27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 4 Şubat 2016 EDİTÖR: CAN DOKER haber 5 Genç kayıpları başladı gürültü içinde. Su gibi gençler. Sonra gençler birer ikişer sayısal kayıp bilgisine dönüşürken, kitlesel kıyımlar geldi. Topluca her yaştan. Otomatik olarak 2015 katillerin de arttığı bir yıl oldu. Can acıtacak, can yakacak her görüntü bol bol sahne aldı. Sokaklar sessizleşti, insanlar ıssızlaştı. Sonra günler böyle böyle ama artarak ve kabul ettirerek, razı ederek, acıtarak geçti. Ve fark edildi ki hayatı cümle içinde kullanamaz hale gelmiştik. 2015, içinde hayat olmayan cümlelerle gitti. O arada kısa sürse de değişik bir mevsime de imza attı bu 2015. Ankara’nın yazı kadar kısa. O kadar sıcak değil, ama ılık. Fakat süresine müdahale oldu. O kısa, değişik dönem, bıçak gibi kesildi. Kesilmesiyle bir kasvet, bir karamsarlık oluştu. 2015 biterken bu kasvet ve karamsarlığın, umutsuzluğa dönüşme eğilimleri gözlendi. Yalancı bahar gibi yaşandığı için, 2015’e buradan da bir fatura çıkarıldı. Arkadaşım şimdi karar anındayız. Senin 2015 hakkında karar verirken, bu bilgilerle yetinmeyeceğini biliyorum. Önce bütün bunların herkesin gördüğü şeyler olduğunu söyleyip itiraz edeceksin. Senin senenin başında, benim de sonunda yaşadıklarımız yüzünden objektif olamayacağımız gerekçesiyle başka istatistikler isteyeceksin. İlk önce, “Bak nüfus hem de bu yıl 1 milyondan fazla artmış” diyeceksin. “İçinde hayat yoktu bu yılki cümlelerin” sözünü tekzip için. Sonra nüfus artışının bölgesel ve başka kriterler açısından dağılımlarına, önceki yıllarla karşılaştırmalarına bakmak isteyeceksin. Devamında da önceki yıllarda yaşananlarla, 2015’e en benzeyen yılın bulunması üzerinde çalışacaksın. Ve en önemlisi bizim ve 2015’in başına bu melanetleri getirenlere değil, bize bakmak gerektiğini, kararın ondan sonra verilebileceğini söyleyeceksin. Ve konuyu şöyle kapatacağına eminim: “Daha iki gün önce Abdi İpekçi’nin öldürülmesinin yıldönümüydü. Ne zamandır birilerinin canını acıtacak, şöyle parmak ısırtacak tek bir atlatma haber yok. Abdi İpekçi’yi asıl bu öldürür... Asıl siz kendi 2016’nıza bakın.” edasının yıldönümünde sevgili arkadaşım Barkın Şık’a kişisel bir mektup. Sen bize veda ettikten sonra, çok kısa kaldığın 2015 de çıktı gitti hayatımızdan. Ne bir gün fazla kaldı, ne de az. O da öncekiler gibi ne kadar süre tanınmışsa, o süreyi tamamladı ve vadesinde gitti. Gitti ama arkasından iyi konuşulmuyor. Mesela senin daha 35. gününde 2015 hakkında notunu verdiğini söylüyorlar. Önce senin eylemin, ardından da şimdi sana anlatacaklarımı tek tek sayarak 2015’i suçluyorlar. Arkadaşların çoğu 2015’i suçluyor. Ben henüz tek başına bir seneyi suçlu ilan ederek sıyrılamayacağımızı düşünüyorum. Daha doğrusu suçu bir seneye yıkma tavrının başka suçlu ve sorumluların gözden kaçırılması sonucunu doğuracağını. Ben böyle diyorum ama senin de fikrini almam gerekir. Başta belirteyim. Onlara bir seneyi suçlu ilan edip unutmak isteyecek kadar öfkelenecek o kadar çok şey yaşattı ki. Sana anlatmam lazım. Hadi bizim geçerli mazeretimiz vardı, razıydık, pek gülemeyeceğimiz 35. günde belli olmuştu. Ama istisnadan söz etmiyorum, 2015 gülünemeyen bir yıl oldu. Kahkaha demiyorum, yüzlerde birazcık asılı kalmış gülüşlere rastlayamadık. Tahmin edersin ki bunun nedenleri var. İçinde “hayat” geçen cümleler kurmak zorlaştı önce. Ve ihti V geçen cümle yaç yokken, durup dururken oldu hem de. Durup dururken diyorum bakma, iyi bildiğin gibi kendiliğinden olmadı. Basbayağı böyle olması için karar aldılar. Ve en iyi senin bileceğin sert bir iklim geldi, yerleşti. Militarize günler başladı. Hayatın tersi olan kelimeler gürleşti birden. Tabii ki başka kelimeler, ses olmaktan çıkıp fısıltı haline dönüştü yavaş yavaş. İçinde hayat TürkKürt düşman değil kardeştir... nsanlarımız ölüyor gözlerimizin önünde. Bir sandık demokrasi yaşam biçimi olurken, baskıcı bir rejim tutsak alıyor yürekleri... Baskıcı rejimlere bir bakın hele... Yanı başımızda Suriye’de yaşananları görün, mezhep savaşlarının geldiği uç noktada çocuk ölümlerini düşünün. Sözün bittiği yerde, haberleri yüzünden iki ayı aşkın süredir Silivri zindanında yatan Can Dündar ve Erdem Gül için istenen “yaşam boyu” hapis cezası, yakalanan “canlı bomba”ya 12 yıl hapis cezası uygulamasını kafanızda sorgulayın. Bir kez daha bakın yaşanılan sürece, Cumhuriyet’in manşetlerini anımsayın. Her yerde kan gölleri... Demokrasiyi sandığa indirgeyen bir zihniyetin bir ülkeyi nasıl kutuplaştırdığını, cephelere ayırdığını, Suriye sınırımızın yol geçen hanına dönüştüğünü sürekli olarak yazın, çizin... Ölüm, acı, hüzün! Halkın gerçekleri öğrenme hakkı, düşünceyi ifade etme özgürlüğü açık açık gasp ediliyor; haberlerinden ötürü gazetecilerin boyunlarına “casus yaftası” asılıyor. Bu ülke kimsenin babasının tapulu malı değil... Bu topraklar, bu hayat hepimizin; dinimiz, ırkımız, mezhebimiz, dilimiz, rengimiz, inancımız ne olursa olsun... HHH 1923 Anadolu Devrimi, kanlı bir kıyametle birlikte gerçekleşmiş, emperyalist işgalci güçlere bu coğrafyada yaşayan insanlar ders vermiştir. Laik Cumhuriyetle Anadolu’da yeni insan doğmuştur. Cumhuriyet, dil devrimi ve uygarlığa açılan aydınlık bir Türkiye demektir. Halkın dili, devletin dili olmuştur. Türk, Kürt, Çerkes, Boşnak, Süryani Türkiye ahalisi oluşmuştur Mustafa Kemal’in deyişiyle... Cumhuriyet devleti “Aydınlanma” demektir... Hiç kimsenin gücü, 1926’da yürürlüğe giren Yurttaşlar Yasası’nı (Medeni Kanun) değiştirip “şeriat kökeni”nden kaynaklanan Mecelle’yi geri getirmeye yetmeyecektir. Yine hiçbir güç, hiçbir siyasal irade, kadınlara Cumhuriyetle İ Barkın Şık’ı anıyoruz ir yıl önce kaybettiğimiz arkadaşımız Barkın Şık’ı özlemle anıyoruz. Ankara basınının başarılı savunma muhabiri, Cumhuriyet, Milliyet ve Akşam gazetelerindeki haberleri ile savunma ve siyaset gündemini belirleyen ve bundan bir yıl önce yaşama gözlerini yuman Barkın Şık’ı bugün saat 11.00’de Karşıyaka Mezarlığı’nda anıyoruz. Barkın Şık B SABANCI SUİKASTININ SANIĞI AKKOL’UN AVUKATINDAN ‘İŞKENCE’ İDDİASI EMNİYETTE PARMAK İZİ YOK ydın’ın Söke ilçesi otogarında sahte kimliklerle yakalanan Özdemir Sabancı suikastının sanığı DHKPC üyesi İsmail Akkol’a, daha önce emniyette parmak izi olmaması nedeniyle gerçek kimliğinin tespiti için DNA testi yapılacak. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne götürülen Akkol’dan alınacak olan DNA örneği, annesinden alınan örnekle karşılaştırılacak. Akkol ve operasyon sırasında yakalanan diğer şüpheli Fadik Adıyaman’ın avukatı Oya Aslan, müvekkillerine gözaltı öncesi ve sonrasında işkence yapıldığını söyledi. Şüphelilerin Sabancı suikastı nedeniyle İstanbul’a getirilecekleri öğrenildi. DHKPC üyeleri İsmail Akkol ve Fadik Adıyaman’ın Aydın Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Müdürlüğü’ndeki işlemleri sürüyor. Akkol ve Adıyaman dün saat 11.00’de ikinci kez sağlık kontrolü için Aydın Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Şüpheliler, İstanbul’da evinde aramalar sırasında öldürülen Dilek Doğan’la ilgili slogan atmaya çalışırken engellendi. Akkol ve Adıyaman’ın avukatı Oya Aslan, İsmail Akkol’a suç bölgesi Aydın olmadığı için Özdemir Sabancı cinayetiyle ilgili herhangi bir soru sorulmadığını söyle Kimlik tespiti için DNA testi yapılacak A parmak izi olmadığı, bu nedenle eşleştirme yapılamadığı, adli olarak da gerekli olduğundan gerçek kimliğinin tespiti için DNA testi yapılmasına karar verildi. Akkol, polisin geniş güvenlik önlemleri altında Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne götürüldü. Akkol’dan alınacak olan DNA örneği, annesinden alınan örnekle karşılaştırılacak. Ankara’da ve İstanbul’da emniyet bünyesinde yer alan ve DHKPC konusunda uzman polislerden oluşan ekipler, Akkol ve Adıyaman’ı sorgulamak için önceki gece Aydın’a geldi. Akkol’un Yunanistan’dan Türkiye’ye geçeceği istihbaratı üzerine hem MİT, hem de İstihbarat Daire Başkanlığı harekete geçti. Akkol ve diğer örgüt üyeleri, 15 gün boyunca araştırıldı, hangi noktalardan ve hangi güzergâhları kullanacakları tek tek tespit edildi. 100 önemli nokta belirlendi. İstihbarat ekiplerinin bu noktalarda 24 saat esasına göre takibe geçtikleri ve şüpheli her durumu değerlendirdikleri açıklandı. Akkol ve Adıyaman için Sahil Güvenlik Bölge Komutanlığı’na bağlı termal kamera sistemleri bulunan gemilerin de yine bölgede sürekli devriyede bulundukları ifade edildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet 15 günlük araştırma Slogan atacaklardı Aydın Söke’de sahte kimlikle yakalanan Özdemir Sabancı suikastının sanığı İsmail Akkol’un daha önce alınan bir parmak izi olmadığından kimlik tespiti için DNA testi yapılacak. di. Müvekkillerine gözaltı sırasında ve sonrasında işkence yapıldığını söyleyen Aslan, “Müvekkillerimiz gözaltına alındığı sırada yerlerde sürüklenmiş, özellikle İsmail Akkol kötü şekilde darp edilmiş. Başını ezmeye çalışmışlar. Dava dosyası hakkında burada tutulmalarını gerektiren soruşturma hakkında bilgi vermediler. Henüz hazır olmadığı için bize göstermediler. İfade alımına başlanmadı, kendilerine suçlamalarla, neyle suçlandığı konusunda ayrıntılı bilgi verilmemiş” dedi. Müvekkillerinin sloganda “Berkin’in hesabını, Dilek’in hesabını soracağız” dediklerini belirten Aslan, “Neyi istediklerini söylediler. Ancak yapacakları eylem konusunda bir şey söylemediler. Yani kamuoyuna sundukları bilgi bu kadar” diye konuştu. Akkol’a daha önce poliste hiç verilen hakları geri alamayacak; bir erkek kadına “boş ol” dediği zaman “medeni nikâh” bozulmayacak; kadınların seçme seçilme haklarını ellerinden alamayacaktır. Herkes şu gerçeği çok iyi bilmelidir: Cumhuriyet, yurttaşlık bilinciyle kadın haklarına kavuşmaktır... Cumhuriyet devrimi, padişahlığın yıkılması ve hilafetin kaldırılmasıdır. Kim ya da hangi parti, hangi kurum Cumhuriyeti kaldırıp padişahlık ve hilafeti geri getirebilir? Cumhuriyet devleti ayrımcılık yapamaz, toplumu kutuplaştırıp cephelere bölemez. Bu ülkeyi ne askeri ne de sivil darbelerle yönetemez. Sandık, demokrasi ve özgürlükler değildir tek başına. Cumhuriyet laik ve sosyal bir hukuk devletidir... Cumhuriyet devriminin özgürlükçü demokrasiye dönüşmesini kuruluşundan bugüne değin hep engellediler. Devlet içindeki derin güçler dün de demokrasi ve özgürlük düşmanıydı, bugün de... HHH 1923 Devrimi’ni küçümseyenler, tepeden bakanlar, laikliğin anlamının “halksal” olduğunu bilmeyip “din düşmanlığı” sananlar dün yaptıklarını bugün de yapıyor... Günümüzde “emperyalist rekabet” etnik savaşları körüklüyor, vahşi kapitalizmin sömürüsü İslam köktendinciliğini kışkırtıyor... Suriye’den Irak’a, Afganistan’dan Libya’ya Ortadoğu’da, Kara Afrika’da halklar birbirlerini boğazlarken Suriye Rusya’nın mandası oluyor. Demokrasi araç değil amaçtır! Hendek kazarak, mahalleleri ele geçirerek, buna karşılık olarak kentleri tanklarla kuşatarak bir yere varamazsınız. İki ateş arasında kalan Kürt kardeşlerimiz geleceklerinden kaygılı... İslam köktendinciliğinin gelişmesine katkıda bulunarak demokrasi ve özgürlükleri hayata geçirmek olanaksızdır. Onun için de sözün bittiği yerdeyiz! Türklerle Kürtler arasına duvar örenler, kan göllerinden beslenenler utansın... Burkay’dan devlete ve PKK’ye ağır eleştiriler ürt siyasetçi Kemal bağdaştırmayabiliriz. Ve Burkay, Hürriyet yatüm bu noktalarda sonuzarı Ahmet Hakan’a verna kadar haklı olabiliriz. diği röportajda, Kürt soAma buna karşı izlenerununun çözümü konucek yol şiddet olamaz. Şidsunda, hem devlete hem det en fazla gariban Kürtde PKK’ye ağır eleştirilerleri vuruyor. Hangi açıdan de bulundu. Burkay, “Hem Kemal Burkay bakarsanız bakın PKK’nin devletin sorumluluğu var, yaptığı devrimci mücadehem PKK’nin. Devletin en büle tarzı değildir. Yapılması gereyük sorumluluğu Kürt sorunukenin siyasi kararları iyi işletnu çözmemesidir. Çözüm görevi mek. Bunu başaramadılar. PKK devletindir” dedi. buna engel oldu. HDP direnemeBurkay, PKK’nin çok büyük di. 80 mebusla gelmişsiniz, paryanlış yaptığını söyleyerek, lamentonun 3. partisi olmuşsu“Kürt kentlerini savaş alanına nuz, yüze yakın yerel yönetimi çevirdiler, mahvediyorlar. Buna kontrol ediyorsunuz, bunlar bü‘halk savaşı’ demek için bir inyük olanaklar. Kitleleri harekete sanın çılgın olması lazım, acıma geçirmeleri gerekirdi. Hem parsız olması lazım. PKK’nin yaptı lamentoda hem yerel planda bağı çok büyük bir yanlıştır. Bu sa rışçı gösterilerle tepkiler dosta vaşta PKK’nin sorumluluğu çok düşmana gösterilmeliydi. O zabüyük” dedi. man hem Türkiye hem de ulusBurkay, “AKP politikalarınlararası kamuoyunda çok büyük dan memnun olmayabiliriz, birdestek kazanılacaktı” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet çok uygulamasını demokrasi ile Bilgi vermediler K YENİ KRİZ Rusya’ya gözlem uçuşu izni yok R a d ’ a n Ada ü t ş ü d r ö t a d e r p usya’nın, Açık Semalar Anlaşması (ASA) kapsamında dün Türkiye semalarında yapması beklenen gözlem uçuşunun son anda iptal edildiği bildirildi. Rusya Savunma Bakanlığı’ndan Sergey Rijkov TASS ajansına yaptığı açıklamada, normalde 15 Şubat tarihleri arasında Rusya hava kuvvetlerine ait An30B tipi uçağın, Suriye sınırı yakınında ve NATO uçaklarının da bulunduğu bölgelerde uçmasının planlanmış olduğunu söyledi. Rus yetkili, Türk tarafının önceden bir uyarıda bulunmadığı halde “Dışişleri Bakanlığı’nın kararı uyarınca uçuşa izin vermediğini bildirildiğini” açıkladı. Rusya Savunma Bakanlığı, Türkiye’yi uluslararası anlaşmayı ihlal ederek “kontrol dışı askeri aktiviteler için” emsal oluşturmakla suçladı. Rijkov, bu durumun anlaşmanın ihlali anlamına geldiğini ve Rus tarafının gerekli tepkiyi göstereceğini söyledi. ASA’nın amacı, ülkeler arasındaki karşılıklı anlayışı ve güveni sağlamlaştırmak. Feyzioğlu yine aday Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, başkanlık seçimi için yeniden aday olmaya karar verdi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu açıklamayı Instagram hesabından yaptı. Paylaştığı fotoğrafın altına, “Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu 2017 yılında yapılacak olan TBB Başkanlık seçiminde tekrar aday olacağını açıkladı” yazıldı. Mescit genelgesi Sağlık Bakanlığı, hastaların aylarca beklemesi, polikliniklerde kuyruklar oluşması, katkı payına ilişkin şikâyetlerini çözmek yerine “ibadethane”lerle ilgileniyor. Bakanlıktan, sağlık kuruluşlarına gönderilen yazıda, yapılan incelemelerde ibadethanelerin hasta ve yakınlarının zorlukla ulaşacağı yerlerde yapıldığına dikkat çekilerek, “düzenlemelerinin yapılması” talimatı verdi. A dana İncirlik Üssü’nde IŞİD ile ilgili operasyonlarda kullanılmak üzere konuşlandırılan ABD’ye ait silahlı insansız hava aracı MQ1 Predatör, mekanik arıza sonucu gece saat 01.40 sıralarında kent merkezi yakınına düştü. Parçalanan hava aracının boş bir araziye düşmesi nedeniyle şans eseri ölen ya da yaralanan olmadı. İncirlik Hava Üssü’ndeki ABD’nin 39 Taktik Grup Komutanlığı’ndan gelen görevliler ve Türk uzmanlar tarafından bölgede inceleme yapılırken polis, bölgeye kimseyi yaklaştırmadı. Daha önce de ABD’ye ait bir MQ1 Predatör tipi insansız hava aracı da, 19 Ekim 2015’te Hatay’da düşmüştü. Değeri 4.5 milyon dolar olan Predatör, 740 kilometre menzile sahip ve 16 saat havada kalabiliyor. l DHA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle