23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Perşembe 28 Temmuz 2016 kultur@cumhuriyet.com.tr Söylev’den 18’inci baskı Atatürk’ün ‘başyapıt’ı’ ‘Söylev’in kısaltılmış biçimi, Kırmızı Kedi etiketiyle 18’inci baskıyı yaptı. Dil Derneği’nin katkılarıyla hazırlanan ‘Söylev’, 1999’da katledilen yazarımız Ahmet Taner Kışlalı’nın ifadesiyle, “Yaşanmış bir efsanenin, bugüne ve yarına ışık tutan öyküsü.” EDİTÖR: EVRİM ALTUĞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK 15 Hakkında gözaltı kararı verilen Hilmi Yavuz: ‘Desteğiniz çok önemli, sağ olun’ EVRİM ALTUĞ 15Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında şair ve yazar Hilmi Yavuz için gözaltı kararı çıkarıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fuzuli Aydoğdu’nun talimatı ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 47 kişi için gözaltı kararı çıktı. Zaman gazetesi eski yönetici ve yazarlarına yönelik başlatılan operasyon kapsamında gözaltına alınacak isim listesinde yer alan Hilmi Yavuz, Cumhuriyet’e konuyla ilgili olarak şu yorumda bulun du: “Zaman gazetesinin yazarı olmanın ötesinde, olup bitenlerle ve sözü edilen terör örgütü ile uzaktan yakından hiçbir ilgim olmamıştır. Benim hakkımda bir gözaltı karar almışlar. Çantamı hazırladım, bekliyorum. Şimdilik bir yorum yapmam doğru olmayacak. Çünkü hakkımda çıkarılmış bir kararı bulunuyor. Ancak öğrencilerimiz, okurlarımız ve dostlarımız ‘Twitter’ üzerinden çok sayıda destek mesajları gönderiyorlar, bu çok önemli benim için. Sağ olun.” Sanatçılardan çağrı Diğer taraftan, Sanatçılar Girişimi de, şair ve yazar Yavuz hakkındaki kararı, dün yaptığı bir açıkla mayla eleştirdi ve ‘ilgilileri gecikmeksizin sağduyuya dönmeye çağırdı.’ Açıklama, özetle şöyle: “Çağdaş Türk şiirinin en önemli ve özgün ustalarından, seçkin sanat ve kültür insanı Hilmi Yavuz hakkında son olaylarla ilgili olarak gözaltına alınma kararı alındığına ilişkin bir haber yayımladı. Hiçbir sanat ve kültür insanı, görüş ve düşünceleri ne olursa olsun, sadece bu nedenle herhangi bir kovuşturma konusu yapılamaz. Bundan başka, uluslararası değer ve tanınmışlık sahibi bir şair ve düşünce adamına karşı girişilen böyle bir hareket, söylenti olarak bile ülkemizin zaten sarsılmış olan imajını ağır biçimde zedeleyecektir.” Hilmi Yavuz Kafadar: Acımız tarifsiz Prof. Dr. Cemal Kafadar, Halil İnalcık’ı anlattı: ‘Bütün Osmanlı ve Türklük tarihçileri bilirler: Onun yazdıklarını ve etkilerini çıkarın, Osmanlı tarihi dediğimiz külliyat, çok yoksul kalır’ Prof. Dr. CEMAL KAFADAR * Acımız tarifsiz. Türkiye, 20’nci yüzyılda yetiştirdiği en büyük bilim insanlarından birini yitirdi. Hem dünya 20’nci yüzyılın Hangi evrensel standardı uygularsanız uygulayın en değerli âlimlerinden birini yitirdi. Kaç kişi için, ‘abartıyor’ dedirtmeden, bu iki cümleyi arka arkaya koyabiliriz? Halil Bey, çağdaş Türk tarihçiliğindeki en derin damarın, geçen yüzyılda milli tarih yazma çabalarıyla birlikte evrilen, önceleri (Hocası M. Fuad Köprülü üzerinden) Durkheim’cı, sonra Weber’ci ve hatta kısmen Marksgil sosyoloji ile ilintili bir toplumsal tarihçiliğin en özgün, en yetkin ve en derinlikli temsilcisidir. Bir yandan Osmanlı siyaset dünyasını hem sosyal, hem fikri boyutlarıyla irdelemiş, yarım yüzyılı aşkın bir süredir ufuk açıcı niteliğini yitirmeyen orijinal yorumlar getirmiştir. Bir yandan da, en önemli tarih ekollerinden Annales Okulu ile Barkan’ın başlatmış olduğu muhavereyi (Diyalog) ileriye taşımış, bilhassa iktisat tarihi çalışmalarında çığır açmıştır. ‘Kuşatıcı’ bir perspektif Ancak bunlar bile, onun kuşatıcı perspektifini yeterince yansıtmaz. Bırakın Osmanlı sahasını, hem iktisat, hem düşünce, hem siyaset, hem kültür üzerine yazdığı birbirinden değerli makale ve kitaplarıyla, dünyada herhangi bir sahayı bu denli ihata eden (Kuşatan) ve etkileyen çok az örnek bulabilirsiniz. Kendisi Halil İnalcık Kafadar’a göre İnalcık, Osmanlı tarihi okyanusu için bir ‘kâşif kaptan’ idi. ni şu veya bu şekilde Halil Bey’in öğrencisi sayanlar, yani doksan yaşının altındaki handiyse bütün Osmanlı ve Türklük tarihçileri bilirler: Onun yazdıklarını ve etkilerini çıkarın, Osmanlı tarihi dediğimiz külliyat çok yoksul kalır. Âlim yanını çok takdir ettiği Paul Wittek’i ziyaret etmiş ilk Londra seyahatinde. O karşılaşmadan bir anısını birkaç kere anlatmıştır önemsediği için. Genelde kimseleri beğenmeyen, sertliğiyle bilinen Wittek, İnalcık’ın yazdıklarını satır satır okurmuş meğer. Bu genç Türk akademisyene “Bir uçak mühendi si düşünün” demiş, “Uçak sefere hazır mı diye teftişe çıktığında ‘Her şey yolunda ama, üç beş vida sallanıyor, kaç bin vida var, varsın bunlar sallansın, uçak hazırdır’ diyebilir mi? Sizin eserlerinizde böyle savrukluklara yüz vermeyen bir dakiklik görüyorum.” Halil Bey etkilenmiş, “Bizim işimiz de uçak mühendisliği kadar ihtimam ister” derdi, “Her bir virgül, her bir dipnotu, her bir kelime yerli yerinde olmalı, yoksa ciddiye alınmayız.” Almazdı da. Müşkülpesent değil, titizdi. Çünkü işini yönteminden imalasına bütün ayrıntılarıyla ciddiye alan, sahici, has, tavizsiz, kendi cevherine sadık bir bilim insanıydı. Takdir edilmeyi severdi, isterdi, ama her kalıcı bilimsel başarının ardında emek ve dürüstlük olduğu gerçeğine uygun yaşayan hoca, sık sık karşılaştığı yağcılıklardan hoşlanmaz, hatta lafını esirgemezdi, bu konuda çok mustarip olduğunda kullandığı ‘mütebasbıs’ (Yaltakçı) kelimesini ben ondan öğrendim. Kendini tazeleme becerisi Seksenli ve doksanlı yaşlarında yepyeni konulara ve yaklaşımlara yelken açması, başarılarıyla mesleklerinin zirvesine ulaşmış bilim insanlarında nadiren görülen bir kendini tazeleme becerisidir. Belki de yüz yıllık ömrün sırrı buydu. Onu hem âlim, hem insan yanlarıyla tanıyan her birimizin hocaya ‘ama’ demek istediği anlar olmuştur. Ama yine her birimiz, o ‘ama’ anlarında dahi, Halil Bey’in özel bir gezegende, sitem ve serzenişlerin hükmünün geçmediği bir âlemde, sahalarının kutbu olmuş bilim insanlarının arasında, dünyanın çamurundan münezzeh (Temiz ve uzak) bir mekânda yaşadığını, oradaki malikanesini çalışarak kazandığını bilirdik, biliriz. Osmanlı tarihi dediğimiz okyanusun en usta kılavuzu, en kâşif kaptanını kaybettik. Dünya tarihi dediğimiz uçsuz bucaksız ummana giden yolları da o açmıştır. Allah gani gani rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. (*) Harvard Üniversitesi Tarih Böl. Öğr. Üyesi Gazetecilik... Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın dünkü ortak açıklamasında iki önemli noktaya parmak basılıyordu: Birincisi, ne yapılmamasına ilişkindi: Deniyordu ki: “Bu gözaltılar yeni hak ihlallerine, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü açısından yeni kırılmalara yol açmamalıdır. Doğrudan suça bulaşmamış, tek işi ve işlevi gazetecilik olanlar çağdaş demokrasilerde olduğu gibi herhangi bir hukuksal takibe uğramamalıdır. Soruşturmalar basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ile halkın haber alma hakkını engellememelidir.” Oysa “yapılmamalıdır” denilen her şey, dolu dizgin yapılmakta ve OHAL sürdükçe daha da yapılacağından hiç kimsenin kuşkusu yok... İkincisi, “Gazetecilere yönelik suçlamalarda iddianamelerin en kısa sürede hazırlanması ve şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılması” gerekliliği... Ortada henüz bir iddianame yok. Gerekçe FETO’ya yakınlıksa, iki yıl öncesine kadar hükümette ona yakın olmayan var mıydı? Gerekçe “Silahlı darbe teşebbüsü” ise, adı geçen gazetecilerin elde silahla darbe yapmaya kalkıştıkları görülmüş mü? Düşünce ve ifade özgürlüğü Önceki gün 42 gazeteci, dün 47 gazeteci için gözaltı kararı alındı... Önceki gün bir profesör kullandığı sözcükler beğenilmediği için televizyon programından kovulup adeta linç edildi! Adı geçen gazetecileri sever sevmez, düşüncelerine katılır ya da katılmazsınız, o başka mesele. Ama onlara terörist muamelesi yapamazsınız! Profesörün seçtiği kelimeleri benimsemez, karşı çıkarsanız, kanalı değiştirebilir, televizyonu kapatabilirsiniz. O kadar! İktidarın sözcüklerini kullanmadı, hükümetin söylemini tekrarlamadı diye kimse kimseyi linç edebilir mi??? Hükümeti eleştirmekle, darbe yapmaya teşebbüs arasındaki sınırlamayı belirleyen kim??? Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan yerde vicdan özgürlüğü de kalmaz! Yıllardır Ergenekon, Balyoz, Casusluk davalarıyla zaten hepimizin, toplumun çok büyük bir bölümünün adalet duygusu yerle bir oldu. Bunların intikamını almaya kalkışmak, öteki uca savrulmak, neye hizmet eder ki? Millet, asker, polis, hükümet, muhalefet, el ele verip darbeyi durdurdu diye demokrasi bayramı yaptığımız şu günlerde, herhalde amaç intikam ve daha çok kutuplaşma değildi! Gazetecilik deyince: Gazetecilikte, okullar dışında iki hocam oldu; Nezih Demirkent’ten, söyleyeceğimi en açık seçik söylemeyi; Abdi İpekçi’den, her olayın, her sorunun, her gerçeğin farklı yönlerini araştırmayı öğrendim... (Bizim zamanımızda tepeden inme köşe yazamazdınız, muhabirlikten yetişirdiniz.) Bugün ikisi de hayatta değil. Yaşasalardı çok acı çekerlerdi. Gazeteciliğin adeta kutsal bir meslek olduğuna inanmış, özgür basın savunucularıydılar... Gazetecilik mesleğini kötü amaçlara alet eden, kötü gazeteciler yok mu? Vardır. Kimi çıkar derdinden, kimi korkudan, kimi elde ettiği nimetleri elden çıkarmamak adına yoldan çıkabilir. Kullanıldım, aldatıldım diyebilir. Ama zaten meslek onları dışlar! Lince, intikama, gözaltı ya da tutuklamaya gerek yok! Son söz Albert Camus’nün: “Özgür bir basın, hiç kuşkusuz iyi de olabilir kötü de; ama özgür olmayan bir basın mutlak kötü olur.” Tarihe dair emeğiyle, tarihe adını yazdıran Prof. İnalcık için dün Ankara’da iki ayrı tören yapıldı. Törenlere akademisyenler, siyaset adamları, asker ve yurttaşların ilgisi büyüktü. Giderken de buluşturdu Hayata veda eden asırlık tarih duayeni Prof. Dr. Halil İnalcık için ilk veda töreni dün sabah saatlerinde Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’nde (AÜDTCF) yapıldı. Ardından, tarih bölümünü kurduğu Bilkent Üniversitesi’nde de bir özel anma etkinliği düzenlendi. İnalcık’ın mezun olduğu (AÜDTCF) Farabi Salonu’ndaki törene, kızı Günhan İnalcık, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, MHP İstanbul Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Türkiye Bilim Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar ve Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş katıldı. Kalın, burada yaptığı konuşmada “Hoca bize tarihi yaşayan bir gerçeklik olarak alır ve ortaya koyardı. Olayların bizzat yerlerini görüp tarih dedektifliğini de yapmış bir insan” derken, Bilkent’teki vedaya ise MHP İstanbul milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Yaşar Okuyan, eski Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, eski Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay ve Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar katıldı. Rektör Atalar törende, “Türkiye ona çok şey borçlu” derken, Tarih Bölümü Başkanı Mehmet Kalpaklı da İnalcık hakkında “Eşsiz yorumları tarih bilimini yeniden kurmuştur, bilinen tarihi Halil Hoca değiştirmiştir” dedi. Tören, İnalcık’ın çeşitli öğrenci ve meslektaşlarının konuşmalarıyla noktalandı. Bunun ardından Bilkent’teki Doğramacızade Ali Paşa Camisi’nde öğle namazının ardından yapılan törene ise, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın yanı sıra, İnalcık’ın öğrencileri ile birlikte çok sayıda yurttaş katıldı. İnalcık, Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar doğrultusunda bugün, İstanbul’daki Fatih Camii Haziresi’ne, Plevne Savunması’yla tarihe adını yazdırmış Gazi Osman Paşa’nın kabrinin yanına defnedilecek. Fatih Sultan Mehmet’in türbesi olmak üzere, Hazire içinde Osmanlı tarihinden birçok sanatçı, tarihçi ve devlet adamının da mezarları bulunuyor. l ANKARA/Cumhuriyet Bürosu P.E.N Türkiye’den ‘ifade özgürlüğü’ adına özel bildiri Uluslararası P.E.N Türkiye Merkezi Yönetim Kurulu, 15 Temmuz süreci ertesinde geçen günlerde ülkede ilan edilen ‘Olağanüstü Hal’ nedeniyle kamuoyuna bir açıklama yaptı. Gelişmeler üzerine ‘Toplumda yeniden inşa edilmek durumunda olan adalet sürecine zarar vermemesi kaygısı ile’ yapılan açıklamada, özetle şunlar kaydedildi: “OHAL çerçevesinde, birçok gazeteci ve yazar hakkında tutuklama ve gözaltı kararları, birbiri ni izliyor. Bu durum, ülkenin haber alma özgürlüğünü kısıtladığı gibi, bu kişilerin ifade ve düşünce özgür lüğünü de yok saymaktadır. Hak ihlallerine neden olmaktadır. Mesleği gazetecilik olan ve hiç birsuça karışmamış olanların, düşünce ve ifade özgürlüğüne saygı gere ği, suçlamaların en kısa zamanda iddialarıyla birlikte kamuoyuna sunulması gerekmektedir. Aksi halde, topluma egemen olan adalete güvensizlik, daha da çoğalacaktır. Kuvvetle karşı çıktığımız her tür darbe girişiminin geri püskürtüldüğü şu zor günlerde, evrensel çağdaş değerlere, demokratik insan haklarına her zamankinden daha çok sarılmak gereğini duyuyoruz. Bugünleri intikam günlerine çevirmemek gerektiğine inanıyoruz.” • Havuz, çocuk havuzubahçesi • Açıkkapalı restaurant, bar • Odalarda: Klima, TV, fön, balkon • Sabah, öğle, akşam açık büfe, ikramlar • Alkolsüz içeceklerimiz LİMİTSİZDİR. • AİLE OTELİNİZ, WiFi 12 ADALAR, KELEBEKLER VADİSİ, DALYAN, GÖCEK, JEEP ile SAKLIKENT TURLARINA KATILMA İMKANI *79 TL TAM PAPNLSUİYSON 5 gece konaklamalarda geçerlidir. Tel: 0252.616 76 11 12 • www.starotel.com.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle