18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 31 Mayıs 2016 EDİTÖR: DENİZ ÜLKÜTEKİN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Sıra dışı bir okul haber 13 Demokratik ve hiyerarşinin olmadığı bir eğitim modeli mümkün mü? Başka Bir Okul Mümkün Derneği, bu sorunun yanıtını aramak için yola çıkmış bir oluşum. Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) Derneği alternatif bir model oluşturarak gönüllülük esasına dayanan bir eğitim sistemi oluşturmayı amaçlıyor. Önümüzdeki eğitim yılında Moda’da açacağı anaoku lu için öğretmen arayışını sürdüren oluşum hakkın da dernek çatısı altında ki İstanbul Anadolu Koo peratifinden Bager Akbay DENİZ ÜLKÜTEKİN ve İnanç Mısırlıoğlu misyonlarını anlattılar. n BBOM’nin hedefle ri neler? Bager Akbay: BBOM’nin eğitime dair toplumsal ihtiyaçlardan yola koyulan, eğitime özgün bir alternatif üreten, bin lerce gönüllüsü olan bir sosyal hareket. İnanç Mısırlıoğlu: “BBOM’nin şu an iki ana bileşeni var. İlki BBOM Derne ği; bu modelin Türkiye’ye hatta yurt dışına yayılması için gerekli ortamı ya ratmayı, ortak ihtiyaçlar için çözüm üretmeyi, öğretmenleri güçlendirme yi amaçlıyorlar. İkinci bileşen ise yerel kooperatifler; birçok farklı şehirde gö nüllü ekipler çalışıyor. Herkes katılabilir mi kooperatife? B. Akbay: Model kuralsız başlıyor. Deneyimlere göre modelliyoruz, dola yısıyla her yerelin yapısı farklı. Sizce eğitim sisteminin bu alan larda ne gibi eksiklikleri var? Siz nasıl alternatifler geliştireceksi niz? B. Akbay: Derneğin çıkış nok tası; Türkiye’ye özgü bir model oluşturmak amacıyla alternatif okul örneklerini, inceleyerek, de mokratik, katılımcı, ekolojik de ğerleri merkeze alan bir model ge liştirmek. Alternatif eğitim uygularken MEB’in taleplerini nasıl yerine geti receksiniz? İ. Mısırlıoğlu: “Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kuruluyoruz. Müfredat bakanlığın müfredatının ka zanımlarının esas alıyor ama uygula malar alternatif eğitim modellerini te mel alacak. Bakanlık 2005’te öğretim Bager Akbay ÖĞRENCİLER OKULDAN SORUMLU OLACAK Öğretmenlere ulaşmak için ne yapıyorsunuz? Ya da onlar sizi bulmak için ne yapabilir? B. Akbay: Web sitemiz www.baskabirokulmumkun.net üzerinden bize ulaşabilirler. Okulun demokratik yönetiminde öğretmenlerin rolü ne olacak? B. Akbay: Haftada bir Okul Meclisi, güne başlarken veya gün sonunda sınıf çemberleri yapılır. Çemberler, çocukların bireyselleştirilmiş eğitim programı doğrultusunda karar alma süreçlerine dahil oldukları etkinliklerdir. BBOM Okulları’nda çocuklar beslenme, temizlik, idari işler kararların uygulanmasından da belli ölçüde sorumludur. Moda’da anaokulu açılacak İnanç Mısırlıoğlu Moda’daki okul için hazırlıklar ne aşamada? B. Akbay: Moda’da bir bina kiraladık, tadilatlar bitmek üzere, müdür ve öğretmen arayışındayız şu an. Okulumuz Eylül 2016’da açılacak. 36 yaş aralığındaki toplam 64 çocuğun kabul edileceği okulumuzda kayıtlar kooperatif kurulduğu ilk gün başladı aslında. Okula kayıt yaptırmak için mutlaka ebeveynlerden birinin İstanbul Anadolu Kooperatifi’ne üye olarak fon ödemesini yapması ve topluluk kararlarına uyması gerekiyor. programlarını değiştirdi, teoride çok iyi ama uygulamada bu yaşama geçemi yor. BBOM eğitim programı ise şu temele dayanıyor: ‘Her çocuk kendine özgü dür ve eğitim sürecini şekillendirmeye hakkı vardır. §Eğitim kadronuzu hangi kriterlerle şekillendiriyorsunuz? B. Akbay: Öncelikle MEB’in temel ölçütlerini yerine getiriyoruz. bunun dışında, okulumuzda görev yapacak öğretmenin BBOM’nin evrensel değerler den oluşturduğu ilkeleri ve eğitim modelini içselleştirmesi gerekli. İstanbul’da ilkokul da planlanıyor mu? İ. Mısırlıoğlu: Bir sonraki adımımız İstanbul’da ilkokul açmak. ‘Pasaportumda işçi yazıyor’ Arel Üniversitesi’nde öğrencilerle buluşan Aziz Sancar, İsveç’te Türk işçilerden aldığı ödül hakkında konuştu. Sancar ayrıca Nobel aldığını öğrendiğinde yaşadıklarını anlattı Kanada İlkokulu Kanada İlkokulu, 20162017 öğretim yılında Ulus’ta eğitime başlayacak. Geçen yıl Levent ve Çamlıca anaokullarını açarak Türkiye’ye giriş yapan Kanada Okulu, okulöncesinden başlayıp lise son sınıfa kadar devam edecek bir eğitim yapısıyla iki yıl içinde Avrupa ve Anadolu yakalarında iki okul daha açacak. Cam atölyesi Gebze Teknik Üniversitesi ve Şişecam Topluluğu, işbirliğiyle Cam Bilimi ve Teknolojisi Yüksek Lisans Programı başlıyor. Katılmak isteyenler 6 Haziran’a kadar başvuru yapabilir. Gebze Teknik Üniversitesi’ndeki Cam Bilimi ve Teknolojisi Yüksek Lisans Programı tanıtım toplantısına, Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Görgün, ve Şişecam Araştırma ve Teknolojik Geliştirme Başkanı Prof. Dr. Şener Oktik katıldı. Nobel ödüllü bilim insanı Aziz Sancar İstanbul Arel Üniversitesi’nde öğrenci ve akademisyenler ile bir araya geldi. Nobel’i kazanma hikâyesini yansıtan bir konuşma yapan Sancar, 35 sene süren DNA hasar onarımı mekanizması çalışmaları ile hücrelerin nasıl çalıştığını, kanser hücrelerinin nasıl oluştuğunu, nedenlerini ve insanoğlunun yaşlanma sürecine dair yaptığı çalışmalarını paylaştı. Sancar şunları söyledi: “Bu seviyeye gelmemde Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerime, tıbbiyedeki öğretmenlerime çok borcum var. ‘Başarılı olmak için ne tavsiye edersiniz’ diye soruluyor. Tavsiyem şu; çok çalışacaksınız ama gözünüzü seveyim politika ile uğraşmayın. Temel bilim yapın. Hem temel bilim, hem uygulamalı bilim yaparsak, Avrupa, Amerika ve dünyanın en iyi devletleriyle yarışabiliriz” dedi. İşçilerden ödül En kıymetli ödüllerden birinin İsveç’teki Türk işçilerden aldığı ödül olduğunu ve bu ödülün masasında durduğunu söyleyen Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü; “Ben de işçiyim. Pasaportumda işçi yazıyor, bir gün sabaha karşı gelen bir telefonla ‘Nobel Ödülü’nü kazandınız ,tebrik ederiz, hazırlanın yarım saat içinde tüm basın mensuplarına bilgisi verilecektir’ diye arandım. Sevgili dostum Prof. Dr. Aziz Sancar, isminin verildiği amfinin açılış dersini de yönetti. Orhan Bursalı projelerime her zaman inanmıştır, her çalışmamın ardından ‘bu sefer Nobel’i sen alacaksın’ diye hep desteklemiştir. Sonuç olarak 35 yıl gibi uzun süren çalışmalarımın sonucunda ödülü almaya hak kazandım. Nobel’den kazandığım parayla Amerika’da eşim Gwen Sancar ile “Türk Evi” kurduk. Bu rada ki amacımız Türk kültürünü ve Atatürk’ü önce Amerika’ya sonra tüm dünyaya tanıtmak” diye konuştu. İstanbul Arel Üniversite’si Tepekent Yerleşkesin’de bulunan 250 kişilik dersliğe de törenle ‘Aziz Sancar Amfisi’ adı verildi. Sancar, adının verildiği salonda ilk dersi kendisi yaptı. Çocuklar usta ressamların yorumladı İdea Çocuk Akademisi 6 yaş grubu öğrencilerle İyilik İçin Sanat Derneği işbirliğinde “Ustaların İzinde’’ adlı bir sergi açtı. Koordinatörlüğünü ressam Nurdan Likos’un yaptığı Sergide, 24 çocuk, Leonardo da Vinci’den Ergin İnan’a, Şeker Ahmet Paşa’dan Frida Kahlo’ya, birçok sanatçı ile tanışıp, resim sanatı ustalarını kendi izlenimleriyle yeniden yorumladı.  FMV Dünya Üçüncüsü FMV AyazağaNişantaşıIspartakule Kampusları ilkokul ve ortaokul öğrencilerinden oluşan okul korosu, İtalya’nın Cattolica şehrinde gerçekleşen “Adriyatik’in Kraliçesi” Queen Of The Adriatic Sea Koro Yarışmasında dünya üçüncüsü oldu. İki kez sahneye çıkan FMV Işık Okulları Korosu, yerli ve yabancı şarkıları, çoksesli koro ile seslendirerek kendi kategorisinde bronz diploma kazandı. Faşizm, diktatörlük ve geçiş dönemi Türkiye’de yönetimin niteliği konusunda otoriterlik tanımı yanlış değil. Ama yetersiz kalıyor. Yalnız yurtdışında veya Türkiye’de muhalif çevreler arasında değil, muhafazakâr kesimin içinde de işin sıradan bir otoriterliği aşmaya başladığı konusunda kaygılar dile getiriliyor. Türkiye’de bugün sadece yönetim tarzının değil, rejimin de otoriter olduğu kuşkusuz. Serbest seçimle desteklenen bir otoriterizm bu. Giderek seçimlerin serbestliğini de daraltma, yönetimin makbul siyasal partileriyle yasal siyasal alanı sınırlama eğilimi kendini açıkça gösteriyor. Bu eğilim şimdiki yönetime özgü değil. Kilit taşını Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu AKP ve devlet bütünleşmesinin otoriterliği, hem kurumsal olarak hem de siyasal pratikler açısından kopuşa değil, büyük ölçüde tarihsel sürekliliğe dayanıyor. Ne var ki son MGK toplantısında alınan kararlarda olduğu gibi, bu tarihi sürekliliğe işaret etmek, fiilen yürürlükte olan Erdoğan merkezli devlet yönetimini tanımlamakta yetersiz kalıyor. Geçen hafta sonu Diyarbakır’da Cumhurbaşkanı’nın yaptığı konuşmaların içeriğinden hareketle, iktidarın dinci bir popülizmi giderek artan yoğunlukta sergilediğini söylemek mümkün. Türkiye’de olduğumuz için doğal olarak Sünni/İslamcı popülizm olarak tezahür ediyor. Hıristiyan çoğunluklu toplumların bazılarında karşımıza çıkan dinci popülizmlerden özünde farkı yok. 20. yüzyıl ortasından beri farklı örneklerini bildiğimiz İslamcı popülizmlerin ortak özelliklerinden bazıları, dindarlık temelinde eşitliği savunmaları, toplumun alt kesimlerinin hıncını ve öfkesini dini değerlere yabancılaşmış elitlere karşı kanalize etmeleri, kutsal savaş idealinden beslenmeleri ve toplumda dinsel inanç temelli doğal çoğunluğun hükmetme hakkını savunmalarıdır. Otoriterizmle karşıtçılığın dinsel bir milliyetçilik temelinde buluşmasıdır. Bu dinsel temalı popülizmi ABD’de Donald Trump temsil ediyor. Yabancı düşmanlığını elit nefretiyle birleştiren, bunu devlet bürokrasisine tepkiyle besleyen ve piyasacı küreselleşmeden kaybedenleri etrafında toplayan Donald Trump’ın, aynı zamanda piyasacı küreselleşmesinin en büyük kazananlarından biri olması anlamsız değil. Belki işin püf noktası tam burada yatıyor. Özünde kapitalizmin mutlaklaşmasına, toplumun en ücra katmanlarına kadar girmesine, güçlünün haklı olduğu piyasacı değerlerin sadece iktisadi yaşama değil, kültürden adalete, siyasetten dinî yaşama kadar her yere hâkim olmasına, yani neoliberalizme içkin bir tepkiyi ifade ediyor bu sağcı popülizmler. Belki 21. yüzyıl faşizmlerinin öncüsüler. Geçen yüzyılın ilk yarısındaki iktisadi ve siyasal ortamla içinde bulunduğumuz dönemin arasındaki farklar, önümüzdeki dönemde olgunlaşabilecek yeni faşizmlerle tarihsel faşizmler arasındaki benzerlikleri unutturmamalı. Bu benzerlikler arasında, hınç ve nefretin bir güç tapınmasına kanalize edilmesi, devlet ve millet temalı mutlakçılık, seçimle çoğunlukçuluğun özdeşleştirilmesi sayılabilir. Milli olanın özelliği olarak öne çıkarılan dinci popülizm, kapitalist küreselleşmeye hem tepkiyi hem de ona eklemlenme arzusunu birleştirerek, geçen yüzyıldaki faşizmlerin kapitalizm karşısında yaptığının benzerini yapıyor. Aradaki fark, ki elbette son derece önemli, geçen yüzyılda faşizmler temellerini “nasyonal” ve korporatizm anlamında “sosyalist” olarak tanımlıyorlardı. 21. yüzyıldaki tezahürleri ve adlandırmaları farklı olacak. Buna karşılık, görünen o ki, tarihsel faşizmle esas benzerlik, toplumun içinde düşmanlar olduğu inancının pompalanmasında, toplumu “halk olan” ve “halka dahil olmayanlar” olarak ayrılmasında yatacak. Bu ayrımlar din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden yapılmaya devam ederken az veya çok kanlı yeni çatışmalar üretecek. Bugün had safhada otoriter olarak tanımlanan Erdoğan merkezli yönetim ve onu gözü kapalı destekleyenler, böyle bir rejime olan eğilimlerini her fırsatta sergiliyorlar. Evet, Türkiye halen bir diktatörlük değil ama diktatörlüğe dönüşme potansiyelini güçlü biçimde içinde taşıyan bir “geçiş rejimi” manzarası sunuyor. MEF Dayanışma günü Öğrenci ve velilerin desteği ile düzenlenen “MEF Dayanışma Günü’’ bu yıl satranç turnuvasına ev sahipliği yaptı. MEF Okulları Bahçeşehir Kampusu’ndaki etkinliklerden elde edilen gelirle İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Onkoloji Servisi’ne, kanserli çocukların tedavisinde kullanılacak cihaz alınacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle