23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Y ASAM 2 1 saat yerine 6 dakika Körfez geçiş köprüsü Marmara’nın Ege ve Akdeniz’e bağlantısını kolaylaştıracak. 100 kilometrelik körfezin bir veya iki saat yerine 6 dakikada geçilmesi planlanıyor. Kazıyı ödenek bitirdi Balıkesir, Erdek’te Kyzikos antik kentinde, 2 bin 500 yıllık tarihi gün yüzüne çıkarmak için bu yıl 10’uncusu yapılan kazı çalışmaları, ödeneğin bitmesi sonucu 34 gün sürdü. l AA Tarihi eser kargoyla geldi Antalya’da yarım asır önce satın alınan Tunç Çağı’na (MÖ 3000MÖ 1200) ait boğa figürü, Viyana’dan kargo ile “Artık evine dönüyor” yazılı notla Antalya Müzesi’ne gönderildi. l AA Cuma 28 Ağustos 2015 EDİTÖR: EMİNE ÖZCAN TASARIM: İLKNUR FİLİz Dünyanın en uzun dördüncü köprüsü 45 dakika kazandıracak Gebzeİzmir Otoyolu birbirine bağlayan İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü 2016 Mart’ta hizmete girecek ebzeOrhangaziİzmir Otoyolu Projesi kapsamında yapılan “İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü’’nün kedi yolları bitirildi. Eylülde de ana kabloları döşenecek. G Rekor kırabilir AK Parti Yalova Milletvekili Fikri Demirel, AK Parti Yalova İl Başkanı Yusuf Ziya Öztabak ve bazı belediye başkanlarıyla birlikte köprüde incelemelerde bulundu. Köprüde çalışmaların son hızla devam ettiğini söyleyen Demirel, “İnşallah planlandığı gibi köprümüz 2016 Mart ayında hizmete açılacak” dedi. Demirel sözlerine şöyle devam etti: “Yapılan köprü dünyanın en uzun dördüncü köprüsü. Belki de dünyada zaman açısından büyüklüğüne göre çok kısa bir sürede bitirilen bir proje olacak. Marmara’nın Ege ve Akdeniz’e bağlantısı kolaylaşmış olacak. Yol ve trafik gibi sorunlar nedeniyle Marmara’dan Ege ve Akdeniz’e gitmeye üşenen insanlar seri bir şekilde buralara gidecekler. Zaman açısından büyük kazanım olarak 100 kilometrelik bir körfezi bir veya iki saat yerine 6 dakika gibi bir zamanda geçeceğiz.” l AA Hesapsız ve hesaplı tepkiler epkiler vardır: Hesapsızdır, duygusaldır, kendiliğindendir... Tepkiler vardır: Hesaplıdır, düşünülmüştür, hazırlanmıştır. Şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ın ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan’nın tepkisi hesapsız bir tepkidir: Medyaya göre, kardeşinin cenazesinde, “Buradaki vatan evladı daha 32 yaşında. Vatanına, sevdiklerine doyamadı. Bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonradan savaş diyor” demiş. Sonra da: “Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip ‘şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok. Git o zaman, oraya git” diye haykırmış. Herhalde bu haykırış, “Amacım şehit olmak” diye ahkâm kesen bir bakan üzerinden iktidara yönelik olarak dile getirilmiş... Ben kardeş acısı, evlat acısı nedir bilirim, çünkü ailemde yaşadım... Özellikle cenaze anlarında insanların kendilerini kaybettiklerine çok tanık oldum: Ağabey Yarbay Alkan’ın sözleri normal ve hesapsız bir tepkidir; hukuken de bunlarda bir sorun olduğunu sanmıyorum. HHH Bu arada şehit cenazeleri konusunda Erdoğan da önceden düşünülmüş, hesaplı kitaplı tepkiler veriyor: Medyaya göre bir cenazede “İnanıyoruz ki şehadet makamına ulaşmış olan bu şehidi uğurluyoruz. Ne mutlu onun ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına” demiş. Yine medyaya göre bir cuma namazı çıkışında “Bu topraklar şehit kanlarıyla yoğrulmuştur, bundan sonra da yoğrulmaya devam edecektir” buyurmuş. Bu sözleri, “Analar ağlamasın” diye bizzat kendisinin formüle ettiği politika açısından eleştirilebilir mi? Eski politikasıyla ters düştüğü için elbette eleştirilir! Fakat hukuken bu sözleri söylemesinde bir sakınca yok. HHH Ama Erdoğan’ın tekrarladığı bir söz var ki, bir Cumhurbaşkanı bunu hukuken söyleyemez sanıyorum: Muhtarlarla yaptığı toplantıda, medyaya göre: “Ufukları Beştepe ile uğraşmanın ötesine geçemeyenlerin milletimize derdine derman olma ümidi vermesi mümkün değildir. Zaten Beştepe’nin adresini bilmeyenlerle de bizim vakit geçirecek bir zamanımız yok...” demiş. Daha sonra yukarda sözünü ettiğim cuma namazı çıkışında, yine medyaya göre, bu sözünü tekrarlamış: “Ana muhalefet partisinin başındaki zat… Beştepe’nin adresini bilmeyeni niye Beştepe’ye çağırayım ki...” HHH Anayasaya göre başbakan atamakla yükümlü olan bir Cumhurbaşkanının, insanların düşüncelerine bakarak, kişisel duygularına göre hareket edebileceğini düşünmüyorum... Üstelik ana muhalefet partisi olan bir siyasal parti genel başkanını, “Beştepe’nin adresini bilmiyor” diyerek, muhatap almaktan kaçınabileceğini hiç sanmıyorum... Acaba, Kaboğlu, Teziç gibi hukukçular buna ne der? T Tarihe geçen restorasyon faciaları BOP SÜNGERİ İLK KALES ĞİL E VAKA D stanbul’un Şile ilçesinde bulunan ‘Ocaklı Ada Kalesi’ olarak bilinen Cenevizlilerden kalma 2000 yıllık tarihi Şile Kalesi restorasyon sonrası ‘korkunç’ bulunarak tepki topladı. Ortaya çıkan görüntü sosyal medyayı salladı. Hatta kale için “Restorasyonda Sünger Bop Kare Pantolon dönemi” denildi. Ancak Sünger Bop Kale Türkiye’nin ilk defa karşılaştığı bir görüntü değil. Tarihi eserleri ve taşınmaz kültür mirası zenginliğiyle bilenen Türkiye’de Vakıflar, Kültür Bakanlığı, belediyeler ellerindeki tescilli kültür varlıklarına, restorasyon adı altında müdahale ederek geri dönüşü olmayan tahribata neden oluyor. Pek çok tarihi bina Şile Kalesi için “Dokunmasaydınız, daha iyiydi” yorumunda bulunan tarihçi Prof. İlber Ortaylı’yı haklı çıkarıp, eski halini aratır boyuta gelmiş durumda. İşte Türkiye’deki restorasyon facialarından şok etkisi yaratanlar: Sosyal medyada çizgi karakter Sünger Bop’a benzetilen yeni Şile Kalesi münferit değil. İşte Türkiye’nin restorasyon albümünden ‘iz bırakan’ eserler: İ OTOMATİK KAPI Böyleydi Projeye aykırı olarak restore edilen tarihi eserlerden biri de Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ne devredilen Atik Valide Külliyesi’nin şifahanesi. Şifahanenin iç bahçesine bakan revakların önü tamamen camla kapatılırken iç bahçeye çıkış için otomatik kapılar yerleştirildi. Böyle oldu K KÜLLİYEDE MUTFA fından ciddi bir şekilde yadırganmaya devam ediyor. İH CAM KAPILI TAR TİL KÖYÜ SARAY DEĞİL TA 12. yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edilen Tekfur Saray’ı, Blakernai Saray Kompleksinden günümüze kalan tek saray olma niteliğini taşıyordu. Ancak geçirdiği restorasyondan sonra saray daha çok temalı bir tatil köyüne benzedi. Restorasyonla ahşap pencerelere alüminyum parlak korkuluklar, klima ile tarihi ve mimari hatalar yapıldı. l İSTANBUL Cumhuriyet Danışman eleştirilere yanıt verdi URBAN MOZAİKLER DE K Dünyanın ikinci büyük mozaik sergileme alanı olan yeni Hatay Arkeoloji Müzesi’ndeki mozaikler, yeni müzeye taşınması sırasında restorasyon skandalına kurban gitti. Roma dönemine ait mozaiklerin orijinal görüntüsünden çok farklı bir hal alması uzun süre tartışıldı. Eskişehir’in Seyitgazi ilçesindeki Seyyid Battal Gazi Külliyesi de restorasyon sonrasında orijinal halinden çok farklı bir hale getirildi. Restorasyon öncesi mermer olan külliye sütunlarının yerine restorasyonla beton sütunlar inşa edildi. Selçuklu dönemine ait eserin içine, Amerikan tarzı mutfak ve modern tuvaletler yapıldı. ARAY PİMAPEN KAPLI S AVM GİBİ CAMİ UNESCO Dünya Kültür Miras Geçici Listesi’ne giren İznik Ayasofya Orhan Camii’de yapılan restorasyon da adeta bir skandala imza attı. Ayasofya Camii’ne takılan bir kısmı buzlu ve motifli cam kapı, tarihi dokuya zarar verdi. Eser üzerindeki tüm açıklıklara da cam yerleştirildi. Halfeti parfümünün adı Fırat’ın kara güllerinden Gazetemizde yayımlanan “Halfeti parfümüne adını verdi” haberi için, ithalatçı DMR Kozmetik firması açıklama yaptı. Açıklamada, haberde yanlış anlamalara yol açabilecek ifadeler olduğu belirtilerek şöyle denildi: “Haberinizde sözü geçen ‘Halfeti’, Pehhaligon’s markası tarafından yaratılan Ticaret Yolları Koleksiyonu serisinin yeni parfümüdür. Halfeti, adını Fırat Nehri’nin yakınlarında yetişen kara güllere ithafen Şanlıurfa’nın Halfeti bölgesinden almıştır. Bu ismin farklı olay ve kişilerle ilgisi yoktur.” KALESİ BETONDAN URFA Ağrı’daki İshak Paşa Sarayıda restorasyon sonra pimapen ile kaplanması uzun süre tartışıldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devrindeki son büyük anıt yapısı. 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olan sarayın, don ve güneş ışınlarına karşı koruması için yapılan cam tavan insanlar tara 1591 yılında, Beyoğlu Fındıklı’da, Süheyl Bey tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilen cami sekizgen planlı ve kubbeliydi. Restorasyondan sonra ise cam kaplanan ve sekizgen yapısı bozulan cami artık daha çok bir rezidans ya da AVM’ye benziyor. Şanlıurfa’daki 1200 yıllık Urfa Kalesi, 2013 yılında aşırı yağışlar nedeniyle çökmeye başlayınca restorasyona girdi. Ancak restorasyon sırasında beyaz beton taşlar kullanılınca kalenin bir bölümü aykırı bir görüntüye büründü ve tarihi dokusunu yitirdi. ile Kalesi’nin restorasyon danışmanlarından Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller, restorasyonun her aşamasının koruma kuruluna danışılarak yapıldığını açıkladı. Asıl sorgulanması gerekenin kalenin onarımının bugüne dek ihmal edilmesi olduğunu savunan Eyüpgiller “Seçilen taş Kale duvarlarında kullanılan taşa görsel ve fiziksel olarak en uygun taştır. Ancak, ocaktan yeni çıkarılmış bir taşın mevcut taşlara uyum sağlaması uzun zaman gerektirecektir. Şile’de yaşanan, Şilelilerin hafızalarına kaydettikleri Şile Kalesi imgesinin değişmesinden ibarettir” dedi. Ş ‘Biz en uygun taşı kullandık’ Santral uğruna ağaç katliamı Aydın’da özel bir şirketin satın aldığı arazideki incir ağaçlarının sökülmesi tepkiyle karşılandı. Buharkent Ziraat Odası Başkanı Naim Özdamar, “Bu bölgede jeotermal sistemler zeytinlik alanın en az üç kilometre kadar yakınına kurulamaz. Özel şirket yasaları çiğniyor” dedi. AA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle