18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR ‘Âdem ile Havva’nın Güncesi’ Türkçede Mark Twain’in ilk aşka ve ilk kayba dair yazdığı “Âdem ile Havva’nın Güncesi” Cihat Taşçıoğlu çevirisi ve orijinal desenleriyle Nora Kitap’tan çıktı. Twain bu kısacık kitapta, alı şık olmadığımız yürek burkucu bir üslupla yazıyor. Twain’in “yarattığı” Âdem ile Havva’nın ayrı ayrı kaleme alınmış günceleri, okurlara keyifli bir karşılaştırma imkânı da sunuyor. Pazar 3 Nisan 2016 Fazıl Say’dan çocuklar için albüm EDİTÖR: ???? Fazıl Say’ın yeni albümü “Çocuklar İçin” Ada Müzik etiketiyle 5 Nisan’da dinleyici ile buluşacak. “Çocuklar İçin” albümünde Ahmed Adnan Saygun, İlhan Baran, Muhiddin Dürrüoğlu ve Fazıl Say’ın eserleri yer alıyor. Fazıl Say’ın, 2015’te başlattığı Türk bestecilerinin farklı konseptlerde eserlerine yer verilecek Türk Bestecileri Serisi’nin ilk çalışması olan “Çocuklar İçin” albümü Selen Öztürk’ün anlatımı ile çocuklar ve sanatseverler ile buluşuyor. Albümün kapak resmi ise Say’ın kızı Kumru’ya ait. Say, albümle ilgili olarak “İçinden geçtiğimiz bu çok zor dönemde çocuklarımızın aydınlığı sönmesin. Çocukların sevmesi ümidiyle” diyor. Murat Beşer [email protected] Şirin Soysal, ‘Mutlu Melankolik’, A.K. Müzik Zor da olsa geldi bahar Caz salonunun kuytusuna saklanmış besteci ve caz şarkıcısı Şirin Soysal, üçüncü albümü “Mutlu Melankolik” ile sonsuza dek teyit etti ki, yaşamına dahil olmayan hiçbir parçanın müziğinde yeri yok, olmayacak da. En azından bunu bile bir samimiyet, hatta bir adım ötede (kendini çok kolay ele vermese de) içten itiraflar olarak yorumlamak gerek. Şirin’in her albümü otobiyografisinin bir bölümünü teşkil ediyor; şarkılar sayfalara, kelimeler satırlara denk düşüyor. Sahip olduğu geniş melodik cümleler ve nefes aldıran armonik aralıklarda ciddi bir müzikal değişime işaret ediyor “Mutlu Melankolik”. Örneğin “Şaman”daki (aynı zamanda yapımcı olan) Cenk Erdoğan’ın gitar solosu, “Daha Yaşamam Lazım”daki Vedat Özdemiroğlu vokali, “Diriliş”teki Adem Gülşen’in klavye solosu ya da “Uzadı Yol”da tromboncu Bulut Gülen’in sürükleyici melodileri; kontrpuanlar misali çok değişik ve şaşırtıcı tatlar katıyor bu albüme. İlk albümdeki kara kabarenin, ikincisindeki altmışlı yılların artrock’ının yerini daha lirik ve iyimser bir havaya bırakması tesadüf değil. “Mutlu Melankolik”, Şirin’in önemli kararların verildiği ve adımların atıldığı bir sürecin sonrasında yaşadığı güzel bir bahar mevsimini anlatıyor; zor da olsa gelen... Bülent Ortaçgil, ‘Bu Şarkılar Adam Olmaz’, Rainbow45/ Piccatura 22 yıl sonra gelen plak Bülent Ortaçgil’in dördüncü stüdyo albümü olan “Bu Şarkılar Adam Olmaz”, siyasi gericiliğin derin devlet eliyle katliam yaptığı zamanların zirvelerinden birinde çıkmıştı. Toplumun her kesiminden insan hızla düzene ayak uyduruyor, değişen dünyayı kendileri için birer fırsata dönüştüren karikatürlere dönüşüyordu. Yani uzun lafın kısası bugünden pek farkı yok desek yeri. 1994 yılında çıkan albüm, Ortaçgil’in düzene ve düzen insanlarına yönelik eleştirile rinde (Fikret Kızılok’vari bir alaycılığın ve) en doğrudan satırların yer aldığı, basit ama enfes şarkılarla doluydu. Biraz farklıdır bu albüm her açıdan; kadrosu nedeniyle nispeten rock etkilidir. Bu farkı biraz da tınılarına doğrudan dokunan (Akın Eldes, Cem Aksel, yapımcılığını da üstlenen Serdar Ateşer gibi) muazzam müzisyenlerine borçludur; yanı sıra (Erkan Oğur, Ayşe Tütüncü, İmer Demirer, Timuçin Gürer gibi) eşlikçilerine. “Bu Şarkılar Adam Olmaz”, tam 22 yıl sonra plak işinin ustalarının eliyle Rainbow45 Records tarafından ilk kez plak olarak basıldı. Ne vakit sadece kaset ya da CD formatında basılan eski bir albümün plak baskısı yapılsa, mührü zamana uğrama tehlikesi taşıyan faili meçhul bir cinayet aydınlatılmış kadar seviniyorum. Resimle geçen 25 yılın izdüşümü RESSAM FİLİZ URAL’IN SON DÖNEM ESERLERİ DOKU SANAT GALERİSİ’NDE Resme profesyonel olarak başladığı günden bu yana, mesleği mimarlıktan kaynaklanan bir anlayışla, kontrüktivist resme gönül veren ve yıllar içinde izlenimcilik dışında kübist, fütürist, dadaist ve süpermatizm denen nesnesizliğe de gönderme yaparak, farklı sanat anlayışlarını resimlerinde buluşturan ressam Filiz Ural’ın son dönem çalışmaları İstanbul’daki Doku Sanat Galerisi’de ziyarete açıldı. ‘Resim umuttur’ 20 Nisan’a kadar sürecek “Resim Bir Umuttur” başlıklı sergide 2016 yılı içerisinde yaptığı resimleri izleyicilere sunan sanatçının işlerinde yine tutkun olduğu mekânlar, bireyler ve temalardan yansımalar dikkati çekiyor. “Fural” imzasıyla bilinen sanatçının resimlerinde sıklıkla karşımıza çıkan unsurlar özellikle müzik satan insanlar, demir yollarını seven gelincikler, güneşe âşık ayçiçekleri ve bozkırı, yol kenarlarını seven çakır deve dikenleri. Bunların dışında yaşadığı kentin martıları, İstanbul’un gemileri, Kız Kulesi ve Galata Kulesi de hemen hemen her sergisinde kendine onun tuvallerinde bir yer buluyor. Ama kendi içinde konstrüktivist algıyı sürekli yatay, düzlem, derinlik çerçevelerinden çıkarıp genişletme eyleminde resimlerini düşlerken, fotoğrafik görüntüleri bir kurgu malzemesi olmaktan çıkarıp, yapısalcılığa taşıyor, Fural. Portreleri ise ona “resimlerinde neden göz, burun, ağız, kulak yapmıyorsun” diye soranlara karşı yaptığı bir gönderme. l Kültür Servisi EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ [email protected] 17 Yönlendirmeye çalışma? Duruşmadan bir akşam önce tüm yandaş medyada Can ve Erdem’in “casusluğuna” ilişkin ahkâm kesmeler? Duruşma sırasında Şiddet, aczin ikizidir adliye koridorlarındaki provokasyonlar? Bunlar şiddetin uç Ülkem hiç bunca şiddete gömülmemişti. İç savaş doludizgin sürmekte. Devlet güçleri, yanlış politikalar yüzünden noktaları değil mi? ABD gezisi sırasında korumaların terörü, saldırıları, şiddet değil mi? silah deposuna dönüşen kentleri, mahalleleri Bir gazeteciye, Amberin Zaman’a yerle bir ederken umduğu halk desteğini korumanın “Kaltak PKK’li” demesi şiddet bulamayan PKK, saldırılarını acımasızca sürdürüyor. Siz ister “şehit” deyin; ister “terörist”; öldürülenler bizim çocuklarımız. Yeter dursun bu şiddet diyene, durdurmak için çalışanlara, düşünenlere de çare arayanlara da zulüm edilerek şiddet uygulanıyor. En son, akademisyen Meral Camcı örneğinde tanık olduk. Meral Camcı değil mi? Şiddetin başka ikizi: Yalan Sevgili Okurlar, psikolog falan değilim. Ama yaşadığım sürece şiddetle aczin, birbirinin ikizi olduğunu gördüm. En aciz olan en çok şiddete sarılandır. Şiddet yalnızca kaba kuvvet değildir. Adil yurtdışından döner dönmez kendi rızasıyla olmayan her davranış da, şiddettir. savcılığa ifade vermeye gitti. Tıpkı Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya gibi... O da tutuklandı. Yargı süreci devam ederken! Neden tutuklandı? Kaçma durumu olamaz, en basitinden yurtdışından dönmezdi. Delil karartma olamaz, ortada verdiği imza dışında bir delil yok! Her fırsatta, “Çocuklar ölüyordu. Benim için imza Şiddetin bir başka ikizi de yalandır. Şiddeti sürdürebilmek için, yaymak için, savunmak için yalan söylemek kaçınılmazdır. Yalanla korkunun da yakın akrabalığı vardır. Korktukça daha çok yalan söylersiniz. Yalanınızı (yoksa suçunuzu mu demeliydim?) atmamak gibi bir seçenek yoktu. İmza atmak gizlemeye çalıştıkça korkarsınız... mı atmamak mı diye düşündüğüm bir an bile olmadı” demiş. (Bianet) Şiddet korku acz: Sacayağı Şimdi bu akademisyenlerin içeri tıkılması ve tutulması şiddet değil de nedir?! Bu üçlüye dikkat edin. Şiddet korku acz... Bu sacayağı aynı zamanda bir suç Ağlanacak halimize sevinmemiz İki gün önce Can Dündar ve Erdem Gül içeri tıkılmadan yargılanacaklar diye neredeyse bayram ettik! Utanç verici bir durum! En doğal, en temel bir hak bile sanki bir lütuf gibi kabul edilir ortaklığıdır. Bugün ülkem bu üçlünün arasında yuvarlanıp duruyor... Bu suç ortaklığı her yanımızı sarmış! Bugün size güzel şeylerden söz etmeye kararlıydım. Ancak Erdoğan’ın oldu. ABD çıkarması izlenimleri; hele hele Şimdi sorum şu: Ya Can ve Erdem gibi tüm dünyanın ilgi odağı olmayan duruşmalar? Güneydoğu’dan haber yaptıkları için tutuklanan adlarını bilmediğimiz gazeteciler? Başka sorular: Daha yargı süreci devam ederken Erdoğan’ın ABD’de onların gazeteci değil casus olduklarını söylemesi? Kameralara baka baka ülkemizdeki basın özgürlüğü var demesi? Davutoğlu’nun Diyarbakır gezisi; damlara çatılara yerleştirilmiş silahlar, çevresine örülmüş etten koruma duvarları arasında konuşmalarını izleyince, başka hiçbir şey yazamaz oldum... Şiddet korku acz çemberini yarmanın yolu var: Konuşma, tartışma, diyalog, diyalog, diyalog... Ah elbet silahları bırakmak da şart. Ama yalanları da bırakmak Adaleti yok sayma, şiddet değil mi? koşuluyla... Aydın Tansel Aydın Tansel, Bodrum’da yaşamını yitirdi Şarkı ve besteleriyle 70’li yıllara damgasını vuran sanatçı Aydın Tansel, Bodrum’daki evinde 71 yaşında kalp krizinden yaşamını yitirdi. Tansel, kendisine ait internet sitesinde özgeçmişini şöyle paylaşmıştı: “Ankara’da bir mayıs çocuğu olarak doğdum. Çıkardığım ikinci kırkbeşlik, ‘Genç Kızlar’, Türkiye’de hit oldu... 70’lerin başında kendi şarkılarımı yazmaya ve söylemeye başladım. Günler Aylar, Çisil Çisil Yağmur, Neydi Aradığım gibi şarkılarımdan bir çoğu en çok dinlenenler arasında yer aldı. Üç büyük Anadolu Turnesi yaptım... TRT’nin siyahbeyaz yıllarında, ilk canlı program yapan sanatçılardan biriyim...” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle