28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 2 Şubat 2017 10 Onun hayır’ı seninkini döver Biz parti olarak hayır diyeceğiz ama bu hayır CHP’nin hayır’ı olmayacak. Biz kendi hayır’ımızı söyleyeceğiz.. Biz barış masasını deviren, kentlerimizi, kasabalarımızı yakan yıkan; çocuklarımızı bodrumlarda katleden, Kürt halkına topyekün savaş açmış bir zihniyete, diktatörlüğe giden yolu açacak bir referanduma hayır diyoruz. Herkesin hayır’ı kendine... HHH Evet, biz de elbette hayır diyoruz ama HDP ile aynı fotoğrafta yer almayı da düşünmüyoruz. Bu konuda tabanımızın hassasiyetlerini dikkate almak zorundayız. Tabanımız her türlü bölücülüğe karşıdır. Türk milleti deyince Türk’ü de, Kürt’ü de, Ermenisi de onun bir üst kimlik olduğunu bilir. Tek adam yönetimine ve sultanlığa dönüş ve padişahlık özentisine izin vermeyeceğiz. Oyumuz hayır. Cumhuriyetimizin temel değerlerine yönelen saldırıyı püskürteceğiz... HHH Bu anayasa değişikliğinin altında yatan ülkemizin devleti ve milleti ile birliğini bozmak isteyen şeytani planlar olduğunu biliyoruz. Bölücübaşı ile pazarlık edildiğini biliyoruz. Başkanlık sisteminin Türkiye’yi bölmeye, federasyona geçmeye hazırlık olduğunun farkındayız. MHP’yi bu kirli planlara destek yapanlar tarih önünde hesap verecektir. O yüzden hayır. Bizim hayır’ımız işte böyle ve bu yüzden hayır’dır. Başka “hayır”lara benzemez... HHH Bu iktidarın yüzünü Avrasya’ya dönmesini; Şanghay Beşlisi’ne katılmak için cesur adımlar atmasını; AB ve ABD emperyalizmlerine ağızlarının payını veren çıkışlarını destekledik. Ancak yeni anayasa değişikliği tek adam yönetiminin yanı sıra laikliğe aykırı, şeriata kapı aralayan, Türk milli güçlerinin etkisini kıracak hükümler ve yönelimler taşıyor. Referandumda oyumuz bu yüzden hayır olacak. İlkeli tavır da budur. PKK terörüne, milli bütünlüğe karşı çıkan güçlerle mücadeleye her zaman evet. Ama bu anayasa değişikliğine kesinlikle hayır... Bizim hayır’ımızı başka hesaplarla hayır diyenlerle karıştırmamak gerekir... HHH Biz devrimciler referandum denen aldatmacanın emperyalist sistemin iki kliğinin çekişmesinden ibaret olduğunu biliyoruz. Bunlar arasında bir seçme yapmak zorunda değiliz. Ancak referandumda boykot seçeneğini kullanmamızın “evet”çi oylara yarayacağını da biliyoruz. Çünkü emperyalist sistem böyle bir seçim kanunu çıkartarak halkımızı manipüle ediyor. O yüzden bu referandumda hayır diyeceğiz. Aslında bu sisteme, emperyalist kapitalist sisteme hayır dediğimizin bilincinde olarak hayır diyoruz. Bu böyle biline... HHH Nisan ayında, referandum akşamı oy sandıkları açılacak. Sandık kurulundan biri yüksek sesle pusulayı okuyacak; ötekiler kontrol edecek, not tutacak, sayacak... Evet... Hayır. Evet. Evet. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Evet. Hayır. Hayır... O kadar. Sadece “evet mi, hayır mı” sayılacak. O yüzden referandum akşamına kadar “Benim hayır’ım başka, seninki başka” ya da “Benim hayır’ım senin hayır’ını döver” yollu itiş kakıştan ve anlamsız yarıştan vazgeçilmesini öneriyorum. Bu iyi olur. Çünkü Mark Twain’in aktardığı bir fıkra günlerdir dilimin ucunda dönüyor... Nüfus sayımı sırasında sayım memuru sormuş: Eğitim durumunuz? Adam başlamış: İlkokulu Virginia’da okudum. Koleji de orada. Üniversiteyi Harvard’da bitirdim. Ancak doktora için Stanford Üniversitesi’nde ... Sayım memuru elindeki kâğıda “Okuma yazma biliyor” yazmış, yürüyüp gitmiş... Uğur Mumcu’yu andı, işten atıldı Gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 24. yıldönümünde Bursa’da gerçekleştirilen anmada basın özgürlüğü vurgulu bir konuşma gerçekleştiren Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyesi gazeteci Rabia Deniz, Bursa Hakimiyet gazetesi ve AS TV’deki işinden atıldı. Deniz’in işten atılmasına tepki gösteren ÇGD Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada, “Uğur Mumcu’yu, bağımsız gazeteciliği, mesleğimizi savunduğu için, Mumcu’yu katleden odakların bulunmasını istediği için arkadaşımızı “suçlu” bulan, bu nedenle işine son veren anlayış basın tarihine kara leke olarak geçecektir. Sönmez medya yöneticileri, bu kararla Rabia Deniz’in işine son vermenin yanı sıra safını belli ederek, Uğur Mumcu’nun katledilmesinin karanlıkta kalmasını isteyen cephede yerini almıştır. Suikasta bu şekilde ortak olmuştur” açıklamasını yaptı. ÇGD Bursa Şube Başkanı Aykut Güngör de Deniz’e “Uğur Mumcu anmasındaki konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun danışmanı ile tartışmasının” gerekçe olarak gösterildiğini açıkladı. l Haber Merkezi haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ECE KURTULUŞ Sevgili Ahmet, Seninle, adliyede sen tutuklanmadan önce bir grup meslektaşla birlikte kısa selamlaşmamızdan bir önceki görüşmemiz, hapisteki meslektaşlarımıza bir yeni yıl hediyesi niyetine 100’ü aşkın gazeteci olarak o toplu fotoğrafı çektirdiğimiz 28 Aralık akşamı olmuştu. Üzerine onlara selam cümlemizi ve yeni yılda özgür olmaları dileklerimizi iliştirdiğimiz o fotoğrafta sen de vardın. Hapisteki meslektaşlarımız görsün diye 7 gazetede yayımlattığımız o fotoğraf yayımlanmadan, senin tutuklanarak fotoğrafın selam gönderilen tarafına geçmiş olman o karede olan diğerlerimiz için ciddi anlamda sarsıcı oldu. Bu sarsıcı ironi karşısında aklıma, kısa bir süre önce yitirdiğimiz John Berger’in “Bir Fotoğrafı Anlamak” adlı kitabında fotoğrafa dair yaptığı vurgular geldi: “Bir fotoğrafın hakiki içeriği görünmezdir. Zira biçimle değil zamanla ilgili etkileşimle türer”, “Fotoğraf, çekildiği ve bakıldığı an arasında geçen zamanla okunabilir”, “Ha Ahmet Şık’a açık mektup yatta anlam ‘an’lık değil, bağlantı kurulan durumla açıklanabilir.” Evet, bu fotoğraftan birimizin senin henüz yayımlanmadan fotoğrafın çekildiği yerden, bakıldığı yere geçmiş olman da, devletin seninle birlikte bizlere, o karede yer alsın ya da almasın tüm gazetecilere bir ‘yeni yıl hediyesi’dir. Bu ülkede devletin gazetecilere ‘yeni yıl hediyesi’ böyle oluyor. Ve o fotoğrafın Berger’in ifadesiyle ‘hakiki içeriği’nde artık bir de senin ve aslında seninle birlikte o karede yer alan bizlerin yaşadığı bu hal var. Artık maalesef deneyimli bir mahpussun. Henüz fotoğrafın o tarafına geçmemiş biri olarak benim sana hapishanedeki zamanın nasıl anlamlı olarak dönüştürüle bileceğine dair laflar etmem pek de yakışık almaz(!) Ama senin ilk hapishane sürecinde, oradan sağlam bir kitapla birlikte çıkmış olduğunu bilen bir arkadaşın olarak kafanda yine neler döndüğünü tahmin etmem zor değil. Sen en zor zamanlarda bile üretmeyi, sıkıntılı dönemlere de dalgacı yaklaşarak hayatı anlamlı kılabilmeyi başarabilenlerdensin. Bu bizim gibi bir ülkede az bir marifet değil. Ahmet, senden sonra Tunca Öğreten, Mahir Kanaat ve Ömer Çelik’in de tutuklandığını duymuşsundur. İktidar referanduma, halkın haber alma hakkının gereğini yapan gazetecileri öğüterek gitmeye kararlı görünüyor. Tüm bunlara rağmen, cezaevindeki gazetecilerin serbest bırakılması için göste rilen dayanışma da küçümsenemeyecek değerde. Uluslararası PEN 23 kişilik güçlü bir heyetle Türkiye’ye geldi. Hükümet temsilcileri, Cumhurbaşkanlığı danışmanları, siyasi partiler ve yüksek yargı mensuplarıyla sizlerin durumlarına dair görüşmeler yaptı, baskı altındaki gazetelere destek ziyaretlerinde bulundu. Dün PEN heyeti ile bir gazeteci grubu olarak bir aradaydık. Heyet üyeleri orada, Silivri Cezaevi önünde karşılaştıkları engelleri anlattılar. Ben bu mektup vesilesiyle onların selamını sana iletmiş olayım. Hâlâ birlikte kalıyorsanız, heyet üyelerinin ve benim selamlarımı İnan Kızılkaya’ya da iletirsen sevinirim. Bu arada Ege Dündar’ın başlattığı bir proje olan ve aynı zamanda editörlüğünü yaptığı Uluslararası PEN’in, Türkiye’deki gazetecilerle dayanışma amacını taşıyan gazetesi ‘Derman’ın ilk sayısı çıktı. Derman’da yayımlanan kısa mesajında “Hiç kimse enseyi karartmasın” demişsin. Öyle yapıyoruz. Özlemle kucaklıyorum... Yine utanç rekoru Türkiye, 2016’da özgürlükler konusunda en çok gerileyen ülke oldu Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Freedom House (Özgürlük Evi), 2016 yılında özgürlükler konusunda en çok gerileyen ülkenin Türkiye olduğunu açıkladı. Kuruluşun hazırladığı rapora göre “kısmen özgür” ülkeler arasında yer alan Türkiye, son 10 yılda özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke konumunda. Raporu değerlendiren Freedom House Türkiye Bölümü analisti Elen Aghekyan, “Türkiye’de tüm devlet kurumları işlevsiz. Yargı da aynı şekilde... Basın özgürlüğü hiç görmediğimiz kadar dip seviyede ve böyle devam ederse daha da dibe gidebilir” diye konuştu. Freedom House, 2017 Dünyada Özgürlükler raporunu açıkladı. “Popülistler ve Otokratlar: Küresel Demokrasiye Çifte Tehdit” başlıklı raporda Türkiye ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulunuldu. 195 ülke ve 14 bölgeyi gözlem altına alan Freedom House’un raporunda, 87 ülke “özgür”, 59 ülke “kısmen özgür”, 49 ülke ise “özgür değil” kategorisinde yer aldı. Türkiye, 100 üzerinden yapılan puanlamada 38 puan ile “kısmen özgür” ülkeler arasında sayıldı. Örgütün değerlendirmesine göre, Türkiye 2016’da özgürlüklerin en çok gerilediği ülkeler arasında ilk sırada yer aldı. Değerlendirmede 15 puan birden kaybeden Türkiye, son 10 yılda özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke konumunda. Son 10 yılda en çok gerileyen ülke ise Orta Afrika Cumhuriyeti. Seçim demokrasisi yok Türkiye, 7 puan üzerinden hesaplanan siyasi haklar ve sivil özgürlükler reytinginde sınıfta kaldı. Raporda, Nijer ve Zambiya’dan sonra Türkiye’de de artık ‘seçim demokrasisi’ olmadığı savunuldu. Sert bir otoriterizm Raporun Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeler bölümünde, “ülkenin darbe girişiminin güvenlik ve siyasi etkilerinden dolayı gerileyen bir ivme içinde olduğu” belirtilerek “temmuzda başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi karşısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sert bir otoriterizme sarıldığı’ kaydedildi. Darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’in 40 binden fazla sivilin tutuklanması, gazetecilerin hapsedilmesi, yüzlerce medya ve sivil toplum kuruluşunun kapatılması ve muhalefet parti liderleri ve milletvekillerinin tutuklanmasıyla sonuçlandığına dikkat çekilen raporda Türkiye, “otoriterci eğilimlere sahip, siyasi tasfiyelerin arttığı, gazeteciliğin kontrol edildiği ve ekonominin siyasi nedenlerden ötürü enkaza döndüğü bir ülke” olarak tasvir edildi. Yürütme erkinin Başbakan’da olması gerekirken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümette etkin olduğuna dikkat çekilen raporda, 2002’den beri iktidarda olan AKP’nin özellikle son beş yılda siyasi haklar ve sivil özgürlüklere saygısını kaybettiğini belirtti. Basın özgürlüğü dipte Raporu Amerika’nın Sesi’ne değerlendiren Freedom House Türkiye Bölümü analistlerinden Elen Aghekyan, “Türkiye’de uzun yıllardır siyasi haklardan sivil özgürlüklere her konuda sürekli bir toprak kayması görüyoruz ve temmuzdaki darbe girişimi de mümkün olamayacağını düşündüğümüz alanlarda daha yaygın ve istilacı bir baskı için kullanıldı” dedi. Türkiye’de seçilmiş temsilcilerin, Cumhurbaşkanı’nın etkisi olmadan özgür karar alamadığını söyleyen Aghekyan, “Tüm niyet ve amaç demokratik sürecin işleyişini askıya almak. Tüm devlet kurumları işlevsiz, yargı da aynı şekilde, basın özgürlüğü hiç görmediğimiz kadar dip seviyede ve böyle devam ederse daha da dibe gidebilir” diye konuştu. l Haber Merkezi Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki törende yaptığı konuşmada katılanlara teşekkür etti. Abdi İpekçi’ler çoğalırsa... 38yıl önce suikast sonucu yaşamını yitiren Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, mezarı başında anıldı. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda gerçekleştirilen anma törenine Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz sahibi Orhan Erinç, Oktay Ekşi, Doğan Heper, CHP Milletvekili Barış Yarkadaş ve Milliyet Gazetesi Haber Müdürü Pınar Aktaş katıldı. Törende İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, katılanlara teşekkür ederek şunları söyledi: “En kararlı, en tutkulu, en taraftar, en muhalif yanlarımızı sadece yaşatabilmek için kullanalım diyebileceğimiz zamanlar olacak mı? Hiç bilmiyorum. Yoksa birbirimizi ya yandaş ya da hain diye işaretlemeye mahkum ederek mi yaşayacağız. 38 yıl sonra bugün hâlâ bağımsız yargı, toplumsal barış, gerçek demokrasi, sağlam devlet adına Abdi İpekçi’nin can hakkı hakikatinin resmi bir ifadesi, resmi bir kaydı gerekiyor, hepimiz için gerekiyor. Tanıdığım, bildiğim Abdi İpekçi’nin ise bu kadar fazla çarpıtma ve yanlış, yalan, iftira, bütün bunlardan sonra talan edilmiş hayat hakikatinin bir an önce iade edilmesi gerekiyor.” Gazeteci yazar Doğan Heper de “Kendisinin manevi huzurunda hürmetle eğiliyorum ve ‘görevim bitmedi’ diyorum. Onun ilkeleri ve onun gazetecilikteki prensiplerini bugün de uygulamak için can veriyorum. Hatta veren arkadaşlarım sayesinde de bu meslek ilerliyor, yaşıyor, bundan sonra da yaşayacaktır eğer Abdi İpekçi gibi gazeteciler çoğalırsa” ifadelerini kullandı. Gazeteci yazar Oktay Ekşi ise, “38 yıl sonra Abdi İpekçi’nin dostlarının, onu uzaktan bilenlerin buraya gelmeleri, onun mesleğimize ne kadar derin bir damga vurduğunu ortaya koyan bir kriterdir” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet 121 gazeteciyi görmedi Bakan Bekir Bozdağ’a göre cezaevlerinde 30 gazeteci var Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın tutuklu gazeteciler ve çıplak aramaya ilişkin verdiği soru önergesini yanıtladı. Bozdağ, cezaevindeki gazeteci sayısını 30 olarak yanıtlarken, Nisan 2016’da da bu sayıyı 2 olarak açıklamıştı. Oysa Bağımsız Gazetecilik Platformu’nun tuttuğu çeteleye göre cezaevlerinde gazeteci sayısı 151. CHP Milletvekili, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde cezaevlerindeki gazeteci sayısını ve Özgür Gündem gazetesinin uzun süredir tutuklu bulunan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya’ya yönelik çıplak arama iddiasının sormuştu. Bakan Bozdağ, soru önergesine verdiği yanıtta, “Kaydedilen veriler hükümlü ve tutukluların beyanları esas alınarak oluşturulduğundan, mesleği olmadığı halde gazeteci olduğunu söyleyen veya mesleği gazeteci olduğu halde başka bir meslek beyanında bulunan kişilerin olabileceği; ceza infaz kurumlarında bulunan ve mesleğini gazeteci olarak bildirenlerin sayısını esas alarak değerlendirme yapmanın eksik ve yanlış olacağı; işlenen veya işlendiği iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti kapsamında olup olmadığının önemli olduğu değerlendirilmektedir. Bakanlığımız kayıtlarının incelenmesinden, ceza infaz kurumlarında 22 Kasım 2016 tarihi itibarıyla 30 basın mensubunun tutuklu bulunduğu anlaşılmıştır” dedi. Bozdağ, gazeteci İnan Kızılkaya’ya cezaevinde çıplak arama yapılmadığını da iddia etti. ‘Neye dayanarak 30?’ Bozdağ’ın cevabı üzerine açıklama yapan Yarkadaş, Bozdağ’ın hem soru önergesinde belirttiği rakamın hem de Nisan 2016’da belirtilen sayının yanlış olduğunu vurgulayarak, “Bozdağ, neye dayanarak ‘30 gazeteci tutuklu’ diyor anlayamadım. Sayın Bozdağ, iddianameleri aylardır hazırlanmayan ve neyle suçlandıklarını bilmeyen başta Cumhuriyet Gazetesi yazarları Akın Atalay, Musa Kart, Kadri Gürsel, Güray Öz, Murat Sabuncu, Turhan Günay, Hakan Kara, Önder Çelik, Bülent Utku, Kemal Güngör ve Ahmet Şık’ı gazeteci saymıyor anlaşılan. İsmini saydığım arkadaşlarım, sokak kavgasında mı tutuklandılar? Yoksa banka soyarken mi yakalandılar? Hazırlayın iddianamelerini, çıkarın yargının önüne; herkes görsün arkadaşlarımız gazeteci mi değil mi” diye tepki gösterdi. l İSTANBUL/Cumhuriyet DİHA muhabirine 20 yıl hapis istemi Elazığ adliyesinde haber takip ederken gözaltına alınan ve geçen 7 Aralık’ta tutuklanan KHK ile kapatılan DİHA’nın Elazığ muhabiri Mehmet Güleş hakkında “Örgüt üyesi olmak” ve “Zincirleme şekilde basın ve yayın yoluyla örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 20 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianame Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Dihaber’de yer alan habere göre Güleş’in yaptığı haberler, haber kaynakları ile yaptığı görüşmeler, televizyon kanalları ile yapılan canlı bağlantılar iddianamede delil olarak gösterildi. İddianamede, Güleş’in Bingöl, Elazığ ve Diyarbakır gibi merkezlerde yaptığı haberler için ise “Örgütün mensuplarına ve müzahir kitlesine örgütlenme modeli olarak deklere edildiği” ifadesi yer aldı. Güleş’in Elazığ’da Roboski katliamının yıldönümünde sivil toplum örgütlerince gerçekleştirilen etkinliği takip edip haberleştirmesi ve PKK’lilerce alıkonulan Astsubay Semih Özbey’in babası Malatya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Özbey ile yaptığı röportaj suç unsuru sayıldı. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle