22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR TGC Basın Müzesi’nden fotoğraf atölyesi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Müzesi’nde temel fotoğrafçılık atölyesi başlıyor. 3 10 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek hızlandırılmış atölye fotoğrafçı İbrahim Ayşıl tarafından verilecek. Hafta içi yapılacak eğitimde katılımcılara makine bilgisi, kullanımı, objektifler, ışık bilgisi, çekim teknikleri, kompozisyon ve dijital fotoğraf düzenleme konularında bilgi verilecek. 10 kişi ile sınırlı olan atölyede katılımcıların dijital refleks makinesi getirmeleri gerekiyor. Başvuru sayısına göre eğitimler sürecek. Başvurular bm@tgc.org.tr adresine eposta göndererek yapılıyor. l Kültür Servisi Pazar 19 Mart 2017 kultur@cumhuriyet.com.tr ‘Vurun ulan vurun 15EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ ben kolay ölmem...’ Ben size bugün şiirden söz edecektim... Şiir sanatından, şiir büyüsünden, şiir gerçekliğinden, şiir düşlerinden, şiirle kanatlanmaktan, şiirle uyanmaktan, şiiri solumaktan, şiirle yeryüzünü kucaklamaktan, şiirle dünyayı kavramaktan, şiirle sorgulamaktan, şiirle düşünmekten ... Diyecektim ki, ben bir zamanlar ne çok şiir okurdum... Bildiğim ve sevdiğim şairlerin şiirlerini yeniden yeniden okur, dünyadan ve ülkemden, genç şairleri keşfederdim. Ufkum genişler, daha iyi, daha güzel bir insan olurdum. Şimdiki gibi her an haberleri izleyip yaşamın parmaklarımın arasından kayıp gitmesine izin vermezdim. Tam tersine şiirle yaşamı çoğaltırdım. Hayatı bütünlerdim. Ben size bugün şiirden söz edecektim... 21 Mart Dünya Şiir Günü ya... Bir hafta boyunca şiir etkinlikleriyle zenginleşeceğimizden... Gelin görün ki, bu yazıya tam başlamıştım ki PEN Türkiye’nin Diyarbakır temsilcisi, yazar Şeyhmus Diken’den gelen haberle sarsıldım. “Henüz açmamış güller arasında bir mahzun kaide...” diyordu Şeyhmus. “Karanlığın acuzeleri tahrip edip devirmişler şairin büstünü” diyordu. Evet karanlık güçler Ahmed Arif’in Diyarbakır, Sur’daki büstünü kırıp parçalamışlardı. Bu ne ilk ne son heykel düşmanlığı, bu ne ilk ne son sanat, edebiyat, şiir düşmanlığı... Bu düşmanlığa HAYIR demeyeceksek, neye diyeceğiz... Türkiye PEN olarak Ahmed Arif’in büstüne saldırının hepimize, tüm şairlere, şiirimize saldırı olduğunu vurgularken “pes diyoruz artık pes, başka ne diyeceğimizi bilemiyoruz, yetkililer de müsterih olsunlar, göreve filan çağırmıyoruz!” dedik! ‘Sakın şiir okumayın’ Referandum öncesi ortalıkta dolaşan bir fotoğraf var. Bir diktatörün fotoğra Yahya Kemal’lerin, Ce mal Süreya’ların, Yaşar Kemal’lerin ülkesinde hiç olası mı bu gibi tümceler kurmak! Bunu olsa olsa Uganda ya da Patagon ya’daki cumhurbaşka nı söylemiştir. (Zavallı Pa tagonya ve Uganda ne ler çekti şu bizim teşbih tutkumuzdan!) Herhalde oralarda akla gelebilecek en kötü şey olsa olsa al kol ve sigaradır.... Siz şükredin ki oralarda değil, güzelim memleke timiz Türkiye’de yaşıyor sunuz. Kavgasız, gerilim siz, huzur içindeki ülke mizde!.. Ne diyordu Sait Faik: “Şiir olmayan yerde, in san sevgisi de olmaz. İn sanı insana ancak şiir sev dirir.” Bir de Ceyhun Atuf Diyarbakır, Sur’da bulunan Ahmed Arif büstü kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı. Kansu’nun sözü aklımdan çıkmaz: “Şiir yazılan ülkeden umut kesilmez...” fı. Altında da koca bir yazı: “Şiir ve Ro Ahmed Arif’in büstünü man okumayın. Bunlar insanı sigara ve kırabilirler ama şiirini yok edemezler... alkole alıştırır” diyor... Ben size bugün şiirden söz ede Yok elbet ki bizde hiçbir aklı başın cektim... Onun yerine hasretini hâlâ da bir yetkili böyle bir laf etmez... Yu genzimde hissettiğim şairden, “33 nus Emre’lerin, Âşık Veysel’lerin, Kurşun”dan birkaç dize: “Vurulmuşum  Düşüm, gecelerden kara  Bir hayra yoranım çıkmaz  Canım alırlar ecelsiz  Sığdıramam kitaplara  Şifre buyurmuş bir paşa  Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız (...) Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız  Karşıyaka köyleri, obalarıyla  Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,  Komşuyuz yaka yakaya  Birbirine karışır tavuklarımız  Bilmezlikten değil,  Fıkaralıktan  Pasaporta ısınmamış içimiz  Budur katlimize sebep suçumuz,  Gayrı eşkıyaya çıkar adımız  Kaçakçıya  Soyguncuya  Hayına... (...) Vurun ulan,  Vurun,  Ben kolay ölmem.  Ocakta küllenmiş közüm,  Karnımda sözüm var  Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz  Rivayet sanılır belki  Gül memeler değil  Domdom kurşunu  Paramparça ağzımdaki... ” AHMED ARİF’İN BÜSTÜNE SALDIRI, ŞİİRİMİZE, HEPİMİZE SALDIRIDIR Şiirimizin asi kalemi Ahmed Arif’in 90. yaşını kutluyoruz. Kutlama hazırlıkları,1927 doğumlu büyük şairimizin, 2002 Mayıs ayında Diyarbakır Sur’da yaptırılan büstünün tahrip edilmesiyle başladı. 15 yıl önce Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Kültür Edebiyat Festivali’nde bir törenle açılan büstün kaidesinde şairin şu dizeleri yer alıyor: “Bir ben bileceğim oysa/ne afat sevdim/bir de ağzı var dili yok/Diyarbekir kalesi”. Şairin oğlu heykeltıraş Filinta Önal tarafından yapılan büst, surların hemen dışında, tek kapı ile çift kapının arasındaki yeşil alanda bulunuyordu. Belediye yetkilileri iki hafta önce büstü alıp giderken, ‘onarıp eski yerine yerleştireceğiz’ demişler. Olayı bize Diyarbakır temsilcimiz Şeyhmus Diken bildirdi. Rivayet odur ki kimin yaptığını kimse bilmiyormuş! Şairimizin 90. yaşını kutluyor ve Türkiye PEN olarak pes diyoruz artık pes, başka ne diyeceğimizi bilemiyoruz, yetkilileri de, müsterih olsunlar, göreve filan çağırmıyoruz! PEN Türkiye Yönetim Kurulu. Indiana Üniversitesi’nde cem ritüeli ABD’deki Indiana Üniversitesi Avrasya Ça lışmaları Merkezi tarafından 13 Nisan 2017 tarihinde “Alevi Bektaşi Kültür Günleri” adıyla bir sempozyum düzenleniyor. Sempozyumda AleviBektaşi öğretisinin tarihsel süreci, cem ritüeli, semah, zakirlik, öğretinin etnomüzikolojik bağlamı, sanatsal iletişim boyutu, kültürel aktarımı, yayılımı, cinsiyet eşitliği ve muhabbet geleneği ile kendini nasıl yeniden inşaa ettiği, edebiyatı, mizahı, müziği gibi pek çok konu bir gün boyunca bilimsel boyutları ile ele alınacak. Cem ritüelinin de gerçekleştirileceği etkinlikte 12 sanatçı ve 12 konuşmacı yer alacak. Indiana Üniversitesi Avrasya çalışmaları merkezinde düzenlenecek ‘Alevi Bektaşi Günü’ ve Can’ların Cem’i adı verilen bir dizi aktiviteye aynı üniversitede ‘Post doktora’ çalışmasına devam eden Halk Müziği sanatçısı Dr. Yusuf Benli, dışında Arif Sağ, Yavuz Top, Musa Eroğlu, Erdal Erzincan, Tolga Sağ gibi sanatçılar da katılacak.Sempozyum çerçevesinde ozanlarının heykel sergisi ile öğretiye dair kaligrafik sergi açılacak. Sempozyuma ilişkin Dr. Yusuf Benli, şu bilgileri verdi: “Sanatçıların yanı sıra; önceki dönem Bursa milletvekili Aykan Erdemir Aleviliğin tarihsel sürecini anlatacak. Yazar Yaşar Seyman da ‘Cinsiyet eşitliği temelinde Alevilikte kadın’ı anlatacak. Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki ustalarımız; Âşık Veysel, Âşık Daimi, Âşık Davut Sulari, Mahsuni, Feyzullah Çınar gibi ozanların eserlerine de orada yer vereceğiz. Cem ritüelinin fotoğraflarından bir sergi açılacak. Heykeltıraş Zafer Sarı’nın AleviBektaşi ozanlarının heykel sergisi açılacak ayrıca öğretiye dair kaligrafik sergi açılacak.”  3. Boyutta Turhan Selçuk Kahramanları Heykeltıraş Hızal’ın hazırladığı sergi Imoga Art Gallery’de açıldı Gazetemizin ünlü çizeri Turhan Selçuk’un anısına heykeltıraş Hasan Fehmi Hızal’ın hazırladığı “Üçüncü Boyutta Turhan Selçuk Kahramanları” sergisi açıldı. Imoga Art Gallery’de dün gerçekleşen açılışta konuşan gazetemiz yazarı Ataol Behramoğlu, “Karikatürel çizimlerin heykele dönüştürülmesi düşüncesi başlı başına bir buluş. Sergiyi görünce hayran kaldım, heyecanlandım. Çünkü hem Turhan abiyi burada yaşıyorum hem de bizim çocukluğumuzdan beri neredeyse hatırlayabildiğimiz en eski zamanlardan beri hayatımıza girmiş kahramanları Abdülcanbaz’ları, Gözlüklü Sami’leri yapmış” diye konuştu. Hızal ise, “Bu bütün zamanların ilk karikatür kahramanları heykelleri sergisi, dolayısıyla ilgi görmesi normal. Biz burada aslında heykel sanatına yeni bir dil arıyoruz. Farklı ilçelerde de sergi yapmaya çalışacağız” dedi. Sergi 1 Nisan 2017’ye kadar Kadıköy’de Imoga Art Gallery’de gezilebilecek. l İSTANBUL Ataol Behramoğlu Hasan Fehmi Hızal ‘Jivago Vakası’ raflarda CIA ve KGB arasındaki istihbarat mücadelesinin ortasında kalan bir romanın gerçek hikâyesinin anlatıldığı “Jivago Vakası” özellikle yakın dönemin casusluk tarihine ilgi duyanlar için.1956’da SSCB’nin Rus edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan Pasternak’ın tek romanı Doktor Jivago’yu yayımlatmasına izin vermemesi, ABD için eşi görülmemiş bir propaganda fırsatı yaratmıştı. Peter Finn ve Petra Couvée’nin, romanın yayımlanmasında CIA’in oynadığı rolü gösteren belgelere ulaşmaları sonucu ortaya çıkan “Jivago Vakası” Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. Alaturka şarkılara caz yorum Perküsyonistvokalist Yako İgual ve tuşlu çalgılar ustası caz sanatçısı Emre Tukur, “Türkçe Project!” adını verdikleri yeni tematik caz projeleriyle müzikseverlerle buluşuyorlar. Sanatçılara yeni projede zaman zaman kontrbas, gitarlarda Nezih Yeşilnil ve trompetlerde Şenova Ülker, trombonda Bulut Gülen gibi önemli ustalar da katılıyor. Grup dinleyenleri, kimi unutulmuş Türkçe şarkıların en seçkinlerini caz formunda icra ettikleri özgün bir müzik akşamına davet ediyor. “Türkçe Project!”in bir sonraki konseri 26 Martta Sakman Konak’ta olacak. (Rezervasyon: 0216.4490049) Women Of Istanbul (Traditional Crossroads / Equinox Music) Cilveli sözler, işveli nameler 19. yüzyılın ortalarında kanto ve operetlerle başlayan popüler müzik yolculuğunun, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında hızlandığı günler; cilveli sözler, işveli nameler İstanbul gecelerini aydınlatırken, artık sahnelerde kadınların da göründüğü zamanlar... “Women Of Istanbul” adlı topla ma plak işte tam bugünleri, İstanbul’da gazinoların altın çağına işaret eden 1920’lerden 1940’lara uzanan dönemi canlandırıyor. Yeni bir ülkeyle birlikte Batılılaşmaya ve cinsiyet eşitliğine yönelik adımlar atılınca, bunun en çok yansıdığı kamusal alanlardan biri olmuştu sahneler. Müzik dün yasındaki bu gelişmeler bu 20 yıllık zaman diliminde İstanbul’daki kabare tarzı gece kulüpleri ve müzikhollerde yaşandı. “Women Of Istanbul” özellikle kanto türüne odaklanıyor. Bu türün zamanında ünlü ama maalesef sonradan unutulmuş isimlerine yer veriyor. Faide Yıldız’dan Saadet Hanım’a, Roza Eskenazi’den Safiye Ayla’ya; öncü kuşağa mensup 14 değerli kadın ve ArapTürkMısırYunan kültürlerinin harmanı kâh hayat kadınlarının, kâh İstanbul hanımefendilerinin ağzından çıkmış ifadelerle söylenmiş büyüleyici 14 şarkı... Soluduğumuz kültürün köklerine yaptığımız bu yolculuktaki sesleri ilk defa bu kadar pırıl pırıl dinliyoruz. Istanbul 1925 (Traditional Crossroads / Equinox Music) Bir dönemin öncü müzisyenleri Türkiye Cumhuriyeti’nin göbeği henüz yeni kesilmiş. Toplum havada mütemadiyen yer değiştiren kuş ordusunu andırıyor. Türk’ü, Yunan’ı, Ermeni’si, Musevi’si, Rum’u, Laz’ı, Çerkez’i ve illa ki Çingene’si; her kesimden insan kalabalığının içi kıpır kıpır. Bilhassa hepsinin kalbinin birlikte attığı yer de İstanbul şüphesiz. Zira bu şehir sahip olduğu zengin mozaik münasebetiyle kültürel bir buluşmanın merkezi olarak, yeni bir müzik tarzı ve eğlence kültürü yaratmış, memleketin diğer kısımlarını da suya atılan taşın çevresindeki halkalar misali kıpırdatmış. Yıl 1925; Türkiye müzik tarihinin tartışmasız en heyecan verici dönemlerinden biri yaşanıyor bu yedi tepeli şehirde. Cumhuriyet’in ilk günleriyle birlikte, Osmanlı’da yetişen klasik müzisyenlerin çoğu gece kulüplerinde çalışmaya başlıyor. Bir dönemin öncüsü olarak kabul edilen bu müzisyenlerin eserleri ve yorumları harıl harıl plaklara kaydediliyor. Sonrasında bu albümler büyük firmalar aracılığıyla tüm dünyaya tanıtılıyor. “Istanbul 1925” adlı toplama bu kayıtlara yer veriyor. Şükrü Tunar’dan Deniz Kızı’na, Hanende Ağyazar Efendi’den Münir Nurettin Selçuk’a; İstanbul’un en kritik günlerinin sedalarını içeren koleksiyon, ilk kez plak formatında. Murat Beşer (muratbeser@muratbeser.com) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle