27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 12 Nisan 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Güzel bir ekim akşamıydı, bahçede oturmuş sohbet ediyorduk. “En çok çocukların hikâyelerini dinlemek lazım” diyerek kendi çocukluğunun darbe günlerini anlatmıştın. Üzerimizde tuhaf bir ağırlık, yine de umuda yelken açan bir tonu vardı sözlerimizin. En nihayetinde, sen de son darbe girişimini anlatmaya gelmiştin ve konu ister istemez karşılaştırmalarla son bulmuştu. 12 Eylül mü daha kötüydü, diğerleri mi? Şu dönem işkenceleri mi daha insanlık dışıydı, bu dönemkiler mi? Belki de sadece çocukları anlatan bir çalışma yapmalıyız demiştik en sonunda. Şimdi durup düşünüyorum da çocukların çoğu darbe hikâyesi mektuplarla örülüdür. İçeriden dışarıya gönderilen umutlar, çizilen resimler, anlatılan hikâyeler, hep gelecek güzel günlere dair kelimelerin art arda dizilişi… Annelerin ve babaların geride kalan çocuklarıyla tek bağı. Bu bağla satranç öğrenen, bu hikâyelerle geceleri uykuya dalan, çocukluğunu, ergenliğini ve ilk gençliğini geçiren çocuklar… Sonra onların dışarıdan içeriye taşıdıkları gökyüzü, renk renk kurutulmuş çiçekler, çizgili kâğıtlardaki aileden haberler… Bu çocuklara yüzlercesi Bir arada ve umutluyuz! eklendi şimdi. Bunlar, en azından yazacak biri var diye kendini şanslı bulan çocuklar. Yalnızca onlar da değil bir dosttan diğerine uzanan bir eldir çoğu zaman mektuplar. Şimdi dünyanın dört bir yanındaki dostlarının selamını almana engel olan böyle bir kötülük işte. Arkadaşlar çokça yazdı, çizdi. Sana ve diğer basın emekçisi arkadaşlara yöneltilen suçlamaların saçmalığının yedi düvel farkında. Yakın bir gelecekte bugünleri anlatırken yapılan tüm bu haksızlıklar dönemin yekpare bir özeti olacak. Korkunun hüküm sürdüğü bir coğrafyada yan yana gelmekten imtina edenlere inat adaletsizliğe karşı durmanın, doğrudan güzelden yana olmanın, sessizliği kırmanın bir bedeli olacaktı elbet. Ama inan ki; bu cesaretin New York’ta bir meslektaşına ilham veriyorsa, hiç tanımadıkların seninle dayanışma içinde olmak adına bir mesajı mızla bir araya geliyorsa, sesini duymadığın, elini sıkmadığın birçok dost dünyanın dört bir yanında sesine ses katıyorsa muktedirin duvarları seni asla hapsedemeyecek. Bir gazeteci olarak sana yapılanlar yalnızca basın özgürlüğüne bir saldırı olarak da açıklanamaz. Yaşananların var olan diskurla, konvansiyonel konseptlerle de tanımlanamayacağı aşikâr. Anın tarihselliğinde yeni bir dil ile bir bellek yaratma çabamız da olmalı. Bu çabada öfke de bir etik karşı duruş olarak yerini alacak elbet. Nazilerin elinde Auschwitz, Buchenwald ve BergenBelsen kamplarına gönderilen deneme yazarı Jean Améry geçmişi nasıl hatırladığımızı, akla gelmeyecek kötülüklerle nasıl hesaplaştığımızı, nasıl yüzleştiğimizi sorgularken meşru beklentilerin gerçekleşmemesi durumunda öfkenin ve kızgınlığın da onurlu bir duygusal yanıt olduğunun altını kalınca çizer. İşte ya rın sana, Mahir’e, tüm basın emekçilerine, siyasi tutsaklara yapılanları anlatırken, Sur’u Cizre’yi resmederken, akademisyenlere yönelik baskıları hatırlatırken hep öfkenin bu kurucu gücüne sığınacak, ondan yaşananları unutmamak adına gerçekçi, adilane ve hesap soran bir diskur yaratacağız. Baskılar hep vardı ve var olacak. Fakat ne kötülüğün hegemonyası dayanışmamızın önünde durabilir ne de mesafelerin korkutuculuğu bizi durdurabilir. Bizim için seni vazgeçilmez kılan ise yalnızca iyi gazeteciliğin, meslek etiğin ve kılı kırk yaran hallerin değil, suskunluğun ve sessizliğin ne menem bir kötülük olduğunu bilmen ve onu kırarkenki direncinle başka hayatlara da derinden dokunabilmen. Ahmetçiğim, Seni çok özlüyoruz ama çok yakında aramıza döneceksin, buna inanıyoruz. Başta Özgür, çocuklar, Çağhan, Özlem, Aylin, Ebru, Sergül ve Hülya olmak üzere buradaki tüm arkadaşların sevgi ve selamlarını gönderiyorum. Bizim yapacak çok işimiz, sana da sözümüz var. Bıraktığın gibi bir arada ve umutluyuz. Cumhuriyet iddianamesi, CHP’nin hak ihlalleri raporuna girdi Suç icat edildi CHP Ankara Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Şenal Sa rıhan, 310 Nisan arasında gerçekleşen hak ihlallerine ilişkin raporunu açıkla dı. Raporda, gaze temiz yazar, çizer, muhabirleri hak kında tutukluluk larının 156. gü nünde tamamla nabilen iddianame ve İstanbul, Çağ layan Adliyesi’nde avukatların daya nışmak için başlat tıkları oturma ey lemine polis müda Şenal Sarıhan halesi de yer aldı. Delil yerine kanaat Gazetemizin tutuklu yazar, çizer ve yöneticilerine yönelik hazırlanan iddianameye geniş yer verilen raporda, “Somut delillerden çok kanaatlerin yer aldığı iddianamede ‘Cumhuriyet Gazetesi’ne 2013 yılından itibaren FETÖ/PDY tarafından el konulduğu’ öne sürülerek hukuk tarihinde eşi görülmemiş bir suç icat edildi: ‘Gazetenin yayın çizgisinin değişmesi’ Gazetenin tasarımının da değişmiş olması, tirajındaki azalma gibi unsurlar da ‘delil’ olarak iddianamede yer alırken gazeteciler hakkında 7.5 yıldan 43 yıla kadar hapis istendi. Üzerinde ‘gizli’ ibaresi bulunan iddianamenin mahkemece kabul edilmeden ve avukatlara verilmeden önce Sabah gazetesine servis edilmiş olması ayrıca bir hak ihlali olarak kayıtlara geçti. Soruşturmayı başlatan ve FETÖ’den yargılandığı ortaya çıkan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat İnam’ın iddianamenin altında imzası olmaması dikkat çekti” ifadeleri yer aldı. Gazetecilere tehdit Raporda, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü arifesinde, Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonda tanıklık eden Cem Küçük’ün TGRT’de yayımlanan Medya Kritik programındaki sözleri hak ihlali kapsamında, “Cumhuriyet paçavrasına hâlâ kayyım atanmaması da utançtır’ diyerek gazetecileri ‘Gebereceksiniz’ diye tehdit etti. Küçük ‘Gebereceksiniz ama hukuk yoluyla, başka yollarla’ şeklinde sözler sarf etti” denilerek aktarıldı. ‘Hayır’a baskı 16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği referandumu için ‘hayır’ kampanyası yürüyenlere yönelik baskı ve şiddet örneklerine yer verildi. Hak ihlallerinden dikkat çekenler şöyle: l Adana’da 65 yaşındaki Bekir Polat, 16 Nisan’da yapılacak olan halkoylaması için kendisine verilen ‘evet’ bildirisini kabul etmediği ve ‘hayır’ oyu vereceğini söylediği için dövüldüğü iddiasıyla şikâyetçi oldu. l İzmir’de cadde üzerindeki demir dubaya ‘Geleceğim için hayır’ etiketi yapıştırdıkları gerekçesiyle 3 CHP’li gözaltına alındı. Karakola götürülen gençlere Kabahatler Kanunu kapsamında 109’ar lira ceza kesildi. lİstanbul Valiliği, Türkiye Komünist Partisi’nin 8 Nisan Cumartesi günü Kartal’da yapacağı ‘Hayır’ mitingini yasakladı. Gerekçe olarak ise “yeterli polis yok” açıklaması yapıldı Antalya’da, Birleşik Haziran Hareketi üyelerine 2 bin 497 lira para cezası kesildi. l CHP Çankaya ilçe binasına asılan “Hayır” pankartı Ankara Büyük Şehir Belediyesi’ne bağlı ekipler tarafından indirildi. l ANKARA / Cumhuriyet PANAMACI TÜRKLER Cumhuriyet, Panama Belgeleri’nin Türkiye ayağı ile ilgili yedi gün süren bir yazı dizisi yayımladı. Panamacı Türkler yazı dizisi işadamı Mehmet Cengiz’in Türkiye’de gizli bir şirketi olduğunu ortaya çıkarırken Cengiz’in offshore şirketlerinde yetki sahibi olan ismin de New York Başsavcısı Preet Bharara’nın başlattığı soruşturma sonucu ABD’de yolsuzluk suçlamasıyla aranan Şeref Doğan Erbek olduğunu gözler önüne serdi. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Fettah Tamince, Ci Panama Belgeleri’nehan Kamer, Remzi Gür, Hayyam Garipoğlu ve Ahmed Hamdi Topbaş’ın offshore bağlantıları ve gizli banka hesapları ortaya döküldü. Pulitzer ödülü Türkiye’den sadece Cumhuriyet’in dahil olduğu, bir yıllık Panama Belgeleri araştırması, dünyanın en prestijli gazetecilik ödülü olan Pulitzer’e layık görüldü Panama Belgeleri araştırması, dünyanın en prestijli gazeteci ‘Açıklayıcı habercilik’ alanında alı 11.5 milyon belge, gazetecilerin ortak nan ödül ICIJ, Kaliforniya merkezli çalışmasıyla incelenip haberleştirildi. lik ödülü olan Pulitzer’e layık görüldü. Pulitzer Ödül Kurulu, dün yaptı McClatchy ve Miami Herald adına verilirken, Pulitzer Ödül Komitesi Baş Ödülün 101. yılı ğı duyuruda, “offshore vergi cennet kanı Mike Pride, “bu onurun dünya Pulitzer Ödülleri, gazetecilik lerinin küresel ölçeğini ve gizli altya genelinde Panama Belgeleri projesi te en büyük onur olarak görülüyor. pısını ortaya çıkarmak için 6 kıtada ne destek veren tüm medya kuruluşla Bu yıl Columbia Üniversitesi Gaze 300’ün üzerinde gazetecinin işbirliği rı için olduğunu” söyledi. ICIJ Direktö tecilik Okulu’nun verdiği Pulitzer ye” yapılan bir yıllık araştırmayı yü rü Gerard Ryle, “Bu onur, ABD ve tüm Ödülleri’nin 101. yılı. Dün gece Pulit celtti. Araştırmaya Türkiye’den sade dünyadaki personelimizin ve partner zer ile onurlandırılan diğer medya ku ce Cumhuriyet gazetesi dahil olmuş lerimizin ekip çalışmasının bir kanıtı ruluşları arasında The New York Ti tu. Süddeutsche Zeitung ve Uluslara dır. Pulitzer Kurulu, Panama Bel mes, Washington Post ve Charles rası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsi geleri işbirliğinin ürettiği çığır ton (Batı Virginia) GazetteMail yumu (ICIJ) tarafından elde edilen bel açıcı çalışmaları ve dünya çapın bulunuyor. New York Times ga geler, ICIJ’nin Türkiye partneri seçilen daki etkisini tanıdığı için onur zetesi, “Rusya’nın karanlık sa gazetemiz muhabiri Pelin Ünker ile duyuyoruz” dedi. natları” isimli yazı dizisiyle paylaşılmıştı. Panama merkezli hukuk fir ödül aldı. Washington Post Panama Belgeleri’nin ifşa edilmesin ması Mossack Fonseca’ya ait, ve Wall Street Journal gaze de farklı ülkelerden medya kuruluşla Hong Kong’dan Britanya teleri ABD Başkanı Donald rının katkısı bulunuyor. Ancak Pulit Virjin Adaları’na 21 fark Trump’a ilişkin haberleri ne zer Ödülü sadece ABD’li gazetelere ve lı ülkede kurulan 214 bin deniyle ödüle layık görüldü. medya kuruluşlarına veriliyor. offshore şirketiyle ilgili l Ekonomi Servisi Pelin Ünker İtalyan gazeteci gözaltında İtalyan gazeteci ve belgeselci Gabriele Del di. İtalya Dışişleri Bakanlığı kaynakları da ANSA’ya yap Grande’nin Hatay’da gözaltı tığı açıklamada, “İzmir’de na alındığı belirtildi. İtalyan ki İtalya Konsolosluğu ve An ANSA haber ajansı ile La Re kara’daki büyükelçilik yetki pubblica gazetesinin aktardı lilerimiz, Suriye sınırına ya ğına göre, 35 yaşındaki Gab kın bir bölgede gözaltına alı riele Del Grande, yapılan gü nan İtalyan gazetecinin du venlik kontrolleri sırasında rumunu büyük dikkatle ta gözaltına alındı. Diplomatik kip etmektedir” ifadesini kul kaynaklara dayandırılan ha landı. berlerde gözaltı gerekçesinin henüz bilinmediğini duyuruldu. Del Grande’nin duru Gabriele Del Grande IŞİD kitabı yazıyordu Del Grande’nin, Suriye’de munu yakından izleyen İtalyan makam ki iç savaş ve IŞİD terör örgütünün do larının, serbest bırakılması için girişim ğuşunu anlattığı yeni kitabı için ba lere başladığı da belirtildi. Türkiye’de zı röportajlar yapmak üzere birkaç gün ki İtalyan diplomatik kaynaklar Del önce Türkiye‘ye gittiği bildirildi. Gab Grande’nin sınır dışı edileceğini bildir riele Del Grande, toplam 12 ay sürece ğini belirttiği araştırma süreci için kitle fonlaması (crowdfunding) yöntemiyle finansal destek alıyordu. Geçen aylarda da kitap projesinden dolayı birçok kez Türkiye’de bulunan Gabriele Del Grande, Akdeniz’deki göç krizine ilişkin çalışmalarıyla biliniyor. Bu konuya ilişkin yazılarını yıllardır “Fortress Europe” adlı blog sitesinde yayımlayan Del Grande, “Gelin Tarafı” (Io Sto Con La Sposa) adlı belgeselle dikkat çekmişti. Del Grande’nin, yönetmen Antonio Augugliaro ve Filistin asıllı Suriyeli şair Khaled Soliman al Nassiry’le birlikte hazırladığı uzun metrajlı belgeselde, Suriye’den kaçan Filistinli ve Suriyeli 5 göçmeni İtalya’dan İsveç’e sokmak için kurguladıkları yolculuğun an be an hikâyesi anlatılıyor. l DHA haber 11 ‘Yalnız o kasetçi kapandı bayım!’ Bu haftanın özlü sözü yine Cumhurbaşkanlığı makamından geldi. Makam sahibi Kılıçdaroğlu’nu kast ederek “Kasetle gelen kasetle gider” dedi. Bu ülkede kasetle gidenin ve gelenin anlamına yeniden bakmak; “Kim gitti, kim geldi” diye değil, “Ne gitti, ne geldi” diye sormak; Şahıslar üzerinden oynanan bir oyunun, kavramlara yönelik olduğunu artık bir zahmet anlamak lazım. Bu ülkede o belden aşağı kaset kumpasıyla sadece muhalefet partisinin lideri değişmedi; Tüm siyasi dengeler değişti. Akıllar karıştı, refleksler şaştı. Liderle birlikte partinin dili de değişti. Endişeleri değişti, itirazları değişti. Öncelikleri değişti. Aklı değişti, etkisi değişti, anlamı değişti. Kendine inancı bile değişti. Ve iktidar bu değişiklik hengâmesinden, hedeflediği gibi, fazlasıyla faydalandı. O yüzden mevzubahis kaset tuzağı bir politikacının şahsına yapılmış, öyle sıradan bir tuzak değildi. Halkın kültürel ve ahlaki zaaflarına oynadılar. Ve bu oyunda ihtiyaçları olanı fazlasıyla kazandılar. Baykal’ı sevmeyebilir, “Şimdikinden daha mı matahtı” diyebilirsiniz. Ama yine de hukuktan eğitime, medyadan orduya her yere sızmış bir çetenin marifetiyle gerçekleşmiş gibi görünen bir müdahalenin anlamını en azından bundan sonra tekrardan gözden geçirmelisiniz. Bu müdahaleyle değişen politik işleyişin kime faydası olduğunu düşünmeden geçemezsiniz. Geçerseniz... İşte bugün olanlar olur. O kaset kumpasıyla Baykal gitmedi; yerine de Kılıçdaroğlu gelmedi. O kaset kumpasıyla muhalefetin kültürü gitti; dili yozlaştı; enerjisi düştü. O yüzden o kaset kumpası bu ülkenin kaderinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Düne kadar aralarına karışmaya can attığımız “medeni” ülkelerinin aklının ve reflekslerinin zerresine sahip olmadığımız için... Çabuk tufaya geldik. Biraz aklımız olsaydı, bu tuzağın yersizliğine ve kalleşliğine o an öfkelenirdik. Bir insanın “hatasına” değil; O hatayı deşifre edenlerin yöntemine ve niyetine odaklanırdık. Ama “ahlak” bu tür tuzaklarda, en lezzetli yemdir. Herkes düşünmeden genetik bir iştahla onu yutar. Bir insanın özel hayatının bir ülkenin genel hayatına mal oluşu, kalabalıkları pasifleştiren o hileli ahlak sayesinde uzaktan film gibi seyredilir. Kimse olan bitene itiraz etmeye kalkmaz; Kurulan tuzağı işlevsizleştirmek kimsenin aklına yatmaz. “Parti, gerektiğinde kendi liderini kendisi, yangından mal kaçırır gibi değil, layıkıyla değiştirir” diye diklenen çıkmaz. Neticede de bugün olduğu gibi muhalefet liderine hadsiz bir moralle, “Kasetle geldin kasetle gideceksin” diyebilen kendinden fazla emin bir politikacının hudutsuz hırslarına kurban gideriz. Ve iktidarın karşısına dikilip; “Yalnız o kasetçi kapandı bayım!” diyemeyiz. Çünkü bugüne kadar yaşananlara bakar ve sezeriz; Bize kapandı gibi gösterilen o kasetçi ve adamları muhtemelen hâlâ ortalarda cirit atmaktadır. Ve kim bilir aklımıza gelen gelmeyen hangi politikacıları halihazırda kasetlerle parmaklarında oynatmaktadır. Yakışkan 8, İper 6 gündür gözaltında Gazetemizin ulaştırma görevlisi üç çocuk babası Yavuz Yakışkan (45) 4 Nisan’dan beri, muhasebe çalışanımız iki çocuk babası EmE. İper Y.Yakışkan re İper (41) ise 6 Nisan’dan bu yana gözaltında. Çalışanlarımız Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde tutuluyor. Çalışanlarımızın neyle suçlandığı avukatlarımıza bile söylenmezken, soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunuyor. Çalışanlarımızın ne kadar gözaltında tutulacağı, savcının ne zaman ifade alacağı bilinmiyor. İper ve Yakışkan, yan yana koğuşlarda kalıyorlar. Avukatlarıyla her gün görüşüyorlar. Sağlık durumları ise iyi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle