Murat Aksoy ise savunmasında, 31 Mart’ta tahliye edildiği duruşmayı anımsatarak, “Oysa 7 aydır tutukluydum. Hakkımda yargılandığım dava dışında hiçbir soruşturma olmadı. Ne olduysa 31 Mart 2017’de tahliye olunca oldu. Açıkçası savcı o gün tahliyemi isteyerek bana iyilik değil, istemeden kötülük yapmıştı” dedi. Aksoy, kendine yöneltilen darbe suçlamasına ilişkin ise “Elime silah mı aldım? Birine emir mi verdim, birinden emir mi aldım? Tank mı kullandım, F16 mı, helikopter mi kullandım” diye sordu. Eleştirel yazılarını ve görüşlerini Yeni Şafak’tan İMC TV’ye geniş bir yelpaze ile paylaştığını kaydeden Aksoy, “Yazmış olduğum binlerce yazı, 300’den fazla TV programı ve sosyal medya paylaşımlarından hiçbiri nedeniyle hakkımda dava açılmamıştı” dedi. Arınç’ın danışmanını arama suçu Aksoy, Tarık Ümit Genç ile telefon görüşmesinin suçlama konusu yapılması ile ilgili, “Ağustos 2016 için Kara Karga dergisinde Bülent Arınç’la söyleşi yapmayı planladık. Bunun için telefonumda kayıtlı eski danışmanı Kemal Öztürk’ü aradım. Kendisi görevi bıraktığını ve yeni danışmanın Tarık Ümit Genç olduğunu söyledi ve numarasını verdi. Bu konuşma sanırım temmuz başında oldu. Daha sonra kendisini aradım, durumu anlattım. Eposta adresini aldım ve kendisine, telefonda konuştuklarımızı yazdım. Hatta söyleşi çerçevesine ilişkin sorunları da eposta adresine yolladım” dedi. Aksoy, iddianame eklerindeki HTS analiz raporuna göre bugüne kadar yaklaşık 5 bin 270 kişi ile temas kurduğunu anımsatarak bu aralığın 10 yıllık zaman dilimini kapsadığını kaydetti. Bu zaman dilimine göre suçlama konusu edilen görüşmelerin 12 kez olduğunu söyleyen Aksoy, bunun yoğun görüşme trafiği olarak adlandırılamayacağını vurguladı. Gazeteci Oğuz Usluer ise savunmasına, “Ben gazeteciyim. Önünde arkasında başka bir sıfat yok. İddia makamı bana darbeci yaftasını yakıştırırken ortaya bir tane bile delil koymamıştır” sözleriyle başladı. Usluer, tahliye edildikleri gece gözaltına alınmaları ile ilgili, “Yaşadığımız şaka değil buz gibi bir hakikatti. Suçlamalar üretildi. Darbeci olduğumuz o gün mü anlaşıldı? O güne kadar aylarca tutuklu kaldık” dedi. l İSTANBUL ‘Hukuksuzluğa son verin’ Kupa maçında ‘Nuriye Semih Yaşasın’ yazılı pankartı açtıkları için 10 taraftar tutuklandı ‘Bu suça ben de ortağım’ SEYHAN AVŞAR Samsun’da Beşiktaş ile Konyaspor arasında 6 Ağustos’ta oynanan futbol maçında “Nuriye Semih Yaşasın” yazılı pankartı açtıkları için gözaltına alınan Beleştepe taraftar grubu üyesi 10 kişi önceki gün tutuklandı. 3 kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Pankart nedeniyle tutuklananların sayısı 11’e çıktı. Tutuklanan Bilal Canberk Dönmez, mahkemede “Ben öğretmenim. Açlık grevi yapan Nuriye ve Semih görevinden alındı. Bu durumun benim de başıma gelebileceğini düşündüm. Tribünde pankart açıldığında o pankart elden ele dolaşır” dedi. Ev baskınları düzenlendi Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, “tribünlerde yasadışı DHKPC silahlı terör örgütü ve bu örgüt militanlarının pankartını” açtıkları öne sürülen 17 kişi hakkında, 10 Ağustos’ta “Terör örgütünün propagandasını yapma”soruşturma başlatıldı. Taraftarlar hakkında çıkarılan tutuklamaya yönelik yakalama kararı üzerine ev baskınları düzenlendi. Beleştepe üyesi Volkan Çalışkan 13 Ağustos’ta tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderildi. Gözaltına alınan 10 kişi ise önceki gün Samsun 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nce tutuklanarak cezaevine gönderildi. İfadesi alınan 5 kişi ise adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Tutuklanan Duygu Uzun, hâkimlikte verdiği ifadede, “Ben nişamlımla fotoğrafımızı çekmesi için telefonumu Öznur Uysal’a verdim. O sırada pankart açılmış. Bilerek pankartın önünde poz vermemiz söz konusu değildir” dedi. ODTÜ öğrencisi Erkan Akbaba ise şunları söyledi: “Terör örgütüyle bir bağlantım yok. Nuriye ve Semih’in ihraç edildiklerini ve işlerini kazabilmek için açlık grevi yaptıklarını biliyorum.” Haydar Aktan da “Tribünde pankartlar açılır. İçeriğine dikkat etme dim. Gözlerim net görmüyor. Herhangi bir terör örgütüyle hiçbir bağlantım yoktur” diye konuştu. Beleştepe üyesi Cemil Doğan da açılan pankartın, suç içeren bir husus bulunmadığı için açılmasını olumlu karşıladıklarını dile getirdi. Pankartı ‘yaşasın’ ibaresini içeren kısmını içeri sokan Ufuk Bıyık da “Pankartta ismi geçen kişiler Ankara’da bir süre oturma eylemi, açlık grevi yaptılar. Yaşadıkları vicdanlarımızı sızlattığı için bu pankartı açmaya karar verdik. Benim de hiçbir örgütle ilişkim yoktur” dedi. Hukuksuzluğa son verin Taraf Der, hâkimlik kararı öncesi yaptığı yazılı açıklamada, operasyona tepki göstererek, “Yaşam hakkını savundu diye 10 taraftar tutuklama istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edildi. Herkes için adalet talebinde bulunuyoruz. Yaşam hakkı herkes için kutsaldır. Hukuksuzluğa son verin” denildi. l İSTANBUL Destekçiler suç duyurusunda bulundu Nuriye ve Semih İçin Dayanışma bileşenleri görevlerine dönmek için açlık grevini sürdüren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek eylemlerinde gözaltında yaşadıkları hak ihlalleri için Çağlayan Adliyesi’nde suç duyurusun da bulundu. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Seher Dursun, “Nuriye ve Semih’e destek eylemlerinde yaklaşık 76 kişi gözaltına alındı. Tamamında müvekkiller ağır işkenceye maruz kalmışlardır” diye konuştu. Başsavcılığa teslim edilen dilekçelerde “şüpheli” sıfatı ile İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü yer aldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, “Nuriye ve Semih yaşasın demek suç değildir. Ben de buradan yüz kere, bin kere söylüyorum, Nuriye ve Semih yaşasın. Bu suça ben de ortağım. Eğer suçsa bu suçu bilerek işliyorum” dedi. CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; Samsun’daki Süper Kupa Final maçında üzücü olayların yaşandığını anımsatarak “Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa” pankartının içeri alınmadığını belirtti. Hakverdi, “Nuriye ve Semih Yaşasın” pankartına ilişkin 17 kişi hakkında “terör örgütü üyeliği ve propaganda” gerekçesiyle açılan soruşturmalar için “kabul edilemez” yorumu yaptı. “Hükümet kendi gibi düşünmeyen herkesi maalesef terörist ilan etmeye devam ediyor” diyen Hakverdi, toplumun ayrıştırıldığını belirtti. Pankartın şiddet içermediğini söyleyen Hakverdi, elindeki fotoğrafları basın mensuplarına göstererek, “Nuriye ve Semih yaşasın demekle asla terör örgütü üyesi olunmaz. Siz, suç ilan edebilirsiniz, suç sayabilirsiniz biz, bunu asla suç saymıyoruz. Nuriye ve Semih yaşasın demek suç değildir. Ben de buradan yüz kere, bin kere söylüyorum, Nuriye ve Semih yaşasın. Bu suça ben de ortağım. Eğer suçsa bu suçu bilerek işliyorum” ifadesini kullandı. Tam 163 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya “bilinç açıkken dahi zorla müdahele edileceği” söylenmesinin ardırdan olası zorla müdahalenin ardından açlık grevine devam edeceklerini duyurdu. Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça, “Söz verdiğiniz gibi OHAL Komisyonu’nda onları ön sıraya alıp, inceleyin. Onları işlerine iade edin” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Adalet Nöbeti 20. haftayı tamamladı Tutuklu Cumhuriyet avukatlarının serbest bırakılması amacıyla yapılan Adalet Nöbeti’ne katılan Galatasaray’ın eski başkanı avukat Prof. Dr. Duygun Yarsuvat, “Bizler ülkemizin kuvvetler ayrılığının tam sağlandığı siyasi bir sisteme sahip olmasını istiyoruz...Yargıyı siyasallaştırarak adalet çatısının çöküşüne sebep olanlar bilmelidirler ki, tarih, insanlık ve vicdanları kendilerine hesap soracaktır” diye konuştu. Gazetemizin tutuklu avukatları Bülent Utku, Akın Atalay ve Mustafa Kemal Güngör’ün serbest bırakılması çağırısıyla Çağlayan Adalet Sarayı’nda başlatılan “Adalet Nöbeti” dün 20. haftayı tamamladı. Nöbete gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Muhasebe Müdürü Günse li Özaltay, tahliye edilen yöneticimiz Önder Çelik, avukat Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, çizerimiz Musa Kart, avukat Duygun Yarsuvat ve meslektaşları katıldı. Adliyedeki Themis heykelleri önünde bir saatlik sessiz eylem yapan avukatlar, ardından adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. “Herkes için adalet” pankartı açan çok sayıda avukat, tutuklu avukatımız İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın fotoğrafını taşıdı. Yargı kullanılıyor Grup adına açıklamayı yapan avukat Duygun Yarsuvat, hukuk devletini 3 temel güç olan yargı, yasama ve yürütmenin oluşturduğunu belirterek, devletlerin halklar üzerinde hâkimiyet kurmak için yargıyı elinde tutmaya çalıştığı nı aktardı. Türkiye’de yargının sürekli karşıt bir güç olarak kullanıldığını vurgulayan Yarsuvat, demokrasinin en büyük güvencesinin yargı bağımsızlığı olduğunu kaydetti. Yarsuvat, “Ülkemizde ve diğer ülkelerde yargıyı bir silah olarak elinde tutunlar, hâkimlerin bağımsız nitelikte olmasını istememekte. Bağımsız olmayan bir kişiden adil karar vermesini beklemek kuşkusuz hayaldir” diye konuştu. 19981999 adalet yılı açılışında Yargıtay 1’inci Başkanı Hâkim Mehmet Uygun’un konuşmasında geçen “Vicdan ve cüzdan arasında sıkışmış hâkim” söyleminin günümüzde geçerliliğini koruduğunu hatırlatan Yarsuvat, “Hukuka siyaseti sokanlar, kamuoyunu aydınlatmak, gerçekleri kamuya duyurmak zo runda olanlara karşı, yargı silahını kullanmışlardır” diye belirtti. Türkiye’de 154 gazetecinin tutuklu bulunduğunu kaydeden Yarsuvat, bu sayının demokratik olduğunu iddia eden bir ülke için kara bir leke olduğunu söyledi. ‘Mücadele edeceğiz’ Gazetemizin davasına da değinen Yarsuvat, tutuklu avukat ve gazetecilerin haksız ve hukuksuz bir şekilde tutulduğunu ifade ederek, “Delilsiz olan savcı, Türk adli yargılanmasında ilk defa uygulamaya konulmuş gizli bilirkişi olarak nitelendirebileceğimiz kişilerden açık kaynak delil yaratmaya çalışmıştır. Bu kovuşturmanın ne kadar adil olduğu anlaşılmıştır” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Rıza Saf Değiştiriyor Son yıllarda Gramsci’den mülhem “Rıza” kavramı üzerinde çok kalem oynatılmıştır. Pek çok kez, ortaya çıkan sorunların, anlaşılmaz gibi görünen siyasal bulmacaların bu kavram yardımıyla anlaşılır hale geldiği söylenebilir. Deneyelim: İşte iktidar ortada. Onun yaptıklarının, ettiklerinin haklı, haksız, hukuka uygun ya da değil, bir toplumsal rızaya sahip olduğu söylenebiliyor mu? Rıza’nın kaynağı konusunda bir tartışma yok mu? Yoksa bir adım geriye gideceksiniz. HHH Rıza ile Zor arasındaki ilişkiyi göz ardı etmeyi başarmışsanız, evet, sorun yoktur. Gramsci’nin kapsamlı bir şekilde literatürümüze eklediği “ZorRızaHegemonya” kavramları, belki de şimdilerde karşı karşıya kaldığımız çetrefil, çözümsüz gibi görünen siyasetin geleceği konusunda ipucu verebilir. Konuyu günümüze taşıyalım. Pratik siyasal hayatımızla ilişkilendirirken teorik kaygılardan da kurtulmaya çalışalım mümkünse. HHH 2002 yılından bu yana değişerek, dönüşerek, belki gerçekten zor durumlardan kurtulma becerisi göstererek iktidarda kalmayı başaran partinin, ilk kez bir krizle karşı karşıya kaldığını itiraf ettiğini, yorgunluk belirtileri gösterdiğini, iktidarını korumak için çare aradığını görüyoruz. Ortada Gramsci’nin kavramlaştırmasıyla bir “hegemonya krizi” var gibi görünüyor. Rızada bir sarsılma, iktidarı sürdürmede bir sıkıntı yaşanıyor. Ama öte yandan, projesini terk etmemekte, hegemonya krizini atlatmanın yollarını aramakta ısrarlı bir iktidardan söz ediyoruz. Eski ortağın darbe girişimi tasfiye edilmiş, ama önemli ölçüde güç kaybı, kadrolarda savrulma, aşırı yorgunluk, gönülsüzlük, dahası ciddi bir şekilde projelere itiraz etme eğilimleri kendini göstermiştir. Bu durumda hegemonya krizi nasıl çözülecek? HHH Gramsci’nin egemen sınıfların krizi çözme yöntemi olarak resmettiği tabloya uygun bir iki formül devrede görünüyor. Birincisi yeni desteklerle yeni bir “iktidar bloku” oluşturmak, ikincisi Rıza ile iç içeliği her zaman geçerli Zor’u daha güçlü bir şekilde devreye sokmak. Şimdi ikisi birden eşzamanlı olarak devrededir. Rıza ile Zor’un pek çok farklı, özgün bileşimi olabilir. Üstelik bu ikilinin özgün ilişkisi yalnızca seçmenlerin seçim sandığında rızalarını göstermeleri şeklinde tecelli etmeyebilir. Tarihte başka örnekleri var; ikinci, üçüncü, beşinci kez denenmesinde ne sakınca olacak. Hukukun askıya alınmasının, yasaların egemenlere uydurulmasının teorisini yapacak, bu uğurda canla başla çalışacak yeni Carl Schmidt’ler her zaman bulunur. HHH Ama bu “çareler” hegemonya krizini çözmeye yetmeyecek. Bu nedenle de ZorRıza ilişkisinde Zor’un Rıza’yı baskılama evresine hızlı bir geçiş yaşıyoruz. Gerçek desteğinizin yüzde 50’nin altında olduğunu biliyorsanız, yalnız tabanda değil, eski üst kademelerde de gelecek korkusu baş göstermeye başlamışsa, “her derde deva” Kanun Hükmünde Kararnamelere hız vermekten, çıplak zoru devreye sokmaktan başka çıkış yolu bulamayabilirsiniz. Ortada iktidar partisini kara kara düşündüren bir gerçek var; Rıza saf değiştiriyor. Önemli olan bu değişimin öznesi olması gereken “organik aydınların”, başta ana muhalefet partisi siyasal odakların kararlılığıdır. İktidar partisi eldeki verilerle hegemonya krizini çözemez. Peki, yüzde 50’yi aşanlar Rıza’yı genişletebilecek, yeni duruma sahip çıkabilecek, Zor karşısında dik durmayı, gerilememeyi başarabilecekler mi? ‘Yeter diyoruz’ Roboski’de 28 Aralık 2011’de savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülen 19’u çocuk 34 kişinin aileleri 2058 gündür adalet bekliyor. Aileler her hafta olduğu gibi bu hafta da kaybettikleri yakınlarının mezarı başında basın açıklaması yaparak faillerin bulunmasını ve yargı önüne çıkarılmasını istedi. 294. haftada yapılan açıklamayı KHK ile kapatılan Roboski Derneği Başkanı Veli Encü okudu. “Bugün katliamın üzerinden geçen 2058. gün ve hâlâ adalet yok. Bizler sadece katledilen yakınlarımız için adalet talep etmiyoruz. Ülkede yaşanan haksızlıkların, hukuksuzlukların haddi hesabı yok. Gazeteciler hapiste, hak savunucuları hapiste, işlerinden ihraç edilenler hapiste, seçilmişler hapiste. Fakat 2058 gündür Roboski’de 19’u çocuk 34 yakınımızı katledenler hâlâ görevde ve cezalandırımış değil. Artık yeter diyoruz” diye konuştu. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle