18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 4 Haziran 2017 10 Erdoğan için kısa bir hukuk dersi Eyyyy Cumhurbaşkanı (... diye yazıya girsem kızar mı dersiniz? Ne bileyim, ne onun, ne savcılarının sağı solu belli olmuyor. Neye kızıp neye dava açacaklarını kestiremiyorum. O yüzden kaygılandım. Ama yapacak bir şey de yok. Çünkü ben bu yazıda ona, sadece ona seslenmek istiyorum. Öyleyse...) Eyyyy Cumhurbaşkanı!.. Bazı konularda kısa ve fakat yararlı bir hukuk dersine ihtiyacınız olduğu kanısındayım. Hukuk eğitimi görmediğinizi biliyoruz. Ancak kendinizi yargıç bazen de savcı yerine koyup hukuksal hükümler savurduğunuza pek sık tanık oluyoruz. Hani, böyle hükümleri ben savursam ya da mahalle kahvesinde ahkâm kesen esnaftan Mustafa Amca ya da makas şıkırtısı arasında her konuda dil de şakırdatan berber Ekrem Abi savursa, savrulan hükmün kimseye bir yararı ve zararı olmaz. Ama siz Cumhurbaşkanısınız. Üstelik artık çok büyük otorite ve yetkilerle donanmış bir Cumhurbaşkanısınız... Sizin ağzınızdan çıkacak cümlelerin ağırlığı vardır ve sonuçları vardır. Mesela birinin bugününü, hatta geleceğini karartabilecek sonuçlar... HHH Bir örnek üstünden gidersek daha iyi anlayacaksınız. Deniz Yücel’i ele alalım. Hani şu Die Welt gazetesinin Türkiye temsilciliğini yapan genç gazeteci... Bir sulh ceza hâkimliği onu tutukladı ve Silivri’ye tıktı. Orada tek başına, tam bir yalıtılmışlık içinde yaşıyor ve 100 günü çoktan geride bıraktı. Deniz Yücel hakkında her fırsatta yağıp gürlüyorsunuz. Örneğin daha yeni, 14 Nisan’da kameraların karşısına geçtiniz ve gürlediniz: Deniz Yücel, PKK’nin bir temsilcisi olarak, bir Alman ajanı olarak... Genç meslektaşım tutuklu ama henüz hakkında bir iddianame yazılmış değil. Sizin ağzınızdan çıkan cümle ise bir hukuk devletinin ancak ve ancak bir savcısının ağzından çıkabilir. Üstelik savcı böyle dedi diye yer yerinden oynamaz. Çünkü savcının iddiasının geçerli olup olmadığına bir hukuk devletinde sadece ve sadece mahkeme karar verir. Eeee? Tayyip Erdoğan biri için tutup “O bir PKK temsilcisi, bir Alman ajanıdır. Elimizde görüntüler, her şey var. O tam bir ajan terörist” derse ne olur? Bir kere açığa alınma korkusundan hukuk fakültesinde öğrendiklerini unutmuşa benzeyen savcılar, yargıçlar titrer ve ne karar vermeleri istendiğini çabucak kavrarlar... Eyyyy Cumhurbaşkanı, bu ülkenin zaten yaralı hukukuna böylece ölümcül darbeler vuruyorsunuz. Bir örnek daha vereyim mi? Almanya’ya kapağı atıp iltica başvurusunda bulunanların Türkiye’ye iade edilmediğinden yakınıyorsunuz. Başında bulunduğunuz Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin de imzası bulunan 1951 Cenevre Konvansiyonu iltica başvurusunda bulunanlar hakkında ancak mahkemelerin karar verebileceğini, siyasi iktidarların asla karar veremeyeceğini açıkça yazar. Ne dersiniz, o konvansiyonun altındaki imzayı geri mi çektiniz? Haberimiz olmadı da... Böyle soruyorum çünkü Deniz Yücel’in Almanya’ya iade edilmesini isteyen Almanya Başbakanı Merkel’e cevap verirken “Hiçbir surette olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece asla” diye kostaklandınız. Bir kerre daha hayrola? Böylesi kararları artık mahkemeler değil de cumhurbaşkanı filan mı veriyor? Eyyy Cumhurbaşkanı, Şimdi bakın, bu yazıda geçen bütün konular yargının yetki alanındadır. Cumhurbaşkanlarının en küçük bir katkıları, hele hele etkileri olamaz. Hukuk devletinde bu işler böyledir. İşte bu yazıda bunu öğrenmiş oldunuz. Bir daha yapmayın e mi? Nihat Baymış için özgürlük istediler İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, hasta tutsaklara dikkat çekmek amacıyla Galatasaray’da oturma eylemi yaptı. İnsan hakları savunucuları, 271. haftasında kanser hastası Nihat Baymış ile tüm hasta tutsakların tahliyesini istedi. Açıklamayı okuyan Selma Eroğlu, 6 yıldır Şakran hapishanesinde bulunan Nihat Baymış’a yaklaşık bir yıl önce kan kanseri teşhisi konulduğuna dikkat çekti, “Şu an da İzmir Yeşilyurt Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kemoterapi tedavisi görüyor. Baymış kan kanserinin son evresini yaşıyor. Vücudunda çeşitli bozukluklar meydana gelmiş durumda, vücudundaki şekil bozukluğunun ileri düzeyde olduğunu söylüyor doktorları” dedi. l İSTANBUL haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY AKHKKADİLEEMİHİSRYAEÇNEDİLEN mahk‘Suimvileödlüildmike’İSYANETTİ İhraç edildikten sonra kirasını ve borçlarını ödeyemeyen Güner, “Özel sektörde işe giremiyoruz. Alanımız dışında sigortalı işe girmekte sıkıntı yaşıyoruz” dedi Cansever Güner (34) “Bu Suça Ortak Olmayacağız!” bildirisine imza at ha önce muhalif basın organlarında da yazılı olarak yer alan sorularla muhatap oldum. Öyle tıktan sonra hayatı değişti. Gü ki bu sorular; bizleri açıkça ‘te ner, Marmara Üniversitesi İn rörist’ olarak itham ediyor ve ör gilizce Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisi olarak çalışırken, baskılara daya ZEHRA ÖZDİLEK gütlü bir suç yaratmaya çalışıyordu” diye konuşuyor. Güner ifade sonrası mahkemeye çık namayarak istifa etti. 7 Şubat 2017’de madığını, sürecin ne aşamada olduğu yayımlanan KHK ile resmen ihraç edil nu bilmediğini söyleyerek, “OHAL şart di. Kirasını ve banka kredi borçlarını ları zaten ağır aksak olan hukuku daha ödeyemediği için İzmir’e ailesinin ya da işlevsiz hâle getirdi. İmzacılar ola nına döndü. Ailesinin desteğiyle yaşa rak yaşadığımız mağduriyetler daha da mını sürdürürken bir yandan da icra arttı” diyor. davalarıyla uğraşıyor. Gazetemize konuşan Güner şu an Yanlıştan dönün ki Türkiye’yi korku, keyfiyet ve kara “Bizlere, sadece barış istediğimiz ve basan sözleri ile özetleyerek şöyle ko barış çağrısında bulunduğumuz için nuşuyor: “KHK ile ihraç edilen tüm im yapılan baskılar ciddi boyutlardadır ve zacı akademisyenler sadece kamu gö bir an önce sonlandırılmalıdır” diyen revlerinden uzaklaştırılmamış aynı za Güner, şöyle devam ediyor: “Bizler, bu manda bir fişleme yöntemiyle nerdey ülkenin onurlu akademisyenleri ve bi se sivil ölüme mahkum edilmiştir. Bu reyleri olarak Türkiye’nin bu keçi ina sürecin en somut ve en acı örneklerin dından vazgeçip bir an önce ilerleme den birisi Mehmet Fatih Tıraş’ın inti kaydetmesi arzusunda olan bireyleri harıdır. Buna intihar demek doğru de yiz. Barış Bildirisi de tam bu noktada ğil, siyasi cinayettir. Özel sektörde ortaya çıktı. Umarım bir an ön işe giremiyoruz. Alanımız dı ce, her şeye rağmen bu çağrı şında sigortalı işe girmek ya kulak verilir. Bu yanlış te bile sıkıntı yaşıyoruz. tan, bir an önce dönülmeli SSK numaralarımıza dir. Evrensel insan hakları kadar ihraç edildiğimiz ve temel etik değerler bu belirtilmiş.” nu gerektirmektedir. Mü iHşulekvuskizleşti cadelemiz her şartta devam edecektir. Çünkü bizler; her şeyden önce ve hat Barış bildirisine im ta akademik kimliklerimiz za attıktan sonra hayatı den de önce, ‘insanız’ ve in nın tamamen değiştiğini söy san olmanın yani insan kimli leyen Güner, “Vatan Emni ğinin hakkını en iyi şekilde yet Müdürlüğü’nde avu verme çabasında ve bi katımla birlikte yazı lincinde olmak du lı ifade verdim. So rumundayız. Bu ruşturmada, ta nun ötesini, ta rafıma yö savvur dahi neltilen etmek iste ve da Cansever Güner mem.” ‘İmzacıların doçentlik başvuruları durduruldu’ İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakülte le boykot edildi. Bu tür boykotların süreceği, özellik si Öğretim Üyesi Yrd. Doç. le Avrupa üniversiteleriyle Dr. Zafer Fehmi Yörük, ‘ba karşılıklı anlaşmaların ze rış akademisyenleri’nin do deleneceği yolunda önem çentlik başvurularının dur li göstergeler mevcut. İngil durulduğunu söyledi. ‘Bu tere merkezli UCU (Univer suça ortak olmayacağız’ sity and College Union), ya bildirisinin imzacısı olan kın zamanda Türkiye üni Yörük, Üniversitelerara versitelerinin çoğunluğu ile sı Kurul’dan yazının dün kendisine ulaştığını, yazı Zafer Fehmi Yörük İngiltere üniversiteleri arasındaki kurumsal ilişkilerin gelmeden önce de doçentlik başvu dondurulması çağrısı yaptı. Avru rusuyla ilgili YÖKSİS’deki tüm ka pa genelinde bu tür bir ambargonun yıtların silinmiş olduğunu ifade etti. yaygınlaşma ihtimali yüksek.” Kurulun yazısına tepki gösteren Yörük, yazının “Türkiye’de aka ‘Toplum için tehlikeli’ demik unvan ile memuriyetin na “Bu uluslararası girişimler, akade sıl birbirine karıştırıldığını ve misyenler üzerindeki baskılar son uluslararası akademik çevrelerin bulmadıkça belli ki yoğunlaşarak sü Türkiye’den alınmış akademik un recek. Türkiye üniversiteleri de gide vanları ciddiye almama nedenlerini rek daha millileşecek” diyen Yörük, göstermesi açısından önemli olduğu bunun Türkiye toplumu için ‘çok nu” savundu. Unvanların idari tasar tehlikeli bir içe kapanma sürecinin ruflarla devlet tarafından ‘bahşedil başlaması anlamına geleceğini’ öne meleri ya da geri alınmalarının’, un sürdü. Yörük’e gelen kurul yazısın vanları akademik unvan olmaktan da şu ifadeler kullanıldı: “Olağanüs çıkarıp memuriyet kademeleri ha tü hal kapsamında hakkınızda ad line getirdiğini belirten Yörük, “Bu li soruşturma/kovuşturma yapıldığı tür tasarruflar, uluslararası ölçek anlaşıldığından 23 Ocak 2017 tarih te Türkiye üniversitelerinin itibarını ve 29957 sayılı Resmi Gazete’de ya zedelemekten başka bir işe yaramı yınlanan KHK/683 karar sayılı Ola yor” dedi. Yörük, buna şöyle bir ör ğanüstü Hal Kapsamında Bazı Tebir nek verdi: “Geçen mayıs ayında Ege ler Alınması Hakkında Kanun Hük Üniversitesi’nde gerçekleşen Kültü münde Kararname’nin 4’üncü mad rel Çalışmalar Sempozyumu, ulus desi gereğince Nisan 2016 Döne lararası katılımcılar tarafından Tür mi 1132 kodlu doçentlik başvurunu kiyeli meslektaşları üzerinde sü za ilişkin işlemler durdurulmuştur.” ren baskıların durdurulması talebiy l İSTANBUL / Cumhuriyet Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni tutuklandı Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel, Iğdır’da dün sabah gözaltına alındı. Yücel’in avukatı Mehmet Nuri Aytekin, “Yayımlanan haberle ilgili Berat Albayrak tarafından gönderilen tekzibi, haberin uyduruk olduğu ve karanlık gazetecilik yapıldığı ididaları nedeniyle yayımlamadık. Bunun üzerine 100 bin lira para cezası verildi” dedi. Adliyeye sevk edilen Yücel, 100 bin lira temin edilemediği için tutuklandı. Aytekin, “Aydınlık gazetesindeki arkadaşlar, parayı temin etmeye çalışıyorlar. Yatırdığımız zaman çıkacak” dedi. l DHA 2 yılda 218 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi Türkiye İnsan Hakları Vakfı, çatışmalı dönemde sokağa çıkma yasaklarının uygulanmaya başlandığı 16 Ağustos 20151 Haziran 2017 tarihlerindeki yasak bilançosunu rapor haline getirdi. Buna göre 10 kentte ve 43 ilçede süresiz veya gün boyu sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yasaklamaların toplam sayısı 218’i buldu. Diyarbakır, 127 kez sokağa çıkma yasağı ilanıyla liste başı. Mardin’de 32, Hakkâri’de 20, Şırnak’ta 13, Bitlis’te 8, Bingöl ve Tunceli’de 5, Muş’ta 4, Batman’da 3 ve Elazığ’da 1 kez yasak ilan edildi. Vakfın açıklamasında “Yasaklar başlamadan önceki 2014 nüfus sayımına göre ilgili ilçelerde yaşadığı bilinen en az 1 milyon 809 bin kişi başta en temel yaşam ve sağlık hakları ihlal edilerek bu yasaklardan etkilenmiştir” denildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, sadece Diyarbakır’da 100 kez yasak ilan edildiğini belirterek, “19872002 OHAL’i olduğu dönemde 15 yılın toplamında Kürt illerinin toplamında 100 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmemişti” demişti. İHD’nin ‘2016 yılı Türkiye İnsan Hakları İhlalleri: Fiili Otoriter Başkanlık Dönemi’ raporunda da 300 bin öğrencinin yasaklar nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği, 500 bin kişinin zorunlu göçe tabi tutulduğu belirtilmişti. BirGün çalışanları tahliye edildi Eğitim boykotuyla ilgili yaptıkları bir haber nedeniyle 21 ay hapis cezası verilen BirGün gazetesi yöneticileri tahliye edildi. Haklarındaki cezanın infazı için Kırklareli Cezaevi’ne konulan BirGün İmtiyaz Sahibi İbrahim Aydın ve eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Berkant Gültekin denetimli serbestlik kararıyla 6 gün sonra özgürlüklerine kavuştu. l Yurt Haberleri SEYHAN AVŞAR ‘Şiddete uğramadığımız bir hayat için mücadele’ Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu dün Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde bir araya gelerek, kadın cinayetlerinin son bulmasını istedi. Kadınlar Kadıköy sokaklarında yürüyerek Kadıköy Çarşı önüne gelip basın açıklaması yaptılar. Açıklamayı okuyan Özengül Ergül, devletin çocuk istismarını ve kadın katliamını görmediğini dile getirerek, “Bu nedenle fail tek tek erkekler olduğu kadar, erkeklik suçlarını cezasızlıkla cesaretlendiren devlettir. Bize muhafazakârlığı dayatan; bizi işsizlikle, yoksullukla, şiddet gördüğümüz evlere geri göndererek ‘terbiye’ etmeye çalışan bu iktidara ‘hayır’ demeye devam edeceğiz. Şiddete uğramadığımız, sömürülmediğimiz bir hayat için, özgürlüğümüz için mücadeleye devam edeceğiz.” dedi. Adalet aramak insan olarak sorumluluğumuz Cumartesi Anneleri, yakınlarının akıbetini sormak için 636. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, 1953’te köy meydanında askerler tarafından öldürülen Mele Şehmus Öncü ve 1993’te gözaltında öldürülen oğlu Mehmet Sıddık Öncü için adalet talep edildi. Gözaltında kaybedilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya Erbek de, “Yıllardır burada oturuyorum. Yıllardır acı çekiyoruz. Ne soğuk, ne yağmur, ne sıcak dedik. Barış diyoruz, Barış istiyoruz” dedi. Ortak açıklamayı okuyan Nimet Tanrıkulu, “Adalet ve hukuk her zaman herkese gereklidir. Bu yüzden hukuk ve adalet aramak insan olarak sorumluluğumuzdur” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle