25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Sabancı Müzesi Suriyeli çocuklarla doluyor Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM), Maya Vakfı’nın iki yıl önce travmaya maruz kalmış çocuklara yönelik başlattığı “Project Lift” kapsamındaki sosyal aktivite günleri yapılıyor. Suriyeli çocuklar ayda üç kez SSM’ye ge liyor. “MACK. Sadece Işık ve Renk” sergisini geziyor, sergi ve eserler hakkında eğitmenlerden bilgi alıyor, atölyelerde kendi eserlerini yaratıyor, hediye Arapça boyama ve etkinlik kitaplarının sahibi oluyorlar. 18 kultur@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Salı 31 Mayıs 2016 ‘Hendektekiler için bir şey yapamadık’ Oya Baydar’dan ‘Surönü Diyalogları’ raflarda Yazar Oya Baydar’ın Diyarbakır Su için her şey yapıldı. Bazen bunun bilinçrönü’ndeki tanıklıklarını, diyalog li olduğunu, Kürt halkını ezip yok ede kurgusuyla kaleme alıp bir yüzleşme, meyeceğini gören iktidarın savaşı ve ko hesaplaşma denemesi ha puşu istediğini düşünüyorum.” linde okura sunduğu “Su Baydar, “Suriçi’nin yakılıp yıkıldı rönü Diyalogları” kitabı ğı, top ateşine tutulduğu, içerde ölenle Can Yayınları tarafından rin cenazelerinin bile aileler tarafından yayımlandı. Baydar kitap teslim alınamadığı günlerde, Sur kuşat ta “Batıdan gelen Türk”le ması sürerken karar verdim Diyaloglar’ı EZGİ ATABİLEN aslında yazarın kendisin yazmaya” diyor. 31 Aralık 2015 tarihinden başkası değil yakılıp de başlayan diyaloglar için, “Kitaba di yıkılmış bölge insanının yalogların başlangıç tarihi olarak giren içeriden bakışını karşılaştırıyor. “Hen 31 Aralık’ta gerçekten de kar yağıyordu dekçi çocukları hendeklerin arkasından Diyarbakır’a. Her şey o kadar hüzünlüy çıkarıp önüne geçirmek için ne yaptık? dü, sesimizi duyurmakta öylesine aciz Onlara eşit ve özgür yaşayacakları bir dik ki, metin bir çığlık gibi gelişti” diye ülke verebildik mi?” sorusuna içten ve de ekliyor. yazarın kendi aydın kimliğini de masaya yatırması dolayısıyla cesurca bir cevap ‘Batıdan gelen Türk’ benim arayışı aslında bu kitap. Baydar kitaptaki diyaloğun ‘taraf’ ol Baydar’ın kendisine sorunca “diya mayan taraflarından biri olarak konum logları bitirdiğinde ne yanıt bulduğu landırdığı “Batıdan gelen Türk”ün kendi nu”, “hiçbir şey yapmadık” diyor: “Hen si olduğunu hiç gizlemiyor zaten. “Ken dekçi çocukları hendeklerin bu tarafına dinizle de bir yüzleşme değil mi aslında çekmeyi başaramadık, başarmak için de bu metin” sorumuzu da açıklıkla yanıtlı hiçbir şey yapmadık. Devlet ve iktidar yor: “Batıdan gelen Türk bendim, benim kadar Türk milliyetçiliğini de kuşatmış gibilerdi; yani Kürtleri anlamaya, acıları olan haklarını isteyen Kürtlere karşı nef na ortak olmaya çalışan, bir şey yapabi reti aşamadık. Aksine Kürtleri derin bir lir miyiz diye çırpınıp savaşçı akıl karşı duygu ve yürek kopuşuna sürüklemek sında yenildiklerini görenler. Diyaloğun ‘Savaşanlara barışın gücünü gösterelim’ “Bütün olup bitenlerden ve olacaklardan sonra ortak vatanda birlikte yaşama irade ve isteğinin çok zayıfladığını görüyorum. Bu beni çok yaralıyor ama asıl korkutuyor; çünkü iki tarafın savaşçıları da barışa hazır değiller. Bu da bir süre daha şiddet, yıkım, ölüm demek. Barışı ancak ve ancak Kürt halkının haklı taleplerini masaya yatırarak, müzakere ederek ve her iki tarafın da hakikatleri araştırmaya, yüzleşmeye niyet li olmalarıyla sağlayabiliriz. Bizim yapabileceğimiz, savaşanlara barış isteminin gücünü göstermek. Bu da öncelikle biz Türk tarafının, batının sorumluluğunda. Her okuru hedefliyorum. Özellikle, savaştaki paylarını fark etmeyen, kabullenemeyen, ‘En iyi Kürt kötü Kürttür’ sözünü duyup da irkilmeyenleri. Ve ölümleri, yakımları ‘sa vaş firesi’ sayan savaşçı kafaları…” öteki tarafı da çatışmaların bitmesini isteyen, barışı özleyen ama Kürtlerin haklarına, onurlarına, taleplerine sonuna kadar sahip çıkan bir bölge insanının sesiydi. İki tarafın militan savaşçılarını konuşturmadım, zaten onların diliyle konuşmayı, konuşturmayı beceremezdim.” Vedat ARIK Oya Baydar Eray Ak’ın Oya Baydar’la “Surönü Diyalogları” üzerine söyleşisini, perşembe günü Cumhuriyet Kitap ekinde okuyabilirsiniz. Metropolitan’da bir Türk New York Metropolitan Müzesi’ndeki Selçuklu sergisi 24 Temmuz’a kadar sürüyor. Sergiyi hazırlayan ekipte müzede çalışan tek Türk Dr. Deniz Beyazıt da var ÖZGEN ACAR New York Metropolitan Sanat Müzesi (MET), Türkiye bağlantılı “Bergama” ser gisinden sonra şimdi de “Selçuklu” ser gisine ev sahipliği yapıyor. “Saray ve Evren” adlı sergiyi, müzede görevli tek Türk olan, “İslam Sanatı Bö lümü” sorumlularından Dr. Deniz Beya zıt ile Sheila Canby ve Martini Rugiadi dört yılda hazırladılar. Anadolu, Suriye, Cezire yörelerinin sorumluluğunu yüklenen Dr. Beyazıt şu değerlendirmeyi yaptı: “270 yapıtla hazırlanan en kap samlı uluslararası Selçuklu ser gisidir. Bir Türk olarak çok gu rurlu bir an. Çünkü ilk kez Selçuklu üzerine bu denli kapsamlı bir sergi düzen lendi. Gerek İran’daki Bü yük Selçuklular, gerek Anadolu Selçukluları ile beylikleri kapsayan uluslararası bir sergi oldu.” 50 kaynak Sergide; İran’dan Ana dolu topraklarına kadar uzanan, 1038 1307 yıl ları arasında bölge ta rihini etkileyen en ve rimli dönemlerden bi ri olan ve Orta Asya’da Türkmenistan’dan göçenlerin, İran, Irak, Su Mücevher Başlı Heykel riye ve Türkiye’yi kap sayan yörelerdeki görkem li Selçuklu uygarlığı göste riliyor. Sergi, yaklaşık 50 daha önce yazmıştık. Ancak son Amerika, Avrupa ve ra aynı koltuğa oturan, Mayıs Ortadoğu’nun kamuya 2014’te MET’i gezen Ömer Çe ait ve özel koleksiyon lik, “ABD müzelerinden her lardan seramik, cam, hangi bir istemimiz yok. Bu alçı, kâğıt, ahşap, do eserler burada iyi korunuyor” kuma ve maden işçi demişti. Bu nedenle Müze de ne liği yapıtlarından olu Bergama ne de Selçuklu sergile şuyor. rine Türkiye’den ödünç yapıt is ABD, Avrupa’daki 50 kay Mineli Tabak tedi. naktan sağlanan yapıtların yanı sıra Türkmenistan’dan ödünç alınan Turist akını başlatamaz... bir düzine önemli yapıt da dikkati çe ABD ile İran arasındaki siyasal kiyor. Türkmenistan bağımsız bir ülke olumsuzluklar nedeniyle bu ülkeden olarak ilk kez tarihsel sanat yapıtlarını de ödünç yapıt istenemezdi! Ancak ABD’deki bir müzeye ödünç verdi. ABD’deki İran kökenli Amerikalıların Türkiye’den eser yok! sergiye katkıları oldu. Selçukluların anavatanı Tür Sergide şu yapıtlar öne çıkıyor: kiye ve İran’dan ödünç Lyon Müzesi’nden gelen, dün yapıt olmayışı sergi yada tek örnek olan Aladdin için kuşkusuz önem Keykubat’ın adının bulunduğu li bir eksiklik oluştu tekstil, Avusturya’dan Artuklu ruyor. Beyi Rükneddin Davud’un adı Daha önce nı taşıyan 12. yüzyıldan kal ABD’de açılan ma mine tabak, Anadolu’da “Muhteşem Sü yazılan Pers ulusal destanı leyman” sergisi Şehname’nin günümüze ulaşan Türkiye’yi Ame en eski el yazması... rikalılara tanı Müzenin sözcüsü Egle Zygas, tarak turist akı “Türkiye ve İran’dan uzun süreli nının başlama yapıt istenip istenmediği” soru sına neden ol muza “Müzemiz ne Türkiye ne muştu. Bu ser de İran’dan ödünç yapıt istedi” gi de Bergama ser yanıtını verdi. gisiyle aynı anda Ertuğrul Günay’ın kültür bakanlığı döneminde, Türkiye’yi tanıtacak. Ancak Türki Kuştüyü Başlı Heykel Türkiye’den kaçırılan bazı ya ye’deki terör olay pıtların geri verilmesi koşulu ile ları nedeniyle tu MET’te sergilenmesi planlanan çe rist akını gerçek şitli yapıtların ödünç verileceğini leşemeyecektir. MET’te Selçuklu ondan soruluyor Dr. Deniz Beyazıt Peki, müzenin basın sözcüsü Egle Zygas’un “Kendisi, Selçuklu yapıtları üzerinde 15 yıldır çalışıyor, araştırmalarını bu yolda yoğunlaştırıyor” sözle riyle tanıttığı Dr. Deniz Beyazıt kimdir? Mardinli olan Dr. Beyazıt, Metropolitan Müzesi’nde altı yıldır çalışan ilk ve tek Türk. Müzeyi, “Sa nat tarihiyle ilgilenen herhangi biri için dünyada çalışılabilecek en güzel yer” olarak tanımlıyor. İlk ve orta öğrenimini İsviçre’de tamamladı. Üniversiteyi Paris’te, Sorbonne Üniversitesi’nin Sanat Tarihi ve Arkeoloji bölümünde tamamladı. İngiltere Oxford Üniversitesi’nde doktora yaptı. Zürih’te bazı üniversite ve müzelerde çalıştı. İstanbul Fransız Araştırma Merkezi’nde görev yaparken araştırmalarını Mardin üzerine yoğunlaştırdı. Ortaçağ’dan kalma saray ve köşkler üzerinde çalıştı. Ardından New York Metropolitan Müzesi’ndeki görevine başladı. Türkiye’nin ilk ‘Alevi Kitap Fuarı’ 25 Haziran tarihleri arasında İstanbul Merdivenköy’deki Şahkulu Sultan Vakfı’nın bahçesinde Türkiye’nin ilk ‘Alevi Kitap Fuarı’ yapılacak. Alevilik ve Bektaşiliği konu alan yayınların okurla buluşacağı “Şahkulu Alevi Kitap Fuarı”na 41 yayınevi, 9 kurum, 28 yazar ve sanatçı katılacak. Fuarda imza günleri, söyleşiler, dinletiler, sergiler ve masal anlatımları yapılacak. Yayınevleri ve kurumlar Konuk yayınevleri arasında Alfa, Ayrıntı, Cumhuriyet Kitap, Demos, Doğu, El, Everest, İletişim, Kalkedon, Kapı, Kaynak, Kırmızı Kedi, Literatür ve Özgür Yayınları da bulunuyor. Konuk kurumlar ise Alevi Bektaşi Enstitüsü, Garip Dede Dergâhı, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi, Kadıköy Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Karacaahmet Sultan Dergâhı Yayınları, Maltepe Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Sarıgazi Cemevi, Şahkulu Sultan Vakfı Yayınları ve Yön Radyo. Fuarın konukları Fuara katılacak yazar, yayıncı, akademisyen ve sanatçıların bazıları ise şöyle: Ali Aktaş, Prof. Dr. Ali Yaman, Cavit Murtezaoğlu, Emrah Atalay, Erdal Emre, Esat Korkmaz, Prof. Dr. Fuat Bozkurt, Dr. Gani Pekşen, Hamza Aksüt, Kelime Ata, Kenan Şengül, Leyla Akgül, Yrd. Doç Dr. Mehmet Ersal, Mehmet Kömür, Merdan Yanardağ, Miyase İlknur, Murtaza Demir, Özlem Taner, Rıza Zelyut, Sabahat Akkiraz, Songül Bozacı, Süleyman Zaman, Şakir Keçeli, Veka, Yüksel Mansur Kılınç. l Kültür Servisi Nuri İyem Ödülü Rugül Serbest’in Bu sene 20’nci yılını kutlayan Evin Sanat Galerisi tarafından 11. kez düzenlenen Nuri İyem Resim Ödülü’nün sahibi ‘Kalmalısın’ eseriyle Rugül Serbest oldu. Yarışmaya 23 şehirden 191 ressam 255 resimle katıldı. 9 Haziran Perşembe 19.00’da, İstanbul Bebek’teki Evin Sanat Galerisi’nde gerçekleştirilecek ödül töreninin ardından, ödül alan ve sergilenmeye değer bulunan yapıtlar 23 Haziran’a değin sergilenmeye başlayacak. Aslan Asker Şvayk tiyatro festivalindeydi Geride bıraktığımız 20. İstanbul Tiyatro Festivali’nin yabancı yapımlar yanında içerdiği 20 dolayındaki yerli yapım arasında Ankara Tatbikat Sahnesi’nin çalışması ‘Hizmetliler’ ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın ‘Aslan Asker Şvayk’ı da yer alıyordu. ‘Hizmetliler’i Festival öncesinde değerlendirmiştim. Sıra, ‘Şvayk’ta. Çek yazar Jaroslav Hasek’in ünlü romanının sahne uyarlaması ilk kez Selahattin Hilav’ın Türkçesi ve Asaf Çiyiltepe’nin rejisiyle l96263 tiyatro döneminde İstanbul’daki Arena Tiyatrosu’nda sahnelenmişti. Şvayk’ı Genco Erkal’ın yorumladığı oyun tiyatro tarihimizin unutulmazları arasındadır. Politik tiyatronun öncülerinden Erwin Piscator’un sahne yöntemlerinin Türkiye’deki ilk uygulaması olması yanında, Erkal’ın oyuncu kişiliğini bir anda doruğa tırmandıran bu yapım, kurulma aşamasındaki Ankara Sanat Tiyatrosu için de ‘ön çalışma’ özelliği taşır. Daha sonra Dostlar Tiyatrosu’nda da sahnelenen oyun, 2000’li yılların başında Ayşenil Şamlıoğlu’nun rejisiyle Antalya DT’de yer almıştı. Festival’de izlediğimiz EBBŞT yapımı, Yunus Em re Bozdoğan’ın sahne düzeni, Anıl Işık’ın dekor, Tülay Kale’nin giysi, Ersen Tunççekiç’in ışık tasarımı ve Fatih Veli Ölmez’in müziği, Sibel Arıcan’ın dramaturjisiyle gerçekleşmiş. Zamanlaması çok doğru ‘Şvayk’ kişiliğinin başat özelliği, saflık ile kurnazlığın, bilgisizlik ile ‘çok bilmiş’liğin, baskıcı bir düzenin dayattığı değerlere/kurallara ses çıkarmazken, bir yandan da onları çiğneme eğiliminin aynı insanda buluşmasının getirdiği güldürücülüktür. Türkçe deyişle ‘çarıklı kurmay’ Şvayk’ın, kendisiyle ve dünyayla barışık kişiliğinin barındırdığı bu garip bileşim onu sevimli ve aykırı kılar. Ne ki Hasek, sıradan bir sivil olarak yaşayıp giden ‘köpek kırpıcısı’ Şvayk’ı savaş koşullarında ‘asker’e dönüştürüverince, ‘barış’ ve ‘savaş’ arasındaki ironik ilişki de belirginleşir. Barış dönemi nin zararsız ‘küçük adam’ının düşünce ve davranış biçimleri ‘büyük adamlar’ın öngördüğü ‘savaş’ koşullarında müthiş bir ‘savaş parodisi’ oluşturur. ‘Küçük adam’ Şvayk, Hasek’in, savaştan sorumlu ‘büyük adamlar’a ‘kara gülmece’ yaklaşımıyla yönelttiği eleştirinin güçlü silahına dönüşmüştür. Şvayk, savaş ortamına da taşıdığı karakter özellikleriyle oyunun tek ‘özgür’ kişisi olmakla kalmaz, çevresini saran ‘otorite’ duvarlarını da yerle bir eder. Aslında Hasek’in gülünçleştirdiği, Şvayk değil, dünyayı kana boğan ‘bozuk düzen’in düzenbazlarıdır. Yönetmen Bozdoğan, Filiz Sızanlı’nın hızlı koreografik düzeni içinde tek perde olarak uyarlamış oyunu. Sermet Yeşil’in oynadığı Şvayk’ı Genco Erkal’ın doğal oyunculukla katmerlendirdiği eleştirel bakış açısının tersine öteki oyun kişileri gibi ‘tipleme’ düzeyinde tutan bir ‘toplu oyunculuk’ anlayışı benimsemiş. Bu durumda Şvayk karakteri aracılığıyla oluşturulan ‘ironi’ yer yer farkedilmez olurken, ‘savaş parodisi’ de şematikleşiyor. Yine de yönetmenin konsepti doğrultusunda iyi çalışılmış bir yapım izliyoruz. Fonda oluşturduğu devinimle oyuna baştan sona eşlik eden MelekVeysel Çelikdemir imzalı ‘kum sanatı tasarım’ı sahne olayını şıklaştırıyor. EBBŞT, festivalde zamanlaması doğru yapılmış bir ‘savaş gülünçlemesi’ izletiyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle