Katalog

Pazar 21 Şubat 2016 KULTUR Kraliyet Filarmoni’nin ‘klasik’ yorumuyla Minik Serçe raflarda “The Royal Philharmonic Orchestra Plays Sezen Aksu” konseri, EMI müzik etiketiyle arşivlerdeki yerini aldı. Aksu’yla özdeşleşen unutulmaz eserler, ünlü aranjör Erdal Kızılçay’ın 1.5 yıllık çalışmasının ardınTASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN dan yeni düzenlemeleriyle 11 Aralık’ta Zorlu PSM’de seyirci karşısına çıkmış ve konsere gelen müzikseverler tarafından büyük alkış toplamıştı. Albüm, Apple Music ve Spotify ile Deezer ile Turkcell Music’ten de alınabiliyor. EDİTÖR: EVRİM ALTUĞ [email protected] Yunanistan’ın kültürü ‘bildiğiniz gibi’ değil! İstanbul Kadıköy’de buluşan Yunan müzisyenler, ülkenin sanatını sürpriz şarkılar ve sunumlarla bir araya getiriyor stanbul’da yaşayan Yunan müzisyenler, Kadıköy’deki Akademi Kitabevi’nde gerçekleştirdikleri “Söz, Ses, Saz, Dans” başlıklı buluşmada, enstrümanları ve şarkıları eşliğinde geleneksel Yunan müziği ve danslarından örnekler sergiledi. Buluşmanın en ilgi çekici yanı, Yunan müzisyenlerin ‘Sirtaki’nin geleneksel bir Yunan dansı olmadığını örnekleriyle anlatmalarıydı. Etkinliği Akademi Kitabevi’yle gerçekleştiren Türk Yunan Defne Derneği Genel Sekreteri, solist ve perküsyon sanatçısı Elena Moudiri Chasiwtou ile udi ve dansçı Marina Liontou Mochament’in canlı performanslarına, Türkiye’de yaşayan Yunan arkadaşları da, kemençe ve kanunla eşlik etti. Sanatçılar salonu dolduran izleyicilere şarkılarıyla ve seçilmiş dans örnekleriyle geleneksel Yunan müziği ve danslarına ilişkin “doğru bilinen yanlışlar”a da dikkat çektiler. Dernekte aynı göreve sahip olan Nilüfer Tarıkahya ise, yaptığı sunuş konuşmasında “Dernek olarak yılda bir kez iki ülkede birden yaptığımız festivaller yerine artık her iki ülkede de tüm bir yıla yayılmış kültürsanat etkinlikleri 17 de Umberto Eco’nun ölüm haberiyle sarsıldım. Yazımın başlığını koyduğumda “Işığın Peşinde” bölümünde sizi Sabancı Müzesi’ndeki o büyülü renk ve ışık ustası Mack sergisine götürecektim... Ama... Umberto Eco... Düşünce biçimiyle, kitaplarıyla, konuşmalarıyla, hayattaki duruşuyla ne büyü bir ışık verdi, ne büyük bir aydınlık... Bilge, filozof, yazar. Ama asla fildişi kulesine kapananlardan değildi. Dünyanın tüm kentlerinde kendini evinde hisseden, halkın arasına karışmaktan tat alan, sürekli demeçler veren (sadece yeni bir kitabı çıktığında, reklam amaçlı değil) gazete ve dergilere yazılar yazan bir düşünürdü... PEN Dünya Yazarlar Birliği’nde, ne zaman gereksinim duysak, imzasını, görüşünü, söyleyeceğini hiç sakınmadan verenlerdendi. İroniyi bir erdem sayıyor ve mizahı yüceltiyordu. Issız bir adaya ne götürmek istediği sorulduğunda, telefon rehberi demişti. İçindeki tüm harflerle öyküler yazmak için... Verdiği sayısız röportajdan gülmeceyi, şarabı, rüyalarla yazı arasındaki ilişkiyi sevdiğini biliyorum. Sevmedikleri ise şöyle: Kendini önemsemek, Berlusconi, noktalama işaretlerinden üç nokta ve yeryüzündeki tüm diktatörler. Solcuydu, son savaşını Berlusconi’ye karşı veriyordu. Günümüzün iletişim çağında hiçbir despotun, bilgi akışını durduramayacağını savunuyordu. Tüm yasaklara karşıydı. Kitapları çok katmanlıydı. Her okuyuşta yeni bir ayrıntı, yeni bir derinlik keşfederdiniz. Beni en etkileyen eseri romanları değildi. Antik dönemden günümüze uzanan dev araştırmasıydı: “Güzelliğin Tarihi” ver “Çirkinliğin Tarihi”. Bu iki cilt, benim önümde nice yollar, nice ufuklar açtı. (Türkçesi Doğan Kitap’tan çıktı.) Beni zamanın, edebiyatın, felsefenin, sanatın, estetik bilincin labirentlerinde eğiten usta... Bakmanın değil görmenin, duymanın değil duyumsamanın önemini kavramamı sağlayan Hoca... Sözcüklerin ardındaki anlamları çoğaltan düşünür... Verdiğin ışık bu en karanlık günlerde bile yolumu aydınlatacak... Karanlığın içinde; ‘Işığın Peşinde’... lkede ölüm acısı, ölüm karanlığı, çıkış yok, umut yok kaygısı... Kimilerine göre tek umut, tek çıkış yolu daha çok şiddet, daha çok öldürmek, daha çok saldırı, daha çok bomba! Yandaşları buna ikna etmeye çalışıyorlar. Oysa büyük bir yalan bu! Bunu sadece hükümet değil, her kesim yapıyor; yaptırıyor. Göze göz, herkesin körelmesine yol açar, başka bir şeye değil! Daha çok şiddet, daha çok bombalama, daha çok öldürme, barış ve huzur getirecek diyenler yalan söylüyor! Getirmeyecek! Daha çok intikam daha çok onanmaz yara açacak! Kınamak, lanetlemek, acımızı hafifletmiyor. Hele hele yıllar boyu yanlış politikalarla, laiklik ve demokrasiden vazgeçerek, Şam’da namaz kılma hevesleri, doymak bilmez hırs ve iştahla sokulduğumuz bu rezil Ortadoğu savaşında; din savaşında, mezhep savaşında, etnik köken savaşında, yaşam ölüm savaşında, yetkililerden kınama ve lanetleme ezberini duymak, beni artık sadece öfkelendiriyor! Bu karanlığın karşısında durmanın tek yolu daha çok demokrasidir, daha çok vicdan sesine kulak vermektir. Ölümleri durdurmanın yolu öldürmemektir. Karanlıktan aydınlığa çıkmanın yolu, yanlışları düzeltmeye çalışmaktır. Provokasyonlara gelmemektir, sorumluluk almaktır. İnadına barış umudunu, çabasını ve emeğini canlı tutmaktır.  Tek çıkar yol, ölümü değil yaşamı; savaşı değil barışı; totalitarizmi değil demokrasiyi; ayırımcılığı değil eşitliği savunmaktır. Ü İ Kadıköy Akademi Kitabevi, Türk ve Yunan kültürünü ortak notalarda bir araya getiriyor. gerçekleştireceğiz” dedi. Sanatçılar, anlatımlarına ünlü Zorba filmindeki bir sirtaki sahnesiyle başlayarak şunları söyledi: “Sirtaki geleneksel bir dans değildir. Sadece bu film için tasarlanmış bir dans olmasına rağmen bütün dünyada geleneksel bir Yunan dansı gibi ünlenmiştir. Zeybek dansların kralıdır ve çok özel bir anlamı vardır. Aslında erkekler tarafından oynanır. Kahramanlık, özgürlük gibi kavramları ifade eder. Girit Adası ise özgün mutfağı kadar kendine özgü şarkıları ve danslarıyla sanki başka bir ülke gibidir. Lira/kemençe Girit müziğinin en belli başlı enstrümanıdır. Canlı ayak hareketleri ve hızlı temposuyla ada insanının karekterini yansıtır.” Etkinlikte, Anadolu’da da var olan kasap havası ve karşılamanın yanı sıra, Yunanistan anakarası, adalar ve Küçük Asya şarkılarından örnekleri Elana’nın ses ve bendirle, Marina’nın uduyla, Hristo’nın kemençesiyle, Fotini’nin ise kanunuyla seslendirmesi yoğun bir alkış aldı. Elena ve Marina, çalışmalarını her salı akşamı Akademi Kitabevi’nde kuracakları “Geleneksel Yunan Müziği ve Şarkıları” atölyesiyle sürdürecek. Bilgi: 0216 7001971 l Kültür Servisi Gülün Adı: Şimdi ölüm Sevgili Okurlar, Yazımın tam bu arasına geldiğim A nkara’daki Siyah Beyaz Sanat Galerisi, Günnur Özsoy’un ‘Costa Mea’ sergisine yer veriyor. 16 Mart’a dek yer alacak sergi, sanatçının tasarım alt yapısından gelen minimal formlar; neogeometrik, dinamik, organik bir estetikle heykellerinde amorf bir yapıyı karşımıza çıkartıyor. Özsoy, havada asılı duran soyut çalışmalarında, kendi içine döndüğü her anın enerjisini heykelin kıvrımlarına döküyor. Eserlerin kadın bedeni özelinde izler taşıyan dinamik yapısı, sa Günnur Özsoy Siyah Beyaz’da natçının öznel referanslarla pekiştirdiği ifade biçimine eşlik ediyor. Latince kaburgam manasına gelen “costa mea” isimli iş, hem bütünlüğü kasten bozulmuş bir kütlenin imgesel gücünü yansıtıyor; hem de bilinçaltımızda güncelliğini koruyarak edebiyattan sanata çeşitli disiplinlere ilham olmuş bir yaradılış mitini yeniden yorumluyor. Bilgi: www.galerisiyahbeyaz.com [email protected] Sen de katıl… !f heyecanı 15. kez İstanbul’da! İstanbul 18 28 Şubat / February 2016 Efe Demiral “Inside Out” (Müzik Hayvanı) Efe Demiral ait olduğu kuşağı saran illetin aksine kendini değil müziğini takdim etmeye çalışan münferit bir kişilik. Aslını sorarsanız Künt, Adamlar, Can Kazaz, Cihan Mürtezaoğlu, Barış Demirel gibi kendine benzeyen epeyce bir toplulukla, müzisyenle severek, inanarak çalmıştı. Hepsi kendini tanıma süreciydi; yanı sıra eserlerini tek başına yaratabileceğine inanma... Efe ilk albümü “Inside Out” ile ciddiye alınması gereken bir gitarcı ve besteci olduğunu fısıldıyor bizlere. Gitarcı olarak sound ve teknik gösterişten ziyade kurduğu atmosfere ehemmiyet veren Efe, Brian Eno ve Eivind Aarset’ten çıkıp bazı albümleriyle Bill Frisell ve David Torn’a uzanan bir ilham yelpazesini içinde seyrediyor. Yalın ve yenilikçi yaklaşımlar içeren kompozisyonları ise karşıtların birliği kuramının tezahürü olarak algılanabilir. Erik Satie ve Toru Takemitsu’nun müziklerinde rastladığımız türden hem kapsayan hem yabancılaştıran zaman kullanımı; elektronik ile akustik, sevecen arpejlerle tehditkâr loop’lar, huzurlu melodiler ile huzursuz ses manzaraları; hepsi aynı parçada iç içe... “Inside Out”, hayatın en tehlikeli yanını fark ettiğimizde, her şeyin birbirine benzediğine inandırıldığımızda; ilaç niyetine... Cinemaximum City’s Nişantaşı Cinemaximum Kanyon Cinemaximum Budak Beyoğlu Fitaş Ankara 3 6 Mart / March 2016 Cinemaximum Armada İzmir 3 6 Mart / March 2016 Cinemaximum Konak Pier iŞstanbul.com #if2016 Sedat Anar “Çağırıram Dost” (Kalan Müzik) Sokak müzisyeni deyip geçme, tanı. Onlar ki; içlerinde senin konserlerine gitmek için kuyruklarda bekleyip, bazen bilet bulamayıp davetiye tırmaladığın müzisyenlerin onlarcasından yüzlercesinden değerli olanlar var. Santur çalıp şarkı söyleyen Sedat Anar, gerçek bir modern halk müzisyeni. Hayatını sokaktaki adama, halka, işçiye, yoksula, boştagezere, dilenciye, avareye müzik yapmaya adamış bir divane; evinin kirasını ödeyememe, akşam karnını doyuramama pahasına. Müziğini ve kendini dervişlerin pirlerin yoluna koymuş, gerçek bir harabat ehli. Yemiyor içmiyor çalıyor, çalışıyor. Para kazanmasa da, buluyor, buluşturuyor albüm yapıyor. Sevenlerinin, kendisine güvenenlerinin desteğiyle yaptığı yeni albümü “Çağırıram Dost”un etrafında döndüğü hazret Niyazii Mısri.Sedat, ondan dinlemeye alışık olduğumuz çizginin biraz dışına çıkmış bu kez. 17. yüzyılda yaşamış, sürgünde ölmüş, Malatyalı şair, halk ozanı, asi ve tasavvufçu Niyazii Mısri’yi dört yüzyıl sonrası ile tanıştırmış. Sayısız eski ustanın bestelediği ama günümüzde neredeyse hiç icra edilmeyen bu satırlara yeni ve güncel bir soluk katmış. Geleneksel müziğin çalgılarını caz, reggae, blues gibi türlerle buluşturarak yorumlamış, bu satırları. Tv Sponsoru Tv Sponsor C M Y B