26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 4 Haziran 2017 12 ‘Bela İyidir!’ela İyidir! Bir kitabın adı. Dünyanın farklı bölgelerinden yetmiş kişilik Sanatçı/Ey Blemci/Stratejist ve on lider kampanyanın or ganizatörlerinin işbirliğiyle, çok sayıda yaratıcı ey lem incelenerek hazırlanmış müthiş bir derleme. Bilgi Yayınevi’nden çıktı. Doğrusu beni çok heyecanlandır dı. Çünkü epeydir tüm muhalefet partilerinden umu du kesmiş durumdayım. Sadece ve sadece insanlar arasındaki dayanışmaya ve sivil itaatsizliğe inanıyo rum. Şimdi bakın, tek başına, inatla Ankara’da Yük sel Caddesi’ne gidiyor ve eylemini sürdürüyor. Söz cük anlamında o bir engelli. Ama polis adeta düşma na ateş eder gibi ona plastik mermi yağdırıyor. Tam 13 mermi! Peki kim var yanında? Zaten o da sendi kalardan, sivil örgütlerden, partilerden umudunu çok tan kesti. O bir sivil itaatsiz! Onun adı Veli Saçılık, saygıyla önünde eğiliyorum. Bu arada birileri İzmir’de tramvay yolunun üstün de namaz kılmaya kalkmış. Millet onunla alay ediyor. “Başka yer bulamamış mı?” diye. Oysa o kişi ken di ideolojisine uygun bir sivil itaatsizlik örneği veriyor. Bir de bu açıdan bakın. Şimdi diyelim ki, on beş iş ten atılan öğretim üyesi, boyunlarına “İşimizi geri isti yoruz” diye bir pankart asıp, tramvay yolunda namaz eylemi yapsalar ne olur? Benim şaşırdığım binlerce kişi işten atıldı, arkadaş, komşu dayanışması bir yere kadar. Bunlar neden bir araya gelip, bir sokak tiyatrosu yapmıyorlar? Geçen lerde salonda bir okuma tiyatrosu yaptılar, oysa yet mez sokakta tiyatro yapıp kendi içine düştükleri özel likle ekonomik krizi anlatabilirler. Bu arada ben bir eski sokak tiyatrosu elemanıyım, (Devrim İçin Hare ket Tiyatrosu) onlara bu işin nasıl yapılacağını öğre tebilirim. Elbette pek çok yer de günlerdir işini isteyen pek çok akademisyen var. Bunlar dan biri de Düzce’de eylemi ni sürdüren halkın mimarların Veli Saçılık’ın plastik mermiyle adeta kurşuna dan Alev Şahin! 86. gününde. Böyle bir eylemi büyük kentler dizilirken acı veren yalnızlığı. de ve Ege kıyılarında sürdür mek başka, Düzce’de sürdürmek başka. Düzce AKP ve MHP’nin oy deposudur. Buradan kendisini selam lamak istiyorum. Hepimizin adına! Sivil itaatsizlik haksızlığa karşı doğal bir insan hak kıdır! Zeytin yasası sadece zeytinlikleri olan üretici yi değil, milyonlarca zeytin ekmeğe talim eden Tür kiye yurttaşlarını ilgilendiriyor. Ne oldu, iktidar ve muhalefet partileri birleşti uyduruk bir zeytin yasa sı Meclis’ten geçti. Kesinlikle gevşemek olmaz. Çün kü nasıl haşhaşımızı, şeker pancarımızı, tütünümü zü, mercimeğimizi, buğdayımızı, cevizimizi yok etti ler, zeytinimizi de yok edecekler. Topa tüfeğe gerek yok. Küresel sermaye şimdi ülkeleri böyle yok ediyor. Tabii vatan hainlerinin çok olduğu ülkelerde. Öyley se zeytin ağaçlarına sarılmak bizim en doğal sivil ita atsizliğimiz olmalıdır! Buradan kahvelerde ömür tüke ten erken emekli yurttaşlara sesleniyorum, kendinize bir bölge seçin ve takip edin, tek bir kıyım arabası bir zeytine dokunduğunda, gidip ağaçlara sarılın! Hatta kendinizi kilitleyin! Yeni havaalanının açılışında 1453 tane hafriyat kamyonunu havaalanına giden yolda dizerek bir ey lem yapıldı. Alman malı kamyonlarla inşaatçılar bu ül kenin tek sahibi olduklarını ilan ettiler. İyi bir sivil gös teri! Peki biz ne yapabiliriz. İzmir’de kadınlar toplu ca bisikletlere binip “biz varız!” diye haykırmışlardı. Şimdi her kentte kadınlar topluca bisikletlere binip haykırmalılar. Düşünün on kadın bisikletli aynı anda Bursa’nın en işlek caddesinde ilerliyorlar. Bisikletle rinin önünde pankartlar, “Ölüm değil yaşamı savunu yoruz!” Vallahi benim hoşuma gitti! Bela İyidir kitabında yaratıcı olun ve neşenizi kay betmeyin yazıyor! Mesela sürekli aydın dilekçeleri ya zılıp imzalanıyor. Bir işe yaramadığı da ayan beyan ortada. Oysa fazla değil yüz kişi ellerinde balonlar, balonların üstünde protesto yazıları, hep birlikte farklı yollardan Taksim’e çıkıp öylece durabilirler. Polis gö türür, bunu göze alacaksın! Sonra ne mi olur, balon la Taksim’e çıktıkları için suçlanan insanların ülkesi ni dünya televizyonu haber yapar. Ertesi gün de bı rakılırlar. Anlayacağınız dostlar bize yaratıcı, yeni ey lem biçimleri gerekiyor. Yeni sözcükler, yeni hayal ler gerekiyor. Çünkü bu ülke çok uzun zamandır ha yallerini yitirdi! 4 Haziran 2017 SAYI: 33478 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.29 03.21 03.54 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 05.26 13.09 17.06 20.39 05.14 13.54 16.49 20.20 05.42 13.17 17.08 20.38 Yatsı 22.27 22.04 22.18 yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Düşünce yapımı büyük ölçüde belirleyen Cumhuriyet’e ilk kez 1979 yılında Tan Oral aracılığıyla Ciddiyet kapısından girdim. Ciddiyet, fazlasıyla ciddi bu gazetenin olağanüstü güzellikteki mizah sayfasıydı. Haftada bir yayımlanıyor, yönetici ve yazarların konuşlandığı üst katta, Turhan Selçuk’un odasında hazırlanıyordu. Dolayısıyla gazetedeki ilk dostlarım çizerler oldu. Ardından Turhan Selçuk’un kapı komşuları Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Ali Sirmen, Sami Karaören, Orhan Erinç ve zaman zaman Ankara’dan gelen Uğur Mumcu ile tanışmak onuruna eriştim. O yıllarda erkeklerin tekelindeki mizah dalına tüneyen ilk kadın olmak kolay değildi. Ama başta mizahçılar, Cumhuriyet’in “ağır abileri” beni büyük bir zerafet ve incelikle desteklediler. İlhan Selçuk, “Sen Doğan Nadi gibi, kısa fıkra yazarı olacaksın!” diye yüreklendirirdi. Ne var ki Ciddiyet’e haftada bir Mine Gökçe imzasıyla yazdığım kısacık metinlerle hayatımı kazanamıyordum. Zaten sürekli mizah üretemeyeceğimi de çabuk anladım. Ayrıldım. Adım Mine G. Saulnier oldu; eş, iş, hatta ülke değiştirdim. 1985 yılında Cumhuriyet’e Bilbao’dan gönderdiğim ilk ciddi haber, Mine Soley imzasıyla çıktı, iyi mi? Yeni adım, haberi dizen arkadaşın Yeşilçam hatıratını canlandırmıştı kuşkusuz… HHH 1990 yılının sonunda Cumhuriyet’in Paris temsilciliğine atandım. Gelirim oldukça mütevazı, ancak ilk kez parça başı değil, aylık diye seviniyordum. Ne yazık ki sevincim, birkaç ay sürdü. Gazete “birinci” ve “ikinci” Cumhuriyetçiler arasında çekişmenin odağı olmuş, krize girmişti; ücretler ödenemiyordu. 6 ay ücretsiz çalıştıktan sonra, İlhan Selçuk’un rızası ve can dostum Zeynep Oral’ın aracılığıyla Milliyet’e geçtim. Sonrasını biliyorsunuz. 2010’dan beri yeniden, buradayım. Ve Cumhuriyet yine krizde. Hem de çifte krizde. Bir yanda dört yıl önceki vakıf seçimleri sürecin Cumhuriyet mal değil, ilkedir! de başlayıp eski ve yeni yöneticiler arasında mahkemeye taşınan anlaşmazlık; öte yanda iki yıldır tırmanan hükümet baskısı, hapis zulmüyle süren davalar, yeni tutuklamalar… Cumhuriyet gazetesinin tarihi, hükümet baskıları, hapis, işkence zulmü ve hatta karanlık suikastlara kurban verilen onurlu yazarların kanıyla sulanmıştır. Cumhuriyet, fikirsel bir belkemiği olan ilke gazetesidir ve öyle kalmalıdır. Çalışanları, Cumhuriyet’in ilkelerini paylaştıkları için tüm zorluklara, bazen ölüm tehditlerine göğüs gererler ve beklentileri, gazete yönetiminin de aynı ilkeleri koruması, savunmasıdır. HHH 28 Mayıs 2017 tarihli Cumhuriyet’te, Orhan Bursalı’nın “Bunca yıllık gazete, babamın malı mı?” başlıklı bir yazı yayımlandı. Ali Sirmen Ağabeyimiz de 30 Mayıs 2017 tarihli “Cumhuriyet ve mensupları” başlıklı köşe yazısında, Sevgili Orhan’ın düşüncelerini tümüyle paylaştığını açıkladı. Ben de onlara katılıyorum. Cesur ve değerli Cumhuriyetçi Orhan Bursalı’nın, aynı kanıda olmadığım tek bir saptaması var. Orhan, basın tarihine not düşen yazısında: “Cumhuriyet gazetesi, Cumhuriyet Vakfı’nın malıdır. Vakfa sahip olan, gazeteyi de istediği gibi yönetir” tümcesini kuruyor. Hayır, vakfa sahip olan da Cumhuriyet’i malıymış gibi, keyfince yönetemez. Çünkü Cumhuriyet Vakfı’nın kurucu metninin Başlangıç bölümünde, “Cumhuriyet, amaçlarına ancak Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve bütünlüğü kapsamında ulaşılacağını temel ilke sayar” diye yazar. “Kimliği, ilkeleri ve amaçları, uzun tarihi içinde belirlenip toplumda kök salan Cumhuriyet’i aynı yörüngede yaşatmak, Cumhuriyet Türkiye’sine, topluma ve Cumhuriyet okurlarına karşı bir ödev niteliğine dönüşmüştür. Cumhuriyet Vakfı, bu amacı yerine getirmek için kurulmuştur” tümcesiyle de son bulur. Başka bir deyişle, hiçbir vakıf yönetiminin bu temel ilkeye aykırı karar almak ve uygulamak yetkisi yoktur! HHH Halen gazetenin eski ve yeni vakıf yönetimi arasındaki çatışmayı, 1991’de yaşanan “birinci” ve “ikinci” Cumhuriyetçiler arasındaki hesaplaşmanın bir rövanşı olarak algılamak mümkün. Cumhuriyet’in ilkelerine sadık çalışanları bizler, sorumlu olmadığımız bu hesaplaşmanın gazeteye zarar verdiğini görüyor; derin endişe ve üzüntü duyuyoruz. Cumhuriyet’in iç sorunu vakıf seçimlerine ilişkin dava, hükümetle sorununu oluşturan ve haksız yere hapsedilen arkadaşlarımıza açılan davalardan iki yıl önce başlamıştır. Birileri iki davayı aynı göstermeye çalışsa da bu davaların nedeni de ve amacı da çok farklıdır. Akın Atalay nasıl FETÖ darbecisi değilse, Alev Coşkun da Saray darbecisi değildir. Vurgulamak istedim. Y.N. Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği 9. Kitap Günleri’nde bugün, saat 14.30’da “Referandumdan sonra nasıl bir Türkiye’de yaşayacağız” konulu söyleşim var. Katılmak isteyen okurlarımı, Haydarpaşa Garı’nın B peronunda beklerim… Kırk yıllık Cumhuriyet okuru bulmak, çok şükür hâlâ ylseearşndaaemryvloaesrrıuenrdgeaikbnibgktwiarewö[email protected] mümkün. önüne seriyor. Zor olan kırk yıllık Cum HHH huriyet yazarı bulmaktır. Elbette söz gelip so “Emri Hak” gerçeği var. nunda “Cumhuriyet’in (Bizim gazetenin ta geleceği için ne rihi biraz da Türkiye söylersiniz”e dayanı Cumhuriyeti’nin tarihidir. yor. Elbette buna Cumhuriyet Ümit, “Cumhuriyet” Halk Partisi de eklenebilir. Bu üç kurum da ay farkı ile birbiri ile yaşıttır. Bu Cumhuriyet’in hali?günkü siyasi iktidar ise bu sözcüğünden gazeteyi mi yoksa devleti mi kastettiğini biraz belirsiz bırakıyor. anlamda çok sistematiktir. Sirmen yanıtlıyor: Laik hukuk devletine yönelen saldırılara, Cumhuriyet ga Anlatmak ve anlatı ise bir sorucusorgucu gerektirir. (İzninizle “Bütün kurumlar gibi sarsıntı ile karşı karşıya. Hem 217 gündür zetesi ve CHP’nin de dahil edilmesi aslında rastlantı değil çok burada ukalaca bir parantez: Sorucu ve sorgucunun iyisi gazete ulusal hem de uluslararası koşullar onun, Cumhuriyet’in lehine. özgürlüğünden tutarlı bir operasyondur. Ergenekon gibi PostErgenekon sürecinde de hedefin Cumhuriyet olması rastlantı olamaz elbet.) cidir. Daha da iyisi Cumhuriyet’te yetişendir.) Ümit Aslanbay sormuş, Ali Sirmen anlatmış. Cumhuriyet güç durumda. Ama Cumhuriyet’e yapılan saldırılar, yine de onun bir işlevi olduğunu gösteriyor.” yoksun... Emri Hak gerçeğini okurlarımız HHH Sonunda kastettiği ülkemiz mi bağlamında en ifade eden, em Ümit, Cumhuriyet Ankara gazete mi belirsizliğini gidermek salsiz kara mizahı ile Uğur Mum Bürosu’nda uzun yıllar muhabirlik üzere ekliyor: cu idi. yaptı. Klasik bir siyasetçilider ol “Cumhuriyet gazetesi ne ola Bir emekli albay veya öğretme mamak erdemiyle tanınıp sevilen cak sorusu, Cumhuriyet rejimi ne nin ölüm ilanını gördüğünde eli Erdal İnönü’nün güvenini, dahası olacak sorusu ile yakından ilgili bir ni dizine vurur “Gitti bir okur da takdirini kazanan az sayıda mu soru. Bu sorunun cevabı Türki ha!” derdi. habirlerdendi. Otuz yıllık gazete ye Cumhuriyeti’nin ne olacağı ile HHH ci. Şu sıralarda istisnalar dışında bağlantılıdır. Doğrusu hiç tehdit Cumhuriyet’in tarihini farklı bir birçok iyi gazeteci ya hapiste ya yokmuş gibi düşünmek aşırı de ölçekte ve açıdan herkes az çok biliyor. da gazetesiz. O da şimdilik ikinci grupta diyelim... recede iyimserlik olur. İlhan Selçuk tehlikeyi görmüş ve manşet Ama gazetemizin tarihinin bu “Cumhuriyet okuru” sıfatını öte lerde haykırmıştı: ‘Tehlikenin far dönemde bilinmesinde yarar var. den beri bir unvan gibi benimse kında mısınız?’ Toplumun küçüm “Eski Bir Cumhuriyet İçin” ad miş kıymetli okurların veya me senmeyecek bir kesimi dini siya lı, dün piyasaya çıkan kitap doğal raklı her yurttaşın merak edebile sete alet edenlerin tuzağına düş bir gerçeğe vurgu ile başlıyor: ceği soruları biraz da kendi mera müş durumda. Toplumun bir ke “Anı yazmak ölümün elinden bir kı için sormuş adeta. simi de ‘adam sendeci’, azımsan şeyler kurtarmaktır.” Ali Sirmen de Cumhuriyet’in at mayacak bir kesimi de korkmuş, Ancak bu defa “kurtarıcı”, yaz lattığı badireleri, geçirdiğı sancıla yılmış ve sinmiş durumda.” mayı değil “anlatmayı”yı yeğle rı, arka planda ülkemizde olup bi Ve arkadan herkesin yüreğine miş. tenleri de ayrıntısı ile ve bildiğimiz biraz su serpecek sözler: İyi de etmiş. ağırbaşlı mizahı ile anlatıyor. Bu “Hiçbir şey sonsuza kadar de Yazmak veya yazı, bir anlamda gazeteyi gazete yapanların gö vam etmez. Her şey değişir. Bu “kendin sor kendin yanıtla” iş zükaralıklarını, mücadelelerini ve durum da değişecek. Buna hiç lemidir. dahası insani yönlerini gündelik kuşku yok!” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] BÜYÜKÇEKMECE 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2016/360 Esas KARAR NO: 2017/54 Davacı ŞULE CANAYDİN aleyhine mahkememizde açılan Nüfus (Ad Ve Soyadı Düzeltilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; HÜKÜM: 1 Davanın KABULÜNE, Trabzon ili, Ortahisar ilçesi, Dolaylı Mah/ Köyü, cilt no: 53, hane no: 64’te nüfusa kayıtlı Yakup ve Sabiha kızı, 11/10/1989 doğumlu 64495246268 T.C. kimlik numaralı davacının kayden “CANAYDİN” olan soyadının “CANAYDIN” olarak TASHİHEN TESCİLİNE, 22/02/2017 Tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 17/05/2017 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 613336) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle