20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 4 Şubat 2016 yorum / eğitim EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK 14 iz yola çıkmadan mesajı geldi Beritan Canözer’in. “Bu ülkenin heyecanlı ve umutlu gazetecilere ihtiyacı var. Ancak umutlu ve heyecanlıysanız halkın sesini daha güçlü duyurabilirsiniz. Güçlü, umutlu ve heyecanlı olun: Halkınız için...” diyordu Beritan, 19 Aralık’tan beri tutulduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nden. Beritan 16 Aralık’ta Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağını protesto gösterisini izlerken “heyecanlı” olduğu için gözaltına alınmıştı oysa. Hem de çatışma yaşanan bölgelerde halka korku salan siyah Ranger’lara bindirilerek. Ama çok iyi biliyordu ki bu meslek heyecan duymadan yapılmaz. Haber Nöbeti için Diyarbakır’a giden ilk grupta yer alan 8 gazeteci olarak tam da bunun için yola çıkmıştık. Bölgedeki meslektaşlarımızın hangi koşullarda çalıştığını aslında uzaktan da olsa biliyorduk. Sadece gerçeğe ulaşmada karşılaştıkları zorluklar değil bir de yaşam haklarına dönük baskılar ve saldırılarla boğuşuyorlardı. Kiminin yazdığı haber ertesi gün tanınmayacak hale geliyordu çalıştığı kurumun durduğu “siyasi” pozisyonu nedeniyle. Kiminin de ki onların sayıları azımsanmayacak seviyedeydi başına silah dayanıyor, tartaklanıyor, tehdit ediliyor, gözaltına alınıyor, kurşunlanıyordu. Ülkenin Batı’sında devlet eliyle yaratılan karartma ortamında hem onların hem de bölgede yaşanan gerçeğin sesini duyurabilmek amacımız. Yani halkın haber alma hakkına sahip çıkmak. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle’nin dediği gibi “elimizden geleni” yapmak. “Bir karınca ben hacca gidiyorum demiş. Bu ayaklarla mı gideceksin, varmadan ölürsün demişler. Olsun demiş karınca, hiç olmasa hac yolunda ölürüm.” Dicle bu hikâyeyi anlattıktan sonra, “Herkes elinden geleni yapacak. Yapacak bir şey kalmasa da dua edecek” diyordu. Demokratik Toplum Kongresi’nin önünde eğitimciler, belediye binasının önünde sağlıkçılar, Sümer Park’ta anneler nöbette. Artık nöbettaşız. Ama işimiz gereği bir yerde durmayıp dolaşıyoruz. Parktaki annelere gidiyoruz. Çocuklarının fotoğrafla B Damdaki davulcu Haber Nöbeti’ndeyim rı kucaklarında 15 gündür bekliyorlar. Sur’da öldürülmüş çocuklarının cenazesini istiyorlar. Soruyoruz ama biraz sonra acılarını tekrar tekrar yaşattığımıza üzülüyoruz. Gözyaşlarıyla anlatıyor anneler: “Benim kızım Suriçi’ndeydi. Oğlumla almaya gittim. Orada kaybettim oğlumu. 57 gündür haber alamıyorum. Daha bir yıllık evliydi. Cenazeleri almaya gidiyoruz silahla yolumuzu kesiyorlar.” 5 cenazenin 20 günden beri Sur’da bekletildiğini söylüyor başka bir anne. Biri de onun oğlu: “Biz Sur’da yaşıyorduk. Oğlum orada katledildi. Allah bilir cenazesi nerede. Aralıkta 19 yaşına girdi. Artık hiçbir şey istemiyoruz cenazelerimizi versinler yeter. Yazık, günahız. Sur’da oturmak suçtur. Benim 6 çocuğum vardı. Şimdi diğerleri nerededir, ne yapıyorlar bilmiyorum. Darmadağın olduk. Ben gelip burada bekliyorum, akşam belki bir yerlerde buluşursak buluşuyoruz. İnsan insana bunu yapar mı?” Annelere destek için Bismil’den kalkıp gelen anneler de orada. Diyarbakır girişinde yollarının kesildiğini söylüyorlar. Ama engelleri aşıp cenazelerini isteyen annelerin yanına ulaşmışlar. Annelerin ardından bacağından vurulan ve terör örgütü üyesi iddiasıyla gözaltına alınan daha sonra serbest bırakılan İMC kameramanı Refik Tekin’i ziyaret ediyoruz. Refik, Cizre’de yaralanmasına rağmen kamerasını çalıştırmaya devam etmiş ve yaşanılan gerçeği herkesin görmesini sağlamıştı. eçen gün Cumhuriyet’te Ceren Çıplak’ın “Vurmalı çalgılar virtüözü” olarak tanımladığı Burhan Öçal’la yaptığı hoş bir söyleşi vardı. Ceren, sahnede seyirciye neden öyle çok baktığını sorduğunda, Öçal şöyle yanıtlamış: Bakıyorum çünkü seyircinin reaksiyonunu görmeye çalışıyorum; ona göre yürütüyorum konseri. Konseri, izleyenin tepkisine göre yürütmesi, sanatçının, başarısını saptayanın, onu virtüöz kılanın aslında izleyici olduğunu bildiğini yansıtır. Bunu, mesleği konusunda çok düşünmüş iyi bir aktörümüzden, Orhan Alkaya’dan da dinlemiştim: “Biz sahnedeyken genellikle önden üçdört sırayı görebiliriz. Ötesi karanlıktır. Bir taraftan oynar, bir taraftan da bu sıralarda oturan izleyicilere bakarız” demişti, “Seyirciler biraz öne eğilmiş, oyunu ilgiyle izlemekteyseler, işler iyi gidiyordur, geriye kaykılmış, etrafa bakmaya başlamışlarsa bu oyuncu için bir uyarıdır; kadınlar, kolyeleriyle, saçlarıyla, erkekler de kravatlarıyla oynamaya başlamışlarsa ilgi dağılmaktadır; bizim tempoyu hızlandırmamız ya da performansımızda aksayan yönü fark edip düzeltmemiz gerekir.” Demek ki deneyimli oyuncu, sadece rolünü ezberlemekle, provalara devam etmekle yetinmez, meselenin seyircide bittiğini, oynadığı oynunun kaç gün, kaç hafta süreceğini onun belirleyeceğini bilir. Oyun yazarlarımızın en önemlilerinden Haldun Taner de bu gerçeğin farkındaydı: Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda yazdıkları sergilenirken sık sık gelir, yüzünü seyirciye dönerek izlerdi oyunları. Seyircinin tepkisini belirler, ilginin seyreldiği, gevşediği yerleri mimler, sonradan bu bölümleri yeniden düzenler, daha hareketli, daha esprili, ilgiyle izlenilecek hale getirirdi. Bu gerçek sadece vurmalı çalgılar virtüözleri, tiyatro oyuncuları ya da usta yazarlar değil hepimiz için geçerlidir. Sahneye çıkmış darbuka çalıyorsan, davul tokmaklıyorsan ya da oyun sergiliyorsan seni izleyeni önemseyeceksin; tabii zekâ katsayın, kişilik özelliklerin elverirse... Yoksa aynanın karşısına geçer, kendine bayılır, beğenmeyene kızarsan tepeden baktıkların yavaş yavaş sıkılmaya başlarlar. Daha da uzatırsan, sağdan soldan eleştiriler, hoşlanmayacağın sesler duymaya başlarsın; ardından eski, yeni sloganlar gelir kulaklarına. Radyolardaki güldürü programlarında kullanılan kahkaha teyplerini, CD’leri sonuna kadar bağırtır, olmazsa ödenekli şakşakçılarla mı bastırırsın? Bunların işe yarama süresi pek azdır. Sahneden daha yükseklere, mesela dama mı çıkarsın o zaman? Öyle bir gün gelir ki bu da yaramaz, slogan atanlar çoğalır, sesleri memleketin en uzun binasının damına bile ulaşır; bakarsın halk koro olmuş senin o sahneyi kestirmeden terk etmeni istiyor: “Atla, atla, haydi durma!” derler adama. G Her yer nöbet “Kamuoyunun bunu görmesi lazım diye düşündüm” diyor o anları anlatırken. Yaşadığı anlaşılırsa bu kez öldürmek için yeniden ateş açılacağını Can Dündar ve Erdem Gül düşünmesine rağmen tek eliyle kamerasını on haftadır cezaevinde. açık tutmuş. Cizre’de yasak ilan edildiği günden beri oradaymış Refik. 38. günde vurulmuş ama onun öncesinde de neredeyse her gün vurulma ya da gözaltı tehdidi altında kalmış: “Gazeteciler başını dışarıya çıkaramıyordu. Bir sivil halkla konuşan herkes gözaltına alınıyordu. Neden konuşuyorsun, niye çekiyorsun diye sorup akşama da serbest bırakıyorlardı.” Vurulduktan sonra hastaneye giderken polislerce darp edildiğini biliyorduk Refik’in. Ama bilmediğimiz başka şeyler daha anlatıyordu Refik: “Silah sesleri durduktan sonra beni iki yaralıyla birlikte bir ambulansa bindirdiler. Sonra kaymakamlığın önünde durdurdular. Bir sivil polis sırtımdan sürükleyerek indirdi duvarın dibine götürdü beni. Bacağıma ve başıma tekme atarken bir yandanda ağır hakaret ve küfür ediyordu. Türk’ün gücünü göreceksiniz pis teröristler gibi.” Niye kaymakamlığın önünde durduklarını anlamadığını söylüyor Refik ama gördüğü işkence ve hakaret hastanede de sürmüş. Tekerlekli sandalyeyle hastaneye girerken yol boyunca bazı askerler ve sivil polislerce dövülmüş. Bacağına giren kurşun kaval kemiğini parçaladığı için 40 santimlik bir platin takılmış. 1.5 yıl boyunca o platinle yaşayacak Refik. Şimdilik ise 2 ay boyunca yatağa bağlı. Tüm yaşadıklarına rağmen Refik gazetecilik görevini yaptığı için mutlu ama yaşanılan sürecin ağırlığı nedeniyle ruhen de yaralı: “Kötü olan tüm bunlar yaşanırken gazetecilerin görevini yapamaması. Oraların anlatılamaması.” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ilim Kahramanları Derneği tarafından Bilim B Kahramanları Buluşuyor ismiyle düzenlenen FIRST® LEGO® League (FLL) turnuvaları başlıyor. Bu yıl 12’ncisi düzenlenen Bilim Kahramanları Buluşuyor’da genç mucitler “çöpe çözüm, çöple çözüm” temasıyla geliştirdikleri yenilikçi çözümleri sunacak. Genç mucitler, yerel turnuvaların ardından ulusal turnuvaya katılacak, derece alan takımlar ülkemizi uluslararası turnuvalarda temsil edecek. Çöplü çözüm! ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Cinsiyet eşitliği her kademede abancı Vakfı, Birleşmiş Milletler Ortak Programı kapsamında 10 yıldır eğitim ortamında toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini geliştirmek amacıyla yürüttüğü Mor Sertifika Programı’nı genişletiyor. Vakıf, Mor Sertifika Programı kapsamında lise öğretmenleriyle hayata geçirdiği çalışmaları eğitim sisteminin farklı kademelerinde de yaygınlaştıracak. Vakıf Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan, Mor Sertifika Programı’nın 2016 yılı itibarıyla Sabancı Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı, Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (SEÇBİR) ile Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA) işbirlikleriyle, devam edeceğini açıkladı. Koyunsağan, “Toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının iyileştirilmesi için yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına katkıda bulunduğumuz Birleşmiş Milletler Ortak Programı’nın bileşeni olan Mor Sertifika Programı’nı eğitimin her kademesinde uygulamaya başlıyoruz” dedi. S B Kodlama öğrenecekler ahçeşehir Üniversitesi STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics) Merkezi ve Pusula Yayıncılık işbirliğiyle yayına hazırlanan “Çocuklar İçin Kodlama” kitabı, 4 yaş üstü tüm çocukları kodlama, yazılım ve programlama dünyasıyla tanıştırıyor. 4 ŞUBAT 2016 SAYI: 32992 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İstihdam MEB’den maaşlar UNICEF’ten illi Eğitim Bakanlığı’nın okullarda gönüllülük esasıyla çalışan Suriyeli öğretmenlere çalışma izni verecek olması, eğitim çevrelerinde tartışma yarattı. Bakanlığın hazırladığı paketle birlikte çalışma izni alan öğretmenler, imam hatip okullarındaki Arapça derslerine de girebilecek. MEB yetkililerinin verdiği rakamlara göre, Türkiye’de yaklaşık 11 bin Suriyeli öğDENİZ retmen görev yapıÜLKÜTEKİN yor. Bu öğretmenlerin 9 bin 500’ü MEB’in UNICEF ile yaptığı anlaşma ile UNICEF tarafından destekleniyor, 1500 kadarı ise valiliklerin onayı ile yürütülen faaliyetlerde yer alan STK’ler tarafından destekleniyor. Bakanlık yetkilileri, Suriyeli öğretmenlerin ücretlerinin UNICEF başta olmak üzere uluslararası yardım kuruluşlarının fonlarından karşılanmaya devam edeceğini, ücretlerin, yeni oluşturulacak “ders başına görevlendirme sistemi” kapsamında ödeneceğini söylediler. Öğretmenlere devletin eğitime ayırdığı bütçeden kaynak aktarılarak ayrıca bir ödeme yapılıp ya İşbirlikleri artıyor İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni M Can Dündar Can erok Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Suriyeli öğretmenlerin bir bölümü ayda 800 TL maaş alıyor. pılmayacağı yönündeki sorumuza ise yetkililer, ‘‘Bakanlığımızın öncelikli hedefi uluslararası fonlardan eğitim alanına ayrılan miktarlar üzerinden Suriyeli öğretmenlerin ortaya çıkaracağı ek maliyetleri karşılamak olacaktır”cevabını verdiler. Suriye Nur Okulu Müdür Yardımcısı Ali Karlık ise öğretmenlerin istihdam edilecek olmasının olumlu bir gelişme olduğunu söyledi. Karlık şöyle konuştu: “Halep’ten geldim, üç senedir bu okulda öğretmenlik yapıyorum. Okulda yaklaşık 25 Suriyeli öğretmen görev yapıyor. Bunun karşılığında belli bir ücret alınıyor ama bu ücret herkese verilmiyor. Alanlar da bazen ödemelerde sıkıntı yaşıyor. Şu anda alınan ücret kişi başına 800 TL. Çalışma izni alınınca ne kadar olacak bilemiyoruz.” Eğitim Sen Eğitim Uzmanı Dr. Erkan Aydoğanoğlu ise hükümetin, Suriyeli öğretmenlere gösterdiği hassasiyeti atama bekleyen binlerce Türk öğretmene de göstermesi gerektiğini söyledi. Aydoğanoğlu şöyle devam etti: “Hem çocukların hem de öğretmenlerin bu planlamayla kayıt altına alınacak olması olumlu bir gelişme. Ancak bu koşulları yaratıp örtülü bir din eğitimi verilmesi endişesi de taşıyoruz.” Örtülü din eğitimi Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Kişi başı 800 TL ğuzkaan Koleji, bu yıl ilk kez 11 ve 12’nci sınıf O öğrencilerini YGS/LYS’ye hazırlamak ve motivasyonlarını artırmak amacıyla YGS kampı dü Tatilde YGS kampı İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.38 05.21 05.28 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.06 12.25 15.05 06.48 12.09 14.52 07.06 12.35 15.21 Akşam 17.31 17.18 17.47 Yatsı 18.53 18.38 19.21 zenledi. 5 gün süren YGS kampının temel amacı; en kısa sürede en çok soruyu çözmenin değil, farklı kaynaklardan, farklı soru tiplerini içerecek biçimde en ilerlemeci ve gelişimci bakış açısı ile soru çözmenin hedeflendiği bir çalışma yapabilmek oldu. Kamp dönemi süresince YGS’ye hazırlanan 12. sınıflar gün boyu kamp alanında iken 11. sınıflar hiç ders anlatımı görmeden yalnızca 190 dakika boyunca soru çözümü yaptılar. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle