18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 4 Eylül 2015 yorum TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 18 anki 7 düvele karşı savaşıp özgür Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesinde değil bir “Teröristan Sultaniyesi’nde” yaşıyoruz! S IŞİD terörü! Aylan’ın katili kim? ŞİD vahşetinden kaçan 3 yaşındaki Aylan bebeğin umuda yolculukta Bodrum sahillerine vuran cansız bedeni, dünyayı sarstı. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde hazırlanıp, savaştan kaçarken öldürülen masum bir çoçuk. Gazeteler, televizyonlar “öldü” diyor Aylan’a. Hayır... Asla denizde ölmedi, öldürüldü. Boğdunuz onu gecenin karanlığında, Ege’nin merhametli sularında. Yürekleri dağlayan, üzen, gözyaşı döktüren, isyan ettiren fotoğraflar, insanlık tarihine kara bir lekedir artık. Gerçekte o çocuk değil, kıyıya vuran, insanlıktır. ABD’nin Vietnam Savaşı’nda Napalm bombasıyla kavrulan kız Kim Phuck gibi dünya çocuğudur Aylan. İnsanlığın utancı, vahşetin fotoğrafıdır... Masum, tertemiz bir çocuğun soluğunu kesen kim, sorumlular nerede, katilin kimliği ne? Tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de baskıcı bir rejime, sözüm ona demokrasi ve özgürlük adına son vermeye çalışanlar değil mi? On binlerce insanın kanına girenler, şimdi çıkmış üzülüyor, sahte gözyaşları döküyor. Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını, enerji yollarını sahiplenmek isteyenler değil mi onlar? Yüz binlerin ölümüne, evsiz barksız kalmasına, topraklarını terk etmesine neden olanlar belli, kimlikleri ortada. Derme çatma tekneleri, botları, topraklarımıza ayak basmasın diye devirenler, delenler, patlatanlar kimliklerini gizleyemez. IŞİD denen vahşeti yaratanlar onlar, besleyen, büyüten ve sonunda savaşan onlar. Aylan bebeğin katili emperyalizmdir, küresel egemenler ve işbirlikçileridir. Şimdi kendi yarattıkları canavar başlarına bela oldu. Yüz binlerce mülteci Batı’nın kapılarını zorluyor. İyi oluyor... HHH Bu ne yüzsüzlük, bu ne pervasızlık. Hesap vermesi gereken işbirlikçiler, bugünkü vahşetin mimarları, kalkmış sıkılmadan “Bu yavrunun hesabını tüm insanlık vermeyecek mi” diye soruyor. Hangi yüzle? Sorun mülteci sorunu değil, egemenlerin açmazıdır. Kıyıya vuran insanlıktır. Şimdi Aylan bebeğin ardından, yıllar önce barış diye haykıran Egeli şair Yannis Ritsos’a kulak vermenin zamanı: Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış. Barış bir bardak sıcak süt ve bir kitaptır uyanan çocuk önünde. Başaklar birbirlerine eğilip “İşte, ışık, ışık, ışık!” dedikleri ve ufuk çemberi ışıkla dolup taştığı zamandır İnsanların sıkışan elleridir barış dünyanın masasındaki ekmektir gülümsemesidir annenin. Budur yalnızca. Başka bir şey değildir barış. Kardeşlerim, barış içinde derin derin soluk alıyor tüm dünya bütün düşleriyle. Verin elinizi kardeşlerim, işte budur barış... I ABD Büyükelçisi, dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’den Ortadoğu’da bazı girişimler için Türkiye’den destek istiyor. İnönü olumlu yaklaşmıyor. Büyükelçi, olayın önemini anlatmak için soruyor: “Bir varil petrolün fiyatı nedir, biliyor musunuz?” İnönü’nün yanıtı şöyle: “Siz, bir varil kanın fiyatı nedir, biliyor musunuz?” ABD protokolünde olmayan bir kural, hiç unvanı olmayan Recep Tayyip Erdoğan’a uygulandı. Başkan George V. Bush, Beyaz Saray’da kendisini kabul etti. O gün, Erdoğan’a “Büyük Ortadoğu Projesi’nin” yolu açılarak “sultanlığı” verildi! “Kardeşim” dediği Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ı düşman ilan etti, Suriye karıştı. Bağdat’taki yasal yönetimi dışlayıp “bir varil ucuz petrol için” Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile “kanka” oldu. Afganistan’daki İslami terör, Irak ve Suriye’ye sıçradı, IŞİD örgütlendi. Ankara’da Hacı Bayram, İstanbul’da Fatih Camileri IŞİD’in Türkiye’deki “askerlik şubesi” görevini yüklendiler. MİT, TIR’larla IŞİD’e silah gönderdi. Gerçeği Cumhuriyet açıklarken biz de bu köşede silahların hangi Arap ülkelerinden, hangi Türk havaalanlarına indiğini yazdık. Sonra ne oldu? Besledik kargayı, oydu gözümüzü! IŞİD, Suruç’ta 33 kişiyi öldürdü! Bu olay üzerine sözde IŞİD hedeflerinin uçaklarla vurulmasına başlandı. Ama gerçek hedefte PKK vardı. Uyuyan yılan uyandırıldı. 21 Temmuz’dan bu yana PKK, sınır karakollarına saldırdı. Yollara döşediği mayınlarla askerlerimizi ve polislerimizi şehit etti. O günden sonra şehit sayısı 44 günde 180’i aştı. Güneydoğu’da kanlı günler başladı. Kepenkler indi. Özgen Acar Kavşak Teröristan Sultaniyesi! (1) Bir şehidin ardından İnsanlar sokağa çıkamaz, ekonomi felç oldu. Her gün yöreden şehit haberleri geliyor. Bunlardan biri de Hakkâri’de pusuda şehit olan Başkomiser Ahmet Çamur idi. Yetim ve öksüz büyümüştü. Zeynep Ala, Ayşe Begüm ve Elif Tuğçe adlarında üç çocuk babasıydı! Trabzon Çaykara’daki cenaze törenine katılan Sultan “Şehadet makamına ulaşmış olan bu şehidi uğurluyoruz. Peygamberlikten sonra en yüce makam… Ne mutlu ailesine, ne mutlu tüm yakınlarına!” dedi… Resimdeki Zeynep’in gözlerine bakın “mutluluk” mu [email protected] Pekaka terörü! okunuyor? Diyarbakır’ın Lice ilçesinde şehit olan uzman çavuş Uğur İnal’ın (27) Tarsus’taki cenaze töreninde bebeği tabutuna kapandığında, Sultan böyle “mutluluk” tatmadığına, kim bilir “ne mutlu” olmuştur! Güzel Zeynep Ala Diyarbakır’da şehit düşen uzman çavuş Fatih Gökşen’in üç oğlu “mutlu olacaklarına”, Kutay (10), babasının tabutunun ardından, neden “Baba gitme!” derki? Küçük bebeği Muhammed, babasının peygamberin yanına gittiğini nereden bilsin ki? Hakkâri Dağlıca’da şehit olan, astsubay Dursun Taştiken, eşi Ayşe doğum yapacağı için izinli olarak memleketine gidecekti. Tunceli Nazimiye ilçesinde özel harekâtçı şehit Ali Rıza Güneş’in eşi Kader de 5 aylık hamile… İtalyan yazar Oriana Fallaci’nin “Doğmamış Çocuğa Mektup” kitabını anımsayalım. Eşinden ayrıldıktan sonra hamile olduğunu öğrenen annenin mektubunu okuyalım: “Senden korkuyorum. Seni hiç yokluktan zorla çekip alan, gövdeme ekleyen rastlantıdan. Seni çok beklediysem de karşılamaya asla hazır olmadım. Ama kendi kendime hep o kötü soruyu sordum: Ya doğmak hoşuna gitmezse? Ya günün birinde haykırıp suçlarsan beni: ‘Sana kim dedi beni dünyaya getir diye? Neden dünyaya getirdin beni, neden?’” Ötekiler gibi, bu doğmamış bebekler de, annelerinden babalarından değil, kendilerini ayıran “Teröristan’ın Sultanından”, elbette aileleri ile hesap soracaklardır! a Özgen Ac KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Yeni kumpaslar mı? eredeyse her an gündemi değişen, değiştirilen ülkemizde “30 Ağustos” geride kalsa da, izninizle bu konuya yine değineyim diyorum. “Ulusal bayramlar”ımızın, günlük yazılı basında, “gazeteler”de kutlanışı birkaç yıldır yeni bir bağlamda gerçekleştiriliyor. Zaten gerek bu bayramlarımızı, gerekse öteki ulusal günlerimizi kutlayan, anan günlük gazete sayısı neredeyse bir elin beş parmağı kadar. Ülkemiz için, varlığımız için değeri, önemi tartışılamaz olan bu günler, düne dek gazetenin başyazarı, yazarı ya da yetkilisince, gazete adına yazılan “özel bir yazıyla” kutlanırdı; bu tutum gelenekselleşmişti. (Ne dersiniz, belki de artık bu durum suçtu!..) “1923 Atatürk Devrimi”nin bir ürünü olan gazetemiz “Cumhuriyet” içinse, gelenekten öte tarihsel bir “görev” gibiydi. Ne var ki son birkaç yıldır gazetemiz de içinde olmak üzere sözü edilen gazetelerde “ulusal bayramlar” türlü kurumların, tecimsel (ticari) kuruluşların verdikleri büyükküçük ilanlarla kutlanır oldu bir bakıma. Yaşadığımız sürece, o günlerin getirdiklerinin anlamını, etkisini ortaya koyan, irdeleyen bu değerlendirme yazılarıyla; “varsıllaşan” kutlamalar, son biriki yıldır yerlerini yalnızca bir resim ve bir kutlama tümcesine bıraktı, biriki gazete dışında. Ayrıca bu yazı geleneğini uygulamamak bir yana, ülkenin pek çok ilinde, ilçesinde yoğun kalabalıklar oluşturup caddelere coşkun ırmaklar gibi akarak yapılan kutlamalar da haber değerinde görülmeyip bunlardan bir tek söz bile edilmedi... Sanki “AKP” yönetiminin kuşkusuz “Erdoğan”ın“ulusal bayramlar”ın kutlanmasını yasaklayan kararını destekler, onaylar gibi bir tutum... “13 yıldır” yönetimde olan “AKP”, “Atatürk”ün huzurunda bulunmayı “sap gibi ayakta durma” olarak algıladığı, bunu da “R.T. Erdoğan” dile getirip ortaya koyduğundan, “ulusal bayram” günlerinin kutlamaları da iktidara göre “Atatürk’ün huzurunda sap gibi durmaktan ibarettir!” Dahası “Erdoğan”a göre, “Atatürk” öteki “İnönü” olan “iki ayyaş”tan biridir... “30 Ağustos” günü “Anıtkabir” töreninde “TC Devleti”nin “Cumhurbaşkanı Erdoğan”, TC Devleti’nin kurucusu Atatürk’e saygı duruşunda bulunurken ne düşünüyordu, doğrusu insan merak ediyor. “Bir ayyaşın huzurunda sap gibi duruyorum!” diye düşünmüş müdür? Ne dersiniz? Belki kimileri, “şimdi bunları anımsamanın anımsatmanın sırası değil” diyebilir; ne ki hemen hemen “13 yıl”dır “Erdoğan”ın düşünde düşüncesinde olan, dilinden isteklerinden hiç düşmeyen, eksilmeyen; “Atatürk” ve onun ilkeleri doğrultusundaki komutanlardır, “TSK”dir. Bu tutumunun oluşum süreci aldığı dinsel temel eğitimiyle başladığı, “siyasal” bağlamdaki aşamasının da “ABD”nin “B. Elçisi Abromowitz” kanalıyla biçimlendirildiği yaygın bir kanıdır. Erdoğan’ın bu tutumunu açıkça ortaya koyuşu; “TSK”nin generalleri, amiralleri ve öteki rütbelerdeki subaylarıyla birlikte “Genelkurmay Başkanı”nın da; “silahlı terör örgütü kurmaktan, yönetmekten” böylece azılı birer “terörist” olmakla suçlanıp yargılanacağı “Ergenekon Davası” daha başlamadan, “Ben bu davanın savcısıyım!” diye haykırışıyladır. (15.7.2008) Ne ki “TSK”yi, çadır tiyatrolarına çevrilen “Ergenekon Davası”yla yargılamak yetmeyecek, ordunun “Kuvvet Komutanları” da içinde olmak üzere, hemen hemen tüm yönetimine inanılmaz içerikte görülmemiş maskaralıklarla oluşturulmuş “kumpaslar” yoluyla da “Balyoz Davası” başlatılacaktı. Kuşkusuz bütün “kumpaslar” çoktan bir bir ortaya çıkarılıp yere serilmiş durumda; ama bugün yine de “TSK” gündemdeyse, “olumsuzlaştırılarak” gündemi dolduruyorsa, devletin başındaki “Cumhurbaşkanı” bunu sürdürüyorsa, hele yandaş olmayan basın bile “çanak” tutuyorsa; “Balyoz Davası”nın bir oturumunda “E. Tuğamiral Alaettin Sevim”in konuşmasında, “Nâzım Hikmet”ten aktardığı, “... edepten yok payesi, bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz...” dizesinde belirttiği “tip”lemeyi anımsatarak yazıyı noktalayayım. Yarın Beşiktaş’ta olalım! N ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 4 EYLÜL 2015 SAYI: 32839 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Kıymetli Ablam, merhum Muhammer ve Necmiye Barın’ın Sevgili Kızı, Yunus’un Halası Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. OYA BARIN Yakalandığı elim hastalığı yenemedi ve uçtu gitti Hakk’a! Sevenlerine ve Dışişleri Bakanlığı çalışma arkadaşlarına başsağlığı diliyorum. NASUH BARIN Cenazesi 5 Eylül Cumartesi günü öğle namazı sonrası Göztepe, Merdivenköy Şahkulu Sultan Cemevi’nden kaldırılacaktır. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.55 04.42 05.09 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.26 13.1 0 16.47 06.12 12.55 16.31 06.36 13.18 16.53 Akşam 19.43 19.26 19.47 Yatsı 21.06 20.48 21.07 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle