27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 4 Ekim 2017 haber 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Rant için terör savunması Ver papazımı – al papazını Eylül sonunda AKP Reis’i yine kürsüye çıktığı bir yerde (neresi hatırlamıyorum, önemli de değil) çok ama çok önemli bir cümle kurdu. Umutlar bağladığı Trump yönetiminin de Fethullah Gülen’i iade etmeye yanaşmaması üzerine zor zaptettiği, hatta etmediği, öfkesiyle konuştu. Aynen aktarıyorum: Papazı verin, diyorlar. Bir papaz da sizde var, bize verin biz de onu size verelim... Trump’ın geri istediği papaz Andrew Craig Bronson adlı İzmir’deki Protestan Diriliş Kilisesi’nde görevli olduğu söylenen bir pastor. (Protestan papazlarına pastor deniyor). Andrew Craig Bronson 9 Ağustos 2016’da İzmir’de “FETÖ üyesi” olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Henüz iddianamesi yazılmadı. Bana sorarsanız yakın bir gelecekte yazılacağı da yok. Çünkü bu pastor biraz farklı bir papaz. Bir kere ABD yönetimi, özellikle Trump tayfası ona çok önem veriyor. Doğrulanamayan iddialara göre CIA’da üst düzey yönetici imiş veya olacakmış. Bilemem. Ancak “papazdan öte bir papaz” olduğu belli. Yoksa ABD dışında, bir Anadolu kentindeki bir kilisede sadece papazlık yapan bir din adamı ile Trump yönetimi bu kadar yakıcı ve yakından ilgilenmezdi... AKP Reisi’nin “papaz” ilan ettiği kişinin Fethullah Gülen olduğunu anlamak için ortalama zekâ yeter de artar bile. Buraya kadarında şaşılacak bir yan yok. İki “papaz” da kendi devletleri açısından önemli. Biri (Trump) papazını bağrına basmak için geri istiyor; bizimki de papazının ümüğünü sıkmak için geri istiyor. İyi de... HHH İyi de FETÖ bağlantısı, hatta üyesi olduğu gerekçesi ile tutuklanan Amerikalı papazın iadesi üstünde biraz hatta “çok biraz” durmak gerek. Hayır, sorun papazın kimliği, kişiliği, ilişkisi filan değil; Tayyip Erdoğan’ın cümlesi. “Ver papazımı, al papazını” ne demektir?.. Anayasasında bir hukuk devleti olduğu yazan; Cumhurbaşkanı’nın her fırsatta “Türkiye’de yargı bağımsızdır. Türkiye’de yargı Avrupa ülkelerinden bile bağımsızdır” dediği bir ülkedeyiz... İşte bu “bağımsız” yargının bir savcısı ortada bir suç olduğuna inanmış ve bunun kanıtlarını da elde etmiş olmalı ki mahkemeye gidip papazın tutuklanmasını ve yargılama sonunda cezalandırılmasını istemiş. “Bağımsız” yargının bu konuyla görevli sulh ceza mahkemesinin yargıcı önüne konan dosyaya bakmış; ortada cezalandırmayla sonuçlanabilecek bir suç olduğuna hükmetmiş ve papazı tutuklayıp hapishaneye yollamış. Papaz 14 aydır İzmir’de bir hapishanede... Şimdi bu ülkenin devletinin en tepesindeki zat “Ver papazımı, vereyim papazını” dediğinde o savcı ne yapacaktır? Şimdi bu ülkenin devletinin en tepesindeki zat, “Ver papazımı, vereyim papazını” dediğinde o papaz hakkında tutuklama kararı veren o yargıç ne yapacaktır? Ve yazıyı noktalarken en can alıcı soru: Eğrisi doğrusuna gelse ve Trump, “Tamam Reis. Anlaştık. Ver papazımı, al papazını” deyiverse ne olacak? Bağımsız yargının kararı yok sayılıp İzmir’de mahkeme kararıyla tutuklu papaz serbest bırakılıp Trump’a postalanacak mı? Sonra da bu ülkede “yargı bağımsızdır” türküsünün çığırılmasına devam edilecek mi? l SAVCI BERAAT İSTİYOR Mızrak ve Ata davası ertelendi Diyarbakır’da 28 Mart 2006’da çıkan olaylarda yaşamını yitiren 8 yaşındaki Enes Ata ile 14 yaşındaki Mahsum Mızrak’ın ölümüyle ilgili özel harekât polisleri H.A, N.Ö. ve B.Ö hakkında “Olası kast sonucu ölüme neden olmak” suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle açılan davaya devam edildi. Heyet değişikliği nedeniyle önceki zabıtların okunmasıyla başlanan duruşmada, Ata ve Mızrak’ı öldüren gaz fişeklerinin kaybolmasına ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği takipsizlik kararları okundu. Sanık avukatları, savcının sanıkların beraat etmesi yönündeki mütalaasına katıldıklarını belirterek, müvekkillerinin beraatını istedi. Mızrak Ailesi avukatı Barış Yavuz, savcının verdiği mütalaayı hatırlatarak, gaz fişeklerinin kaybedilmesine ilişkin verilen takipsizlik kararına yaptığı itiraza cevap verilmediğini söyledi. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, takipsizlik kararlarının kesinleşip kesinleşmediğinin kendilerine bildirilmesi için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına karar vererek, duruşmayı 31 Ekim’e erteledi. l Yurt Haberleri Sayıştay: Yurt ihalesi mevzuata aykırı. Ankara Üniversitesi: Öğrencilerin terör olaylarından korunması için mutlaka yerleşke içinde kalması gerekiyor OZAN ÇEPNİ Ankara Üniversitesi, Gölbaşı Yerleşkesi’ne inşa etmek istediği yurdun ihalesini mevzuata aykırı bulan Sayıştay’a ilginç bir savunma ile yanıt verdi. Üniversite, usulsüz ihaleyi Ankara’daki terör riski ve özel yurtların FETÖ’nün elinde olduğunu belirterek savundu. Sayıştay’ın Ankara Üniversitesi’ne yönelik incelemelerinde dikkat çeken ayrıntılar yer aldı. Ankara Üniversitesi, Gölbaşı Yerleşkesi’nde 30 bin metrekarelik alanda öğrencilerin konaklama sorunlarını çözmek için bin ya tak kapasiteli öğrenci yurdu ile sosyal, kültürel ve ticari alanların yapımına ilişkin ihale pazarlık usulü ile tamamlandı. Ancak Sayıştay’ın devlet mallarının bu usulle kiralanamayacağı değerlendirmesi ile ihaleye karşı çıktı. Teröre karşı yurt Üniversite ise savunmasında “gençlerin terör ve kötü alışkanlıklardan koruması ve anayasada kamu hizmeti niteliği olan yükseköğretimin başarı ile tamamlanması sürecinde öğrencilerimizin hayati barınma sorunu yaşadıkları” tespiti yaparak, “Artan terör riskleri dikkate alınarak hemen her yerleşkede yurt ve sosyal tesis inşa edilmesi ve mümkün olduğu ölçüde öğrencilerimizin yerleşke içinde zaman geçirmelerinin sağlanması hedeflenmiştir” dedi. Yurtlar FETÖ’de Yurt için kamu kaynağı olmadığını belirten üniversite yönetimi ayrıca, Gölbaşı 50. Yıl Yerleşkesi’nde Mühendislik Fakültesi, Spor Bilimleri Fakültesi, Yabancı Diller Yüksekokulu öğrencilerinin barınma sorununun acilen çözülmesi gerektiğini anlattı. Öğrencilerin mutlaka yerleşke içinde kalması gerektiğini belirten üniver site yönetiminin “Özellikle ilçede birçok özel yurdun başta FETÖ/PDY olmak üzere terör bağlantılı kişilerce yapılması ve işletilmesi” ifadeleri de dikkat çekti. Üniversite “Öğrencilerimizin terör örgütlerinden korunmasının temel felsefe olarak benimsendiği ve terör örgütleri ile mücadele çalışmaları dikkate alınarak açık ihale yapılması yerine yurt inşası ve işletmeciliği alanında çalışmaları ile ön plana çıkan yeterli sayıda firmanın davet edilmesi yoluyla ihale çalışmasının yapıldığı ve günümüzde tesisin hizmete açılma noktasına gelinmiştir” dedi. l ANKARA Belediyenin derdi başka Atık kâğıt işçilerinin depo ve ev olarak kullandığı yıkık dökük binaların arkasında Büyükşehir Belediyesi’nin yeni rant alanları çıktı. Belediyenin İskitler’de uygulanması amaçlanan MİA (Merkezi İş Alanları) projesi için yıllardır plan yaptığı öğrenildi. Mülk sahiplerine ulaşılamadığı gerekçesi ile yıllar içinde ilerleme sağlayamayan belediye ekipleri yaklaşık 210 bin metrekarelik alanı kapsayan MİA projesi ile “sanayi bölgesinin modernleşmesi” adı altında yeni rant alanları yaratmayı planlıyor. Biz insanız! Ankara Büyükşehir Belediyesi atık kâğıt işçilerinin depolarını yıktı. Yaşamlarını çöpten topladıklarıyla kazanan emekçiler isyan etti Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in son hede verilmeyen işçiler, umutlarını da molozlar altında bıraktı. Belediyenin sabah operas fi, gün boyunca ekmek para yonunun ardından ne yapa sı için çöpten kâğıt toplayan cağını bilemez hale gelen iş atık kâğıt işçileri oldu. Belediye ekipleri önceki gün ansızın, Ankara İskitler’de işçile OZAN ÇEPNİ çiler yaşadıklarını “Sabah birden belediye ekipleri kepçelerle, polis eşliğinde, söz rin hem ev hem de depo olarak dinlemeden binayı içinde kullandığı binaların yıkımına başla ki mallarla yıktı. Biz sokaklarda kal dı. İşçilerle görüşen CHP Milletveki dık. Yapacak hiçbir şeyimiz yok. Ne li Şenal Sarıhan “İnsanlar bir sefalet reye gideceğimizi, ne iş yapacağımı içinde ekmeklerini kazanmaya çalı zı bilmiyoruz” dedi. 32 yaşında ve şıyor. Dünden beri uyku girmedi gö 6 çocuk babası olan atık kâğıt işçisi züme” dedi. İşçiler ise “Herkesin ya Nazım, “Engelliyim. Bu iş olmasa ço pamadığı bir işi yapıyoruz. Köpek cuklarıma hiç bakamaz bir durum ler yemeğini çöpten bir şeyler bulup dayım. Engelli maaşı alıyorum ama da çıkarır ya, biz de aynı şekildeyiz. neye yetecek. Çoluk çocuğa mı yete Ama bizim isteğimiz devlet bize kö cek, anne babama mı yetecek, bana pek gözüyle bakmasın. Biz insanız mı yetecek?” dedi. ya!” diye konuştu. Günde 40 lira için gece yarılarına Ankara sabah 06.00’dan gecenin kadar kadar çöp çöp gezdiklerini an geç saatlerine kadar çöp çöp gezerek latan işçi Nazım, “Bize dokunmasın yaşamlarını kazanmaya çalışan atık lar. Kimseye zararımız, kötülüğümüz kâğıt işçileri güne yıkımla uyandı. yok. Kimseye yanlışımız olmuyor. Sabah saatlerinde İskitler Zübeyde 100’e yakın işçi mağdursa bunların Hanım Mahallesi’nde işçilerin hem aileleri de mağdur duruma düştüler” ev hem de depo olarak kullandıkları diye konuştu. Her bir işçinin geçine binalar, dozerler tarafından yıkılma bilmek için en az 200 kilo kâğıt top ya başlandı. Yaklaşık 3 ay önce “pro ladığını belirten işçi Nazım, “Herke je var” denilerek binaları boşaltmala sin yapamadığı bir işi, köpek işi yapı rı istenen işçiler, 10 gün önce de be yoruz. Köpekler yemeğini çöpten bir lediyenin sözlü uyarısı ile karşılaş şeyler bulup da çıkarır ya biz de aynı tı. Hafta sonu fabrikalar kapalı oldu şekildeyiz. Ama bizim isteğimiz dev ğu için depolardaki kâğıtları gönde let bize köpek gözüyle bakmasın. Biz remeyen ve günlerdir biriktirdikle insanız ya. Biz de Türkiye Cumhuri ri emeklerin bile boşaltılmasına izin yeti vatandaşıyız” dedi. MANZARA VAHİM İşçileri yıkım alanında ziyaret eden ve sorunlarını dinleyen CHP Milletvekili Şenal Sarıhan “Son derece kötü şartlarda, hem yaşam alanı olarak yaşıyorlar hem de topladıkları kâğıtları muhafaza ediyorlar dönüşüme göndermek üzere. Ailelerin geçindirebilmek için insan sağlığına uygun olmayan bu koşullara katlanmaya çalışıyorlar. Çöplerin içinden ekmek parası çıkarmaya çalışıyorlar. Bu insanlar ülkenin ekonomisine hizmet ediyorlar. Hukuki bir durum da yok. Bütün biriktirdikleri kâğıtlar yıkıntının altında kalmış. Yani insanların emeğine de saygı yok” diye konuştu. Kâğıt toplayıcıları için hurdacılar gibi ayrı bir site alanı yapılmasının gerektiğini belirten Sarıhan, “Manzara çok vahimdi. Dünden beri uyku girmedi gözüme. Bilmediğimiz yaşamlar bunlar. Bizim yaşadığımız dünya da pembe değil ama çok daha vahim, çok daha karanlık bir dünyanın Ankara’nın göbeğinde var olduğunu ve insanların korunmadığını görüyoruz. Bu halkçı bir devletin yapabileceği bir şey değil” dedi. GEZİ GAZİSİ AYDIN AYDOĞAN: Dosyam neden faili meçhul? ALİ AÇAR Gezi Direnişi sırasından polisin attığı biber gazı kapsülüyle bacağından yaralanan Aydın Aydoğan, kendisini yaralayan polislerin bulunamaması ve dosyanın ‘Faili Meçhul Suçlar Bürosu’na gönderilmesine itiraz etti. Gezi gazisi Aydoğan, soruşturmanın Faili Meçhul Suçlar Bürosu’na gönderilmesinin nedenini öğrenmek amacıyla önceki gün savcılığa gitti. Savcının sözlü olarak bilgi vermemesi üzerine Aydoğan dilekçe vererek, “Hakkımda soruşturması yürütülen toplumda ‘Gezi Davası’ olarak bilinen 2016/12677 dosya No’lu soruşturmaki polis memurları hakkında İstanbul 1. İdare Mahkemesi soruşturmanın devamına karar vermiştir. Bunun gerekçelerini savcılık makamınızdan öğrenmek istiyorum” dedi. Aydoğan, “Fali Meçhul Suçlar Bürosu davayı yeniden başa alıyor. 4.5 yıllık deliller ortadan kaldırılarak süreci yeniden başlatıyorlar. Savcıya sorduğumda ‘Bizim yapacağımız bir şey yok. Kurallar kaideler neyse onu uyguluyoruz’ diyor. Şehit edilen savcı delillere ulaşmışken deliller yok deniyor. Savcılar artık hukuk adamı yerine devletin memuru gibi davranıyor. Savcılık soruşturma makamıdır ama bizim hakkımız gasp ediliyor” diye konuştu. Soruşturmanın bilinçli olarak uzatıldığını söyleyen Aydın Aydoğan sonuca göre dosyayı Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacağını söyledi. İDDİANAMEDEKİ SKANDAL Üfleyene takipsizlik Bursa’da 7 Kasım 2016 ile 14 Kasım 2016’da yapılan operasyonlarda gözaltına alınan HDP üye ve yöneticisi 14 kişi hakkında hazırlanan iddianamede, HDP’lilerin düzenlediği kahvaltı etkinliği için polisler tarafından hazırlanan ve iddianameye aynen konulan fezlekede “Terör finansmanı filan üfleriz gazi abi...” gibi ifadelerin yer aldığı ortaya çıkmıştı. Avukatlar fezlekeyi hazırlayan polisler hakkında Bursa Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunarak ifadelerde adı geçen polis memuru Gazi Dündar ve diğer polisler hakkında işlem başlatılmasını istemişti. Gazete Karınca’dan Çağdaş Kaplan’ın haberine göre Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu durumun “sehven” gerçekleştirdiğini belirterek polisler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Savcılık kararında, “Şikâyete konu durumun sehven gerçekleştirildiği, dolayısıyla sahte delil üretme eyleminden ve resmi belgede sahtecilikten söz edilemeyeceği yine söz konusu olayda görevi kötüye kullanma suçunun da oluşmadığı anlaşılmıştır” denildi. Suçüstü yakalandılar Avukat Cahit Kırkazak, “Aslında bu tür politik davalarda hep söylüyorduk. Polis üfürmelerle fezlekeler hazırlıyor. Ama bu kez suçüstü yakalanmışlardır. Ve hazırladıkları üfürme fezleke hiç değişmeden iddianame olmuştu. Yani polis savcı olmuş. Hem polis hem savcı suçüstü yakalanmış oldu. Mahkeme de suçüstü yakalanmıştır çünkü iddianameyi incelemeden kabul etmiştir. Siyasi iktidarın ‘ben polisimi yedirmem’ söylemlerinden alınan güçle ortaya bir hukuk garabeti çıkmış” dedi. l Yurt Haberleri MERSİN’DE OPERASYON 4 avukata gözaltı, 4 avukat aranıyor Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın PKK/KCK’ye yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamında 8 avukat hakkında gözaltı kararı verildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şube Sekreteri Avukat Özgür Çağlar, geçen yıl KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Mersin Şube Başkanı Avukat Mehmet Altuntaş, avukatlar Bedri Kuran, Ali Bozan, Rıza Oğuz, Onur Kale, Emrullah Şan ve Sebahat Gençtarih’in ev ve ofislerine operasyon düzenlendi. Polis ekipleri, Gençtarih, Şan, Kale ve Bozan’ı gözaltına alarak Mersin Emniyet Müdürlüğü’ne götürdü. Avukatlar Özgür Çağlar, Mehmet Altuntaş, Bedri Kuran ve Rıza Oğuz ise adreslerinde bulunamadı. Gizlilik kararı verilen dosyada avukatlar hakkında 24 saat avukat kısıtlaması getirildi. Gözaltına alınan avukatlardan Bedri Kuran, HDP Mersin ve Adana İl örgütlerine yönelik 18 Mayıs 2015’te yapılan bombalı saldırı davasının avukatlarındandı. Kuran, 2011 yılında avukatlara yönelik yapılan KCK operasyonunda tutuklanmış ve daha sonra serbest bırakılmıştı. KHK ile kapatılan ÇHD Mersin Şube Başkanı avukat Mehmet Altuntaş da, 2015 yılında DBP’li Akdeniz Belediyesi’ne 24 Kasım ve 18 Aralık 2015’te yapılan iki operasyonda gözaltına alınmış ve serbest bırakılmıştı. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, “PKK/KCKTY yapılanmasına bağlı olarak hukuk komitesi içerisinde faaliyet yürüttükleri, gözaltına alınan diğer örgüt mensupları hakkındaki hukuksal süreci yakından takip ettikleri ve örgütün propagandasına dönüşen eylem ve etkinliklere katıldıkları tespit edilen 8 avukat hakkında gözaltı kararı verildi” dendi. l MERSİN / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle