16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 16 Ağustos 2015 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY Gıda değil zehir yiyoruz Gıda hilecilerinin kullandıkları katkı maddeleri halk sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Hileli gıda sektörü 10 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşırken; sahtekârlıklar en çok süt ve et ürünlerinde yapılıyor. Vurguncular haksız kazanç sağlıyor. zmir’deki bir pazarda çilek meyvesinin üzerine kokması için sprey sıkıldığının anlaşılmasından sonra gözler yeniden gıdada yapılan hilelere çevrildi. Özellikle et ve süt ürünlerinde yoğunlaşan gıda terörü yurttaşın sağlığıyla oynarken; hile yapan vurguncular da haksız kazanç sağlıyor. PINAR Nitekim 2012’de YILDIZ 6 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşan hileli gıda pazarının şimdilerde yüzde 50 artarak 910 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı tahmin ediliyor. Tabii ki bu rakamlar sadece kayda geçen gıda hilelerine yönelik. Türkiye gibi gıda sektöründe kullanılan hammadde çeşidinin yüzde 90’dan fazlasında yurtdışına bağımlı bir ülkede yeterli denetim ve kontrol olmadığı için ciddi gıda güvenliği riskleri yaşandığını belirten Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Sedat Kuru’ya göre Türkiye’de yapılan taklit ve tağşiş tespitlerinin genelinin son tüketici ürünlerinde olması ise bunun somut bir kanıtı niteliğinde. Çoğu gıda taklit ve tağşiş uygulamasının gerçek halk sağlığı riski oluşturmadığı ve ürün kalitesince ciddi değişikliklere sebep olmadığı sürece tespit edilemediğinin altını çizen Kuru, bu sebeple gıda sahteciliğinin boyutlarının gerçek anlamda bilinemediğini, tespit edilen taklit ve tağşiş uygulamaların ise gerçek taklit ve tağşiş sayısı, çeşidi, sebep olduğu ekonomik kayıplar ve halk sağlığı riskinin yanında çok küçük bir sayıyı oluşturduğunu belirtti. Gıda teröristlerinin en çok rağbet gösterdiği hileler arasında etlere su basılması, küflü yo ekonomi 9 Yediklerimiz artık eskisi gibi değil 4 Keçi sütü, manda sütü ve koyun sütü gibi sütlere ekonomik olarak değeri daha düşük olan inek sütü karıştırılıyor. 4 Köy sütü veya çiftlik sütü yerine süt firmalarının satın almadığı antibiyotikli sütler satılıyor. 4 İçerisinde yoğun miktarda potasyum ve sodyum tuzu kullanılan kaşar benzeri ürünler kaşar olarak satılıyor. 4 Eritme peynirler gibi iade ve bozuk ürünler yeniden işlenerek ürünlerde kullanılıyor. 4 Paket tereyağlarında, kaşar ve diğer tür peynirlerde ürünün küflenmesini önlemek için yoğun şekilde antibiyotik kullanılıyor. 4 Kaşar üretiminde iade kaşar, nişasta, eritme tuzları, teleme gibi farklı hammaddelerin kullanılması yolu ile ekonomik kazanç elde ediliyor. 4 Üreticiler tarafından sütün bozulmaması için kostik, antibiyotik ve farklı kimyasallar kullanılıyor. 4 Yoğurt içerisine kıvam artırıcı olarak jelatin konuluyor. 4 İade olarak alınan yoğurtların küflü kısımları alındıktan sonra geri kalan kısmı süzme yoğurt üretiminde değerlendiriliyor. 4 Sucuk, sosis gibi emülsifiye et ürünlerinin maliyetini düşürmek amacıyla genelde domuz ürünü üreticilerinden ithal edilen sığır kolajen proteinleri katılmak sureti ile tağşiş yapılıyor. 4 Ekonomik değeri daha düşük olan kelle eti ve tükürük bezleri sucuk, sosis gibi ürünlerin yanı sıra lahmacun ve pide gibi son tüketiciye satılan ürünlerde kullanılıyor. 4 Kuluçka çiftliklerinde verimini kaybeden anaç tavuklar yerel firmalar tarafından satın alınarak son tüketiciye köy tavuğu olarak satılıyor. 4 Kesimhanelerde hastalıklı hayvanlar kesilerek vücut dokularında bulunan hastalıklı kısımlar tıraşlandıktan sonra kasaplar ve et ürünleri üreticileri tarafından değerlendiriliyor. 4 Farklı su tutucu kullanarak etlere su basılıyor. 4 Hazır kıymaya sakatat, deri ve tek tırnaklı hayvanların etleri katılıyor. İ ğurtların süzme yoğurt olarak satılması, hastalıklı etlerin tıraşlanarak satışa sunulması, süt ve peynire antibiyotik katılması bulunuyor. Denetçi sayısı yetersiz Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının beyanına göre bünyesinde 6 bine yakın denetçinin bulunduğunu söyleyen Sedat Kuru, tüm Türkiye’de gıda üretimi yapan, satan, hizmet veren, denetlenmesi gereken işyerlerinin sayısının 600 binin üstünde olduğunu belirtti. “Gördüğünüz gibi rakamlar ortada, 600 binin üstündeki denetlenmesi gereken noktayı 6000 denetçi ile (kaldı ki bunların hepsi sahada görev yapmıyor) etkin bir şekilde denetlemeniz, gıda güvenliğini sağlamanız mümkün değil. Yine Bakanlık verilerine göre Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde toplam 1100 civarında gıda mühendisi çalışıyor. Dikkatinizi çekerim tüm birimlerinde bu kadar. “Denetçilerin içerisinde ne kadar Gıda Mühendisi olduğunu Bakanlık bize bildirmiyor” diyen Kuru, bakanlık bünyesinde daha fazla gıda mühendisi istihdam edilmelin diye söyleminin arkasında bunun yattığını kaydetti. Uzmanlar, sağlığı tehdit eden hileli gıdalardan korunmak için tüketicileri ambalajsız ürün almamaları ve şüphe duydukları taktirde 174’ü aramaları konusunda uyardı. Tüketicinin anlaması zor edat Kuru’ya göre hileli gıda ya üretim aşamasında ya denetimlerle ya da laboratuvar ortamında anlaşılabilir. Hileli gıdayı tüketici olarak anlayabilme olanağı çok zayıf, çünkü bu tarz hileleri yapan insanlar, mevcut olana birebire yakın özellikli ürünler üretiyor. Bununla birlikte eğer şüphelenilen bir durum varsa tüketici ALO 174 Gıda Hattı’na şikâyette bulunup o ürünün ve üreticisinin denetlenmesini sağlayabilir. Bu şüphelerin ürünün rengine ve tadına yönelik olabileceğini söyleyen Kuru, “Bu noktada tüketiciye yapacak çok fazla şey düşmemekle beraber, ambalajsız ve açık ürün almaması gerekiyor. Bu saydığım ürünler hileye daha açık ürünler oluyor. Çünkü üreticiye ulaşılamıyor ve takip koptu S ğu için bu tarz ürünler hileye daha fazla maruz kalabiliyor. Tüketici etiket bilgilerini kontrol edebilir, üretici Ete su basılıyor Tağşiş yapana ifşa Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, taklit veya tağşiş yapıldığı gerekçesiyle 20122014 arasında 233 firmaya ait 445 ürünü kamuoyuyla paylaştı. 2015 yılı Haziran ayı sonu itibarıyla ise denetimler sonucunda (79 parti ürün taklittağşiş kapsamında ve 16 parti ürün ise içerisinde bulunmaması gereken ilaç etken maddesi bulunduğu için) haksız kazanç elde etmeye yönelik olarak gıdalarda taklit/tağşiş yapıldığı veya ilaç etken maddesi bulunduğunun tespit edildiği bildirildi. ismine, son kullanma tarihine, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda kayıt onay numarasına bakabilir” diye konuştu. Gıdaya yönelik hilelerin insan sağlığını bir anda etkilemediğini belirten Kuru, bu tarz ürünlerin insanı yavaş yavaş zehirlediğini söyledi. “Bir örnek vermek gerekir Yavaş zehirliyor se kurbağanın tencereye konur, suyu yavaş yavaş ısıtılır ve kurbağa anlayamadan haşlanıverir. Tıpkı bunun gibi bu tarz hileli ürünleri yiyoruz ve yedikçe de sağlıkla ilgili sıkıntılara maruz kalıyoruz. Diyelim ki gıdada yasak olmasına rağmen koruyucu veya katkı maddesi kullanılıyor. Bu ilk etapta tüketiciyi hasta etmiyor. Bununla birlikte toksin üreten kimyasal bir madde gıdaya eklendiğinde ve tüketici bu gıdaya uzun süreli maruz kaldığında kansere kadar gidebilecek hastalıklara neden olabiliyor” diyen Kuru, aynı şekilde sağlığa uygun ürünler üretilmediğinde, bu gıdayı tüketenlerin bağışıklık sisteminin de zarar görebileceğini sözlerine ekledi. Hükümet ile memur konfederasyonları yarın yeniden toplusözleşme masasına oturacak. Yeni teklif bekleniyor. MUSTAFA ÇAKIR Hükümet teklifini revize edecek ükümetin 2016 için yüzde 4+4, 2017 için yüzde H 3+3 zam teklifi toplu sözleşme bulunduran MemurSen Genel Başkanı Ali Yalçın, hükümetin teklifini konuşmaya değer bulmadıklarını söyledi. Kamu İşveren Heyeti’nin teklifini revize ederek masaya gelmesini isteyen Yalçın, “Hakem heyetine kalmamasını hükümete tavsiye ederim” dedi. Hükümetin teklifi içerisinde önceki toplusözleşme görüşmelerinde anlaşmaya varılan ancak AKP tarafından yaşama geçirilmeyen sözleşmenin geneliyle ilgili 17, hizmet kollarıyla ilgili de 85 kazanımın gelecek toplusözleşme döneminde de devam ettirilmesi önerisi de yer aldı. Buradaki “oyuna” dikkat çeken KESK, bu önerilerin yeni olmadığına işaret ederek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Yeni kazanım olarak sunulan bu maddelerin bir kısmını 2013 toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde üç konfederasyon ve işveren heyeti tarafından üzerinde uzlaşılmıştır. Önceki toplu iş sözleşmesinin kazanımlarından olan ancak hükümetin hayata geçirmeyerek aslında suç işlediği bu maddeler 20162017 toplu iş sözleşmesi sürecinin yeni kazanımları olarak sunularak maniple edilmeye çalışılmıştır. Bizim açımızdan ise siyasi iktidarın işlediği suçu itirafından öte bir anlam ifade etmemektedir.” l ANKARA Türkiye’den işçi hikâyeleri devam ediyor. Pamsan Klima şirketinin patronlarından Şeref Yarımbaş gazetecilerin fotoğraf çekmesine tepki göstererek, yüzünü kapattı ve basın mensuplarını uzaklaştırmaya çalıştı. Patron yüzünü kapattı masasında yer alan MemurSen, Türkiye KamuSen ile KESK tarafından reddedildi. Taraflar yarın yeniden masaya oturacak. Bu toplantıda hükümetin teklifini revize etmesi bekleniyor. Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu’nun Kamu İşveren Heyeti’nin zam önerisinin nihai karar olmadığını, müzakerelerin ardından bu oranın değişebileceğini söylemesi de bunun işareti olarak değerlendirildi. Hükümetin yüzdelik zammın yanı sıra seyyanen zam da önerebileceği konuşuluyor. Bu arada hükümetin yüzde 3+3 zam önerdiği 2017 yılının kamu çalışanları için “kayıp yıl” olacağına da dikkat çekiliyor. Yılın tamamı için yüzde 6’lık zam enflasyonun da altında kalacak. Toplusözleşme masasında anlaşma sağlanamaması üzerine ise hakem heyeti devreye girecek. Ancak hükümetin heyetteki ağırlığı nedeniyle hakemden memurların lehine bir karar çıkması beklenmiyor. Toplusözleşme masasında imza ve itiraz yetkisini elinde AKP suçunu itiraf etti Pamsan’da ücretleri ödemeyen işveren kaçarken yakalandı İflas etmeden önce, patronun üretilmiş malları fabrikadan gizlice çıkaracağını tesadüfen öğrenen işçiler, önceki geceden itibaren fabrika önünde haklarını aramak için beklemeye başladı UMUR YEDİKARDEŞ Kayıp yıl uzla Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Pamsan Klima işçileri, patronlarının kendi ücretlerini ödemeden fabrika mallarını dışarı gizlice çıkardığını belirterek, haklarını almak fabrika önünde protesto gösterisi düzenledi. Fabrikanın patronu, işçilerin üzerine yürürken, fabrikaya gelen polis ekipleri bir işçiyi gözaltına aldı. Tuzla’da bulunan Pamsan Klima şirketi, yaklaşık üç aydır çalışan işçilerinin ücretini ödemediği belirtildi. Fabrikanın if T las etmeden önce, patronun fabrikada bulunan üretilmiş malları beş kamyonla gizlice çıkaracağını tesadüfen öğrenen işçiler önceki geceden itibaren fabrika önünde haklarını aramak için beklemeye başladı. Şirketin iflas aşamasında olduğunu ve beş kamyon malın fabrikadan çıkarılıp satılarak, kendilerinin tazminat ve alacaklarının ödenmeyeceğini belirten işçiler, dün patronlar Mustafa Yarımbaş ve Şeref Yarımbaş ile fabrika önünde bir araya geldi. İşçilerin üzerine yürüdü Fabrika önünde bekleyen işçilerden Tuğba Doğanoğlu’nu tehdit eden Yarımbaş, Doğanoğlu’nun üzerine yürüdü. Tuğba Doğanoğlu olayın ardından “Mustafa Bey üzerime yürüdü. Belinde silahı vardı” diye konuştu. Konuşmanın ardından dün öğle saatlerinde ise terörle mücadele ekipleri gelerek işçi Tolga Aksoy’u gözaltına aldı. Aksoy daha sonra serbest bırakıldı. Tolga Aksoy, “Emniyet amiri gelip boğazımı sıktı ve etrafımızdaki kadınları uzaklaştırarak bana hakaret etti. Bize böyle davranarak gözdağı vermek istiyorlar” dedi. Olaya ilişkin açıklama yapan işçilerden Can Bin de, “Biz zaten 23 aydır maaş alamıyoruz, iki yıldır da sigortamız yapılmıyor. Biz fabrikadaki durumu tesadüf eseri öğrendik. Dün akşam mesai çıkışında bir arkadaşımız cüzdanını unutmuştu. Geri döndüğünde patronun gizli gizli fabrikayı taşıdığını gördük. Daha öncesinde mesai bitiminde elektrikler kesilip kamera kayıtları kapandı” diye konuştu. İşçilerin bekleyişi gün boyu sürerken, işçiler haklarını almadan fabrikadan ayrılmayacaklarını dile getirdi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle