14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Erzurum’daki tek imzacı Pazar 19 Haziran 2016 19 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Hocalık Akademisyenlerin Barış Bildirisi’ne Erzurum’da imza atan tek öğretim üyesi Ramazan Kurt, tehditler nedeniyle koruma talebi için gittiği emniyetten “Bir şey olursa 155’i daara” nasihatı almış! evlIlIk de bir gecede gitti Ramazan Kurt’u İstanbul Kadıköy Bahariye Caddesi Akyıldız Pasajı’nda yer alan Kuramsal Kitabevi’nde ziyaret ettik. Barış istediği için okuldan uzaklaştırılan akademisyen Ramazan Kurt, şimdi kitabevinde geleceğini arıyor AYŞE YILDIRIM Sabah telefonu çaldı üniversitedeki odasında. Açtı, karşısında tanımadığı bir erkek konuşuyordu. Kibardı!: “Erzurum gibi bir şehirde böyle bir metne imza atmanızdan hicap duyuyorum.” “Size açıklama yapmak durumunda değilim. Muhatabım değilsiniz” deyip telefonu kapattı. Öğleden sonra gözetmen olduğu sınav salonuna girdi. Sınav başladıktan sonra diğer gözetmen yanına geldi ve “Sen odana geç” demeye başladı. O da çıktı salondan, odasına geçti. İki kişiydiler odada. Beş dakika sonra odanın kapısı basılır gibi açıldı, bir grup erkek içeri girdi. “Ramazan Kurt’u arıyoruz” dediler. “Ne yapacaksınız onu?” diye sordu. “Hocamız, ona bir şey soracağız” diye yanıtladılar. Öğrencilerini tanıyordu ve onlar öğrencisi değildi. Bu arada içlerinden biri de kapıyı kilitlemeye çalışıyordu. Okutman hoca olan oda arkadaşı durumun vahametini anlamamış olacak ki gelenlere döndü ve “Ramazan Kurt konuştuğunuz kişi beyler” deyiverdi. Ve tehditler sıralanmaya başladı. “Seninle hesaplaşacağız” diyorlardı. Nihayet odadan çıktıklarında kalkıp kapıyı kapattı Ramazan Kurt. Koridordan sesler yükselmeye devam ediyordu. Hemen arkadaşını aradı. “Gelin beni alın, durum ciddiye bindi” dedi. Erzurum’daydı ve daha önce de odasını ülkücüler basmıştı. Emniyet de, güvenlik görevlileri de, okul yönetimi de tepkisiz kalmıştı... Solcu öğrencilere yaklaşım ise farklıydı. Ülkücüler saldırsa bile solcu öğ renciler gözaltına alınıp soruşturma yapılıyordu. Hatta bir keresinde ara larında Ramazan Kurt’un da öğrenci lerinin olduğu 52 öğrenciye uzaklaş tırma verilmişti. Yetmemiş, hocalara kamera kayıtları izlettirilip öğrencile ri tespit etmeleri istenmişti. Çok sert tepki vermişti Ramazan Kurt. “Daha yeni araştırma görevlisiy dim üstelik. Fakat orada işlerin fark lı işlediğini öğrenmem uzun sürme di” diyor. Belediye seçimleri zamanın da masasında bulduğu dekanlıktan gönderilen zarfı açtığında da anlamış tı bunu. Zarftan AKP’nin seçim bro şürleri çıkmıştı. Üniversitedeki tüm personele gönderilmişti üstelik. Bölüm sekreterine çıkıp “kepazelik”e itiraz etti. Barış isteyen akademisyenlere yapılan baskılara karşı pek çok eylem yapılmıştı. Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy’un tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi önünde tutulan özgürlük nöbetinden bir kare. Üniversitede tek sendikalı kip istihbarat toplamaya bile kalkış yenlerin barış bildirisi imza İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde mıştı. Oruç tutmuyor, cuma namazı ya açılmıştı. Düşünmeden im yüksek lisans yapıyordu, sonra na da gitmiyordu. Hatta cuma günle zaladı. Erzurum’da imza atan Yeditepe’ye geçmişti. İstanbul’da dü ri 12.00 ile 13.00 saatleri arasını boş tek öğretim görevlisiydi. Zaten zenlenen bir Felsefe kongresinde Er tutmuştu. İsteyen öğrenciler gelip ko ‘muhalif’ kimliğiyle de tanını zurum Üniversitesi öğrencilerinin su nuşabilsinler diye. Eski hocalardan yordu, haliyle hedef olması ko numundan etkilenmişti. Doktorası biri geldi yanına “Cuma namazına git laylaşmıştı... nı orada tamamlamaya karar verdi. mediğini açıkça ilan ediyorsun” de İmzadan üç gün sonra her Ve 2.5 yıl önce Erzurum Edebiyat Fa di. “Ne demek bu?” diye sordu. Mesaj şey bir anda olmuştu işte. kültesi Felsefe Bölümü’nde araştırma açıktı aslında; “Cumaya gitmiyorsan Odası basılmıştı. Arkadaşları görevlisi olarak işe başladı. İdealist bile buralarda bulunma....” gelip odasından aldılar. Rahat ti. Ama hayal kırıklığı erken başladı. Yavaş yavaş direnci azalmaya sızlandığını, hastaneye götü Başarılı sunumların ardında bölümün başlamıştı Ramazan Kurt’un ama receklerini söylediler. Üniver başarısından ziyade öğrencilerin eme Erzurum’a yerleşiyordu. Kredi çek siteden çıkarken bölüm baş ğinin olduğunu Erzurum’a gidince an miş, ev tutmuş, dayamış döşemişti. kan yardımcısının kapısı açık ladı. Olsun, ideallerinden vazgeçmeye Evlilik hazırlığı yapıyordu... Önünde tı. “Yüzüme bile bakmadı ka niyeti yoktu. Kalacak ve çalışacaktı. ki üç seneyi buna göre planlamıştı... dın” diyor Kurt, “Böyle bir şey EğitimSen’e üye oldu. Olur olmaz da Bir gecede ‘küt’ diye hepsinin gidece yapmayacaktın, dedi. Mesele üniversitedeki tek sendikalının ken ğini henüz bilmiyordu... bu değil hocam dedim, size ha disi olduğunu anladı. Homurdanmalar Nusaybin, Cizre ve Sur’daki soka ber veriyorum böyle durum başlamıştı. Hocalardan biri köşeye çe ğa çıkma yasakları derken akademis lar var. Yaptıysan katlanacak sın demeye getiren bir cümle kullandı.” Koruma talebi reddi Üniversiteden doğruca İnsan Hakları Derneği’ne gittiler. Erzurum’da böylesi bir olayda avukat bulmak da kolay değildi. Avukat Celal Zonguldak imdadına yetişti. 14 Ocak günü savcılığa gittiler. Hem koruma talep ediyorlardı hem de sosyal medyada ve yerel basında çıkan haberlerin kaldırılmasını istiyorlardı. İletişim daire başkanlığına yazı yazdılar ama ret yanıtı aldılar. Koruma talebine başvurmaları da kolay değildi. Savcılık, valilik, emniyet, koruma büro amirliği arasında mekik dokudular. Derken emniyetteki o meşhur diyalog gerçekleşti. Yalnız dolaşamadığı için yanında iki arkadaşı vardı Ramazan Kurt’un. Bekleme odası gibi bir yerde duruyorlardı. Polisler içeri girip çıkıyor. Derken polislerden birinin “Ya gördünüz mü buradan da biri çıkmış. Bulsam onu, kafasına sıkarım” sözünü duyuyor. “Gerildim” diyor Kurt, “O insan benim dedim. Ve ne yazık ki gelip beni korumanızı talep ediyorum.” Tabii koruma talebi de reddediliyor Kurt’un. “Bir şey olursa 155’i araması” söyleniyor. Aynı gün öğlen saatlerinde üniversitede ülkü ocakları ve öğrenci birliğinin başını çektiği bir protesto gösterisi düzenleniyor. Karlı bir havaya rağmen katılımın hayli yüksek olduğu bir gösteri. ‘Savcı gafil avlamak istedi’ Güvenlik kaygısıyla artık kendi evinde de kalmıyor Ramazan Kurt. 15 Ocak sabahı cep telefonu çalıyor. “Biz senin korumanız, seni almaya geldik. Nerede olduğunuzu söyleyin” diyorlar. Kurt hemen avukatını arıyor: “Avukat, gözaltına almaya geldiler seni dedi. Düşünün emniyet mensupları yalan söyleyerek görevlerini icra etmeye çalışıyor.” Kendisi gidip teslim oluyor. Sivil halktan ne geleceğini öngöremediği için “devletin güvenli kollarına gidiyor”, bir an önce emniyet süreci başlasın istiyor artık... Emniyette ifade vermiyor Kurt, savcılığa gönderiliyor: “Savcı saygısız bir üslupla başladı sormaya. Devlet orada kiminle çatışıyor, örgütün adını verin, sizce o örgüt terör örgütü müdür, devletin orada katliam yaptığını düşünüyor musunuz gibi konuyla ilgisi olmayan sorular. Görevini yapmak değil gafil avlamak istiyor. Arkasından mahkemeye çıkarıldım. Yurtdışı yasağı ile serbest bıraktılar.” ‘Akademi olmuyorsa kitabevi’ Aynı günün akşamı yani 15 Ocak’ta İstanbul’a geliyor Ramazan Kurt. Okuldan uzaklaştırılmış ve hakkında iki dava açılmış durumda. Davalardan biri barış bildirisine imza atan tüm akademisyenlere açılan malum dava. Diğeri ise savcının özel olarak açtığı 301. madde ve halkın kin ve düşmanlığa tahrikten... Ailesi İzmir’de yaşıyor. Ama öğrenciliği İstanbul’da geçmişti, üstelik kız kardeşi hâlâ İstanbul’daydı. Doğrudan kız kardeşinin yanına gitti. Evlilik hayali kurduğu kız arkadaşı da bir süre sonra İstanbul’a geldi. Zaten o da yüksek lisans yapıyordu Erzurum’da ve bitirmişti... ‘İnsanlar kitap almıyor’ Okuldan uzaklaştırıldığı için maaşı tam olarak yatmıyordu, ödenmesi gereken krediler bekliyordu ama bir işe de giremezdi çünkü dava sonuçlanıncaya kadar hâlâ devlet memuruydu. Bu sırada kardeşi ve bir arkadaşı Kadıköy’de bir kitabevi açmışlardı. “Sosyal bilimci akademide olamıyorsa kitabevinde olmalı” dedi ve onlara yardım etmeye karar verdi. Üç aydır kitabevinde ama “Akade mide insanlar kitap okumadığı için sıkıntı vardı, burada da insanlar kitap satın almıyor” diyor. Kitabevi para kazanmadığı için maaşını vermiş kardeşine ama o da yetmeyince borçlanmaya başlamışlar. “Şu anda Erzurum’daki kredilerimin dışında 10 bin TL daha borçlanmış durumdayım” diyor. ‘Kıyım başlayacak’ Tabii evlilik de erteleniyor: “Geleceği öngöremiyor olmak en büyük problem. Birçok şeyi ağustosa bağladım.” Çünkü ağustosta sözleşmesinin yenilenmesi gerekiyor. Üniversitenin ne yapacağını görmek istiyor. Ve tabii davaların sonuçlanmasını bekliyor. Doktorasını ise İstanbul’da tamamlamayı planlıyor. Türkiye genelinde bu ay 20’ye yakın üniversitedeki rektör seçimlerinin ardından tasfiye sürecinin hızlanacağını söylüyor, Kurt. “Eski rektörler ‘Gidiyorum, leyhte veya aleyhte imza atmayayım’ diye düşündüler. Ama hazirandan sonra sertleştirecekler. Üniversitelerde kıyım yapıp, boşalan yerlere kendi kadrolarını getirecekler.” Alexander Rabinowitch Bolüevikler úktidarda Petrograd’da Sovyet Yönetiminin úlk Y×l× İngilizceden Çevirenler Can Saday, Hakkı Başgüney, Nihan Elmas Alexander Rabinowitch Devrime Doùru Petrograd Bolüevikleri ve 1917 Temmuz Ayaklanmas× İngilizceden Çeviren Serpil Pehlivan C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle