Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cuma 20 Mayıs 2016 16 ‘Çağrı’ mı ‘buyruk’ mu? Bu soruya yanıt, yazıyı okudukça belki belirir diyorum değerli dostlar. Çünkü henüz “bir gün” önce “sekiz asker evladını”, Çukurca’da “şehit” vermiş, onların cenaze namazlarını birkaç “saat” önce Ankara’da kılıp çağrı (davet) gereği, Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’da yaşanacak “mutlu” gününe katılıp “tanık’ olmak için zamanla yarışan bir “Genelkurmay Başkanı” var karşımızda. Cumhurbaşkanı “Erdoğan” kızı “Sümeyye”yi, “ceylanım!” diyerek binlerce davetlinin huzur (!) içindeki huzurunda, iç açıcı bir dekorla renklendirilmiş, ışıl ışıl ışıklar içinde, görkemli bir törenle uğurladı yeni yuvasına. Ne var ki aynı zamanda, aynı saatlerde, ülkenin “sekiz” ayrı yerinde gözü yaşlı babalar da “Ah! Aslanım!” diyerek, “Çukurca”da şehit düşen oğullarını toprağa veriyorlardı, anaların, kardeşlerin, yakınlarının gözyaşlarıyla ve çocuklarının “Babam nerede?” çığlıklarıyla... Ülkemizin parçalanmasını önlemek, gerçek bütünlüğünü savunmak, özgürlüğünü, saygınlığını korumak uğruna “şehit” olanların bu canlarıyla, yakınlarıyla birlikteydi binlerce insanımız da; tüm törenler sürecinde onları yalnız bırakmadılar. Genelkurmay Başkanı “Hulusi Akar”, Sümeyye gelinle eşini ve ötekileri kutlarken, “şehit” ailelerinin yanında olan bu yurttaşlar Askeriyeden yapılan açıklamanın diliyle söylersek tam bir “insani “ ve “vicdani” örnek oluşturdular. Hep yanında olduğumuz “TSK”nın üst (tepe) kurumu olan “Genelkurmay Başkanlığı”, o bildiriyi yayımlama zorunluğu duymadan önce, “H. Akar”ın bu düğün davetine katılıp katılmayacağını tartışmış mıydı acaba, diye sormaktan insan kendini alamıyor. Ne dersiniz değerli dostlar? Tartışılmıştır herhalde. Eğer alınan karar buysa, katılmaksa, “Erdoğan”, Başbakan iken “TSK”yı kökünden sarsıp altüst eden Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy gibi “Kumpas Davaları”nda, askerinin yanı başında olmak için halkın verdiği “savaşım” da “sıfırlanmış” olmuyor mu? Yazkış demeden, genciyleyaşlısıyla, “düşekalka” yer yer “bataçıka”, “Silivri” yollarını aşıp; Erdoğan’ın “Çadır Mahkemesi”nde yargılanan yüzlerce komutana, halkın verdiği bu eşsiz destek... Peki, nasıl sıfırlanır bu denli somut böyle bir bağlılık? “H. Akar”, Erdoğan’ın davetindeydi, düğün salonundaydı, “Çukurca” şehidi “Üstğm. Burak” toprağa verilirken. “Şehit”in babası, “Oğlum Burak’ın görev dönüşünde sözü kesilip nişanı yapılacaktı” diye dile getirdiği özleminin yanında, “Bugün Burak’ın doğum günü” diyerek acıyla olsa da paylaşmak istedi oğlunun doğum gününü “üzerine toprak atılırken”... Değerli dostlar, bir önceki “Çukurca Şehitleri”ni Ağustos 2012 yılında anmak için, resimlerini taşıyarak yapılacak yürüyüşte, şehit “Piyade Uzman Onbaşı Reşit Eracan”ın resmi bana verilmişti. Yürüyüş bitince resmi geri veremedim düzenleyicilere; eve getirdim; yazı masamın kenarındaki duvara dayadım; ne var ki “Onbaşı Reşit”, ona her baktığımda, o iri siyah gözleriyle sanki “Neden?” diye soruyordu; gün geçtikçe de “Reşit”in belli belirsiz olsa da gülümsediğinin ayrımına vardım. Zaman geçtikçe de ona çok yakışan bu gülümsemeye, bakışlarının da katıldığını görmeye başlamıştım, ara sıra bu görünümüne gölge düşse de... Ne ki “13 Mayıs” Cuma günü, bu “3. Çukurca” şehitleri gündeme oturup, ertesi gün de toprağa verilirken, “Genelkurmay Başkanı”nın “Erdoğan”ın kızının düğününe katılması, yetmezmiş gibi bir de “tanık” olması karşısında, “Şehit Onbaşı Reşit Eracan”ın gözlerinde tıpkı “dört yıl” önceki bakışlar belirdi, gülümsemesi de bitti... “Onbaşı Reşit” de, bu “3. Çukurca”nın şehitleri de, dahası tüm şehitlerimiz de haklılar, “H. Akar”ın tutumuna karşı öfkelenmekte (!)... “Genelkurmay Başkanı”na yapılan eleştirilere başta Cumhurbaşkanı ve sözcüsü “Bay Kalın” olmak üzere, ölçüyü kaçırarak kızanların “o” söyledikleriyle, doğrudan doğruya kendilerini ifade ettiklerine kuşku yok. Yüzlerce, yüzlerce yıllık geleneğimize göre “Ordu milletin, millet de ordunun”du. 20 MAYIS 2016 SAYI: 33098 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.44 03.35 04.06 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.35 13.08 17.02 05.22 12.52 16.45 05.49 13.15 17.05 Akşam 20.28 20.09 20.28 Yatsı 22.09 21.48 22.02 haber TASARIM: SERPİL ÜNAY Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr Siyasetin bittiği yer AYDIN SELCEN Eski Erbil Başkonsolosu Doğru, TürkiyeSuriye sınırı uzun, 911 km. Ve bunun büyük bölümü düz araziden geçiyor. Bu anlamda denetimi güç. Ancak sınır güvenliği sağlamak da neticede atom fiziği gibi karmaşık bir iş değil. Etkin sınır güvenliği için yararlanmanız gereken iki unsur diplomasi ve teknoloji. Diğer bir deyişle askeri önlemlerinizin caydırıcı olabilmesi için önce sınır boyunuzda neler olup bittiğine dair istihbarat yani güvenilir bilgi sahibi ve doğru ilişkiler ağını doğru oyuncularla geliştirmiş olmanız gerekiyor. Bugün biz Suriye konusunda esasen diğer pek çok konuda da olduğu gibi hamaseti siyaset sanıyoruz. Sınıra kundağı motorlu topçu sistemleri yani şu medyada sık sık “30 km menzilli fırtına topları” diye şişirilen paletli howitzerler ve tanklar dizmeyi strateji sanıyoruz. Öyle ki bu hareketli zırhlı araçları dahi güdümlü tanksavar füzelerinden çekindiğimizden toprağa gömüpsaklıyor, sabitliyoruz. Yine de vurulmalarına engel olamadığımız halde bu durumdan da ders çıkarmıyoruz. Yapmadıklarımız... Elektronik gözleme sistemlerine yatırım yapmıyoruz. İstihbaratımız zayıf. Diplomasimiz geçersiz çünkü siyasi irade ideolojik saplantılı ve ergenlik hayallerinin peşinde. Suriye’de olup bitene SafeviOsmanlı rengi verip “tarihsel hesaplaşma” bile diyebildik. Korkarım bunlar daha iyi günlerimiz. Zira Suriye’de yerleşik cihatçılardan kaynaklanan güvenlik riski bununla da bitmiyor. IŞİD, Nusra ve türevleri orada baskılandıkça arka bahçeleri olarak gördükleri Türkiye’ye yaslanacaklar. Geçen günlerde Hatay’da ilk kez tanık olduğumuz eylemler bu tehlikenin kanıtı. Yapmamız gereken basit: Suriye Kürtleriyle, onların kendilerini hangi siyasi hareket ve silahlı örgüt üzerinden temsil ettiklerine bakmaksızın, Türkiye’de, Kilis’e, Suriye’de konuşlu IŞİD tarafından roket atılıyor. Yurttaşlarımız ölüyor. Hükümet ise ne ana görevi olan yurttaşın can güvenliğini sağlayabiliyor ne Suriye sınırını koruyabiliyor. Kendi nüfusundan daha fazla Suriyeliye ev sahipliği eden Kilis’e No bel Barış Ödülü verilmesi önerilen günlerden, Ki lis Valisi’nin dahi güvenlik sakıncasından ötürü kendi ailesini şehir dışına taşıdığının iddia edildiği günle re geldik. akılcı ve ulusal çıkarlarımızı önceleyen ilişki kurmak. Sınır boyunu İHA’lar ve yere bağlı zeplinlerle elektronik yoldan gecegündüz gözetim altında tutmak. Hava savunma sistemleri ile anında gerekli müdahalelerde bulunmak. Bu sorunun diğer bir boyutunu da ülkemizde konuk ettiğimiz şimdi sayılarının 2.2 milyon civarında olduğu sanılan Suriyeliler oluşturuyor. (Sürekli dile getirilen üç milyon rakamı adeta ülkemize gelen her Suriyeli burada kalıyor hiçbiri göçe devam etmiyor gibi bir varsayıma dayandığı için gerçekçi değil.) Kilis’in durumu Bakınız yüz bin civarındaki kendi nüfusundan daha fazla Suriyeliye ev sahipliği eden Kilis’e Nobel Barış Ödülü verilmesi önerilen günlerden, Kilis Valisi’nin dahi güvenlik sakıncasından ötürü kendi ailesini şehir dışına taşıdığının iddia edildiği günlere ne denli çabuk geldik. Kilis’e atılan roketlerin buraya yerleşik Suriyeli mültecilerin arasındaki IŞİD destekçilerince cep telefonları aracılığıyla yönlendirildiği iddiaları da cabası. Halbuki Türkiye’nin, 911 km’lik sınırı konum yani jeopolitik olarak ülkemizi tehditlere fazla açık kılarken kuşkusuz bölgesel güçler arasında, NATO üyeliğimiz de dikkate alındığında, potansiyel olarak Suriye’de en etkin rolü oynayabilecek aktör olduğu ortada. Türkiye’nin Suriye krizine başından beri sağlam veriler ve ulusal çıkarlarını korumak üzerinden yaklaşamadığını söyleyen benim gibiler de alternatif siyaset olarak atalet önermiyor. ‘Hamleli’ siyaset Buna karşılık “hamleli” siyaset deyince Kilis’i IŞİD roketlerinden korumanın yolu Özel Kuvvetler’i Münbiç Cebi’ne sokmak gibi maceralardan mı geçiyor? Eğer Münbiç’e müdahale başarılı olacak ve Kilis’e IŞİD’in roket saldırıları engellenebilecekse, kendi sınırlarımız içindeki Nusaybin’de neden denetim sağlanamadı? Yoksa 1990 başlarında Kuzey Irak’ta olduğu gibi TSK yine kimseye hesap vermeyeceği, yalnızca kendi denetiminde olacak bir askeri şerit mi yaratmak istiyor? Ulusal güvenlik tehditlerimizin başında IŞİD ne yaparsa yapsın nedense hep Kürtler yer alıyor. Hal böyle olunca yerçekimine yenik düşen roketlerin, aptestimizden elhamdülillah şüphemiz olmamasına rağmen, günbegün Kilis’e yağmasına engel olamıyoruz. Olabileceğimize dair bir belirti de Ankara’da görünmüyor. Ses kaydı delil oldu, polise işkence yapma cezası: 5 yıl Polis Halil Arslan, Durkaya Berker adlı vatandaşa işkence yapmak tan mahkum olurken savcılık, ses kaydını ‘tesadüfi delil’ saydı Kağıthane Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis Halil Ars lan (51), mağdur olarak ka rakola gi den Durkaya Berker’e, yüzü ne el feneri tu tarak, 3 saat boyunca sözlü HİLAL KÖSE ve fiziki işkence yaptığı gerekçesiyle 5 yıl 10 ay hapis ce zasına mahkum edildi. Kara rı Yargıtay onadı. Davanın en önemli delili, Berker’in cep telefonuyla yaptığı, 5 da kikalık ses kaydıydı. Şoför Durkaya Berker (38), 26 Şubat 2012’de Recep isimli bir şahsın kendisine silahla ateş etmesi üzerine mağdur olarak emniyette ifade verdi. Ertesi gün cep telefonunu arayan bir polis, Berker’i tekrar karakola çağırdı. Akşam saat 18.30 sıralarında karakola gitti. “Gel lan” diyerek bir odaya aldılar. Şikâyetçi olduğu kişi de oradaydı. Elektrikler kesikti. Durumdan şüphelenen Berker, cep telefonunun ses kaydını açtı. Çağıran polis, küfür ve hakaretlerle saldırmaya başladı. Berker’i saldırganın önünde tekme, tokat dövdü. Berker, karakoldan saat 22.00’de çıkabildi. Şoktaydı... Avukatıyla suç duyurusunda bulundu. Sağlık raporuna göre Berker’de yumuşak doku yaralanması oluştu. Soruşturma süresince tutuklanan polis, ilk duruşmada tahliye edildi. Savunmasında, yalnızca küfürleri kabul etti. Arslan, “Vurmadım. Ölçüyü kaçırmış olabilirim” dedi. Mahkeme, Berker’in gizlice yaptığı ses kaydını bilirkişiye inceletti. Raporda, küfür ve tokat sesine benzer seslerin duyulduğu belirtildi. Dava, 2014 yılında sonuçlandı. Sanık, “işkence”den 2 yıl 6 ay, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçundan 3 yıl 4 ay hapse mahkum edildi. Mağdurun cep telefon kaydı ise “tesadüfi delil” sayıldı. Yargıtay kararı onadı. Tehdide rağmen Durkaya Berker, yaşadıklarını Cumhuriyet’e şöyle anlattı: “Unutamıyorum. Polisin erkadaşları davadan vazgeçmem için çok tehdit etti. Tanıklarımız korkudan ifade değiştirdi. Ceza almasına sevindim. Allah kimseyi karakola düşürmesin” dedi. Berker’in avukatı Mehti Şahin İçişleri Bakanlığı’na başvurup, 500 bin TL’lik manevi tazminat talep edeceklerini söyledi. l İSTANBUL AÜ’de satırlı saldırı: 2 yaralı Yoğun güvenlik uygulamalarıyla gündeme gelen Ankara Üniversitesi’nde 4 kişi oldukları belirtilen silahlı ve satırlı grubun saldırısına uğrayan 2 öğrenci yaralandı. Cebeci Kampusu Hukuk Fakültesi kantininde meydana gelen olayda Alican Süt omuz ve kollarından, Hakan Cin başından yaralandı. Kantin sahibinin müdahalesi sonucu saldırganlar üniversiteden kaçtı. Saldırıya müdahele etmek isteyen öğrencilerin, saldırgan tarafından silah gösterilerek tehdit edildiği belirtildi. Sadece kimlik gösterilerek girilebilen ve özel güvenlik personeline sivil polislerin eşlik ettiği kampusa silah ve satırların nasıl sokulduğu ise bilinmiyor. l ANKARA Suriyeli Zeliha ölümden kaçamadı Bağcılar’da önceki akşam “yan bakma” tartışması sırasında kaldırımda yürürken sivil polisin silahından çıktığı belirtilen kurşunla yaşamını yitiren çocuğun 1.5 yıl önce Suriye’den gelip Türkiye’ye sığınan Cumo ailesinin kızları Zeliha (5) olduğu ortaya çıktı. Zeliha’nın ailesiyle birlikta parka giderken vurulduğu öğrenildi. l İSTANBUL İstanbul ve İzmir’de üç kanlı cinayet Kartal’da Yıldırım T, 5 yaşındaki oğlu Çağatay T.’yi boğarak öldürdükten sonra polise haber verdi. İntihar girişiminde bulunan Yıldırım T, hastaneye kaldırıldı. Kurtköy’de Nazlı C. (40) ile oğlu M.C. (14) evlerinde ölü bulundu. Çocuğun annesini öldürüp kendisini kafasından vurarak intihar ettiği düşünülüyor. İzmir’de Anıl T. (31), kocasıyla ilişki yaşamakla suçladığı komşusu Memnune C.’yi (33), boğazını keserek öldürdü. Katil zanlısı Anıl T. gözaltına alındı. l CİHAN/DHA Temizlik görevlisi tacizden tutuklandı Van Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nde temizlik işçisi olarak çalışan M.C.(36), 11 yaşındaki erkek çocuğu H.A.’ya cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. M.C.’nin yemek verme bahanesiyle çadıra götürdüğü H.A’ya cinsel istismarda bulunduğu öne sürüldü. Gözaltına alınan M.C., ifadesinde suçlamaları kabul etti. l DHA Refüjdeki 3 işçi yaşamını yitirdi Manisa’nın Yunusemre ilçesinde, aşırı hızla giden Mustafa Kaya yönetimindeki araç kontrolden çıkarak refüjde çalışma yapan belediyesi işçilerinin arasına daldı. Kazada Bayram Çınar, Ercan Arslangiray ve Özkan Bozkurt yaşamını yitirdi, bir işçi yaralandı. Kaya’nın 0.85 promil alkollü olduğu tespit edildi. l DHA KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Ankara katliamının emrini veren IŞİD emiri olduğu iddia ediliyor Canlı bomba kendini patlattı ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Gaziantep Emniyeti, IŞİD’e karşı en büyük operasyonlardan birini düzenledi. Kentte iki gündür süren eşzamanlı baskınlarda gözaltına alınanların sayısı 60’ı buldu. Dün gece ise IŞİD’e ait bir hücre evine düzenlenen baskında vücuduna bağladığı bombayı patlatan bir terörist öldü. Ölen teröristin 10 Ekim Ankara Katliamının talimatını veren Yunus Durmaz olduğu öne sürüldü. Gaziantep’te dün akşam saatlerinde, terör örgütü IŞİD’in ait bir hücre evine operasyon düzenlendi. Operasyon sırasında içeride bulunan terörist, polisleri fark edince vücuduna sarılı olan bombayı infilak ettirdi. Patlamada, terörist parçalanarak hayatını kaybederken, bir polis memuru da hafif yaralandı. Kendini patlatan canlı bombanın 10 Ekim Ankara katliamının talimatını veren ve hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan örgütün “Gaziantep emiri” Yunus Durmaz olduğu iddia edildi. Operasyonda sağ yakalanan kişinin ise kardeşi Hacı Ali Durmaz olduğu belirtildi. Hedef Gaziantep’teki maç mıydı? Olayın ardından Twitter hesabından açıklama yapan AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, teröristlerin hedefinin GaziantepAntalya maçı olduğunu iddia etti. Tayyar, “Gaziantep’te kritik Antalya maçı sürerken polis, kenti kana bulamak isteyen canlı bombayı evinde bastı, büyük faciayı önledi, şükürler olsun” ifadelerini kullandı. l ANKARA C MY B