19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 5 Mayıs 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Sevgili Önder, Sana Edip Cansever’in dizeleriyle merhaba demek istedim. Uyanıyorum Uyanıyorum Dört duvar Evet, dört duvar Peki, duvarın arkasında ne var Duvarın arkasında ne var........ Buradan bakınca senin duvarların içinde ne var? Tahmin edebiliyorum. Özlem var. İsyanın var. Cevabını bulamadığın sorular var. Oysa duvarların arkasında seni bekleyen özlem dolu kocaman yürekler var. Seksenli yıllardan bugüne taşıyabildi Duvarın arkasında ne var? ğimiz dostluklar var. Ne çok biriktirdiğimiz anılarımız var seninle. Ezgi’nin konservatuvara giriş heyacanı. Ali’nin doğumu.... Birlikte yapabildiğimiz tatiller ve Turgut Reis’te terminalde seni pankartlarla karşılamamız. Arnavutköy’deki evinize gecenin bir vakti Karakaya ile gelişimiz, Semra ile balık yemeğe gittiğimizde benim balıktan anlamadığımı söyleyip takılmalarınız. Ankara’daki matbaanın satılması, ma kinelerin sökülmesi sırasında duyduğumuz acı ve üzüntüler. Yunus Nadi ödül törenlerine geldiğimizde “Şanghay beşlisi” olarak yaptığımız uzun sohbetler. Hatırlıyorum da o sohbetlerimizde bile gazeteyi konuşurduk hep. Yine bir tören buluşmasının sabahı senin arabanı alıp Karakaya ile Babakale’ye Taner’e gitmemiz ve yolda sana arabanın farlarının nerden yandığını sormamız. Ankara’ya geldiğinde rahmetli Vu ral Abi ile Spor Yazarlar Derneği’ndeki konusu yine gazete olan sohbetlerimiz. Özel sohbetlerimiz için günübirlik istanbul’a gelişlerim, Fiko, sen, ben bitmeyen sohbetlerimiz. Semra’nın sana yaptığı sürpriz doğum günü partisine gelememem. Hatırlıyor musun, sen de Karakaya’nınkine gelememiştin. O kadar çok şey var ki hatırlanacak, konuşulacak. Hadi artık çık gel. “Nerde kalmıştık” diyelim. Özlem ve sevgiyle kucaklaşmak için gözümüz yollarda. Konuşacak çok şey var ama yazabildiklerim şimdilik bu kadar. Sevgiyle kal... Arkadaşlara selam... umut yaKğomrkuuruçöyalüğndeıCGHAPZEHTEEYCEİTLİERSLİLEİVGRÖİR’DÜEŞKTİÜ CHP Genel Başkan Yardımcısı ve CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu Sözcüsü Veli Ağbaba, Muğ la milletvekili Nurettin Demir ile Anka ra milletvekilleri Şenal Sarıhan ve Neca ti Yılmaz, Silivri Cezaevi’nde tutuklu ga zetecileri ziyaret etti. Heyet görüşmele rini ve gazetecilerin ifadelerini raporlaş tırdı. Heyet üyelerinin görüşmenin ar dından yaptığı ortak değerlendirme şöy le: “OHAL dönemiyle birlikte cezaevle rinde insani koşullardan çok uzaklaşıldığını, tecri din egemen olduğunu ve açık görüş hakkının ola bildiğince sınırlanmış ol İKLİM ÖNGEL duğunu görüyoruz. Partili cumhurbaşkanına karşı olduğumuz kadar partili hâkimlere ve partili savcılara da karşı yız.” Gazetecilerin mesajları ise şöyle: Korku iklimi bitti Ahmet Altan: Hem iktidarda kaldı lar, hem tokatı yediler. İddianamede doğ ru olan tek bir satır yok. ‘AKP iktidar dan gidecek ve yargılanacağım’ dediğim için yargılanıyorum. Bu çok meşru bir ihtimaldir. Bir parti iktidardan gidebi lir, suç işlerse yargılanabilir. Bu laf be ni tutuklatıp yargılatmak için bahane ediliyor. Bu şu anlama geliyor: Biz si zi tutukluyoruz. Bunu sadece sustur mak için değil, korku iklimi yaratmak için yaptılar. 16 Nisan’da korku iklimi yok oldu. Bütün Türkiye’de korku çölü ne umut yağmuru yağdı. Böyle dönem görmedim Mehmet Altan: Ben böyle bir dö nem görmedim. Ömür boyu vesayetle mücadele ettim. Yine o dönem hukuk var mış. Eskiden şekli de olsa bir hukuk var dı, şimdi o bile yok. Savcılar, somut delil ler bulmak yerine niyet ve bilinçaltı oku malarıyla suç üretiyorlar. Hocalarım beni kandırmış Muhammet Ali Gül: Felix Dzer jinski isimli sahte hesaptan küfür edil miş. Asla benim değil. Ben, ‘hayır’ vide osu çektiğim için tutuklandım. Ben, hu kuk öğrencisiyim. Bizim öğrendiğimiz derslerimiz yalanmış, İstanbul Hukuk hocaları beni kandırmış. Anlattıklarıyla yaşadıklarım tam zıt. Kriz için tutuklandım Deniz Yücel: Yakalama kararında RedHack örgüt üyeliği yazıyor, nezaret te FETÖ dediler, mahkemeye çıktığım da PKK dediler. 8 yazım suç sayıldı, 6’sı 4 aydan önceki yazılar. 2015’te yaptı ğım bir röportaj, yanlış tercüme edilmiş. Öcalan’a başkomutan dediğimi iddia edi yorlar ama çeviri yanlışlığı var. Mithat Sancar’ın anlattığı bir fıkra ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğim iddia edili yor. Alınmamın sebebi referandum önce si kriz yaratmaktı ve başardılar. Referan dum için rehin alındım. Almanya ile kriz çıkarmak için beni tutukladılar. Üzerim den pazarlık yapıyorlar. Sapına kadar devletçiyim Gökçe Fırat Çulhaoğlu: Ben sapına kadar devletçiyim. Atatürk’le yoğrulmuşum. Erdoğan ve ekibinin be ni düşmanlarla, yıkıcı güçlerle bir gös termelerine içerliyorum. Koğuşta bir ai le gibiyiz. Referandumda alınan sonuç, fevkalade mükemmel. Bu maçın ikin ci yarısı olmaz. Onun için bu başarı ve meşruiyet krizi sürmeli. Ben ne bileyim ByLock’çuyu Atilla Taş: 31 Mart’ta tahliye edil dim, tahliye için geldik, eşyaları hazır ladım, jandarma tek tek bizi aldı, cezae vi kapısında tahliye beklerken bizi poli se teslim etti. Ellerinde uzun silahlar var dı. 15 gün gözaltında tuttular, eski dos yadaki kayıtları almışlar, aynı dosya dan yine dava açtılar. İlk davadan tahli ye oldum, ikinci davadan tutukluyum, ay nı dosya. Avlunun üzerine kafes yaptı lar, bir avuç gökyüzümüz vardı, onu da ÇAĞLAYAN’DA BAŞLAYAN ADALET NÖBETİ TÜRKİYE’YE YAYILACAK Dik duracaksınız, dik duracağız Gazetemize yönelik soruşturma kapsamında tutuklu bulunan avukatlarımız ile dayanışma için başlatılan Adalet Nöbeti’nde, avukatlar, meslektaşları Akın Atalay, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör’e “Biz sizi biliyoruz, sizi tanıyoruz, size güveniyoruz, size inanıyoruz. Siz de bizi tanıyorsunuz, bize inanıyorsunuz. Dik duracaksınız, dik duracağız” mesajını gönderdi. Gazetemizi susturma amaçlı soruşturma kapsamında Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, Kitap eki yönetmenimiz Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazarımız Kadri Gürsel, okur temsilcimiz Güray Öz, çizerimiz Musa Kart, yazarımız Hakan Kara, avukatlarımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ve yöneticimiz Önder Çelik 187 gün, muhabirimiz Ahmet Şık 126 gün, çalışanımız Emre İper 29 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Tutuklu Cumhuriyetçilerle dayanışma amacıyla, İstanbul Adliyesi’nde 6 Nisan’da Adalet Nöbeti başlatılmıştı. Nöbete çevik kuvvet polisleri gaz kapsülleri ve kalkanlarla sert müdahalede bulunmuştu. Müdahale sırasında Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil’in burnu, avukat Erkan Ünüvar’ın ise ayağı kırılmış, 8 avukat da gözaltına alınmıştı. Avukatlar dün de adliyenin C kapısı girişinde nöbet tuttu. Bu haftaki nöbete CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, yazar Oya Baydar, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, oyuncu Nur Sürer de destek verdi. Nöbetin ardından açıklama yapan avukat Kemal Aytaç, siyasi iktidara, “Bu yaptığınız ülkeyi, toplumu kötüye, olumsuza götürür. Yapılan hiçbir kötülük, hiçbir zalimlik karşılıksız kalmaz, mutlaka karşılığını bulur” sözleriyle seslendi. Avukat Aytaç, yargı mensuplarına yönelik de, “Dün bir yerlerden talimat alanlar bugün ya cezaevinde ya yurtdışına kaçtılar. Şimdi vicdanını, hukuku kullanmayanlar aynı akıbete uğrayacaklardır. O yüzden vicdan ları ve hukuk içinde kalarak karar vermelerini istiyoruz. Hem kendilerini hem de geleceği temiz bir miras bırakmalarını sağlar bu davranış” ifadelerini kullandı. Avukat Aytaç, Silivri Cezaevi’ndeki tutuklu bulunan meslektaşlarına da şu mesajı gönderdi: “Biz sizi biliyoruz, sizi tanıyoruz, size güveniyoruz, size inanıyoruz. Siz de bizi tanıyorsunuz, bize inanıyorsunuz. Dik duracaksınız, dik duracağız. Bu Adalet Nöbeti amacına ulaşacaktır, ulaşmalıdır. Bu Adalet Nöbeti bütün topluma, bütün hak arayışlarına ışık tutacak bir etkinliktir. O yüzden bu Adalet Nöbeti sadece üç avukatın değil, tüm mazlumların, tüm haksızlığa uğrayanların nöbetidir. Böyle bakmak, böyle yapmak durumundayız. Ankara’dan, İzmir’den, Bursa’dan, Antalya’dan, Eskişehir’den her yerden arkadaşlarımız Adalet Nöbeti tutmak istiyorlar. Önümüzdeki günlerde Türkiye çapında Adalet Nöbetimizi bütün büyük illerde yapacağız. l İSTANBUL / Cumhuriyet elimizden aldılar, bir beton dökmedikleri kaldı. Biz bu devlete ne yaptık? Bizi çıkarın. Seni ByLockç’u aramış diyorlar, ben ne bileyim beni arayanın ByLockçu olduğunu, böyle bir şey olsa AKP’de vekil kalmaz. 12 bin hâkimin hiçbiri o koltuklarda oturmak istemiyor. Devir fetret devri. Ne adalete ne hukuka ne de devlete güveniyorum, bize zulmediyorlar. Bir tahliye bir müebbet Murat Aksoy: Suç vasfımız değişti. Savcı beraatımı isteyecekti ancak o gece açılan dosyada aynı delillerle iki müebbet isteniyor. Dosya aynı, suçlama aynı birinde tahliye, birinde müebbet isteniyor. Yeni mahkeme heyeti de tahliyemizi talep etti. Heyet yeni değişti. Cengiz Çandar’ı niye aradın diyorlar? Cengiz Çandar ile en çok konuşan kendileri, kendisi serbest. Gözaltında çok kötü şartlar altında kaldım. AİHM’ye başvurdum, Suriye politikası ve Esad hakkında yazdığım yazılar nedeniyle suçlanıyorum. Bu anlayışla, herkes suçlanabilir. Bu insanların üye olduğu gruplar hakkında nereden fikri olsun. Biz kaçmıyoruz, tutuksuz yargılanalım. Kitapsız bırakmasınlar Ali Bulaç: Bana günde bir öğün yemek versinler, aç bıraksınlar ama beni kitapsız koymasınlar. 66 yaşındayım, kitap yazmak istiyorum, yazamıyorum. Açlıktan daha kötü. Sağlık sorunlarım var, şeker hastalığım var. İlaçlarımın kendisini değil, muadilini veriyorlar. O da doktorun dediği değil. l ANKARA ALMANYA’DAN ÖZGÜRLÜK ÇAĞRISI Almanya’nın başkenti Berlin’deki Brandenburg Kapısı’nın önünde Dünya Basın Özgürlüğü Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen kutlamada, Türkiye’de ve diğer ülkelerdeki tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması çağrısı yapıldı. TAZ gazetesi, RBB televizyonu ve Springer Yayınevi’nin girişimiyle düzenlenen etkinlikte bir konuşma yapan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Markus Beeko, dünyada en çok gazetecinin tutuklu bulunduğu ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekerek “Türkiye hükümeti, bu gazeteciler özgür bırakılana kadar yanlarında duracağımızı anlasın” dedi. Gazetemizin tutuklu muhabiri Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık’ın mesajı okundu. Yonca Şık mesa jında “Türkiye’de özgürlüğün normal bir şey olmadığını çoktan beri yaşıyoruz. Fakat artık Avrupa da bu tecrübeyi anlamak zorunda. Bizim size ihtiyacımız var. Hâkimler ve savcılar onların yanında olabilir, fakat bizim yanımızda da hak var” dedi. Die Welt Gazetesi’nin Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in eşi Dilek Yücel ise mesajında “Ben bir mucize beklemiyorum, ben hakkın yerini bulmasını bekliyorum, ben af beklemiyorum, ben bir iddianame bekliyorum” ifadelerini kullandı. Deniz Yücel’in kardeşi İlkay Yücel de kardeşinin neredeyse üç aydır iddianame olmadan tutuklu olduğunu ifade ederek, “Deniz için çalışan insanlar var. Benim için en önemli mesaj budur” dedi. l Haber Merkezi haber 11 Yüzde ellinin nafile lider arayışı Binlerce, yüzlerce yıl önce anlatılan destanlar, kaleme alınan romanlar, şiirler, masallar... Hep aynı insanı anlatırlar. Farklı toplumlar, hataları ve zaaflarıyla, farklı coğrafyalarda, hep aynı hayatları tekrarlar. Başa geçen despotlar ve ona boyun eğen kalabalıklar... Gönüllü tutsaklıklar... Ara ara baş gösteren ama zamanla ehlileşen; Düzeni asla kökünden değiştirmeyen irili ufaklı isyanlar... Tüm uygarlık tarihi bunların tekrarlarıyla dolar taşar. Tarihte yaşananları didik didik eden insan; Kendi çağında, didiklediklerinden hiçbir şey anlamadan; Defalarca sil baştan, hataların aynısını yapar. O yüzden, her ilişkisinde aynı sorunları yaşayan aklı kıt âşıklara benzer her çağda toplumlar. Bu gerçeği herkes bilir ama gerçekleri bilmek bir işe yaramaz. Kendi gerçekliğine kör ve sağır olmayı daha konforlu sanan toplumlar; Geçmişte yaşanan tecrübeleri sadece kayda geçirirler, onları değerlendirmekle uğraşmazlar. Toplumların yüz vermediği bu kayıtlar, uzun vadeli politik ve ekonomik hesaplar yapan ve hep iktidara oynayan iradelerin temel malzemesidir. İnsanın hangi durumda neye, nasıl tepki vereceğini; Tercihlerini ne zaman, neye göre yapacağını; Neden korkup, neye tapacağını; Hangi noktada yılıp, hangi noktada şahlanacağını; Nelerden vazgeçip, nelerden vazgeçmeyeceğini; Tarihe bakarak doğru hesaplayanlar, iktidarı kolayca kaparlar. Tıpkı kendi geçmişlerine bakmadıkları gibi, iktidarların da bu döngüsel tekrarına bakmaya tenezzül etmeyen toplumlar da onların elinde oyuncak olurlar. İktidarların oltasında hep güzel kokan ve iştah açan albenili yemler bulunur. Demokrasi, eşitlik, adalet gibi yorumlanabilir kavramlar, çağlar boyu toplumları iyimserlikle oyalar. Bu kavramların içeriğinin teoride dolu ama pratikte bomboş olmasını umursamayan bizimki gibi toplumlar, aymazlıklarının bedelini ağır öderler. Sistem tarafından nasıl yönlendirildiklerini sezdikleri halde, tehlikeli bir uysallıkla hâlâ seçme ve seçilme hakları olduğuna inandıkları; “Kırk katır mı, kırk satır mı” ahlakıyla önlerine konan tercihler için kullandıkları oyları özgür iradeleriyle verdiklerine kandıkları; Bu arada her şeyi aslında paranın yönettiğini adları gibi bilip de; Yine de her şeyi bir yaratıcının yönettiğine inanmakta ısrarcı oldukları için tarihe hep “kaybeden” olarak geçerler. İşte şu anda bu ülkedeki sağcı ve solcu, milliyetçi ve ulusal, dindar ve liberal... İktidara oynayan tüm politikacılar, küstah özgüvenlerini halkın bu halinden cesaretlenerek köpürtüyorlar. Tarihin içinde şuursuzca yuvarlanmak ve hataları tekrarlamak; Evet, insanlığın değişmez kaderi; Ama aynı zamanda iktidara talip iradenin de bilinci. Her zaman olduğu gibi halk kaderi, iktidar da bilinci seçtiği için ufukta yine ışık görünmüyor. Başkanlık seçimine kadar kendine lider aramakla oyalanmayı marifet sanan ve hatalarını tekrarlamaya can atan bir yüzde elli; Bir kez daha kendi rızasıyla diktaya boyun eğme sürecine sürükleniyor. O yüzde ellinin herkesin hoşuna gidecek bir çatı liderden önce; Firesiz özümseyeceği, sağlam ve net bir temel iradeye ihtiyacı var. Çünkü tarih maalesef gerçekten tekerrürden ibaret; Ve bu yüzde elli kaderine sırt çevirip o iradeye yönelmediği için, görünen tek tekerrür yine gaflet. Gazeteci Ozan Kaplanoğlu’na gözaltı Bursa’da dün sabah saatlerinde Bursamuhalif.com editörü Ozan Kaplanoğlu, “terör örgütü propagandası” iddiasıyla evinde gözaltına alındı. DİSK/Basınİş üyesi ve ÇGD Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyesi olan Kaplanoğlu’nun 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde çalıştığı Posta Gazetesi’nde işine son verildiği belirtildi. DİSK Basınİş’ten yapılan açıklamada, “Gazetecilere yönelik baskılar devam ediyor. Bursa’da yerel muhabirlik yapan üyemiz Ozan Kaplanoğlu bu sabah evi polisler tarafından basılarak gözaltına alındı. Terörle mücadele ekiplerinin Ozan’ın babası tarihçi Raif Kaplanoğlu’na ait harddisklere de el koyduğunu öğrendik. Bursamuhalif.com internet sitesinde editörlük yapan Ozan Kaplanoğlu, aynı zamanda Posta gazetesi Bursa ekinde çalışıyordu. Gazetenin 3 Mayıs (dün) günü Bursa ekini kapatma kararı almasının ardından işsiz kalmıştı. Avukatlar, Ozan Kaplanoğlu’nun dosyasında ‘gizlilik” kararı olduğunu belirtiyor. Bursa Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’nde tutulan üyemizin derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” denildi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle