28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 12 Nisan 2017 2 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ Sağlık acile emanetHASTANEYE ANA KAPIDAN GİRMEK ZOR OLUNCA ‘ACİL’LER GİRİŞ KAPISI OLDU HER SINIFTAN YILDA 1200 TL İHH’ye sürekli bağış kampanyası! Can hacıoğlu Eskişehir’de Milli Eğitim İl Müdürlüğü’nün Eğitim Bir Sen ve İHH ile birlikte yürüttüğü “Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var” kampanyası tepki topluyor. Kampanyayla her sınıftan yılda 1200 TL yardım toplanması isteniyor. Eğitim Sen Şube Başkanı Faik Alkan kampanyanın derhal durdurulması gerektiğini dile getirerek, “Bağış yapamayacak durumda olan öğrencilerin yaşayacağı kırılmalar projeye izin veren Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri tarafından göz önünde bulundurulmuş mudur? Ayrıca her ay devam edecek şekilde süreklilik arz eden bu kampanyada her sınıf için asgari olarak 100 TL toplamda da 1200 TL meblağ öğrenci velileri üzerinde sürekli şekilde baskıya dönüşmeyecek midir” ifadelerini kullandı. ‘Yardım değil sömürü’ Hiç kimsenin öğrencilerden ya da velilerden zorla para talep edemeyeceğini belirten CHP’li Gaye Usluer, “Bu tür yardım adı altında, güya gönüllülük esasına dayalı sömürü haberlerini alıyoruz. İlk bakışta bu tür sosyal sorumluk projelerinin ne kadar anlamlı olduğu düşünülebilir fakat bunu organize eden kurumu iyi bilmek gerek. Burada işin bir de eğitim boyutu var. Hiç kimse öğrencilerden ya da velilerden zorla para talep edemez. Nereye gittiği belli olmayan bir para ve ‘gönüllülük’ adı altında alınan sözde bağış!” sözleriyle tepkisini dile getirdi. l ESKİŞEHİR Türkiye’deki acil servislerin en önemli sorunu aşırı yoğun olması. Geçen yıl 110 milyondan fazla kişi acil servislere başvurdu. Tür kiye Acil Tıp Derneği (TATD) Başkanı Prof. Dr. Yıldıray Çete, acil başvurusu nun nüfusu geçtiğini be lirterek, bunun da hizmet kalitesini olumsuz etki lediğini söyledi. “Dünya da nüfusundan daha faz la acil servis başvuru ora SİBEL BAHÇETEPE nı bu kadar yüksek başka bir ülke yok” diyen Çete “Örneğin ben acile ya kınını getirmiş, ondan 10 dakika sonra da kendisine giriş yapmış hasta görüyo rum. Nedenini sorduğumda ‘gelmişken bir baktırayım’ diyor. Acil servisin ama cının bu olmadığını halkımız öğrenme li” dedi. Acil servislerin yoğunluğu uzun süre dir gündemde. Kamu hastanelerinin acil servislerinin gereksiz kullanımı, hekim ve yardımcı personel sayısının yetersiz liği, acillerden ücret alınmaması, mu ayene için randevu alamayanların bile acillere gelmesi bu servislerdeki sorun ları da katmerleştiriyor. 2 bin acil tıp uzmanı hekim Acil servislerde hasta bakım hizmetini sunacak sağlık personelinin yeterli donanıma sahip olduğunu söyleyen Çete “Şu anda ülkemizde 2 bine yakın acil tıp uzmanı hekim var. Henüz yeterli seviyede olduğunu söyleyemeyiz” diye konuştu. Çete, özetle şunları kaydetti: “Acildeki hekimden çalınan her dakika, başka bir hastaya sunulan sağlık hizmetinin aksaması demek. İkincisi, bu yalnızca toplumun ya da halkın suçu değil, sistemin de bir sorunu. Çünkü insanlar sağlığa erişimle ilgili sorun yaşıyor. Bu sorun nedeniyle acil servisler doğal olarak sağlık hizmetlerinde giriş kapısı haline geliyor. Örneğin bir defa acil servise gebe bir hasta geldi. Acil servise geldiği için özür diledi ve dört aylık hamile olmasına karşın kadın doğum polikliniğinden 5 ay sonrasına randevu verildiğini söyledi.” l İSTANBUL ‘Dünyada benzeri yok’ diyen Türkiye Acil Tıp Derneği Başkanı Prof. Çete “Nüfusundan daha fazla acil servis başvuru oranı bu kadar yüksek başka bir ülke yok. Örneğin acile yakınını getirmiş, ondan 10 dakika sonra da kendisine giriş yapmış hasta görüyorum” dedi. TATD Başkanı Yıldıray Çete’ye göre, acillerdeki yoğunluk sistemin sorunu. ‘Acil çalışanları yıpranıyor’ Prof. Yıldıray Çete, acil servislerdeki personelin çalışma koşulları ile ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı: “Acil servisteki sağlık çalışanlarının çoğu insanüstü çaba gösteriyor. Büyük bir özveriyle çalışıyorlar. Buna rağmen hastalar tarafından kendilerine uygulanan şiddet ya da karşılaştıkları şikâyet dilekçeleri tabii ki bir motivasyon kaybına yol açıyor. Örneğin 65 milyon nüfusa sahip İngiltere’de acil servis yoğunluğu yalnızca 23 milyon. Bizdeki ise 110 milyon. Aradaki bu korkunç fark acil sağlık çalışanlarını çok yıpratıyor.” Erhan Erkut Imke Hermann İELEV’den uluslararası diploma DENİZ ÜLKÜTEKİN İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı (İELEV) Özel Lisesi, Alman Dışişleri Bakanlığı tarafından akredite edildi. İELEV Özel Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi ve Alman Lisesi’nden sonra Türkiye’de bu statüye sahip üçüncü okul olurken anaokulu düzeyinden liseye kadar tüm düzeylerde akreditasyon hakkı kazanan tek okul oldu. Dünya çapında ise bu statüye sahip toplam 140 okul bulunuyor. Okulun Internationales Baccalaureat (IB) isimli uluslararası diploma programına da akredite olduğunu belirten İELEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Akademik Kurul Başkanı Prof. Dr. Erhan Erkut şöyle konuştu: “Hem Almanca hem İngilizce hazırlık sınıflarıyla Türkiye’de iki dilde hazırlık sınıfı olan tek lise olma özelliği taşıyan lisede Gemischtsprachiges Internationales Baccalaureat (GIB) Diploma Programıyla öğrencilerimizin, Türkiye’deki üniversitelerin yanında yurtdışındaki üniversitelere de kabulünü kolaylaştıracak Almanca ve İngilizce yeterliliğini vermeyi hedefliyoruz. GIB Diploması içlerinde Amerika, Kanada, İngiltere, İsviçre, Almanya ve Avusturya’nın da bulunduğu 100’den fazla ülkede geçerliliği olan bir diplomadır” dedi. İELEV Akademik Kurulu IB DP Danışmanı Imke Hermann ise “Verilen bu özel statü sayesinde, İELEV Özel Lisesi’ne dil dersleri ve fen dersleri için Almanya’dan yabancı öğretmen desteği, okulun laboratuvar ve teknik donanım benzeri ihtiyaçları için maddi destek sağlanacak” diye konuştu. ainktnfaaehilryeaercmian Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin kadın itfaiye erleri, can kurtarmanın çok kutsal bir görev olduğunu söylüyor. Bir kadın ve bir anne olarak yangında daha duygusal olabilen kadın itfaiyeciler, çocukları için de birer kahraman. 7 yaşındaki oğlunun kendisiyle gurur duyduğunu anlatan Nilüfer Yılmaz, hiçbir cana zarar gelmeden yangına müdahale ettiklerinde çok mutlu olduğunu belirtiyor. 10 yıllık itfaiye eri Yılmaz, işte o anlarda kendini kahraman gibi hissettiğini vurguluyor. Esma Kurnaz da 10 yıllık itfaiye eri. İki çocuğu var. Kurnaz, çocuklarının da itfaiyeciliği çok sevdiğini anlatırken “Gurur duyuyorlar benimle” diyor. Şahsane Kaya ise meslektaşları gibi can kurtarmanın çok farklı bir duygu olduğunu belirterek, “Aslında öğretmenim ama her zaman itfaiyecilik yapmak istiyordum. Benim için çok özel bir meslek” diye konuşuyor. Seda Özdem de 4 yılda 150’ye yakın yangına gittiğini vurguluyor. l DHA 7 yaşındaki Arya, 1 yıllık eğitim ile muhteşem bir başarıya imza attı Arya, Paris’ten ödülle döndü Arya, Uluslararası Müzik Yarışması’nda 7 9 yaş kategorisinde ikincilik ödülünü aldı. Bursa’da, bir yıldır piyano eğitimi gören 7 yaşındaki Arya Su Gülenç, Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen uluslararası müzik yarışmasında ikinci oldu. AkademiX Güzel Sanatlar Merkezi’nde, Elena Çekiç’ten piyano eğitimi alan Gülenç, Paris’te 6 Nisan’da sonuçlanan Uluslararası Müzik Yarışması’nda 7 9 yaş kategorisinde ikincilik ödülünü almaya hak kazandı. Babası da müzik öğret meni olan Arya’nın piyano eğitmeni Elena Çekiç öğrencisi ile gurur duyduğunu belirterek Arya’nın ileride çok başarılı olacağına inandığını dile getirdi. ‘Artık müzik insanı’ Çekiç, “Bu tür yarışmalarla öğrencilerimizin dünya ortalamasının neresinde olduklarını görme fırsatı yakalıyoruz. Arya Su için bu iyi bir başlangıç, daha iyi dereceler alacak olmasından öte Arya artık bir müzik insanı” dedi. l DHA ‘Yeni Türkiye’ye Kemalist aşı denemesi: ‘Savaşçı’ Milliyetçi antiterör dizilerinden seyrimize en son sunulan Savaşçı’nın (Fox TV) bende bıraktığı en genel izlenim, AKP Türkiye’sini Kemalizm’le buluşturma çabası oldu. Denilebilir ki dizi, 15 Temmuz’u bu buluşmayı sağlama yolunda bir “milat” olarak değerlendirmekten, bu yönde “Allah’ın lütfu” addetmekten yana olduğu hissi uyandıracak mahiyette bir açılış yaptı. Karşımıza büyük haksızlığa, iftiraya, itibarsızlaştırmaya uğramış halde ama tevekkülle zindanda ömür tüketen, bir zamanların onurlu ve şerefli kahraman subaylarıyla çıkıldı. Elbette jenerikte not düşüldüğü üzere, dizimizin gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi olmayıp tüm aktarılanlar, karakterler, olaylar hayal mahsulüdür. Ama yine elbette ki hayallerimiz, hayatın içinden çıkmaktadır ve öykümüzde çizilen karakterler de Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy vb. operasyonlara muhatap olmuş “Kemalist” askeri bürokrasiyi çığır çığır çığrıştırmaktadır!.. HHH “15 Temmuz”, bu memleketin “gerçek” kahraman ordusunu temsil edenlere bir iadeiitibar vesilesi olarak değerlendirilmeli; Savaşçı’nın ana fikri bu... Fakat “Rabbimiz de, milletimiz de bizi affetsin” diyerek kaybedilecek vakit de yoktur! Çünkü tart edilmiş, tasfiye edilmiş, zindanlara istif edilmiş kahraman bordo berelilerimizin çok büyük tehlikedeki vatanın savunması için yeniden ve bir an önce karargâha yol tutması gerekmektedir. O yüzden “paralelparalel” yürünen yollarda “Kemalist mıntıkatemizliği” yapılırken süpürülmüş, ama şimdi ocağına düşülüp göreve çağrılmış “Savaşçı”ya, “Hiç kimse size kusura bakmayın bile demiycek, biliyosun di mi?” şeklinde seslenilir kurguda... Ve sunulan cevap, işte o, Kemalizm’in dönüşüdür: “Biliyorum Komutanım! Ama bunun bir önemi yok. Kemal Paşa, Samsun’dan İzmir’e kadar boynunda idam fermanıyla yürüdü. Bizimki onun yanında ne ki?!” HHH Antiterör kapsamlı, referandumendeksli, fırından yeni çıkmış dizilerimizden ilki olan İsimsizler (Kanal D), burcu burcu “Yeni Türkiye” kokan ve bağır bağır AKP bağıran bir içerikle karşımıza geldi. İkincisi olan Söz (Star TV), temkinli ve mütereddit vaziyette ve küresel (cihatçı) terörizm anıştırmalı bir kurguyla, dolaylı ve daha mesafeli bağlandı AKP’nin “Yeni Türkiye”sine... Üçüncüsü Savaşçı ise işte yukarıda da söylemeye çalıştığımız üzere, “Yeni Türkiye”ye “eski asker”i (bir bakıma “yeni köye eski âdeti” de denilebilir!) bağlama yolunda hamarat mı hamarat bir girişim. Bir “özümseme” girişimi bu: Temel motivasyonu, Kemalizm’i “Yeni Türkiye” için (elbette eskiden olduğu gibi temel prensip değil) “mütemmim cüz” kılmak olan bir girişim... HHH Bunun yanı sıra ben diziyi izlerken 15 Temmuz üzerinden Balyoz, Ergenekon ve diğer yargı süreçleri ile hesaplaşma veya helâlleşmenin ötesinde, kişiyeözel, daha doğrusu “yazaraözel” bir hesaplaşma dinamiği üzerine de düşünmedim dersem yalan olur!.. Yaratıcısı Süleyman Çobanoğlu’nun çok değil dört yıl öncesinde, aşağı yukarı aynı konsept (antiterör) üzere olup reytingin de zirvesindeki “Sakarya Fırat” dizisinin “barış diye diye” ekrandan sökülüp atılmasıyla da bir yüzleşme düşüncesini kışkırtmıyor mu Savaşçı? Tabii ki en çok “devletlular” açısından!.. “Yeni Türkiye”nin mimarları, o yıllarda yol alış güzergâhlarıyla aynı “paralel”de nasıl Ergenekon’da, Balyoz’da ve diğer davalarda pek çok “savaşçı”yı hapse attırdıysa, “Sakarya Fırat”ı da ekrandan attırmıştı. Demek ki bu yalnız o davalarda mağdur edilen “Savaşçı”nın değil, “Sakarya Fırat”ın da geri dönüşü ve iadeiitibarıdır!.. Ve sonuçta “Yeni Türkiye”de hiç geri dönmemecesine aramızdan ayrılan bir şey varsa o da “barış”tır. HHH Savaşçı üzerine şimdilik bu kadar ama ne onun ne de diğerlerinin üzerine söyleyecek sözümüz bitmedi. Devam edeceğiz!.. Ayı ailesi Uludağ’da kış uykusundan uyanan ayı ailesi, aç kalınca soluğu Sarıalan’daki yerleşim biriminde aldı. Çöpleri karıştıran anne ayı ve 3 yavrusu kendilerini fotoğraflayan tatilcilere adeta poz verdi. 4 ayı karınlarını doyurduktan sonra gözden kaybolarak tekrar ormana döndü. l İHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle