14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 6 Haziran 2016 4 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK İlber Hoca’nın dopingden hiç haberi yok Prof. İlber Ortaylı Hoca dün milli takım kampına yaptığı ziyareti anlattı köşesinde. Siyahilerden “Zenci” diye söz ederek biraz kırıcı olduğunu bir kenara bırakalım. Şunları yazmış: “1990’a kadar sosyalist ülkelerde doping yapıldığından söz edildi. Türk sporcularının bu konuda çok dikkatli davranmaları takdire şayan.” Allah Allah. Gün geçmiyor ki, doping yüzünden bir Türk sporcunun madalyası alınmasın, derecesi silinmesin. Süreyya Ayhan, Nevin Yanıt, Eşref Apak, Halil Mutlu, Elvan Abey İlber Ortaylı legesse, Aslı Çakır Alptekin, Nurcan Taylan, Binnaz Uslu, Şamil Erdoğan, Sedat Artuç ve daha birçok isim. İlber Hoca’nın bunlardan haberi yok galiba. Ya da spor sayfalarını okumuyor. En iyisi İlber Hoca futbol, spor takılmayıp alanına dönsün. Yoksa daha çok yanlış yapacak. 72 milyon dolarlık ticaret tam 65 milyon dolarlık elçilik Türkiye Somali’deki Mogadişu Büyükelçiliği için rekor büyüklükte bir saray inşa etti. Hürriyet’ten Vahap Munyar’ın köşesinden öğreniyoruz ki, elçilik alanı 80 dönümmüş. (Bir futbol sahası 10 dönüm olduğuna göre, tam 8 futbol sahası büyüklüğünde.) Dünyada bu büyüklükte olan büyükelçilik binamız yokmuş. (Başka ülkelerin de yoktur bu kadar büyükelçilik binası.) İçinde helikopter pisti, cami, tenis kortu, halı saha ve benzin istasyonu varmış. 7 ayrı binaymış. Görüldüğü kadarıyla devasa bir süs havuzu da var bahçede. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve heyeti ilk kez bu elçilikte cuma namazı kılmış. Cumhurbaşkanı için 2200 odalık saray yaptıran bir ülkenin elçiliği de 80 dönümlük olur, yakışır. Peki buraya ne kadar harcanmış. İnşaatı yapan Albayrak Şirketi’nin sa hibi Nuri Albayrak, “Tam rakamı hatırlamıyorum” demiş. O kadar para harcanmış ki müteahhit farkında değil anlaşılan. Neyse rakamı bilen biri çıkmış, Dışişleri Bakanı açıklamış. Tam 65 milyon dolar. Bu parayı duyunca, acaba Türkiye ile Somali ticaret hacmi ne kadar diye düşündük. Bu ülkeye 2015 yılında yaptığımız ihracat 71 milyon dolar, ithalat da 1 milyon dolarmış. Yani toplam 72 milyon dolar. Neredeyse ihracatımızın tümü kadar bina yapmışız Mogadişu’ya. Ayrıca Somali’ye 2011’den bu yana TİKA, Kızılay ve STK’ler aracılıgıyla 1 milyar dolarlık yardım yapılmış. Böyle durumlar için bir atasözü vardır. “Ayranı yok içmeye, atla gider ...” diye. Nedense akla o geliyor. 77’lik Yalman’la atağa kalkmak Cumhuriyet’in yazıişleri toplantısında, Alp dönmeyi hedefliyormuş. Tabii çoğu Fenerli arkadaş Yalman’ın Galatasaray’da lar, “İyi olur, uygundur” diye ki yeni görevi konu oldu. alaya alarak Alp Yalman’ın Kulüp, yeni sezon ön yaşını hatırlattılar. cesi Florya Metin Ok Alp Yalman 1 Ocak 1940 tay Tesisleri’nin yapılandı doğumlu, 77 yaşının için rılmasına önem verdiğini de. Ama yaşa takılmamak göstermek için, başına Alp Alp Yalman lazım. Yalman’ı getirmiş. Spor başarıya dayanır. Yönetim, Alp Yalman ile birlik Mevzubahis olan başarı ise yaş te te bu konuda yeniden eski günlere ferruattır. Fotoğraftan kimlik bul Findface bir aplication. Fotoğraftaki kişinin kim olduğunu buluyor size. Ya da sizin çektiğiniz fotoğraftakilerin kim olduğunu buradan öğrenebiliyorsunuz. Facebook, internet datalarını kullanıyor. Çok zekice. Günün Sözü Meral Akşener gözünü Erdoğan’ın sarayına dikti 4 “MHP’nin 3 hilalli bayrağını önce Çankaya’ya, sonra Beştepe’ye dikeceğim.” John Kerry Bilal Erdoğan Okçumuza rakip çıktı ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Moğolistan’a gitmiş, ok atmış. Fotoğrafları dün çıktı ortaya. Ancak oku da yayı da birez eğreti tutuyor, karavana attığı belli. Oysa Türkiye, Bilal Erdoğan’ın ok atma tekniğine alışık. Mahdum, yayı dimdik tutup, işi şansa bırakmıyor. Kerry Türkiye’ye geldiğinde Bilal Erdoğan’la ok atma yarışı yaparsa, hiç şansı yok galiba. Bahisleri kim götürür? ‘İşe yaramaz yüzlerce adamı gazeteci yaptın’ Tuncel Kurtiz onuruna Edremit’te ödüller verildi. Ödülü alanlardan biri gazeteci Yalçın Bayer, veren de eski yayın yönetmeni Enis Berberoğlu da olunca, espri bol oldu. Berberoğlu, “Aslında Bayer’in ödülünü ben vermeyecektim. ‘Eğer bunu atlarsam hayatımda kendimi affetmem’ dedim ve beni kayırdılar. Yalçın Bayer, benim gibi yüzlerce yeteneksiz, bir işe yaramayan adamı gazeteci yaptı. Bilinmesini isterim” dedi ve elini öpmek istedi. Ancak, Yalçın Bayer elini öptürtmeyip, Enis Berberoğlu’nu kucaklayıp ödülünü aldı. ySÖaÇMOÜCRşUÜKLLÜAaYRORmSaurtiuyetulinçmoacuskalvaarışnı Türkiye’de 1 milyondan fazla Suriyeli çocuk okula gitmek yerine yiyecek, giyecek, kira gibi ailelerinin temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıyor TMMOB Başkanı Koramaz: Saray’a diz çökmeyiz MUSTAFA ÇAKIR Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) 2629 Ma yıs 2016 tarihlerinde Ankara’da gerçekleşti rilen 44. Olağan Genel Koramaz Kurulu’nda seçilen yönetim kurulu dün ilk toplantısında görev dağılımı ya parak Yürütme Kurulu’nu belirle di. TMMOB’nin yeni başkanı, eski Makina Mühendisleri Odası Baş kanı Emin Koramaz oldu. Emin Koramaz Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, TMMOB’nin misyonu ve geleneksel çizgisinin mühendislikle, mimarlıkla, bi limle halkı buluşturmak olduğu nu söyledi. TMMOB’nin tüm ça lışmalarının halkın, ülkenin ya rarına olduğuna işaret eden Ko ramaz, “TMMOB’nin görevi ülke nin zararına gördüğü uygulama lara karşı çıkmaktır” dedi. İktida rın TMMOB’ye yönelik yasa deği şikliği girişimlerini de değerlen diren Koramaz, “Geçmişte bu sal dırıları püskürttük. Bu dönemde de üyelerimizle, dost örgütlerle dayanışma içerisinde bu saldırı ları boşa çıkaracağımıza inanıyo rum. TMMOB’ye kimse diz çöktü remedi. AKP de Saray da diz çök türemeyecektir” dedi. TMMOB’nin rant ve talana kar şı çıkışının tüm iktidar kesimle rini olduğu gibi AKP’yi de rahat sız ettiğini kaydeden Koramaz, “TMMOB geçmişte olduğu gibi bugün de bunlara karşı çıkmaya devam edecek” dedi. l ANKARA ABD’nin New York Times gazetesi “Türkiye’deki Suriyeli çocukların hayatta kalmak için çalışmak zorunda kalmalarını” sayfalarına taşıdı. Ceylan Yeğinsu imzalı haberde Suriyeli sığınmacıların en yoksullarının Türkiye’de kaldıkları, Türkiye ile AB arasındaki milyarlarca Avro’luk anlaşmanın tehlikeye girmesiyle akıbetlerinin daha da belirsiz hal aldığı belirtildi. Türkiye’deki yaklaşık 3 milyon Suriyelinin 1 milyondan fazlasını çocuklar oluşturuyor. İçlerinden biri Ahmet Süleyman. 9 yaşındayken gözleri önünde babası savaşta vurulup ölmüş. Dört yıl sonra İstanbul’da ailesinin geçimini sağlamak için pis ve rutubetli bir tekstil atölyesinde 12 saatlik vardiyayla çalışıyor. 33 yaşındaki annesi Zeynep Süleyman “Ahmet’i okula göndermek istiyorum, okumayazma bilmiyor, otobüs işaretlerini bile okuyamıyor. Ama başka çarem yok. Hayatta kalmak için çalışması lazım” diyor. Aileme bakmam gerek Türkiye’de ocaktan beri Suriyeliler için çalışma izni yürürlükte ama bugüne dek sadece 10 bin 300 Suriyeli resmi çalışma izninden faydalanabilmiş zira işverenler asgari ücret vermemek için kadrosuz çalıştırmaya devam ediyor. Resmi çalışma izninden haberi olmayan Ahmet’in annesi, bir restoranda bulaşıkçılık yapıyormuş. Ama haftalık 90 dolara denk gelen maaşı bir ay gecikmesine rağmen ödenmediği için şikâyet edince patrondan dayak yemiş ve işi bırakmış. Zeynep Süleyman ve dört çocuğu Tarlabaşı’nda ufacık bir odada kalıyor. Ahmet’in 60 dolara tekabül eden haftalık geliri, 270 dolarlık kiraya gidiyor. Haftanın 6 günü sabah 8’de kalkıp atölyeye giden ve gün boyu dikiş makinesinde gömleklere düğme diken Ahmet’in 30 dakikalık öğle yemeği arası ve iki kez 15 dakikalık çay Türkiye’deki çocukların çoğu tekstil atölyelerinde düşük ücretler karşılığı günde 12 saat çalışıyor. molası var. Annesinden aldığı günlük 2.5 TL harçlıkla kendisine bisküvit alan Ahmet, etiket iliştirmesine yardım eden Kürt arkadaşına gülümseyerek “Çalışmayı seviyorum, kötü muamele görmüyorum. Aileme bakmam lazım, bunun başka yolu yok” diyor. Hayali şarkıcılık Oysa Suriye’deyken şarkıcı olmanın hayalini kurarmış. “Gerçekten sesim güzeldir. Ciddiyim. İş arkadaşlarım için söylüyorum, hoşlarına gidiyor” diyor. İdeal mesleği sorulduğundaysa gülümsemesi sönüyor: “Kurtarıcı ol mak istiyorum, herkesi yoksulluktan kurtarmak istiyorum, benim çektiklerimi kimse çekmesin istiyorum.” Bu nu başarmak için de okula geri dönmesi gerektiğini biliyor, “Daha fazla para kazanmanın tek yolu bu.” Atölyenin yöneticisi, Ahmet’in yaşının işçilik için çok küçük olduğunu, okula gitmesi gerektiğini kabul ediyor, ama Ahmet’i ucuz işgücü diye değil yardım etmek için işe aldığını iddia ediyor. Bu atölyedeki tek çocuk Ahmet. Ama İstanbul’un tekstilcilik merkezi Zeytinburnu’nda çocuk işgücü salgın gibi. Sadece çocukların çalıştığı atölyeler var. Bunlardan birinde dikiş makinesinin başındaki Abdülrahman 15 yaşında. Maaşını bilmediğini, çünkü bütün parasının doğrudan ailesine gittiğini söylüyor. Yerleri silen iki kardeş, 16 yaşındaki Başar ile 15 yaşındaki Muhammed Nur, birlikte ayda 250 dolar kazanıp 200’ünü ailelerine gönderiyor. l Dış Haberler KARDEŞLERİ İÇİN 15’İNDE EVLENECEK Tarlabaşı’nda Ahmet’in annesi çocuklarından ikisini okula gönderme planları yapıyor. Bunun için 15 yaşındaki kızı Ayla’yı 22 yaşındaki bir Kürt erkeğiyle evlendirecek, zira adamın ailesi evlilik halinde kızı okula gönderip aileye mali destek sağlama sözü vermiş. Evlilikle ilgili ne hissettiği sorulduğunda Ayla boyalı parmaklarına bakıyor bir müddet: “Daha tam bilemiyorum ama korkmuyorum da. Mutluyum ve bunu ailem için yapmam gerekiyor.” Anne kızına endişeli bir bakış atıyor: “O daha hiçbir şey bilmiyor. Ama başka seçeneğimiz var mı? Bu bizim kaderimiz.” Yargıcın ikilemi... Yargıç önündeki dosyayı inceliyordu. “Sanıklar suçlanamaz” diye düşündü. “Ortada suç yok”. Ortada suç yoktu ama sanıkların ceza alması isteniyordu. Yargıca bu istek iletilmişti. “Ceza almaları şart. Hem de en ağır ceza”. “En ağır ceza?” Ne yani? Bu iki suçsuz insan, sırf “Onlar böyle istiyor” diye idam mı edileceklerdi? İdam mı? Ne idamı? Yargıç ürperdi. Bunu yapamazdı. Böyle bir şeyi yapamazdı. Ama işte “ONLAR böyle istemişti”. ONLAR? Kimdi onlar? Yetkililerdi. Genel müdürdü. Bakandı. En tepede olandı: “O”. Ceza istiyorlardı. En ağırını. İdamı. Yargıç düşünüyordu: İstifa mı etseydi? Yapamam mı deseydi? İntihar mı etseydi? Yoksa “ONLAR”a itaat mı etseydi? Ortada suç yoktu ama iki suçlu da yok muydu? Karar herkesi şaşırtmıştı. İki sanık için idam kararı verilmişti. Rosenberg’ler, karıkoca asılacaklardı. Asıldılar. Elbette suçları yoktu ama “ONLAR” suçlu kabul edilmişti. HHH Hannah Arendt Kudüs’te yargılanan Adolf Eichmann duruşmasını izledi. Bu Nazi subayı milyonlarca Yahudiyi öldürülmek üzere toplama kamplarına göndermişti. Nazi subayı pişman değildi. Yanlış yaptığını kabul etmiyordu. “Ben Reich ordusunun subayıyım. Verilen emirleri yerine getirdim” diyordu. Hannah Arendt bu “Sıradan faşizmdir” dedi. Her sıradan insan otorite kabul ettiği kişinin ya da kişilerin emirlerine itaat ederek pek çok akıl almaz iş yapabilir. IŞİD militanlarının insan kesmeleri, canlı bombalar böyle açıklanacaktır: Sıradan insanların otoriteye itaat etmeleri. HHH Hannah Arendt’i okuyan Stanley Milgram 196162 yıllarında Yale Üniversitesi’nde bir deney yaptı. Bir odada oturan denek, önüne gelen sözcüklerin eşlerini bulacaktı. Yanlış yanıtlar verirse bir elektrik akımı ile uyarılacaktı. Verilen akım, hafiften şiddetliye kadar sıralanmış düğmelere basılarak iletiliyordu. En son düğme “ölüm” yazılı olandı. Düğmelere basacak denekler sıradan insanlardan seçilmişti. Küçük bir ücret alacaklardı. Arkada oturan beyaz gömlekli “deney yönetmeni” düğmeye basacak olana ne yapacağını söylüyordu. Deneklerin çoğu içlerinde kadınlar da vardı yanlış yanıt veren deneklerin acı çektiğini, hatta kıvranıp bağırdığı hallerde bile yönetmenin “düğmeye bas” talimatına uyarak elektrik verdiler. “Ölüm” düğmesine basanlar bile oldu. (Deneklerin bilmediği, aslında akım verilmediği idi.) Milgram dehşet içinde kalmıştı. Bu deney, bilinenleri değiştiriyordu. Demek ki insanlar bir “OTORİTE” karşısında iradeleri felç olmuş gibi, hiç yapmayacakları şeyleri yapıyorlardı. Deneyde itiraz edip kalkan birkaç kişi olmuştu. İşte onlar insanlığın kurtuluşunu simgeliyorlardı. HHH Ders budur: OTORİTE istiyor diye isteneni kabul etmeyin. AKLINIZ, otoriteden çok daha değerlidir. VİCDANINIZ, otoriteden çok daha doğruyu gösterir. Otoriteyi REDDEDİN: Sosyal bir deneyin kobayı olmayı REDDEDİN: DOĞRUDAN, HAKLIDAN YANA OLUN Otorite, silinip gidecektir... Yıldırım doğa yürüyüşünde Başbakan Binali Yıldırım baba ocağı Erzincan Refahiye’ye bağlı Kayı köyünde doğa yürüyüşüne katıldı. Yıldırım çocuklarla katıldığı etkinlikte aniden bastıran yağmur nedeniyle yürüyüşü kısa tutmak zorunda kaldı. Geceyi doğup büyüdüğü Kayı köyünde geçiren Başbakan Yıldırım, dün sabah yanında İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP milletvekili Çiğdem Karaaslan ve Erzincan Valisi Süleyman Kahraman ile deniz seviyesinden 2 bin metre yükseklikteki ormanlarla kaplı Kayı yaylasına çıktı. l ERZİNCAN/DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle