04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Salı 14 Kasım 2017 TÜYAP ziyaretçi rekoruyla bitti TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile düzenlenen 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı ve TÜYAP tarafından düzenlenen ARTİST 2017 / 27. İstanbul Sanat Fuarı, 12 Kasım 2017 Pazar akşamı saat 19.00’da rekor sayıda kitapsever ve sanatseverin ziyaretiyle sona erdi. Fuarlar, geçtiğimiz yıla oranla yüzde 20’ye yakın artış göstererek 742.445 ziyaretçiye ulaştı. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK [email protected] 15 Doğu Ekspresi 43 yıl sonra geri geldi Polisiye severler Sherlockçular ve Poirotcular olarak ikiye ayrılır desek çok da yanılmış olmayız. Her ikisi de sevilir aslında polisiye âleminde ama herkesin tek bir favorisi vardır ve o noktada tartışmalar da sabaha kadar sürer, arada kavgalar bile çıkar. Sonuçta iki kamptakiler de birbirini ikna edemez belki ama polisiye edebiyata olan tutkunun ateşi daha bir harlandığı için kimse kimseye küsmez, kimse bu yüzden elini kana bulamaz. Yanılmıyoruzdur inşallah. Lafı uzatmayalım, hayatı boyunca 80’in üzerinde polisiye romana imza atan ve bunların 33’ünde vakaları Belçikalı tuhaf detektif Hercules Poirot’ya emanet eden Agatha Christie’nin belki de en popüler romanı olan (bu konuda da tartışmalar bitmez, kiminin favorisi “Roger Ackroyd Cinayeti”dir örneğin) “Murder On The Orient Express Doğu Ekspresinde Cinayet” bu hafta ülkemizde de vizyona girdi. Film için Sirkeci Garı’nda düzenlenen özel gala şüphesiz zekice bir etkinlikti ama yönetmen ve başrol oyuncusu Kenneth Branagh’ın roman ve Poirot yorumu hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğiz. Bundan 43 yıl ön ce Sydney Lumet tarafından çekilen ve yıldızlarla dolu bir kadroya sahip olan ilk uyarlama nispeten akıllarda daha iyi bir izlenim bırakmıştı ama doğruyu söylemek gerekirse Christie’nin bu eseri okunduğunda uyandırdığı güçlü etkiyi nedense sinemada bir türlü tekrarlayamıyor. Bunda Christie’nin müdahale kabul etmeyen muazzam kurgusu kadar küçük dokunuşlarla belirginleştiği tiplemelerinin etkisi de var elbette. Kağıt üzerinde hayli inandırıcı ve sempatik (ya da antipatik) gelen tiplemeler yanlış bir oyuncu tercihiyle ya da olmadık bir yorumla bir anda karikatürleşebiliyor. Yine yıldız isimlerin ağırlıklı olduğu bu yeni versiyonda da örneğin Willem Dafoe (Gerhard Hardman), Sergei Polunin (Kont Andreyni) ve hatta kısacık rolüne rağmen Johnny Depp’in (Edward Ratchett) performansları bu dediğim tuzağa düşenlere örnek sayılabilir. Branagh’ın haşmetli bıyığı (Poirot’nun alameti farikalarındandır) bir yana, bir sahnede atik bir av köpeği gibi koşturup şüpheli şahsı kıskıvrak yakaladığı aksiyon soslu sahne muhafazakâr Christie okurlarının içini bir hayli acıttı tahmin edersiniz. Bu sahne gerçekten de “olmaz bu kadar” dedirterek (herkes bilir ki Poirot sadece küçük gri beyin hücrelerine güvenir, hızlı ve güçlü kaslarına değil) filmin dip noktalarından birine tekabül ederken, yer yer gerçeklik duygusunun sarsıldığı denli görkemli kar manzaraları içinde en çok akılda sahnenin Leonardo da Vinci’nin “Son Yemek” tablosunu çağrıştıran final bölümü olduğunu itiraf etmek gerek. Judi Dench, Penelope Cruz, Derek Jacobi gibi isimlerin öne çıktığı oyuncu kadrosunda özellikle Michelle Pfeiffer’ın parladığını ve fazlasıyla ön planda olan Hercules Poirot’nun ise gerektiği kadar ironik bir karakter olmadığını da belirtelim. Bütün büyük detektifler gibi Poirot da trajiktir şüphesiz ama o (belki bir tek son macerası “Curtain” hariç) şaşmaz ironisiyle bu hüzünlü yanını her zaman maskeler, okurun ulaşamayacağı bir köşeye çekilir. Agatha Christie’nin ölümsüz eseri 43 yıl sonra bir kez daha beyazperdede. Kenneth Branagh’ın yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği ‘Doğu Ekspresinde Cinayet’ titiz Christie tutkunlarını tatmin etmeyecek maalesef MTV’nin en iyisi Shawn Mendes Önceki gece düzenlenen bir törenle MTV Avrupa Müzik Ödülleri sahiplerini buldu. Gecede En İyi Sanatçı ödülü Taylor Swift ve Ed Sheeran gibi iddialı adayları geride bırakan Shawn Mendes’in oldu. Wembley Arena’daki törende Mendes ayrıca En İyi Şarkı (“There’s Nothing Holdin’ Me Back”) ve Hayranların Gözdesi ödüllerini de kazandı. Sunuculuğunu Rita Ora’nın üstlendiği MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde ödül alan isimler arasında Dua Lipa (En İyi Yeni Sanatçı), Ed Sheeran (En İyi Konser), Coldplay (En İyi Rock), Eminem (En İyi HipHop), Kendrick Lamar (En İyi Videoklip) ve En İyi Alternatif dalında Thirty Seconds To Mars da vardı. 6 dalda aday olan Taylor Swift ise törenden eli boş döndü. Shawn Mendes OYarrcıhşmesatsrıab’SaioşlnıyPoiryano NotreDame de Sion Fransız Lisesi tarafından düzenlenen Uluslararası 3. İstanbul Orchestra’Sion Piyano Yarışması dün başladı. Yarışmanın orkestra ile final ve ödül töreni 19 Kasım Pazar günü Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılacak. İki yılda bir düzenlenen, öncelikle genç yetenekleri tanıtmayı ve dünya şehri olan İstanbul’un müzik ve sanat hayatına değer katmayı hedefleyen yarışmanın jürisinde bu yıl; Vahan Mardirossian (Jüri Başkanı), Frédéric Chiu, JeanYves Clément, Tamayo Ikeda, Gülsin Onay, Pierre Réach ve Emre Şen yer alıyor. Haziran 2017’de video kayıtları üzerinden gerçekleşen ön elemenin ardından seçilen genç piyanistler bir hafta boyunca, NotreDame de Sion Fransız Lisesi’nin Konser Salonu’nda tüm müzikseverlere açık olacak dinlenecek. ‘Arşivden Sonra?’, mübadelenin izinde İkinci sezonuna farklı kurumların ev sahipliğinde devam eden ‘Arşivden Sonra’ konuşma serisinin sıradaki konuğu TürkiyeYunanistan nüfus mübadelesi üzerine yapılmış en kapsamlı arşivlerden birine sahip olan Atina’daki Küçük Asya Araştırmaları Merkezi (KMS). Kurumda on beş yıldır müdür yardımcılığı görevini yürüten Stavros Anestidis, KMS’nin tarihçesinden ve Anadolu’dan göç etmeye zorlanmış binlerce Rum Ortodoks mübadilin anılarının, yöresel müziklerinin ve halk kültürünün kayıt altına alındığı sözlü gelenek arşivinden bahsedecek. Konuşma Türkçe olarak, bu akşam saat 19.00’da, DEPO’da yapılacak. İsveç caz tarihinde Okay Temiz imzası Caprice Records tarafından basılan toplam 62 kaydın bulunduğu dört CD ve 188 sayfalık bir kitabı içeren “Swedish Jazz History” adlı çalışmada İsveç cazının 1970’lerdeki güçlü, parlak ve çok yönlü on yılı özetlendi. Okay Temiz ile İsveç’te kurduğu “Sevda” ve “Oriental Wind” adlı müzik grupları ise bu özet içinde birer kilometre taşı olarak değerlendirilerek İsveç caz tarihine geçti. Bu hassas seçkinin içinde Okay Temiz ile birlikte Alice Babs, Monica Dominique, Nannie Porres, Monica Zetterlund, Lars Gullin, Georg Riedel, Bernt Rosengren, Nisse Sandström, Janne Schaffer, Bobo Stenson, Eje Thelin, Per Henrik Wallin, Putte gibi 70’lerin önemli cazcılarıyla Wickman, Lennart Åberg, Egba ve Okay Temiz’in kurduğu Oriental Wind ile Sevda gruplarına yer verildi. Okay Temiz ve Maffy Falay gibi İsveç’te senelerce faaliyet gösteren uluslararası anlamda tanınmış müzisyenlerin, İsveçli müzisyenlerle yaptığı kültürlerarası çalışmalar da İsveç caz tarihi içinde değerlendirildi. Ayrıca Okay Temiz’in kurduğu Türk müziğinden etkiler taşıyan bir repertuvara sahip, sonradan dünya müziği olarak etiketlenen, İsveç Kültür Dairesi’nin destek verdiği (1972) ilk grup olan jazz ve Sverige ödüllü öncü grup Sevda’dan övgüyle söz edildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle