29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 21 Ekim 2017 10 BAŞINDAN YARALANDI Miraz bebek koğuşta düştü SEYHAN AVŞAR Annesi Gülistan Diken Akbaba’yla birlikte Gebze Kadın Cezaevi’nde tutulan 1 yaşındaki Miraz bebek, dün gece koğuşun kapısındaki eşikten düşerek, kafasını beton zemine çarptı. Kafasında büyük bir şişlik oluşan Miraz bebek acilen Farabi Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Cezaevine geri getirilen ancak koğuşta kusmaya başlayınca tekrar hastaneye götürülen Miraz bebek, müşahede altına alındı. Miraz bebeğin sağlık durumunun iyiye doğru gittiği öğrenildi. Baba Cengiz Zaza Akbaba, cezaevlerinin betondan ibaret olduğunu vurgulayarak, “Cezaevinde halı yasak. Miraz evinde olsa halının üzerinde koşar, oynardı. Bu durum yaşanmayabilirdi. Başkasının cocuğu evinde halının üzerinde oynuyor. Miraz ise neden cezaevinin betonunda oynuyor? Annesi iktidar partisine muhalif diye. Hiçbir fırtına sonsuza kadar sürmez. Yetkililer hukuk önünde yaptıklarının hesabını verecekler. Cezaevinde büyüyen 668 bebeğin durumu için aylardır yetkililere çağrı yapıyoruz, yetkililerden bir ses yok” dedi. ADALET BAKANI AÇIKLADI: Cezaevlerinde 66 intihar oldu Adalet Bakanlığı’na yazılı soru önergesi veren CHP milletvekili Barış Yarkadaş, OHAL’in ilanından bu yana cezaevlerinde kaç kişinin intihar ettiğini sordu. Bakanlık, önceki gün yolladığı cevapta, 2016 yılında 66 kişinin cezaevinde intihar ettiğini açıkladı. Bakanlık aynı cevapta, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana ise 40 kişinin intihar ettiğini bildirdi. Bakanlığın verdiği cevabı eleştiren Yarkadaş, şunları söyledi: “Cezaevi değil, ölüm evine dönüşen bir yapı var. Aynı soru önergesinde, KHK ile açığa alınan ya da ihraç edilen akademisyenler ile diğer meslek sahibi yurttaşlardan kaç kişinin intihar ettiğini de sormuştuk. Bakanlık, bu soruya kaçamak bir yanıt vermiş ve ‘Elimizde bunun verisi yok’ demiş. Bakanlık, ihraç edilen ya da açığa alınan kişilerin kaçının intihar ettiğini bilmiyor. Böyle gayri ciddi bir tutum olamaz. Ayrıca, cezaevinde olmayan ancak ihraç edildiği, işten atıldığı için intihar edenlerin sayısını da öğrenmek için çalışma yapacağız” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Enis Berberoğlu Tahliye talebine ret CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutukluluğuna itiraz eden avukatı Murat Ergün’ün tahliye talebi reddedildi. İstinaf mahkemesi, yerel mahkeme tarafından Berberoğlu hakkında “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan 25 yıl hapis cezasına ilişkin hükmün bozulmasına karar vermişti. Bunun üzerine Berberoğlu’nun avukatı Murat Ergün, müvekkilinin tutukluluğunun kaldırılarak tahliye edilmesi talebiyle Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3.Ceza Dairesi’ne itiraz dilekçesi sunmuştu. Avukat Murat Ergün’ün yaptığı açıklamaya göre Enis Berberoğlu’nun tahliye talebi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesi tarafından reddedildi. l İHA ‘SUÇ UNSURU YOK’ Eski başkan Çıtırık’a beraat Adana Barosu’nun eski başkanı avukat Mengücek Gazi Çıtırık hakkında yaptığı açıklamalar nedeniyle “terör örgütü propagandası” iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması dün Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Savcı, esas hakkındaki mütalaasında Çıtırık’ın beraatını istedi. Adana Baro Başkanı Veli Küçük ve Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez’in savunmalarının ardından mahkeme heyeti, “Davranışta suç unsuru bulunmadığını” belirterek Çıtırık hakkında beraat kararı verdi. Çıtırık, “Hangi terör örgütünün propagandasını yaptığımı bilmeden yargılandım” dedi. l ADANA / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Özlem’e özlemle… yor, bu iddianameyi mahkeme kabul ediyor. Yetmiyor, görevleri ve uğraşları iktidarın emir ve istekleri doğrultusunda Sevgili Kumkumam, Birbirimize nasıl hitap ederdik? Aman Allahım, ben ne yaptım! Kubbe Altı Sözlüğü’ne baktım: “kumkuma” meğer yuvarlak karınlı madenî şişe demekmiş, bir de “birçok şeyi kendisinde toplamış olan” anlamı varmış. Ne kadar iyilik, vicdan, yürek, sevgi, dostluk varsa, hepsini kendinde topladığın için sana yakışıyor kumkumalık. Gel gör ki şimdi bu sözcüğü de casusluk şifresi, örgüt parolası falan sayıp beni de katıvermesinler şu dehşetengiz “Büyükada casusları” davasına! O zaman, istersen kısaltıp “kumam” diyeyim. Anlarsın ya, millî ve yüzde yüz yerli gelenek ve ahlakımızda kumanın yeri vardır; büyüklerimiz de yüce yargımız da yadırgamazlar. Aydın’ın da itiraz edeceğini sanmam. Şaka yapacak halimiz kalmadı ama gel gör ki yaşadıklarımız sanki büyük bir şaka. Abukluğun sınırını çoktan aştık, hunileri kafamıza takıp oynama aşamasına geldik. Biliyorum, “bu da geçer ya hu”. Benim ömrüm yetmese de, sizler bu karabasanın sona erdiğini tabii göreceksiniz. Ne var ki, bu hale düşmüş bir yargının toparlanması nasıl mümkün olacak. Eğitimden yargıya kurumlardaki ve toplumdaki tahribat; siyasî tercihi, iktidar yandaşlığını falan aşan bu cehalet, bu çürüme, bu habaset (kötücüllük), bu çöküş nasıl giderilecek! Kaç kuşak gerekecek onarım için! Hakkınızda bir ihbar olmuş Büyükada’da bir otelde, apaçık bir yerde, herkesin ortasında yaptığınız bir seminer sırasında. Çevirmen diye tuttuğunuz görevli muhbirin teki (Dikkat isterim; gizli casusluk toplantısı için Çevirmenler Derneği’nden bir çevirmen istiyorsunuz. Ne tedbirsiz, ne acemi ajanlarsınız siz böyle!) ihbarda bulunuyor. Gerçek Rus casuslarına dayanarak Büyükada’yı FETÖ’cü darbenin ve NATO’cu planların üssü ilan etmiş Avrasyacı ulusalcı gazete, Cingöz Recai’ye parmak ısırtacak düzmece haberlerle ihbarı destekliyor. Hepiniz anında derdest ediliyorsunuz. Deliller; casusculuk oynayan çocuk işi bile denemez, komik demek daha doğru. Peki savcı ne yapıyor? Tek yapması gereken, sizi tutuklayanları, olmaz böyle saçmalık diyerek kapıdan kovmakken tutup iddianame hazırlıyor. Yetmi yalanlar üretmek olan yandaş basın sabun köpüğü iddianameye içerik kazandırmak için harekete geçiyor. Beni umutsuzluğa düşüren bu işte. Bu savcılar, bu hâkimler hukuk okumuşlar, bunların eline insanların kaderi teslim edilmiş. Eh, hâlâ görevde olduklarına göre FETÖ’cü de değiller. Ama bunca hukuksuzluğu, adaletsizliği içlerine sindirebiliyorlar, meslekleriyle bağdaştırabiliyorlar. İktidarlar geçicidir ama cehalet, teslimiyet ve habaset ne yazık ki kolay giderilmez, çabuk aşılmaz. Çok sevgili Özlem’ciğim, Kumkumam benim. Dolaylı haberlerini alıyoruz. Hâlâ dışarda kalan arkadaşlarımızla ne zaman buluşsak seni anıyoruz. Çıktıktan sonra ilk sabah kahvaltısında bize pişi kızartacaksın, değil mi? Bekliyoruz. Kumkuma Oya Kelepçeli özgürlük Açlık grevinin 226. gününde olan Semih Özakça tahliye edildi. Mahkemeye getirilmediği için savunmasını yapamayan Nuriye Gülmen ise hâlâ tutuklu OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile işlerinden olan tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen, öğretmen Semih Özakça ile tutuksuz Acun Karadağ’ın yargılandığı davanın 3. duruşmasında ilk tahliye kararı verildi. 226 gündür açık grevinde olan Semih Özakça, 151 günlük tutukluğun ardından adli kontrol şartı ile tahliye edildi. Mahkemede “duruşmaya getirilmesi hayati tehlike doğrurur” raporu ile izin verilmeyen Gülmen’in ise tutukluğunun devamına karar verildi. Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu’nda görülen duruşmaya Semih Özakça, tekerlekli sandalye ile gelirken, Numune Hastanesi başhekimliği tarafından Nuriye Gülmen’in getirilmesinin sağlık yönünden uygun olmadığı yönünde görüş bildirildi. SEGBİS ile bağlanan tanık B.E, Özakça ile Karadağ’ın bir örgüt bağı olup olmadığını bilmediğini belirterek “Nuriye Gülmen’i İstanbul’dan tanıyorum. Açlık grevlerinin başlaması konusunda örgüt talimatı olduğu konusunda doğrudan bilgim yok. Semih’i parkta sadece iki kez gördüm” dedi. Özakça ise “Tanık B.E’nin yaptığı düşüklüktür, alçaklıktır. Yaptığı itirafçılık değil, iftiracılıktır. İstanbul’a bir kez gittim. Ama ne tanığı gördüm, ne o parka gittim. B.E’nin beni gördüğünü söylediği tarihte ben askerdim” dedi. İstanbul’a evlilik sonrası 20152016 yıllarında gittiğini söyleyen Özakça, “Hiçbir suçlama ve kanıt yok. Tek suçlama Yüksel Caddesi’nde yaptığım basın açıklaması. Cezaevinde yazdığım günlüğüm dosyanıza giriyor. Çünkü dosya boş. Dün okuduğum haberde Hatay’da bizimle ilgili bir paylaşım yaptığı için bir öğretmen açığa alınmış. Polisler Nuriye deyince kafa kaldırıyor, Semih deyince saldırıyorlar! Eskişehir’de Pamelya kafede gördüm diyor tanık. Eskişehir’de öyle bir kafe yok” dedi. Özakça, savunmasını şöyle sürdürdü: “Bir insanın açlık grevi yapmasında örgüt ne gerek. Biz her şeyi yaptık sonra açlık grevi dedik.” Mahkeme heyeti, Özakça için “tutuklanma nedeni var ise de bu sanık yönünden yargılanmanın geldiği aşama dikkate alınarak, tutuklamadan beklenen amacın adli kontrol ile sağlanabileceği kanaati” ile “konutu terk etmemek” şartıyla tahliyesine karar verdi. Savunmasını henüz yapamayan Gülmen için ise “kuvvetli suç şüphesinin varlığı” nedeniyle adli kontrol şartının yetersiz kalabileceği kanaatine varılarak tutukluluk halinin devamın karar verildi. Ayrıca sağlık durumu nedeniyle Gülmen’in duruşmada hazır edilemeyeceği bildirilmesi halinde hastanede sesli ve görüntülü sistem aracılığıyla duruşmaya katılmasına karar verildi. Mahkeme ayrıca Özakça’dan alınan günlüğün delil niteğinde olmaması nedeniyle geri verilmesine karar verdi. Duruşma 17 Kasım tarihine ertelendi. l ANKARA Semih Özakça ve eşi evlerinde sorularımızı yanıtladı. ŞEYMA PAŞAYİĞİT ÖZAKÇA TAHLİYE SONRASI CUMHURİYET’E KONUŞTU ‘Sonunda kazanacağız’ ŞEYMA PAŞAYİĞİT 151 gün sonra cezaevinden çıkan Semih Özakça ilk kez Cumhuriyet’e konuştu. Özakça, “NuriyeSemih demenin, işimi geri istiyorum demenin bir bedeli var ülkemizde. Bu bedeli biz eksiksiz ödeyeceğiz ama sonunda mutlaka kazanacağız” dedi. Tahliye kararından saatler sonra Sincan Cezaevi’nden ambulansla çıkartılan Özakça, sivil polisler eşliğinde evine geldi. Özakça, “Bizim direnişimiz işimize geri dönme talepliydi ve hale bu talebimiz sürüyor. Bizler emekçiyiz, eğitimciyiz. İşten atılan binleriz. Biz sadece kendimiz için direnmedik. ‘İşimize döndüğümüzde açlık grevimizi bitiririz ama emekçilerin direnişi devam edecektir’ dedik. Ancak gündem olduktan sonra, halkta bir karşılığı olduğu için tutuklandık. Bu tabii ki iktidarın politikalarını rahatsız eden bir direniş olduğu için tutuklandık. İktidar bizim üzerimize çok büyük oyunlar oynamaya çalıştı ve hala aynı şekilde devam ediyor” dedi. Zorla müdahale tehdidi Hapishanede birçok kötü uygulama ile karşılaştık. Baskı ve işkence ile karşılaştık ve tehditlerle karşılaştık. Burada en son tehdit olarak da zorla müdahale tehdidiydi. Hastaneye kaldırıldık zorla müdahale için. Zorla müdahalenin ölüm olduğunu biliyoruz. İnsanların zorla müdahalelerde nasıl yaşıyan ölü haline geldiğini, kendi bilincini kaybettiğini, çocuklaştığını, yürüyemediğini, sakat kaldığını biliyoruz. Biz yaşayan ölü olmak istemedik. Ölmek de istemedik. Tam tersine yaşamak için, işimizle hakkımızla, emeğimizle yaşamak için direnişi seçtik. Direnmeye de devam edeceğiz. Bizim tek çıkar yolumuz bu kaldı. Kazanacağımıza inanıyorum. ‘Sevinemedim’ Yol arkadaşı Gülmen’in tahliye edilmemesine tepki gösteren Özakça, “Şu anda Nuriye Gülmen hala tutuklu ve hastanede zorla müdahale saldırısı ile karşı karşıya. Onun tahliye edilmemesi beni açıkça öfkelendirdi kendi tahliyeme sevinemedim” dedi. İşlerini geri alana kadar mücadelelerine devam edeceklerini belirten Özakça, “Bizim temel hedefimiz işimize dönmek olduğu için ‘içerde veya dışarda direnişimiz devam edecek’ demiştik. NuriyeSemih demenin, işimi geri istiyorum demenin bir bedeli var ülkemizde. Bu bedeli ödeyeceksek, eksiksiz ödememiz lazım. Bu bedeli biz eksiksiz ödeyeceğiz ama sonunda mutlaka biz kazanacağız” dedi. Yüreklere bir ağırlık çöktü Özakça’nın tutuklanmasının ardından kendisi de açlık grevine başlayan eşi Esra Özakça, cezaevi önünde tahliye edilen eşini beklerken Cumhuriyet’e konuştu. Özakça, “Bu dava başından beri olmaması gereken bir davaydı. Nuriye ve Semih tutuklanmamalıydı bile. Bu kadar işkence gördüler. Yaşanan şeyler o kadar derin ve o kadar acı verici ki.. Hele Nuriye’nin Numune’den sonra yaşadıkları gerçekten hepimizin yüreklerine bir ağırlık çöktürdü. Vicdanında bir ağırlık” dedi. Özakça’nın dedesi Ali Rıza Özakça da “Bizim torundan bir örgüt çıkmaz. Biz onu terbiyeli, ahlaklı yetiştirdik. Dürüst olduğu için bunlar başına geldi” dedi. Veli Saçılık da Özakça’yı ilk gördüğü an “Nasıl dışarıda iyi direnebildik mi” diye sordu. l ANKARA DÜNYA TAKİPTE Türkiye’ye Kavala tepkisi Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın gözaltına alınması yurtdışında da yankı yarattı. Düzenlediği basın toplantısında Kavala’nın gözaltına alınmasını değerlen Osman Kavala diren ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, “Saygın sivil toplum liderleri, insan hakları savunucuları, gazeteciler, akademisyenler, aktivistler gözaltına alınıyor bu ülkede. Bu da onlara bir örnek. Gözaltılar genellikle yetersiz delillere dayandırılarak ve çok az şeffaflıkla yapılıyor. Biz bunu Türkiye’de alarm verici bir eğilim olarak değerlendiriyoruz. Türk yetkililere, bu eğilime ilişkin ifade özgürlüğü, gözaltılar, demokratik toplumun çöküşü konusunda kaygılarımızı birçok kez ilettik. Bu gözaltılar, ifade özgürlüğüne, insanların özgürce konuşmalarına ve iletişim kurmalarına engel. Bu da topluma zarar verir. Durumu yakından izlemekteyiz” dedi. Sürekli muhatabımız Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Agnès RomatetEspagne ise “Fransa, diğer Avrupa ülkeleri gibi Büyükelçiliğimizin sürekli muhatabı Kavala ile düzenli olarak işbirliğinde bulunuyor ve bu konudaki gelişmeleri çok dikkatle izleyecek. İnsan hakları ve temel özgürlüklere saygı, bilhassa ifade özgürlüğü, demokrasinin uygulanmasında elzemdir. Türkiye’nin Avrupa ve uluslararası taahhütlerinin temel kaidesini oluşturur” ifadelerini kullandı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner, Twitter’dan, Kavala’nın gözaltına alınmasını “sivil topluma yönelik bir saldırı” olarak yorumladı. İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Emma SinclairWebb ise “Kavala, Türkiye’de uzlaşma, diyalog ve hukukun üstünlüğü için yorulmadan çalıştı. Onu serbest bırakın” diye tweet attı. ‘Hata düzeltilecektir’ GÖZALTINDAKİ AVUKAT VE GAZETECİLER İÇİN ÇAĞRI: Derhal serbest bırakın Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne (ESP) yönelik operasyonda gözaltına alınan Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHP) avukatları ESP Genel Başkan Yardımcısı Özlem Gümüştaş ve Sosyalist Kadın Meclisleri MYK üyesi Sezin Uçar ile ETHA editörü İsminaz Ergin, muhabiri Havva Cuştan’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin Emniyet’teki işlemleri sürüyor. Dosyada gizlilik kararı var. Gözaltına alınanlar ve avukatlarına neyle suçlandıkları ise söylenmedi. Gözaltına alınan Uçar, avukatı aracılığıyla tüm kadınlara mesaj gönderdi. Uçar, “Geçici bir ayrı kalma di yelim. Kadın katliamı davalarını, özsavunma hakkını kullanan kadınları yalnız bırakmayacağınızı biliyorum” dedi. Özgürlükçü Hukukçular Platformu İstanbul Şubesi, Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Demokrasi İçin Avukatlar, Kartal Hukukçular Derneği, Adalet İçin Hukukçular, Özgürlükçü Demokrat Avukatlar, avukatlar Gümüştaş ve Uçar’ın gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Ortak açıklamada, “Avukatların, tüm kişisel ve mesleki arşivlerine yine hiçbir yasal zemin işaret edilmeden el konulmuştur. Uçar ve Gümüştaş için ve tüm diğer melektaş larımız için İstanbul Barosu’nu ve Türkiye Barolar Birliği’ni artık masadan kalkmaya, mikrofonu ele almaya ve yazılı olan görevlerinin hakkını vermeye davet diyoruz” denildi. ‘ETHA Emekçileri’ de yazılı bir açıklama yaparak Ergin ve Cuştan’ın serbest derhal bırakılmasını istedi. Sosyalist Kadın Meclisleri’nin, dün düzenlediği basın toplantısında konuşan ETHA editörü Şahin, herhangi bir arama kararı gösterilmeden polislerin evlerini bastığını, darp edildiklerini, yere yatırılarak polislerin ayaklarıyla başlarına bastıklarını söyledi. l İSTANBUL Kavala’nın eşi Ayşe Buğra Kavala, dün yazılı açıklama yaptı. Kavala, “Konunun soruşturma aşamasında olması nedeniyle, bu noktada acele değerlendirmeler yapmanın çok doğru olmadığını düşünmekteyiz. Kanaatimiz Osman Kavala hakkında bir yanlış anlamanın olduğu yönündedir. Kaldı ki, soruşturma ve yargı makamlarının bu hatayı süratle düzelteceğine inanıyoruz” l Haber Merkezi Kardaş’a gözaltı iddiası ORSAM Başkanı Doç. Dr. Şaban Kardaş, dün Ankara’daki evinde gözaltına alındığı iddia edildi. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Kardaş’ın, Osman Kavala ile aynı soruşturma kapsamında gözaltına alındığı iddia edildi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle