28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 2 Şubat 2017 14 Uydular atıyoruz 2016’nın son ayında Fransız Guyana’sından atılan uydumuz, 2017 başında yaşamı durduran kar fırtınalarıyla, dolar bozdurmakla, tutuklamalarla dolu gündemimiz elvermediğinden yeterince irdelenememişti. Halkoylaması ile gündeme dönmesi, yakında uzay yarışmasında başa güreşeceğimiz iddialarının ileri sürülmesi, bu eksiğimizin giderilmesi zamanının geldiğini düşündürüyor. Göktürk 1’in 354.6 milyon dolara Italyan Telespazio ve Fransız Thales Alenia Space şirketleri tarafından üretildiğini biliyoruz. Bu uydunun aslında 2013 yılında fırlatılacağı ilan edilmişti ama “fırlatım” sürekli olarak ertelendi, ertelendi, nihayet 2016’da gerçekleşti. Savunma bakanımız, Göktürk 1’in fırlatılma töreninde “Allah’a hamdolsun, Türkiye kendi uydusunu yapabilen ülke haline geldi” demiş ancak aynı gün Ankara’daki İtalyan Büyükelçiliği, “Bu törenin, İtalyan havacılık sanayiinin Türkiye’deki büyük başarısını ortaya koyduğunu” açıklamış ve haberi, internet sayfasında “İtalyan uydusu Göktürk1 fırlatıldı” başlığıyla vermişti. Uydu bizim midir, yoksa İtalyanların mı? Bu sorunun cevabı, parayı ödeyene göre verilirse bizim, yapana göre verilirse Fransızlarla İtalyanların uydusudur. Göktürk 2 uydumuzu da Telespazzio’ya 325 milyon dolara yaptırmış ve 2013’te fırlatılması için Çin’e 20 milyon dolar ödemiştik. O neye yarayacaktı? “Tarım, doğal afetler, nüfus hareketlerinin izlenmesi ve askeri gözlemlere” yarayacaktı. Son fırlatılan? Açıklandığına göre bu da aynı konularda yararlı olacak. Göktürk 1 bu işi yapacaksa iki senede bir bu kadar masraf neden? Bu tür uyduların sivil ve askeri açılardan yarar sağladığı kesin ama bunları ekonomimizin bu acınası durumunda milyonlarca dolar ödeyip fırlatmanın sırası mıydı? Önce uyduları gerçekten üretebilecek düzeye varabilmek için tutarlı bir uzay politikası oluşturulması gerekmez mi? Bu politika kapsamında geliştirilecek bir uzay kurumunun üniversiteler ve sanayi ile işbirliği yapması gerekmez mi? Üniversiteler ve sanayi bu durumdayken kim kimle, nasıl işbirliği yapacak? Metin Gürcan’ın Al Monitor’da aralık ayında yayımlanan bir yazısından Türkiye’de uzay alanında çalışanların sayısının 500 kadar olduğunu, bunların yaklaşık 150’sinin mühendis olduğunu ama “AraştırmaGeliştirme” alanında çalışan sayısının yok denecek kadar az olduğunu öğreniyoruz. Gürcan’a göre “İddialı uzay projelerinin gerçekleştirilebilmesi için nitelikli personel yetiştirme konusunda uzun vadeli bir plana ihtiyaç var. Bunları yetiştirmedikçe başka ülkelere büyük oranda ve maliyette ihtiyacımız sürer.” İtalyanFransız firmalarına dünyanın dolarını ödeyip “Çoğunu biz yaptık” demek, ülke içinde oy kovalarken işe yarar, ama aslında bir sürü Afrikalı, Asyalı sporcuyu milli takıma katıp olimpiyatlarda madalya edinmeye çalışmaktan pek farklı bir şey değildir. ŞANS TOPU 01, 13, 17, 19, 32 + 08 5+1 BİLEN: 337 bin 970 TL (2 kişi) 5 bilen: 3 bin 755’er TL 4+1 bilen: 347.15’er TL 4 bilen: 34.65’er TL 3+1 bilen:20.90’ar TL 3 bilen: 4’er TL 2+1 bilen: 6’şar TL 1+1 bilen: 3.50’şer TL 2 ŞUBAT 2017 SAYI: 33356 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.40 06.23 06.45 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.08 13.25 16.03 07.50 13.09 15.50 08.10 13.32 16.16 Akşam 18.28 18.15 18.41 Yatsı 19.50 19.36 20.00 Hacettepe Üniversitesi’nden almış olduğum diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. İSMAİL ŞAHİN yorum TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Önce CNN Türk’te Şirin Payzın’ın tartışma programına çıktı. AKP’nin getirmek istediği cumhurbaşkanlığı görünümlü başkanlık sistemini teşhir etti. “Bu sistemde seçilecek bir şahıs oğlunu başkan yardımcısı yapabilir. Daha sonra kendisi öldükten sonra oğlu, hiç seçilmemiş bu kişi bütün yetkileri kullanabilir” dedi. Bu sözleri çok etkili oldu. On gün sonra yine aynı kanalda, bu kez Ahmet Hakan’ın programındaydı. Cumhurbaşkanı yardımcılarının yetkilerini anlattı: “Cumhurbaşkanı hastalandığında ya da yurtdışına çıktığında bu adam bütün yetkileri eline geçirir.” Altını çizdiği nokta çok önemliydi. Çünkü ‘kripto bir FETÖ’cünün de yardımcı yapılabileceğini söylüyor ve bunun sonuçları için uyarıyordu. Aynı programda bir uyarısı da MHP’ye idi: “Yarın öbür gün siyasi ikbal kazanırım diye buna oy verecek milletvekillerimiz varsa ciddi bir tehlike var. Devlet Bahçeli ve 20 vekili cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakan olarak atadı. Atadığı anda milletvekillikleri düştü, bir hafta sonra da ‘kovdum’ dedi. Meclis’te MHP’nin izi kalmaz.” Bunun üzerine 67 yıl önce attığı tweet’ler üzerinden linç kampanyası başladı. CHP PM üyesi, avukat Sera Kadıgil’den söz ediyorum. Hani bu sırada çektiği “Neden Hayır” videosu dört milyondan fazla kişi tarafından izlenen Sera Kadıgil. Artık hedefe oturtulmuştu. Çünkü hem ekranda hem de sosyal medyada etkili bir hayır kampanyasının çarpıcı aktörüne dönüşmüştü. Tam da bu linç kampanyası sürerken 31 Ocak’ta Çağlayan Adliyesi’nde Bilal Erdoğan’ın açtığı ‘hakaret’ davasına gitti. İfade vermeyi beklerken “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret, halkı kin ve düşmanlığa Kadıgil’in suçu etkili bir ‘hayır’ demek tahrikten” hakkında gözaltı kararı çıkarıldığını öğrendi. Önce duruşmaya girdi, ifadesini verdi. Bu sıra da adliyede bulunan milletvekilleri avukatlar aracılığıyla birkaç kat ötede bulunan ve Kadıgil’in gözaltına alınmasını isteyen basın savcısı ile görüşüyordu: “Kadıgil’i neden emniyete götürüyorsunuz, sizin huzurunuzda ifade vermeye hazır.” Elbette “bağımsız savcı” bu talebi kabul etmedi. Aslında tüm bunlar adım adım sinyalini vermişti. Sera Kadıgil beş gün önce Twitter hesabından “Sabah hakkımda dev bir karalama kampanyası ile karşılaşacaksınız. Peşinen ben açıklayayım isterim. 67 yıl önceki tweet’lerimi ‘bulmuşlar’ ” diye yazmıştı. Ardından da “Budur” diyerek konuyu açıklamıştı. Tam 7 yıl önceki sosyal medya paylaşımları kesilip biçilmiş ve trol saldırısı başlatılmıştı. Bunlardan biri evine çok yakın bir camide okunan ezanın makamına ve İslam estetiğine uygun olmayan bir üslupta ve olması gerekenden çok daha yüksek bir sesle okunmasına gösterdiği tepkiydi. Kimsenin dini değeri ve inancıyla alay ya da hakaret yoktu. Üstelik sadece Kadıgil değil o dönem mahalleli de şikâyet edince müezzin camiden alınmış ve yerine başka bir müezzin atanmıştı. Ama Aktroller ve yandaş medya bu tweet’ler sanki yeni atılmış gibi saldırısını sürdürüyordu. “CHP’li Sera Kadıgil’den skandal paylaşım”, “kan donduran ifadeler”, “nefret paylaşımları”, “İslam düşmanı”, “ezana hakaret” başlıkları büyük bir şevkle atılmıştı. Araya bir de 15 Temmuz darbe girişimi gecesi TRT spikerine zorla okutturulan bildiriden alıntılar yaparak attığı tweet’ler makaslanıp eklenmiş ve Cumhurbaşkanı’na hakaret sosu eklenmişti. Kadıgil, emniyetteki ifadesinde “Söz konusu ifadeler bana ait değildir. TRT spikerinin titreyerek okuduğu darbe bildirisidir” dedi ve attığı tweet’lerden birinde de “Başında silahla bekleyen askerler olduğu için titriyor olabilir mi kadıncağız? Yarattın takip et de Yarabbim” yazdığını söyledi. Ve Cumhurbaşkanı’na hakaretten değil de “Halkın bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrikten” yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Yani 7 yıl önce attığı ve bugüne dek hakkında herhangi bir soruşturma açılmayan ve basın kanununa göre suç tarihini çoktan aşmış tweet’leri yüzünden. Ne demişti Sera Kadıgil bir hafta önce çektiği ve sosyal medyada 4 milyondan fazla kişi tarafından izlenen ‘hayır’ videosunda: “Bu ülkede siyasi görüş, düşünce ve eleştirileri nedeniyle kimse suçlanmasın.” Onun için HAYIR... Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Auschwitz Birkenau ölüm kampı ALİ ARAYICI Prof. Dr. / Paris 27 Ocak, AuschwitzBirkenau ölüm kampından, yüz binlerce insanın kurtuluşunun 73. yıldönümü. 27 Ocak, milyonlarca Yahudinin, Çingenenin, komünistin, sosyalistin, devrimcinin ve tüm antifaşist güçlerin kitleler halinde kadınerkek, çolukçocuk demeden yükselen alev alev kara duman içinde diri diri yakıldığı bir ortamdan kurtuluşudur. Bu “soykırım” ve insanlık dramı, Hitler faşizmi ve yandaşları tarafından, uygulanarak dünya siyasi tarihinde kara bir “leke” olarak yerini aldı. Hitler faşizminin toplama kampları arasında en büyüğü olan AuschwitzBirkenau’nun Nazilerden kurtarılışının 73. yıldönümü, tarihte ilk kez 24 Ocak 2005 tarihinde ulusal ve uluslararası düzeyde anıldı. BM Genel Kurulu, New York’ta yaptığı özel oturumda, 6 milyonu Yahudi olmak üzere yaklaşık 50 milyon insanın yaşamını kaybettiği Nazi toplama kamplarındaki insanların kurtarılışının 60. yıl yıldönümünü anmak için 24 Ocak 2005 tarihinde toplandı. Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Hitler faşizminin kurbanlarıyla ilgili olarak “Tüm dünya ülkelerini, Yahudi soykırımından ders almaya ve benzer olayların bir daha yaşanmaması için harekete geçmeye” çağırdı. Yakınlarını andılar Her yıl olduğu gibi bu yıl da kamptakilerin 27 Ocak 1945 tarihinde SSCB’nin “Kızıl Ordusu” tarafından kurtarılması, başta BM, UNESCO gibi uluslararası kuruluşlar olmak üzere Almanya, Fransa, Polonya ve dünyanın pek çok ülkesinde çeşitli etkinliklerle anıldı. Özellikle, kampın bulunduğu Polonya’da, Rusya’da, Almanya’da, Fransa’da, İsrail’de ve diğer pek çok ülkede, kamptan sağ olarak kurtarılan esirlerin, yakınlarının ve halktan binlerce kişinin katılımıyla, büyük anma törenleri düzenlendi. Törenlerde söz alan konuşmacılar “soykırım” olayını lanetleyerek böyle bir olayın bir daha yaşanmaması için gerekli önlemlerin şimdiden alınması gerektiğine işaret ettiler. 1.1 milyon kişi AuschwitzBirkenau toplama kampında, 1940 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI 27 Ocak, AuschwitzBirkenau ölüm kampından, yüz binlerce insanın kurtuluşunun 73. yıldönümüydü. Soykırıma uğrayan mağdurlar anıldı. 27 Ocak, 2005’ten beri Uluslararası Soykırımı Anma Günü olarak dünyanın çeşitli ülkelerinde hatırlanıyor. 1945 yılları arasında, 1.1 milyonu Hitler faşizmi tarafından işgal edilen Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden zorla getirilen Yahudi erkek, kadın ve çolukçocuk, 7075 bini Polonyalı, 21 bini Çingene (Sinti ve Rom) ve 15 bini Sovyet vatandaşı savaş esiri ve 1015 bini de farklı ulusların insanları olmak üzere, toplam 1.1 milyondan fazla insan “gaz odaları”nda ve “toplama kamplar”ında yakılarak öldürüldü ve milyonlarcası da sakat bırakıldı. Bu toplama kampının, ilk önceleri yaklaşık 10 bin kişiyi içine alacak bir cezaevi olması planlanmıştı. Ancak, daha sonra insanların kitleler halinde çolukçocuk demeden yakılmasını ve yok edilmesini amaçlayan bir “ölüm fabrikası” haline dönüştürüldü. Bu kamptakilerin, 27 Ocak 1945’te SSCB’nin “Kızıl Ordusu” tarafından kurtarılma [email protected] [email protected] sı sırasında, ölüm kampından yaklaşık 7 bin insan sağ olarak çıkarıldı. “Kızıl Ordu” ile Nazi güçleri arasında süren çarpışma tam üç gün sürdü. Kampın, Nazi güçlerinden kurtarılışı sırasında, 130’dan fazla Sovyet askeri yaşamını yitirdi, binlercesi ise yaralandı ve sakat kaldı. Çingeneler unutuluyor Ne yazık ki, günümüzde bu “soykırım” olayı karşısında, Avrupa ülkeleri “iki yüzlü” tavır, hareket ve politikalarını sürdürüyor. Bu insanlık dramını, sadece Yahudi “soykırım”ı olayı olarak değerlendirmek son derece yanlış. Bu “soykırım”da yok edilenler sadece Yahudiler değildi. Aynı zamanda milyonlarca Çingene, devrimci, sosyalist, komünist ve tüm antifasist güçler de yaşamını yitirdi. ABD ve Avrupa ülkeleri, Yahudilere karşı gösterdikleri duyarlılığın aynısını ve benzerini, bu insanlar içinde göstermeli. Çingenelerin yoğun olarak bulundukları AB (Avrupa Birliği) ülkeleri, Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri, 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan bu insanlık “dramı”nı resmi olarak tanımalı. Bu ülkeler arasında, sadece Almanya bu gerçeği kabul ederek Çingene “soykırım”ını 1991 yılında resmi olarak tanıdı. Maalesef, Almanya’nın dışındaki diğer ülkeler, Çingene “soykırım”ını, henüz resmi olarak tanımadı. Avrupa ülkeleri, kendi ülkelerinde yaşanan bu “soykırım” olayını, resmi olarak tanımakla bir ölçüde de olsa, Çingenelerin geçmişteki yaralarının sarılmasına yardımcı olacaktır. Bugün, gelişmiş emperyalist/kapitalist batı Avrupa ülkeleri ve ABD sürdürdükleri “iki yüzlü” ırkçı, emperyal ve ayrımcı politikalarından tamamen vazgeçmelidir. Yahudi “soykırım” karşısında gösterdikleri aynı duyarlılığı, günümüzde kendi ülkelerinde yaşanmakta olan yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı, ayrımcılık, ırkçılık, ırkçı ve faşist saldırılar sonucunda yaşamlarını yitiren göçmen emekçiler içinde göstermeli. Bunlar, yeterli değildir. Özellikle, İsrail yönetiminin Filistin halkına karşı uyguladığı “soykırıma” ve dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan “soykırım” olaylarına da aynı duyarlılığı göstermeli ve gereken tedbirleri bir an önce almalıdır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle