30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 10 Şubat 2017 14 Bir ‘Guguk Devleti(!)’nde... Yaklaşık “70 yıllık” bir “Cumhuriyet” okuru olarak, gazetemizin yazarları, çizeri, yöneticileri, avukatları olan; “Akın Atalay’ın, Murat Sabuncu’nun, Kadri Gürsel’in, Güray Öz’ün, Hakan Kara’nın, Turhan Günay’ın, Musa Kart’ın, Önder Çelik’in, Bülent Utku’nun, M. Kemal Güngör’ün”, tutuklu günlerinin “100.”sünde olumlu bir karar çıkar diye bekledim durdum... Oysa bir “hukuk devleti”ne değil, “tek adam rejimi”ne kısaca bir “diktatör”ün buyruklarıyla yönetilecek bir “rejim”e, “diktatörlüğe” doğru koşturulmakta olduğumuzu unutmamalıydım. Evet doğru, unutmamalıydım, böyle bir yönetimde “yargıdan”da “hukuksal” bir değerlendirme ortaya konulamayacağını... Ne var ki değerli dostlar, tam da bu ortamda, gerçekten unutulmaması gereken, “yaşamsal” diyebileceğimiz bir “ilke”, bir “tutum” var: “Umut”. Bu sözün türlü türlü tanımı, açıklaması vardır kuşkusuz; bunlar arasında, “Hıfzı Veldet Hoca”nın, yıllar yılı çalışma masasının camı altında duran bir değerlendirmeyi izninizle bir kez daha paylaşalım; bu değerlendirme “Birinci Dünya Savaşı”nda görevli Fransız Generali F. Foch’a (18511930) ait; Alman Ordusu’nun ünlü “Sonbahar Saldırısı”yla, iyice gerileyen, şaşkınlaşan “İtilaf Devletleri” birliklerinin durumu karşısında şöyle seslenir: “Eğer param, varlığım ‘yok’ olmuşsa ‘epey şeyimi’, eğer ‘sağlığım’ elden gitmişse ‘çok şeyimi’, ama ‘umudumu’ yitirmişsem ‘her şeyimi’ kaybetmişimdir!” diyerek görüşünü açıklar. “İtilaf Devletleri”, son bir çözüm olarak, birliklerinin komutasını ona verirler; kısa bir aradan sonra karşı bir saldırıya geçip Almanları püskürtürler. “General Foch”un bu değerlendirmesini, yazarlarımızın, çizerimizin, yöneticilerimizin, tutuklulukları “100” günü doldurduğu halde, iddianamenin hâlâ yazılmamış olması karşısında duyduğum kızgınlığı, üzüntüyü bir türlü üstümden atamadığım sırada anımsadım. O gün “Cumhuriyet”i yeniden elime alıp, “Akın Atalay”ın Silivri’den bize gönderdiği, “Güzel günler göreceğiz dostlar, güneşli günler...” başlıklı mektubunu okuyunca “umud”un anlamını, değerini bir kez daha anladım. Çünkü, ne ile suçlandıklarını tam bilmeden, üstelik “OHAL” koşullarında, olağan döneme göre, “daha çok yoksunluk, sıkıntı ve mağduriyet” yaşanmasına, üstelik, “...kendisi FETÖ üyeliğinden ağır suçlamalarla yargılanan bir savcının adaletine değil ataletine karşı, metanetimizi ve sabrımızı korumaya çalışıyoruz...” diyerek belirttiği ağır olumsuzluklara karşın da şunu söylüyor: “Ama biliyoruz ve inanıyoruz ki, bu böyle devam etmeyecek” ve ardından da “güzel günler göreceğiz...” ile noktalamak, dayancın, “haklı” oluşun yalın bir anlatımıdır, kuşkusuz “umud”un da... Ayrıca “Cumhuriyet”in Genel Yönetmeni “Murat Sabuncu” da, “100. tutukluluk gününde”, Silivri’den sesleniyor, “Cumhuriyet” okurlarına daha doğrusu “bu ülkede yaşayan herkes”e, “M. Luther King”ten yaptığı şu alıntıyla: “Herhangi bir yerdeki adaletsizlik her yerde adalete yönelik bir tehdittir!.. Bir kişiyi doğrudan etkileyen şey, herkesi dolaylı olarak etkiler...” diyerek... “Murat Sabuncu”nun bu çok anlamlı anımsatmasını okuduğumda, Silivri’deki “Kumpas Davaları”na uzandım; duruşmalarda mahkeme salonunun kapıları açılıp kapandıkça, binadan az ötedeki alanda toplanan on binlerce destekçinin haykırdığı sloganları duyardık; bunlardan en çok seslendirilen, “Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!” olurdu. Bugün her ne denli sesler kısılmak istense debu sloganı sürdürmeliyiz diye düşünüyorum; bilmem ki ne dersiniz değerli dostlar? 10 ŞUBAT 2017 SAYI: 33364 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.17 06.01 06.23 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 07.57 13.28 16.18 18.43 07.39 13.13 16.05 18.29 07.59 13.36 16.30 18.55 Yatsı 20.10 19.55 20.19 yorum/haber TASARIM: müge kaygusuz Düşünen, ülke üzerine kafa yoran, güzel bir geleceğe ilişkin projeler üreten insanlar beşer onar içeri atılıyor. Binlerce öğretmen, aydın, sanatçı meslekten ihraç ediliyor. Suçları yalnızca düşündüklerini kamuoyuyla paylaşmak olan gazeteciler demir parmaklıklar ardında çile çekiyor. En son 330 bilim insanının çalıştıkları üniversitelerle ilişkileri kesildi. İktidar, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe kalkışmasını fırsata çevirmiş, önümüzdeki nisan ayında yapılması planlanan anayasa referandumu öncesi elindeki OHAL ve KHK olanaklarını hoyratça kullanarak ülkeyi dikensiz gül bahçesine dönüştürüyor. Parlamento dışı muhalefet tepelerinde sallanan Demokles’in kılıcı ile acımasızca susturuluyor. Cumhuriyet’ten on arkadaşımız 98 gündür, bir arkadaşımız da 42 gündür tutuklu. Kimse neden tutuklandıklarını bilmiyor; haklarında hazırlanmış bir iddianame, açılmış bir dava yok! İki gün önce Yüksek Seçim Kurulu’nun, referandum öncesi televizyon ve radyolara yönelik eşitsiz propaganda yayınlarına yönelik cezalandırma olanakları elinden alındı. Sırf iktidar borazanları dile Dikensiz gül bahçesi dikleri kadar ötebilsinler diye! HHH Referandum sonuçlarından bağımsız olarak Türkiye otokratik bir rejime doğru sürükleniyor. Otokratik rejimlerde muktedir, bütün siyasal yetkileri tek başına elinde bulundurur. Bu rejimlerin temel/ortak özelliği iktidarın/muktedirin halk adına karar vermesi, algı operasyonları eşliğinde kendince “iyi, doğru ve güzel olanları” halka dayatması, sürekli olarak halka sorunlarını çözeceğini vaat etmesidir. Bu muktedirlerin “en mükemmel” örneği 19321968 yılları arasında Bakanlar Konseyi Başkanı olarak Portekiz’i yönetmiş olan António de Oliveira Salazar’dır. Salazar’ın iktidarı elinde bulundurduğu uzun yıllar içinde ülkede zorunlu altyapı yatırımları gerçekleştirilmiş, toplum inşa edilen yollar, köprüler, tüneller ile oyalanmış, Portekiz, kıtanın en yoksul ülkesi olarak kalmıştır. Muhalefete kâğıt üzerinde de olsa hayat hakkı tanınmamış, nüfusun yarısı öbür yarısına gizli polis örgütü PIDE adına muhbirlik yapmıştır. HHH Demokratik rejimlerin temel özelliği ise halkın kendisi için iyi, doğru ve güzel olanlara karar vermesi, sorunlarının çözümlerini kendisinin üretmesi, iktidarların da bu çözümlerin hayata geçirilmesi yolunda var olan engelleri ortadan kaldırmasıdır. Parlamentarizm, çoğulculuk, kuvvetler ayrılığı, özgürlükçülük, demokrasinin temelleridir. Referanduma doğru, oylanacak 18 maddenin satırları arasına sıkışıp kalmayalım, “evet” sonucunun çıkması durumunda ülkemizin ne tür badirelerle karşılaşabileceği olasılığını akıldan çıkarmayalım derim. Şanghay Beşlisi’nden önce biz vardık Hepimiz Cumhuriyet gazetesine 80’li yıllarda girmiştik. Yaklaşık 35 yıldır ni nasıl kırdığımızı düşünüyorum. Ve bir gün, en kısa zamanda seni aynı yerde süren dostluğumuz gazetede başlamış nasıl karşılayacağımızı, kadehlerimizin bu tı. Ailece yaz tatilleri, Bandırma, Anka kez yeni yaşına değil de yeni yaşamına, ra, Adana ve İzmir buluşmaları… Cemal ‘özgürlüğe’ kalkacağını hayal ediyorum. böyle başladı mektuba ve devam etti. Bu kez yanımızda eşlerimiz, çocuklarımız Önce Ozan’ın üniversite heyecanını ya da olacak ama. Tıpkı o yaz tatillerindeki şadık birlikte. Sonra Oya, Sinan, Pınar, gibi, sohbetimizi, kahkahalarımızı mavi Arif, Oğuz, Zişan Ezgi, Cem ve Zişan’ın liklere süreceğiz güzel dostum. Buna ina pabucunu dama atan Ali’in büyümelerini, nıyorum, o günü sabırsızlıkla bekliyorum. bazılarının evlenmesini, çocukluk Dostlukla sımsıkı kucaklıyoruz seni. tan ‘babalı Karakaya araya girdi ve saf saf sor ğa’ geçişleri du! Mektup yaz diyorlar… Niye yazılır ki? ni, meslekle Gidip görmek, konuşmak varken. Fikret rinde başarılı dedi ki, göremezsin. Yahu neden? Ce olmalarını ke vap; soyadın tutmadığı için. Yahu gar yif ve mutlu daş olmak için, illaki soy isim mi tutma lukla izledik. sı lazım dedi Mehmet… Evet kanun hük Yani diyeceğimiz o ki sev Mehmet  Açıktan, Cemal Soyoğul, Fikret İlkiz, Mehmet Karakaya ve Önder Çelik. münde kararname ve devlet büyükleri öyle diyor dedi Fikret… Peki, yaza gili arkadaşım, ‘Şanghay Beşlisi’nden önce biz vardık! Yazıişleri’nin gıptayla (bazen de kuşkuyla) izlediği yazlık buluşmalarımızda elbet ‘Cumhuriyet’i de kaynatırdık. Olmayanların kulaklarını çınlatırdık bol kahkahalar eşliğinde. Ama asıl kaynattığımız dostluklardı. mız da... Cumhuriyet bir sevdaydı ve bizler o sevdanın kahramanları. Tıpkı bugün olduğu gibi. Zaman zaman eleştirsek de, kızsak da o bizim Cumhuriyetimiz, o çatı altındaki her bir çalışan bizim arkadaşımız, meslektaşımızdı. Bazıları da senin gibi, Fikret gibi, Mehmet’ler gibi can dostumuz… En son sevgili eşin Semra buluşturdu can dostları yım o zaman diyen Karakaya, bu mektup şöyle yazılmalıydı dedi ve yazdı: “Gardaşım Önder, mektubuma başlamadan evvel herkese selam eder, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Gardaşım, nasılsın? İyi misin? İyi olmanı cenabı Allah’tan dilerim. Sen de bizi soracak olursan hamd olsun iyiyiz diye başlardı bizim zamanımızda gurbette Büyük ailemiz, hepimizin buluştuğu yer, yürekten İstanbul’da. Doğum günü sürpriziydik. Ben İzmir’den, ki dostlarla hasbıhal. Cemal ne güzel anlatmış 35 yı bağlı olduğu Cumhuriyet sevgimizdi, bizi biz ya Karakaya Adana’dan, Fikret İstanbul’dan geldi, bir lı, Ankara Gölbaşı’nı, Adana buluşmalarını… Seferihi pan, ailelerimizden sonra en fazla aidiyet duydu Açıktan yetişemedi, bulunamadı aramızda. Neyse ki sar otel mutfağından patates çaldığımızı atlamış yalnız. ğumuz, güvenli çatımızdı. sağlam bir mazeret kâğıdı (!) gönderdi de dilimizden Adana’ya gelen Cumhuriyet çalışanları içerisinde sa O çatı kimilerimizin başına çökse de kendimizi bir kurtuldu. Ama o gün okulu kırmış çocuklar gibi çağla bah uçağını kaçırmayan tek adam olduğunu da bilmi gün o ailenin dışında buluversek de aslında şimdi dü yan neşemizden mahrum kaldı, o da onun cezasıydı! yordu demek  ki… Mektubuma son verirken tekrar se şünüyorum da biz hep saçak altında, o kocaman ça Bütün sıkı dostluklar gibi, kaldığımız yerden başla lam eder büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden tının içinde olmasak da, hep yanı başındaydık. “Ül yıverdiğimiz sohbetin, kahkahanın, Semra’nın özene öperim. O güzel insanlar, o güzel atlara binerek geri kede neler oluyor” kadar hep “Cumhuriyet’te neler bezene hazırladığı yemeklerin, mezelerin tadı hâlâ da gelecekler. Sevgiyle, dostlukla, özlemle kucaklıyorum. oluyor”la da meşguldük. Orada kalan arkadaşlarımız mağımda. Ne zaman seni o duvarlar arasında düşün Neyse şimdilik bu kadar çık dışarı konuşuruz…” Nere la gönül bağlarımızı hiç koparmadık; dostluklarımızı, sem, yüreğim sıkışsa; aklıma hemen, evindeki o do de kalmıştık diye başlayarak. anılarımızı, gençliğimizin geçtiği, içinde olmaktan her ğum günü buluşmasını getiriyorum. Bizi gördüğünde ‘Şanghay Beşlisi’  şöyle bitirdi mektubu… Koğuş zaman gurur duyduğumuz o büyük aileyi hiç ama hiç şaşkınlıktan kahkahalara geçişini, nasıl mutlu olduğu arkadaşların Sevgili Hakan’a, Güray Öz’e  ve Cumhu unutmadık. Sevinçlerimiz de oraya aitti, kırgınlıkları nu/olduğumuzu, daldan dala atlayarak sohbetin beli riyet tutuklusu tüm arkadaşlara mahsus selamlar… Bir yıl içinde 118 çocuk öldü İHD’nin 2016 raporu Doğu ve Güneydoğu’daki ihlalleri gözler önüne serdi MAHMUT ORAL İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi tarafından hazırlanan “2016 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Çocuk Haklarına Yönelik İhlaller Raporu”na göre; 41’i bombalı saldırılarda, 22’si çatışmalı ortamda, 10’u aile içi şiddet soncu, 5’i polisin silah kullanma yetkisinin ihlali, 40’ı sınır hattında vurularak veya kuşkulu şekilde 118 çocuk öldü, 70 çocuk da yaralandı. İHD Şube Çocuk Komisyonu üye si avukat Ercan Yılmaz, 30 yılı aşkın süredir süren çatışmalı ortamdan en çok çocukların etkilendiğini belirterek, “Çocuklar bu süreçte anne babalarını ve diğer yakınlarını kaybettiler, ölümlere tanık oldular, çatışmaları gördüler” dedi. Avukat Yılmaz, silah kullanma yetkisinin ihlali ve dur ihtarı nedeniyle 2016’da bölgede 5 çocuğun ya şamını yitirdiğini, 6 çocuğun yaralandığını açıkladı. Avukat Yılmaz, “Türkiye’de yüzlerce cana mal olan bombalı saldırılarda, bölgede de 41 çocuk yaşamını yitirmiş, 3 çocuk ise yaralanmıştır” dedi. Toplumsal gösteri veya ev baskınları sonucu 150 çocuğun gözaltına alındığını, 40 çocuğun tutuklandığını belirten Yılmaz, “Aile içi şiddet sonucu, 10 çocuk yaşamını yitirmiştir” diye konuştu. l DİYARBAKIR/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Zırhlı aracın çarptığı çocuk yaşamını yitirdi Mardin’inç Dargeçit İlçesi Bahçebaşı Mahallesi’ndeki Emniyet Amirliği’ne yakınında bulunan Sakarya İlkokulu 1. sınıf öğrencisi 7 yaşındaki Berfin Dilek, okuldan evine gittiği esnada manevra yapan polis zırhlı aracının altında kaldı. Sevk edilen ambulans ile Dargeçit Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Dilek, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. l DHA Hüda Kaya’ya 25 yıl hapis istemi Afyonkarahisar’da 28 Ocak günü gözaltına alındıktan sonra getirildiği Diyarbakır’da adli kontrol kararı ile serbest bırakılan HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın hakkındaki soruşturma tamamlandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede Hüda Kaya hakkında, “silahlı terör örgütü üyesi olmak”, “suç işlemeye alenen tahrik etmek”, “halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından 25 yıl hapis cezası istendi. l DİYARBAKIR/Cumhuriyet ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Yiğitalp’in davası başladı HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp hakkında “örgüte üye olmak”, “örgüt propagandası yapmak”, “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmamak”, “halkı kanunlara uymamaya tahrik” ve “görevi yaptırmamak için direnmek” iddialarından 11 yıldan 28 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davaya Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Yiğitalp Meclis’teki yasama faaliyetleri nedeniyle duruşmaya katılamayacağını belirterek mazeret bildirince dava mayıs ayına ertelendi. l DİYARBAKIR/Cumhuriyet 20 23 27 SONUÇLARI 29 40 48 6 BİLEN: 1 milyon 413 bin 721 TL (Devretti) 5 BİLEN: 9 bin 358’er TL 4 BİLEN: 192.50’şer TL 3 BİLEN: 15.70’şer TL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle