15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 25 Aralık 2016 6 haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY İçeridekiler kadar dirençli olmalıyız Sevgili Dostlar, Eski mesleki alışkanlıkla önce başlık koyarak başlayalım söze... Peşinen ve açıkça demek lazım ki; “Umarım bizler yani şimdilik dışarıda kalanlar da, siz içeridekiler kadar direnç ve inatla tutabiliriz Cumhuriyet nöbetini...” Çünkü siz içeri düştünüz düşeli sanki gizli bir el şiddetin ve terörün vitesin yükseltti bu ülkede. Terör bombaları, Suriye ve Güneydoğu şehitleri, binlerce kişilik tutuklama listeleri, kayyım ve ihraçlar. Siyaset bizzat iktidar tarafından tatil edildi, acemi ve yağmacı kentsel dönüşüm şantiyesine döndü Türkiye. Tek tip, sıradan, zevksiz ve renksiz beton nizamına uymayan her birey, kurum ve gelenek yok sayılıyor, inat ederse cezası kesiliyor. Hele medyanın hali hakikaten çok hazin. Her gün veya gece, genelinde AKP’nin, özelinde tek bir kişinin ne kadar haklı olduğunu ve doğru işler yaptığını anlatmak, uydurma örneklerle canla başla kanıtlamaya çalışmak fazla mesai yanı sıra ahlaki düşkünlük gerektiriyor. Ölüme varan ciddi sonuçları, yaşanır ken sönen hayatlar olmasa gülüp geçeceğiz aslında. Misal, medyamız günlerce Halep’teki insanlık dramı nedeni ile Rusya’yı suçlayan, protesto eden AKP heyetlerini yazıyor, çiziyor, ekranlara taşıyor. Ertesi gün devletin bir polisi Rus sefirini vurunca bu kez de bir önceki günü unutup Rus sefaretine taziye verme kuyruğuna giren aynı AKP’lilere alkış tutuyor. Daha zavallı sefirin naaşı suç yerinden kaldırılmadan katilin amaç ve eşkâli medya aracılığıyla ilan ediliyor: “TürkiyeRusya dostluğunu bozmak isteyen...” Eh peki, Rus temsilciliklerine protesto turları düzenleyen AKP kadroları mı yoksa kastedilen? Yok hayır! Bakıyoruz yakın zamana kadar AKP ile iktidarı paylaşan, devletin taşeron mantığıyla emanet edildiği FETÖ çetesi (ve ABD) şimdilerdeki her felakette olduğu gibi olağan şüpheli. Diyelim ki ve gözüken o ki suikastçı, katil polis o çeteden... Veya Nusracı ya da selefi. Benim açımdan, her seçenek birbirinden beter. Çünkü din devlete sızınca ve dahası seçilmiş kurumlarına egemenlik kurunca nasıl kan döküldüğünün örneği çok. Firavunlardan, Nazi Almanya’sına kadar! Peki, ama tarihte lanetle anılan bu kafaya, devlet adına silah taşıma yetkisi veren, rozet takan, elçiye kıyan mermiyi temin edenlerin hiç mi suçu yok? Daha açıkçası, bu cinayetin fiili katili belli de, siyasi sorumlusu neden saklanıyor? Neden hiç adı anılmıyor, tartışılmıyor? Siyasi sorumlular ortadan kaybolunca meydan Rusya’ya kalıyor. Putin, Türk polisine güvenmediğini Ankara’ya soruşturma heyeti yollayarak dünya âleme ilan ediyor. HHH Bizi yani muhalefeti sorarsanız, böyle yalan ve dolan günlerinde TBMM’de başkanlığa karşı direniyoruz. Partimizin kurduğu Cumhuriyet’e sahip çıkıyoruz. Ayrıntılara girmeyeceğim, zaten lafın tamamı aptala anlatılır misali, başkanlıkla ilgili sadece tek bir ayrıntıya dikkatinizi çekeceğim. AKP ve muhalefetten emekli yeni ortağı MHP arasında başkanlık tartışmaları sırasında kopma tehlikesi tek bir maddede yaşandı: Başkanın yargılanma koşulları... AKP sadece bu maddede taviz vermedi. Gönüllerindeki başkana her türlü yargı yolunu kapattı. Tarihi bilirsiniz, olayların üzerinden zaman geçince aktarılırken sözcüklerde tasarruf edilir. Koca savaşlar, devrimler, darbeler bazen tek cümleye, olsa olsa paragrafa sığar. Bugünden yarına ne kalır diye düşündüğümde... Tarih bugünleri yazarken muhtemelen yargıdan korkan bir kişinin başkan yapılmak istenildiğini (ve umarım uğradığı hezimeti) tek satırla not edecek... Ama sizin gibi suçsuzların haksız yere yattığı her gün yıllar kadar geniş anlatılacak. Çünkü tarihi her zaman olduğu gibi diktatörlere karşı direnen ve kazananlar yazacak. En kısa süre içinde görüşmek umudu ile sevgi, saygı ve dostlukla. Aydın Engin’e ölüm tehdidi Koruma Cumhuriyet operasyonundan sonra geri çekilmişti Yazarımız Aydın Engin geçen cumartesi ve pazar günleri üst üste iki kez ölümle tehdit edildi. çerken içlerinden birinin Engin’e söy dahili numarasını çevirmesinin Engin lediğine kuşku duyulmayacak şekilde hakkında araştırma yaptığı, bilgi topla“Güneşe iyi bak, son görüşün” dediği ak dığını gösterdiği ifade edildi. Söz konusu tehdit gazetemiz avukatla tarıldı. Engin’in “Ne diyorsunuz siz” de Dilekçenin sonuç kısmında söz konu rınca savcılığa taşınarak, soruşturma diği belirtilen dilekçede, şüphelinin tek su ölüm tehditlerine ilişkin soruşturma başlatılması talep edilirken, Engin’in rar daha yüksek sesle “Güneşe iyi bak. yapılarak, cezalandırılmaları için hakla Cumhuriyet’e yönelik operasyon kapsa Son görüşlerin olacak” dediği vurgulana rında dava açılması istendi. mında gözaltına alınmasından sonra po rak, Engin’in bunun üzerine yoluna de lis koruması da geri çekilmişti. vam ettiği kaydedildi. Tehdit mektubu da gelmişti Gazetemiz avukatları tarafından konuyla ilgili İstanbul Cumhuri Telefonla tehdit T24 internet sitesinin Taksim’de bulunan merkezinin kapısının altından 29 yet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, 18 Aralık Pazar günü öğleden sonra Eylül 2014’te bir zarf atılmış, zarftan Engin’in 17 Aralık Cumartesi günü daha saat 14.00 sularında Engin’in Cumhuri çıkan el yazılı notta, Aydın Engin ile önceden duyurusu yapılmış bir söyleşi yet gazetesindeki odasına gelen telefon Prof. Murat Belge için suikast hazırlığı için Kadıköy’deki bir kitabevine gittiği da birinin “Günlerin sayılı ib.e” dediğine ihbarı yapılmıştı. Notta, “Aydın Engin belirtildi. Engin’in 14.3015.30 suların dikkat çekildi. Engin’in şaşırarak, “Efen ve Murat Belge için karar alınmıştır ve da arabasını Moda Caddesi’ne yakın bir dim” dediği, telefonun ucundaki kişinin şahıslar vazifelendirilmiştir. Tarih bi noktada otoparka bıraktığı ve kitabevine de, “Günlerin sayılı senin dedim, ib.e” lare bildirilecektir. Ben bir vatansever gitmek üzere yola koyulduğu anlatılan diye tekrarlayarak telefonu kapadığı an olarak bunu çok yalnış buluyorum. Şa dilekçede, kitabevine 2030 metre kala 3 latıldı. Tehdit eden kişinin telefonu sant hıslara temiz alet verilecektir” ifadeleri gençten oluşan bir grubun yanından ge raldan bağlatmadığı, doğrudan Engin’in yer almıştı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Aydın Engin BARIŞ YARKADAŞ ‘Mahalli’nin sağlığı kötü’ CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, geçen günlerde Cumhurbaşkanı ve kamu görevlilerine görevinden dolayı hakaret suçlamasıyla tutuklandıktan sonra sağlık sorunları nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne sevk edilen gazeteci Hüsnü Mahalli’yi ziyaret etti. Yarkadaş, Mahalli’nin sağlık durumunun kritik olduğunu vurgulayarak, “İktidar yetkilileri, sağlık sorunlarını bilmesine rağmen, Mahalli’nin bu halde cezaevinde kalmasına göz yumuyor” dedi. Yarkadaş önceki gün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ziyaret ettiği tutuklu gazeteci Hüsnü Mahalli’nin mesajlarını kamuoyu ile paylaştı. Yarkadaş, Mahalli’nin günde 11 ilaç içtiğini, 3 kez de serum kullandığını belirterek, “Gazeteci ağabeyimiz, bir suç işlemediğini, iktidarı eleştirdiği için tutuklandığını söyledi. Sağlık sorunlarının bilinmesine rağmen tutuklanmasını ise vicdani bulmadığını dile getirdi. Sohbetimizde bir de bilgi verdi. 2011 yılında rahatsızlandığında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a talimat veriyor ve tedavisiyle ilgilenilmesini istiyor. Bakan Akdağ, Mahalli’yi arayıp ABD’de tedavi ettirmeyi öneriyor. İktidar yetkilileri, sağlık sorunlarını bilmesine rağmen, Mahalli’nin bu halde cezaevinde kalmasına göz yumuyor” diye konuştu. l İSTANBUL ‘Haber için sokaklar bizim!’ JINHA muhabirleri: Kadın odaklı haberler yaparak, eril basın dilini değiştirmeye çalıştık. İktidarın kadınlara dayattığı tek tip kadın modelini kabul etmiyoruz Türkiye’nin ilk kadın haber ajansı olan Jin Haber Ajansı (JINHA), KHK ile kapatıldıktan sonra da susmadı. JIN HA muhabirleri, kadınlara yönelik şidde te karşı, kadın başarısını ve emeğini görü nür kılmak için haber üretmeye devam et tiler. Kafelerde haber toplantısı yaptılar. JINHA Haber Müdürü, evde bilgisayarının başındaydı, haberleri okumak ve sisteme yüklemek üzere... “Kapıla rımıza mühür vurarak, bizi susturamazlar. Haber ya zacak bir ofisimiz olmasa da, sokaklar bizimdir” di yorlar. JINHA ekibinin yeni SEYHAN AVŞAR adresi Şujin, pazartesi günü yayın hayatına başladı. JINHA kapatılmadan ön ce de baskı altındaydı. Muhabirleri tutuk lanıyordu. Kapatma kararı bu nedenle sürpriz olmadı çalışanları için... Muhabirler, ofissiz olmanın teknik sı kıntılarını yaşıyorlar. Çayı ucuz, interne ti ücretsiz olan kafelerde ya da dernekler de, haber için gittikleri mekânlarda yazı yorlar haberleri. Gündem toplantılarını WhatsApp’ta yapıyorlar! Geçen hafta, Tak sim’deki Şevin Teras Kafe’de bir araya gel diler. Bu şartlarda nasıl daha etkin çalışa bileceklerini konuştular. Tam bu sırada, tutuklanan JINHA editörü Zehra Doğan’ın tahliye haberi geldi. Toplantı masasını muazzam bir mutluluk kapladı. ‘Dört duvara sıkışmadık’ JINHA muhabiri Rojda Oğuz (25) JINHA ekibine katıldığında, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Bölümü öğrencisiydi. Geçen ocak ayında tutuklandı. 3 ay cezaevinde kaldı. Soruşturma sürüyor. Tutuklama kararında, haber için izlediği eylemler delil olarak gösterilmiş. İki yıllık Kadınlar çayın ucuz, internetin ücretsiz olduğu kafelerde haber yazmaya devam ediyor. Şimdi de, www.gazetesujin.com.tr’yi kurdular. muhabir Oğuz, “Hukukun askıya alındığı bir dönemde Türkiye’deki tek kadın haber ajansının kapatılması sürpriz olmadı. Kapatıldığımız andan itibaren hiç ara vermeden haber yapmaya devam ettik. Dört duvar arasına sıkışmadık” diyor. JINHA’nın Diyarbakır, Van, Ankara ve İstanbul’da bürosu vardı. Kapatma kararıyla 70 kişi işsiz kalmış oldu. JINHA abonesi belediyelere kayyım atanınca ajansta ekonomik sıkıntılar baş gösterdi. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu Duygu Ciniviz (25), 5 ay önce JINHA’da çalışmaya başlamış. Ciniviz, “Bizim çok büyük bir ekonomik kaynağımız zaten yoktu. Kıt kanaat geçinip fotoğraf makinesi almaya başladığımız bir dönemde kapatıldık. Makinelerimize el konuldu. Maaş almak şu an söz konusu dahi değil” diyor. Rohat Aktaş’ın ölümü, Ciniviz’in, JINHA’da çalışma kararında etkili olmuş: “Cizre’de vahşet bodrumunda Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş da hayatını kaybetti. Gerçekler in sanlara ulaştırılmıyordu...” ‘Dayanışma çok güzel’ JINHA muhabiri Bengisu Kömürcü (21), beyin kanaması geçiren annesini yoğun bakımda bırakarak haber toplantısına gelmişti. Kömürcü de Kürt illerinde yaşanan hak ihlallerini duyurabilmek için JINHA’ da çalışmaya başlamış. JINHA’nın kadınlara kolektif yaşam bilincini, eril zihniyetle mücadele etme gücü aşıladığını söylüyor. Kömürcü, “Kadınlar JINHA için yazıyor. Bugünlerde dayanışmak çok önemli ve güzel” diyor. Denizli Pamukkale Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu Ceylan Eraslan (29), Diyarbakır’da kısa film prodüksiyonunda çalışırken JINHA muhabirleriyle tanışmış. JINHA ile farklı alanlardan çok fazla renkli kadın tanıdığını söyleyen Eraslan, şöyle devam ediyor: “JINHA’da çalışmaya başladıktan sonra eril söylemlerin çokluğunu daha net görebildim. Mücadeleyi bırakmayacağız.” l İSTANBUL Üçüncü Dünya Savaşı olur mu? (1) Herkes sanıyordu ki, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyayı egemenliği altına alan soğuk savaşın nedeni, kapitalizm (özgür dünya!) ile komünizm (esir dünya!) arasındaki büyük çekişmedir. Dehşet dengesi deyimi, o uzun dönemin askerisiyasi stratejik durumunu anlatır. Nükleer silahlara dayalı bir dengedir. Bu dengenin her iki taraf için de caydırıcılık etkisi yaptığı dile getirilirdi, çünkü bir üçüncü dünya savaşında, nükleer silahların vuramayacağı ülke yoktu. “İki Kutuplu Dünya” (iki blok) sözü de Sovyetler Birliği ABD odaklarını anlatırdı. Ya oradansın ya buradan... Ve her iki kutup da birbirlerinin etki alanlarından “coğrafyalar ülkeler koparmak” ve/veya “kendi blokundan coğrafya veya ülke kaptırmamak” üzerine kurulu bir siyasiaskeri strateji izlerdi. Vietnam savaşları, Çekoslovakya işgalleri, KuzeyGüney Kore savaşları, Doğu Avrupa Batı Avrupa azılı çekişmesi vb. hep bunların sonucuydu. aBmir akudteuğpişçeönktbüir, şey yok Sonra bir kutup, Sovyetler Birliği kendi içine çöktü. Eteği etkisi altındaki ülkeler “özgürlüklerine” kavuştu. Dahası, kimisi NATO’ya kimisi AB’ye girdi. İki kutuplu dünyadan tek kutuplu (Batı) dünyanın yönetimine geçildi dünyada bir süre. Mesele kapitalizm sosyalizm çekişmesi hiç de değilmiş. Bu kez kapitalistleşen Rusya Federasyonu da bir kutup olarak yeniden doğruldu. İki kapitalist yine karşı karşıya, kaldıkları yerden devam ediyorlar. (Ukrayna, Turuncu Devrimler!) Batı dedi ki bu kez, Rusya otoriter, demokrasi değil, bu nedenle de kötü, etkisi kırılmalı! Mesele sosyalizm, komünizm (tabii bu bir faktördü) değil, ekonomik etki alanları savaşıydı. Demokrasi de bir silah! Bir gelişme daha oldu: Çin, Komünist Partisi’nin yönetiminde kapitalist araç ve gereçleri kullanarak başka bir kutup oldu. Parası, teknolojisi olan ve arkadan gelerek yükselen bir gücün tüm avantajlarını kullanan... Vahşi değil, yumuşak. Kapitalizmin temel yasası Bir sonuç çıkartabilir miyiz: Mesele büyük devletlerin veya güçlerin, siyasikültürel ve özellikle ekonomik etki alanları meselesidir. Komünist olmuş, kapitalist olmuş hiç fark etmez. Mümkün olduğunca çok etki alanı, piyasa egemenliği, kültürel yayılma ve boyunduruk. Tabii arka planda da şirketlerin mümkün olduğunca büyük kârlılığı ve devletin bundan müthiş vergilerle payını alması. Kapitalizmin, ister eski ister yeni liberal; ister devlet güdümlüsü ister günümüz sosyal demokrat biçimi.. hep aynı hikâye. Küreselleşme, bunun zorunlu bir genişlemesi... 300 yıldır değişen bir şey yok. Sistem, çeşitli emperyalist güçler yaratıyor. Bir emperyalist çöküyor, yerini yenisine bırakıyor. Bir yöntem çöküyor (mesela sömürgecilik) yerini yenisine bırakıyor. Kapitalist gelişme, yerini sanayi toplumuna bıraktıktan sonra, diyelim 300 yıldır, bugünkü devlet yönetimleri, parti yönetimleri, sistemin ana özü, hep aynı. Biz sanayi toplumu kapitalizminin ve siyasi iktidarlarının yönetimindeyiz hâlâ. Bizi 300 yıl yönetiyor 300 yıllık (daha da eskiye gidebilirsiniz) bir “müktesebat” yönetiyor dünyayı. Tüm iktidar ve ana muhalefet partileri de (hangi isim altında olurlarsa olsunlar) bu müktesebatın (komünist parti ve ideolojiler de dahil) parçalarıdır. Sanayi toplumunun yarattığı askerisanayi kompleksi, tüm ağırlığıyla bu sistemin sürdürücüsü ve kavgasının temel aracı. İdeolojisi, yani imparatorluklara ve büyük yönetici emperyalisthegemonist güç olma ve bölgeleripiyasaları gütme mücadelesi de yine 300 yıllık geçmişin ana ekseni ve tüm haşmetiyle dipdiri ayakta! Dünyada yeni şey, sanayi toplumu bağrında filizlenen Bilgi Toplumu anlayışı ve teknolojileri olabilir. Ama bunun üzerine bir siyasiideolojik çark kurulmadı. Partisi yok, ütopyası yok. Bir toplum ve dünya modeli yok. (Gücü var mı meselesine gelince, epey önemli bir yaratıcı gücü var!) Hayır, dünya savaşı çıkar mı, sorusunu unutmadım. DBP’li başkana kelepçe HDP’ye yönelik operasyonda 12 Aralık’ta gözaltına alınan aralarında DBP’li Akdeniz Belediyesi Eşbaşkanı Yüksel Mutlu, HDP İl Başkanı Sadun Doğan ile eski HDP İl Başkanı Selman Günbat’ın bulunduğu, adliyeye sevk edilen 22 kişiden 16’sı tutuklandı. Akdeniz Belediyesi Eşbaşkanı Mutlu’nun bir elinin diğer kadın şüpheli ile kelepçeli olduğu görüldü. Malatya Doğanşehir’de HDP İlçe Eşbaşkanı Abdurrahman Başak ile ilçe yönetim kurulu üyesi iki kişi gözaltına alındı. Aydın’da adliyeye sevk edilen HDP İl Başkanı Tamis Akpınar’ın da aralarında bulunduğu 8 kişi tutuklandı. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle