25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Sergiyi konuştuğumuz akademisyenler, “Türkiyeliler olumlu anlamda tekinsizler ve ne olacağını hiçbir şekilde bilemiyoruz. Muğlaklık, en büyük zenginliğimiz. Ama bu çok olumlu bir şeye de, olumsuza da dönebilir” diyorlar 20 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: İLKNUR FİLİZ İstanbul Modern’deki ‘Muğlaklık,‘Geç Olmadan Eve Dön’ sergisi, Türkiye’deki en büyükkonutveyuva Pazar 3 Nisan 2016 serüveninin tarihine ışık zenginliğimiz’tutuyor VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği (TSMD) işbirliğiyle düzenle nen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi’nin beşinci sergisi, İstan bul Modern’de başladı. “Geç Olma dan Eve Dön” diyerek Türkiye’de ki konut ve yuva serüveni nin özel, res mi ve gayri resmi tarihine çarpıcı detay EAVLRTUİMĞ larla ışık tutan sergi, sosyoloji, edebiyat, çağdaş sa nat, tasarım, mimarlık ve ekono mi gibi farklı disiplinlerin yansı malarını üst üste getirerek, ilginç bir manzara üretiyor. Küratörlü ğünü mimar Cem Sorguç’un üst lendiği sergide Aslı Altay, Cevdet Erek, Ceren Oykut, Hilmi Tezgör ve Funda Uz ile Pelin Derviş, İdil Ergün ve İpek Akpınar gibi birçok imza bir araya geliyor. Bize de, sergiyi ve sergilediği Türkiye’yi kendilerine danışmak kalıyor... Cem Sorguç: Bir gün bir telefon aldım, bana bu sergi dizisinin ko nutla ilgili bölümünün küratörü olup olmayacağım soruldu ve bu noktaya geldik. Proje, içi ve dışı, insani hikâyesi ilgimi çeken bir konuyla ilgiliydi. Bu mesai ile ko nu üzerine kimi keskinlikleri da Ayrıntılı bilgi için: istanbulmodern.org ha iyi gördüğümü söyleyebilirim. ‘İpuçlarını tamamlayın’ Pelin Derviş: Sadece pratik yaşamda üreten bir mimarı değil, yanı sıra kafa yoran, entelektüel derinliği olan Cem’e yöneldik. Aslı Altay: Serginin dışarıdaki grafiğinde, sanki tamamını hiçbir zaman göremediğimiz bir evin iç ve dış yerlerine dokunuyoruz, pencereleri, kapı girişleri, zilleriyle temas kuruyoruz. Evin tamamını hiçbir zaman göremiyoruz. Ama belli bir zaman ve yere de işaret etmiyor bu. Aslı Altay: Buradaki ipuçlarının tamamlanmasını izleyiciden bekliyoruz. Zira hafıza, bu sergiyi düşünürken ele aldığımız temel bir konu olarak önümüzde duruyor. Sergide Cem’in tasarladığı bir ‘zaman tüneli’ bulunuyor. Orada Ceren’in durduğu yer de, bu tünelin dış çeperi ve Cevdet Erek’in de aradaki gözetleme delikleriyle birlikte, Hilmi Tezgör’ün de yaptığı bir edebiyat seçkisi mevcut. Bunların nasıl beraber yaşayacakları, bizim çok ilgimizi çekiyordu. Ceren edebî metinleri okudu... Ceren Oykut: Ev ve konutu oluşturan elemanları düşünürken, ev, iç mekân nedir diye düşünürken, bu konunun içine girdikçe hareketin, akış ve hayatın kendisi diyebileceğim birtakım anlar oluştu. Evin bir anı, o anda yaşanan duygu gibi birçok detay belirmeye başladı. Karmaşık bir okuma süreciydi bu. ‘Edebiyat konuta tanık’ İdil Ergün: Sergide sunduğum videoda toplam dokuz tane ev var. 150 yıllıktan beş seneliğe, ahşabından yalısına, gecekondudan betonarmeye uzanıyorlar. Bunları seçerken daha çok izleyicilerin bir bağ kurabilmelerini istedim. Ya babaannesinin, ya komşusunun evi olur, kendi evi olur ama bir biçimde onlara hitap etmesini arzuladım. Bunu yaparken evin içi ve dışı arasındaki çelişkiyi de ortaya koymaya çalıştım. Örneğin bir evin içi çok güzel olabiliyor, ama baktığın manzara korkunç bir bina da olabiliyor... Hilmi Tezgör: Ben sergi için edebiyat metinlerini seçtim ve bunu yapmak hiç zor olmadı. Edebiyat hayatın ta kendisi olduğu ve hayata tanıklık ettiği için... Nasıl ki bizler insanoğlu olarak hep barınacaksak, kendimize bir barınma ve güvenlik alanı oluşturacaksak, edebiyat metinleri de bir şekilde bunlara hep eşlik edecek. ‘Ekolojik ev tartışması’ ratifler, uydukentler, gecekon Funda Uz: Sergideki kronolojiza dular da bunun içinde. Sergimiz man tünelini İpek Akpınar ile yap de, birtakım vaatleri sorgulama tık. Sadece üretilmiş yapılar üze imkânımız da bulunuyor. Örneğin rinden bunu okumak da müm ekolojik evler. Bir şeyin ekolojik kündü ama biz daha çok, barın olması, aslında enerjiye nasıl bir ma pratiklerini kendi içinde fark yük getiriyor? Yurtdışında da kar lı gruplara ayırmaya çalıştık. Ör şılığı olan birçok üretim mode neğin afet konutlarıyla yurtlar ve li, Türkiye’ye gelmiş gelmesine, lojmanlar, aynı bileşen içinde bir ama çok da Türkiyelileşmiş. Bu araya gelebildiler. Böyle bakın raya özgü başka pratiklerle bes ca, çok üst üste düşen üretimle lenmiş, kimi zaman güçlenip, ki ri, kimi yıllardaki çeşit yoğunlaş mi zaman sönümlenmiş. masını görmek mümkün. Koope ‘barınmada NASIL BİR GELECEK?’ zenginliğimiz. Çok olumluya da İpek Akpınar: Sergide bu toprak çok negatif bir şeye de dönebilir. larda devletin dönüşümünü de Cevdet Erek: Herkes berbat bir gözlüyoruz. En sonunda, Deniz zamanda yaşadığımızın farkında. Cem’in hazırladığı infografik üze Ama sergide bence böyle bir şey rinden sorular soruyoruz. Ben yok. Berbat bir zamanda nasıl va ce en tartışmalı kısım da buydu: rolmamız gerekiyorsa, olabildi Barınma ekseninde nasıl bir ge ğince hem yakın, hem de uzak lecek olacak? İkinci bir kritik şey tan bakarak, bu sergideki gibi bir de, Türkiyelilerin ruh hali. Türki bakış getirilebilir kanımca. Bu yeliler olumlu anlamda tekinsiz rada olduğu gibi, bunların hepsi ler ve ne olacağını hiçbir şekilde enerji alışverişleri. En azından ya bilemiyoruz. Muğlaklık, en büyük rın için birtakım küçük yatırımlar. ‘Türk erkeğinin annesi de erkektir’ Extramücadele, 7 Mayıs’a kadar Galeri Zilberman’da sürecek “Ben Sadece Bana Söyleneni Yaptım” sergisini oluşturan kavramları, bir matematik işlemi ciddiyetiyle şöyle sıralıyor: (Abdest, Bayan, Ceza) + (Borç, İtaat, İnşaat) = Fetih, İstimlak, Gasp, Tecavüz nBir röportajınızda önceki serginizdeki resimleri serginin başlığı yapmak istediğiniz cümleyi düşünerek ürettiğinizi söylemişsiniz. Bu sergiyi hazırlarken aklınızdan geçen cümle miydi “Ben Sadece Bana Söyleneni Yaptım”? Öyleyse neden? Çünkü sanat, vicdanın kontrolündeki zamanı artırmak isteyen bir tür ibadettir. Çeşitli büyüklüklerde defEZGİ terler tutuyorum. ATABİLEN Harfler, Allah tipografileri, tuhaf hayvanlar, duyduğum acayip laflar, cinsellik, pek çok meme, çocukların lafları, dinler ve hurafeleri, rüyalar ve bilinçdışı var o defterlerde. Yahya Kemal ve doğu gotiği, türklerin saldırganlıkları, iktidarların ürettiği planlanmış felaketler ve her dönemin süslemeleri ilgi alanımdaki konulardır. Hayvanların tanrısı, se ‘Abdest vişen harfler, küfürbaz Bayan tapınaklar, sırasıyla Ceza’ kozmostaki her şeyden, her yerden ve herkesten özür dileyen türkler, işte tüm bu heyula ancak rüyada olabilecek bir mimari içinde yaşasın istiyorum. Benim sanatım böyle bir kâbustur. Birbirine benzemeyen şeylerin birbirleriyle mucizevi alakalarının kurulduğu bir Rüyayurt. Bu sergiyi oluşturan kavramları ise bir matematik işlemi ciddiyetiyle sıralayabilirim: (Abdest, Bayan, Ceza) + (Borç, İtaat, İnşaat) = Fetih, İstimlak, Gasp, Tecavüz. ‘İslamın orta çağı’ n Serginin başlığı sosyopolitik bir okuma da içeriyor aslında. Sorgulamaksızın sadece kendisine söyleneni yapan kişi söy leyen kadar (belki de daha ziyade) sorumlu mudur? Erich Fromm’dan (19001980) hatırladığıma göre şöyle anlatılabilir: “Sahip olmak” (to have) maddiyat, güç ve saldırganlık kavramlarını bir araya getiriyor. Evrensel kötülükler olarak sıralarsak bencil arzular, hasetlik ve şiddet bu karanlığı yavaş yavaş inşa ediyor. Felaketler yaratma kabiliyetine sahip bu azgın kara bulutun tam karşısında ise “mevcut olmak” (to be) var. Mevcut olmanın temelinde aşk, paylaşmanın zevki, verimli faaliyetler ve yaratıcılık yatıyor. Bizim bahçeye gelir dir. Denizin dibinde taş ile inci tanesi birdir. İyi ve kötü sayma işi ortadan kalkınca mescid ile meyhane birdir.” (Fuzuli’nin “Rind ile Zahid” adlı eserinden, Çeviren: Hüseyin Ayan, MEB Yayınları, 2001) Bir de şunu unutmamak gerekir: Türk erkeği yasalara değil, devlete ve emirlere bağlıdır. Böylece düşünme, muhakeme etme gibi davranmayı yavaşlatan kavramlardan uzak duran türk erkeği, kendinden daha güçlü veya daha erkek bir varlık ile karşılaştığında veya düpedüz köşeye sıkıştığında rahatlıkla “Ben sadece bana söyleneni yaptım” diyebilir. ‘Egemenin iki kolu’ n İtaat ile inşaat arasında na ‘Bozuk Kitap’ sıl bir ilişki var? Bir yerde bir tapınak varsa ora da mutlaka çıkar ilişkileri için kurgulanmış bir hi yerarşi de vardır. Bin lerce senedir, Tanrı ile ilişki kurdurtmak için bina yapıyor tepedekiler. İmam, rahip, papaz ‘İsyankâr Lilith ve itaatkar Havva’ efendi gördün mü “benim ‘Balayı Seti’ “Geçen ocakta yemeğim var” deyip Sene Bazı Günler Boş GeçtiII” uzamalısın. İnsanları zorla bilinçdışı varlığa itaat ettirenler ile bugünün küre n “Türk Erkeğinin Annesi de Babası da Erkektir”i göğüslerine dört silikon bibe ron memesi yerleştirdiğiniz Namık Ke ramının bu durumla alakası nedir? Eğer türk erkeklerinden bahsediyorsak hayır, türk erkekleri itaat etmezler. Eski hikâyedir: Adem’in Havva’dan reketinin simgesi haline gelmiş Lilith de olamaz. Bu yüzden, türk erkeğinin annesi de erkektir. Mesela benim erkek annem Namık Kemal, erkek sel ekonomisinin mal ve Yaşar önceki eşi, yani ilk kadın, babam ise Yaşar Doğu’dur. lokomotifi olan Doğu kart onunla aynı anda yaratılmış n Yeni kutsalımız dünya inşaat sektö postalla olan Lilith, Tanrı’nın erke nın 230 trilyon dolarlık top rünün tabii ki ‘İtaat ve İnşaat’ rı üzerinden ğin kadından üstün olduğunu lam borcu mudur? Neden? sek, islam, maneviyatını hurafeler gümbür gümbür anlatıyorsu söyleyen kanununu kabul et Bahsettiğimiz sayı olan 230 içinde çürüttü, çoktandır ihtimam zifaf geceleri var. Ege nuz. Niçin mez. Adem’in altına yatmaz ve trilyon dolar, dünyadaki her ile hazırlanan kendi orta çağını menin iki koludur bun bu iki isim ve Adem’i terk eder. Bunun üze kesin, her kurumun, şirketle yaşıyor. İslam, vicdanı kovdu. Bu lar. Biri dünyevi işlere, neden Türk er rine Tanrı, Adem için itaatkâr rin ve devletlerin birbirlerine vicdansız dehlizden ve zahidlerin diğeri uhrevi işlere ba keğinin annesi Havva’yı Adem’in sağ böğrün borçlarının toplamıdır. Bu sa elinden onu ancak rindler kurta kar. Allah’ın ise bunlar de babası da er den yaratır. Dolayısıyla Hav yı sayesinde bu baskıcı küre rabilir. Rind ve Zahid kelimeleri la alakası yoktur, o ak kektir? va itaatkârdır. Bir türk erkeği sel düzen devam ediyor, bu sa ni araştırın, Yahya Kemal’i tekrar lımızda “vicdan” adıyla Neden türk nin itaat ettiği ise görülmemiş yı sayesinde milyonlarca in okuyun demekten başka söyleye bulunur. Ona ulaşmak erkeğinin an tir. Bir türk erkeğinin anne san sabahın erken saatlerinde bileceğim fazla bir söz yok. Bir de için kutsal bir mekana, nesi de baba si kimsenin altına yatmaz. Fa toplu taşıma araçlarına dolu Fuzuli ‘Rind ile Zahid’ adlı eserin kutsal bir şehre ve bir sı da erkektir kat, türk erkeğinin annesi bu şuyorlar ve bu sayı gün geçtik de son söz olarak şöyle diyor: “Fa tapınağa ihtiyaç ve itaat kav gün kadınların özgürlük ha çe artıyor. nilik köyünde, akıllı ile deli bir yoktur. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle