16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 SAGLIK KONUK YAZAR Biyolog Prof. Dr. Evlerdeki tozda 9 bin farklı mikrop türü var ABD’de yapılan bir araştırmaya göre evlerimizde biriken toz, ortalama 9 bin farklı mikrop türü barındırıyor. Colorado Üniversitesi’nin ABD genelinde 1200 evde yaptığı incelemeler sonunda, bakteri ve mantar oluşumu evin konumu, evde yaşayan bireyler ve evde evcil hayvan beslenip beslenmediğine göre de değişikEDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK lik gösteriyor. ABD’deki 1200 hanede yaşayan gönüllüler, araştırmacılara, temizlik sırasında genelde göz ardı edilen kapıların üst kısımlarında biriken toz örneklerini gönderdi. Genetik incelemede, evdeki tozda mikroskobik canlılar tespit edildi. Araştırmacılar, ortalama bir hanede 2 binden fazla farklı mantar yapısı buldu. (BBC) Cuma 28 Ağustos 2015 HEM MISIR ÇÖLÜNDE HEM MERSİN SAHİLİNDE Barbaros ÇETİN Taklitçi vampir bakteri üşünün ki bir bakteri herhangi bir yolla sizin vücudunuza giriyor ve zamanla farklı organlarınıza yerleşiyor. Ve tam bir parazit olduğu için, ihtiyacı olan her şeyi (yağ, glikoz, aminoasit, çinko, magnezyum, manganez, vs.) sizden çalıyor. Yani ‘hırsız bir bakteri’. Vücuda girdikten sonra 24 saat içerisinde kanbeyin bariyerini geçerek beyne yerleşiyor. Bağışıklık sistemi tarafından tanınmamak için dış yüzey proteinlerinin dizilişini değiştirmek suretiyle bambaşka bir canlıya dönüşüyor. Beyne yerleştiği andan itibaren başta yağ asitleri ve kolesterol olmak üzere ihtiyacı olan her maddeyi beyin hücrelerinden sömürüyor. Kanda bulunmayı sev D miyor, bunun yerine kolajen doku vasıtasıyla vücut içinde geziyor. Glikoprotein yapısı ile kolajen ile kompleks oluşturuyor. Normal formu şarap açacağının spiral ucu şeklinde iken bağışıklık hücrelerinin saldırısından kurtulmak için çeperlerini kaybetmek suretiyle Lformuna ya da yeterince besin bulamadığı zaman uzun dönem saklanmak için özel bir kist formuna dönüşüyor. Özel kamçısı sayesinde kemik dokuya, epitel dokuya, kan damarlarına ve bağdokuya kolayca geçiş yapıyor. ısır’ın batısındaki Siwa Çölü’nde M kuma gömülen hastalar, eklem ağrısı, romatizma, kısırlık ya da iktidar Kumda şifa arayışı Binbir surat sızlık sorunlarına çözüm arıyor. Hastalar tedavi sonrasında çadırlarda nane çayı içerek rahatlıyor. Mersin’in Erdemli ilçesinde bulunan Çamlık sahili de astım, romatizma ve kireçlenme hastalıklarına iyi geldiğini düşünen vatandaşların akınına uğruyor. Uzun zamandır romatizma hastalığı ile uğraşan 65 yaşındaki Sabiha Kurt, kuma yatarak romatizmalarından kurtulmaya çalıştığını söyledi. l REUTERS / DHA Kısacası binbir surat bir spiroket bakteri! Kılık değiştiriyor, mutasyona uğrayarak yeni türler oluşturuyor, konakçının vücudunda yıllarca saklanıyor. Oksijensiz ortamı seviyor, kanı kalınlaştırarak kan akışını yavaşlatıyor ve bu sayede bağışıklık sisteminden korunuyor, lenf sistemini tıkıyor. Öncelikle kendini koruyabileceği yaşam alanlarını seçiyor, hücre içi, bağdoku ve kirişler, merkezi sinir sistemi ve gözü tercih ediyor. İsmi ‘Borrelia burgdorferi’. Yeryüzünde bilinen 100’ü Amerika’da olmak üzere 300’den fazla suşu (türü) biliniyor. Belki bilmediğimiz yüzlerce türü daha var! 15 milyon yıl önce yaşadığı Amerikalı Biyolog Prof. Dr. George Poinar tarafından ispatlandı. Dominik Cumhuriyeti’nde keşfettiği amber içerisindeki 4 kene fosilinden birinde Lyme bakterisini izole etti ve dünyaya bilimsel bir yayınla duyurdu. En azından biliyoruz ki, bir biyolog olarak ‘Ultra super spiroket bakteri’ olarak tanımladığım ve dünyada eşi benzeri olmayan bir genoma sahip bu bakteri 15 milyon yıldır gezegenimizde yayılarak neslini devam ettirmekte. Türkiye’deki varlığını, öğrencim sayesinde en azından 30 yıl öncesinde İzmir’de olduğunu biliyoruz. Kene, sivrisinek, atsineği, ısıran sinekler, bit, pire gibi kan emen canlılar vasıtasıyla hayvanlara ve insana bulaşıyor. 50 yıldır ‘gizli patojenler’ ve spiroket bakteriler üzerinde çalışan ve 1998 Nobel Ödülü sahibi ünlü biyolog Prof. Dr. Linda Mattman’e göre bu bakteri dokunma ile de yayılıyor. Lyme bir dünya gerçeğidir. Biz bu gerçeği hâlâ anlamamakta ısrar eder, bir an önce Lyme Klinikleri ve bölümleri oluşturmaz, Lyme doktorları yetiştirmezsek, bunun ceremesini hep birlikte öderiz. 15 milyon yıl 9/11 kanseri 11 Eylül’den kurtulup toksik moloza maruz kalanların önemli kısmı hastalığa yakalandı Eylül 2001 saldırılarında yıkılan İkiz Kuleler’den sağ kurtulup, toz içinde kaldığı fotoğraflarla “Toz Kadın” olarak hafızalara kazınan Marcy Boders’ın 42 yaşında mide kanserinden ölümü, dikkatleri facianın uzun vadeli bedellerine çevirdi. Uzmanlar saldırılarla oluşan zehirli ve toksik maddelere maruz kalıp da kansere yakalananlar arasında doğrudan bağlantı bulunduğunu doğrulayamasa da rakamlar dikkat çekici. Saldırılar sırasında Sıfır Noktası’nda bulunan ve çoğu kurtarma ekiplerinden binlerce insana yıllar içinde kanser teşhisi konuldu. Geçen yıl Marcy Boders önceki gün hayatını kaybetti. 11 Eylül DNA’yı bozuyor S CİLT, PROSTAT, LENFOMA astalıkları Kontrol Ve Muhafaza Merkezi H tarafından hazırlanan rapora göre Mayıs 2015 itibarıyla 11 Eylül olaylarında bulunan ilk müdahale ekipleri, çalışanlar ve saldırıdan kurtulanlardan binlerce kişi kansere yakalandı. 11 ifilisFrengi (Troponema pallidum) taklitçi spiroket bakterisi birçok hastalığı taklit etmesi nedeniyle 20. yüzyıla damgasını vurmuştu. 21. yüzyılda ise, Lyme hastalığına neden olan ‘Borrelia burgdorferi’ 350’den fazla hastalığı taklit etmesi nedeni ile bilim çevrelerince ‘Yeni Taklitçi Bakteri’ olarak anılmakta. Taklit ettiği bazı hastalıklar şunlar: MS, ALS, Alzheimer, Parkinson, Behçet, haşimato tiroidi, çölyak, otizm, lupus, bipolar bozukluk, bazı kanser türleri (BLenfoma), şizofreni, kalp hastalıkları, huzursuz bacak sendromu, bazı göz ve deri hastalıkları vs. Bağışıklık hücrelerinin içine girip onları birbirine kırdırır ya da doğrudan kendisi öldürür. Bağışıklığı baskılar. Borrelia vücuda yağ değişimi yapabilir, kolesterolü alıp kendi kolesterolüne çevirebilir. Konakçının genleriyle oynayabilir. Enzimleri baskıladığı için DNA’nın tamir mekanizmasını bozuyor. Ruhsal bozukluklar Merkeze ait raporda kanser vakalarının içinde en çok rastlananların cilt kanseri, prostat kanseri ve lenfoma olduğu kaydedildi. İngiliz tıp dergisi Lancet’te yayımlanan araştırmaya göre, saldırıların üzerinden geçen on yılla birlikte, o dönem yıkılan binalardan yayılan zehirli ya da tozlu havayı soluyan itfaiyecilerin, kanserin yanı sıra başka fiziki ya da ruhsal hastalıklara daha hızlı yakalanması mümkün. 2 bin 500 vaka Doktor yetişmeli açıklanan verilere göre, faciadan sonra Sıfır Noktası’nda bulunup farklı kanser türlerine yakalanan ilk yardım çalışanları 2013’e göre iki kat arttı. New York Post’un haberine göre, kurtarma ekibi çalışanlarından 2 bin 500’den fazlasına kanser teşhisi konuldu. Mount Sinai Hastanesi’nin Dünya Ticaret Merkezi Sağlık Programı’nın raporuna göre, Sıfır Noktası’nda bulunmuş 37 bin kişiden aralarında itfaiyeciler, acil yardım ve ilk yardım ekibi çalışanlarının olduğu 2 bin 518 kanser vakası görüldü. Programda çalışan Dr. Jacqueline Moline, Sıfır Noktası’nda bulunan kanserojen maddelerin kanseri tetiklemesinin yıllar alabileceğini belirtiyor. Toksik mad deler soluyanlar arasında tiroid, prostat ve kan kanserinin başı çektiği üç tip kanser vakasında yüzde 15’ten fazla artış var. Mide kanserine yakalandığı 2014’te ortaya çıkan Boders rahatsızlığından faciayı sorumlu tutmuştu. Borders ilerleyen yıllarda alkolizm ve anksiyete sorunları yaşamış, bu sürede iki çocuğunun velayetini yitirmişti. Obama yönetiminin 2010’da çıkarttığı 9/11 Sağlık ve Tazminat Yasası’nda yer alan 50 koşul arasında mide kanseri de yer almış, oluşturulan fonla kurbanların sağlık hizmetleri için 2.78 milyar dolar ayrılmıştı. Fon oluşturuldu İtfaiyecilerde risk fazla 9 bin itfaiyeci üzerinde yapılan bir araştırmada, yıkılan Dünya Ticaret Merkezi binaları çevresinde görev yapan itfaiyecilerin o sırada başka yerlerde görevlendirilen meslektaşlarına göre kansere yakalanma riski yüzde 19 daha fazla. Araştırmayı yürütenlerden New York İtfaiyesi’nin baştabibi David Prezant, bulguların “biyolojik açıdan inandırıcı” olduğunu, çünkü Dünya Ticaret Merkezi enkazının havaya kanserojen toz saçtığını söyledi. Depresyon ve astım 11 Eylül saldırıları sırasında kurtarma çalışmalarına katılan 27 bin yardım görevlisi arasında düzenlenen bir araştırma, bu kişilerin önemli kısmının hâlâ astım, depresyon ve posttravmatik stres bozukluğu gibi rahatsızlıklar çektiğini gösteriyor. aziantep Üniversitesi Tıp FaG kültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Dr. Hasan Bayram, 11 Eylül sonrası binaların yıkılması ve çıkan yangınlar sonucunda havaya yoğun bir şekilde yayılan toz ve dumanda kanser yapıcı maddeler (farklı yapıda poliaromatik bileşikler, çeşitli metal tozları, asbest vs) bulunduğunu söyledi. Dr. Bayram “Saldırının olduğu dönemde binalardan yayılan toz ve dumana maruz kalan 40 binden fazla insan üzerinde yapılan ve 2003 ile 2009 yıllarını kapsayan bir çalışmada ölüm oranı, duman ve toza maruz kalmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Yine yüksek oranda toza maruz kalanlarda kalp hastalıklarına bağlı ölümler daha çok görülmüştür. Olayın üzerinden yaklaşık 14 yıl geçmesine rağmen, bundan sonra da kimi kronik akciğer hastalıkları, kalp hastalıkları ve kanserlerin görülme sıklığı üzerinde ne gibi etkisinin olacağı bilinmemektedir. Zira bu hastalıklar, risk faktörlerine maruziyetten uzun süre sonra da ortaya çıkabilmektedir. Hücre düzeyinde olan değişikliklerin hastalık olarak ortaya çıkması kimi zaman uzun yıllar alabilmektedir” diye konuştu. Etkileri yıllar sonra ortaya çıkar ğrı kesici ilaçlar, acil olarak müdahale edilmesini gerektiren, ağır seyreden ve ölümle sonuçlanabilen birçok hastalığı maskeleyebilir. Şiddetli baş ağrıları nedeniyle uzun süredir ağrı SİBEL BAHÇETEPE kesici ilaç kullanan hasta erken teşhis ile hayatı kurtulabilecekken, ilerlemiş bir beyin hastalığı, yayılmış bir beyin tümörü veya anevrizma patlaması sebebiyle ani beyin kanaması ve ölümle hastane acil ser Ağrı kesiciler ciddi hastalıkları maskeleyebilir A vilerine başvurabiliyor. Doktorlar, bu tür ilaçların yalnızca doktor tarafından teşhis edilmiş hastalıklarda, reçeteli olarak ve önerilen dozda kullanılması gerektiğini belirterek “Zorunlu kalınmadıkça çok şiddetli ağrı durumları dışında mümkünse hiç kullanılmamalı” diyorlar. Avusturya Sen Jorj Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Metin A. Telli, şiddetli baş ağrıları nedeniyle uzun süredir ağrı kesici ilaç kullanan hastanın erken teşhis ile hayatı kurtulabilecekken ilerlemiş bir beyin hastalığı, yayılmış bir beyin tümörü veya anevrizma patlaması gibi sonuçlara yol açabildiğini söylüyor. “Alınan ağrı kesiciye bağlı, tüm vücutta artmış kanama riski, önlenemez karaciğer ve böbrek hasarı, mide ve bagırsak delinmesi, iç kanama da cabası” diyen Telli, hastanın bel ve sırt ağrılarını giderebilmek için kullandığı basit bir ağrı kesici nedeniyle, göğüs ve karın içinde patlamaya hazır damar baloncukları (anevrizma), omurilik ve omurgayı ilgilendiren hastalık ve tümörlerin, kalp zarı ve diğer kalp hastalıklarının, akciğer kanseri, tüberkülozu, zatürree, gibi ölümle sonuçlanabilecek birçok hastalığın erken teşhisine engel olduğunu anlatıyor. Dr. Telli, “Mümkünse hiç ağrı kesici kullanılmamalıdır, kullanılacaksa doktor kontrolünde kısa süreli alınmalı. Günlük doz maksimum gençlerde 4 gram/günü ,yaşlılarda ise 2 gram /günü aşmamalıdır. Masum bildiğimiz Aspirine bağlı hastalıklar, dünyada ölüm sebepleri sıralamasında üst seviyelere tırmanmıştır, tıbbi zorunluluk dışında alınmamalıdır” diyor. Aspirine dikkat C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle