14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 27 Şubat 2017 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 6 KENTTE KESİNTİ Bakım ve onarım çalışmaları nedeniyle bugün 6 kentin bazı ilçelerinde elektrik yok: İstanbul (Avrupa yakası), Adana, Mersin, Burdur, Hatay ve Osmaniye. 180/8 0 210/6 0 150/3 0 130/6 0 160/5 0 90/ 2 0 50/ 1 0 0 150/4 0 210/1 0 0 200/5 0 150/4 0 170/1 0 0 130/4 0 210/1 1 0 90/4 0 00/ 3 0 120/6 0 130/5 0 100/6 0 150/6 0 120/5 0 100/2 0 TARİHTE BUGÜN 1879: Yapay tatlandırıcı yapıldı. 1917: Rus Çarlığı çöktü. 1985: Ege kentlerindeki bazı okulların “Devrim” olan adları değiştirildi. 2001: Arkeolog Prof. Dr. Jale İnan’ın (87) ölüm yıldönümü. Spor salonunda dehşet Sabitlenmemiş giysi dolabının altında kalan 3 yaşındaki çocuk yaşamını yitirdi Oyun oynarken sokakta vuruldu Gaziantep’te iki grup arasında çıkan kavgada ateşlenen av tüfeğinden çıkan saçmalar, sokakta oynayan 3 yaşındaki Zehra Nur’un canını aldı. Esentepe Mahallesi’nde meydana gelen olayda kimlikleri belirlenemeyen iki grup arasında başla Zehra Nur yan tartışma tabanca ve av tüfeklerinin kullanıldığı kavgaya dönüştü. Bu sırada sokakta oynayan Zehra Nur Gökdoğan, bir tüfekten çıkan saçmaların göğsüne isabet etmesiyle yaralandı. Hastaneye kaldırılarak ameliyata alınan Zehra Nur, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Olayla ilgili araştırma başlatan polis 5 kişiyi gözaltına aldı. l DHA Enine boyuna şehir hastaneleri İstanbul Tabip Odası, “Bir KamuÖzel Ortaklığı Modeli Şehir Hastaneleri. Neler Oluyor” başlıklı panel düzenleyecek. Moderatörlüğünü İstanbul Tabip Odası’ndan Dr. Güray Kılıç’ın yapacağı panel, 1 Mart Çarşamba günü saat 19.00’da Cağaloğlu’ndaki Tabip Odası binasında yapılacak. Gazetemiz yazarı Çiğdem Toker ve CHP milletvekili Dr. Aytuğ Atıcı konuşmacı olarak katılacağı panelde, şehir hastaneleri tüm boyutlarıyla tartışılacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet O sürücü tahliye edildi İstanbul Tuzla’da, annesi ile gittiği spor salonunun soyunma odasında, devrilen dolabın altında kalarak yaşamını yitiren 3 yaşındaki Ali Rahman Yanar, memleketi Rize’nin Çayeli ilçesinde toprağa verildi. Korkunç olay geçen cuma Tuzla’da bir spor salonunda meydana geldi. Annesi A. Yanar ile gittiği spor salonunda bir ara gözden kaybolan Ali Yanar, iddiaya göre üzerine devrilen giysi dolabının altında kaldı. Görevliler tarafından bulunan ve başından darbe alan çocuk kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Amcası Ömer Yanar, “Dolaplar sa bitlenmemiş. Ben olay yeri incelemesi sonrasında içeri girdim. Bir çocuğun tutup rahatlıkla devirmesi normal. Dolapların sabitlenmemesini ‘ihmal’ diye düşünüyoruz. Çok üzgünüz” dedi. Küçük çocuğun cenazesi memleketi Çayeli ilçesi Ortaköy Köyü Soğuksu Mahallesi’ne getirilerek dün kılınan cenaze namazının ardından gözyaşları arasında toprağa verildi. l İSTANBUL / DHA Ali Rahman yaşamını yitirdiği spor salonuna annesiyle beraber gitmişti. 2400 metre Kaymakama ‘metreli’ yanıt Batman Sason’da köprünün uzak olması nedeniyle derme çatma bir tahta köprü yaparak çayın üzerinden karşıya geçen ve her gün ölümle burun buruna gelen köylüler, kaymakamlığın “Köye 800 metre mesafede köprü var, kullanmıyorlar” açıklamasına metreyle ölçüm yaparak göndermede bulundu. Ölçüm yapan Zafer Mahallesi sakinleri, köy ile köprü arasındaki mesafeyi 2 bin 400 metre, kendi yaptıkları köprüye mesafeyi ise 350 metre ölçtü. Köy yolunun kışın çamurlu olduğunu ve servisler köye gelip öğrenci almadığı için köprü yaptıklarını belirten köy sakinlerinden Yaşar Çetin, “Yolu metre ile ölçtük, normal köprüden köy meydanına kadar yaklaşık 2.5 kilometre mesafe var. Yaptığımız köprü sağlam değil, çok tehlikeli. köprü yapılmasını istiyoruz” dedi. l BATMAN / İHA Bursa’da 2 yıl önce 2 TIR’ın arasında ezilen otomobilde yaşamını yitiren ODTÜ araştırma görevlisi Mustafa Alpaslan ve 6.5 aylık hamile eşi Zişan Güner Alpaslan’ın ölümüne neden olan şoför Aytekin Özdemir’in, 12.5 yıl hapis cezası, Yargıtay tarafından bozuldu. Yeniden hâkim karşısına çıkan Özdemir’in iyi hali ve sabıka kaydının olmaması dikkate alınarak tahliyesine karar verildi. 20 ay tutuklu kalan sürücü tahliye oldu. l İHA Suriyeli gence 16 bıçak darbesi Konya’da Suriyeli Nureddin El Taha (21), caddede yürürken yanına iki otomobil yanaştı. 78 kişi, küfür ettikleri El Taha’yı kovalamaya başladı. El Taha, kepengi yarı açık bir lokantanın kapısından içeri girmeye çalıştığı sırada Suriyeli genci yakalayan şüpheliler onu 16 kez sırtından ve bacaklarından bıçaklayıp kaçtı. Lokanta çalışanları tarafından içeri alınan El Taha hastaneye kaldırıldı. El Taha’nın hayati tehlikesi var. l DHA Kedi evinde 2. perdeveteriner de olan yönetici tarafından tehdit EDİLİNCE KORUMA VERİLDi İzmir’de oturdukları apartmanın giriş kapısı yanına, sokakta için savcılık koruma kararı verdi. Hukuki süreç devam ederken teh ki kedilerin beslenmesi için mama ka dit edildiklerini öne süren, aynı bina bı ve kedi evi koyan hayvansever an da oturan hayvanseverler anne Firdes ne kıza bina yönetimi tarafından da Çırpıcı ve kızı Meral Çırpıcı Gürsoy, va açıldı. İzmir 3’üncü Sulh Hukuk can güvenliklerinin tehlike altında ol Mahkemesi’nde açılan bu dava henüz duğunu öne sürerek İzmir Cumhuriyet sonuçlanmadı. Bir Başsavcılığı’na dilek süre sonra da zinciri çe ile başvurdu. Sav kesip kedi evini kal cılık, Çırpıcı ile kızı dıran yönetici veteri na bir ay süreyle koru ner hekim ve apart ma kararı verdi. Meral man görevlisi hak Çırpıcı Gürsoy, koru kında, bu kez hay ma kararının örnek bir vansever anne kız karar olduğunu belirte suç duyurusunda rek “Sahipsiz hayvan bulundu. Davalar sü ları soğuktan korumak rerken, bina yöneti ve barınacak bir yuva cisi ve görevlisi tara imkânı sağlamak ne fından tehdit edildik den suç olarak görül lerini öne süren Fir sün. Biz insanlık vazi devs Çırpıcı ile kızı Savcılık bir ay süre ile femizi yapıyoruz” dedi. Meral Çırpıcı Gürsoy koruma kararı verdi. l İZMİR / DHA Barış fidanları İzmir Karşıyaka Belediyesi’nin, uluslararası yardımlaşma ve dayanışma platformu InterNations işbirliği ile başlattığı fidan dikme kampanyası kapsamında, barışın simgesi 500 zeytin fidanı toprakla buluştu. Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, “Biz doların değil, doğanın yeşilini sevenleriz” dedi. l İHA haber 3 ‘Erken öten horoz’un sabah ezanı derdi bitti! Bir yılı aşkın zaman önce bu köşede bir yazı yazdım. “Kakofonik ezanlar” başlıklı ve Attilâ İlhan’ın işgal İstanbul’unda geçen “Dersaadet’te Sabah Ezanları” romanının şu unutulmaz satırlarıyla başlayan: “Dersaadet’te sabah ezanları!.. Boğaziçi’nde düşman zırhlılarının; Haydarpaşa ve Sirkeci garlarına, limana, kara ve deniz gümrüklerine, posta ve telgraf idaresine çöreklenmiş ‘düşman’ zabitlerinin üzerinde, yalnız onlardır ki şehrin asıl sahiplerinin elinden hâlâ çıkmadığını duyurmaktadır.” Bu toplumun merkezi bir kimlik simgesi olan ezana ilişkin bu çarpıcı, edebi ve “estetik” değerlendirmeyi kaydettikten sonra sözü bugünkü ezanlara getirdim. Onların ne yazık ki hiçbir insani ve estetik kaygı gütmeksizin sert sert; kundaktaki bebeği uykusundan hoplatacak tonda bağıra bağıra; nihayet birbirine neredeyse yürüme mesafesindeki camilerden eşzamanlı olmayan şekilde, nahoş bir kakofoni yaratarak okunduklarını vurguladım. Hoparlörle yüksek desibelde okunan ezanın ibadete davet eden bir yumuşaklık ve sıcaklıktan yoksun olduğunu, teknolojik ve mekanik bir soğukluğa, rahatsızlığa yol açtığını kaydettim. Tüm bunların da dindar bir olgunluktan ziyade, bir iktidar sarhoşluğuyla da ilişkilendirilebilecek şekilde dinbazpolitik bir hamlığı işaret ettiğini vurguladım. Naçizane, başta Diyanet olmak üzere konuyla ilgili kurum ve kişilerin dikkatini çekmeyi de hedefleyen bir yazıydı. HHH Ne mi oldu? Beklemediğim şekilde kıyıdanköşeden hakaret, tehdit ve ihbar dolu bir tezvirat başladı. “Kakofoni”yi (bilerek/bilinçlice) “kaka”foni şeklinde yazarak benim dine, “Ezanı Muhammedî”ye hakaret ettiğimi ileri sürüp alçakça hedef göstermeye çalıştılar. Elbette ateş olsalar cürümleri kadar yer yakarlardı, o ayrı, ama çok üzüldüm tabii!. HHH Şimdi ne mi olmakta? Diyanet İşleri Başkanlığı, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde gerçekleştirilen bir çalıştay ile bu meseleye nihayet el attı. 75 bin imama şan ve makam eğitimi verilecek. Ezanın ses düzeyi, okunma şekli sağlıklı ve estetik bir çerçeveye oturtulacak. Dini musiki ve ses eğitimiyle ilgili sertifika programları geliştirilecek. Ve en önemlisi, cami ses cihazlarının desibel ölçümü yaptırılıp ezanların 80 desibeli aşmamasına özen gösterilecek. E, bizim derdimiz ve muradımız da buydu!.. O yüzden biz yediğimiz küfürlerle, uğradığımız hakaretlerle, oturtulduğumuz hedef tahtalarıyla kalsak da Diyanet’e takdirlerimizi iletiyoruz!.. HHH Başka ne mi olmakta? Karar gazetesinde yazılarını hiç kaçırmadığım Beşir Ayvazoğlu da Diyanet’in bu girişimini İslâmi kültür ve estetik çerçevesinde değerlendirip destekleyen üst üste iki nefis yazı kaleme aldı. Benim uzun zaman önce yazdıklarımla da yer yer buluşur şekilde, “ben ezanın sesinin kısılmasını isteyenler kadar, sonuna kadar açılmış hoparlörlerle müminleri bile rahatsız edecek derecede kötü okunmasına itiraz etmeyenlere de öfkeliyim” diyor mesela. Ve şöyle devam ediyor: “Güzel sesli ve musiki eğitimi almış müezzinlerce okunan ezanların son derece etkileyici olduğu muhakkaktır. Şehirleri motor gürültülerinin istila etmediği zamanlarda, araya hoparlör ucubesi sokulmadan, insan sesinin bütün tabiiliği ile okunan ezanlar birçok şaire ilham kaynağı olmuştur. (…) Bu yazdıklarımdan hoparlörün yasaklanmasını istediğim anlamı çıkarılmamalıdır. (…) Ancak desibel ayarlarının yapılması, özellikle çok sayıda caminin bulunduğu bölgelerde merkezi bir camiden güzel sesli bir müezzinin ezanı mikrofonla okuması, o civardaki camilerden de müezzinlerin tabii sesleriyle ona iştirak etmeleri daha ‘estetik’tir, daha insanidir.” HHH Beşir Ayvazoğlu üstada bu güzel yazılarından dolayı teşekkürlerimi iletirken düşünmeden de edemiyorum! Her ne kadar onun gibi içerden, derinden ve “ârifen” olmasa da aynı yönde bir hassasiyeti dile getirdiğim 2015 Kasımı’nda neden ben İslâma, kutsal değerlere hakaretle itham edildim?! Adeta Charlie Hebdo kurbanlarını ürpertici şekilde akla getiren bir tepkisel yaklaşımla karşı karşıya kaldım?.. Cumhuriyet gazetesi yazarı olduğum için mi? “Öteki mahalle”den olduğum için mi? Kendi hesabıma, boyuma bosuma bakmadan ilgililerin dikkatini onlar harekete geçmeden önce çekmeye çalıştığım için mi? Şimdi Diyanet harekete geçtikten sonra yazmadığım için mi? Yani, “erken öten horoz” olduğum için mi?.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle