16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 28 Ağustos 2015 haber 12 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yeni bir dünya kurulurken Türkiye’nin yeri ne olacak? übnan’daki Al Manar televizyonuna konuşan Beşşar el Esad, ABD’nin Türkiye’ye güvenmediğini söylemiş. ABD Savunma Bakanı Ashton Carter’ın, İncirlik ve diğer bazı üslerini IŞİD’e karşı açmış olmasına rağmen, Türkiye’nin bu örgütle mücadelede daha fazlasını yapması gerektiğini belirtmesi de bu açıdan dikkat çekiyor. Amerikan basınında çıkan ve Türkiye’nin El Nusra Cephesi gibi El Kaide bağlantılı gruplarla hâlâ irtibatlı olduğunu iddia eden haberler de bu algıyı besliyor. Ankara’dan, özellikle Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge kurulması ve Suriyeli Kürt örgütlerin statüsü konusunda yapılan somut bazı açıklamalar ve Washington’dan bunlara “nazikçe” gelen, “pek de öyle değil” türünden yanıtlar da zaten, iki ülkenin Suriye’deki öncelikleri konusunda hâlâ tam bir mutabakat sağlayamadıklarını gösteriyor. Washington’ın, asıl hedefin IŞİD olduğunu hatırlatma gereğini sık sık duyması da buna işaret ediyor. Böylece Ankara’ya “bölgesel yansımaları olan PKK ile savaşını alevlendirme, çözüm sürecine dön ve Esad takıntından vazgeçip asıl mesele olan IŞİD’e konsantre ol” mesajı veriliyor. Bu arada Türkiye’nin de ABD’ye güvenmediği kesin. Ankara, yıllarca Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurmak istediğine inandığı Washington’ın, şimdi de Suriye’nin kuzeyinde aynısını yaptığını düşünüyor. Suriyeli Kürt örgütlerin PKK bağlantıları ise Ankara’nın korkulu rüyalarını iyice depreştiriyor. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta kurulmasına karşı çıktığı Kürt devletinin ortaya çıkmasına aslında yardımcı olması ve daha sonra bununla verimli ekonomik ve siyasi ilişkiler kurması elbette ki bir çelişkidir. Diplomatik çevrelerde, koşulların Ankara’yı sonunda Suriyeli Kürtlerle de benzeri ilişkiler kurmaya iteceğine inananların sayısı hiç de az değil. Türkiye ile ABD gibi ısrarla “stratejik ortak” olduklarını savunan iki ülke arasındaki bu “güvensizlik dengesinin” Ankara’nın aleyhine işlemekte olduğu aşikâr. AKP iktidarının, sahadaki gerçekleri hiçe sayıp Suriye konusundaki hatalarında ısrar etmesi, bir zamanlar “en etkin bölgesel oyuncu olma” hayaline kapılan Ankara’yı oyun dışı bıraktı. Dahası, ABD’yi farklı ve daha güvenilir yerel müttefikler aramaya yöneltti. Suriye için eninde sonunda kurulacak olan masada da Türkiye’ye anlamlı bir yer düşmeyebilir. Bırakın o masada bir şekilde yer alacak olan Esad’ı, Rusya ve yıldızı yükselmekte olan İran da bunu istemeyebilirler. Esad’ı desteklemeye devam eden bu iki ülke, örtülü ifadelerle de olsa, radikal İslamcı unsurlara geçit veren Ankara’nın Suriye krizini derinleştirdiğini hep savunageldiler. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in kısa bir süre önce gazetemizde çıkan yazısının satır aralarında da bunu görmek mümkün. Türkiye, AKP’nin dayanaksız dış politikası yüzünden içine düştüğü çukurdan çıkıp bir an evvel küresel ve bölgesel gerçeklerle uyumlu politikalara yönelmezse, kendisine karşı duyulan güvensizliği aşamayacaktır. Gelişmeler İsmet İnönü’nün meşhur sözünün tam tersinin gerçekleşebileceğini gösteriyor. Özetle “yeni bir dünya kurulurken Türkiye bu dünyada yerini alamayabilir.” Daha doğrusu yerini alacaktır ama bu büyük olasılıkla istediği yer olmayacaktır. Çevresindeki gelişmeler üzerinde herhangi bir söz sahibi olmayan ve “değersiz yalnızlığı” ile baş başa kalmış olan edilgen bir Türkiye’den söz ediyoruz. AKP’nin tek derdi, dış politikada “yapıcı” olmakla değil, “yıkıcı” ve “bozucu” olmakla dünyada isim yapmış olan Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlik hayallerini gerçekleştirmek olduğu sürece Türkiye’nin bu çukurdan çıkması zor görünüyor. L ütün resmi müesseseler teker teker kirleniyordu. Birinciliği muhtarlık müessesesine verdiler. O nahif mahalle muhtarlığı müessesesinin üzerine artık bir iktidar heveslisinin kara gölgesi düşüyor. Parlamentonun çözemediği meseleleri bundan böyle muhtarlarla bir olup o çözecekmiş. O yüzden muhtarlarla halk arasında artık büyük bir uçurum var. Onlar, o güzel muhtarlar, artık bizden uzak, iktidara yakınlar. Çünkü Cumhurbaşkanı halkın psikolojisiyle uğraşmaktan vazgeçti, muhtar psikolojisini ele aldı. Aksi gibi mahallenin muhtarlarını parmağının ucunda oynatabilecek bir karizması da var. Onları etkileyebilecek her şeye sahip. Kelimeler mesela... Öyle kelimeler seçiyor; öyle cümleler kuruyor ki, muhtarları hep en can alıcı yerlerinden vuruyor. Siz, diyor, atanmış birer memur değilsiniz, milletin iradesiyle seçildiniz. Muhtarlar içlerinden bir kendilerini düşünüyorlar, bir memurları... Omuzları kabarıyor. B Tam muhtarı istiskal edicem, bir gülme geliyor Ben, diyor, nasıl piramidin tepesiysem siz de eteklerisiniz. Muhtarlar gözlerinin önüne piramitleri getiriyorlar... İçleri gıcıklanıyor. Aramızdaki muhabbeti çekemeyenler var, diyor. Muhtarlar derin bir nefes alıyorlar... “Aramızdaki muhabbeti çekemeyenlerin boyları posları devrilsin inşallah” diye mırıldanıyorlar. Onlar sizi istiskal ederler ama siz aldırmayın, diyor. Muhtarlar bir duruyorlar... Sonra birbirlerinin kulağına eğilip “İstiskal ne ki” diye soruyorlar. Ben hemen sözlüğe bakıyorum... “Soğuk davranışlarla hoşlanmadığını belli etme” demekmiş. Muhtarları bilmem ama ben bu istiskal kelimesine takılıp kalıyorum. Daha önce kimleri istiskal etmiştik bir düşünüyorum. Kaymakamlar geliyor gözümün önüne. Bir Yalova kaymakamı vardı; sahi ne oldu ona? Hatırlıyorum, “Kim takar Yalova kaymakamını” diyerek büyüttü ailem beni. Kaymakamcık istiskal edile edile silindi gitti politika sahnelerinden. Şimdi sahne sırası mahallenin muhtarlarında. Onları taktık, taktık. Takmazsak onların da kaderi Yalova kaymakamının kaderiyle bir olacak. Piramidin eteklerindeki taşları sökersek tepesi de yere iner. İktidarı değiştirmek istiyorsak, parlamentonun beceremediği şeyi yapmalı ve önce mahallenin muhtarlarını etkisiz hale getirmeliyiz. Diktatörü böylece kendi silahıyla vurabiliriz. Mesela herkes evinin önündeki muhtarı istiskal etse, ortam çiçek gibi olur. Ya da birkaç muhtarı istiskal edeceksin meydanlarda, bak bakalım o piramidin tepesi dengede durabiliyor mu bir daha... Ama bu işin de zorlukları var; insanın sinirleri sağlam olmalı. Mesela ben; tam bizim muhtarı istiskal edicem, bir gülme geliyor... Aramalar devam ediyor Artvin’in Hopa ilçesinde 9 kişinin öldüğü sel felaketinde kaybolan 5 yaşındaki Taha Su, Melike Kakşi ile yeğeni 18 yaşındaki Nejla Kakşi’yi arama çalışmaları günün ilk ışıkları ile birlikte yeniden başladı. Sel ve heyelanlar Fener mevkiinde dağın arka yamacındaki alana Hopa ve Arhavi belediyelerinin yıllarca çöp döktüğünü ortaya çıkardı. Bölgede yaşanan son felaket sonrası taşan yan dereler, çöpleri yamaçtan sahile taşıdı, sahil yolunda adeta çöp dağı oluştu. Devlet dere yatağında opa’da ki sel felaketinin ardından Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Dere yataklarına tüm ikazlarımıza ÖMER ŞAN rağmen hâlâ yapı yapılıyor. Dere yataklarına ev yapmayalım. Kum, çakıl almayalım” dedi. Ancak Rize ve Artvin’de birçok kamu binası dere yataklarına yapıldı. Artvin’in Arhavi ilçesinde de bazı sosyal tesisler ile kamu binaları dere yatağında bulunurken, Hopa’da Gençlik Spor il Müdürlüğü’ne ait Kapalı Spor Salonu, Halk Eğitim Merkezi binası ve Karadeniz Sahil Yolu’nun HopaSarp arasındaki kesimindeki tüneller dere yatağına yapıldı. Dere yatağına yapılan kamu kurumları arasında TOOB Rize Fen Lisesi (üstte) ve Arhavi Spor Kompleksi de bulunuyor. Rize’de Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün de bulunduğu Yeni Şehir Stadyumu ve ek tesisleri ile Rize Sanayi Sitesi, DSİ ve Karayolları Bölge Şeflikleri, İl Özel İdaresi ve şantiyesi dere yataklarında bulunuyor. Şar Enerji şirketine ait olan ve son taşkınlarda zarar gören Hamzabey HES ise Salarha ve Güneysu derelerinin birleştiği nokta üzerinde ve aynı havzada bulunuyor. Havzanın Güneysu kolunda hemen dere yatağının içerisinde Türk Telekom Bakan Eroğlu Hopa’daki sel sonrası ‘Dere yataklarına hâlâ yapı yapılıyor’ diye şikâyet etti ama Rize ve Artvin’de birçok kamu binası dere yatağına yapıldı H Güzel Sanatlar Lisesi bulunurken, aynı güzergâh üzerinde bu kez Çalık Holding’in, son sel ve heyelanlardan zarar gören Ada HES projesi yer alıyor. Kent merkezinde 6 ayrı ufak derenin birleştiği Güneysu’daki, Gürgen Deresi yatağında bulunan Kale HES projesi de bölgedeki taşkınlardan zarar gördü. Güneysu kent merkezindeki dere yataklarında ise çeşitli okullar ve belediye tesislerinin olması dikkat çekerken; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın annesi adına yapılan Tenzile Erdoğan Hastanesi’nin de dere yatağında olması gözden kaçmıyor. Salarha Vadisi üzerinde yer alan Rize Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Fen Lisesi ise tam olarak dere yatağının ortasında bulunuyor. Derepazarı ilçesinde, belediye binası ile Çaykur’a ait yaş çay fabrikasının da bir kısmının dere yatağında olması dikkat çekiyor. Rize’nin Çayeli ilçesindeki bazı okul ve yurt binaları ile spor ve sosyal tesislerin de dere yatağı içerisinde olduğu gözlenirken, Ardeşen’de de özellikle spor tesisleri ve okulların dere yataklarına yerleştirildiği dikkatlerden kaçmıyor. Hastane bile var HES’ler zarar gördü HES’ler böyle mahvediyor rtvin’in Arhavi ve Hopa ilçelerinde yaşanan sel ve heyelan felaketi, bir kez daha HES’lerin verdiği zararları gündeme taşıdı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı HES’lerin sel ve heyalana neden olmadığını, hatta bunları önlediğini savunurken, veriler tam tersini gösteriyor. HES çalışmaları sırasında bölgede dere yatakları bozularak tahrip edildi. HES projeleri için dere yatakları değiştirilirken, HES’ler için gelişigüzel açılan yollar da doğanın dengesini bozdu. Projelerde arazi yapısı, topoğrafik özellikler, fauna ve flora, endemik türler, toprağın zemini gör A 7 yaşındaki Naz: Annem ses vermedi elde annesi Ünsal, ağabeyi Erdal Eren ile yengesi Emniyet Gedik’i kaybeden, kendisi ise enkaz altından yaralı kurtulan 7 yaşındaki Naz Gedik, mezarlığı ziyaret etti. Babası Kazım’la sabah saatlerinde yakınlarının mezarlığına giden Naz, dua okudu. Burada AA’ya konuşan Naz, “Biz evden çıkmak için yer arıyorduk. Cansu ablam toprağın geldiğini bize gösterince tekrar eve atladık. Alta indik, yengem tam yanımdaydı, kafasından, yüzünden kan akıyordu. Anneme sesleniyordum, cevap vermiyordu, ağabeyime sesleniyordum, cevap vermiyordu. O sırada evin önündeydik” diye konuştu. S mezden gelindi. Bu çalışmalar, zaten sert ve dik yamaçlı olan, sel ve heyelanlara yatkın bölgeyi daha çok risk altına soktu. Bütün bunların yanında bölgede çalışmalarına başlanan ‘Tünel Tipi HES Projeleri’ nedeniyle yapılan dinamitlemeler sonrası buralardan çıkarılan hafriyatlar, dere yataklarına dökülerek, dere yatakları daraltıldı. Ayrıca yapılan dinamitlemeler ve patlatmalar, bölgede sert kayaç ve granit özelliği gösteren zemini çatlatarak, sel ve heyelanlar ile göçüklere zemin hazırladı. Dere yataklarında, ‘dere ıslahı’ adı altında, bölgenin gerçekleri görmezden gelinerek ya pılan çalışmalarla, 150200 metre genişliğindeki dere yatakları 35 metrelik duvarlar veya taş yapılar arasına sıkıştırılmaya çalışıldı. Dere yataklarından kazanılan alanlar ise devlet kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler tarafından imara açılarak felakete davetiye çıkarıldı. ‘Çizme’ fırsatçısı Başkan yardımcısı opa’nın AKP’li Belediye Başkan Yardımcısı Yüksel Bayraktar’a ait inşaat malzemesi satılan firmadan, 20 ila 25 lira arasında olduğu belirtilen iş çizmelerinin 50 liraya satıldığı iddia edildi. Elinde çizme ve satış fişi ile gelen vatandaşlar, bu fiyata tepki gösterdi. Bayraktar ise iddiayla ilgili olarak, “Çizmelerin ucuz olanları bitti. Bunlar var” dedi. H C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle