19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 4 Nisan 2017 Akar ve komutanlar Diyarbakır’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, 2. Ordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel eşlik etti. Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy ve diğer protokol üyelerinin karşıladığı Orgeneral Akar ve beraberindekiler Diyarbakır’a bir dizi ziyarette bulunmak ve terörle mücadele konusunda askeri birimlerce yapılan çalışmaları yerinde incelemek amacıyla geldikleri açıklandı. Orgeneral Akar ve beraberindekilerin, İçkale Müze Kompleksi’ni gezdikten sonra, Valilik çalışma ofisini ziyaret etti. Esnafı da ziyaret eden Akar ve komutanlar çevredekilerin alkışlarıyla uğurlandı. l DİYARBAKIR/DHA ABD endeksli Fırat Biden’ın ziyaretiyle başlatılan Fırat Kalkanı operasyonu Tillerson’ın gelişine saatler kala bitirildi. ABD müsteşarının gelmesine gerek kalmayınca ziyaret ertelendi Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe telefon görüşmesinin ardından ileri bir tarihe bırakıldı. ABD’nin PYD/YPG ile iş Biden’ın Ankara’ya birliği halinde sürdürdü ziyareti sırasın ğü Rakka operasyonun da başlatılan Fırat Kalkanı operas DUYGU GÜVENÇ da ÖSO’nun ve TSK’nin rolünün ne olacağına dair yonu, ABD’nin ye Ankara’nın beklentileri ise ni Dışişleri Bakanı Rex Wayne devam ediyor. Türk kaynak Tillerson’ın ziyaretine saatler lar, Rakka operasyonunun res kala bitirildi. Tillorson’ın ziya mi ilanının Türkiye’deki refe retinin hemen ardından bugün randumun ardından yapılma Ankara’ya gelmesi beklenen sını beklerken, Türkiye’nin ABD Dışişleri Bakanlığı Müste ABD’ye tepki olarak, döne şarı Thomas Shannon’ın ziya min başkan yardımcısı Joe reti ise iki müsteşarın yaptığı Biden’ın Ankara’yı ziyaret et tiği 24 Ağustos tarihinde başlattığı Fırat Kalkanı operasyonunu, Tillerson’ın ziyaretinden saatler önce bitirmesi de dikkat çekti. Konumu nedeniyle adının açıklanmasını istemeyen başka yetkili operasyonunun sonlandığının ilanı ile Tillerson’ın ziyareti arasında bağlantı olduğunu doğruladı ve “Operasyon fiilen bitmişti; bu ABD için yapılmış bir duyuruydu” dedi. El Bab’ın ele geçirilmesinin ardından, rejim TSK’nin Rakka yolunu kapatmıştı. Shannon’ın Ankara’ya yapacağı ziyaret, Tillerson’ın ziyaretinin hemen ardından Dışişleri tarafından 31 Mart’ta açıklanmıştı. Ankara’nın aksine Washington’ın duyurmadığı bu ziyaretin 34 Nisan tarihlerinde gerçekleşeceği ve iki müsteşarın “siyasi istişarelerde” bulunacağı duyurulmuştu. Ancak Tillerson’ın 30 Mart’taki ziyaretinin ardından Shannon’ın Dışişleri Müsteşarı Ümit Yalçın’ı arayarak, henüz bir ziyaret gerçekleştiğini ve Tillerson’ın ziyare ti sırasında konuların kapsamlı olarak ele alındığını belirttiği öğrenildi. Bir Dışişleri yetkilisi Shannon’ın ziyaretinin Tillerson’dan önce planlandığını belirtirken Yalçın’ın da “Ben de aynı görüşteyim; yeni görüştük, öteleyelim” mesajıyla yanıt verdiğini söyledi. ABD’li kaynaklar ise ziyaretin neden gerçekleşmediği konusunda yorum yapmaktan kaçındı. Rakka operasyonunun referandum sonrasına kadar ertelenmesi bekleniyor. l ANKARA KINA GECESİ KATLİAMI IŞİD ölü sayısını az bulmuş Gaziantep’in Beybahçe Mahallesinde 20 Ağustos’ta kına gecesine yapılan bombalı saldırıyla ilgili iddianame tamamlandı. 40’ı çocuk 56 kişinin yaşamını yitirdiği, 44’ü çocuk 86 kişinin de yaralandığı saldırıyla ilgili iddianamede tutuklu sanıklar hakkında “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”,“kasten öldürme”,“kasten öldürmeye teşebbüs etmek”, “tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarından tutuklu 11 sanıktan 9’u hakkında 17 ile 160 kez arasında değişen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Yargılanan IŞİD’in Gaziantep sorumlusu Mehmet Kadir Cebael’in, Suriye’deki emirlerinden aldığı “Kürt düğününe saldırı” talimatı doğrultusunda tutuklu örgüt üyeleriyle birlikte Akdoğan çiftinin kına gecesini hedef aldıkları ortaya çıktı. Saldırı için Suriye’den gönderilen 2025 yaşlarında adı belirlenemeyen, ancak Türkçe de konuştuğu öğrenilen teröristin 1 ay boyunca Cebael’in evinde kaldığı ve burada hem dini hem de örgütsel yönden motive edildiği belirlendi. ‘Mürtedler’ İddianamede saldırının ardından tutuklu sanıklardan Mehmet Şahin Ergan’a Cebael’in, “Eylemle büyük sevap kazandın. Ama demiri kesen Ahmet büyük kesmiş, zayiat az” dediği belirtildi. Ergan, “Saldırıdan sonra Cebael’e eylemde çocuklar öldüğü için neden böyle bir eylem yapıldığını sordum. Cebael de bana; ‘Irak ve Suriye’de kardeşlerimiz ve çocuklarını öldürüyorlar. Bunlar mürteddir (Dinden çıkmış)’ karşılığını verdi” dedi. l Yurt Haberleri Hitler’li iki tespit Nazilerin Almanya’yı kararnamelerle yönettiğini söyleyen Hollandalı Türkolog Prof. Dr. Zürcher, AKP sloganlarının Nazilerinkilere benzetilmesi kararını okuyucuya bıraktı Türkiye siyasetini yakından takip eden Hollanda lı Türkolog Prof. Dr. Erik J. Zürc her ile Hollanda krizini, orta lıkta dolaşan Osmanlı ruhunu, AKP’nin içeride ve dışarıda seç tiği yolu konuştuk. n Hollandalı bir Türkolog olarak bugünlerde ülkenizin gazetecileri tarafından çok aranıyor olmalısınız. Size en çok ne soruluyor, ne merak ediliyor? Genelde iki mevzunun net leştirilmesini istiyorlar. İlki Türkiye’nin, özellikle de Cum hurbaşkanı Erdoğan’ın, ca nı gönülden AB üyeliği sa vunuculuğu yapması üzerin den daha on yıl bile geçme mişken Avrupa’yı neden böy le çok sert bir biçimde karşı sına almayı seçtiğini anlamak istiyorlar. İkinci merakları da AKP liderliğinin bu aşırı milliyetçi çizgisini seçmeye hazır neden bu kadar çok Türk PÖınğaürnç yamızda ulus olduğuna dair... devletlerin ya n Hollanda’nın tepkisi, içe rattığı hasara tezat olarak ele ride AKP tabanında “canla alınabilirler. Suriye’nin, Irak’ın, nan Osmanlı ruhu karşısın Bosna’nın, Kosova’nın ve de da Avrupa’nın korkudan tit Türkiye’nin yaşadığı felaket rediği” şeklinde karşılık bu ler bizi imparatorluklar yahut luyor. Alanı tam da bu olan Avrupa Birliği gibi ulus köken bir tarihçi olarak AKP’nin, li olmayan çözümlerin erdemle Erdoğan’ın Osmanlı’nın ru ri üzerine düşündürmeli. Bunu, hunu geri getirme iddiasına geçmişi romantize etmeden, bu nasıl bakıyorsunuz? emperyal tarih Türk ulusal tari Daha önce birçoğunun yaptı hiymiş gibi varsaymadan yap ğı gibi bir siyasetçinin tarihi bir mak gerekiyor. Bu Osmanlı mi araç olarak kullanmasının nu tolojisinin yaratılması için çok munesi... Fakat bilhassa Osman uğraşmış, Necip Fazıl Kısakü lı İmparatorluğu’nu anarken rek gibi kişilerin zehirli fikirle çok kişi, hakikaten birçok etnik rinin, bugün insanları geçmişte yapının bir arada yaşadığı, çok hiç olmadığı kadar etkileyebil kültürlü bir imparatorluk oluşu mesi büyük talihsizlik. nu görmezden gelebiliyor. Sanki n 2005’te Türkiye tarihi imparatorluk bir Türk ulusdev üzerine bilimsel çalışmala letiymiş, sadece biraz daha bü rınız sebebiyle size Yüksek yüğüymüş gibi, Osmanlı geçmi Şeref Madalyası verilirken şini de Türkleştiriyorlar. Mer Türkiye’nin gittikçe AB’ye kez Avrupa’da, Balkanlar’da ya yaklaştığını söylüyordunuz. da Ortadoğu’da çözümler arar Geçen yıl bu ödülü iade eder ken, çeşitliliği uzun müddet ba ken Türkiye’nin artık Avru şarıyla idare etmiş yapılar ol palı bir ülke olma şansı kal duklarından, tıpkı Habsburg İm madığını söylediniz. 2005’teki paratorluğu gibi Osmanlı İmpa yorumunuza dair bir pişman ratorluğu da ilginç bir referans lığınız, gerekçesini tespit etti noktası olabilirdi. Modern dün ğiniz bir yanılgınız var mı? KİMDİR? 198999 yılları arasında Amsterdam’daki Uluslararası Sosyal Tarih Ensititüsü’nün Türkiye bölümünü yöneten Prof. Dr. Erik J. Zürcher, 1997’den beri Hollanda Leiden Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Bölümü öğretim üyesi. Zürcher’in çalışmaları özellikle 18801950 arası Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş yılları üzerine yoğunlaşmış. Derledikleri dışında Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, Milli Mücadelede İttihatçılık, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isimli kitapları yazdı; Orta Asya ve İslam Dünyasında Kimlik Politikaları’nı ise Willem van Schendel ile birlikte hazırladı. (İletişim Yay.) Zürcher, Türkiye sıcak siyasetini de iyi takip eden bir isim. 2005’te Türkiye tarihi üzerine çalışmaları nedeniyle kendisine verilen Yüksek Şeref Madalyası’nı geçen yıl iade etmişti. 2005’teki müspet takdirim bir dereceye kadar benim iyiniyetli okumamın sonucu olabilir. Beni AKP’nin kuzu kılığında kurt olduğuna dair uyaranların önyargıyla hareket ettiklerinden ve yeni rejime dürüstçe şans vermeleri gerektiğinden emindim. Fakat yine söyleyeceğim, 20032005 yılları arasında AKP Türkiye’yi daha demokratik bir ülke kılacak, yurttaşlarının haklarını önemli ölçüde artıran inanılmaz yasalar çıkardı. Abdullah Gül ve Ali Babacan gibi mühim aktörlerle Türkiye’nin Avrupa’ya entegre olabileceğini düşünmekte gerçekçi sayılmayacak bir yan yoktu. Ama başka birçok kişi gibi benim de ne kadar safça davrandığımı ya da son on yılda Erdoğan’ın ve AKP’nin ne kadar değiştiğini tam olarak ölçmek imkânsız. n Olağanüstü hal koşullarında bir referanduma doğru yol alıyoruz. Tarihin verdiği ders ışığında Türkiye’nin kısa ve uzun vadede geleceğini nasıl okuyorsunuz? Tarihten bize geleceği göstermesini ummak hiçbir za man iyi bir fikir değildir. Ama Türkiye’nin yakın geçmişinden bugün için geçerli bir durum arayacaksak 1961 ve 1982’deki iki referanduma bakabiliriz. İki oylama da, bilhassa 1982’deki, kısa bir süre önce gerçekleşmiş darbeleri izleyen askeri hâkimiyetin gölgesinde, “evet” demeye yönelik ağır bir devlet baskısı altında yapılmıştı. Tabii tarihte daha karanlık bir paralellik de mevcut. 5 Mart 1933’te Adolf Hitler, Almanya’daki seçimlerden yüzde 43.9 oranında oy aldı ve sonrasında muhalif partileri yasakladı. Üç hafta sonra, 24 Mart 1933’te, Alman parlamentosundaki Nazi partisinin mutlak çoğunluğu Selahiyetlendirme Kanunu ile tüm iktidarı yürütmeye teslim etti. O andan itibaren Hitler Almanya’yı kararnameler ile yönetti. “Nasyonal Sosyalizm: Milletin Örgütlü İradesi”, “Tek Millet, Tek Devlet, Tek Lider” ve “Lider Hükmeder: Biz Takip Ederiz” şüphesiz Nazi sloganlarının en ünlülerindendir. Bunun benzerliklere işaret edip etmediğine karar vermeyi okurlara bırakıyorum. EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 11 Gerçeklik çatışmasıeçilmiş belediye başkanlarının aylardır tutuklu olduğu, yerlerine hüSkümetin kayyım atadığı bir kentte, o kentte yaşayanlara konuşurken, “bizzat belediye başkanlığı elinden zorla alınmış, hapse düşmüş biriyim” diyerek kendinizden nasıl bahsedersiniz? Ya o kentin insanlarının büyük bir oy oranıyla seçtikleri belediye başkanlarının hapse atılmasını kınamak, o kentte yaşayan insanların öfkelerini paylaştığınızı, hissettikleri aşağılanmayı anladığınızı belirtmek için bunu yaparsınız. Ama bunu yapabilmek için, o belediye başkanlarının hapse atılması siyasetini yürüten iktidarın başı olmamak gerekir. Bugün sizin iktidarınız, sadece o kentte değil, aynı partiden seçilmiş 84 belediyeye kayyım atamış, yasal yollardan seçilmiş başkanlarının “ellerinden belediye başkanlığı alınmış, hapse düşmüş” durumda iken bunu yaparsanız, ortada vahim bir gerçeklik çatışması vardır. Ya da karşısında konuştuğunuz kalabalık o kentten gelen insanlardan oluşmamıştır, gözlerinin içine baka baka bu çelişkili gerçekliği ifade edersiniz. Kalabalık zaten sizi dinlemeye değil, orada kalabalık yapmak için taşınmıştır. Ne dediğinizle pek ilgili değildir. Ne var ki, aralıksız sizin konuşmalarınızı canlı yayımlayan onlarca kanaldan o kent halkının en azından bir kısmının da sizi dinleyeceğini ümit ediyorsunuzdur. Bu durumda, sanki bugün artık her şey güllük gülistanlıkmış gibi, “siz de geçmişte çok acı çektiniz” dersiniz. Ama sizin çektiğiniz acı ve haksızlığın topuğuna bile erişemez onlarınkiler. Konuştuğunuz bölgede seçilen milletvekilleri aylardır tutuklu iken, “onlar sizi Kandil’e gönderiyor, biz sizi parlamentoya çağırıyoruz” demek için, sizin o milletvekillerini hapse yollayan gücün başı olmamanız gerekir. En basit mantık bunu emreder. Aksi takdirde, parlamentoya hapse atmak için çağırdığınız sonucu da çıkarılabilir. O zaman hitap ettiğiniz kişileri “Kandil’e gönderen”in, daha doğrusu gitmeye teşvik edenin esas kim olduğu sorusu sorulur. Ya bilinçli olarak provokasyon yapıyorsunuz ya da vahim bir gerçeklik çatışması yaşıyorsunuz demektir. Nurcan Baysal, bu iki cümleyi duyduğunda yaşadığı şaşkınlığı T24’te canlı biçimde anlattı. İnsan bu durumda neyi, nasıl yorumlayacağını gerçekten bilemiyor. Ortada, kasıtlı ya da kasıtsız, ama çok açık bir gerçeklik çatışması olduğu açık. Eğer bu çatışma, kasıtlı biçimde dile getirilmişse, yani konuşan kişi, kendi konumuyla dile getirdiği arasında bu denli büyük zıtlık, büyük bir çatışma olduğunun farkında olarak bunları söylemişse, buna cüret etmek büyük bir marifettir. Her marifet ahlak ilkelerine uygun olmaz. İkinci varsayım, söylediklerinin çok belirgin bir gerçeklik çatışması içerdiğinin farkında olmadan kişinin bu sözleri dile getirmiş olmasıdır. Bu durum aşırı derecede benmerkezli kişilerde daha sık görülür. Hasta evine gidip kendi hastalığını uzun uzun anlatıp, hastaya halini, hatırını, hastalığını sormadan ayrılmak bunun yaygın örneklerinden biridir. Sadece kendiyle meşgul olanların, kendi yapmak ve olmak istedikleri dışında bir gerçeği gözü görmeyenlerin, bunu kabul etmeyenlerin içine çok sık düştükleri bir durumdur bu. Küçük yaşlardaki çocuklarda da sık görülür. Bir de aynı zamanda iki farklı gerçeğe inanmak olarak tezahür eden zihinsel durumlarda bu davranış karşımıza çıkar. Bir gerçek gerçeklik vardır, bir de ikinci gerçeklik... Kişi neyin gerçek gerçeklik, neyin ikinci gerçeklik olduğunu ayırt edemeyecek haldedir. Bu ikinci gerçeklik bütünüyle hayali de olabilir. Son derece kafa karıştırıcı düşünceler kişinin zihnini esir alabilir. Hangi ortamda konuştuğunun bu zihin dünyasında pek önemi kalmaz. O kişi kendi gerçeklik dünyasının ortamı içinde konuşuyordur. Uzaylıların dünyayı gizli biçimde ele geçirdiklerine de inanabilir, bir üst aklın her şeye hâkim olduğuna da. Bu kişiler aynı zamanda normal yaşamlarına herkes gibi devam edebilirler. Karşı karşıya olduğumuz durum tam nedir, bunu belirlemek zor. Bir gerçeklik çatışması hali sergilendiğine dair güçlü emareler var. Ama bunun ötesi artık siyasal analiz konusu olmaktan çıkar. Mersin’de polise saldırı: 2 hafif yaralı Mersin’in Tece Polis Merkezi’nde görevli asayiş ekipleri dün sabah Mezitli ilçesi Söğütlüpınar kavşağında güvenlik amacıyla nöbete başladığında, saat 07.30’da büyük bir patlama oldu. Araçta bulunan polis memurları Olcay Solak ile Hayrullah Poyraz yaralandı. Yüzlerinden hafif yaralı polislerin hayati tehlikelerinin bulunmadığı açıklandı. Araçta büyük hasar meydana gelirken, patmanın 50 metrelik alanda etkili olduğu belirtildi. Otların arasına daha önce poşet içinde bırakılan parça tesirli el yapımı bombanın, uzaktan kumanda ile patlatıldığı belirlendi. Yaralıları ziyaret eden Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan saldırıyı PKK’nin düzenlediğini açıkladı. l MERSİN/ Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle