23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 16 Ağustos 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK 4 Erdoğan’ın ‘FİİLİ GÜCÜ OLAN BİR CUMHURBAŞKANI VAR’ sözlerine tepki geldi Balkan Rapsodisi evgili, Bir insan tarihe, hele hele kendi ulusunun da içinde yer aldığı bir geçmişe nasıl bakar? Onda olan olmayan zaferler araması acınacak nafile bir çabadır ki, kişiyi gülünç, hatta acınası, bir kakavan haline düşürür Bunları Feryal Orhon Basık’ın “Balkan Rapsodisi”nin Balkan Savaşı’yla ilgili son bölümlerini okurken düşündüm. Gerçekten Balkan Savaşı’nın, korkunç bozgunu bile Osmanlı tutkunu kakavanların aklını başına getiremiyorsa, hiçbir şey onları ayamaz demektir. Hoş savaşın korkunçluğu gerçeğini görmek için Osmanlı’nın Balkan bozgununa da gerek yok. Savaş Osmanlı için “zafer”le bitseydi de (ki zafer ne demek ise!) ne değişecekti ki? Bütün savaşların kan, ateş, gözyaşı ve ölüm olduğunu, Balkan Rapsodisi’nin anlattığı bütün çatışmaları okurken hâlâ anlamayan bir okuyucu varsa eğer, tavsiye ederim kitabı hemen elinden bıraksın! 1891’de Sırbistan’ın Mir köyünde başlayan ve 1. Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi olarak kabul edilen 28 Ağustos, 1914’te Saray Bosna’da noktalanan “Balkan Rapsodisi”nde Türk, Rum, Arnavut, Sırp, Hırvat hepsi aynı bütünün parçaları... HHH Talihsiz Nana da, Müftü Lütfü Efendi’nin karısı da, kızları Mahide ile Feride de, Aten de, yiğit Arnavut Bey’i Uman Ağa da, Osmanlı subayı, Feride’nin kocası Ömer de ve nihayet öykü zinciri, onunla Mir köyünde başlayıp, ölümüyle Saray Bosna’da noktalanan, gerçek bir Cesaret Ana S güzel Maria da hep aynı toprakların kaderleri kesişen insanları, hepsi aynı ulusun, aynı büyük ailenin fertleri... Orada “insanlar savaştıkları saflara, ırklara, dinlere göre ayrılamıyor” yazar. Orada insanlar, tıpkı Louis Ferdinand Celine’in “Gecenin Ucuna Yolculuk”unda olduğu gibi savaş karşında ikiye ayrılıyorlar: Savaşa gönderilenler ve savaşa gönderenler. Balkanlaşma sözcüğü ile paramparça olmuşluk deyiminin ifade edildiği hepsi birbirlerine benzeyen insanlarını birbirine düşüren savaşların gerçek nedenlerini bize anlatırken, Feryal Basık, savaşın aptallığını ve herkes için felaket olduğunu başarıyla vurguluyor. HHH Balkanlar’ın bütün insanlarını, ortak kaderleri içinde aynı sevecenlikle, aynı savaş karşıtlığıyla kucaklamaktaki hüneri, Balkan Rapsodisi’nin yazarının başarısını sağlayan ana etken oluyor. Daha önce, “Armağan” ve “Küçük Ahşap Ev”i yazmış olan Feryal Orhon Basık’ın Balkan Rapsodisi’ni Ataol Behramoğlu, İvo Andriç’in “Drina Köprüsü” Mehmet “Mesa” Simoviç’in “Derviş ve Ölümü” gibi Balkan edebiyatının elden düşürülmeden okunacak seçkin yapıtları arasında yer almaya hak kazanmış eserler arasına katıyor. Baştan sona ilgiyle okunan belgesel yanı ağır basan, Balkan Rapsodisi çok iyi bir ders veriyor: İnsanlar ile ortak, tarihimize, şovenizm, kin ve kakavanlıktan arınmış olarak, bitaraflığın ve sevginin gözlükleriyle bakabilmek. Bugün de bu çok beğendiğim kitabı seninle paylaşayım istedim. Mutlaka oku! Teziç: ‘Fiili güç’ demek anayasayı ihlaldir FIRAT KOZOK ‘Esas olan fiili gücüm’ diyor: Anayasa’yı ihlalle eş anlamlıdır. nayasa profesörü Erdoğan Teziç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var” sözleriyle ilgili olarak “Cumhurbaşkanı seçilmesi, onun anayasada fiili bir güç kullanması anlamına gelmez. Fiili güç demek anayasayı ihlalle eş anlamlıdır. Bunun da ceza hukukunda yaptırımı vardır” dedi. Erdoğan’ın “seçilmiş cumhurbaşkanı” olmasını “fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı” olarak yorumlayıp, “sistemin değiştiği” sözleri tartışılıyor. Teziç, şu görüşleri dile getirdi: A Cumhurbaşkanı, hem anayasadaki yetkisinden hem de fiili gücü olduğundan söz ediyor. Bu anayasadaki yetkisinin fiili gücünün gerisinde kalabileceği anlamına geliyor. Yani bir cumhurbaşkanı hem yasal yetkisinden, hem de fiili gücünden söz ettiği zaman, fiili gücünü ön plana çıkarabilir. Bu hükümetin kurulması sürecinde kendini gösterecektir. Cumhurbaşkanı ‘ileride bir anayasa yapılacak olursa, fiili gücümle yaptıklarım anayasa metni haline dönüştürülmelidir’ diyor. Cumhurbaşkanı seçilmesi, onun Anayasa’da fiili bir güç kullanması anlamına gelmez. Fiili güç demek Hukuk dışı yoldan güç kullanma arzusu: Cumhurbaşkanı ‘ister kabul edilsin, ister edilmesin yönetim sistemi değiştiğine göre benim fiilen yaptığım tutum, davranış ya da benim fiili durumumdan ortaya çıkan tablo, hukuk kuralları haline getirilmelidir’ demek istiyor. Yani, ‘Anayasa’yı yazacak ve kabul edecek olanlar ancak bu çerçevede bir değişiklik yapabilirler’ demek istiyor. Bunlar, hep hukuk dışı bir yoldan güç kullanma arzusunu dile getirmekte. Nitekim bunun örneklerini seçim sonrası süreçte gördük. lANKARA Erdoğan Teziç umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rize’de Çayeli Büyükköy’de konuştu. Önceki gün Rize’de cami açılışında söylediği “İster kabul edilsin, ister edilmesin; Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir. Bu fiili durum yeni anayasa ile kesinleştirilmeli” sözlerinin ardından Erdoğan anayasal yetkilerine ilişkin olarak, “Şahsım üzerinde spekülasyon yapanlar şunu bilsinler atamayla gelen bir Cumhurbaşkanı değilim. Yetkilerimi kullanırım. Yok ben gayri yasal mı çalışıyorum? Sussun, otursun hiç konuşmasın deniliyorsa ben alışılmış bir Cumhurbaşkanı değilim” diye konuştu. “Seçim istiyoruz” tezahüratlarına yanıt veren Erdoğan, “Zaten siz ne derseniz o olur. Rize’ye yakışan nedir? Rize onu yapması gerekir” dedi. ‘Ben gayri yasal mı çalışıyorum?’ C ‘Erdoğan sivil darbeyi itiraf etti’ HP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Erdoğan, ağzındaki baklayı çıkardı. Anayasayı her gün çiğneyip ‘anayasal sınırlar içindeyim’ diyordu, ama bu açıklamaları bir itiraf niteliğindedir. Bugün Erdoğan, demokrasi içinde bir demokrasi darbesi yaptığını, demokrasiden yararlanarak geldiği makamlarda yetkilerini aşarak bir demokrasiye bir sivil darbe yaptığını itiraf etmiştir” diye konuştu. Özel, ayrıca “Yüzde 52 oyla sembolik bir makama seçilmiş bir diktatörden talimat alacak değiliz” dedi. C ‘Başkanlığını Allah’ın lütfu sanıyor’ AA HDP’ye yüklendi HDP’ye yüklenmeye devam eden ve daha önceki açıklamalarında “terör örgütüyle bağlantılı parti” olarak söz eden Erdoğan, dünkü konuşmasında, “Bizim gücümüz önce hak sonra halk. Böyle geldi. Ama birileri de gücünü YPG’den, YPJ’den, PKK’dan alıyormuş. Ben buradan Kürt kardeşlerime sesleniyorum. Gücünü terör örgütlerinden alanlarla beraber mi yürüyecek misiniz? Kürt kardeşlerimin gereken dersi Erdoğan, “Şahsım üzerinde spekülasyon yapanlar şunu bilsinler, atamayla gelen bir cumhurbaşkanı değilim. Yetkilerimi kullanırım” dedi. vermeleri gerekiyor” diye konuştu. Erdoğan, “Göreve geldik olağanüstü hali kaldırdık. Altyapı üstyapı tüm sorunları biz ortadan kaldırdık. Bunlar insanlıktan çıkmış. İnsanlıktan nasibini almamışlar” dedi. Konuşmasında Fethullah Gülen Cemaati’ni de sert bir dille eleştiren Erdoğan, “Kardeşlerim şu paralel yapı ile mücadelede sizden özel gayret bekliyorum. Bunlara gereken dersi vermemiz gerek. Çünkü bunlar bu milleti parçaladılar. Bunlar terör örgütüne oy verecek kadar şuurdan izandan uzak bir hale geldiler” dedi. l RİZE/Cumhuriyet DP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasında Allah olduğunu düşündüğünü belirterek, “Başkanlığını Allah’ın lütfu sanıyor ve böylece herhalde kendisini de Zıllullahı fi’lâlem arz sanıyor, yani arzın Allah’ın yer yüzündeki temsilcisi olarak görüyor kendisini. Eleştirilemez ve karşı çıkılamaz bir durumda sanıyor kendisini” diye konuştu. H C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle