15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Pazar 24 Ocak 2016 Herkesin eşit haklara sahip olduğu kardeşliği istiyoruz 4 “Herkes ‘kardeşiz’ diyor ama nasıl bir kardeşlik? Biz yıllardır söylemeye çalışıyoruz, adımız Kardeş Türküler ama eşitlik talep eden bir kardeşlik istiyoruz. Ağabeylerin, ablaların, ‘hak veren’lerin olmadığı, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir kardeşlik. Öyle olmayacaksa biz de ‘kardeşlik’ kelimesinin bu kadar rahat kullanılmasından rahatsızız.” CEREN ÇIPLAK KARDEŞ TÜRKÜLER’İN S OLİSTİ FERYAL ÖNEY: 4 Bu topraklardaki geleneksel müziğin asimilasyona uğradığına da değinen Öney, “Geleneksel müziğimizde müthiş bir adaletsizlik, törpüleme ve yok etme olmuş. Batı armonisine, ses aralıklarına uygun şekilde çokseslendirmek için, bu toprakların müziğine ait bazı seslerden, komalardan da vazgeçilmiş” diyor. ardeş Türküler’in solistlerinden Feryal Öney ile pazar sohbeti yapmak için Taksim’deki St. Antuan Katolik Kilisesi ile garajistanbul’a komşu olan numara 9 adresinde buluştuk. Yani, Kardeş Türküler’in de içinde bulunduğu Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun (BGST) mekânında. Binaya girer girmez eski bir kırmızı bavul ve paketlenmiş torbalar karşıladı bizi... Söyleşi sonrası bizi uğurlarken Feryal Öney söyledi; Sur’a yollayacakları kıyafetler bekliyormuş o bavullarda. Feryal Öney’in demlediği çayla hem müziğin hem gündemin ritmini tuttuk... Sohbete, eşitsizliğe vurgu yaptıkları sahnelerinden başladık. n Kardeş Türküler’in sahnesinde mesela halay başı ille erkek olacak diye bir şey yok, her anlamda eşitlik vurgusunun ritmi var. Siz sahnenizden neler öğrendiniz? Tam da öyle. 23’üncü yılımıza girdik. Kardeş Türküler projesiyle birlikte çok şey öğrendik. ‘Eşitlik’, ‘özgürlük’ gibi haklar hangi kimlikler için, nasıl işliyor? Kimliklerin talepleri neler? Bunları sorduk, araştırdık, öğrendik. Kimlikler, deyince sadece etnik kimliklerden bahsetmiyorum; kadınların, çocukların, doğanın özgürleşmesi var. n Türkülerin özgürleşmesi var... İşte orada, geleneksel müzikler dünyasında özellikle Cumhuriyet’ten bu yana müthiş bir hiyerarşi var. En önce, diller yasak. Makamlar, komalar, sözler, birçok şey törpülene törpülene gelmiş bugüne. Sadece ‘Türk halk müziği’, ‘Türk sanat müziği’ diye sonradan konan isimler yerleşmiş. Oysa bu topraklardaki geleneksel müziklerin, o dillerin sahiplerince konmuş isimleri var; “oror” Ermenice “ninni” demek, Kürtçe uzunhavalar “kilam” diye adlandırılıyor... Biz de bu isimleri sonradan öğrendik, artık öyle ifade ediyoruz. Biz müziğin, dansın aracılığıyla, en azından sahnede o ayrımcılıklara karşı durmak istiyoruz. Kardeş Türküler projesi bütün ayrımcılıkların karşısında olan bir proje oldu. n Pek çok meşhur Kürtçe şarkı aslında hep Türkçe olarak hafızalarda, siz bunu da kırmaya çalışıyorsunuz değil mi? Evet, sonradan Türkçeleştirilen pek çok Kürtçe ‘stran’ var. Mesela, İbrahim Tatlıses bunu çok yaptı! Bugünlerde Tarih Vakfı’ndan çıkmış, Özgür Balkılıç’ın hazırladığı bir kitap okuyorum; “Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim Türkiye’de Milli Kimlik İnşasında Halk Müziği”. Cumhuriyet sonrası yapılan derleme çalışmalarını, bu çalışmalar yapılırken geleneksel müziklerin bir süzgeçten geçirildiğini, sadece Türkçe olanların derlenmesinin yanı sıra, “ulusal kimlikte saklı ‘öz’e zararlı ve bozucu etkiler taşıyan halk şarkılarının temizlendiğini ya da dönüştürüldüğünü” söylüyor. n Bu topraklardaki geleneksel müzik asimilasyona uğradı diyorsunuz, öyle mi? Evet. Müthiş bir adaletsizlik, törpüleme ve yok etme olmuş. Batı armonisine, ses aralıklarına uygun şekilde çokseslendirmek için, bu toprakların müziğine ait bazı seslerden, komalardan da vazgeçilmiş. Bir dönem, “gençlerimiz türkülerimizi dinlemiyorlar” diye bıdı bıdı yapılıyordu. Eseri, çokseslendireceğim diye ezgisiyle oynarsan, müziği baydırılmış bir hale getirirsen tabii ki dinlemezler. Yapılmış maalesef tüm bunlar. n Kardeş Türküler, geleneksel müziklere nasıl bir düzenleme yapıyor? KT projesi geleneksel müzik içindeki K ritmi, hayatı ve enerjiyi keşfetme çabasıdır da. Önce eserin ritmini, formunu duymaya, anlamaya çalışıyoruz. Ağıt mıdır? Halay mıdır? Onu keşfetmeye çalışıyoruz. Eserin formunu açığa çıkardıktan sonra bağlamadan vokale, perküsyona, herkes o ritimle anlatmak istediğimiz atmosferi kurmaya çalışıyor. n “Kerwane” albümünde göç şarkılarını işlediniz, “Bahar”da eşitsizliğe uğramış kimliklerle toplanıp baharı karşıladınız. Peki, yeni albümünüzde bugüne bakıp bize müzikle ne anlatacaksınız? Bugünü anlatmak hemen mümkün mü? Günü, gündemi, günceli yakalamak ve bunun sanatsal ifadesini oluşturup insanlara moral vermek bugün çok zor, önce bizim moralimizin iyi olması lazım. Bir tarih yazılıyor şu anda, bizim de içinde yer aldığımız, çok da müdahil olamadığımızı gördüğümüz. Zorlanıyoruz bunun müziğini yapma konusunda, ama yapacağız. “Biz alışığız sansürlenmeye. Bu sene ve önümüzdeki yıllarda Açıkhava’da olabilecek miyiz, bilmiyoruz. ‘Var ama görünmez’ olduk çoğu kez ama seyircimiz, bizi dinleyen büyük bir kesim hep oldu sağolsunlar.” Her dönemin popüler müziğiyle haşır neşir n Bugünlerde kendinize sorduğunuz sorular ne? Dönem dönem, ‘Ben bu dünyaya neden geldim? Bu dünyada olmak istediğim şey bu muydu’ diye soruyorum. Neyse ki cevabım “evet” oluyor. İstediğim işi yapıyorum ve istediğim insan olmaya çalışıyorum. Bazen bir araya gelince, “Sanat yaparak acaba bir şeyleri değiştirebiliyor muyuz” diye soruyoruz. Zaman zaman sonuçlarını görünce, insanlarla sohbet edince içimiz rahatlıyor. Müzik yaparken, sanat yaparken öğrendiğimiz şeyler bir konser gecesinde binlerce insana geçebiliyor. Müzikle, insanlara, vicdanlarına iyi geldiğini hissedebiliyorsun. 22 yıl boyunca sanat yoluyla insanların önyargılarını kırabildiğimizi düşünüyoruz. Ben bir öğretmen çocuğu olduğum için, o tedrisattan geçtiğim için, genelde bir işi saatinde yapmak, bir iş verildiyse rahat uyuyamamak gibi yönlerim var. Mayam böyle. Köşelerim var. Grup içinde iş yaparken, o köşeler ortamı gerebiliyor. Fakat müzikle kurduğum ilişkide, müzik zevkimde o keskinlikler yok. Çocukluğumdan itibaren, her dönemin popüler müziğiyle haşır neşir oldum. Mesela daha küçücük bir çocukken dinlediğim plaklar (Cem Karaca, Ajda Pekkan, Zeki Müren, Safiye Ayla, Kamuran Akkor, ...) müzik zevkimi, solist olarak şarkılara yaklaşımımı, yorumculuğumu belirledi. lı’ tim olma ‘Özyöne netim’ tabulmalı. ‘Özyö , o “Özyönetim erden. Ne var kardeşim el te im k el u laşan k z ki. ‘M emiyorsunu zaten yönet netmek istiyorsunuz saö y is k ek ra m la et o ’ n yö dir rşi kurarak ldece. Hiyera sanlar eşit ve özgür o İn ’ n z. u sa n n i ‘i tiyorsu ve kendilerinn daha dor a rl o y ti is nda mak tiyorlar. Bu de hissetmek is ? Bunu rahat rahat ifa ir il b ” başladı. ğal ne ola ılar artmaya eden sanatç ‘Eşitsizlik itiraz doğurur’ n Cesedi Emniyet aracının arkasından sürüklenen bir beden... Çocuklarıyla kahvaltı yaparken eve isabet eden roketatarla yaşamını yitiren bir anne... Hemen yanı başımızda yaşanan bu fotoğrafta neler görüyorsunuz? (Sessizlik...) Hepimizin kendini kötü hissetmesinin sebeplerinden biri, sivillerin öldürülmesi. Doğu’da ciddi bir savaş var. Orada büyük bir insanlık suçu işleniyor. 90’larda neler yaşandığını biz bir kesim, bazı muhalif gazetelerden öğreniyorduk ama artık herkes, anında öğreniyor. Bilmiyorduk, duymadık, deme hakkı yok kimsenin. Son dönemde, akademisyenlerin imzasının gündemin birinci sırasına oturmasıyla, toplumun farklı kesimlerinden ses çıkmaya başladı. “Bu savaşa ben de itiraz ediyorum” diyenler çoğaldı. Bu durum biraz moral verici. İnsanların öldürülmesine özellikle müzisyenlerin, tiyatrocuların, edebiyatçıların, öğrencilerin... karşı olması çok doğal ve biz hep karşı olacağız. Evet, bizler ölümden değil yaşamdan yanayız. Böyle giderse bunu mahkeme kapılarında da söylemek durumunda kalabiliriz, ama yine söyleyeceğiz. Bu talep o kadar insani, o kadar naif ki... ‘Erdoğan hedef gösteriyor’ n Duvarlara “Türksen övün değilsen itaat et” yazıyorlar... Feci. İnsanın tüyleri diken diken oluyor. Bir duvara “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazmışlar. Halktan birileri de bir kısımını silerek, “Ne Mutlu Türkü Söyleyene” olarak bırakmış... Yüzümü güldürdü. O yazıları nasıl bir duygu yazdırıyor çok merak ediyorum; sadece Türk olmak mutluluk vermemeli insana. Bu da tabu bir cümledir ya, “Türk milleti zekidir, çalışkandır”. Dokunulmazdır. Ben de Türküm ama pek çok özelliğimle, zaafımla mücadele ediyorum. Böyle kendimizi doldura doldura, kandıra kandıra altını boşaltmışız pek çok şeyin. n Peki, “kardeşiz” kelimesinin altı da yavaş yavaş boşaltılıyor mu? Herkes “kardeşiz” diyor ama nasıl bir kardeşlik? Biz yıllardır söylemeye çalışıyoruz, adımız Kardeş Türküler ama eşitlik talep eden bir kardeşlik istiyoruz. Ağabeylerin, ablaların, ‘hak veren’lerin olmadığı, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir kardeşlik. Öyle olmayacaksa biz de “kardeşlik” kelimesinin bu kadar “Müzikdanstiyatro ala rahat kullanılmasından rahatsızız. güne kadar edindiğim nlarında buiz n Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın barış belli bir müfredat kaps birikimi, amında, çalışbildirisine imza atan akademisyenlere, malar, uygulamalı atö lye aydınlara “cahilsiniz, alçaksınız, zalimtürel sunumlar aracılı ler ve külğıy siniz” demesini nasıl yorumluyorsunuz? tematik bir şekilde pa la daha sisylaşacağımız bir eğitim alanı bu ala O kendi insanlığına kalmış, bir şey din. ğu, ilerleyen yaş, yeter İş yoğunluyemem ama kimse kimseyi hedef göstesiz dişelerin sanat yapmay lik gibi enremez. “Onlar onlar” diye yıllardır biridığı inancıyla, kendin a engel olmalerini hedef gösteriyor, bundan vazgeçi g ve üretmek isteyen he eliştirmek mesi gerekiyor. Çünkü maalesef bu ülrk ğimiz bir yer. Kasım ay esi bekledikede birileri hedef gösterildiğinde boşa da başladı çalışmalar ının ortasıngitmiyor. Hrant Abi’den, Tahir Elçi’den ; ço nat yapma heveslisi öğ k güzel, sabiliyoruz. Eşitsizlik, haksızlık itiraz dore oldu, olacak gibi de gö ncilerimiz ğurur. O yüzden, akademisyenler, sarünüyor.” (İlnatçılar, feministler... sivillerin öldürül gilenenler için iletişim: www.bgste mesinden rahatsız olan herkes, belki da gitim.com Tel: 0533 055 09 20) ha da çoğalarak devam edecek “barış” demeye. BGST sanat okulu eyaz programda Ayşe Öğretmen’e gönülden hak verdi, çok net görülüyordu bu. Eğer can korkusundan dolayı geri adım attıysa, bilemem, bir şey diyemem, daha insani bir sebeptir. Fakat kariyer içinse çok yazık etti. 20 yıl o programı yapmışsın, bırak artık, bu noktada kariyerini düşünme. Sadece kendine de ‘Beyaz sadece kendine yazık etmedi’ “B ğil, çok önemli ve güzel bir şey yaşanmıştı orada, buna da yazık etti. Çünkü güzel sözler, naif sözler, dilekler, etrafına toplayacak çok insan bulur. Oradaki ruh hali devam etseydi, Beyaz o an hissetiğini savunabilseydi, ‘içim sızladı’ deseydi, sokaktaki o öfkeli, önyargılı insanları biraz yumuşatabilirdi.” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle