23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR ‘Bayraklar’ ve ‘Şamrel’ Cuma 20 Mayıs 2016 kultur@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: EVRİM ALTUĞ TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU Şilili dünya şairi Pablo Neruda’nın peşindeki faşist Politikadan şiirpolisi canlandıran Bernal, Cumhuriyet’e anlattı: eksildiği için mahvolduk Bu yıl Cannes’ın en iyi filmlerinden “Neruda”da efsane Şilili şair Pablo Neruda’nın hayatınıdan bir kesiti aktarıyor. Ancak Pablo Larrain’in yönettiği film, bildiğiniz biyografilerden değil, Gael Garcia Barnel’in canlandırdığı kötücül polis de. Genç aktörle politikanın doğasından, darbeler ve çatışmalarla tarumar olan Güney Amerika ve illaki, şiirden konuştuk. “Sanat ve şiir politikadan ayrılmamalı yoksa hayatlarımız böyle mahvoluyor” diyen Meksikalı aktör Barnel’in, çok sevdiği Türkiye’ye dönmek için davet beklediğini de buradan ilgilenenlere söyleyelim. n Oscar adayı “No”dan sonra yeniden Pablo Larrain ile çalışmak nasıldı? Harikaydı, abartmıyorum ama galiba biz birbrimiz için yaratılmışız, şahane anlaşıyoruz. Hem yönetmenim, hem arkadaşım. Hem de espri anlayışımız benziyor. Bağımsız bir sinemacı ve onunla sette olmak iyi şeyler yaratmak ve iyi hayat yaşamak demek. Yeni şeyler denemek de cabası. Arada dünyayı dolaşmama ve farklı şeyler yapmama da karışmıyor! (kahkahalar) n Sinemadan başka neler yapıyorsunuz? Okumayı çok seviyorum, yani üniversite hayatı müthiş. Ama Siyasal Bilgiler’deki tezimi bir türlü yazamadım, mahcubum. Bir başlasam bitecek ama dünyayı dolaşıp sorunlarla birebir yüzleşmek teoriden daha iyi geliyor. Ama bitereceğim, ant içtim, doktor olacağım! ‘Kaçan ve kovalayan’ Neruda n Film, sıradan bir biyografi değil gibi? Bunu önce Neruda’ya borçluyuz tabii ki. Hayatı ve yazdıkları klişelere hapsolacak değil. Sadece iki yıllık, yani 1946’dan sonraki Komünist Parti senatörü olarak tutuklanma kararı ve faşist idare dönemini anlatıyoruz. Polisin peşine düştüğü bir kaçak olarak bile şahane yapıtlar kazandırmış. Kaçan da kovalayan da kendisi olmuş! Müthiş bir hayal gücü. Baskıcı rejimlere karşı müthiş bir direniş! n Pablo Neruda size neler ifade ediyor? İnanılmaz, sadece şiirleriyle değil kişiliğiyle de çağımıza damgasını vurmuş bir kişilik. Dünyanın en tanınan şairi desem yanlış olmaz, dünyanın her yerinde Neruda’dan bir satır okuyan insan bulabilirsiniz. n Ben de okurdum ama, İspanyolcam... “Türkçe oku o zaman!” (kahkahalar). Türkiye’yi ne kadar çok seviyorum anlatamam. Keşke yine gidebilsem. Lütfen davet etsenize beni, çok gelmek istiyorum. n Elbette, sizi İstanbul Film Festivali’ne bekliyoruz. Neruda’ya dönersek, size özel gelen tarafı nedir? “Bu gece en hüzünlü şii ri yazabilirim” diye başlamış, ne şahane! (Birkaç satır okuyor) Çektiği acılarla ve dünyayı yaşanması daha iyi yapmak adına değiştirme arzusuyla 20. yüzyılı temsil ediyor kesinlikle. Zamansız bir şair, gerçek bir dahi. Politikada da çok önemli yer edinmiş, sömürge döneminden günümüze yazdıkları hala bizi etkiliyor. Politikada sanat ve şiir olaya bambaşka refleksler getiriyor. Günümüzün politikaları kuru ve saçma, şiir duygusundan yoksun. Halbuki, geçen yüzyıllarda sanat ve politikanın içiçe olduğu dönemler var. 21. yüzyıl belki de onun için bu kadar kötü gidiyor. Şimdi öfkelenmek ‘makbul' n Pablo Neruda sadece aşk değil politika da yazdı, günümüzde sanat ve politika ilişkisini nasıl tanımlarsınız? Herkes evrensel işler yapmaya çalışıyor, itirazım yok. Ama bazen aşırıya gidildiğinde duyguları çok genellemiş oluyoruz. Neruda politika yazdı ama önce sanatçıydı, bu güdülerle yazdı. Satırlarında öfkesi, arzusu hissedilir. Hayatın nasıl olması gerektiğini söyler, romantiktir ama hayalperestliğin gerekliliğini duyurur. Şimdilerde, öfkelenmek makbul değil sanki, bunu küreselleşme ve dolayısıyla duyarsızlaşmaya bağlıyorum ama konu uzun tabii ki. n Neruda’nın peşindeki bir polisi canlandırıyorsunuz, role nasıl hazırlandınız? Benim polis açıkçası faşistin teki! Zaten Neruda’nın yakalanma emri de demokrasi karşıtı iktidarın tasarrufuyla oluyor. Gelgelelim bildik Hollywood kötülerinden değil elbette. Ben zaten her rolümde karakterimi sevecek bir şey bulurum. Bu kez de öyle oldu, gayet hırslı ama Neruda’nın cazibesine dayanamayan kedifare tuzağına düşen bu küçük polisi acınası ama nefret edilesi bir karakter olarak gördüm ve çok severek oynadım. n Aslında işini ciddiyle yapan, önemsenmek isteyen, yalnız bir adam. Bu daha korkutucu değil mi? Evet, işini elinden geldiğince iyi yapmaya çalışıyor. Bu da demek ki işini sorgulamıyor. Onu tehlikeli yapan tam da bu. Yalnız ve hüzünlü bir adam! Neruda’nın şiirlerinde bahsettiği adam. Bence hiç bir filmde bunun gibi ‘kötü adam’ izlemedik. (Cannes’da görücüye çıkan Neruda, şairin vatanı Şili’de 11 Ağustos’ta vizyonda.) Da Vinci’nin ‘daha şifreli’ kitabı yolda Yazar Dan Brown’ın, baş karakteri Robert Langdon’a aktör Tom Hanks’in hayat verdiği ve Hz.İsa’nın soyundan geldiği ileri sürülen kimselerin keşfini gerilimli bir dille işleyen, çok satan tarihselgizem romanı “Da Vinci Şifresi”, 13 yaş ve üzeri okurlara özel 592 sayfalık ‘yeni’ içeriği ve tasarımıyla, İngiltere’de 8 Eylül, ABD’de ise 13 Eylül itibarıyla raflarda olacak. Brown’ın ‘Cehennem’ isimli romanının film uyarlaması da, aynı tarihlerde beyazperdeye yansıyacak. Ai Weiwei’den, sığınmacılara adanmış yeni eserler Çinli muhalif güncel sanatçı Ai Weiwei, Atina’daki Kiklad Sanat Müzesi’nin cephesine Avrupa Birliği ve Yunanistan ile, geçen eylülde Türkiye’de kıyıya vuran Kürt asıllı Suriyeli sığınmacı Aylan Kurdi’yi betimleyen altın sarısı ve beyaz renkli tasarımlı üç ayrı bayrak astı. The Art Newspaper’in dünkü haberine göre, gümüş ve altın saten kullanılan bayraklar, sanatçının Suriyelilere kurtarıldıkları esnada ilk olarak sunulan acil durum termal battaniyeleri ve renkleri ile dokularına göndermede bulunuyor. Sergide Weiwei’nin iPhone ile bir yılda çektiği 12 bini aşkın kare ile ‘Şamrel’ isimli heykeli de yer alıyor. Uyurkulak: 1001 Gece Masalları’nda AGOS yaşamıyoruz 19 Gael Garcia Bernal Uluslararası Torino Kitap Fuarı’na Türkiye’den katılan yazar, gazeteci ve çevirmen Murat Uyurkulak, BBC’den Övgü Pınar’a konuştu. Bu yılki teması ‘Arap Ülkeleri’ olan fuara, ilk romanı ‘Tol’ün (Kürtçe, ‘İntikam’) İtalyanca basımı vesilesiyle gelen yazar, burada İtalyan La Repubblica gazetesi yayın yönetmeni Mario Calabresi’nin yönettiği oturumla, ilk eserini ve Türkiye ile dünya gündemini de masaya yatırdı. Uyurkulak özetle, BBC’ye şunları aktardı: “Almanya, Fransa, İsviçre gibi ülkelerde yaptığım okuma turlarında görebildiğim kadarıyla Avrupa’da Türkçe edebiyata bakış belli beklentiler üzerinden şekilleniyor. Kürt sorunu, Ermeni soykırımı, kadınlar üzerindeki baskı, İslâm... Bu bir yanıyla doğal, çünkü bütün bu meselelerin kavurduğu, yüzleşmekten kaçan, meselelerini halletmekte beceriksiz bir ülke Türkiye. Ama öte yandan çok uzakta, eksantrik ve gizemli bir dünya de Murat Uyurkulak ğil bizimki de. Biz de şehirlerde yaşıyoruz, biz de kapitalizmin mağdurlarıyız, biz de benzer bireysel buhranlar ve karmaşalarla malulüz. Yani, 1001 Gece Masalları’nda yaşamıyoruz...” Asıl mesele karşı koymakta Uyurkulak, tanıtımda yaptığı konuşmada da, “Kürt halkının özgürlük ve hak talepleri yerine getirilmediği sürece ne barışın ne de demokrasinin mümkün olduğunu” söylemişti. Yazar ayrıca, İtalyan basınına yansıyan şekliyle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yetkileri tek elde toplayan başkanlık hedefine ulaşmak için her şeyi yapmaya hazır olduğunu, ancak Türkiye toplumunun da bir şekilde direniş gösterme gücünü saklı tuttuğunu” savundu. Halen ‘Merhume’ isimli son romanıyla Türkiye’de de listeler ve gündemde bulunan Uyurkulak, ‘Tol’ romanının ilk cümlesine referansla sorulan bir soruya ise, şöyle cevap verdi: “Devrim her zaman bir ihtimaldir, ihtimal olmasıyla güzeldir zaten. Asıl mesele, bir ihtimal olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştüğünde iktidarın yozlaştırıcılığına karşı koyabilmek, ihtimal olduğu dönemdeki özgürlük ruhunu koruyabilmek.” l Kültür Servisi Sahil Çocukları’nın akustik şarabı Pop müzik tarihinin ilk ‘konsept albümü’ olan “Pet Sounds” sayısız ilke de imza Evet, 1965 tarihli “Rubber Soul”, kışkırtarak neden olmuştu 1966 tarihli “Pet Sounds”a, ama aksi takdirde de “Stg Pepper Lonely Hearts Club Band” (1967) çıkmazdı, benzer nedenle. Müte atmıştı. 50 yaşına akip 3 albüm, The Beatles ile The Beach basan albüm eklenmiş malzemelerle her formatta yapılacak Boys arası ‘sidik yarışı’nın ürünü idi. The Beatles’ın “Rubber Soul”una bir albümle yanıt vermek isteyen topluluğun lideri dahi serseri Brian Wilson, bu yeni vazife için yanına partner olarak jing baskılarla, genç kuşakların huzuruna le konusunda uzmanlaşmış reklam müdürü Tony Asher’ı seçmişti. İkisi yan yana gelince, bir başka boyuta geçmişlerdi. Bu plağın plaj çocuklarının evvelki imajıyla alakası yok MURAT BEŞER çıkmaya hazırlanıyor. tu. Sanki güneş gitmiş, fırtına çıkmıştı; Wilson beyaz balinayla boğuşan Kap tan Ahab gibiydi. O bi lindik güneş altında, de niz kenarında geçen laylaylom aşk şarkıla rının yerini karmaşık duyguların hâkim ol duğu kompleks şarkı lar almıştı. Ona keza sound da aynı şekilde... Kat manlı ve derin bir müzik ortaya çık mış, lirik ve melo dik açıdan tarifsiz bir zenginlik yaka lanmış, köpek hav laması, kola şişe si gibi ses ve efekt ler ilk kez pop par çalarına bu kadar iyi monte edilmişti. Albüm çıktığında The Beatles’ı aşıyordu, şimdi kıskanma ve yanıt sırası karşı taraftaydı. San Diego Hayvanat Bahçesi’nde çekilen kapak fotoğrafı, topluluğun beş üyesini Wilson’ın kaçırdığı keçileri beslerken gösteriyor; bu da albümün adına mizahi bir kelime oyunu katıyordu. ‘Kusursuz’ albüm takıntısı Pop müzik tarihinin ilk konsept albümü olan “Pet Sounds” sayısız ilke de imza atmıştı. Örneğin theremin, hammond, korno gibi pek çok çalgı ilk kez bu albümde kullanılmıştı. Multitrack ve overdub’ın ilk kez kullanıldığı, geri vokallerin bambaşka bir anlayışla düzenlendiği ilk albümdü. Ancak buna rağmen çıktığı zaman hak ettiği ilgiyi görmedi, zira bunda plak firmasının da affedilmez ihmalleri bir yana, bir konsept albüm olarak dinleyici tarafından anlaşılması, kıymetinin bilinmesi için epey bir zamana ihtiyaç vardı. Biraz da bu yüzden, zaten pek yerinde olmayan aklî dengesi iyice bozulmaya başlamıştı Wilson’ın. Kusursuz bir pop albümü yapmayı bir takıntı haline getirmişti. Wilson’ın tek kulağı duymadığı için, mono olarak planlanan albüm ve ilk baskıları mono yapılan bu albüm, progresif rock’tan artrock’a; pek çok akıma öncülük edecek, yıllar sonra muhtelif eserlere ilham kaynağı olacaktı. 50 yaşına basan “Pet Sounds”, eklenmiş malzemelerle her formatta yapılacak yeni baskılarla genç kuşakların huzuruna çıkmaya hazırlanıyor. Yine ceketlerinizin önünü ilikleyip, saygı duruşunda bulunmaya hazır olun. British Museum’da BP protestosu Kendilerine “BP (olmak) ya da BP? (olmamak)? / “BP or not kabahatlerini hatırlatarak, bu tür sponsorluklarla dikkati dağıttığını BP” adını veren sanat eylemcile veya baskıcı yönetimini meşrulaş ri grubu, önceki gün Londra’da tırdığını ileri sürdü. Ham petrol yer alan British Museum’u, orta kullanılarak dev bir yerleştirmeyi ya koyduğu çifte eylemle sarstı. de müzeye taşıyan artistik ve po Müzenin antik Mısır çıkışlı “Batık litik eylemler, bilhassa serginin Kentler” sergisine BP’nin sponsor ‘VİP’ ve basın önizleme saatleri oluşunu eleştiren grup üyeleri, ne denk getirildi. Eylemciler müze “Sanat, Petrol Değil” koalisyonu ana meydanında oturarak, “BP’nin üyeleriyle ortak eylemlerinde pet gelecek vizyonunu reddediyoruz,” rol devinin küresel ısınma ile ilgili sloganları attı. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle