18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 31 Mayıs 2016 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Ulusal Kanal’da Mustafa Mutlu ile Kral Çıplak’ta söyleşiyoruz. Beklemediğim bir şey söylüyor: Şimdi bu Kürt gençlerini hapishaneye tıkacaklar, hepsi aynı koğuşta, yıllar geçecek ve bütünü daha militan olarak dışarıya çıkacak.. Her zaman hapishaneler buna yarar. Halbuki... Halbukisi şu: Bu gençlere, bir gelecek vizyonu ile topluma uyum programı hazırlanmış olsa, denetimli olarak okuma, meslek edinme ve iş bulma çalışmalarıyla bütünleştirilse.. yani bir tür rehabilitasyon... Bu satırları okuyan bazılarının tüylerinin dikeldiğini hissedebiliyorum. Dahası, ağızlarından onlar terörist, katil, PKK’li, bölücü.. ve benzeri bir sürü başka sözler de çıkıyordur... Hepsi kabul diyelim. Fakat bu kabul, sorunu çözmüyor, yakın geleceğe bakıldığında daha ağır olarak kan dökme, öldürme, öldürülme olasılığı ortada. Bu konuda ne düşünüyorlar, bir düşünceleri var mı? En azından teslim olan yüzlercesi hakkında farklı bir yaklaşımda bulunmak akıllarına gelir mi? Çözüm sadece, daha azılı bir militan olarak dışarı çıkıncaya kadar içeriye tıkmak... Hatta en ağırlaştırılmış hapishane koşullarında canlı cenaze haline getirmek mi? Biliyorum, bizim “Türk Devleti”nin başka bildiği bir şey bugüne kadar görülmemiştir. Teslim olanlar ne olacak? Bazı izlenimler... Barışı nasıl sağlayacaksınız? Bütünlüğü nasıl sağlayacak ve bölücülüğü nasıl önleyeceksiniz? Diyarbakır’dan gelen telefon Diyarbakır’da önceki Nevruz’da tanıdığım ve sohbet ettiğimiz Diyarbakırlı bir işadamı başka bir nedenle aradı. Tabii sohbeti ben hemen meseleye getirdim. Kısaca notlarımı paylaşabilir miyim? l Bilinen, gördüğümüz bir gerçek: Sur mahallesi yerle bir. Tabii ki Nusaybin ve diğer savaşın sürdüğü yerler de. Halkın büyük bir mağduriyeti söz konusu. Ve bu durum karşısında kılını bile kıpırdatmayan devlet ve iktidar. Hiç kimse, devletin orada yaşayan Kürt toplumu için bir sosyal programı olduğunu düşünmüyor. Kesinlikle! Güven sıfır. l PKK’nin son iki üç yıldır bütün bu mahalleleri bir silah deposuna dönüştürdüğü devlet tarafından da biliniyor. Geliyorlar, orada evlere yerleşiyorlar silahlarıyla ve silah ve mühimmat yığınağı yapıyorlar. Kürt toplumu çaresiz, yoksul ve yapacağı bir şey yok kabul etmekten başka. Durumun böyle olduğunu devletin, MİT’in, askerin bilmemesine olanak var mı? Kandırıldık, dünyanın en büyük yalanı ve atmasyonudur. Hele hele bu iktidar döneminde! Kandırıldık lafını ancak bunlar söyleyebilir, başka bir siyasetçinin böyle bir yalana cesaret edebileceğini kimse düşünmesin! Bilinçli göz mü yumuldu? l Bu akla şunu getiriyor: Bilinçli olarak göz yumuldu silah yığınağına. Neden? Arka planda şu siyasi plan yatıyor: “Biz bunları nasıl olsa temizleriz, büyük bir propaganda ve milliyetçi söylemle halkı da MHP’lileri de arkamıza alırız. PKK’nin terörüne kurban gidecekler, şehitler de, arkamızdaki bu milliyetçi birikimi yükseltir. Bunun tüm siyasi getirilerini toplarız.” l Kürt topluluğu, tüm mağdur olanlar, zinhar oy vermeyecekler iktidara. Daha önce verenler bile! Diyarbakırlı işadamı, ki PKK ile arasında çok derin mesafe var, bu konuda kesin izlenimlerini aktarıyor. l Kürt topluluğunun derin mağdur edildiği hele bu savaştan sonra, oradaki ruhen, madden bölünmüşlüğün üstesinden gelmek, deveye hendek attırmaktan daha zor. l HDP büyük bir başarısızlık sergiledi. Savaşın önlenmesi için PKK ile arasında mesafe koyması, bir Türkiye politikası izlemesi, hele hele böyle bir zamanda beklenirdi. Ama PKK propagandasının aleti olarak çalıştı. Bunu yapmasaydı, bugün yüzde 16’lara doğru oy alacak bir parti konumuna yükselebilirdi. l HDP içinde derin görüş ayrılıkları var. Önemli ve etkin bir grup, bu politikaya karşı görüş belirtiyor. Ama PKK etkin. Bakın Demirtaş ne diyor, bizim Türklerle kaynaşma diye bir meselemiz yok... Sizin yok, ama milyonlarca Kürt çoktan kaynaşmış dostum, onların da sizlerle bir meselesi kalmayabilir yakında. Kırmızı odada uyarı Obama’nın, Beyaz Saray’daki kırmızı odada ağırladığı Erdoğan ve Fidan’a “Ne yaptığınızı biliyoruz, bir daha yapmayın bunu” dediği ortaya çıktı ABD Başkanı Obama’nın, Mayıs 2013’te Beyaz Saray’da ağırladığı dö nemin Başbakanı Tayyip Erdo ğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı uyardığı ortaya çıktı. Ye mekli toplantıda dö nemin Dışişleri Ba kanı Ahmet Davu toğlu da vardı. Kır mızı odadaki akşam yemeğinde bilin İLHAN TANIR diği gibi Hakan Fidan, Erdoğan’ın he men solunda otur muştu. O görüşmenin yeni detay ları Sarraf davası nedeniyle gün ışığına çıktı. Görüşmeden bilgisi olan Ame rikan kaynaklara göre o toplan tıda Obama, Erdoğan ve Fidan’a “Ne yaptığınızı biliyoruz, bir daha yapmayın bunu” şeklinde uyar dı. O toplantının bir başka ye rinde ise Obama’nın doğrudan Fidan’a dönerek, “Özellikle gözü müz artık senin üstünde” diyerek açık bir uyarı daha yaptı. O dö nem bazı tartışmaların odağında olan Fidan’a bu durumu anlatan Obama’nın bugün Sarraf nedeniy le odaklandığımız ve Türkiye’de uzun yıllar süregiden illegal faa liyetlere o toplantıda dikkat çek tiği öğrenildi. Kaynaklar 2013 yı lındaki o uyarıya uyulmaması ne deniyle Sarraf dosyasının açıldığı nı belirtiyor. Kaynaklar Rıza Sarraf dosya sında Türkiye ile ilgili gelişmele rin bu haftadan itibaren başlaya cağını ifade etti. Asıl duruşmalar Rıza Sarraf Kurtulmuş: Fidan görevinin başında Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada soru üzerine, Başkanlık sistemine ilişkin parti önerilerini en kısa zamanda TBMM’ye getirmek istediklerini kaydetti. Kurtulmuş, MİT müsteşarının değiştirildiği yönündeki haberleri yalanlayarak, Hakan Fidan’ın görevinin başında olduğunu söyledi.Kurtulmuş, PKK operasyonları sonucu Sur, Silopi, Cizre, İdil ve Yüksekova’da 6 bin 320 binanın yıkıldığını, bunun daire ölçeğinde yaklaşık 11 bin birim olduğunu, yaklaşık maliyetinin de 1 milyar lira olduğunu söyledi. ise eylülde başlayacak. 3 Türk daha Bharara’nın Sarraf dosyasında yer alan 125 sanıktan 91’inin Türkiye vatandaşı olduğu ortaya çıkmış, bunlar arasında eski bakanlar Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Emine Erdoğan’ın vakfının olduğu belirtilmişti. Bu isimlere ek olarak M. I., S.A. ve C.K. isimli Türk vatan daşların da dosyada olduğu öğrenildi. Davayı yakından izleyen kaynaklara göre avukat Brafman, bir yıl için Rıza Sarraf’tan iki basamak milyon dolarlık bir ücret alacak. Bu ücret, Brafman’ı yakından izleyen kaynaklara göre Brafman’ın 2016 yılındaki açık ara en büyük geliri olacak. Ayrıca Brafman’ın elindeki başka davaları bırakıp, Sarraf’a yoğunlaşması da bunu doğrular nitelikte. Sıra sağlık raporunda Sarraf’ın avukatı Benjamin Brafman’ın, müvekkilinin serbest bırakılması için sağlık sorunlarını örnek gösterip tahliye talebinde bulunduğu ortaya çıktı. Brafman tarafından savcılığa verilen 22 sayfalık dilekçede Sarraf’ın sağlık sorunlarına dikkat çekildi. Sarraf gözaltına alındıktan sonra mahkemeye böbrek üstü tümörünün 1 cm büyüdüğünü ve acilen kemoterapi tedavisine başlaması gerektiğini belirterek tahliye istemişti. 17 Aralık’taki operasyon kapsamında gözaltına alınan Sarraf’ın cezaevinde iken savcılığa verdiği ifadede de, kanser olduğunu ve acilen tedavi görmesi gerektiğini söylemişti. Kanser olduğunu söyleyen Sarraf, “Acilen müdahale ettirip kemoterapi sürecine başlamam gerekiyor” diyerek tahliyesini istemişti. Sarraf’ın o günden bugüne tedavi görüp görmediği ise bilinmiyor. l WASHINGTON MHP’de kriz bitmiyor 4 Çağrı heyeti: 19 Haziran 4 Genel merkez: 10 Temmuz SELDA GÜNEYSU MHP’de “olağanüstü kurultay” tartışmalarında yeni bir “kriz” çıktı. Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin atadığı 3 kişilik çağrı heyeti, tüzük kurultayının 19 Haziran’da yapılmasını kararlaştırırken Genel Başkan Devlet Bahçeli, partisinin Merkez Yönetim Kurulu’nu (MYK) toplayarak “Kurultay tarihimiz 10 Temmuz’dur. Genel merkezin olmadığı yerde kurultayı kim açacak? Tüzüğe göre kurultay açılışını Genel Başkan ya da atadığı MYK üyesi yapar. Biz yoksak, kurultayın açılışını mahkeme kararını onayan Yargıtay 18. Hukuk Dairesi Başkanı Mustafa Aysal yapsın” dedi. Genel başkan adaylarından MYK üyesi Ümit Özdağ da toplantıya katılmak istedi ancak genel merkezden “ret” yanıtı geldi. l ANKARA 17 il başkanı disipline Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne açılan davada “davacı” konumunda bulunan 17 il başkanı da disipline sevk edildi. Bununla birlikte genel başkan adaylarının da “19 Haziran’da olağanüstü kurultay yapılması yönünde ısrar etmeleri” durumunda, “tedbirli” ihraç istemiyle disipline sevki gündeme gelebilir. Bu durumda 3 aday, Koray Aydın, Ümit Özdağ ve Meral Akşener “tedbirli” ihraç istemiyle disipline sevk edilmeleri durumunda “parti içi faaliyetlere katılamayacaklar.” Ancak haklarında kesin bir hüküm olmadığından ötürü de kurultayda oluşturulacak divan üç genel başkan adayını “affedemeyecek.” Akşener ‘Muhalefeti gördüler’ MHPGenel Başkan Adayı Meral Akşener, Giresun’da partililerle buluştu. MHP’ye ilk kez ‘muhalefet’ denildiğini, televizyonlarda, gazetelerde partisinin konuşulduğunu ifade eden Akşener, “Partimizin iç işi olmaktan çıktı, iktidar partisinin ana işi haline döndü. Etkin muhalefetin nasıl yapılacağını anlamış durumdalar ve büyük bir tazyikle bu değişimin olmaması için iktidar partisi her şeyiyle taraf oldu” dedi. Akşener’e basın toplantısı öncesi Doğankentspor’un forması hediye edildi. l DHA haber 5 Gezi ruhu bir coşkudur... Yargı bağımsızlığı, evrensel hukuk, adalette eşitlik ve dürüstlük... Kaç yıldır yazıyoruz bu kavramları; demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri? Yeni Türkiye’ye yelken açmış bir ülkeyiz biz... Şehitlerimizin kanı üzerinden siyaset yapmak birincil görevimiz... 23 Nisan ve 19 Mayıs törenlerini “güvenlik” gerekçesiyle yasaklayan siyasal iktidar, pazar günü Yenikapı’da “Fetih Şöleni” düzenleyerek, Cumhuriyet değerlerini “yok hükmü”nde saydığını bir kez daha kanıtlamış oldu. Yargının yansızlığı ve bağımsızlığını burada anlatmaya gerek yok. Her şey açık açık ortada! Hükümet sistemi fiilen değişti. Yetmedi sırada rejimin değiştirilmesi var. Rejim değişikliğinin ayak seslerini duyuyor gibiyim. Tüm bunlar olurken Rıza Sarraf; IŞİD’in Kilis’e yönelik saldırılarının ardından Gaziantep’i vurması; Zonguldak’taki madenci direnişi; ülkemizi mesken tutan cihatçılar; IŞİD ve PKK belası... Dini bir sistemi hayata geçirmek için gösterilen çabalar, şehit cenazeleri, etkisiz hale getirilenler, gözü yaşlı analar, babalar, kardeşler, kadınlar, çocuklar... Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “başkan” olarak kabul eden yüksek yargı üyeleri... Yargının da Cumhurbaşkanlığı makamına bağlı olduğunu duyurdu hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş... Böyle bir fotoğraf karşısında karamsarlığa düşmemek elde değil... Laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü ilkesi, yargı bağımsızlığı, özgürlük gibi kavramlar rafa kaldırılırken “fetih töreni” öncesi hutbeler okunuyor, devletin tüm olanaklarından yararlanılıyor. İki haftadır Zonguldak’ta madenci direnişi vardı, bitti... Onları ne hükümet görüyor ne de toplum. Kaderleriyle baş başalar! HHH KESK laik eğitim, laik yaşam çağrısı yaptı; beş kentte yurttaşlar dini eğitim politikalarını, güvencesiz çalışma koşullarını protesto etti. Bazı kentlerde bu anlamlı yürüyüş valilikler tarafından engellendi... Peki neden? Yurttaşın can güvenliğini korumak için! Halkın can güvenliği yürüyüş ler, izinli gösteriler yasaklanarak mı korunur bir ülkede? Yenikapı’da yapılan “Fetih Şöleni” niçin engellenmiyor o zaman! Karşımızda içimizi ürperten, karanlık bir fotoğraf var. Laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, emekçi haklarını savunmak suç bu ülkede... Cihatçıların cirit attığı bu coğrafyada laikliği salt din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına geldiğini sanıyor toplumun büyük kesimi... Laiklik bilimsel eğitimin olmazsa olmaz koşuludur... Bireylerin hakkını, hukukunu savunur laik bir sistem... Aynı zamanda demokrasinin ve özgürlüklerin gelişmesini. Ülkeyi yönetenler yeni bir Türkiye yarattıklarını söylüyorlar; köprüler, metrolar, havalimanları yaparak... Elbette bunlar yapılacak, yapılmalı! Türkiye ne Katar ne de Suudi Arabistan... Türkiye laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti... Bu topraklarda yaşayan aydınlar, emekçiler, yurtseverler, solcular, sosyalistler, komünistler, demokrasiyi özümseyen muhafazakârlar, sağcılar, dindarlar bu gidişe “dur” diyebilmek için bir araya gelmelidir. Henüz vakit varken HHH Dinci faşizmi hayatın içine sokanlar, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde olduğu gibi yol izliyorlar... Yıllarca PKK’yle mücadele eden devlet şimdilerde IŞİD’le karşı karşıya... İki terör örgütü giderek azgınlaşıyor ve ülkeyi kan gölüne dönüştürüyor. Yeni türde faşizm 12 Mart ve 12 Eylül’ü kendisine rehber edinirken etnik ve mezhepsel kimliği kullanıyor. Çok tehlikeli bir gidiştir bu! Tekçi bir iktidarı durdurmak için birleşmek gerekir. Üç yılını dolduran Gezi ruhu böyle gerçekleşti... Çocuklarımız öldürüldü... Kan aktı kan! Laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, bireyin hakkını, hukukunu savunmak suç değil, yurttaşlık görevidir... Haydi gelin, beynimizle, yüreğimizle “Gezi ruhu”nu yaşatalım masmavi gök altında... Bilsinler ki, sevgidir yüreğimizde çiçeklenen, sevdadır, aydınlanmadır, insanlıktır; renklerle donanmış yaşam tutkusu, umuttur çocuklarımızın geleceği... Bilmezler ki! Kamu Başdenetçisi Ömeroğlu: Erdoğan şikâyetinde ‘anahtar’ arıyoruz ALİCAN ULUDAĞ Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında tarafsızlığına aykırı davrandığı gerekçesiyle yaptığı şikâyetiyle ilgili “ciddi anlamda çalışma yaptıklarını” söyledi. Anayasa gereği Cumhurbaşkanı’nın tek başına yaptığı işlemler ile re’sen imzaladığı karar ve emirlerin kurumun görev alanına girmediğini belirten Ömeroğlu, “Yasamız gereği biz Cumhurbaşkanı’nın şikâyetini inceleyebilir miyiz, inceleyemez miyiz diye onu araştı rıyoruz. Şu kapalı odaya girebilmek için elinizde bir anahtarınız olması gerekiyor. Biz de şu an anahtarımız var mı onu bulmaya çalışıyoruz” dedi. Güneydoğu olaylarıyla ilgili kendilerine yapılan başvurular üzerine denetçi Mehmet Elkatmış’ın Ocak ayı başında bölgede incelemeler yaptığını anlatan Ömeroğlu, sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili raporun tamamlandığını, önümüzdeki günlerde açıklayacaklarını bildirdi. Ömeroğlu, yargıyla ilgili de geniş kapsamlı bir rapor hazırladıklarını da ifade etti. Elkatmış: Cezaevine Alevi dedesi gönderildi Kamu Denetçisi Mehmet Elkatmış, bir mahkumun isteği üzerine cezaevine bir Alevi dedesi gönderildiğini açıkladı. Din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili Alevilerin dile getirdiği talepler ve cemevleri ile ilgili kararın olup olmadığına yönelik sorumuz üzerine Elkatmış “Geçen hafta gelen bir şikâyet üzerine, bildiğiniz gibi cezaevlerinde din görevlileri, cezaevindeki mahkumlara dini bilgiler veriyor. Bir Alevi dedesinin kendisine bilgi verme sini isteyen bir mahkumun isteğini neticelendirdik. Bir kişi gönderildi, bunun devamının istenmesi yönünde bir müracaat oldu. Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Alevi Dernekleri’ne yazı yazdık, kayıtlı olan dedelerin isim ve adreslerini aldık” diye konuştu. Elkatmış, cemevleri konusunda yapılan şikâyetle ilgili de usulü çalışmalarının devam ettiğini, bu konuda Diyanet’e yazı gönderdiklerini ve yanıtını beklediklerini söyledi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle