19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 28 Temmuz 2016 Kimi asacaksın? Darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanı’nın çağrısıyla sokağa dökülenlerin bir bölümü tempo tutarak bağırıyor: “İdam isteriz!” Cumhurbaşkanı, bu isteği “Demokrasilerde halkın talebi bir kenara konulamaz. Bu sizlerin hakkıdır” diyerek yanıtladı. Başbakan da “Halkın idam talebi bizim için emirdir ancak aceleci karar vermek yanlış olur. İdamı ele alacağız” dedi. Bu ülkeye bu çağda idamı geri mi getireceğiz? Birleşmiş Milletler 2007’den bu yana defalarca idamın kaldırılması, kalkmasa bile uygulanmaması konusunda karar önerileri kabul etmişken, AB, ölüm cezasının geçerli olmamasını Birliğe üye olmanın koşulu sayarken biz idamı geri mi getireceğiz? Uluslararası Af Örgütü idamı, hata yapıldığında düzeltilmesi olanaksız bir insanlık suçu kabul ederken biz insan mı asacağız? “ABD’de de var” deniyor. Doğru değil; bazı eyaletlerde var, bazısında yok. Kaldı ki tümünde olsa bile, idama karşı var olan gerekçeler öylesine güçlü ki idamcıların bu savlarını geçersiz kılar. ABD kaynaklı başka verilere de bakılmalı: Bunlar idam istemenin yanlışlığını yansıtır: ABD’de 19922004 tarihleri arasında 39 kişinin aslında suçsuz oldukları halde idam edilmiş oldukları anlaşılmıştır. Türkiye’de yargının şaşmazlığı oradakinden daha iyi, daha üstün müdür? Ergenekon davalarında başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, birçok yüksek rütbelimiz ve sivil yurttaşımız müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmamış mıydı? Ölüm cezası kalkmamış olsaydı kuşkusuz birkaçının yaşamları ipte son bulacaktı. O zaman Ergenekon mahkumiyetlerinin düzmece belgelere, asılsız suçlamalara dayandığı ortaya çıktığında ne yapacaktık? Haksız asılanları geriye getirebilecek miydik? Erdal Eren, 1980 sonlarında yaşının aslında 18’den küçük olduğunu yansıtacak testler yapılmadan asıldı. Öldürülmese, hapse mahkum edilse ve işin doğrusu bugün saptansaydı bile 50 küsur yaşındayken özgürlüğüne kavuşabilirdi. Bir ülkede “İdam isterim!” diye bağırıp çağırmadan önce infaz kurumlarımızın durumlarını da bilmek, o düzeyde olabilecekleri de düşünmek gerekir. Bir hekimin anlattıkları bu aşamada olmuşları ve olabilecekleri güzel yansıtır: “Askerliğimi Sinop Cezaevi’nde yaptım. Görevim asılanların ölüp ölmediklerini saptamaktı. Bu iğrenç görev sırasında asılanların bazılarının hemen can verdiğini, bazısının ise uzun süre can çekişip öldüğünü gördüm. Zamanla, cellatların asılacakları kafalarında kendilerine göre bir kez daha yargılayıp cidden kötü bir şey yaptığına inandıklarına, eziyet ettiklerini, o kadar kötü bir şey yapmamış olduğunu düşündüklerini ise ipi daha uzun bırakıp boyunlarının hemen kırılmasını sağladıklarını fark ettim. Bu ülkede pek çok ilkelliğe şahit olduk. Bunlara bir de idamı eklemeyelim.” ŞANS TOPU 09, 17, 18, 24, 34 + 05 5+1 BİLEN: 322 bin 213’er TL (2 kişi) 5 bilen: 4 bin 296’şar TL 4+1 bilen: 298.40’ar TL 4 bilen: 29.75’şer TL 3+1 bilen:16.15’er TL 3 bilen: 3.55’er TL 2+1 bilen: 4.90’ar TL 1+1 bilen: 3.10’ar TL İYİ KALPLER ARANIYOR NEDEN SİZ OLMAYASINIZ? İnsanlık düşmanı ilan edilen kalp damar hastalıklarına karşı farkındalık yaratma çalışmalarını aralıksız sürdüren. “İyi Kalpli Ol”un diyor... TÜRK KALP VAKFI www.tkv.org.tr turkkalpvakfi turkkalpvakfi iyikalpliol 28 Temmuz 2016 SAYI: 33167 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.02 03.52 04.23 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.49 13.18 17.11 05.37 13.02 16.54 06.03 13.25 17.14 Akşam 20.33 20.15 20.34 Yatsı 22.12 21.51 22.06 yorum 13 Erdoğan, dokunulmazlıkları kaldıran anayasa değişikliğini siyasi bir kin ile son güne kadar bekletip 7 Haziran’da onaylamıştı. Peşinden de hemen “terör operasyonları”na katılan askere yasal koruma zırhını Meclis’e getirtmişti. Yani seçilmişe dokunurken askere dokundurtmam demişti. Işte o korumaya aldığı askerin bir bölümü Erdoğan’ın yasayı onayladığı 14 Temmuz’un ertesi günü, 15 Temmuz’da bu ülkede darbe girişiminde bulundu. HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın önceki gün söylediği gibi “Askere dokunulmazlık yasası 14 Temmuz’da onaylandı. Asker, darbe yapıyorum demeseydi yaptıkları dokunulmazlık kapsamındaydı” yani. Bu ironi yumağını açalım biraz... Erdoğan’ın gösterdiği hedef doğrultusunda harekete geçen parlamento, MHP’nin ve bazı CHP’lilerin de katkılarıyla çoğu HDP’li olan vekillerin dokunulmazlığını mayıs sonunda kaldırdı. Savcılar tarafından bazı HDP’li vekiller hakkında hazırlanan fezlekeler gerçek hukukçuları güldürecek nitelikteydi ama olsun, yüksek tepelerin siyasi hesapları kendilerince tıkır tıkır işliyor görünüyordu. Kürt hareketini destekleyen siyasilerin Meclis’ten gönderilmesi için düğmeye basılmıştı. Bir erken seçim ya da partili başkanlık için referandumun taşları döşeniyordu. Ama bir de bu Kürt seçmeni cezalandıran operasyonlar ayağı vardı. Aylardır Güneydoğu’da Doğu’da kentler yakılıp yıkılıyor, insanlar bodrumlarda yakılıyor, siviller öldürülüyor ama ne doğru düzgün bir soruşturma ne bir dava açılıyordu. Tam tersine öldürülen 3 aylık bebeğe de 70 ya iBroaşnailreısriız darbenin şındaki nineye de terörist yaftası yapıştırılıyordu. Işte bu operasyonları yapan polis ve askeri koruma ya almak gerekiyordu. O da yapıldı. AKP, kaldırmakla övündüğü askeri vesayeti geri getirdi. Genelkurmay ve kuvvet komutanları için adli yargıda başlatılacak soruşturmalar başbakan iznine bağlandı. Diğer rütbedeki askerler için ise bakanlık izni getirildi. “Terörle mücadele operasyonları sırasında oluşan zararlar için asker, polis ve mülki idare amirleri ve memurlara dava açılmaması” sağlandı. Bu kadarla da kalmadılar. Yasada, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili kanuna göre “operasyona katılan TSK personeli, memurlar, geçici köy korucuları ve gönüllü korucular dahil diğer kamu görevlileri de yararlanacak” denilerek daha önceki operasyonlara katılanlar da koruma zırhı altına alındı. Erdoğan, 14 Temmuz’da onayladı bu yasa değişikliğini. Onun koruduğu o rütbeli askerlerin ve polislerin bir kısmı ertesi gün darbe girişiminde bulundu. 13 gün geçmesine rağmen karanlıkta kalan darbe gi rişiminin kodları henüz tam olarak çözülmedi. Ya da bizler bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki darbe girişiminin ardından yüksek yargı mensuplarının da aralarında olduğu üç bine yakın hâkim ve savcı için gözaltı kararı çıkarıldı, binlercesi tutuklandı. Bunların arasında KCK davalarının hâkim ve savcıları da vardı. Peki, bu savcılar arasında HDP milletvekillerinin fezlekelerini yazanlar var mı? Büyük olasılıkla var, şu anda HDP hukuk komisyonu bu konu üzerinde çalışıyor, tabii KCK davalarının da... Önümüzdeki günlerde büyük bir hukuk karmaşası bizleri bekliyor. Aynı şey askeri yargıda da yaşanacak gibi görünüyor. Darbe suçuyla yargılanacak olan bazı askerler Güneydoğu’daki operasyonlar nedeniyle belki bugün yargılanmayacaklar ama sanırım aldıkları zırh da yavaş yavaş kalkıyor. Saray’daki zirvenin ardından yapılan açıklamaya göre iktidar partisi, CHP ve MHP ile mini anayasa değişikliği konusunda uzlaştı. Hatta Başbakan’ın lütfuna göre bu değişikliği yapacak komisyona “HDP bile girebilir”! Ayrıntıları tam olarak çıkmasa da yapılacak değişikliklerden birisinin Askeri Yargıtay’ın kaldırılması olduğu basına yansıdı. Askeri mahkemelerin durumu ise henüz net değil ama mahkemelerin yetkisinin daraltılabileceği beklentisi yüksek. Peki, koruma kalkanıyla sivil mahkemelerden kaçırılan askerlerin durumu ne olacak? Anlaşılan zırh delindi! Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] Siyaset çözüm üretmeli Prof. Dr. AHMET ÖZER Toros Üniversitesi Türkiye’de kısırdöngü bir türlü kırılamamakta, kaos ve sıkıntılar, özellikle de toplumun bir kesimi için artarak devam etmektedir. Siyaset kurumunun artık soruna eklemlenmek yerine çözüm üretmesi, sorunun bir parçası olmaktan çıkıp çözümün bir parçası haline gelmesi lazım. Sorunları da sayısız biçimde sıralayarak içinden çıkılamaz hale getirmek yerine en temel olanlarından başlayarak teşhis etmek, sonra da bunlara cesur ve rasyonel çözümler önermek gerekir. Artık sürdürülemez bir hal alan sorunlar: 1) Onca cana ve kaynağa mal olmaya devam eden Kürt meselesi, 2) Toplumu adeta ortadan yararak düşman kamplara ayıran kutuplaşma ve 3) Çekilemez bir yük halini alan yoksulluktur. Kürt meselesi Bu meselede üç çözüm yolu söylenegeliyor. Bastırma, ayrılma ve demokrasi içinde bir arada yaşama. Tarihsel bellek ve arkada bıraktığımız 30 yıllık çatışma ortamı bastırmanın geçerli bir yol olmadığını göstermiştir. Güvenlikçi politikaların ölüm, acı ve gözyaşından başka işe yaramadığını, kullanılan orantısız gücün, şehirlerin tahribatının birliği değil aksine kopuşu tetiklediği görülmelidir. Ayrılmanın da her iki halka da yararlı sonuçlar doğurmayacağı aşikârdır. Tek yol demokrasi Geriye bir yol kalıyor, o da demokrasi içinde bir arada yaşamaktır. Bu çerçevede üç adım atılırsa sorun önemli ölçüde çözülecektir: Bun Türkiye üç temel sorunla boğuşuyor. İktidarda olanlar bu sorunları çözmek yerine, bunlardan beslenerek sorunun bir parçası haline gelirken muhalefet cenahı ise bu gidişata alternatif yaratıp paradigmayı değiştirmek yerine, işin kolayına kaçarak sürekli “şeytan taşlamakla” zaman geçirmektedir. lardan birincisi, anayasa ve yasalardaki ırkçı, ayırımcı normların ayıklanarak eşit yurttaşlığın getirilmesi ve yasal güvenceyle tescillenmesidir. İkincisi, yerel yönetimlerin özerk ve demokratik bir anlayışla güçlendirilmesidir. Üçüncüsü ise sadece siyasi açıdan değil, insani ve vicdani açıdan da gerekli bir hak olan anadilde eğitimin ihya edilmesidir. Kutuplaşma Kutuplaşma, zamanla yaratanları da yaralayacak bir bumeranga dönüşebilir. Her şeyden önce devletin hem kurumsal yapısı hem de zor tekeli yanlış kullanılıyor. Düne kadar sivil asker bürokrasinin elinde ve tekelinde olan, bütün araçları ve bütün gücü merkezde toplanmış olan devlet aygıtı, bugün ele geçilenler tarafından adeta intikamcı bir anlayışla kullanılmakta. Hayat tarzına dönük kaygılar tersine dönmüş durumda. Sadece dinde laik antilaik, mezhepte Alevi Sünni, etnisitede TürkKürt kutuplaşması yok; sınıfsal yapıda, ideolojik yapıda ve iktidardan yana olan olmayan anlamında dozu her geçen gün artan ve gidrek tehlikeli bir hal alan bir kutuplaşma cenderesine itiliyor toplum. Öyle ki bu asimetrik de olsa kurumlara da sirayet etmiş durumda. Basında, medyada, akademide, orduda, poliste ve yargıda da benzer tartışmalar var. Üstünlerin hukuna tanıklık etmek kamu vicdanını zedeliyor. Sorun tek başına devletten ziyade; otoriter, tekleştirici, tüm gücü ve kararı merkezde toplayan devlet aygıtıdır. Bu katı bürokratik, merkeziyetçi ve otoriter yapıyı ancak demokratik değerleri benimsemiş siyasi bir yapı başarabilir. Çünkü kendisi demokrat olamayanların ülkeye demokrasi getirmeleri beklenmemelidir. Yoksulluk Yoksulluğa gelince... Gelir dağılımındaki adaletsizlik her geçen gün artıyor. Birkaç zenginin geliri nerdeyse Türkiye ahalisinin yarısının toplam gelirinden fazladır. Son yıllarda devlet olanaklarının kullanımı, yolsuzluklar ve haksız kazançlarla yeni türedi bir zengin sınıf oluştu. Peki, ne yapılmalı? Bir kere devletin olanakları, ele geçirilen otorite sayesinde kamu çıkarları dışında kullanılmasından vazgeçilmesi gerekir. Bunun için de temiz siyaset gerekli, temiz siyaset için de yeni bir iktidar. Çünkü kirli siyaset zamanla toplumu da kirletip yozlaştırıyor. Türkiye’de gelir dağılımındaki adaletsizlik her geçen gün artıyor. Sonuç Sonuç olarak Kürt meselesinde, devletin yıllardan beridir uyguladığı dil ve idare siyasetini değiştirmesi; kutuplaşmayı gidermek için kullanılan dil başta olmak üzere zihni yapının değişmesi; yoksulluğun ise sadece büyümeye takılmadan, adil bölüşümün de gözetilerek bu ülkedeki bütün yurttaşların gönençli olmasını sağlamasından geçiyor. O halde inanç, kimlik ve yaşam tarzı konusunda devletin tercihi olamaz; tercih yuttaşlarındır. Devlet, elindeki araçlarla (okul, ordu, radyo, TV, YÖK, RTÜK, Diyanet, ...) insanlara kimlik, inanç ve yaşam tarzı dayatamaz. Devlet tüm imkânları (ihale, kredi, teşvik, arazi, vergi, ...) merkezde toplayıp istediğini istediğine veremez, istediğinden istediğini alamaz. Bunlar doğruysa, geriye bir şey kalıyor, o da bunu gerçekleştirecek siyasi bir iradedir... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] İstanbul’da CANYOKAKYBI yangın korkusu Acıbadem’deki tarihi Validebağ Korusu’nda ve Üsküdar Kız Kulesi’nde çıkan yangın korkuttu. 1. Derece Doğal Sit Alanı olan Validebağ Korusu’nun Acıbadem yönündeki yamacında önceki gece geç saatlerde yangın çıktı. Validebağ Gönüllüleri ve mahalleliler otluk alanda çıkan yangına hemen müdahale ederek alevler koruya yayılmadan söndürdü. Bölgeye itfaiye de çağrıldı. Söndürülmeden atılmış bir izmarit nedeniyle çıktığı tahmin edilen yangın yaklaşık 500 m2’ye yakın bir alanı tahrip etti. Validebağ Gönüllüleri yaptığı yazılı açıklamada, 2012 yılında yine koruda çıkan bir yangın üzerine defalarca “bir müdahale planı geliştirilmesi” için ilgili yerlere başvurduklarını ancak bir sonuç alamadıklarını ifade etti. İkinci yangın ise dün Üsküdar açıklarında bulunan Kız Kulesi’nde çıktı. Çalışanların yangın ihbarında bulunması üzerine kıyıya gelen itfaiye ekipleri tekne ile buraya geçti. Kız Kulesi’ne ulaşan itfaiye, buradaki restoranın mutfak bölümünde elektrik kontağından çıkan küçük çaptaki yangın nedeniyle içeriyi duman kapladığını belirledi. İtfaiye yangın söndürme tüpleriyle müdahalede bulunurken dumanın tahliyesi için çalışma başlattı. l İSTANBUL\CUMHURİYET C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle