28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 4 Ekim 2017 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Yöntem fayda etmedi çift haneye yerleşti Yıllık enflasyon yüzde 11.20’ye yükseldi, çekirdek enflasyon ise 13.5 yılın zirvesine çıktı. Ekim ayında ise verinin daha da yükselmesi bekleniyor Eylül ayında tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yüzde 0.65 artış gösterdi. TÜFE’de eylülde gıda hariç diğer tüm ana harcama gruplarında artış gözlenirken, yıllık enflasyon yüzde 11.20’ye yükseldi. Çekirdek enflasyon ise 13.5 yılın zirvesine geldi. Orta Vadeli Program’da enflasyonun yılsonu hedefi yüzde 9.5. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eylül ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Merkez Bankası’nın (TCMB) da yakından izlediği özel kapsamlı TÜFE göstergelerinden ‘B’ eylülde yıllık olarak yüzde 10.12’den yüzde 10.89’a, ‘C’ ise yüzde 10.16’dan yüzde 10.98’e yükseldi. Böylece B endeksi Ağustos 2008, C endeksi ise Şubat 2004’ten beri en yüksek seviyeye geldi. YİÜFE ise eylülde aylık yüzde 0.24 artarken yıllık bazda yüzde 16.34’ten yüzde 16.28’e geriledi. Yöntem değişti Ekonomistler eylülde başta Avro olmak üzere kur kaynaklı etkiler, ekonomik aktivitedeki güçlenmeye paralel enflasyonda genel olarak yükseliş eğiliminin devam ettiğini belirtirken, hesaplamada kullanılan ağırlık sistemindeki yöntem değişikliğinin de etkisine dikkat çekiyor. TÜİK ocak ayında yaptığı düzenlemeler ile TÜFE’de gıda, giyim ve konutun ağırlığını azaltırken; alkollü içecekler ve ulaştırmanın ağırlığını artırdı, her ürünün yıl boyunca ve bütün aylarda aynı ağırlığa sahip olduğu sabit ağırlık yöntemini kullanılacağını duyurdu. Gelecek aylarda özellikle giyimde yöntem değişikliğinin yanı sıra, beyaz eşya ve mobilyadaki vergi indirimlerinin sona ermesi ve iç talebin gücünü koruyacak olması nedeniyle yıllık enflasyondaki yüksek seyrin sürmesi bekleniyor. Eğitim sert yükseldi Verinin ayrıntılarına bakıldığında ana harcama grupları itibarıyla aylık en yüksek artış yüzde 2.08 ile eğitim grubunda olurken, ulaştırmada yüzde 1.58, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 1.34, lokanta ve otellerde yüzde 1.02 ve giyim ve ayakkabıda yüzde 0.80 artış gerçekleşti. Ana harcama grupları itibarıyla eylülde endekste yer alan gruplardan sadece gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yüzde 0.23 düşüş gerçekleşti. Öte yandan gıda fiyatları yıllık bazda yüzde 12.50 arttı. Yıllık en fazla artış yüzde 16.10 ile ulaştırma grubunda gerçekleşti. l Ekonomi Servisi Vergi indirimi bitti artış sürecek Ekonomistler gelecek ay enflasyon verisinin daha yüksek geleceği uyarısı yaptı. İşte yorumlar: n ING Bank Başekonomisti Muhammet Mercan: Yıllık enflasyonda eylülde de gözlenen ciddi artışta, gıda ve temel mal grubu (özellikle giyim) kaynaklı mal fiyat artışlarının yanı sıra küresel krizden bu yana en yüksek düzeye ulaşan hizmet fiyatları belirleyici oldu. Gelecek iki ayda beyaz eşya ve mobilyadaki vergi indirimlerinin sona ermesi, ağırlık sistemindeki yöntem değişikliği ve gücünü koruyan iç talep gibi faktörlerle yıllık enflasyon yüksek kalacak. n Odeabank: Enflasyonda yükselişin aralık ayına kadar devam edeceğini öngörüyoruz. Son çeyrekte toplam talep koşulları enflasyona aşağı yönlü baskı yapabilecek olsa da çekirdek enflasyondaki iyileşme sınırlı kalacak. n İş Yatırım Ekonomisti Muammer Kömürcüoğlu: Manşet ve çekirdek enflasyonun çift hanede seyrediyor olması yakın dönemde Merkez Bankası’nı sıkı duruşunu korumaya itiyor. Bu bağlamda yılın kalanındaki iki toplantıda gevşeme yönlü bir adım beklemiyoruz. Sebep yüksek faiz Her fırsatta faizlerin yüksekliğinden dert yanan Cumhurbaşkanı, yüksek faizler inmediği sürece enflasyonun da düşmeyeceğini savundu. AKP grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yüksek faiz sebebiyle enflasyonda hâlâ düşüşü sağlayamıyoruz. Bu benim iddiam. Yüksek faiz asla enflasyonu aşağı çekmeyecektir” diye konuştu. Erdoğan, “Faizlerdeki düşüş, açık söylüyorum, istediğimiz noktada hâlâ değil. Eğer faizlerde düşüşü sağlayamazsak, bunu başaramazsak, bilesiniz ki birçok musibet bizi beklemektedir. Piyasa faizinin yüzde 20 olduğu bir ülkede yatırımcı yatırım yapabilir mi, istihdam artabilir mi, artmaz. Ondan sonra lanetle de karşı karşıya kalırız. Biz faizci akıllarla, faiz lobilerinin yaklaşımlarıyla adım atamayız, eğer onlarla adım atarsak sadece onları ihya ederiz” dedi. Erdoğan, altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikası uygulamasını çok değerli bulduğunu ifade ederek, yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması çağrısında bulundu. “Altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikası uygulamasını çok değerli buluyorum. Yastığın altında veya kolunuzdaki altınlar bize bir şey kazandırmaz. Ekonomimize kazandırılmasına imkân sağlayacağına inanıyorum” diyen Erdoğan, aynı zamanda o altın sahiplerine de değerlendirme noktasına çok şeyler kazandıracağına inandığını belirtti. Erdoğan, “Vatandaşlarımızı ülkenin gelişmesine katkı sağlamasına davet ediyorum” dedi. l Ekonomi Servisi IMF’den borç uyarısı Uluslararası Para Fonu (IMF), artan borçlanmanın, küresel finansal kriz ve düşük büyüme riskini artırdığı uyarısını yaptı. IMF, yılda iki kez hazırlanan Küresel Finansal İstikrar Raporunun Ekim 2017 sayısına ilişkin analitik bölümleri yayımladı. Raporda, hanehalkı borcunun son 10 yılda küresel çapta artmaya devam ettiği vurgulandı. Borçlanmanın orta vadede ekonomik büyümeye zarar verdiğine işaret edildi. Rapora göre, hanehalkının borçlarının artması bankacılık krizi ihtimalini yükseltir. Yükselen piyasa ekonomilerinde ortalama hanehalkı borcuGSYH oranı, 20082016’da yüzde 15’ten 21’e yükseldi. Aykut Erdoğdu OHAL TL’yi kırılgan yapar Erdoğdu, “OVP’de konulan yüzde 9.5 hedef imkânsız. Yılın çift haneli enflasyonla tamamlanacağı kesinleşti. Türkiye’de artık yapışkan yüksek enflasyon var” dedi. Syracuse Üniversitesi Gelişen Piyasalar Araştırma Bölümü Başkanı Mike Harris, Türkiye’de enflasyonda yakın bir gelecekte düşüş öngörmediğini söyledi. Bloomberg HT’ye konuşan ve 12 ay içinde Türk Lirası’nın değer kazanacağını düşündüğünü belirten Harris, OHAL’in yeniden uzatılmasının ise TL’de kırılganlığa neden olabileceğini belirtti. CHP Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, Türkiye’nin dünyanın en yüksek enflasyon oranına sahip ülkelerinden biri olduğunu belirterek, “Enflasyonda 3’üncü dünya ülkeleri ile aynı ligdeyiz. Hükümet enflasyonu yalana dayalı algıyla düşürmeye çalışıyor” dedi. dahEaNdFLaAaSrYtOaNcak Veriler enflasyonda dinamiklerin bozulduğuna ilişkin işaretlerin güçlenmesine neden olurken, gelecek aya ilişkin beklentilerin de yükselmesine yol açtı. Goldman Sachs ve JPMorgan ekonomistleri ekim ayında enflasyonun zirve yapmasını bekliyor. Goldman Sachs Ekonomistleri Clemens Grafe ve Murat Ünür imzalı raporda, çekirdek enflasyonun eylülde beklentileri aşmasında giyim grubunun etkisine işaret edildi değerlendirmesine yer verildi. Raporda, “Giyim enflasyonundaki değişim ile mobilya ve beyaz eşya sektörlerindeki vergi teşviklerinin sona ermesi enflasyonun tepe noktasına ilişkin beklentimiz için risk oluşturuyor. Pa ra biriminde son dönemde etkili olan zayıflık ve iç baskılar, enflasyonda tepe noktasının kasım ayına kaymasına neden olabilir” ifadeleri kullanıldı. JP Morgan da, ekim ayı için enflasyonun yüzde 11.4 ile zirve yapacağını öngördüklerini belirtti. JP Morgan TL istikrarlı kalırsa 2018’in ilk çeyreğinde enflasyonun keskin şekilde düşebileceğini ifade etti. TCMB’nin son aylarda kredibilitesini yeniden yapılandırmak için temkinli davrandığını belirten JP Morgan, TCMB’nin bu söyleminin değiştirmeyeceğini beklediklerini ve eğer enflasyon yukarı doğru daha fazla giderse daha fazla parasal sıkılaştırmanın masada olabileceğini tahmin ettiklerini bildirdi. Dolar son üç haftada 3.39 seviyelerinden 3.59 seviyelerine çıktı. Dolar 3.59’u gördü Yüksek enflasyon, jeopolitik riskler ve Fed beklentisiyle kurda yukarı baskı sürüyor Dolar/TL, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki gelişmelerin yarattığı jeopolitik risk ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) aralıkta faiz artışı yapacağı beklentilerinin kuvvetlenmesiyle üç haftada 3.39’lu seviyelerden 3.59’lara kadar yükseldi. Dün güne 3.58 seviyesinde başlayan dolar kuru gün içinde 3.59’u test etti ve günü 3.5760 TL seviyesinde tamamladı. Enflasyonda yıllık bazda devam eden yükseliş ve gün içinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın faiz söylemleri kuru baskılayan diğer nedenler oldu. TL’nin son dönemde benzer gelişmekte olan ülke para birimlerinin üzerinde değer kaybı yaşamasına neden olan jeopolitik riskler ve küresel piyasaların önümüzdeki dönemde de yakından izlenmeye devam ediliyor. Bankacılar ABD’de cuma günü açıklanacak istihdam raporunun önemine de dikkat çekiyorlar. Küresel piyasalarda ise güçlü ABD verilerinin Fed’in yıl sonuna kadar faiz artıracağı beklentilerini kuvvetlendirmesinin ardından ABD hazine tahvil getirileri yükselirken; dolar bir buçuk ayın zirvesine ulaştı. ekonomi 9 Küresel ücretli emeğin görünümü Amerikan “Merkez Bankası” FED’in yıl sonuna değin kaç kez ve ne zaman faiz oranlarını yükselteceği sorusu iktisat medyasının en gözde konularından birisi halinde. Eylül ayı içinde FED yetkililerinin izlemeyi düşündükleri politikaları sır saklar gibi, fısıltılar halinde ekonomi kamuoyu ile paylaşırken, finans piyasalarının yorumcuları da “konuyu manşetlere nasıl taşırım” endişesiyle olsa gerek, en ezoterik ve mistik söz oyunlarıyla tartışma çabası içindeler. Bu kavram kargaşasının ardında FED’in gerçekten nasıl davranacağı sorusunun yanıtı, aslında, çoğunlukla enflasyon beklentileri ile ilgili. FED politika tercihlerini (tüm diğer merkez bankaları ve para otoriteleri gibi) her şeyden önce enflasyonun seyrine göre şekillendirmekte. Diğer yandan, unutmayalım ki reel anlamda enflasyon, işgücü piyasalarındaki yapısal tıkanıklıkların, istihdam biçimlerinin ve işgücü üretkenliğindeki dalgalanmaların yansımasıdır. Dolayısıyla, bu yazımızda ücretli emek piyasalarındaki görünümü değerlendirmeyi amaçladık. HHH Öncelikle uzun dönemli eğilimlere bakalım: Amerika’dan gelen veriler, 2017 itibarıyla enflasyondan arındırılmış reel ücretlerin 1973’e görece sadece yüzde 10 artmış olduğunu gösteriyor. 1973 sonrasında Amerika’da reel ücretlerin yıllık artış hızı yüzde 0.2’nin altında gerçekleşti. Söz konusu dönemde Amerikan ekonomisinin yılda yaklaşık yüzde 2.2 büyümüş olduğu göz önüne alındığında, ücretliemeğin milli gelir içerisindeki payının nasıl da erimiş olduğunu ve gelir dağılımındaki bozulmanın boyutlarını algılamak hiç de zor değil. Daha yakın, kısa döneme ilişkin veriler ise çarpıcı farklılıklar içeriyor. Amerika Çalışma Bakanlığı (Bureau of Labor) istatistikleri ağustos ayında istihdam artışının son derece cılız kaldığını; ve son iki ayın verilerinin de 41 bin kişi aşağıya doğru revize edildiğini gösteriyor. Amerika’da istihdam oranı ise yüzde 60’a değin gerilemiş durumda. Ancak burada ilgimizi daha çok çeken başka bir gösterge var: yarı zamanlı ve enformel şekilde çalışan sayısındaki hızlı artış. ABD’de son ayda yarı zamanlı işlerde çalışan sayısı 187 bin kişi artış göstermiş; FED’in meşhur miktar kolaylaştırması diye anılan para basma operasyonları döneminde 2013’ten bu yana, bu rakam 2.6 milyon kişiye ulaşmış. Gerçekten de bir yanda düzenli, tam zamanlı istihdam biçimleri ile yarı zamanlı ve geçici işler arasındaki giderek genişleyen uçurum ücret farklılıklarına ve sosyal haklara yansıyarak, küresel kapitalizmin bu hegemonik ekonomisinde bozulan gelir dağılımı ve çöken orta sınıflarının ardındaki temel mekanizmayı açıklamakta. Benzer veriler büyük durgunluk altındaki Avrupa ekonomilerinde de gözleniyor. Eurofound Monitor verileri Avrupa’da söz konusu dönemde yaklaşık 10 milyon yeni istihdam yaratıldığını; ancak bunun 8 milyonunun hizmetler sektöründe, sadece 1.5 milyonunun ise imalat sanayiinde gerçekleştiğini belgeliyor. Dahası, sanayi sektöründeki söz konusu istihdamın hemen tamamının tekniker ve yüksek eğitimli, vasıflı işgücünden oluştuğu, mavi yakalılar diye andığımız sanayi işçisine olan talebin hızla gerilediği gözleniyor. Derinleşen ücret eşitsizliği, tam zamanlı, formel istihdam ile yarı zamanlı düzensiz işler arasındaki büyüyen farklılaşmayı izlemekte. Bu dönüşüm bir yandan ücretliemeğin ortalama ücretleri üzerine baskı oluştururken, bir yandan da gerilemekte olan ücret maliyetleri üzerinden enflasyonist baskıları dizginliyor. Bu dönüşümlerin reel yansımasını, kuşkusuz, küresel sermayenin birikim ve örgütlenme şemasında gözlemekteyiz. Sermaye, sanayisonrası toplum tahayyülleri altında birikim önceliklerini giderek finansal işlemlerin borsa, döviz, tahvil piyasalarının, kısa dönemli ve sıcak para getirilerinde gerçekleştiriyor. Sanayi sermayesi giderek finansal rant oyunlarına dönüşürken işgücü ihtiyacını da yerkürenin ucuz emek cennetlerine, Asya’nın çalışma kamplarına, Latin Amerika’nın maquiladera’larına ve giderek Sahraaltı Afrika’nın işgücü depolarına taşıyor. Bu gelişmeler sermayenin sürekli olarak taşeronlaştırılmış, esnekleştirilmiş ve dibe doğru yarış altında hiperrekabete sürüklenmiş enformal işgücü biçimlerine ihtiyaç yaratmakta olduğunu dile getiriyor. Bu koşullar altında bastırılan ücret maliyetleri ise enflasyonist baskıların hafifletilmesinde en önemli etken. Yazımızın başındaki konuya dönelim: FED faizleri arttıracak mı? Reel ekonomik göstergeler ve işgücü piyasasının yapısal koşulları bu soruya “evet” yanıtını vermek için acele etmeye gerek olmadığını dile getiriyor. Finans piyasalarının “oyuncuları” rahat olsun. Firmaların döviz açığı 211.4 milyar dolar oldu Finansal kesim dışındaki firmaların temmuzda net döviz pozisyon açığı, haziran ayına göre 5 milyar 858 milyon dolar artış gösterdi. Merkez Bankası verilerine göre; Temmuz 2017’de bir önceki aya göre yurtiçi bankalardaki mevduat ve yurtdışına doğrudan sermaye yatırımları sırasıyla 856 milyon dolar ve 305 milyon dolar azalırken ihracat alacakları 85 milyon dolar arttı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle