04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 14 Kasım 2017 ‘TARAF DEĞİL AVUKATIZ’ İstanbul Barosu’na bağlı bir grup avukat dün Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda bir araya gelerek geçen haftalarda Bakırköy’de uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden avukat Kudbedin Kaya’nın öldürülmesine tepki gösterdi. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, “Biz savunma görevini yerine getiren insanlarız, bir tarafın yanında yer alıyor olmamız, taraf olmamız anlamına gelmiyor. Herkesin bu tavrımızı, mesleğimizi anlamasını bekliyoruz. Kaya sadece bir sanığı savunduğu için öldürüldü. ‘Bir dahaki duruşmaya burada olmayabilirim ya birisi beni öldürecek ya da ben meşru müdafaa hakkımı kullanarak öyle bir şey yapacağım’ demişti. Göz göre göre gelen bir cinayetten söz ediyoruz” diye konuştu. Durakoğlu, olayın takipçisi olacaklarını söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Kalıp direnmeyi seçti Tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, eşinin tutuklama kararı verildiğini bildiğini, yurtdışına git önerisini kabul etmediğini söyledi Tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, “Eşim aylar öncesinden kendileri hakkında tutuklama kararı verildiğini biliyordu. Birçok arkadaşı kendisine yurtdışına gidip orada kalmasını önermesine rağmen kendisi bunu kabul etmedi. Binlerce insan tutuklanırken, partinin eş genel başkanı olarak kalıp direnmeyi tercih edeceğini söyledi” dedi. Hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 4 Kasım 2016’de tutuklanarak Edirne Cezaevi’ne konulan ve “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, propagandasını yapmak”, “toplantı, gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet”, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” suçlarından 43 yıldan 142 yıla kadar hapsi istenen Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, aradan geçen 1 yılda yaşadıklarını anlattı. ‘Yargılayan olabilir’ Başak Demirtaş, eşinin herhangi gizli bir faaliyetinden yargılanmadığını belirterek, şöyle konuştu: “Bir siyasetçiyi konuşmalarından dolayı yargılayamazsınız. Eşim dahil tüm milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, parti yöneticisi ve birçok partili bu çerçevede cezaevine konulmuştur. Ancak Cumhurbaşkanlığı ve 7 Haziran seçimlerinden sonra eşime karşı husumet beslendiği de bir sır değil. Bir yıldır tek bir defa bile kendisini hâkim karşısına çıkarmadılar. Çünkü bili CEZAEVİNDE 12 KİLO VERDİ Başak Demirtaş, son olarak eşi Selahattin Demirtaş’ın kendi isteği ile cezaevinde yaklaşık 12 kilo verdiğini ifade ederek, “Zaten dışarıdayken yoğun temposundan kaynaklı den geli beslenemiyordu. Düşünün ki yoğunluktan kaynaklı yemek yemediğini dahi unuttuğu günler oluyordu. Cezaevinde hem beslenmesine dikkat edebiliyor hem de spor yapabiliyor. Bu nedenle tamamıyla kendi isteği doğrultusunda 12 kilo verdi” diye konuştu. yorlar ki duruşmalarda Demirtaş yargılanan değil, yargılayan olabilir. Düşünün ki kendisini bir gece yarısı ev baskını ile gözaltına alacak kadar aceleniz var ama cezaevine attıktan sonra bir yıldan fazla süredir yargılamaya başlamıyorsunuz. İşte bu bile sürecin siyasi olduğunun ispatıdır.” Başak Demirtaş, eşinin aylar öncesinden kendileri hakkında tutuklama kararı verildiğini bildiğini de ifade ederek, “12 kişilik bir liste olduğunu bildiklerini bana söyledi. Operasyon hazırlığının bir gece evlere baskın olacak şekilde planlandığını tahmin ettiğini de söylemişti. Birçok arkadaşı kendisine yurtdışına gidip orada kalmasını önermesine rağmen kendisi bunu kabul etmedi. Binlerce insan tutuklanırken, partinin eş genel başkanı olarak kalıp direnmeyi tercih edece ğini söyledi. Zaten milletvekillerinin büyük bir kısmı bu kararı birlikte alıp buna göre hareket ettiler” dedi ‘Güvenimiz yok’ 7 Aralık’ta eşinin tutuklu olduğu davada yargılanmaya başlanacağını ifade eden Başak Demirtaş, şöyle konuştu: “Tarafgirliği aşikâr olan yargı mekanizmasına güvenimiz sıfırdır. Hiçbir mahkemenin eşimle ilgili korku ve kaygıdan uzak, sadece hukuku esas alan bir yargılama yapamayacağı bugüne kadarki uygulamalardan anlaşıldı. Zaten eşimi 7 Aralık’ta duruşmada hazır etmemeye dönük karar bile başlı başına bir hukuksuzluktur. Yargıdan hiçbir beklentim yok. Ben hakka, hukuka ve halka güveniyorum. Biz kimseden eşim için merhamet dilenecek değiliz.” l DHA ÇOCUKLAR HER ŞEYİ BİLİYOR Edirne Cezaevi’nde bulunan eşi Selahattin Demirtaş’ı 1 yıldır her hafta ziyaret ederek, toplamda yaklaşık 156 bin kilometre yol katettiğini anlatan Başak Demirtaş, uçak seyahatlerinde hakları olmasına rağmen VIP’ten yararlandırılmadıklarını söyledi. Başak Demirtaş, “Biz doğduğumuzdan beri VIP yaşayıp, VIP seyahat eden insanlar değiliz. Ama sadece bize yönelik VIP yasağı bariz bir ayrımcılık ve suçtur. Edirne’nin yollarına tel örgü çekip mayın da döşeseler, yürüyerek de olsa yine gideriz” dedi. Başak Demirtaş, eşinin tutuklanmadan önce kızları Delal ve Dılda’ya böyle bir durumun yaşanabileceğini önceden söylediğini belirterek, “Düşünün siz bir anne ya da baba olarak çocuğunuzu haklıdan, ezilenden, dürüstten yana olması, bu dünya üzerinde, herkesin eşit olması gerektiği konusunda eğitmeye çalışıyorsunuz, sonra da bunu savunan ve bunun mücadelesini yürüten insanların neden cezalandırıldığını anlatmak zorunda kalıyorsunuz. Bu durum karşısında zaman zaman zorlandığım oluyor. Ama babalarının neden cezaevinde olduğunu çok iyi biliyorlar. Her hafta babalarına mektup yazıyorlar. Eşim cezaevine girdikten sonra büyük kızım keman, küçük kızım da gitar çalmaya başladı. Hatta yeni öğrendikleri şarkıları babalarına dinletiyorlar telefonda” dedi. Gözaydın’a Oslo’dan büyük ödül Prof. Dr. İştar Gözaydın, Oslo Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi Lisl ve Leo Eitinger İnsan Hakları Ödülü’ne layık görüldü. Yurtdışına çıkış yasağı bulunan Gözaydın, ödül törenine video konferans yoluyla katıldı. Gediz Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanlığı görevini sürdürürken açığa alınan Gözaydın, daha sonra “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla, ‘FETÖ/PDY’ soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. 94 gün sonra, İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin yurtdışı çıkış yasağı konularak serbest bırakılmasına karar verdiği Gözaydın, yasağın devam etmesi nedeniyle ödül törenine katılamadı. Gözaydın dün akşam saatlerinde gerçekleştirilen törene video konferans yoluyla katıldı. l Haber Merkezi k‘Taenrıötrsleunsaumçlaaddıınnıızz’ BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği uzmanları Türkiye’ye, insan hakları savunucularını ve avukatları serbest bırakma çağrısı yaptı DUYGU GÜVENÇ Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği bünyesinde görev yapan 5 uzman, Türkiye’ye insan hakları savunucuları ve avukatları serbest bırakma çağrısı yaptı. Bu kişilerin hükümete aykırı görüşleri dile getirdiği için “terör suçlamalarıyla” karşı karşıya kaldığını belirten BM uzmanları “Türk yetkililer bu tip ifadelerin terörizme karşı ulusal güvenlik açısından nasıl bir risk oluşturduğuna dair kanıt sunmamaktadır” görüşüne yer verdi. 15 Temmuz’dan bu yana BM uzmanlarının Türkiye’ye yönelik yayımladığı bildirilere bir yenisi eklendi. BM uzmanları Türkiye’ye Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç, Bozcaada’da tutuklanan insan hakları savunucuları, Halkın Hukuk Bürosu’ndan 14 avukat ile önde gelen işadamı ve sivil toplum aktivisti Osman Kavala’nın ‘terör iddiasıyla’ meşru muhalefet haklarının ellerinden alınmasına tepki gösterdi. İnsan hakları savunucuları ve avukatların derhal serbest bırakılmasını isteyen BM uzmanları “Türk yetkililere, onlara yönelik terör suçlamalarını düşürmeye çağırıyoruz” dedi. Yazılı açıklamada, “Bu davalar, hükümetin görüş ve politikalarını meşru olarak sorgulayan insanlarla ilgili endişe verici tutumu göste Osman Kavala Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın tutuklanması üzerine Af Örgütü, Berlin’deki Türk Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi düzenlemişti. riyor” dendi. Terörizme ilgili tutuklu bulunanlara yönelik suçlamaların bir çoğunun veri koruma programı indirmeye, terörle mücadelede hükümete aykırı görüşlerini yayımlamaya, gösteri düzenlemeye veya aktivistler için yasal temsilcilik yapmaya dayandığını belirten uzmanlar, Büyükada davasından tutuklananların şartlı serbest bırakılmasını da memnuniyet ile karşıladı. BM uzmanları, “15 Temmuz’dan bu yana, Türk hükümetini eleştiren ve insan hakları üzerinde çalışanların tutuklama, gözaltı ve kovuşturmalarına en dişeyle tanıklık ediyoruz” ifadelerine yer verdi. Bildiriye imza atan BM uzmanları arasında Barışçıl Gösteri ve Örgütlenme Hakları Özel Temsilcisi, İnsan Hakları Savunucularının Durumu’ndan sorumlu Özel Temsilci Michel Forst, Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu Başkanı raportör José Antonio Guevara Bermúdez, Düşünce ve İfade Özgürlüğü Hakkının korunmasından sorumlu raportör David Kaye ve Terörizmle Mücadele ederken İnsan Haklarının Korunmasından sorumlu raportör Fionnuala D. Ní Aoláin bulunuyor. l ANKARA haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / TAMER KAYAŞ TASARIM: ECE KURTULUŞ 11 Joseph Goebbels’in tavsiyeleri Diktatörlükler, totaliter rejimler sadece baskı yönetimleri değildir. Aynı zamanda gerçeğin sistemli biçimde çarpıtıldığı, yalan üretiminin zirve yaptığı yönetimlerdir. Bu işler için, tarihi veya aktüel gerçeğin tam tersini söylemekten korkmayan, çok büyük yalanları hemen ortaya atacak kişilere ihtiyaç vardır. Çok büyük iddialar, akla hayale gelmeyecek bağlantılar, kimsenin görmediği büyük resimler ve hemen hepsi hayal mahsulü gerçeklerle bezeli bir söz sağanağıdır bu. Toplumda iktidarın düşman olarak işaret ettiği çevrelere karşı olumsuz algı yaratma, iktidarın kendisi için uygun gördüğü temalarda gerçekle bağını bütünüyle kopararak propaganda yapma işini herkes iyi yapamaz. Göründüğü gibi kolay değildir. Özel yetenek gerekir. AKP milletvekili Metin Külünk, birkaç yıl önce Haber7.com’da şöyle diyordu: “Türk Devleti’nin bekası Medine’den geçmektedir. Ne gariptir ki, Türkçülük yapanların hiçbiri Türk değil. Ve ne gariptir ki Türkçülük yapanların hepsi ‘Medine ve Osmanlı Düşmanı’ jakobenlerdir.” Ardından, birdenbire “Atatürk’ün Abdülhamid Han çizgisinin devamı” olduğunu iddia edip, “ama problem şudur”, diyordu: “Mustafa Kemal Atatürk, yedi asırlık bir geçmişi reddederek, yeni bir tarih anlayışı üretip, bu tarih anlayışında 1071 ile 1923 arasını, hatta Selçuklu’yu da yok sayarak, İslam ile bütünleşen Türklerin ürettiği barış sürecini görmezlikten gelmiştir. Yeni bir tarih yorumuyla Cumhuriyet sonrasının tarihini oluşturmaya çalışmıştır. Bugünkü çatışmaların, sorunun temelinde de bu anlayış var.” Hem Atatürk’ün Abdülhamid’in politikasının takipçisi olduğunu söylemek, hem Türkçülük yapanların hiçbirinin Türk olmadığını iddia etmek, ardından bugünkü çatışmaların temelinde Atatürk’ün tarih yorumunun olduğunu söylemek ve geçerken barış sürecine selam çakmak, gerçekten büyük maharet isteyen bir işti. Ama daha büyük mahareti, geçen günlerde reisinin yaptığı ani manevraya hızla ayak uydurarak gösterdi AKP milletvekili. 10 Kasım’dan on gün önce, kendi türünün mükemmel örneklerinden birini sergileyerek işe başladı. “Bana göre, dedi, Mustafa Kemal, I5 Temmuz’un arkasındaki akıl tarafından, FETÖ’nün arkasındaki güç tarafından zehirlenerek öldürüldü.” Atatürk’ün ölümüyle ilgili Külünk’e göre tarihi gerçek şimdi buydu. Çünkü “Mustafa Kemal’in Kuvayı Milliye çizgisi ciddi anlamda 15 Temmuz’un arkasındaki küresel aklı rahatsız ediyordu.” Görünen o ki, devran dönmüş, Atatürk’ün “yedi asırlık geçmişi reddeden” tarih anlayışının neden olduğu vahim sorunlar konusunu kapatmak gerekmişti. Külünk işareti almıştı. Bunun devamı 11 Kasım’da geldi. “Artık dindarlar sadece 11 Kasım 1938 sonrasına kafa yormalıydılar”. Bu tarihin öncesi, “Atatürk’ün milli istiklal çizgisi” idi, sonrası ise “tek parti şeflik dönemi çizgisi, Türkiye’yi sömürgeleştirme çizgisi.” Batı ittifakı “Gazi’yi zehirleyerek” Türkiye’yi teslim almıştı. Külünk’ten o meşum zehri tarif etmesini, 1938 öncesi çok partili hayatı anlatmasını istemek nafiledir. Bugünkü çatışmaların kaynağı olduğunu iddia ettiği yeni tarih yorumunun 1939’da nasıl oluşturulduğunu anlatmasını istemek de gereksizdir. Bu, “bana göre” gerçeklerinin arkasında, bu mesleğin en büyük ustası Goebbels’in ünlü tavsiyeleri yatıyor: “Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa, yalana devam edin (…) Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve inanılması o kadar kolaylaşır”. Teslim etmek gerekir ki, Atatürk’ü 15 Temmuz’u yaptıran akıl zehirleyip, öldürdü iddiası, Goebbels’in bile takdir edeceği bir üründür. Ayrıca Goebbels yalnız yalan söylemeyi tavsiye etmiyordu. “Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin” diye öğütlemişti. Bu propaganda ustasının kıymetli öğüdünü Türkiye’de ustalık dönemi reislik rejimi başarıyla uyguluyor. 92 İHD üyesine dava, 17 üyeye ceza İHD Adana Şubesi, 20162017 yılları arasında üyeleri hakkında açılmış soruşturma ve davalara ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Rapora göre, 92 kişi hakkında soruşturma açıldı, 17 kişiye ceza verildi, 75 kişi hakkında soruşturmaların sürdüğü belirtildi. Dernek binasında düzenlenen basın toplantısında, Türkiye’de 20 Temmuz 2015’te Suruç katliamı ile başlayan süreçte 1990’ları aşan şiddet politikaları uygulandığı, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile birlikte tüm muhalif kesimlere karşı baskıların arttığı kaydedildi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle