28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 2 Şubat 2017 2 sibelbahç[email protected] SGK eczaneleri bitti PTT eczaneleri geliyor SGK’nin ithal ilaçları PTT ile dağıtma kararı, tepkilere neden oldu. Eczacılar ve meslek örgütleri ‘Kargo veya posta ile eczacılık hizmeti verilmez’ dediler SİBEL BAHÇETEPE ŞEYMA PAŞAYİĞİT Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), ithal ilaçları tasarruf tedbirle ri adı altında PTT aracılığıyla ulaştırmayı amaçlıyor. Eczacı lar ve meslek örgütleri bu du ruma tepkili. Tüm Eczacı İşve renler Sendikası (TEİS), ecza cılar olmadan kargocu ile has talara ilaç vermenin faturası nın ağır olduğunu belirterek Danıştay’a dava açtı. Eczacılar ve meslek odaları, “İlaç pos tacı ya da kargocu ile hastala ra gönderilemez. İlaçların belli bir soğuk zincire göre saklan ması gerek, aksi halde sorun lar olabilir” dediler. SGK ile PTT arasında, yurt dışından temin edilen ilaçların hastalara ulaştırılmasına ilişkin geçen aylarda “Kapsa maz. Bu ülkenin ilaç sağlık danışmanları eczane eczacıları mında ilaç bulunan gönderilerin taşınmasına ilişkin” işbirliği protokolü imzalandı. Yurtdışından gelen ilaçların dağıtımı SKG ile Türkiye Eczacılar Birliği (TEB) arasında imzalan protokol çerçevesinde TEB üzerinden getiriliyordu. Bu iş için TEB yüzde bel olmadan ilaç vermenin bedelinin faturası hem vatandaşa hem de devlete çıkacaktır. İlaç postacı ya da kargocu ile hastalara gönderilemez. Vatandaş SGK ilaç kuyruğunu çok iyi hatırlar. şimdi de PTT önünde kuyruklarda ilaç mı bekleyecekler?” dedi. li oranında komisyon alıyordu. SGK’ye, hastaların mağdur edileceğini söyleyen TEB Başkanı Erdoğan Çolak’ın ardından TEİS’ten de tepki geldi. Yasalara aykırı Sendika, bu protokolün açacağı sorunları şöyle sıraladı: 4 İlaçlarda sıkıntılar: Eczacı eliyle temin edilmesi gereken ilaçların, Eczacı N. Saydan postacı ve kargocu ile hastalara gönderilmesi; ilaçların saklanma koşulları TEİS Genel Başkanı Nurten Saydan, bu durumun eczacıları dehşete düşürdüğünü söyleyerek, “Tasarruf vatandaşlarımızın sağlığından yapıla ve kontrolü sırasında sıkıntılar doğuracak. 4 Yüksek harcamalar yerine teminde düzenleme: İlaç harcamalarının bir buçuk milyar liraya çıkmasıyla birlikte yanlış ilaç fiyat politikalarının düzeltilmesine çalışmak yerine ilaç temin modelinin değiştirilmesinde yapılan bu düzenleme, halk sağlığına yönelik sorunun artarak devam edeceği tehlikesini gözler önüne seriyor. 4 PTT ile dağıtım ciddi tehlike: İnternetten, bakkaldan, marketten, PTT’den alınmaması gereken ilaçlar, çok ciddi danışmanlık gerektiriyor. Eczacıya danışılmadan, uyarıları dikkate alınmadan kullanıldığı zaman sağlık için çok ciddi tehlikelere sahip olan ilaçlar, kargoyla alındığı takdirde yalnızca hastaya değil, yakınlara da zarar verebilir. 4 Yanlış ilaç politikası: İlaç harcamasının yüzde 10’una denk düşen SGK’nin yurtdışı ilaç harcaması, yanlış ilaç fiyat politikasından kaynaklanıyor. ‘Bu sistem sürdürülemez’ SGK’nin “TEB’in kâr oranı üzerinden tasarruf yapmayı” gerekçe göstererek yaptığı PTT protokolünü, “SGK bu ilaçları kendisi temin etme yoluna giderek kamu maliyesini korumuş olmayacak aksine, sınırlı kadroları, devlet bürokrasisi, memur mesai saati içerisine sıkışacaktır. Resmi işlemlerin tamamlanamaması gibi nedenlerle bu sistem sürdürülemez bir hale gelecektir. İlaca erişimi zorlaştıracak” diyerek eleştiren TEB Başkanı Erdoğan Çolak, “PTT, özel saklama koşulu gerektiren ilaçları nasıl taşıyacak” diye sorarak yapılan protokole tepki göstermişti. Eczacılar, yetkililerin uygula ceğini söyledi. TEB’in maları genişletip genelleştir devre dışı bırakıldığını kayde meye çalışması yerine, bu ilaç den Sarıalioğlu, “Yeni uygu ların Türkiye’de üretilmeleri lama ile hastalar yurtdışında ya da ruhsatlı olarak getirilme ki ilaçları için SGK’ye başvura leri konusunda gerekli çalış cak, SGK ilacı getirtip PTT ile maları yapmasını talep ediyor. adreslerine gönderecek. TEB’in Danıştay’a dava yaptığı da bu ama TEB talep gören ilaçları bildiği için TEİS, SGK ve PTT ara elinde tutuyor, yani stok sında imzalanan bu var. Yüzde 70 hasta protokolün iptali için nın ilacı aynı gün Danıştay’a dava aç eline geçiyor. SGK tı. Danıştay, daha ilaçları, maliyeti ne önce bu konuda açı deniyle stoklama lan davada, böyle yacak, çok basit ila bir uygulamanın ka cı bile istediğinizde mu yararına olmadı bulamayabilirsiniz” ğı, yasalara ve yönet Eczacı C. Sarıalioğlu diye konuştu. Oda Ge meliklere aykırı olduğu nel Sekreteri Serdar kararı vermişti. Göksan ise şunları kaydetti: Hasta mağduriyeti “Özellikle kanser, kan ürünleri gibi ilaçlar belli muhafaza ve İstanbul Eczacı Odası Başka soğuk zincire dayandırılmalı. nı Cenap Sarıalioğlu ise hasta Bunu nasıl yapacaklar bilmi mağduriyetlerinin yaşanabile yoruz.” l İstanbul/Ankara Prostat kanserinde akıllı biyopsi4KAŞNUSBEARTG DÜÜNNÜYA DÖnce vitamini sonra çocuk Günümüzde doğal yollardan hamilelik elde etme oranları giderek düşüyor. Gebelik oluşumunu olumsuz etkileyen faktörlerin başında ise kadınların yumurtalık rezervindeki azalma geliyor. Çevresel ve genetik faktörlerin de etkili olduğu bu durum karşısında çiftler sıklıkla profesyonel yöntemlere başvuruyor. Memorial Şişli Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Banu Göker Özdemir, D vitamini eksikliğinin yumurtalık rezervinde azalmalara yol açan bir unsur olduğunu belirterek “Kış aylarında bile olsa güneşli havalarda yürüyüş yapmak ve D vitamininin en büyük kaynağı olan güneşten doğru zamanlama ile yararlanmak büyük önem taşımaktadır” dedi. Altın yaşlar Yumurtalıkların zaman içinde çok fazla değişikliğe uğradıklarını anımsatan Özdemir, “Anne karnındaki bir kız bebeğin yumurtalığında milyonlarca yumurta bulunur, fakat bu yumurtala Doğurganlığı düşüren faktörler 4 İş hayatında aktif rol alan kadınların kariyer planlarına öncelik vererek gebelik planlarını ileri yaşlara bırakmaları 4 Aşırı stres 4 Sigara kullanımı 4 Genetik faktörler 4 İmmünolojik hastalıklar 4 Karın bölgesine yapılan cerrahi işlemler 4 Kemoterapi ve radyoterapi almış olmak. rın büyük bir kısmı daha bu süreçten başlayacak şekilde kullanılmadan yok olur” diye konuştu. Kadınların doğurganlık oranlarının en yüksek olduğu dönemin 20’li ve 30’lu yaşların başı olduğunu kaydeden Özdemir, doğurganlığın 40’lı yaşlara doğru hızlı bir şekilde düştüğünü söyledi. Özdemir, şöyle devam etti: ‘‘Bazı araştırmalar da D vitamini eksikliğinin yumurtalık rezervinde azalmalara yol açtığını ortaya koymuştur” diye konuştu. Prostat kanserinde yüz güldürücü gelişmeler var. Tek seferde biyopsi alınıyor, tümör tespit edilip üç boyutlu görüntüleniyor Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre dünyada yaklaşık 1,1 milyon kişi prostat kanseri tanısı alırken, Türkiye’de bu oran yaklaşık 12 bin 500 yeni hastaya karşılık geliyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cemil Uygur, prostat kanserinde akıllı biyopsi sayesinde hastalığın tanısında önemli adımlar atıldığını belirterek “Akıllı biyopsi yöntemleri yüz güldürüyor. Söz konusu teknik ile biyopsi işlemi birkaç kez tekrarlanmıyor, tümör tespit edilip 3 boyutlu olarak görüntüleniyor ve tek seferde biyopsi alınıyor. Daha doğru tanı konarak tedavi daha hızlı planlanıyor” dedi. 4 Şubat Dünya Kanser Günü... Dünyada kanser tanısı alan hasta sayısı her yıl 12,7 milyonu bulurken; 7,6 milyon kişi de kanser nedeniyle yaşamını kaybediyor. Prostat kanserinin erken dönemde herhangi bir belirti vermediğini söyleyen Prof. Dr. Ce mil Uygur, geç dönemde ayrıca idrar sıklığında artış, akımında zayıflama, idrar yapamama hali, kesik kesik idrar yapma, idrar yaparken ağrı/ yanma hissi, idrarda kan görülmesi şeklinde olabileceğini anlattı. Yılda 1 muayene Uygur, erkeklerin 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat muayenesi ve serum PSA düzeyi kontrolü yaptırması gerektiğini kaydederek şöyle devam etti: “Prostat MRTRUS Füzyon ileri teknoloji cihaz ve yazılım kullanılarak kanser şüphesi olan odakları saptayan, bu odaklardan milimetrik hassasiyetle biyopsi yapılmasını sağlayan bir yöntem. Bu yöntem, prostata ait MR görüntülerinin, özel bir yazılım yardımı ile işlenmesi, gerçek zamanlı Trans Rektal Ultrasonografi (TRUS) görüntüsü ile birleştirilmesi esasına dayanır. Yöntem ile kanser odakları 3 boyutlu görüntülenerek daha yüksek doğrulukla saptanabiliyor, tekrarlayan biyopsilere gerek kalmıyor.” Mahkeme hemşireyi haklı buldu Genel Sağlıkİş üyesi, doktora mezunu bir Başhemşire ataması için ilana çıkan İÜ CTF hemşire, İstanbul Üniver hastanesinin kadrosuna sitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp başvuran doktora mezu Fakültesi’nin (CTF) kad nu hemşirenin başvuru rosuna başvurdu. Hem su reddedilmişti. şirenin talebi ‘uygun görülmedi’ denilerek redde Zekiye Bacaksız Bunun üzerine sendika hizmetin yürütülme dildi. Sendika da konuyu sinde idareye yakınlık mahkemeye taşıdı. Dava sonuç değil, eğitim ve liyakat olduğu landı, hemşire haklı bulundu. nu belirtilmişti. Genel Sağlıkİş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, kararın önemine dikkat çekerek “sendikamız Türk hukuk tarihine geçen önemli bir karara imza atmıştır. Hukukun üstünlüğüdür. Keyfi, hukuk tanımaz kişi ve kurumlara karşı hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz” değerlendirilmesini yaptı. sağlık EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: ZARİFE SELÇUK Trump ve küreselleşmenin üçüncü safhası 1 Önce Temel Tanımı Anımsayalım: Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra ortaya çıkan Küreselleşme, ya da yabancı terminoloji ile, “Globalleşme” biri siyasal, biri ekonomik, biri de kültürel olarak üç boyutlu bir kavramdır. Küreselleşme’nin siyasal ayağı, Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasal egemenliği ve dünya üzerindeki siyasal jandarmalığıdır. Küreselleşmenin ekonomik ayağı, uluslararası sermayenin egemenliğidir. Küreselleşmenin kültürel ayağı, birbirinden farklı hatta, biri ötekine zıt iki ayrı oluşuma işaret eder. Birinci oluşum, “mikromilliyetçilik” ve “mikrodincilik” biçiminde ortaya çıkmıştır. Küreselleşmenin kültürel ayağının ikinci sonucu, özellikle tüketici davranışını etkileyerek, dünya çapında kültürel birörnekliğin önünü açmış olmasıdır. HHH Birinci Safha, Sahte Cennet: 1991’de Sovyetler Birliği resmen çöktükten sonra “Tarihin sonu geldi” , “Sınıf çatışmaları ve ulus devletler arası savaşlar bitti, sınırlar kalkacak”, “Silahlara akıtılan fonlar refahı arttıran üretime gidecek” gibi sonradan hepsinin palavra olduğu anlaşılan birçok beklenti dile getirildi. Oysa bu Sahte Cennet söylemleriyle dolu olan safhada, Balkanlar’da, Kafkaslar’da ve Ortadoğu’da devlet yapıları yıkıldı ama yerlerine mikromilliyetçilik ve mikrodincilikten etkilenen, yıkılanlardan daha “ulusal devletler” kuruldu. Üstelik de Huntington’un kuramsal olarak dile getirdiği, Batıİslam uygarlıkları çatışması evresi, bizzat ABD’nin yarattığı Radikal Siyasal İslam Terörizmi uygulayan örgütlerle tüm dünyaya egemen oldu; böylece 10 yıl süren Birinci Safha bitti. İkinci Safha, Küresel Terörün Yaygınlaşması ve Eşitsizliklerin Artması: Başlangıcı 11 Eylül 2001’deki İkiz Kuleler saldırısı ile simgelenen İkinci Safha, Küreselleşme rüyasının hiç de pazarlandığı gibi olmadığını gösterdi. Düşmanı Sovyetler çökünce hedefsiz kalan askeri olarak örgütlenmiş olan Radikal Siyasal İslam, tüm dünyada ABD’ye ve Batı’ya karşı saldırıya geçti. Buna karşılık, liderliğini ve egemenliğini, değişen dünya koşullarında Avrupa ve Rusya ile paylaşmak istemeyen ve arkadan hızla gelen Çin’e karşı korumak isteyen ABD, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı “Arap Baharı” denilen bir illüzyonla kana buladı. Yüz binlerce insan hayatını kaybetti ve milyonlarca mülteci, uygar dünyanın sorunu oldu. Bu arada gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki fark da açılıyor, insanlık daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalıyordu. Küreselleşmenin, insan ve uyuşturucu ticaretini engelleyemediği, yoksullukla başa çıkamadığı ve uluslararası terörizme dur diyemediği anlaşılmış, yeniden ulus devlet modeline geri dönülmesi gündeme gelmişti. Bütün bu olumsuzluklar, dünya halklarının Küreselleşmeyi savunan mevcut yönetimlere karşı, mikrodinci ve mikromilliyetçi eksenlerde tepkiler oluşturmasına yol açtı. Böylece Küreselleşme, kendi içinde, askeri/siyasal ve ekonomik ayağıyla, kültürel/ideolojik/siyasal ayağı arasında çelişkiler yaşamaya başladı ve bu bizi üçüncü safhaya getirdi. Üçüncü Safha, Mikromilliyetçilik ve Mikrodincilik Küreselleşmeye Karşı; Brexit ve Trump. Her yeni toplumsal, kültürel ve siyasal oluşumun tohumları bir önceki dönemde atılır; Üçüncü Safha için de böyle oldu... Tohumları Soğuk Savaş döneminde atılmış olan ve Birinci ve İkinci Safhalarda güçlendirilen, ABD tarafından pompalanan mikrodinci ve mikromilliyetçi akımlar, Küreselleşmenin olumsuz sonuçlarına karşı tepki duyan halkların bu tepkilerini kanalize eden ideolojiler oldu. Rusya’da Putin, Macaristan’da Orban, Türkiye’de Erdoğan, Avusturya’da Heider, Fransa’da Le Penn, Avrupa’da yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı süreçleri, bu mikrodinci ve mikromilliyetçi akımların sonuçları olarak dünya sahnesine çıktılar. Birleşik Krallığın (İngiltere’nin) Avrupa Birliği’nden çıktığı ve ABD’de Trump’ın seçildiği 2016 yılı, bu Üçüncü Safhanın başlangıç tarihi olarak görülebilir. Katkı maddeleri araştırılmalı Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Akbay, yoğurt, patates kızartması ve kahveye kadar değişen çeşitli gıdalarda katkı maddesi olarak yer alan sentetik bir kimyasal olan ‘akrilamid’in yüksek seviyelerinin, hayvanlarda kansere ve insanlarda nörolojik hasara sebep olabileceğini söyledi. Akbay, bu konudaki belirsizliklere karşın, insanlardaki gerçek toksik dozları hakkında kesin bir kanının mevcut olmadığını iddia ederek “Gıdalardaki Akrilamid’in araştırılması özendirilmeli” dedi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle