20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 23 Mayıs 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK Açlık grevine ‘Gezi’ye dönebilir’ operasyonu yapıldı. Direniş büyüdü ‘İnsan Hakları’na abluka haber 11 ŞEYMA PAŞAYİĞİT OHAL mağduru akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’ya, açlık grevinin 75. gününde polis gece yarısı operasyonuyla müdahale etti. Direniş alanı olan İnsan Hakları Anıtı önüne ardı arkası kesilmeyen müdahalelerin ardından bu sefer de gece yarısı evleri basılan Gülmen ve Özakça, kapıları kırılarak gözaltına alındı. Operasyon gerekçesi savcı talimatında “Eylem ölüm orucuna dönebilir, Gezi, Tekel benzeri eylemlere sebep olabilir” denilerek açıklandı. Müdahalenin ardından Semih Özakça’nın annesi ve eşi de süresiz açlık grevine başladıklarını duyururken, operasyona tepki gösteren OHAL mağdurları da gözaltına alındı. Direniş alanına dönüşen İnsan Hakları Heykeli önünde CHP’li vekiller oturma eylemi başlatırken, vekillerle birlikte İnsan Hakları Anıtı etrafı polis bariyerleriyle ablukaya alındı. “İşimi, ekmeğimi, onurumu istiyorum” diyerek başlattıkları direnişin 195, açlık grevinin 75. gününde akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’nın kaldıkları eve dün polisler tarafından operasyon düzenlendi. Daha önce 27 kez gözaltına alınan Gülmen ve Özakça’nın adli kontrol için aynı gün karakola giderek imza atmalarına karşın gece saatlerinde düzenlenen ev baskını tepkiye neden oldu. Özakça’nın eşi Esra Özakça’nın “Evimiz basılıyor” diyerek sosyal medya üzerinden duyurduğu baskında siyasi şube polisleri tarafından kapının kırılma anları binlerce kişi tarafından dakika dakika izlendi. Kapıları kırıldı Polis operasyonunu sosyal medyada paylaşan Özakça, kapı kilitlerinin kırıldığı dakikalarda “Hukuksuz bir şey yapıyorsunuz. Gecenin köründe gelmeyin. Gündüz ne zaman çağırdınız da bu insanlar gelmedi. Gündüz adli kontrol imzalarını atmaya gittiler” diyerek polislere seslendi. Özakça, “Buraya insanlıkla gelmediniz. Hırsız, haydut gibi geliyorsunuz. İki kere tutuklamaya kalktınız. Bu insanların hiçbir suçu yok. Zulüm yapmak için geliyorsunuz. Canlarına kast ediyorsunuz” tepkisini gösterdi. Nuriye Gülmen ise baskın sırasında, “Kahrolsun Faşizm! Yaşasın Açlık Grevi Direnişimiz! İşimizi Geri İstiyoruz! Teslim Olmadık, Olmayacağız!” ifadelerini sosyal medya üzerinden paylaştı. Su ve şekeri de kesecekler Polise engel olmaya çalışan Esra Özakça ile avukatlar Ebru Timtik ve Ayşegül Çağatay da gözaltına alındı. Avukatlarıyla görüşmelerine izin verilmeyen direnişçiler, önce Ulus Devlet Hastanesi’ne ardından da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne nı söyledi. Özakça “Bir anneden direniş çi yarattınız, elinize sağlık” dedi. Direnişin başladığı günden beri saat 13.30’da açıklamaların olduğu alana bir (TEM) götürüldü. KHK ile kapatılan Çağ kez daha polis yığıldı. CHP Genel Başkan daş Hukukçular Derneği Başkanı avukat Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP’li milletve Selçuk Kozağaçlı, ikilinin oldukça hırpa killeri Mustafa Balbay ve Ali Haydar Hak landığını ve gözaltı süresi uzun sürerse su verdi, HDP’li vekil Mithat Sancar ile İHD ve şekeri kesecekleri bilgisini verdi. Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın alana Desteğe de saldırı gelmesinin ardından OHAL mağduru Veli Saçılık, Esra Özakça ile Acun Karadağ’ın Gözaltılara tepki için gece saatlerinde açıklama yapmasına izin verildi. Semih İnsan Hakları Anıtı önünde buluşan des Özakça’nın eşi Esra Özakça ile annesi Sul tekçilere ise polisin müdahalesi çok sert tan Özakça, süresiz açlık grevine girdikle oldu. Çevik kuvvet ekipleri, 7 kişiyi darp rini bildirdi. Öğretmen Acun Karadağ, “Biz ederek gözaltına aldı. Alandaki çiçekler meşru şekilde işimizi geri istemek için ve banklar da dahil her şeye el koyan çe oturduk. Kitlenin desteği bizim meşruluğu vik kuvvet ekipleri sokağı yaya girişine muzdan ve iktidarın saldırısından kaynak kapattı. İnsan Hakları lanıyor” dedi. Müda Heykeli’nde toplananlar arasına Özakça’nın annesi de katıldı. Anne Özak Kılıçdaroğlu ve sendikalardan tepki hale sırasında polis tarafından saçları koparılan bir kadının yer ça, “Oğlumun yerini dev CHP lideri Kılıçdaroğlu, yaşanan mü de kalan saçlarını ralmaya geldim. Onun bir kılına zarar gelsin yakacağım adliyeyi” diyerek alana geldi. “İşini istemek, direnmek teröristlikse ben de teröristim. Beni de alsınlar” diyerek isyan dahalelerin ardından Twitter üzerinden elinde tutarak ko “Hükümet, kanunsuzluklara karşı hakkını arayan herkesi tehdit olarak gördüğünü, açlık grevi yapan 2 gencimizi gözaltına alarak kanıtlamıştır” dedi ve Gülmen ile Özakça’nın çok geç olmadan görevlerine iade edilmelerini istedi. Gözaltılara KESK, Eğitim Sen, SES ve Ankara Tabip Odası da açıklama yaparak nuşan CHP’li Balbay, “Yerde saçları vardı, dayanamadım. Böylesine kabul edilemez bir tutum tepki gösterdi. Yaşananları “işkence” la gözaltı var” di eden Özakça, çocukla olarak niteleyen SES ile Ankara Ta ye konuştu. Semih rı serbest bırakılana kadar alandan ayrılmayacağı bip Odası direnişçilerin serbest Özakça’nın eşi Esra bırakılması çağrısı yaptı. Özakça, annesi Sultan heykele bariyer destekçiye gözaltı Gözaltılara tepki için gece saatlerinde İnsan Hakları Anıtı önünde buluşan destekçilere ise polisin müdahalesi çok sert oldu. Köpeklerle gelen çevik kuvvet ekipleri, 7 kişiyi darp ederek gözaltına aldı. Yaşanan gözaltıların ardından CHP’li milletvekilleri Veli Ağbaba, Mustafa Balbay ve Ali Haydar Hakverdi, İnsan Hakları Anıtı önünde oturma eylemine başladı. Polis, vekiller oturma eylemine devam ederken İnsan Hakları Anıtı çevresini bariyerlerle kapattı. Vekillere CHP’li Utku Çakırözer, Eren Erdem ile HDP’li Alican Önlü’nün katılmasıyla birlikte polis müdahalesi gecikmedi. Milletvekillerinin basın mensuplarına demeç verdiği sırada polis sert müdahale etti. Destek için bekleyenler biber gazı ve plastik mermilerle uzaklaştırıldı. Anıta tüm giriş çıkışları kapsayan sokaklar kapatılırken çevredeki cafeler biber gazı atılarak boşaltıldı. Oturma eylemini 21.30’da bitiren CHP’li vekiller, direnişçiler gözaltında kalmaya devam ederse süresiz oturma eylemi yapacaklarını açıkladı. Özakça, Acun Karadağ, Mehmet Dersulu, Veli Saçılık ile annesinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi darp edilerek gözaltına alındı. Gözaltı aracının polis tarafından gaza boğulması üzerine Esra Özakça’nın astım krizi geçirdiği, kalp pili olan Acun Karadağ’ın nefes zorluğu çektiği ve aracın kapılarının açılmadığı bilgisi verildi. ‘Evrensel insan hakkı’ CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “açlık grevinin sonlandırılması için çağrı yaptıklarını” anımsattı ve “ancak, bedenin dokunulmazlığı, kişinin kendisine uygulanacak olan sağlık müdahaleleri konusunda bilinci varsa kendisinin, yoksa 1. derecede yakınlarının rızasının aranması evrensel bir insan hakkıdır” görüşünü dile getirdi. Polis kurşunuyla yaşamını yitiren Dilek Doğan ve uyuşturucu çetesi üyelerinin saldırısı sonucu yaşamını yitiren Hasan Ferit Gedik’in aileleri Gülmen ve Özakça’ya destek için dün Küçük Armutlu’da açlık grevine başladı. Ancak kısa bir süre sonra polis ailelelere müdahale ederek, Dilek Doğan’ın annesi Aysel Doğan ile Hasan Ferit’in annesi Nuray Meray ve dedesi Mustafa Meray’ı gözaltına aldı. Adliyeye sevkedilen 3 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Dayanışma eylemlerinde, geçen cumartesi Kadıköy ve Kartal’da gözaltına alınan 22 kişi dün savcılıktaki ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Açlık grevinin 89. günündeydi İhraç edilen akademisyenden rektöre “etik” şikÂyeti İbiş, üniversitenin avukatını kendi avukatı gibi kullanmış Kemal Gün’ün kemiklerin kendine ulaşmasıyla açlık grevini sonlandıracağı öğrenildi. Oğlunun kemiklerine kavuşuyor Tunceli’de askeri operasyonda hayatını kaybeden oğlunun cenazesini alabilmek için 89 gündür açlık grevindeki Kemal Gün’ün oğlunun kemikleri İstanbul’da avukatına teslim edildi. Cenaze töreni bugün Hozat’ta yapılacak. Artıgerçek’in haberine göre ailenin avukatı Engin Gökoğlu, Murat Gün’ün kemiklerini İstanbul Adli Tıp’ta elden teslim aldı. Avukat Gökoğlu kemikleri aldıktan sonra Dersim’e hareket ederken, baba Kemal Gün’ün kemiklerin kendine ulaşmasıyla açlık grevini sonlandıracağı ve ardından cenazenin toprağa verileceği öğrenildi. Konuya ilişkin bilgi veren aile fertleri cenazenin yarın Tunceli’nin Dersim’in Hozat ilçesinde toprağa verileceğini belirttiler. Kemal Gün’ün kızı Beyhan Gün, “Babam kemikleri teslim alır almaz açlık grevini bırakacağını söyledi. Defin işleminden sonra babamı hastaneye götüreceğiz” dedi. l Haber Merkezi KEMAL GÖKTAŞ KHK ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ihraç edilen öğretim üyesi Dr. Cenk Yiğiter, kendisi hakkında tazminat davası açan Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş hakkında Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanlığı’na başvurdu. Başvuruda, Erkan İbiş’in, hakkında kişisel bir manevi tazminat davası açtığını belirten Yiğiter, Rektör İbiş’in, kendi kişisel davası için, üstelik hâlâ Ankara Üniversitesi ile hukuki ilişkileri devam eden bir kişi hakkında açılmış bir kişisel davası için, Ankara Üniversitesi bünyesinde çalışan bir avukattan hizmet aldığını vurguladı. Yiğiter, “Bu durum şu soruları akla getirmektedir: Erkan İbiş, kendi kişisel davalarında hizmet aldığı bir avukatı, Ankara Üniversitesi kadrolarına mı atamıştır? Yoksa, Erkan İbiş, Ankara Üniversitesi tarafından çalıştırılan ve kamu kaynaklarıyla finanse edilen bir çalışanı kendi kişisel davaları için mi kullanmaktadır?” ifadelerini kullandı. Yiğiter, İbiş’in hakkında açtığı kişisel manevi tazminat davasında avukatının aynı zamanda Ankara Üniversitesi Hukuk Müşavirliği personeli olan Ayşe Ebru Gültekin olduğunu belirterek “Kendisinden aldığım bilgiye göre kısmi zamanlı olarak Ankara Üniversitesi’nde çalışmakta olup, dışarıdan başka işler almasında hiçbir engel olmadığı iddiasındadır. Ancak, hakkımda ceza verilmiş olan 3 soruşturma bu avukatın personeli olduğu Ankara Üniversitesi Hukuk Müşavirliğince yürütülmekte olup, hâlâ sonuçlanmamış olan 3 soruşturma da bu personelin çalıştığı birim olan Hukuk Müşavirliğince yürütülmektedir. Bu birimin benim hakkında tarafsızlıkla işlem yapması gerekirken, bu birimin bir personeli, benimle ilgili açılmış olan kişisel bir özel hukuk davasında davacı tarafın vekâletini üstlenmektedir. Bu durumda, hakkımda önceden ceza verilmiş soruşturmaların ve halihazırda sürmekte olan soruşturmaların tarafsızlıkla yürütülebileceğine ilişkin olarak açık bir şaibe meydana gelmiştir” dedi. Yiğiter, gerekli araştırmaların yapılarak, hem Rektör Erkan İbiş hem de avukat Ayşe Eb ru Gültekin açısından, bu konuda bir karar verilmesi ni istedi. Rektör İbiş, Yiğiter hak kında 1000 TL manevi taz minat talepli dava açmıştı. İbiş, Yiğiter’in sosyal med ya hesaplarından kendisi için kullandığı “üniversite katili, sarayın ibişi, AKP Siya set Akademisi Hoca sı, Ak Rektör”gibi ifa delerin yanı sıra İbiş hakkında ByLock iddialarına ilişkin haberleri paylaşma sının da kişilik hak larını ihlal ettiği ni ileri sürmüştü. İbiş’in hakaret ola rak gördüğü bir di ğer ifade ise Yiğit’in kendisine yönelik yaptığı “İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız” esprisi ol muştu. l ANKARA Rektör İbiş Kurt ölümünün 3. yılında anıldı Okmeydanı’nda katıldığı bir cenaze sırasında cemevi bahçesinde polis tarafından vurulan Uğur Kurt, ölümünün 3.yılında vurulduğu yerde anıldı. Oğlunu vuran polise 12 bin TL para cezaverilmesine tepki gösteren anne Gülnaz Kurt, “12 bin lira cezayı da çok görmüş. Ben vereyim de o parayı o polise ödül olsun” dedi. Uğur Kurt’u anmak için Okmeydanı Cemevi bahçesinde düzenlenen anmaya anne Gülnaz Kurt, baba Kemal Kurt, Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı Genel Başkanı Tuncer Baş, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Okmeydanı Cemevi Başkanı Zeynel Şahin, CHP Beyoğlu İlçe Başkanı Bekir Özcan, eski HDP milletvekili Ali Kenanoğlu, avukatları Turgut ve Aslı Kazan, çeşitli cemevlerinin başkanları ile Uğur’un akrabaları ve sevenleri katıldı. Konuşmaların ardından cemevinde Uğur Kurt için kuran okutularak can lokması verildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Partidevlet başkanını eleştirmek? 21Mayıs’ta yapılan AKP Olağanüstü Kongresi’yle, devletleşmiş parti rejimi fiili olmaktan çıktı, yürürlükteki rejimin gerçek tanımı oldu. Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda AKP genel başkanı olması, parti ve devlet bütünleşmesinin en somut simgesi ve bunun derinleşmesi ve yaygınlaşmasının en etkin aracı. Kongrede, iki gelişme birleşti. Devlet yapısı artık resmen AKP devletine dönüşürken AKP, Erdoğan Partisi olma sürecini tamamladı. Artık AKP devletinin başında AKP genel başkanı var. Günümüz dünyasında örneği olmayan, istisnai bir durum değil bu. Totaliter örneklere gitmeye gerek yok. Yalnız tek parti rejimlerinde değil, çok partili rejimin yürürlükte olduğu bazı ülkelerde de cumhurbaşkanları aynı zamanda iktidar partisinin başkanı. Bu durum Afrika ülkelerinde sık görülüyor. Anlamlı bir örneği Senegal. 1960’ta bağımsızlığından 1976’ya kadar Leopold Senghor liderliğinde tek parti rejiminin hüküm sürdüğü bu ülkede, Senghor 1976’da beş partiye izin verip sınırlı çok partili rejime geçti. 1981’de halefi Diouf bu sınırlamayı da kaldırdı ama cumhurbaşkanının parti genel başkanı olması geleneği 1960’tan bugüne kadar değişmedi. Afrika’da yolsuzlukların ayyuka çıkması ve bir türlü önlenememesinin önemli bir nedeninin, başkanın şahsında gerçekleşen bu devlet ve parti bütünleşmesi olduğunu Afrikalı sosyal bilimciler, gazeteciler yıllardır dile getiriyor. Aynı şey bazı Latin Amerika ülkesi için, yakın bir tarihe kadar Ortadoğu Arap cumhuriyetlerinin çoğu için geçerliydi (Mısır örneği için bkz. gazete duvaR.’da Yüksel Taşkın’la söyleşi). Yargı hiyerarşisinin de devlet ve parti başkanı tarafından belirlendiği yürürlükteki parti devleti cumhuriyetimizde, bir vali artık resmen cumhurbaşkanına mı, parti başkanına mı itaat edecek? Bir başka sorun, iktidar partisi genel başkanı hakkında ağır eleştiri niteliğinde söz söylemenin cumhurbaşkanına hakaret suçuna girip girmeyeceği konusu. Bu suçu düzenleyen kanun maddesi (TCK 299. madde), hakaret eden kişinin bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını öngörüyor. Alenen işlenmesi halinde cezanın altıda bir artması mümkün. Kovuşturma Adalet Bakanı’nın iznine bağlı. Konuyla ilgili Yargıtay kararlarında, cumhurbaşkanına hakaret suçunun, cumhurbaşkanının fonksiyonlarını değil, şeref ve varlığını koruduğu belirtiliyor. Cumhurbaşkanının sosyal değeri konusunda kendisinin ve toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatların hedef alındığı söyleniyor. Bu maddenin gerekçesi, cumhurbaşkanı devleti temsil ettiği için, anayasada gösterilen görev ve yetkileri kullanırken yapılan kişiliğine yönelik hakaretin, devletin saygınlığına gölge düşürdüğü iddiası. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, ondan önce hiç kullanılmadığı kadar bu ceza yasası maddesi işletildi. Şimdi sayı nedir bilmiyorum ama Mart 2016’da Adalet Bakanı bu konuda 1845 kovuşturma izni verdiğini belirtmişti. 1 Ağustos’ta Erdoğan bu davaların önemli bir kısmı için şikâyetini geri çekti. Ama bu suç iddiasıyla tutuklanan, hapis cezası alan insan sayısı epey kabarık ve aralarında en fazla gazeteciler ve siyasetçiler var. Cumhurbaşkanı, 21 Nisan’dan beri, iktidar partisi genel başkanı da olduğuna göre, sözleri ve politikaları nedeniyle ağır eleştiride bulunma nedenleri daha da çoğalacak. Bu açıdan diğer parti genel başkanlarının sahip olmadığı, eleştiriye karşı koruma zırhına AKP genel başkanı sahip olacak mı? Örneğin AKP’nin yeni genel başkanı, genel başkan olmadan bir gün önce, bir açılış konuşmasında, “daha yeni Fransa’da yeni cumhurbaşkanı kendi aleyhine yayın yaptı diye bir gazeteciyi içeri aldılar. Onlarda böyle bir şey oldu mu hak, Türkiye’de olunca haksızlık” dedi. Halbuki Fransa’da yeni cumhurbaşkanı seçileli beri herhangi bir gazeteci ne gözaltına alınmış, ne de tutuklanmıştı. Ondan önce de böyle bir şey olmamıştı. Bilerek ya da kendisine verilen bilgiye dayanarak, dört dörtlük bir “alternatif gerçek”, olmayan gerçek üretiyordu. Belli ki bunu Türkiye’de 150’den fazla gazetecinin tutuklu olmasını ya da bir Fransız fotoğrafçının günlerdir gözaltında tutuluyor olmasını haklı göstermek için yapıyordu. Yeni AKP Genel Başkanı’nın bu olmayan gerçeği ileride tekrarladığını varsayalım. Bu durumda iktidar partisi genel başkanının, yürüttüğü baskı rejimini haklı göstermek için halkı kasıtlı biçimde yanılttığını, olmayan bir gerçek yaratarak başkalarını itham ettiğini söylemek ve bu yapılana uygun düşen sıfatı kullanmak cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamına mı girecek? Ya da partidevlet hiç olmazsa tutarlı davranıp 229. maddeyi yürürlükten kaldıracak mı? Göreceğiz... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle