20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 21 Şubat 2016 10 skiden yine farklıydık biz, benzemezdik birbirimize. Kimimiz doğrucuydu, kimimiz yine yalancı. Kimimiz yine dürüsttü, kimimiz hırsız. Birileri yine devleti soyar, ötekiler yine soyulurdu. Kimileri devlet için öldürür, yine vatan için ölürdü kimileri. Alçaklarımız ve yükseklerimiz, soylularımız ve soysuzlarımız vardı. Ama birlikte ağladığımız acılar, birlikte güldüğümüz sevinçler, velhasılı ortak paydalarımız da vardı. Artık yok. Nefretin fay hattı girdi aramıza. Düşmanız birbirimize. Birimizin acısı, diğerinin sevinci. Ve tersi. İşte yine bir yol ayrımındayız. 28 canımız gitti, onlarca yaralı. Kalan canlarımız yanıyor, diyeceğim ama gerçekten hepimiz mi yanıyoruz? Sevinenler, “Oh oldu!” diyenler yok mu? Sanmayın ki sadece faillerin, fail olsun olmasın Türkiye’ye düşman PKK, YPG, TAK gibi oluşum ve yandaşlarının yüreği yağ bağlıyor. HHH Bu nüfusun azımsanmayacak bir bölümü IŞİD, El Kaide, El Nusra vb. ile aynı şeriat düzenini istemiyor mu? Daha arzuladıkları devlet kurulmadan zaten aynı yaşam biçimini paylaşmıyor mu? Onlar üzüldü mü sanırsınız? Ordu savaşırken değil, kumpasla yenilir ve en değerli subayları hapislerde çürütülürken kılını kıpırdatmayan göbekli paşalar ve zil takıp oynayan liberal hainEsad ve Putin yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY E “Her kim ki bakışlarını can çekişen bir askerin donuk gözlerine daldırır, herhangi bir savaşı başlatmadan önce iki kere düşünür.” OTTO VON BISMARCK bulunup faturanın Beşşar Esad’a kesilmesi, inandırıcı değil. Zaten kimseyi de inandıramıyor. Oysa ister YPG olsun, ister TAK ya da PKK; hepsi birbirine bağlı, iplerini daima onun bunun çektiği, bölgedeki büyük oyuncuların desteğine muhtaç ölümcül kuklalar. Türkiye de böyle bir büyük oyuncunun uçağını düşürmüştü, hatırlarsanız. Uçağın sahibi, “Sırtımızdan bıçaklandık!” demişti. “Bunun bedeli ağır olacak!” Ankara’daki askeri personeli, uzun yıllardır Hava Kuvvetleri Komutanlığı taşır. Patlatılan o üç otobüs ve alınan canlar, sanki düşürülen bir uçak ve havada kurşuna dizilen bir pilotun karada ödetilen “ağır” bedeli gibi değil mi? HHH Başkentin kalbinden vurulması, sırtından bıçaklanan Moskova’nın intikamı olabilir mi? Başından beri mantıklı bir açıklama bulamıyorum, Türkiye’nin Rusya ile niçin papaz olduğuna. Hangi çıkarımız çatışıyor Moskova’yla? Suriye’nin toprak bütünlüğü, diyor Rusya. Sınırında Kürt devleti istemeyen Türkiye’nin de işine gelmemesi gerekir bölünmüş bir Suriye. IŞİD’le savaşıyor Rusya. Eh, Türkiye de IŞİD’e karşıyım diyor, hatta savaşmaya hazırlanıyor. Rusya’ya YPG’yi silahlandırıyor diye kızılıyorsa, ABD de silahlandırıyor; ama Amerikan uçaklarına İncirlik Üssü’nü açıyor Rus uçağını düşüren hükümet! Türkiye ile Rusya’nın Suriye konusundaki yegâne anlaşmazlığı, en azından görünürde, Putin’in Beşşar Esad’ı tutarken Erdoğan’ın indirmek istemesi. Bu mudur yani? Bu değilse nedir? Devlet nedir, dış politika nedir, mantık, akıl, algı, ölçü nerededir? Ve ne kadar çok hain * Pusudaki nefret ler arasında kaçının yüreği gerçekten sızladı, üç otobüs dolusu yangına? O otobüslerde ölenlerin çoğu çocukluğunu yatılı okullarda geçirmiştir. Hasretler, nöbetler ve tayinler arasında savrulan asker yaşamlarında sağ kalsalar bile çok azı, binbaşılıktan ileri geçebilirdi. Üç beş masa başı paşasının sürdüğü sefaya bakmayın, çileli meslektir askerlik. HHH Ölmek, niçin askerin, madencinin, ocunun bucunun Türkiye’de fıtratı da ABD’de değil? Pisi pisine, pusuda ölmek midir fıtrat? Üstelik o gece salt askerlere kurulmadı pusu. Artvin Cerattepe’de ormanımıza, dağımıza kıymayın diye yollara dökülen binlerce sivili copla, gazla ezmek de Türkiye’ye kurulan haince bir pusu değil mi? Artvin halkına pusu kuranlar, kendi insanını tepeleyenler mi yurttaşını terör pususundan koruyacak? Geçiniz... Bir ülkenin doğasına, tarımına, denizine, suyuna, havasına böylesine acımasızca kıyanlar; zaten nüfusunu, geleceğini gözden çıkarmıştır. En hovardaca harcayacağı metadır insan. Boşuna mı çoğalın diyorlar? Harcıyorlar, daha da harcayacaklar! HHH Hükümet ısrarlı. YPG yaptı diyor. Ancak daha kurbanlar teşhis edilmemişken canlı bombanın şıp diye [email protected] übnanlı yazar Amin Maalouf “Doğu’nun Limanları” adlı eserinde, arkadaşlarının ölümü nedeniyle yıllar sonra bir araya gelen eski dostlardan söz eder. Eski dostlar, bir zamanlar Filistin için ölümüne direnmiş ancak yenilmişlerdir. Bu yenilgiden sonra herkes memlekette ve farklı coğrafyalarda kendilerine yeni bir hayat kurmuştur. Ancak bu kurdukları yeni hayatı, bir araya geldiklerinde sorgulamaya başlarlar. Biri “ülkelerinin ve Ortadoğu halklarının başına gelen felaketlere güçlü devletlerin çıkar oyunlarının neden olduğunu” söyler. Sessiz duran bir başkası şöyle bir soru sorar. “Bu oyunlara gelen halkların hiç mi suçu yoktur?” Bugünlerde kendi kendime şu soruyu çok sorar oldum. “Bu oyunlara gelen halkların hiç mi suçu yoktur?” Meğer bizim ülkemizde ne kadar çok hain varmış? Dehşet bir şey! Üstelik bunlar öylesine arsızlar ki, açıkça kendilerini ilan ediyorlar. Ankara’nın orta yerinde, bütün önemli askeri ve sivil kurumların bir bomba patMilletin a..na koy merkezinde lıyor ve patlamadan bir saat maya kararlı Bay sonra televizyon ekranlarıCengiz güçlerine na çıkan güya uzmanlar, bu karşı boğalar! önemli durumda televizyona çıkmanın şehvetiyle hemen suçluyu ilan ediyorlar. PKK ve PYD: Dünyanın hiçbir yerinde, böyle bir patlamanın hemen ardından bu kadar zibidi konuşturulmaz! Beklenir. Ancak televizyon kanallarına da kızmamak gerekir. Çünkü artık devlet olmadığı için ve hiçbir devletlinin söylediklerine güven duyulmadığından, sözüm ona uzmanlar sanki istihbarat elemanı gibi olayı herkesin önünde çözmeye çalışmaktadırlar. Yahu bu devletin gerçekten bir derini yok mu? Dünyadaki her devletin bir derini vardır. Ülkesinin çıkarlarını koruyan, ona göre pozisyon alan bir derini. Anlaşılan, ülkemizde hukukun, eğitim düzeyinin ve dışişlerinin ehil olmayan insanlara geçmesinden sonra şöyle bir pozisyona gelmişiz! Saldım çayıra mevlam kayıra. “Ve ne kadar çok hain!” Öyle bir duruma gelmişiz ki, insanlar kuşku içinde. Artık hiçbir söze, hiçbir duruma inanmıyoruz! Öylesine bir gözü karalık bürümüş ki hainleri, hiçbir açığı da görmüyorlar. Ben söyleyeyim, sokaklarda, kahvelerde insanlar şöyle konuşuyor: “Suriye topraklarına girmek için, bu bombalama yapıldı!” Nereye giriyorsun kardeşim! İncirlik Üssü’ne bile giremezken nereye giriyorsun kardeşim! Ey danışmanlar, sanmayın ki, bu devran böyle sürer, boş vaktiniz olduğunda “Hitler’in Son Günleri” adlı filmi izleyin. Gerçek belgelerden ve gerçek diyaloglardan yola çıkılarak yapılmıştır. Hitler’in bizim Saray’ımız gibi çok korunaklı sarayında danışmanlar tek tek intihar eder. Ve ne kadar çok hain! “Milletin a..na koyacağız!” sözünü söyleyen bay Cengiz de Artvin’de bir çıkartmanın başını çekiyor. Binlerce polis, yüzlerce jandarma bay Cengiz’in emrinde! Kime karşı? Sularına, topraklarına, hayatlarına sahip çıkan Karadenizlilere karşı! Hiçbir hukuk kuralı dinlemiyorlar. Para, para, para! Evinde annesi bulgura talim eden askerler, ev kirasını ödeyemediği için kapısına haciz gelen polisler, tıpkı bir düşmana saldırır gibi kendi halkına saldırıyor! Bu durumda bana “insanlar ne yapsınlar, korkuyorlar” demeyin! Bunu söyleyenlere bir durumu hatırlatmak isterim. Kurtuluş Savaşı başlarken Mustafa Kemal Atatürk İstanbul’u dışlayan Ankara’da bir yeni meclisin temellerini atmıştı. Evet şimdi, tam da bu günlerde ülkenin ana muhalefet partisinin, Meclis’i terk edip kendi meclisini kurması ve tüm ona oy atanlara bir çağrı yapması gerekir. “Yeni bir meclis!” “Yeni bir yol haritası!” Ülke bu hale gelmişse, artık yok demokrasi, yok hukuk gibi sözlerle yürünemez! Artık bu ülkede bunların hiçbiri yok! Sadece savaş var. Ve ne kadar çok hain! * Not: Başlığım Ataol Behramoğlu’nun “Ne Çok Hain” şiirine küçük bir nazire. L KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Yapay zekâya ehliyet ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] 21 ŞUBAT 2016 SAYI: 33009 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: ‘Reis’ine Türüt bir anayasa akın çevresi “Reis” diyor. Reis, çok amaçlı bir unvan. Bu sözcük onu yüceltmekle kalmıyor, biat ve sadakati de ifade ediyor. Reis’in eskiden “başkan” yerine kullanıldığı malum (ağır ceza reisi, belediye reisi vs.). Tekne kaptanlarına da reis deniyor. Yeraltı dünyasında kullanımı da yaygın. Ünlü ve milli sabıkalılarımızdan Sedat Peker, Rize’deki iktidara destek mitinginde halka “reis” diye takdim edilmişti. Bu, biraz “haddini aşma” idi. Ama seçimin tozu dumanı arasında üzerinde duran olmadı. HHH Reis, siyasete külliyen ve külliye ile yeniden hâkim olunca ve apartman yöneticilerinin avuçlarını ovuşturmasına yol açan muhtar turları başlayınca “başkanlık sevdası” dünya âlemin malumu oldu. “Reis” unvanı daha da anlamlı hale geldi: Çünkü “Cumhurreisi”nin en yalın en kestirme haliydi, “reis”. Almanca “pilav” anlamına gelmesi ve içerdiği “pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” mesajı da işin cabası idi! HHH Siyasette hiçbir şey rastlantı değil. Erbakan Hoca, bugünlerin altyapısını kadayıfın altı mı üstü mü tartışmaları ile hazırlamıştı. Tayyip Bey’in derin kadrosu da, tarihimizdeki şeflik pratiği üzerinden “Türk tipi başkanlığın” teorisini kitaplaştırmışlardı. Bu kadro, anlaşıldığı kadarıyla “reis”i, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki “şef” karşılığı kullanıyorlar. Öyle ya, Atatürk “Ebedi Şef”... 2. Cumhurbaşkanı Inönü “Milli Şef” ise... Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel Y Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.19 05.03 05.25 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.45 12.25 15.21 06.28 12 .09 15.07 06.48 12.32 15.33 Akşam 17.52 17.38 18.04 Yatsı 19.12 18.56 19.20 [email protected] 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da bir unvan gewww.ahmettan.com rekiyor. Yakın ve derin çevre “Reis”i uygun gördüğüne göre... Şu sıralar ağızda acı tat bıraksa da “Daha iyisi Şam’da kayısı!” HHH Anayasa Mutabakat Komisyonu işin ta başında görevlendirildiği üzere TBMM Başkanı’nca toptan terhis edildi. Anayasanın ruhu ve lafzıyla Tayyip Reis’in kafasına göre dizayn edilmesi keyfiyeti şimdi külliyen külliye kadrolarının elinde. Tarihçi ve hukukçulardan oluşan bir danışman kadrosu literatür taraması yapıyor. Hafta içinde çok önemli bir belgeye rastladılar. “Siyasi partinin en önemli unsuru ‘Şef’tir. (Siz reis diye okuyun! A.T.) Şef bir siyasi partinin en başta gelen temsilcisi, onun ana düşüncesini ve iradesini şahsında toplayan kişidir. Siyasi partinin şerefi de şefine bağlıdır. Şef kendi ruhundaki heyecanı ve dava inancını etrafına, partisine yansıtır. Partide toplananlar şefin şahsında birbirlerine bağlanır ve güç kazanırlar. Ordular için komutan ne ise, partiler için de kendine yol gösteren değerli bir şefe sahip olmak aynı şeydir. Dünyanın bu karmaşık şartları içinde, her millet bir çıkar yol ararken Türk milleti ahlak, cesaret, irade ve kültür bakımından kendisini ispat etmiş bir şefe sahip olmakla çok mutludur.” HHH Yukarıdaki satırlar “Yeni Anayasa”nın “Giriş” bölümüne konulacak değer ve önemde. Yazarı mı? Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Naci Bostancı. (Kadrocular Sosya Ekonomik Görüşleri Kültür Bak.1990 Sayfa 99) HHH “Türk tipi başkanlık” sözü vermişti. Bunun en kestirme yolu ise İsmail Türüt’ün türküsünü Giriş’e eklemek: “Reis reis deyiler, tam hemşeri canlısı Yirminci asrın lider delikanlısı Haksızı susturur, haklıyı konuşturur Türkiye’ye yan bakan düşmana kan kusturur Dinle ‘reisim’, dinle türkülerim sanadır Kapitalisti sevmez, garibandan yanadır Fakire yardım ettin aç olanı doyurdun Susmuştu Karadeniz sesimizi duyurdun Bu reis bizim reis, adaleti tertemiz Bu reisin peşine yürüsün Karadeniz” ovboy filmlerinde benzer sahneleri izlemişsinizdir. Kovboy, bir ıslık çalar, atı koşarak yanına gelir. Zoro filminden öyle bir sahne anımsıyorum mesela. Peki, aynı şeyi arabaya yapsak? Bir ıslık çalsak, araba yanımıza gelse. Elbette ıslık çalmak yerine anahtarlıktaki bir düğmeye de basılabilir. Ya da şöyle bir sahne düşünün: Cihangir’de misafirliğe gitmişsiniz. Park yeri yok tabii. Sokaklarda habire dolanıp park yeri aramaktansa arabadan inip yapay zekâya “Haydi evladım, sen kendine bir park yeri buluver” diyebilsek... Arabadaki yapay zekâ programı kendi park yerini kendi bulsa... Nasıl olur? Yakındır. Sürücüsüz arabalarla ilgili ilginç gelişmeler yaşanıyor. Geçen yıl ekim ayında Amerika’da Tesla’nın Model S arabalarını kullananlar küçük bir sürprizle karşılaştılar. Sabah arabalarına bindiklerinde, baktılar ki arabaları akıllanmış. Bir gecede otomatik sürüş yeteneğine kavuşmuş. Sürücülerin şaşkınlığını YouTube’dan izledik. “Haydi eller havaya” sahnelerini. Öyle ya, direksiyonu tutmaya gerek kalmamıştı. Tesla geçen ay ikinci sürprizini yaptı. Araba, otomatik park etme özelliğine kavuştu. Evinizden çıkarken anahtarlığa basıyorsunuz, Tesla arabanız, garajın kapısını açıp yanınıza geliyor. Ya da eve geldiğinizde tam tersini yapıyor. Kendi kendine garaja giriyor. YouTube’da “Tesla parking” diye arama yaptığınızda bu sahneyi gösteren yüzlerce film var. Uygulamanın “şimdilik” bazı sınırlamaları var. Araç saatte 8 kilometre hızla en çok 12 metre uzağa gidebiliyor. Fakat Tesla CEO’su Elon Musk çok iddialı. İki yıl içinde arabaların gerçek anlamda sürücüsüz çalışabileceğini söylüyor. “Siz New York’tayken, Los Angeles’taki arabanızı yanınıza çağırabileceksiniz” diyor. HHH Google ve ABD Ulusal Trafik Güvenlik İdaresi (NHTSA) arasında bir süredir süren görüşmeler nihayet sonuçlandı. İdare, Google’ın sürücüsüz otomobilindeki bilgisayarın “sürücü” olarak nitelendirilebileceğini kabul etti. Önemli gelişme. Bu durumda Google’ın yapay zekâsı bir süre sonra ehliyet alabilecek demektir. Birkaç yıl sonra yollarda sürücüsüz taksiler de görebiliriz. Ya da sürücüsüz otobüsler. Düşünün ki bir işadamı “yapay zekâya” sahip 100 arabalık bir filo kurmuş, İstanbul’da taksi hizmeti vermeye başlamış. Telefonla arıyorsunuz, taksiler gelip sizi evden alıyor ve istediğiniz yere bırakıveriyor. Hepsi sürücüsüz. Ya da bindiğimiz otobüsler şoförsüz çalışmaya başlamış. Nasıl olur? Google’ın, Kaliforniya eyaletinde trafikte sürüş izni alan araba sayısı 73. Mercedes Benz, BMW, Honda, Volkswagen, Delphi, Bosch, Nissan ve Cruise Automation sürücüsüz arabalarını trafikte sürekli test ediyorlar. Yine de yapay zekâyla çalışan arabalar konusunda alınacak epey yol var. Örneğin arabayla yolda giderken karşınıza pusetli bir kadın çıktı. Kadına ve pusete çarpmamak için diyelim ki tek çare, yol kenarındaki ağaca çarpmak. Ne yapardınız? Çocuk arabalı kadını ezer miydiniz, yoksa yolun sağındaki ağaca mı çarpardınız? Peki, arabayı kullanan yapay zekâ ne yapar? Bir başka soru: Sokağa aniden dört çocuk fırladı. Arabada sadece sürücü var. Ölüm ve yaşam hakkında karar vermek durumunda kalırsa, yapay zekâ nasıl hareket eder? Dört çocuk mu, bir sürücü mü? K SAYISAL LOTO 5 11 15 19 20 31 6 BİLEN: 543 Bin 17 Lira 90 Kuruş (3 kişi) 5 BİLEN: 3 Bin 91 Lira 70 Kuruş 4 BİLEN: 40 Lira 55 Kuruş 3 BİLEN: 6 Lira 70 Kuruş C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle