02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA ‘NATO modası geçmiş değil, Suriye savaşını bitirme vakti geldi’ Seçim kampanyasında NATO’nun modası geçmiş olduğunu savunan ABD Başkanı Donald Trump, dün ilk kez NATO Genel Sekreteri Jens Staltenserg’i ağırladı. Bu kez NATO’nun modası geçmiş olmadığını, terörle mücadelede önemli rol oynadğını, uluslararası barış ve güvenliğin temelini oluşturduğunu savunan Trump, ancak Avrupalı müttefiklerin borçlarını ödemesi gerektiğinde ısrar etti. “Suriye’de vahşi iç savaşı bitirme, terörizmi yenme ve sığınmacıların dönmesi” vaktinin geldiğini söylerken Esad’dan bu kez “kasap” diye söz etti. Perşembe 13 Nisan 2017 [email protected] TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Rusya’da kritik görüşme [email protected] 13 Suriye’yi vurup Rusya’ya giden Tillerson’ı Putin kabul ederken Lavrov işbirliği mesajı verdi. ABD’li bakan ise Esad’ın gitmesinde ısrar etti. Rusya, BM’de veto kullandı ABD’nin kimyasal saldırı iddiasıyla Suriye hükümetini ilk kez vurmasının ardından Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Rusya’yı ziyaret ‘Çikolatalı pasta yerken vurduk’ edip hem mevkidaşı Sergey Lavrov hem de sürpriz şekilde Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüştü. Putin, başta randevu vermese de kabul ettiği Tillerson’la ilk etapta fotoğraf yayımlatmadı. Tillerson’ı asık suratla karşılayıp Suriye’ye füze saldırısıyla “uluslarara ABD’nin yeni dışişleri bakanının ilk Moskova ziyareti gergin geçti. Lavrov (sağda) Tillerson’ı sinirli bir edayla karşıladı. ABD Başkanı Donald Trump, Fox News’a verdiği mülakatta 4 Nisan’da Suriye hükümetinin bir üssüne Tomahawk füzeleri gönderirken aynı zamanda çikolatalı pasta yediğini söyledi. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le akşam yemeğinde sıranın tatlıya geldiğini be sı yasaları ihlal eden” ABD’nin daha fazla “yasadışı” saldırı düzenlemesine izin verilmemesinden söz eden Lavrov, 4 saatlik görüşmelerin ardından ortak basın toplantısında Putin’in sözlerine de atıf yaparak ılımlı mesajlar verdi: “Tüm farklı alanlarda ABD ile diyaloğa ve or lirten Trump şöyle devam etti: “Dünyadaki en güzel çikolatalı pastadan bir parça almıştık ve Şi de bayılarak yiyordu. O anda generallerden gemilere füzelerin yüklendiği ve kilitlendiğine dair mesaj aldım. Sen ne yapardın? Kararlıydık, füzeler yola çıktı. Bu, tatlımızı yerken oluyordu. 59 füze gönderdik, tak eyleme açığız. Uluslararası terörizm hepsi de hedefini vurdu. Muhteşem bir le ödünsüz mücadele için ortak niyet teyit ettik. Suriye’de havada çarpışmaları önlemek için ABD ile askeri işbirliği anlaşmasına geri dönmeye hazırız.” Tillerson ise ”İki ülke arasında güven düzeyi düşük. Dünyanın en büyük iki nükleer gücünün ilişkisi böyle olmamalı” dedi. Gazetecilere fırça ve çelişkili fikirleriyle ilgili pek çok sorusu olduğunu” belirten Rus bakan, hep bir ağızdan “Bay Lavrov” diye bağıran ABD’li gazetecilere kızdı. Bir muhabir, yüksek sesle “Gerçekten Suriye hükümetini des ğırabilirsiniz” dedi. BM’de yine düello Dün BM Güvenlik Konseyi, ABD, Fransa, Britanya’nın Suriye hükümetinden şeydi.” Trump, bunu Çin liderinin ülkesine döndüğünde öğrenmesindense yüzüne söylediğini belirtip aldığı reaksiyonu şöyle aktardı: “10 saniye durdu. Sonra tercümandan tekrar etmesini istedi. Bana dedi ki, bu kadar zalim olup çocukları, bebekleri gazlayana yapıldığından bence sorun yok.” Esad’a ‘hayvan’ dedi ABD’li bakan, “Esad’a nihai çözümde rol olmayacak. Ama iktidardan düzenli şekilde gitmeli. Savaş suçlarıyla itham edilebilir” diye konuştu. Görüşmeye girerken “Trump yönetiminin çok muğlak tekliyor musunuz” diye sorunca Lavrov “Bina titredi. Bu asırlık duvarlar daha önce böyle bir pazar yeri görmedi. Sizi kim yetiştirdi? Size bu tarzı kim öğretti” diye çıkıştı. İki bakan konuşmalarını bitirince Lavrov gazetecilere “Şimdi isterseniz ba askeri bilgi paylaşma ve üslerini açmasını isteyen tasarısını görüşmek üzere 4. kez toplandı. ABD ile Britanya, Esad yönetiminin sarin gazı kullandığına dair ellerinde kanıt olduğunu iddia etti. Rusya tasarıyı veto etti. Trump, Esad’dan da hayvan diye söz etti. “Eğer Rusya devreye girip bu hayvanı desteklemesiydi şu an bir sorununuz olmazdı” derken Putin’in çok kötü bir adamı desteklediği yorumunu yaptı. Putin: Trump, Obama’yı aratıyor Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Donald Trump başkan olduğundan beri ABD ile ilişkilerin iyiye gitmek yerine daha da kötüleştiğini belirtti. Rus kanalı Mir 24’e konuşan Putin, ilişkilerin Trump döneminde Obama döneminde olduğundan daha kötüleştiğini söylemenin mümkün olup olmadığı sorusuna şu yanıtı verdi: “İlişkilerdeki güven seviyesinin çalışma düzeyinde, özellikle de askeri düzeyde iyileşmediğini, tam tersine azaldığını söylemek mümkün.” Putin, “ABD’nin kimyasal saldırı iddiaları üzerine Suriye’yi vurmasını düşünmeden onaylayan” NATO müttefiklerini “olanları analiz etmeden başlarını sallayan Çin oyuncaklarına” benzetti. Suriye’nin Nusra’nın kont rolündeki İdlib bölgesinin Han Şeyhun kasabasında kimyasal silahtan ölümlere iki açıklama getirilebileceğini, ilkinin Suriye ordusunun militanların kimyasal silah deposunu vurması, böylece zehirli gazların havaya salınması, ikincisinin provokasyon olduğunu söyledi. “Birileri karmaşa yaratmak ve Suriye’nin meşru hükümetine baskıyı artıracak bahane yaratmak için özellikle yaptı” diyerek bunlar soruşturulmadan Suriye hükümetine yönelik adım atılamayacağını belirtti. Türkiye’ye tepki Putin, Suriye hükümetinin elindeki tüm kimyasal silahların 2013’te imha edildiğinin BM tarafından doğrulandığını anımsattı. Şüp he varsa her türlü inceleme yapılabileceğini belirtti. Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova da Ankara’nın “Han Şeyhun saldırısında sarin gazı kullanıldığı kesinleşti” açıklamasına “Tespitleri Türkiye değil, BM’ye bağlı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ) yapmalı” tepkisini gösterdi. Rus lidere göre ABD ile güven düzeyi azaldı. Bir kampları bile yok Son kavşak V enezüellalıların Türkiye için yaptığı “hayır” videosunu gördünüz mü? Video, Başkan Chavez’in yetkilerini katlayan Venezüella’nın 2009 referandumuna atıfla; “Biz ettik siz etmeyin, bizim gibi ‘evet’ demeyin; aman sıkı durun, ‘hayır’ deyin!” mesajını veriyor. “(Chavez) Bize istikrar sözü vermişti. Ona inandık” diyor Venezüellalı hayırcı dostlar: “Başlangıçta o da yollar, köprüler, hastaneler yaptı. Zaten biz dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahiptik. Her şeyin iyi olacağını düşünmüştük. Güçlü bir ülke istiyorduk. Sonra referandumla her şey değişti. Başkan ülkeyi elinde topladığı tüm güçlerle yönetmeye başladı. Yolsuzluk yayıldı. Devletin tüm malları varlık fonuna devredildi. İşler birden kötüye gitmeye başladı. Politikacılar, muhalif gazeteciler hapse atıldı. Başkan hastalanınca, eski bir otobüs şoförünü (mevcut Başkan Nicolas Maduro) yerine halef seçti. Ülkeyi o da kafasına göre yönetmeye başladı. Koşulları değiştirmek için bu sistemde elimizden hiçbir şey gelmiyor. Enflasyon halihazırda yüzde 700’ün üstünde. Güvenlik yok. Durum feci. Keşke demokrasimiz olsaydı. Siz Türkler, bu büyük hatayı yapmayın. Tüm gücü tek insana vermeyin. Gelecekte işin ehli olmayan biri başa gelip ülkeyi mahvedebilir. Hayır deyin!” Dünya ‘hayır’ diyor Aslında bir plebisit olan pazar günkü referandum, bizim oylarla sınırlı kalmayıp dünyaya açılsaydı, “hayır”lar öyle anlaşılıyor ki açık ara önde gidecekti... Bizim “Törkiş referendum” taa Venezüella’da bile böyle yankı yapıyorsa, gerisini hesap edin. Bugüne dek “Haydi Türkler bastırın, Evet deyin!” diyen tek değerlendirmeye rastlamadım. Dünyanın dört bir yanında herkes pazar günkü oylamaya, bir korku filmine bakar gibi bakıyor. France 24 TV’de bu hafta izlediğim bir söyleşi, dehşet içinde Türkiye’de muhalif politikacılar ve gazetecilere, aydınlara yapılan şiddetli baskıyı gündeme getirdikten sonra, “2000’ler başında Batı’nın sevgilisi olan Erdoğan ne oldu da diktatör oluyor?” sorusunu soruyordu. Financial Times son referandum analizinde şaşkınlığa gark olmuş edayla “Erdoğan tüm zalimliğine rağmen (nasıl oluyor da?) anketlerde hâlâ başa baş çekişiyor?” sorusunu gündeme taşıyordu. İtalya’nın etkili haftalık siyasi dergisi “L’Espresso” iki hafta üst üste yer ayırdığı referandum değerlendirmelerinin ilkinde, Erdoğan ve Putin’in yer aldığı kapakta “Diktatörler ve Biz” başlığını kullanıyor; 16 Nisan referandumuyla Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştığını, Boğaz’ın iki yakasının açıldığını vurguluyordu. ‘Tek adam’ çöküşle geliyor Ahmedinejad Ahmedinejad’dan sürpriz adaylık İran’ın eski cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, gelecek ay yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden aday olmak üzere başvurdu. Oysa her konuda son sözü söyleme yetkisine sahip dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in adaylığının “kutuplaştırıcı” etkisi olacağı uyarısı üzerine Ahmedinejad büyük sözü dinleyip aday olmayacağını ve eski yardımcısı Hamid Bakayi’yi destekleyeceğini ilan etmişti. Ancak sözünü tutmaması kendi taraftarlarında bile şok etkisi yarattı. Dün başvuru yaparken gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ahmedinejad, Hamaney’in kendisine yasak koymadığını, yalnızca tavsiyede bulunduğunu söyledi. Hatta seçime katılmama sözüne hâlâ sadık olduğunu öne sürdü. Adaylığının Bahai’nin veto edilmesi halinde yerine devreye girmeyi amaçladığı belirtiliyor. Ama geçmişteki muhafazakâr taraftarlarının bile tepkisini çekti. Eski vekillerden Mehdi Koçakzade “Sana inancım sarsıldı”, İlyas Nadiran “Ahmedinejad’ın sonu” diye tweet attı. 2.9 milyon dolarlık tazminatMelania Trump ABD Başkanı Donald Trump’ın eşi Melania Trump’ın geçmişte para karşılığı eskortluk yaptığını iddia eden Britanya’nın tabloid gazetesi Daily Mail, özür dileyip 2.9 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etti. Gazete “Melania Trump’ın yaşadığı zararı telafiyi kabul ettik”dedi. Fransa’nın GrandeSynthe kampındaki ahşap barakaların çıkan kavga sonucu yanıp kül olmasının ardından 1700 sığınmacı geçici olarak dört spor salonuna yerleştirildi. Gelecekleri meçhul. Olay yerine giden İçişleri Bakanı Matthias Fekl, “Buraya yeniden kamp inşa edilmeyecek. Milletvekilleri ve yerel kuruluşlarla başka çözüm bulunmalı” dedi. Hitler gafı için özür Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı eleştirirken “Hitler bile kimyasal silah kullanacak kadar düşmemişti” sözleri ve Nazi ölüm kamplarından “Holocoust merkezleri” diye bahsetmesi üzerine istifası istenen Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer özür diledi. ‘Trump kovmalı’ Beyaz Saray sözcüsünün Nazi rejiminin gaz odalarında öldürdüğü milyonlarca Yahudiyi unutarak Hitler’in kimyasal silah kullanmadığını iddia etmesine Anne Frank Merkezi “Holocoust inkârı” tepkisini gösterdi. Merkez, “Spicer’ın üstelik Hamursuz Bayramı’nda bu sözleri etmesi kabul edilemez, böyle bir kişi Beyaz Saray’ın sözcüsü olamaz, Başkan Trump onu azletmelidir” dedi. Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat azınlığın lideri Nancy Pelosi de “Spicer kovulmalı ve başkan derhal sözcüsünün sözlerine katılmadığını belirten bir açıklama yapmalı” dedi. Alman Başbakanı Angela Merkel’in söz Sean Spicer cüsü “Günümüzdeki herhangi bir durumu Nasyonel Sosyalizm’le mukayese etmek iyi bir sonuç vermez” açıklaması yaptı. Kudüs merkezli Yad Vashem Soykırım Müzesi “Bari web sitemizi gezip bilgilensin” dedi. Tepkiler üzerine CNN canlı yayınına katılan Spicer “Esad’ın yaptıklarını Holocoust’la karşılaştırmam uygunsuz ve yanlıştı. Hiçbir şey bununla karşılaştırılamaz. Bu bir hataydı, yapmamalıydım, bir daha da yapmayacağım” diyerek özür diledi. Başta istifa isteyen İsrail Ulaştırma Bakanı Israel Katz, “Samimi şekilde özür dilediği için konu kapanmıştır” dedi. Brezilya’da devasa soruşturma Brezilya, en az 8 bakana ve onlarca milletvekiline yönelik soruşturma talimatı verilmesi üzerine yeni yolsuzluk suçlamalarıyla çalkalanıyor. 108 kişilik listedeki isimler arasında özel kalemi Eliseu Padilha, olimpiyatlar sırasında Rio de Janeiro belediye başkanlığı görevini yürüten Eduardo Paes, Dışişleri Bakanı Aloysio Nunez ve Tarım Bakanı Blairo Maggi’nin yanısıra eski devlet başkanları Luiz Inacio Lula da Silva ve Dilma Rousseff bulunuyor. Bu kişiler büyük çapta yolsuzluk ve Petrobras’tan alınan paraları zimmete geçirme ve siyasetçilere ya da parti fonlarına aktarma iddialarıyla karşı karşıya. Soruşturma, Devlet Başkanı Michel Temer’in kabinesinin üçte birini tehdit ediyor. Politikacılara en az 1 milyar dolar rüşvet verdiğini itiraf eden ve karşılığında devlete ait petrol şirketi Petrobras’tan ihale aldığını kabul eden yapı ve mühendislik şirketi Odebrecht’in yöneticileri, çok sayıda politikacıya rüşvet verdiklerini, bu nedenle rüşveti idare edebilmek için özel bir departman kurduklarını söylemişti. Aynı derginin son sayısında “Son Kavşak” başlığıyla yer alan çarpıcı bir değerlendirme göze çarpıyor. Gigi Riva imzasını taşıyan yazı; söze Erdoğan’ın yaşamını hikâye eden “Reis” filminin gişede çakılmasını anlatarak giriyor. 8 milyon Avro’ya mal olan filmin sade yarım milyonluk gişe yapmasını, toplumdaki Erdoğan isyanıyla açıklayan yazar, baskın propagandaya karşın bugün sondajlarda hâlâ belirsiz bir durum varsa, bunu; her şeye rağmen direnç gösteren bir sivil topluma bağlıyor. Yazının en ilginç olan kısmı “Bu referanduma neden ihtiyaç duyuldu” sorusuna getirilen cevap. L’Espresso, RTE’nin elindeki gücünü artırma ihtiyacını, “badireye dönüşen dış politika”nın sarpa sarmasıyla açıklıyor. “Sultanlığı bırakın” diyor dergi, “Reis kendi topraklarından parça yitirebilir... Ekonominin kötülemesi, kendisini, iç düşmanlardan kurtularak mutlak güç kullanımına itmiştir...” Baş aşağı giden ekonomi bir yanda, maceracı dış politika diğer yanda “Reis”, güç zehirlenmesinden çok, L’Espresso’ya göre karanlık günlere gebe bir kavşakta “sıkışmış olduğu için” bütün gücü toplamaya teşne görülüyor. Venezüellalılar Türk halkına gönderdikleri “hayır” videosunda hani “Referandumda tüm gücü başkana verdik. Sonra her şey gümledi” diyorlar ya... Sebepsonuç ilişkisi aslında farklı. İşler zaten iyi gitmediği için dünyayı böyle dumur eden bi referandum gündeme geliyor. Güney Amerika da dahil RTE, Batı’dan yükselen tüm bu sesleri, referandumun yeni anlatısı olarak icat ettiği “haçlıhilal çatışmasına” bağlayacaktır. Ama o durumda “hilal” cephesinden de birilerinin “Evet”e arka çıkması gerekmez mi? O cenahtan da Reis için “Çok yaşa, varol!” seslerinin yükseldiğini pek duymuyoruz. Ben duymadım. Siz duydunuz mu? İsveç’teki Özbek saldırgan ‘Türkiye’de radikalleşti’ iddiası İsveç’te 4 can alan kamyonlu “terör” saldırısının tutuklanan zanlısı Rakhmat Akilov’un (39) Türkiye’de radikalleştiği, İsveç’te uyuşturucu ya alıştığı iddia edildi. Özbekistanlı Akilov’un, eşinin ticari faaliyetleri Akilov nedeniyle sık sık Türkiye’de bulunduğu, boşan dıktan sonra 2012’de Türkiye’ye yerleştiği belir tildi. Türkiye’de radikal gruplarla, İsveç’te hem İslamcılarla hem çetelerle ilişki kurdu. 2015’te Suriye’ye gidip IŞİD’e katılmaya çalışırken Tür kiye sınırında yakalanıp sınırdışı edildi. C MY B nilgun
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle