30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 10 Şubat 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK O şimdi işsiz profesör haber 11 HAS Parti’yi birlikte kurduğu arkadaşları bugün devletin en üst kademelerinde yer alırken AKP’yle birleşmeye karşı çıkan Prof. Cihangir İslam son KHK ile işsiz kaldı Son KHK ile üniversiteden atılan çoğunluğu sol kimlikli, tamamı alanlarında saygın 330 akademis yen arasında siyasal tercihi farklı bir isim de dikkati çekiyor: Prof. Cihangir İslam. Kafkas Üniversitesi Öğretim Görevlisi Profesör Cihangir İslam’ın, 5 yıl önce Has Parti’yi birlikte yönetirken AKP’ye katılan arkadaşlarının kartvizitlerinde bugün ba kan, milletvekili, bü rokrat yazıyor. İslam ise bunların tümünü elinin tersiyle geri çe virdiği için bugün iş siz bir profesör. Prof. İslam, 5 yıl önce Has Parti’nin EGrüdlem kurucu ve yöneticileri arasındaydı. Necmettin Erbakan’la anlaş mazlık sonucu SP’den ayrılan Numan Kurtulmuş ve arkadaşlarının kurdu ğu partinin yeni bir umut olacağını dü şünüyordu. Has Parti, AKP’nin de için den geldiği Milli Görüş geleneğinin da ha özgürlükçü bir çizgisi olma iddiasın daydı. Kuruluş değerlerinden uzaklaş makla suçladıkları AKP’yi meşhur “Ka runlaşmayacağız, firavunlaşmayacağız, Cihangir İslam ‘BİLDİĞİMİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİM’ Telefonla ulaştığımız İslam, ifadenin susturulamayacağını, tüm düşüncelerin ifade edilmesi ve dinlenmesi ilkesini sürekli savunduğunu söyledi. Ülkenin tüm müslümanlarına, “Koşulsuz itaat sadece Allah’adır. Onun yerine bir şey koyamazsınız” çağrısı yaptığını anlatan İslam, “Ben bugün değil 90’lı yıllarda da üniversiteden atıldım. Niye atıldım. Sistematik işkenceye karşı çıktım. Kürt sorununda özgürlük çizgisini savundum ve başörtüsünü savundum. Ama ilginçtir o zaman yargı kararlarıyla göreve döndüm. Şimdi bu mümkün görünmüyor. Emeğimizle biriktirdiklerimizi elimizden almaya çalışıyorlar. Ama doğru bildiğimizi savunmaya devam edeceğiz” dedi. İslam, KHK ile atılması üzerine Twitter hesabından, “Söz veriyorum, diz çökmeyeceğim. İnandığım gibi yaşayacak ve hayata aynı tempoyla devam edeceğim. Allah’a verilmiş sözüm var” mesajını paylaştı. belamlaşmayacağız” söylemiyle köşeye sıkıştırıyorlardı. Tam bu sırada sürpriz bir gelişme oldu. Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş “AKP’ye katılma” kararı aldıklarını açıkladı. Bu karardan hiçbir yöneticinin haberi yoktu. Üstelik AKP’ye partilerini kapatarak katılacaklardı. İşte Kurtulmuş’un bu kararına karşı yaptığı tercih, Prof. İslam’ın hayatını değiştirdi ve son KHK ile atılmasına neden olan süreci başlattı. Prof. İslam, bir grup parti yöneticisi arkadaşı ile birlikte AKP’ye katılma kararına itiraz edenler arasında yer aldı. KHK ile üniversiteden atılmasına ne den olan akademisyenlere destek verdiği imzasında olduğu gibi Kurtulmuş’a yönelik yazılan bir itiraz mektubuna imza attı. Mektubunda, “partiyi toplum ve siyasete dair önemli tezler söylemek için kurduklarını” belirtti ve “Kurtulmuş’la bazı arkadaşlarının bu söylenenleri unutarak AKP’ye katılacaklarını, buna çok şaşırdıklarını” ifade etti. Sonra parti kapatıldı. Tüm yöneticiler kendi yollarına gitti. AKP’ye gidenler Partilerini kapatarak AKP’ye gidenler bugün iktidardalar. Numan Kurtulmuş başbakan yardımcısı. Abdülhamit Gül AKP’nin Gaziantep Milletvekili, Ge nel Sekreteri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın büyük güvenini kazanan bir isim olarak MHP yönetimiyle birlikte nisan ayında oylayacağımız başkanlık anayasasını hazırladı. Ahmet Demircan AKP’nin Samsun Milletvekili. Onlarca isim de belediye başkanı ve bürokrat oldu. Bu nedenle Cihangir İslam için KHK ile ihraç edilmesi üzerine, “İsteseydi şimdi bakan ya da Varlık Fonu benzeri bir kuruluşun yönetiminde olabilirdi. Ama o bunu değil işizliği tercih etti” deniliyor. 2012’de İslam’la birlikte itiraz edenler arasında bulunan Mehmet Bekaroğlu da daha sonra CHP’ye katıldı ve halen siyaseti burada İstanbul Milletvekili olarak sürdürüyor. Darbelerde bileAKADKEIYMIMİSIYEN böyle tasfiye olmadı Cumhuriyet döneminde üniversitelerde akademisyenlere yönelik tasfiyelerin toplamı 15 Temmuz’dan bu yana yapılan tasfiyelerin yüzde beşi bile değil 15Temmuz darbe girişimi sonrasında KHK’lerle üniversitelerden uzaklaştırılan öğre tim üyesi sayısı tüm darbe dönemlerin deki tasfiye edilen hoca sayısının 20 ka tını aşıyor. 15 Temmuz sonrası tasfiye edilen akademisyen sayısı beş bine yak laşırken tüm darbe dönemlerinde tas fiye edilen öğretim üyesi sayısı 250’yi bulmuyor. Türkiye Cumhu MİLKİYNAUSRE riyeti tarihinde ilk tasfiye reform hareketlerine uyum sağ layamayacakları ge rekçesiyle 1933 yılında gerçekleştiril di. Ancak tasfiye edilen öğretim üyesi sayısı bilinmiyor. İkinci tasfiye ise An kara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde gerçekleştirildi. Boran, Berkes ve Boratav Türkiye Cumhuriyeti tarihinde öğretim üyelerine yönelik ilk tasfiye hareketi Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde yaşandı. 1948 yılında Fakülte’de öğretim üyeliği yapan Behice Boran, Pertev Naili Boratav ve Niyazi Berkes üniversiteden atıldılar. DTFC içinde başlarını Adnan Cemgil, Niyazi Berkes, Mediha Berkes, Muzaffer Şerif Başoğlu ve Behice Boran’ın, “Yurt ve Dünya”, “Adımlar”, “24 Saat” ve Zekeriya Sertel’in çıkardığı “Görüşler” dergilerinde yazdığı yazılar sol çevrelerin büyük yankı uyandırırken, okuldaki ırkçıTurancı çevrelerin tepkisini çekiyordu. Fakültedeki hocalar arasında da baş gösteren kamplaşma aslında Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ile bakanlık üst düzey bürokratı Şemsettin Sirer arasındaki mücadelenin fakülteye yansımasıydı. Fakülte bünyesindeki Felsefe Enstitüsü’nün başında bulunan Fransız Prof. Olivier Lacombe, bu hocalar arasındaki çekişmeyi Milli Eğitim Bakanlığı’na rapor etmesi sonucunda bakanlık sol görüşlü Adnan Cemgil, Behice Boran, Pertev Naili Boratav, Niyazi ve Mediha Berkes’i izlemeye almıştı. Birkaç kez haklarında soruşturma açılan hocalardan Muzaffer Şerif Başoğlu, 1944’te tutuklanır. Diğer hocaların resimlerinin ırkçıTurancı bir derginin kapağına konularak hedef gösterilmesi üzerine 15 Aralık 1945 tarihinde yapılan bir soruşturma sonucunda bakanlık emrine alınırlar. Bakanlık emrine alınma kararının iptali için Danıştay’da dava açan öğretim üyeleri 1946 Mayıs ayına kadar kürsülerinden uzak kalırlar. Mediha Berkes, fakülteden istifa eder. 1 Mart 1947’de DTFC’li sağcı gençler tarafından kaleme alınan ve Milli Eğitim Bakanlığı’na verilen bir dilekçede, “Yurt sendikalar İHRAÇLARA KARŞI EYLEMDE 7 Şubat’ta yayınlanan 686 sayılı KHK’nin ardından KESK, DİSK, TMMOB, TTB ile Ankara Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası’nın çağrısıyla Sakarya Meydanı’nda toplanan Ankara halkı, 7 aydır devam eden OHAL ile KHK’lerle yüz bini aşkın kamu emekçisinin ihracına tepki gösterdi. Basın açıklaması yapan sendika üyeleri, sadece Ankara Üniversitesi’nden son KHK ile 72 akademisyenin ihraç edildiğini anımsatarak “Derslere girecek öğretim elemanı kalmamıştır” dedi. “Ankara Üniversitesi’nde yaşanan bu durumun en büyük sorumlusu Erkan İbiş’tir. AKP Siyaset Akademisi’ne katılan, FETÖ şüphelilerini üniversitede istihdam eden İbiş, üniversiteyi ateşe atmaktadır” açıklaması yapan üyeler, ‘Hayır’ propagandasının adeta yasaklandığını belirterek, “İzledikleri bu yöntem, darbecilerin, diktatörlerin yöntemidir” ifadelerini kullandı. Eşitlik ve özgürlük için ‘Hayır’ dediklerini vurgulayan üyeler, AKP’nin tek adam rejimine “dur’ demeye çağrı yaptı. ve Dünya” ile “Adımlar” gibi Marksist derginin yayımcısı ve yazarı olan Behice Boran, Niyazi Berkes ve Pertev Naili Boratav’ın öğretim üyeliği görevine son verilmesi istenir. Sol görüşlü öğrenciler de “23 Saat” dergisinde hocalarına sahip çıkan karşı bir bildiri yayımlar. Sağcı öğrenciler bildirinin yayımlandığı “24 Saat” dergisini basmak amacıyla yürüyüşe geçerler. Bu olaylar sonucunda Ankara Üniversitesi Senatosu 6 Mart 1947 günü Niyazi Berkes, Behice Boran ve Pertev Naili Boratav hakkında soruşturma açar. Soruşturmalar, davalar birbirini izler ve sonuçta 1950 yılında bu üç hoca da bir daha Türkiye’de herhangi bir üniversitede hocalık yapamayacak şekilde akademik hayattan tasfiye edilir. 147 akademisyene tasfiye DP’nin baskıcı politikalarına karşı ilk eylemler üniversitelerde başlamıştı. Üniversite öğrencilerinin yürüyüş ve eylemleri 1960 ihtilalinin fitilini ateşledi. Asker yönetime el koyunca üniversite öğrencileri ile birlikte akademisyenler de ihtilale destek verdiler. Ancak Milli Birlik Komitesi 28 Ekim 1960 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 114 sayılı yasayla; üniversitelerde görevli bazı öğretim üyelerinin görevlerinden affedilmesine, bazılarının da başka üniversitelere tayinine karar verdi. Ankara, İstanbul, Ege, Atatürk ve İstanbul Tek nik Üniversitesi öğretim üyelerinden 147 hoca üniversiteden atıldı. Üniversiteden tasfiye edilen hocalar arasında Ali Fuat Başgil, Nusret Hızır, Mazhar Şevket İpşiroğlu, Tarık Zafer Tunaya, Hıfzı Timur, Mîna Urgan, Sabahattin Eyüboğlu, Yavuz Abadan, Bülent Nuri Esen, Halet Çambel, Celal Ertuğ, İsmet Giritli, Haldun Taner, Memduh Yaşa, Özer Ozankaya, Mukbil Özyörük, Cevat Perin, Emin Onat vardı. 12 Mart’ta tutuklama 12 Mart 1971 darbesi üniversite gençliğinin olayları gerekçesine dayandırılmıştı. Üniversitelerde boykotlar, sağ ve sol öğrenciler arasında çatışmalar özellikle ODTÜ ve Mülkiye diye anılan Ankara SBF’yi hedef haline getirmişti. Darbe öncesinde MİT Başkanı Fuat Doğu “Acil” koduyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a gönderdiği raporda ODTÜ’nün kapatılmasını ve solcu öğretim üyelerinin tasfiye edilmesini tavsiye etmişti. ODTÜ’den ihraç edilen Ertan Acaroğlu, Yaşar Gürbüz ve Erdoğan Tekin, daha sonra yargı kararıyla göreve iade edildi. Darbe sonrasında üniversite senatoları feshedildi, Mahir Çayan ve arkadaşlarının Elrom’u kaçırmasının ardından başlatılan Balyoz Harekâtı kapsamında pek çok öğretim üyesi hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Dönemin solcu hocaları olarak bilinen Mümtaz Soysal, Muammer Aksoy, Kurthan Fişek, Uğur Alacakaptan, Mukbil Özyörük, Sabahattin Eyüboğlu, Bahri Savcı, Cahit Talas, Oya Köymen, Doğu Perinçek, Bülent Tanör, Çetin Özek gibi sol görüşlü öğretim üyeleri tutuklanıp sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandılar. Yargılamaların sonucunda öğretim üyeleri beraat ederek üniversitedeki görevlerine döndüler. 12 Eylül ve 1402’likler 12 Eylül darbesinden bir yıl sonra çıkarılan 2547 sayılı kanunla YÖK’ün kurulmasının ardından 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun 2301 ve 2776 sayılı kanunla sol görüşlü 71 üniversite öğretim üyesi YÖK tarafından görevinden uzaklaştırıldı. Bunlardan 38’i profesör, 25’i doçent, 10’u yardımcı doçent olmak üzere toplam 66 öğretim üyesi tasfiye edilmiş oldu. Ancak 1402’lik olmamak için kendiliğinden istifa eden öğretim üyeleri de göz önüne alındığında yüzü aşkın hoca tasfiye edilmiş oldu. 1402’lik olan hocalar arasında Sencer Divitçioğlu. Mete Tunçay, Baskın Oran, Rona Aybay, Aydın Aybay, Anıl Çeçen, Alpaslan Işıklı, Kurthan Fişek, Tuncer Bulutay, Korkut Boratav, Tarık Zafer Tunaya, Hüseyin Hatemi, Gençay Gürsoy, İdris Küçükömer, Veli Lök, Yalçın Küçük, Tahir Hatipoğlu, Üstün Korugan, Bülent Tanör, Rennan Pekünlü, Murat Sarıca ve Yücel Sayman da bulunuyordu. Ülkenin beynine beynine... Kültür ve sanata ve bilime ve bu ülkeye o kadar önem veriyorsunuz ki... O yüzden üniversitelerde neredeyse hoca bırakmadınız. Bölümler kapanacak, tezler yazılamayacak, kariyerler sürdürülemeyecek raddeye getirdiniz. Bir nesli kıymetli hocaların asla doldurulamayacak boşluğunda harcayıp gittiniz. Kültür ve sanata ve bilime ve bu ülkeye o kadar önem veriyorsunuz ki... Ülkenin en önemli kültür merkezini harabeye çevirdiniz. Koca binayı sinsice ziyan ettiniz. Tam karşısına nispetten müteşekkil yersiz bir cami projesi çizdiniz. Kültür ve sanata ve bilime ve bu ülkeye o kadar önem veriyorsunuz ki... Ülkenin en önemli edebiyatçılarını hapse attınız. Neden o kadar zaman hapis yattıklarına kimse akıl sır erdiremedi. Kimse yarın başka yazarların, başka bir gazetecinin içeri girmeyeceğini garanti edemiyor. Kültür ve sanata ve bilime ve bu ülkeye o kadar önem veriyorsunuz ki... Artık sinemacılar filmlerine destek alamıyorlar. Tiyatrolar can çekişiyorlar. Dergiler teker teker tükenmekteler. Bağımsız gazeteler son nefeslerini vermek üzereler. Kültür ve sanata ve bilime ve bu ülkeye o kadar önem veriyorsunuz ki... Üniversitelerdeki tüm bilimsel yapıyı yıktınız. Hocaları yaktınız. Bilimin ve kültürün belini tamamen kırdınız. Kültür ve sanata ve bilime ve bu ülkeye o kadar önem veriyorsunuz ki... Cahilliğe övgüler düzüp, çağdaşlığı aşağıladınız. Ülkede seviyeyi düşürmek için elinizden geleni yaptınız. Çünkü gerçek yüzünüzü gösterdiğinizden beri ancak düşük seviyelerde esip gürleyebiliyorsunuz. Kültür ve sanata ve bilime ve bu ülkeye o kadar önem veriyorsunuz ki... Önce çağdaş eğitimin temelini tekmelediniz, şimdi de çatısını yıkıyorsunuz. Arada kalan nesillerin ezikliğinden yepyeni bir ülke inşa etmeyi umuyorsunuz. O ülkede; Hukuk hangi dili kullanır... Demokrasi hangi bacağından, hangi ağaca asılır... Özgürlük ve barış kavramları cihat dogması karşısında neye dönüşür... İlim irfan hangi seviyeye indirgenir... Kadın, çocuk, insan ve hayvan hakları hangi karanlığa karışır... Hangi heykeller dikilir, hangi heykeller yıkılır... Hangi kitaplar yazılır, hangi kitaplar yakılır... Ülke yüzünü nereye, arkasını nereye döner... O ülkenin insanlarını hangi tehlikeler bekler... Bunları sorgulayabilecek herkesi sahneden silmenin peşindesiniz. O yüzden üniversiteleri boşaltıyorsunuz. Tamamen ele geçirdiğiniz ve boşlukları eş dostla doldurmaya yeltendiğiniz üniversitelerde kendinize uysal bir ümmet yetiştirmenin hayalini kuruyorsunuz. Kültürden ve sanattan ve bilimden, hatta hatta bu ülkeden... Bu ülkenin aklından, direncinden, gücünden... Bu ülkenin 94 yıllık geleneğinden... Haklı olarak, çok korkuyorsunuz. Bunun için referandumdan önce son darbeyi ülkenin beynine beynine vuruyorsunuz. ‘Karanlığa teslim olmayacağız’ Eğitim Sen, KHK ile yüzlerce üyesi hakkında verilen ihraç kararına karşı “Bizleri ihraçlarla, baskı ve tehditlerle susturabileceklerini sananlar büyük yanılgı içerisinde. Eğitim Sen hiçbir zaman iktidarlar karşısında aman dilememiştir, AKP karşısında da diz çökmeyecektir” açıklamasını yaptı. Eğitim Sen, 686 sayılı KHK ile 480’i öğretmen, 136’sı akademisyen toplam 616 üyesinin kamudan ihraç edilmesine, diğer sendikalar ve meslek örgütleri ile ortak düzenlenen basın toplantısı ile yanıt verdi. İhraç edilen kamu emekçilerinin arasında Eğitim Sen Genel Sekreteri Mesut Fırat’ın da yer almasını sendikanın kurumsal kimliğine bir saldırı olarak değerlendiren Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, “Sendika mücadelesinde aktif yer alan emekçilerin ihraç edilmesi tesadüf değil.15 Temmuz’un öncesinden başlayan intikam girişimleri, başta il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri olmak üzere, yandaş rektörler, mülki amirler, iktidarın yerel uzantıları ve yandaş sendika işbirliği ile sendikamıza yönelik özel bir çalışma yapıldığı anlaşılmış ve kurumsal yapısının hedef alındığı görülmektedir” dedi. Açıklamaya KESK Eş Başkanları Şaziye Köse ile Lami Özgen, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Cafer Konca, TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz, TTB ikinci başkanı Sinan Adıyaman ile sendikaların yöneticileri katıldı. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle