24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 19 Haziran 2016 10 Cıvıma!* Şu günlerde, gösterişli iftar turlarını, tesettür defilelerini ve onları izleyen başı türlü şekillerde bağlı ama yüzünde bir okka boya davetlileri gördükçe gerçekten kendi halinde oruç tutan, sofrasına anca zeytin koyabilen, çalışıp çabalayarak evini idare eden insanlara çok içten bir saygı duyuyorum. Çünkü en azından cıvıklık henüz onlara bulaşmamış. Bizim bu topraklarda yaşayanların bir özelliği var; her şey de cıvıtıyoruz! Ne yazık ki, böyle. Başlayalım, dünyanın her yerinde televizyon var. Birçoğunda toplasan 78 kanal bulunuyor. Biz de öyle mi, kanal sayısı neredeyse yüze yakın! Dünyanın hiç bir yerinde koca bulan karı bulan programlar yok ama biz de sürüyle. Başı bağlı ya da açık koca koca kadınlar, en mahrem sırlarını milyonlar önünde açıklamaktan çeVıcık vıcık hayatımız. kinmedikleri gibi neredeyse bununla iftihar ediyorlar. Dünyanın her yerinde paralı olan bazı çok özel programlar biz de bedava. Çoluk çocuk herkes izliyor. Ve hep birlikte cıvıtıyoruz! Vıcık vıcık bir halimiz var. Devam edelim, dünyanın hiçbir yerinde ailecek bir restorana gidildiğinde ailenin küçük çocuklarının eline oyalansınlar diye cep telefonu verilmiyor. Biz de tam tersi. Neymiş efendim büyükler kendi aralarında konuşacaklarmış. Çocuk ne mi yapıyor, oyuna dalmış ya, biz devam edelim. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocukların baştan çıkarıcı fotoğraflarını anneler Instagram sayfalarında yayımlamıyor. Kimseler çocuklarına, “prensesim, prensim, aşkım, sevgilim” diye hitap etmiyor. Ama bizde çevrenize bir kulak kabartın, o kadar aşkım sözü, o kadar prensesim seslenişini duyacaksınız ki, bu cıvıma karşısında epey canınız sıkılacak. Dünyada birkaç şımarık zengin tarafından yapılan, “baby shower” yani yeni gelecek bebek için parti, biz de elektrik parasını bile ödeyemeyen genç çiftler arasında pek yaygın. “A kardeş baby shower yapmıyor musun?” Vah vah! Buna görgüsüzlük mü desem, her şeyi cıvıklaştırmamı desem bilmiyorum. En görkemli cıvıtma harekâtı hiç kuşkusuz “kentsel dönüşüm” denilen ucubeyle devreye sokuluyor. Ben gördüklerimden yola çıkarak devam edeyim. Evimin bulunduğu BostancıSuadiye arasında örneğin benim sokakta tam beş inşaat devam ediyor. Bu bölge tam bir rant alanı, öyle evler yıkılıyor ki, yıkım işlemi günlerce sürüyor çünkü bölge hem kayalık hem de pek çok ev sağlam. Ama olsun evlerimiz iki kat daha pahalıya satılacak ya! Ağaçlar gitmiş, bölge kelleşmiş kimin umuru. Para para para... Üstelik bölge CHP’nin kalesi ama herkes rant peşinde! Bölgedeki kahvelerde oturduğunuzda, hemen her masada sözüm ona uzman birinin anlattıklarını dikkatle izleyen yaşlı başlı insanlara rastlıyorsunuz. “Bizim ev ne kadar küçülecek, havuz olacak mı? Kaça gidecek?” Gerçekten bölgenin insanları delirmiş gibi sadece bunu düşünüyorlar. Bütün bölge cılk yara... Bir de anaokullarında boy gösteren başları bağlı kızların tuvaletler, erkeklerin de mintan yakalı gömleklerle önce dua edip arkasından peygamberin doğumunu kutladıkları törenlere. Hani iki kez biri karayoluyla İran’a ve Pakistan’a gitmesem bütün İslam âleminin böyle gösterilerle sarıldığı varsayacağım. Yok böyle bir şey! Ne İran’da ne Pakistan’da böyle bir rezillik yok! Hele de İran’da ne böyle kutlamalar var ne de yüzleri bir okka boyayla başlarında ne olduğu belirsiz hokkabaz örtülerle dolaşan kadınlar. Biz, her şeyde olduğu gibi bunda da cıvıttık! Hani İranlı kadınlara kurban olsunlar! Biz neyiz Allah aşkına? Dünyanın her yerinde AVM var ama bizim AVM’ler her yeri solladı. Üstelik yeni doğmuş çocuklar bile AVM’de uyutuluyor. Havalandırması olmayan, mikrop yuvası yerlerde çocuklar güya eğleniyor. Dünyada yok böyle bir şey! Neden biz de her şey cıvıyor? Gerçekten soru bu? Belki de asıl kuşatma budur! Not: Cıvıma: Çirkinleşerek dibe vurma. 19 HAZİRAN 2016 SAYI: 33128 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.23 03.16 04.07 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.25 13.12 17.11 05.13 12.57 16.53 05.50 13.15 17.05 Akşam 20.47 20.28 20.27 Yatsı 22.39 22.16 22.01 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Avrupa Futbol Şampiyonası’nın daha yedi ay önce IŞİD’in 130 can aldığı Fransa’da düzenlenmesi kolay dan çok farklı: sarhoş olup kavga etmiyor değildi. lar, hatta bira Herkesin kafasında, tüm Avrupa’dan yüz bile içmiyorlar! binlerce seyirci ve taraftarın akın ettiği EU Ayık kafayla, RO 2016’nın İslamcı teröre ideal bir hedef “düşman döv sunduğuna dair kuşkular vardı. mek” için saha Sonuçta Fransa devleti riski göze aldı. Finalin oynanacağı 10 Temmuz’a kadar dalar. Son derece Rus futbolseverler. Barıştan gına, huzurdandaha neler olur bilinmez; ama şimdilik terör süz başlayan şampiyonanın kazasız belasız sürdüğü de söylenemez! hızlı ve örgütlü Rus şehir gerillasından Marsilya maçı öncesi AFP’ye demeç veren bir militana bakılırsa 20 ila 30 yaşlarındalar ve hepsi Ülkedeki istihdam ve çalışma koşullarını düzenleyen İş Yasası’nın işveren lehine değiştirilmesini öngören tasarıya karşı çı sıkıntı... amatör boksör ya da yakın dövüş ustası. Rusya’daki aşırı sağ örgütlerle bağlantılı oldukları ileri sürülüyor. Başka bir deyişle, Putin’in mil kan sendikalar, EURO 2016’yı fırsat bilip liyetçi gençliği, EURO 2016 bahanesiyle ilk sını tam öncesinde genel greve gittiler. Trenler, cam çerçeve demir çubuklarla indiriliyor. Yıkıcıla rötesi seferine çıkmış gibi. uçaklar kalkmadı, metrolar çalışmadı, çöpler toplan rın kör bir öfkeyle, örneğin kamuya ait Necker Çocuk Alameti farikaları siyah tişört ve muza benze madı. Özellikle Paris’i felce uğratan dev mitingler dü Hastanesi’nin camlarını niçin kırdıklarını anlamak zor, diği için “banane” diye anılan siyah bel çantaları. zenlendi. Şampiyona yaklaştıkça işçiler ilerledi, hü onaylamak olanaksız. Marsilya’da bir anda ortaya çıkıp kalabalığı tereyağ kümet geriledi. Sosyalistim diyen bir iktidar için zaten EURO 2016’nın varlık amacına gelince, maçlar sı gibi yarıyor, arkalarında biri ağır 35 kişi bırakıp ka yüz karası sayılması gereken yasa tasarısı budandık rasında beklenen holigan şiddetinde, beklenmeyen yıplara karışıyorlar. ça budandı ve ilk maça saatler kala, Cumhurbaşkanı bir faktör ortaya çıktı: Rus dehşeti! Olaylar sırasında gözaltına alınan 10 kişi arasında Hollande’ın kurduğu hükümet, teslim bayrağını çekti. Son yıllarda futbolu “oyuncuların topa, seyircilerin tek bir Rus yok! Polis sonradan otellere baskın ya Sendikaların dediği oldu. birbirine vurduğu spor” tanımına doğru savuran ulus parak rasgele topladığı Rusları sınır dışı etti. Karışıklık bitti mi dersiniz? Ne gezer! lararası holiganlık zirvesini bugüne değin İngilizler tu Daima dinden beslenip dindarlıkla desteklenen HHH tuyor; şiddet şampiyonasında diğer “biracı” ülkele aşırı milliyetçiliğe paralel olarak, tüm dünyada ge Tamam ulaşım yeniden sağlandı, çöpler toplanıyor. ri geride bırakıyorlardı. Geçen hafta Marsilya’da oy rekçeli ya da gerekçesiz şiddet eğilimi de artıyor. Ama sendikalar ayakta. Başkentte her gün gösteri nanan İngiltereRusya maçında holiganlık zirvesi el Ortadoğu zaten kan gölü, Ortadoğulu olmayanlar yürüyüşü var ve tabii trafik felç; çünkü zafer sarhoşu değiştirdi ve üstünlük, Fransa’ya dövüşmek kararıyla da barıştan sıkıldı, bazıları savaş istiyor gibi. işçiler, zaten kuşa dönen yasa tasarısının tümden ge geldikleri çok belli; adeta şehir gerillası gibi örgütlen HHH ri çekilmesini talep ediyorlar. miş Rus bölüklere geçti! Okuduğunuz satırları, Marsilya trenine binmeden Ne var ki bu gelişme, sosyal bir şiddeti de içeriyor HHH önce yazdım. 13. Marsilya Polisiye Ödülü için yarı ve tırmandırıyor. Sendikalar bizim üyelerimiz yapma Güya takımlarını desteklemek için binlerce kilo şacak 10 kitap arasına seçilen Destina’nın akıbeti, dı diyorlar, ama her gösteri yürüyüşü güzergâhında metre kat eden bu Rus taraftarlar, diğer holiganlar gelecek haftaya... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Hususen 1 Babalar Günü Babalar Günü “sözde”, ABD Başkanı Nixon’un, haziranın 3. pazar gününü resmi tatil ilan ettiği günüdür (1972). “Özde” ise sizin baba olduğunuz gündür ki; bu bendeniz bakımından, 18 yaşını bitiren kızımın da doğum günüdür. Bu defa “hediye teatisi” yerine, birlikte görmediğimiz “ünlü ve ilginç” bir kente gitmekte karar kıldık. Vizesiz seyahat hayal. Pasaportlarımızla birlikte morarmadan üç günlüğüne Venedik’te karar kıldık. HHH Venedik’i bir NATO gezisi sırasında 35 yıl önce görmüştüm. Burası geçmiş zamanların, şimdiyi de kucaklayıp geleceğe kollarını uzattığı emsalsiz bir mucize, eşi bulunmaz bir tarih rüyası, bitip tükenmek bilmeyen bir mimari şölendir: Venedik’i tanımak; gezi kitaplarının bulunduğu raflardaki bütün Venedik kitaplarını eve taşımak, ansiklopedilerin ve Google’daki “Venedik”le ilgili (ham) maddelerini mamul madde haline getirmek, daha önce oraya gidip görmüşlerle meşveret etmek vs hiçbir şey görmeye denk değil. Bir elde kent planı, öteki elde nerede, nasıl kılavuzu, gondollara binmekten özenle kaçınarak, geçmiş zamanları sünger gibi emmiş granit kaldırımlarda, kentin üzerinde kurulduğu yüzden fazla adayı birbirine bağlayan merdivenlimerdivensiz tam 220 köprüsünü tek tek arşınlamak ve yorulup her meydan “cafe”sinde tek tek “gölge almak” da yetmez. Tarihi ve dönemleri hissetmek gerekiyor. Venedik Karnavalı diye her şubatta sahnelenen kolektif oyun biraz da buna yardım için olmalı. HHH Gezginler gezgini Marco Polo Venediklidir. Biraz bizim Mimar Sinan gibidir. Venedik onun için, tek tek taşlarla anlatılabilecek bir köprüler ormanıdır. Marco Polo’ya sorarlar: Peki o köprüyü taşıyan taş hangisidir? Yanıtlar: Köprüyü taşıyan şu veya bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavisidir. Bu yanıt onları kızdırır: Neden taşları anlatıp duruyorsun! Bizi ilgilendiren tek şey var, o da kemer. Marco Polo cevap verir: Taşlar yoksa kemer de yoktur. Kentin mucizesi de zaten bu yanıtta gizlidir. Aşk yoksa Venedik de yoktur! HHH Hz. İsa’dan yıllar önce kurulduğu biliniyor. Adriyatik Denizi’nin en dip ucunda 250 kilometrekareye yayılmıştır. 400 yıl önce basılmış haritalarla gezilebilen dünyanın tek kenti. Suların çekilmesi, kanalların kuruması hep endişe kaynağıdır. Ama somut olarak çekilen nüfustur. (Bir ara yarım milyona yaklaşan nüfusu 1930’lardaki 250 binlik düzeye inmiştir.) Istihdam sınırlılığı ve kiraların yüksekliğinden genç nüfus kenti terk ediyor. Azalan nüfusun boşluğunu Japon turistlerin fazlasıyla dolduracağı açık. Venedik’i de rüyalar gibi arzular, korkular ve söylenceler kurmuştur. Çeşitli uluslardan erkekler bir gece aynı rüyayı görmüşler. Bilinmeyen bir kentte, bir kadın sırtı dönük koşuyormuş. Erkekler önleri sıra koşan bu upuzun saçlı, upuzun boylu çıplak kadını kovalıyormuş. Ama hepsi de bir süre sonra kaybetmişler onu. Uyandıklarında hep birlikte o kenti aramaya çıkmışlar. Kenti bulamamışlar ama birbirlerini bulmuşlar. Ve düştekine benzer bir kent kurmaya karar vermişler. Yolları düzenlerken de kadını kovalarken her birinin izlediği yol esas alınmış. Bütün köprüler, meydanlar, kanallar ve duvarlar kadının bir daha ortadan kaybolamayacağı biçimde kurulmuş. Bu nedenle, bu kentte kaybolmamanın tek yolu vardır; en sevdiğiyle kol kola olmak... SAYISAL LOTO 04, 06, 14, 20, 36 ve 37 6 BİLEN: 1 Milyon 477 Bin 208 TL (DEVİR), 5 BİLEN: 4 bin 509 TL, 4 BİLEN: 54.30 TL, 3 BİLEN: 7.85 TL Aklınıza gelmiyor mu? Yıl 1990. On binlerce insan sokağa dökülmüş, Aliağa Termik Santralı’na karşı eylem yapıyorlar. Büyük bir pankarttaki slogan dikkatimi çekiyor: “Güneş enerjisi aklınıza gelmiyor mu?” Bugün de çevreciler bir eylemde aynı pankartı açsalar kimse yadırgamaz. O zamanlar da iktidarların derdi termik santrallar, nükleer santrallar kurmaktı, bugün de öyle. 26 yılda iktidarlar değişti, enerji politikaları değişmedi. Hep aynı sözleri dinledik, onca yıl. “Enerjide kaynak çeşitliliği çok önemli” dediler, güneşe yatırım yapmadılar. Oysa çeşitliliği sağlayacak olan doğayı yok etmeyen, yenilenebilir kaynaklardı. “Enerjide dışa bağımlılığı azaltmalıyız” dediler, Türkiye’yi enerji konusunda iyice dışa bağımlı hale getirdiler. HHH Geçen hafta, iklim ve enerji uzmanı Önder Algedik’in hazırladığı “Kömür ve İklim Değişikliği 2016” raporu yayımlandı. Rapora göre Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı giderek artıyor. Türkiye’nin kömür ithalatı 1990 yılına göre 2014 yılında 6 katına çıkmış. 2002 yılından beri yapılan kömürlü termik santralların üçte ikisi ithal kömürle çalışıyormuş. Türkiye’de kurulmak istenen ithal kömürlü termik santralların kapasitesi, yerli kömürlü termik santralların 6 katıymış. HHH Türkiye ile karşılaştırınca Almanya güneş açısından fakir sayılabilecek bir ülke. Fakat Türkiye’nin güneşe yaptığı yatırımın yüz katını yaptılar. Almanya 1t6anaMhmaeyt@ısg’tmaaiel.cleomktrik üretiminin yüzde 86’sını yewnwilwe.nahembeittlairn.kcoamynaklardan sağladı. O gün yenilenebilir kaynaklardan o kadar çok elektrik ürettiler ki, yurttaşlara 5 saat boyunca bedava elektrik dağıttılar. 2023 yılında ülkedeki tüm nükleer santralları kapatmayı hedefleyen Almanya geçen hafta yeni bir hedef açıkladı: 2030 yılında ülkede fosil yakıtla çalışan otomobillerin üretimini yasaklayacaklarmış. Önceki ay Norveç ve Hollanda da 2025 yılında benzinli otomobilleri yasaklayacaklarını açıklamışlardı. Bir ilginç haber de Portekiz’den: Portekiz geçen ay dört gün boyunca tüm enerjisini yenilenebilir kaynaklardan karşılamış. Büyük başarı. HHH Türkiye önümüzdeki dönemde kömürle çalışan 80 yeni termik santral ve üç nükleer santral kurmayı hedefliyor... Oysa dünya yenilenebilir enerjiye yöneliyor. 21. Yüzyıl İçin Yenilenebilir Enerji Politika Ağı’nın (REN21), “Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu”na göre 2015 yılı, yenilebilir enerjide rekor yılı oldu. Yenilebilir enerji yatırımları fosil yakıt yatırımlarını bile geçti. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) son raporuna göre 2025 yılına kadar, güneşten elektrik üretiminde maliyetler yüzde 59 düşecekmiş... HHH Danimarkalı firma EFFEKT kendi yiyeceğini ve enerjisini üretebilen, tümüyle kendi kendine yetebilen bir köy tasarladı: ReGen köyü. Firmanın ortaklarından Sinus Lynge, “Bugünkü yaşam tarzımız artık sürdürülemez. Acil olarak çözümler bulmamızı gerektiriyor. Sahip olduğumuz teknoloji buna hazır” diyor. Köyün inşaatına 2017 yılında başlanacakmış. HHH Dünya büyük bir dönüşüm yaşıyor. Temiz, yenilenebilir kaynaklara yöneliyor. Çevreyi korumayan, sürdürülebilir olmayan teknolojiler terk ediliyor. Fosil çağı sona eriyor. Fosil kafaların çağı da öyle. ANMA Sevgili babamız yurtsever, aydın, örnek insan İLHAN SEÇKİN’i aramızdan ayrılışının 24. yılında sonsuz saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz. AİLESİ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle