03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 27 Ocak 2017 1T0AAKrsaalılkd’tırayısiİtısnitrddaani,b315u65l’sBkıeipşşioikylitasar,aş4l’ta4ankddişıü.izyeanşlaemneınnı sa9jladnEırdkıdiamram’d10ae’ukHaaarkaskkkoaerlrui 1Şn5eakmdişüdi zişneelnihDlietunorealdnku. EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 5 s3Ra9edlgdiküneıirzayşcıe’diiyetnyaiasrladei1ynş’iniıa.dlpebmeonaılşnisıı 2y6aşApeğıhlauitnsotPolKdsKu’t,sa7aC8ldikzırirşıesiıyEnamdraanl1iay1 npedot’ıli.inse OAkieKtavPpH’ençtinığı ASLaniledıskagğülavneancliağki OHAL’de nasıl bir sandık? OHAL döneminde 159 medya kuruluşu kapatıldı. 2 bin 500’e yakın gazeteci ve medya çalışanı kurumları kapatıldığı için işsiz kaldı. Kapatılan medya kuruluşlarının 157’si çıkarılan KHK düzenlemeleri ile, 12 televizyon ve 10 radyo ise KHK’ların verdiği yetki ile bakan emri üzerine kapatıldı. Kapatılan kurumların 20’si geri açıldı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin açıkladığı son rakamlara göre, 839 gazeteci açılan davalarda hakim karşısına çıktı. 189 gazeteci sözlü ve fiziksel saldırıya uğradı. 14 toplumsal olayda yayın yasağı kararı verildi. Kayyımlı sandık OHAL Kararnamesi ile belediyelere de kayyım atamanın yolu açıldı. Eylül başında yayınlanan kararnamenin ardından geçen süreçte aralarında Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün de bulunduğu 75 DBP’li belediye eş başkanı tutuklandı. 70 belediye eş başkanı ise gözaltına alındı. 4 belediye başkanı hakkında yakalama kararı çıkarıldı. DBP’den 65 belediyeye kayyım atandı. HDP’siz sandık HDP eş genel başkanlarının aralarında bulunduğu 12 vekil tutuklandı. İfade verme gerekçesiyle neredeyse her gün bir HDP’li milletvekili gözaltına alınıyor, ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılıyor. 29 HDP il eşbaşkanı, 57 HDP ilçe eşbaşkanı, 3 MYK, 4 PM üyesi, 750’yi aşkın HDP il ve ilçe yöneticisi tutuklandı. Akademisiz sandık OHAL kapsamında çıkarılan KHK’larla 20 bin 417 akademisyen ya kadro hakkını kaybetti, ya ihraç edildi ya da işsiz kaldı. 226 öğrencinin okuluyla ilişiği kesildi. OHAL döneminin başında çıkarılan KHK ile 104 vakıf ve bin 125 dernek tamamen kapatıldı. Daha sonra İçişleri Bakanlığı tarafından faaliyetleri durdurulan 370 dernek daha KHK ile kapatıldı. Çıkarılan son KHK ile 83 dernek daha kapatıldı. 11 derneğin ise faaliyetleri durduruldu. Peki terör: 206 ölüm 22 Temmuz’da başlayan OHAL döneminde terör saldırıları da durmadı. 1 Ağustos’ta Bingöl’de polis aracına PKK tarafından düzenlenen saldırıda 7 polis şehit oldu. 18 Ağustos’ta Elazığ Emniyeti’ne düzenlenen PKK saldırısında 3 polis şehit oldu, 217 kişi yaralandı. 20 Ağustos’ta Gaziantep’te düğünde kalabalığın arasına karışan canlı bomba 54 kişiyi öldürdü, 91 kişiyi yaraladı. 26 Ağustos’ta Cizre Emniyet’ine yapılan PKK saldırısında 11 polis şehit oldu, 78 kişi yaralandı. 6 Ekim’de İstanbul Yenibosna’da Polis Merkezi’ne TAK tarafından düzenlenen saldırıda 10 kişi yaralandı. 9 Ekim’de Hakkari Şemdinli Durak jandarma karakoluna düzenlenen saldırıda 10’u asker 15 kişi şehit oldu, 26 kişi yaralandı. 4 Kasım’da Diyarbakır’da hem IŞİD hem TAK tarafından üstlenilen emniyet müdürlüğü saldırısında 10 sivil, 2 polis şehit oldu, 100 kişi yaralandı. 10 Kasım’da Mardin Derik Kaymakamlığı’na düzenlenen saldırıda Derik Belediyesi’ne kayyım olarak atanan kaymakam Muhammed Safitürk şehit oldu. 24 Kasım’da Adana Valiliği’ne düzenlenen saldırıda 2 kişi yaşamını yitirdi 33 kişi yaralandı. 10 Aralık’ta İstanbul Beşiktaş’ta düzenlenen TAK saldırısında 36’sı polis, 44 kişi yaşamını yitirdi, 155 kişi yaralandı. 17 Aralık’ta Kayseri’de Komando Tugay’ından askerlerin bulunduğu otobüse düzenlenen saldırıda 15 asker şehit oldu, 56 kişi yaralandı. 19 Aralık’ta Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov, Ankara’da düzenlenen saldırı ile yaşamını yitirdi. Suikastçı Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli saldırgan Mevlüt Mert Altıntaş öldürüldü. İstanbul Ortaköy’de Reina gece kulübünde yılbaşı gecesinde düzenlenen terörist saldırıda 1’i polis 39 kişi yaşamını yitirdi. İzmir Bayraklı Adliyesi’ne düzenlenen saldırıda iki polis şehit oldu. “Evet terörle mücadelenin gücünü artırır” söyleminin altından “sandığa OHAL ile gidelim” çıktı AKP’nin referandum söylemini terörle mücadele üzerinden kurmasının altından referan duma OHAL koşullarında gitme plan ları çıktı. İktidar partisinin referandu ma ilişkin kitapçığında OHAL koşullarının refe randum için kaldırılma yacağının sinyali verildi. Kitapçıkta, “OHAL terör SİNAN TARTANOĞLU le mücadeleyi hedeflediği için güveni artırıyor. Vatandaş güvenli bir ortam da özgür iradesini sandı ğa yansıtıyor” ifadeleri kullanıldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemi referendumuna gider ken 15 Temmuz darbe girişiminin ardın dan ilan edilen OHAL koşullarına son vermek istemediği giderek daha sık di le getirilmeye başlandı. AKP yönetimi ve milletvekilleri de anayasa değişikli ği paketi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan onay beklerken, OHAL koşullarında kurulan sandığın daha sağlıklı olacağı anlatılıyor. AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, önceki gün Diyarbakır’da, “Sayın Başbakan’ın açıkladığı gibi OHAL, devlet içinde bir ihanet gördüğü için devlete karşı olağanüstü haldir, vatandaşı korumaya yönelik olağanüstü haldir. Bu anlamda OHAL referandum sürecini daha sağlıklı sağlayacak. Yoksa referandumun sonuçlarını etkiyecek bir OHAL tavrı olamaz” açıklamasını yaptı. ‘Yeniden düzenliyoruz’ AKP’nin referandum kampanyası döneminde kullanacağı söylemin ipuçlarını veren ve “terörle mücadelenin Başkanlık sistemi ile daha da güçleneceği” tezinin hakim olduğu kitapçıkta, OHAL koşullarına da değinildi. Kitapçığın “Sıkıyönetim kalkıyor, OHAL yeniden düzenleniyor” başlığı altında sı kıyönetim uygulamasının tarih olduğu, OHAL’in ise “15 Temmuz hain darbe girişiminin sonuçları ve terör tehditleri de gözönüne alınarak, yeniden tanımlandığı” belirtildi. Mevcut Başbakanlık sisteminde Bakanlar Kurulu yetkisinde olan OHAL ilanının, yeni sistemde Cumhurbaşkanlığı’na verildiği, ancak OHAL ilanının aynı gün yine Meclis onayına sunulduğu ifade edildi. Kitapçıkta, “Meclis’in OHAL’i uzatma, kısaltma ya da kaldırma yetkisi bulunuyor. Bu dönemde çıkan kararnameler üç ay içinde Meclis’in onayına sunuluyor. Meclis’in bu konudaki denetleme gücü ve sorumluluğu ön plana çıkıyor. OHAL de olsa seçim süreci tamamen Yüskek Seçim Kurulu’nun denetiminde gerçekleşiyor. OHAL terörle mücadeleyi hedeflediği için güveni arttırıyor. Vatandaş güvenli bir ortamda özgür iradesini sandığa yansıtıyor” denildi. Olumlu dil kullanılacak Referandumda ‘hayır’ kampanyası için 81 ilde etkinlik planlayan HDP, toplumda kutuplaşmayı engelleyecek bir kampanya yürütecek MAHMUT LICALI Anayasa değişikliğine ilişkin referandum sürecinde HDP’nin yürüteceği kampanya sürecinde 81 ilde etkinlik yapılması planlanırken, kampanyada verilecek mesajların içeriğinin olumlu olması, toplumdaki kutuplaşmayı artırmayan bir üslup kullanılması hedefleniyor. HDP’nin özellikle bölgedeki yurttaşların referandumda sandığa gitmesi konusunda motivasyonu artırıcı özel çalışmalar yürütülmesi de değerlendiriliyor. Anayasa değişikliğiyle ilgili referandum öncesi HDP’de yürütülecek kampanyayla ilgili çalışmalar da başladı. Bu kapsamda HDP 81 ilde de referandumla ilgili çalışma yürütmeyi hedefliyor. Mitinglerin yapılması da planlanırken, Türkiye genelinde halk toplantıları ve etkinlikleriyle referandum kampanyasının yürütüleceği ifade ediliyor. HDP’li bütün milletvekillerinin aktif olarak seçim bölgeleri ve seçim bölgelerinin dışındaki yerlerde de çalışmalar yapması planlanıyor. ‘İyi örnekler verilecek’ Edinilen bilgiye göre, kampanya boyunca HDP’nin kullanacağı mesajlar olumlu bir dille hazırlanacak. Toplumun evet ve hayır cephelerinde kutuplaşacağı gerekçesiyle HDP, kampanyada “kötü örnekler” yerine “iyi örnekler” üzerinden yurttaşlara seslenecek. Bu kapsamda HDP kampayasında referandumdan evet çıkması durumunda Türkiye’de yaşanacaklar yerine, hayır çıkması durumunda yaşanacaklara ilişkin tespitlere yer verecek. HDP’de özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde referanduma katılımın seçime katılım oranını bulması için özellikle milletvekillerinin mahalle mahalle, köy köy ziyaretler gerçekleştireceği belirtiliyor. Bu kapsamda bölgeye özel sandığa gidin mesajı verecek ayrı bir çalışmanın da yürütüleceği ifade ediliyor. HDP referandumda yurttaşların gönüllü katılımına dayanan sandık güvenliğinin sağlanacağı bir sistem oluşturulmasını tartışıyor. l ANKARA Demokrasi ve Kardeşlik Parkı’nda yer alan anıttaki isimler söküldü. Madımak anıtına saldırı ABİDİN YAĞMUR Mersin’de Madımak katliamı kurbanları anısına HDP’li Akdeniz Belediyesi tarafından yaptırılan anıttaki isim plaketleri kimliği belirsiz kişilerce söküldü. Sökülen 27 isim plaketinin yerine yenisi de yapılmayınca anıt yarım kaldı. Şu an anıtta katliam kurbanlarından sadece Hasret Gültekin, Muhlis Akarsu, Muhibe Akarsu, Metin Altıok, Edibe Sulari ve Erdal Ayrancı’nın isim plaketleri duruyor. Diğer katliam kur banlarının ise sadece fotoğrafları kaldı. Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şube Başkanı Hasan Kılavuz, anıtın barış ve kardeşlik adına yapıldığını belirterek, “Yüreğinde, kin, nefret, hasetlik yer alan kişiler, anıtta yer alan isimleri sökmüşlerdir. Bu kişiler anıtta yer alan isimlere dahi tahammül edemiyorlar Saldırganlar 33 isim tabelasından 27’sini sökmüş. Ben inanıyorum ki Akdeniz Belediyesi isimleri sökülen Sivas şehitlerinin ismini en kısa zamanda takacaktır” dedi. l MERSİN YSK’nin başkanlık acelesi ALİCAN ULUDAĞ Yüksek Seçim Kurulu (YSK), anayasa değişikliği düzenlemesine henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “onay” gelmeden referandum hazırlıklarına başladı. Erdoğan’ın “veto” ihtimaline “şans” vermeyen YSK, bir sandık bölgesinde seçmen sayısını 410415 olarak belirledi. YSK’nin henüz anayasa değişikliği onaylanmadan sandık kararı alması eleştirilere neden oldu. YSK’nin buna dolaylı olarak yanıt verdiği kararda, “Halkoylaması sürecinin kısa olması karşısında herhangi bir aksamaya sebebiyet verilmemesi için kanunun Resmi Gazete’de yayımlanması beklenilmeksizin bir sandıkta oy kullanılacak seçmen sayısının belirlenmesi gerekli görülmüştür” denildi. YSK; seçimlere katılabilme yeterliliğine sahip olan siyasi partileri de açıkladı. AKP, BTP, BBP, CHP, HDP, Hür Dava Partisi, MHP, SP ve Vatan Partisi seçime katılma yeterliliğine sahip partiler olurken YSK’nin gerekçesi “1 Ocak’tan en az 6 ay öncesi itibarıyla illerin en az yarısında teşkilat kurmaları ve büyük kongrelerini yapmaları” oldu. 1 Kasım 2016’daki seçimlerde bu sayı 29’du. Bu durum başkanlığa giderken siyasi partilerin çalışmalarını/örgütlenmelerini durdurduklarını gösterdi. l ANKARA Güçlü Türkiye için HAYIR! Madem referandum ortamına girildi, hiç vakit kaybetmeyelim, bu ülkenin geleceğine dair ne düşündüğümüzü söyleyelim. Maalesef, iktidar partisinin, yıllardır dayattığı, “ya iktidarsın, ya hiçbir şey”, “ya iktidara talipsin, ya da çeneni hiç yorma” söylem ve anlayışı, iktidar çevreleri dışında da fazlasıyla karşılık buluyor, yılgınlık havası yaratıyor. Oysa, bırakın “demokrasi”yi, “siyaset” sadece iktidar demek değildir. Sadece iktidardan ibaret siyaset olmaz, o şartlarda tezahür eden yönetme faaliyeti otoriter bir “idare” biçimidir, o kadar. Yıllardır, muhalefet partilerine yönelik, “siz de iktidar olun, o zaman konuşursunuz” dayatması, böylesi bir idare anlayışının ifadesidir. Böyle bir idare anlayışı, siyasetin bittiği, bitirilmek istendiği noktada devreye girer. Siyaset, bir toplumu kavgasız, dövüşsüz, mümkün mertebe, asgari düzeyde dahi olsa “rıza”ya dayalı, bu rızayı sağlayabilecek müzakere ve uzlaşma zemini üzerine yönetebilme kabiliyetidir. Çoğunluk rızası, belli zaman aralıkları için, icraat heyetini seçme yöntemi olarak meşruiyet zemini oluşturur, tüm siyasal sistemi çoğunluk rızasına dayalı biçimde kurgulamak, “çoğunluk sultası” yaratmaktan başka bir anlam ifade etmez. O şartlarda, çoğunluk ne derse, ne düşünürse, geride kalanlar ona uymak mecburiyetindedir. “Cumhurbaşkanlığı sistemi” diye ileri sürülen model, işte böylesi bir idare biçiminin resmileşmesinden başka bir şey değil. “Ne dersek diyelim, önemli olan netice” diye sesimizi kesip oturmak, “oy vermeye bile gidesim yok” yılgınlığına kapılmak da, siyasetten vazgeçmek, vazgeçirmeye çalışanlara teslim olmaktan başka bir anlam taşımaz. Referandumun sonuçları ne olursa olsun, ne olacak olursa olsun, hiç olmazsa tarihe not düşmek durumundayız. “Bu ülkede biz de yaşıyoruz ve olan bitene razı değiliz” diyenler varlıklarını tescil etmek durumunda. Unutmayın, bu tescil “hayır” diyenlerin oyları ile olacak ve bu tescilden imtina etmek bu ülkede varlığımızdan vazgeçmek demek olacak. Ben şahsen, “hayır” diyenlerdenim, gerekçesi basit, otoriter bir idare altında yaşamak istemiyorum, bu seyri durduramasam da, rıza göstermediğimi, bu ilkede varlığını tescil etmek istiyorum. Diğer taraftan, olayı “vatan, millet, güçlü Türkiye” gürültüsüne boğmak isteyenlere, “hayır” tutumunu terörle eşleştirerek korku salmaya çalışanlara karşı da, söyleyecek bir çift lafım var. Birincisi, bu ne saçmalık, hayır demekle terör, fitne fesatın ne alakası var, belli ki asıl niyet, hayır ve terörü bir arada zikrederek, hayır diyeceklere korku salmak. Daha önemli ve daha ciddi olan konu ise, şu; “Güçlü Türkiye” kavramı, göreceli, tartışmalı bir konu ve de öyle olmalı ve bu iddia da bu süreçte tartışılmalı. Bana göre güçlü bir ülke, hak ve özgürlükleri kısıtlamadan toplumsal barış içinde yaşamayı başaran bir ülkedir. İktidar çevresinin diline doladığı şekliyle “Türkiye her tür tehdit altında, o nedenle güçlü olması gerekiyor” öyle mi? Öyle ise, tam da bu nedenle, daha az değil daha fazla özgürlükçü ve demokratik olması gerekiyor, ancak bu manada güçlü olan bir ülke tehditlere, tehlikelere karşı kırılgan olmaktan çıkar. Vatandaşının bir bölümünü düşman, hain, fitne, ajan olarak tanımlayan bir siyaset anlayışından “güçlü” bir ülke çıkmaz. Tabii güçlü ülkeden anladığınız, “güç”ten ne anladığınıza bağlıdır, tek doğru anlayışı etrafında, her tür susturma, sindirme, cezalandırma, dışlama imkânını elinde bulunduran bir idareyi “güçlülük” işareti sayanlar için güçlü ülke tarifi başka. “Güç”ten ne anladığımız, “yıldırma gücü” ile “ikna etme gücü” arasındaki, “kaba fiziki güç” ile, “akıl, sevgi ve inancın gücü” arasındaki mahiyet farkını kavramamıza bağlı olarak değişiyor. Ben kendi güç anlayışım çerçevesinde “Güçlü Türkiye için Hayır” diyorum, bilmem katılır mısınız? Roboskililer ‘HAYIR’ diyecek Roboski’de 28 Aralık 2011’de 19’u çocuk 34 kişinin savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülmesinin üzerinden 5 yıl geçti. Adalet arayışlarını sürdüren aileler 265. haftada çocuklarının mezarları başında bir araya geldi. Aileler adına açıklamayı okuyan Ceylan Encü, yıllardır adalet mücadelesi yürüttüklerini vurgulayarak, “Roboski dahil son dönemde gelişen katliamların faillerinin geçmişte olduğu gibi karartılmaması için bu coğrafyada yaşayan çeşitli halk ve inançların barış içerisinde tüm hakları ile yaşayabilmeleri için referandumda hayır diyeceğiz” denildi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle