28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 2 Mayıs 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK ‘Siyasi ayak, belediye ihalelerinde gizli’SİLÇAGIPRİTNAAÇYM’‘DFAEALTNAÖR’I Son günlerde AKtrollerin hedefindeki isim CHP İzmir Milletvekili CHP İzmir Milletvekili Çıray, FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili ilginç Aytun Çıray. Attığı her tweet karşısında müthiş bir bombardıman baş saptamalar yaptı. Bakan Kaynak’ın bakan yardımcılığı döneminde lıyor. AKP yandaşlarının dışarıdan hazır pusulalar ile gelip oy kullanacakları atanan tüm hâkim ve savcıların tutuklandığını iddia etti nı iddia eden tweeti atınca suçüstü yakalanmış gibi birileri toplu saldırıya geçti. Son olarak da artık yandaş ‘TSK’Yİ ZAYIFLATTILAR’ basına karşı boykot uygulayacağını açıklayınca sen misin diyen. Ekonomiyi batırmakla suçlandı iyi mi? Bu söyleşide komisyonun raporunu da sorduğumuz Çıray ilginç bir şey MİYASE İLKNUR n 15 Temmuz darbesini araştırma komisyonu raporu referandum bittiğine göre artık açıklanabilir mi? Bilmiyorum. Pek umutlu değilim ama kamuoyunun bu konudaki beklentisini söyledi. Dedi ki, “Bakın açık söylüyorum AKP’nin büyükşehir belediyelerinin tüm ihaleleri gözden geçirilmeden FETÖ’nün siyasi ve ekonomik boyutu anlaşılamaz.” Bir ilginç saptama ya da soru da Devlet Bakanı Veysi Kaynak’a... tatmin etmek için sözde bir raporu açıklayabilirler. Bunun ‘dostlar alışverişte görsün’den başka bir anlamı olmayacaktır. Ya da gerçekleri açıklamaktan ziyade karartmaya hizmet eden bir rapor. Duyup dinlediklerimden sonra benim şahsi raporum şöyle olurdu: 15 Temmuz’un hede “Adalet Bakanı Yardımcısı iken atadığınız hâkim ve savcılardan tutuklanmayan kaldı mı” diye soruyor. Sahi kaldı mı? Neyse biz soralım Aytun Çıray söylesin iyisi mi... n Yandaş medyaya boykot uygula fi siyasi iktidardan ziyade devletimiz ve onu koruyan TSK’ydi. Hedefleri siyasi iktidar ve sayın Cumhurbaşkanı olsaydı eğer, dört yaverinden dördü, 19 yakın koruması FETÖ’cü olan birini Allah korusun istedikleri anda bertaraf ederlerdi. Üstelik bütün istihbarat örgütlerini ele geçirmişler. manız nedeniyle ekonomiyi yıkmakla Bana göre 15 Temmuz hain kalkışması Bal suçlandınız ama bu konuda pek başarılı olamadınız galiba. Bir tweet’le Türkiye’yi kuru fasulye ithal eder hale getirdim yani! (Gülüşmeler). Şaka bir yana paranoid hezeyanlar yoz ve Ergenekon kumpaslarının devamıdır. Amaç Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zayıflatarak devleti rehin almaktır. 15 Temmuz başkanlık sisteminin gerekçesi haline getirildi ve bana göre devletin yıkımını tamamlayacak olan sistem değişimini getir bunlar. Orada boykot kelimesi bile yok. di. 15 Temmuz hain kalkışmasından bir kâr Türkiye’nin dış ve iç borç rekoru kırıyor olması, işsizliğin yüzde 12’leri geç bir zarar edenlere bakın, olgularla değerlendirin hafiyeliğe gerek yok. mesi, THY’nin 6 milyar zarara sokulma sı, kalan tüm mal varlıklarımızın Varlık YSK’nin yaptığı bu tam hukuksuzluğu dayız. Meşru zeminde, yaratıcı, proaktif lanmayan veya firari durumda olmayan Fon’u adı altında rehine verilmeye çalı hatırlatarak meşruiyet tartışmasını hal siyaset en büyük gücümüz olacak. Sayın hâkim/savcı var mı” sorularını yöneltti. şılması ve kapitülasyonlarda bile olma kımızın unutmasına izin vermemeliyiz. Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, “YSK kara Ancak biz şöyle söylemiştik: ByLock ve yan araç garantili yollar, hasta garanti Bakın 46 seçimleri 71 yıldır tartışılıyor, rı tam hukuksuzlukla maluldür” nokta. Eagle’ı olan siyasi ve üst düzey bürok li hastaneler tweet’imden önce olup bit bu referandum oylaması 171 yıl unutul Konu budur ve bu nedenle AİHM’ye gi ratların kimlikleri saklanırsa ve hükü mişti de üstüme kalmadı! mayacak. deceğiz. met 15 Temmuz hain kalkışmasının ya ‘AKP için hezimet’ n YSK’nin seçimlerle üstlendiği iki n Bu durumda sizi Türkiye’yi dışa şandığı gün ve gecede görev başında buişlevin, idari ve yargısal işlevler ola rıya şikâyet etmekle suçlamayacak lunan yetkililerin komisyonda konuş n Referandum öncesinde ‘Mühürsüz rak birbirinden ayrılması ve yeni bir lar mı? masına izin vermezse, hükümeti ger pusulalar’la ilgili uyarınız doğru çıktı kurum ihdas edilmesi gibi önerile Bu defa yavuz hırsız ev sahibini bas çekleri örtbas etmekle suçlarız. Bakın ama önlenemedi... ri var. Bu konuda bir çalışma yapacak tıramaz. Mızrak çuvala sığmaz. Üstelik sayın emekli Genelkurmay başkanları Biz seçimlerin ve referandumların gi mısınız? başta sayın Erdoğan üç defa olmak üze nın ve Sayın Aksakallı Paşa’nın kayıtla derek kasıtlı olarak bozulan koşullar Seçim güvenliğini sağlamaya yönelik re AKP’liler defalarca AİHM’ye gittiler. ra geçen sözleri bizim haklılığımızı or da yapıldığını gözlemliyorduk. Halkı her çözüm önerisi çok değerlidir. Bu çok n Referandumdan sonra AKP’nin taya koydu. Özellikle Aksakallı mealen mız kahvehanelerde ‘bunlar sandıklarla farklı iki fonksiyonun aynı kurum tara kendi içindeki FETÖ’cülerle hesapla ne dedi? “Darbe haber alındığında bir oynuyor kardeşim; sandığı korumak la fından yerine getirilmesinin doğru olma şacağı ve büyük bir tasfiyeye gideceği liklere sokağa çıkma yasağı emri veril zım’ diyorlardı. Ancak bu referandum dığı da son referandumda çok ibret veri söylendi. Bu tasfiye olacak mı? seydi olaylar gelişmeden önlenirdi.” Ha da bu sözler ete kemiğe büründü. 16 ci bir şekilde tecrübe edildi. Dolaysıyla Göreceğiz. Başbakan bu işin siyasi so ber alınır alınmaz sayın Başbakan’a ve Nisan’da referandumun meşruiyetinin YSK’nin bünyesinde topladığı söz konu rumluları yok diyor. Şamil (Tayyar) Bey sayın Cumhurbaşkanı’na ulaşılamama ortadan kalktığını söyleyecek somut ka su iki işlevi ayrı ayrı yerine getiren iki siyasi sorumluları var, diyor. Bakın açık sını eski bir müsteşar olarak benim ak nıtlara sahip olduk. AKP zihniyetinin farklı kurum olsaydı belki de bu garabet söylüyorum AKP’nin büyükşehir bele lım almıyor. sağlıklı, seçim yapmayacağını ‘evet’ diyen vatandaşlarımız da gördüler. Bu ne ortaya çıkmayabilirdi denebilir. Ama temelde sorun başka... diyelerinin tüm ihaleleri gözden geçirilmeden FETÖ’nün siyasi ve ekonomik bo ‘Zarrab masaya sürülemez’ denle 16 Nisan AKP zihniyeti için örtü n Nedir o sorun? yutu anlaşılamaz. Ben ise artık savcı ve n ABD’deki Reza Zarrab davası ile lü bir hezimetten başka bir şey değildir. Emin değilim çünkü; sorun zaten son yargıçlarımız ne diyecek diye bekliyo dış politikamızda yeni kırılmalar Sayın Cumhurbaşkanı, “Oyunu 10 da derece yarım yamalak olan kuvvetler rum. Onlara güveniyorum. İddianamele olacak gibi. CHP bu konuyu yakın kazansanız 50 kazansanız da üç puanı ayrımı referandum öncesi fiilen ortadan ri nedeniyle görevden alınmayı bile gö dan izliyor mu? Neler oluyor bu da alırsınız” dedi ama bununla gurur duy kalkmıştı. Asıl meselemiz kuvvetler ay ze aldılar. va ile ilgili. mamalı. Çünkü milletimiz oyunun söz rımını tanımayan bir zihniyetin böyle n ByLock ve Eagle kullananla Bu kuşkuyu Reza Zarrab’ın yeni hu de 10’lık sonucunun aslında bir hakem bir çözümü de etkisizleştirmek için elin rın listesinin Av. Mehmet Rasim kuk danışmanı olan Yahudi lobisinin hilesi olduğunu biliyor. Bundan ötürü den geleni ardına koymayacağı. Onun Kuseyri’nin ofisinde ele geçirildiği güçlü adamlarından Guiliani’nin söz AGİT de oyların yeniden sayılmasını is için 2019’a bugünden ölümüne hazır söylediniz. Bu liste CHP’de var mı? leri yarattı. Guiliani, Zarrab davasının tiyor. Sayamayacaklar! Nedenini dünya olacağız. Bir daha ‘Atı alan Üsküdar’ı Bu konu şu anda yargıda olduğu Amerika’nın çıkarları doğrultusunda âlem biliyor. O halde hak aramaya de geçti’ olmamalı. için konuşmak istemiyorum. Ama Me diplomatik yollardan çözülebileceğini, vam edip 2019 seçimleri için şimdiden n Yani meselenin merkezinde siyasi tin Özer yalanlanmayan köşe yazısında söyledi. Guiliani’nin ortak olduğu şirke çok geniş tabanlı bir seçim güvenliği ha iktidar ve zihniyeti var... “Kuseyri’nin evinde ve bürosunda yapı tin de bizim lobi şirketlerimizden biri ol reketi ve hukuku yaratalım. Şüphesiz asıl problemin kaynağı si lan aramalarda FETÖ dokümanları ve te duğu ortaya çıkınca söylentiler rahatsız n Bir sonraki seçimlerin eşit şart yasi iktidar. Ortaya çıkan mutlak kuv lefonunda ‘ByLock’ programı bulundu” edici boyuta ulaştı. Dışişlerimiz buna ge larda, anayasa ve kanunlara uygun vetler birliğine dayalı yeni oligarşik dev diye yazdıktan sonra Kuseyri ile yakın reken en sert cevabı vermeli. Aksi halde yapılacağını nasıl umabiliriz? lette tarafsız işleyen kurumsal yapılara lığını vurguladığı MGK üyesi ve Başba rehin siyaseti gibi algılanır ki, bunu çok Öncelikle bu hukuksuzluğu muha müsaade edeceğine inanabiliyor muyuz? kan Yardımcısı Veysi Kaynak’a, “Adalet küçük düşürücü buluruz. Türk dış po lefet olarak unutturmamakla görevli Hayır! Öyleyse yeni şartlara göre de Bakanı Yardımcısı görevini yürütürken litikası Reza Zarrab’ın üstünde olduğu yiz. Sabah öğle akşam, günde üç öğün mokrasi mücadelesi vermek durumun tarafınızdan göreve getirilip de tutuk masaya sürülemez. Üniversitede muhbir var! ‘Benim yerime atanmak istiyor’ diyerek meslektaşını önce ‘Alevi’ diye şikâyet etti, sonuç alamayınca PKK’li dedi. Diğer meslektaşını ise FETÖ’cülükle suçladı KEMAL GÖKTAŞ Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Serdar Korucu, 15 Temmuz darbe girişiminden bir ay sonra “kendisinin yerine atanmak isteyen akademisyen ile onu atamak isteyen fakülte yönetim kurulu üyesi” iki akademisyen hakkında savcılığa dilekçe vererek FETÖ ve PKK üyesi olduklarını iddia etti. Barış İçin Akademisyenler Grubu’ndan Yrd. Doç. Dr. Hakan Mertcan hakkında takipsizlik verilirken Yrd. Doç. Dr. Günal Kurşun hakkında yazılarından ötürü FETÖ üyeliği iddiasıyla dava açıldı. Korucu’nun Mertcan hakkında da darbe girişiminden önce ‘Alevi ayrımcılığı’ yaptığı iddiasıyla verdiği şikâyet dilekçesinin YÖK tarafından reddedildiği anlaşıldı. Korucu ilk olarak 2015 yılında “kendi sinin yerine atanmak isteyen” Mertcan hakkında savcılığa dilekçe verdi. Dilekçede, Mertcan’ın Alevi kimliğine vurgu yapılarak Alevi örgütlerinde yer aldığı iması yapıldı. Savcılık ihbar dilekçesini YÖK’e gönderdi. YÖK Yüksek Disiplin Kurulu, bu iddianın disiplin ve ceza soruşturması açılmasını gerektirmediği sonucuna vardı. Korucu, bu defa Ağustos 2016’da savcılığa verdiği dilekçede Hukuk Fakültesi Yönetim Kurulu üyesi Kurşun ve Mertcan hakkında şikâyetçi oldu. Korucu, Kurşun’un kendisinin yerine Hakan Mertcan’ı atamak istediğini ileri sürerek eski Today’s Zaman yazarı olan Kurşun’un FETÖ’cü olduğunu ileri sürdü. Korucu, Mertcan’ın ise daha önce DGM’de yargılandığını, barış bildirisine imza attığını ve “PKK’nin amaçları doğrultusunda hareket ettiğini’ öne sür dü. Savcılık soruşturma sonunda Kurşun hakkında FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle dava açarken Mertcan hakkında takipsizlik kararı verdi. Kurşun’a dava Kurşun, yaptığı savunmada sadece Today’s Zaman değil Radikal, Habertürk, Hürriyet, Milliyet, TRT gibi kuruluşlarda görüş ve raportajlarının yayımlandığını, soruşturmaya sadece Today’s Zaman gazetesinde yayımlanan yazılarının konu edildiğini söyledi. Kurşun, “yazılarında bilimsel araştırma alanları olan ceza hukuku, ceza muhakemesi hukuku ve insan hakları konularını işlediğini” belirterek AİHM, AYM ve Yargıtay’ın ifade özgürlüğüyle ilgili kararları doğrultusunda görüşlerini açıkladığını söyledi. Savcılık ise Kurşun’un FETÖ’ye karşı başlatılan so ruşturmaları hukuk dışı olarak nitelemesinin “kamuoyunda algı oluşturma yönündeki örgüt politikalarını hayata geçirmek” anlamına geldiğini belirtti. Savcılığın Mertcan’la ilgili kararında ise PKK ile bağlantısı olup olmadığına ilişkin polis araştırması yapıldığı ifade edilerek “ByLock kaydının bulunmadığı, kapatılan derneklerde kaydının olmadığı, Bank Asya’da hesap açmadığı, terör örgütü üyeliği nedeniyle haklarında soruşturma yapılan şüphelilerle birlikte konaklama kaydının olmadığının’ anlaşıldığı belirtildi. Savcılık, tüm bu delillerin Mertcan hakkında dava açılmamasını gerektirdiği sonucuna vardı ve takipsizlik kararı verdi. Korucu’nun Mertcan ve Kurşun dışında Çukurova Üniversitesi’nden başka akademisyenleri de şikâyet ettiği ancak sonuç alamadığı belirtildi. haber 11 Milli Reis dönemi başlarken A KP iktidarının on beş yıl sonunda plebisitçi otokrasiyle veya yerli ve milli bir ifadeyle reisçi keyfilikle sonuçlanmasının, Türkiye’ye özgü tarihsel ve sosyal nedenleri kadar, dünyada yükselen milliyetçi muhafazakâr otoriterlik dalgasıyla titreşim içinde olmasının da aynı ölçüde payı var. Bu reisçi keyfiliğin arkasında, bir yüzyıldan beri devam eden ve bütün tarafların varlıkyokluk mücadelesi olarak algıladıkları kültür savaşlarının, Cumhuriyet yönetimlerinin başından beri aralıksız yürüttükleri etnikdini kimlikli makbul vatandaş politikasının ve Türkiye toplumunda hemen her alanda ve bütün kesimlerde karşımıza çıkan güçlü otoriter reflekslerin etkileri var. Giderek despotluk dozu artan egemen güç, bu siyasi ve sosyal etmenlerin yarattığı toplum olamama halini iktidarını pekiştirme aracı haline dönüştürüyor. Bütün kurumların tek bir güce bağlandığı ve içlerinin boşaltıldığı, içi kof ama kabuğu sert bir rejim kurulmuş durumda. “Yeni Türkiye”, hukuk devleti olma niteliğini kaybetmekle yetinmeyen, kanun devleti bile olmakta zorlanan bir keyfi yönetimin alameti farikası artık. İktidarın içinin koflaşmasının giderek daha fazla kaba kuvvet, tehdit ve keyfi kural ve yasalarla telafi edilmeye çalışılacağı, bu bağlamda “ileriye doğru kaçış”ın hızlanacağı bir süreçteyiz. Ağırlığı iç etmenlerde olsa da, bu gidişatın dış etmenlerden de beslendiği aşikâr. Tayyip Erdoğan’ın “Yeni Türkiye’si” dünyada çeşitli ülkelerde boy gösteren bir siyasal alaşımın yerli versiyonu. Ahbap çavuş kapitalizminin hâkim olduğu, korumalı milli ekonomi görünümü altında mülklü hâkimiyetini, kamu kaynakları yağmasını ve sosyal güvencesizleşmeyi içeren politikaları uygulayan bu otoriter yönetimlerin ortak nefret nesnesi, demokrasi. Hindistan’da 2014’te başbakan olan, katı ve saldırgan bir Hinduluk (Hindutva) kimliğini savunan Narendra Modi’nin ve partisinin neoliberalizmle harmanlanmış etnikdini milliyetçiliği, bu yeni popülizmin önde gelen örneklerinden birini oluşturuyor. Bu kültürel milliyetçiliğin neoliberalizmle izdivacının başka bir örneğini Macaristan’da iktidardaki Victor Orban ve partisi veya Polonya’da iktidarın iplerini elinde tutan Kaczynski ve kurucusu olduğu Hukuk ve Adalet Partisi veriyor. Genel olarak şoven bir kültürel milliyetçiliğin yabancı düşmanlığına dönüştüğü ve aynı zamanda ondan beslendiği, sayısal çoğunluk olmanın mutlak tahakküm arzusuyla birlikte kin ve nefret duygularını tetiklediği ama aynı zamanda ahbap çavuş kapitalizminin zirve yaptığı bir alaşım bu. Hemen her yerde demokrasi nefreti, gücün tek elde toplanması saplantısıyla birlikte dile getiriliyor. ABD’de düşkün beyaz Amerikalının demokrasi nefretine dönüşen endişe ve kinini dile getirerek seçilen başkanın, aynı zamanda küresel neoliberalizmin en büyük kazananlarından birisi olması ilk elde şaşırtıcı geliyor. Ama küçüklü, büyüklü bütün yeni popülist otoriter şeflerin bir yandan küresel neoliberalizmden şikâyet eder gibi yapıp, diğer yandan toplumlarının piyasalaştırılmalarına, güvencesizleştirilmelerine sonuna kadar destek verdiklerini görüyoruz. Etnikdini kültürel milliyetçilik, akut otoriterlik ve neoliberalizm birbirlerini tamamlıyor. Bugün, 2 Mayıs 2017’de,Türkiye’de anayasada kendisine verilmiş ülkenin birliğini koruma görevini artık bir siyasal parti üyesi ve herhalde birkaç hafta içinde siyasal parti genel başkanı olarak yürütecek olan Milli Reis rejimine giriyoruz. Dünyanın demokrasi nefretiyle dağlanmış kesimi içinde örnek ülkelerden biri olma açısından “ileri” bir adım daha atıyoruz. Bu içi kof, kabuğu görünüşte sert Milli Reis yönetimine karşı siyasal mücadele, evrensel demokrasi nefretine karşı mücadelenin bir parçası olmak zorundadır ve bu mücadelenin ilham ve güç alacağı tasarım esas olarak hümanist medeniyettir. ALMAN BASINININ İDDİASI: Casuslukla suçlanan Türk imamlar kayıp Batı Alman RadyoTv’sinin (WDR) habe rinde, Almanya’nın casuslukla suçlanan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı 16 imamdan 10’unun kayıp olduğu öne sürüldü. Haberde, Diyanet tarafından görevlendirilen Türk imamların yargılanma sürecinden kaçmak için ülkeyi terk ettikleri iddia edildi. Haberde, ‘kayıp’ oldukları belirtilen imamların, muhtemelen Türkiye’ye gittiğinin düşünüldüğü ifade ediliyor. WDR’nin haberine kaynak Alman hükümetine bağlı yetkililer olarak gösterildi. ‘İstihbari çalışma yaptılar’ Alman hükümeti, DİTİB adına çalışan imamları FETÖ’ye mensup kişiler hakkında bilgi topladıkları iddiasıyla yabancı bir devlet adına casusluk yapmakla suçluyor. Almanya’da başsavcılık 18 Haziran tarihinde DİTİB üyesi bazı imamlara yönelik Alman Ceza Yasası’nın 99. maddesi uyarınca ‘istihbari çalışma’ yürüttükleri gerekçesiyle soruşturma açmış, 15 Şubat’ta suçlanan imamlara ait evlere baskın yapılmıştı. Türkiye cephesi, Alman yargısının casusluk iddiasına şiddetle karşı çıkıyor. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle