03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 27 Ocak 2017 14 yorum TASARIM: İLKNUR FİLİZ Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Karşı devrimin tamamlanması MUSTAFA KARADAĞ Yargıçlar Sendikası Başkanı Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilerek mevcut rejimin tamamen değiştirilmesi sonucunu doğuracak yasa değişikliği teklifi, TBMM’den 339 milletvekilinin oyuyla geçti ve Türkiye bir referandum sürecine girdi. TBMM’deki bu son oylamanın gerçekten de kamuoyunda çokça söylendiği gibi TBMM’nin kendini feshetmesi, intihar etmesi olarak değerlendirilmesi yanlış değil. Esasen TBMM, egemenliğin kullanımı ve devir yasağına ilişkin anayasanın 6. maddesini fiilen yürürlükten kaldırdı. Diğer yandan egemenliğin kullanılmasının “hiçbir kişiye” devredilemeyeceğine dair hükmün ilgasıyla anayasanın değiştirilemez hükümlerinden olan 2. maddesindeki devletin “demokratik” olması ilkesi de kendiliğinden ortadan kalkmış olacağından açıkça anayasaya aykırı olduğu gibi, temel hakların referanduma götürülemeyeceğine dair kurala da aykırı davrandı. Elbette ki bu aymazlık derecesindeki yasama tasarrufunun siyaseten de bir karşılığının olması gerekir. Herkesin bildiği Değişiklik teklifi hakkında yargının “tarafsızlığı”nın anayasaya eklenmesinden tutun cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisinden HSYK üyelerinin yarısını, AYM üyelerini ve üst bürokratları atama, TBMM’yi feshetme yetkisine varana kadar birçok şey söylenebilir. Ancak bunlar hepimiz için zaman kaybından öte gitmeyen ve gereksiz değerlendirmeler olacaktır. Lehe oy veren milletvekilleri dahil herkesin bildiği bu değişiklik, Türkiye’de demokrasi korunarak yapılan bir değişiklik değil. Başkanlık rejimi tartışmaları ise bu teklif içinde kesinlikle yapılmıyor. Yapılmak istenilen şey açık bir şekilde “Türk Tipi Başkanlık”, “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” şeklinde ifade edilen, demokrasilerde örneği bulunmayan, demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan bir tek adam rejimidir. Hollanda, İngiltere gibi ülkelerden krallık örnekleri verilmesi ise normal insan aklıyla alay etmekten başka bir şey değil. İçi nasıl doldurulacak? Bize ait olan sorun, getirilmek istenilen tek adam rejiminin içinin nasıl doldurulacağıdır. Zira anayasada bununla ilgili doğrudan bir değişiklik düzenlemesi bulunmuyor. O zaman bakacağımız yer tek adam rejimini anayasaya sokmak isteyen siyasi iktidarın bugüne kadar olan uygulamaları. Son 10 yılda Anayasada laiklik ilkesi halen yer almasına karşın kamu kurumlarında, özellikle de eğitim ve adalet kurumlarında hizmet verenlerin dinsel simge kullanımının serbest bırakılması bir işaret. Eğitim müfredatından bi Lehe oy veren milletvekilleri dahil herkesin bildiği bu değişiklik, Türkiye’de demokrasi korunarak yapılan bir değişiklik değil. Yetkileri sınırsız, denetimi neredeyse olanaksız bir tek adam rejimi ile dini ve taassubu öne çıkaran bir yaşam biçimini bir araya getirdiğimizde varacağımız sonuç hiç kuşkusuz teokratik, otokratik bir rejimin bizi beklediği. Anayasa taslağına oy veren AKP’li milletvekilleri de yaptıklarının Anayasa’ya aykırı olduğunu açıkça biliyor. limin, örgütlenme ve dilekçe hakkının, Cumhuriyet tarihinin, kadın ve çocuklara yönelen istismarın önlenmesine dair konuların çıkarılması, buna karşın dini değerlerin her geçen yıl daha çok yer bulması, ilköğretime kadar çocukların başlarının kapatılması, imam hatip liselerinin çoğaltılması, ortaokullarının açılması bir işarettir. Egemenliğin millete değil, Allah’a ait olduğuna dair söylemler bir işarettir. Kamu kurumlarındaki dinci kadrolaşma ve benzeri uygulamalar bize gidişatın hak, eşitlik ve özgürlük temelli bir rejimden ziyade dindar ve kindar bir nesil yetiştirmeye, bilim insanları veya yargı kararları yerine ulemadan feyz almaya yöneldiğini gösteriyor. Bizi bekleyen Bu durumda basit bir çıkarım yapmamız gerekirse yetkileri sınırsız, denetimi neredeyse olanaksız bir tek adam rejimi ile dini ve taassubu öne çıkaran bir yaşam biçimini bir araya getirdiğimizde varacağımız sonuç hiç kuşkusuz teokratik, otokratik bir rejimin bizi beklediğidir. Bu anayasa değişikliğiyle ülkenin götürülmek istenildiği yer orasıdır. Cemaat ile yapılanlar Bize önerilen rejim ile gideceğimiz yeri tespit bakımından bir hatırlatma da 15 Temmuz sonrası Fettullah Gülen Cemaatine yönelik terör soruşturmalarının 1725 Aralık 2013 tarihinden sonraki döneme ait olarak yapılması ve suç tarihini siyasi iktidarın belirlemesidir. Böylece siyasi iktidarın FETÖ ile birlikte yürüttüğü faaliyetler için cezasızlık hali getirildi, suç olmaktan çıkarıldı. Dolayısıyla Silivri davalarında sahte delil üretme, sahte delillere göre yanlı karar verme gibi FETÖ eylemleri de soruşturma kapsamı dışında bırakıldı, derin devleti ele geçirme eylemleri bir sır olarak kaldı, Susurluk’tan başlayarak tüm çete suçlarına ilişkin soruşturma ve davalar bir daha tartışılmasına olanak verilmeyecek biçimde kapatıldı. Kötü örnekler çok Özellikle 2010 referandumundan sonra yargı alanında yapılan değişiklikler hukukun üstünlüğü ilkesinin yok edilmesi bakımından çok ürkütücü. Suçun ya da suçlunun kim olduğuna, tehdidin nereden geldiğine bağlı olarak soruşturma yöntemlerinin, tutuklama koşullarının ve merciilerinin değiştirilmesine ilişkin düzenlemeler tüm hukuk güvenliğini ortadan kaldırır nitelikte. OHAL KHK’leri ile anayasal ve yasal sınırlar aşılarak, TBMM tamamen devre dışı bırakılarak kamu çalışanlarının Fethullah Gülen Cemaatine mensup olduklarından bahisle sorgusuz sualsiz ihraç edilmeleri, muhalif derneklerin yasaya aykırı şekilde kapatılması, savunma haklarının verilmemesi, masumiyet karinesinin yerle yeksan edil mesi, OHAL öncesinde ve sonrasında gazete ve televizyonların sahibi olan şirketlere mali olarak el konulup kayyım atanmasını müteakip çalışanların uzaklaştırılarak yayın politikalarının değiştirilmesi, gazetecilerin, akademisyenlerin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının tutuklanmaları, kayyım atanan belediyelerin meclislerinin çalıştırılmaması kamusal yetkilerin nasıl hoyratça kullanılabileceğinin kötü örnekleri oldu. Son birkaç aydır FETÖ soruşturması kapsamında medyaya sızdırılan itiraf ve tanık beyanlarından, siyasal iktidarın “suçlanan dönemin ortağı” olduğunun ortaya çıkması nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın değiştirilmesi ise yargının kendisinin güvencede olmadığının, hukuk güvenliğinin kalmadığının, soruşturmaların asıl olarak savcılar tarafından değil, siyasi iktidar ve ona bağlı anayasal kurumlar tarafından yapıldığının açık ifadesi. Koruma tedbirlerini alınız Sonuç: Mevcut anayasa değişiklikleri ile siyasal İslama dayalı karşı devrim sürecinin tamamlanmasının son evresinde olduğunun farkına varılmalı, demokrasi kendisini, laik değerleri, hak temelli eşitlik ve özgürlükleri, emeği ve örgütlenmesini yok eden bu girişime karşı kendisini koruyacak tedbirleri bir an önce almalı. 27 OCAK 2017 SAYI: 33350 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.43 06.26 06.48 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.13 13.24 15.57 07.55 13.08 15.44 08.14 13.31 16.10 Akşam 18.23 18.10 18.36 Yatsı 19.46 19.31 19.55 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] Üç başkan “2017” yılının “20 Ocak” günü hemen hemen tüm dünya hareketli anlar yaşadı. “ABD” Başkanı B. Obama’nın görevi yeni Başkan D. Trump’a bırakmasıyla. Ayrıca o günlerde kimi ülkeler de “Başkanlık” bağlamında ayrı bir hareket içindeydiler, “Gambiya” ve “Türkiye” gibi. Bir “Batı Afrika” ülkesi olan Gambiya’da, geçen “Aralık” ayının ilk günü yapılan seçimi kaybeden “22” yıllık “Başkan Yahya Jammeh”, bu sonucu bir türlü kabullenmiyor, Başkanlık görevini elli gündür yeni Başkan Adama Barrov’a bırakmıyordu... Yani seçimden tam bir yıl önce ülkesini, “İslam Devleti” olarak ilan etmesi boşuna mıydı? Seçilmese de Başkanlığı sürmeliydi... Son çare olarak “OHAL” ilan etmesi de yetmedi. Yetmezdi elbet, neden derseniz şu söylenebilir? Eğer “Başkan Yahya Jammeh”. Cumhurbaşkanı Recep Tayyib’i izleseydi “OHAL” ilanının seçimden sonra değil seçim sırasında yapılması gerektiğini görüp öğrenecekti... Beceremedi; “22 Ocak” günü, ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı; uçağa binerken, son anda bile kendine göre savaşımını sürdürerek, elindeki “Kuran”ı öpüp, yolcu edenlere salladı. Ne var ki, bu da yetmedi; yeni Başkan A. Barrow sığındığı Senegal’den, daha ülkesine dönmeden, “Y. Jammeh”in başta “insan hak ve özgürlükleri” olmak üzere tüm suçlarını soruşturacak bir “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu” kurulacağını bildirdi. Bu istek çok önemli; izninizle bir ayraç açıp bu konuyu sürdürürsek, şunu söylemek olası: Doğu’nun, Ortadoğu’nun “kimi” Müslüman liderleri, yöneticileri Y. Jammeh gibi Kuran’ı öpüp sallayarak, kimisi de “cuma namazları”nı halkla birlikte kılıp, kameralara görüntüler sunarak ne denli “dindar” olduklarını sergilerler... Dolaysiyle bunlar, icraatlarına engel olarak gördükleri “temel kurumları”, “görevlileri” ya tepeden bir “buyruk”la ya da oluşturulan türlü “kumpas davaları” yoluyla uzaklaştırırlar, “yok” ederler. Bunun en güzel örneklerini, “TC Devleti”, “AKP” iktidarında Başbakan Recep Tayyib döneminde verdi. “Ergenekon, Balyoz, Odatv, Casusluk” gibi “kumpas davaları” ile... Evet, burada ayracı kapatıp konumuza dönersek, başta sözü edilen “üç başkandan” biri olan “ABD”nin yeni Başkanı Trump ile ilgili biriki anımsatma daha yapalım; Başkan ilk ziyaretini “CIA”ye yapmış, bu örgütü övmüşde övmüş; oysa daha önce yerden yere vurmuştu; Müslümanlar hakkında da aynı tutum içinde. İlkin övmüş, sonra da “ABD’ye girişleri engellenmeli” dememiş miydi? Başka örnekler de var ama bunlar da yeter, bugün söylediğini ertesi gün yadsıyan “takiyye” geleneğimizi seven “Erdoğan”ın, “Trump”a neden sıcak baktığına... Dahası, Dışişleri’nin “randevu” için oluşan o kuyrukta sıraya girmesine de... Evet böylece sıra bir bakıma hem “Başkan”, hem de “Cumhurbaşkanı” olan Erdoğan’da; “nasıl olur bu?” demeyiz her halde. Yirmi yılı aşkın bir süredir her türlü medyanın gündemine oturan Erdoğan’ın, hiç dilinden düşürmediği konunun, “Atatürk” olduğu bilinir; “TC Devleti”nin Kurucu Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’e “ayyaş” diyerek (28.1.2013) başlattığı eleştiri sürecini bir bakıma önü alınamaz “Diktatör” bağlamında sürdürüyor. Ne ki bu “diktatör” eleştirisini açıkça paylaşan “birinin”, adını Atatürk’ün koyduğu “Cumhuriyet” gazetesinde “köşe”si olmasından ne denli “memnun” olduğunu yazmaya gerek var mı? “Nuray Mert”i bu konuda, “ama fakat” demeden köşesinde eleştiren Orhan Bursalı’nın yazdıklarını onaylamamak olası değil, buna büyük bir yoğunla katıldığınızı biliyorum değerli dostlar!.. Handan Toprak Benli ‘Kadın dostu’ Avcılar Belediyesi’ne plaket Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan Toprak Benli’ye Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’ndan, başarılı ‘Kadın Dostu Belediyecilik’ çalışmaları için teşekkür plaketi verildi. Başkan Dr. Handan Toprak Benli Türkiye’nin ilk İlçe Kadın Aile Hizmetleri Müdürlüğü’nün kurulması, Avcılar’da yaşayan kadınların sosyal hayata daha fazla kazandırılması, kadının aile bütçesine destek olması, kadınlar için düzenlenen eğitim ve sağlık seminerleri, kadınlar için açılan kurslar gibi birçok faaliyetin altına imzasını atmıştı. Benli teşekkür plaketini alırken yaptığı konuşmasında; “Kadının toplumsal, ekonomik hayata kazandırılması, güçlendirilmesi ve sosyalleşmesine yönelik gerçekleştirdiğimiz çalışmalar neticesinde bize plaket takdiminde bulunan Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’na teşekkür ediyoruz” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle