16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 16 Ağustos 2015 KÜLTÜR L o n dra K rali y et ni F ilarm o : oIt Ş efi D u t Edi ile Büdü yeniden televizyonlara dönüyor! 90’ların unutulmaz televizyon serisi Susam Sokağı ABD’de paralı televizyon kanalı HBO’da yeni bölümleriyle yayınlanacak. HBO serinin yayınlanması için Susam Sokağı’nın yayın haklarını elinde bulunEDİTÖR: MEHMET KESKİN TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK duran ve çocukların eğitimi için kâr amacı gütmeyen “Sesame Workshop”la anlaşırken, anlaşmanın 5 yıllık olduğu açıklandı. Her yıl için 35 bölüm planlanırken yayının bu sonbaharda başlaması bekleniyor. Her şeyin başı Bach DMarin Turgutreis’te iki gece sahneye çıkacak olan Londra Kraliyet Filarmoni Orkestrası’nın şefi Charles Dutoit ‘Her şey Bach ile başlıyor. Dünya Savaşı sonrası insanların güveni yıkıldı. İçinde yaşadıkları çağdan çok antik çağlara sığınmaya başladılar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra müzik daha yeni bir dile sahip oldu. Elektronik müzik girdi dünyaya. Minimalizm ve mistisizm de aldı yürüdü’ diyor. Karşınızda yüzden fazla yorumcu var. Diyelim ki hiç bilmedikleri bir eseri yönetiyorum. İkiüç gün sürecek provalarda, önce çalgıların dengesini sağlarım. Üfleme çalgılarla kemanlar aynı tonda çalmalı. Önce denge. Sonra ifade katmaya başlarız. İşte sihirli değnek burada devreye girer: Şefin jestleri, tempoyu verişi, çalgılardan büyük ses elde etmesi, ses kalitesinin üstünlüğü, temizliği, doğru tonlamayı sağlaması.. Konser sırasında ise artık müziğin çıkış noktası şeftir. Oradan orkestraya gider ve dinleyicilere ulaşır. Önemli olan, nitelikli bir yorum elde etmektir. Şefin prova sırasındaki yaklaşımı ve hareketleri konserde meyvelerini verecektir. Sadece bakarak çalanları etkiler. Onlar şefe baksalar da bakmasalar da şefin ne istediğini hissederler. Bu bir algılamadır. E.İ.: Ernest Ansermet, Cenevre’deki gençlik yıllarınızda sizin ‘mentor’unuz (akıl hocanız) olmuş. C.D.: Ansermet, çok önemli bir şefti. Suisse Romande orkestrasını kurmuştu. Ben de o sırada konservatuvarda piyano, vurma sazlar ve şeflik okuyordum. Ansermet hiç ders vermezdi. Evine çağırır, sohbetlerine katardı bizleri. Şeflik deneyimlerin birikmesiyle olgunlaşır, ‘provalara gel ve orada dinleyerek öğren,’ derdi. Ravel, Falla, Bartok onun arkadaşları olmuştu, derin bir kültür sahibiydi. Tarihte çok değerli şefler yetişmiş. Ama örnek aldığım büyük şeflerin başında Karajan’ı saymalıyım. E.İ.: Pek çok yeni akım var, ve siz yepyeni eserler yönetiyorsunuz, genç bestecilere eser ısmarlıyorsunuz. Şu anda müzik nasıl bir anlatım içinde? C.D.: Dünya Savaşı sonrası insanların güveni yıkıldı. İçinde yaşadıkları çağdan çok antik çağlara sığınmaya başladılar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra müzik daha yeni bir dile sahip oldu. Elektronik müzik girdi dünyaya. Minimalizm ve mistisizm de aldı, yürüdü. E.İ.: Bugün konser salonlarının en büyük sorunu, modern müzik çalınca seyirci kaybetmek. O nedenle modern yapıtlar hep ‘sandviç’ olarak sunuluyor. C.D.: Amerika’da, Kanada’da, Kuzey Avrupa’da sırf çağdaş müzik konserleri düzenleniyor. Ama daha geniş kitleyi toplamak isteyen merkezler de, gişe geliri de önde tutuluyor; dediğiniz gibi, en azından ‘sandviç’ yapmak zorunda kalıyorlar. l MUĞLA 23 urucu destekçiliğini Doğuş Grubu’nun üstlendiği DMarin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nin 11’incisi, bu yıl 1519 Ağustos tarihleri arasında Muğla Turgutreis’teki DMarin’de düzenleniyor. Pozitif Live imzalı festivalin programında dün akşamki açılış konseri, Türkiye’ye ilk kez gelen Şef Charles Dutoit yönetiminde, İngiliz Kraliyet Filarmoni Orkestrası ile Rus piyanist Denis Matsuev’i bir araya getirirken, bir diğer dünya yıldızı, keman virtüözü Sarah Chang’in de bu akşam, yine Dutoit ve orkestrası ile alkışlanması bekleniyor. Dutoit ile konuşmak, büyük bir zevkti. 1936’da Cenevre’de doğmuş, orada ilk eğitimini almış. Dünyanın bütün merkezlerinde orkestralar ve festivaller yönetmiş, çağdaş müziğin büyük destekçisi olmuş ve hep iyi müziğin peşinde koşmuş bir şef. Dünyanın dört bir yanındaki orkestraları, solistleri, bestecileri ve daha da önemlisi, dinleyici kitlesini tanıyor. Onunla, DMarin Turgut Reis Festivali’nin açılışına bir gün kala, kısacık, ama çok özlü bir konuşma yaptık. K Dutoit İlyasoğlu ‘Sandviç’ yapıtlar Önce Bach sonra Haydn, Mozart... E.İ.: Müzik tarihini değiştiren en büyük besteci kimdir desem, tek bir isim verebilir misiniz? C.D.: Her şey J. S. Bach ile başlıyor. Sonra Haydn, Mozart, Beethoven gibi, Klasik dönemin bestecilerinin ardından Romantikler geldi. 20.yüzyıl başında büCharles Dutoit: Evet, çok yıl önce Fransız Ulusal Orkestrasıyla Yapı Kredi Festivali’ne gelmiştim. Birkaç kez de turist olarak geldim Türkiye’ye. Şimdi Londra Kraliyet Filarmoni’yi yöneteceğim için çok mutluyum. E.İ.: Bir açık hava konserinin zorluklarını göze aldınız mı? Deniz kenarında, çok nemli bir ortam, çalgıların akort sorunu var, oturma düzeni amfiteatr şeklinde değil, sesin yansıması zorlaşıyor. Ama 6 bin kişi kadar, çok seçkin bir dinyük bestecileri var: Stravinsky, Debussy, Ravel, Falla gibi... Daha sonra Penderecki, Lutoslawski gibi Polonya bestecileri; Rusya’da Şnitke, Gubaidulina, Denisov gibi PostŞostakoviç bestecileri. Amerika’da John Adams.. bütün bunlar çok önemli besteciler. Ama Fransa’da Boleyici kitlesi... C.D.: Son yıllarda bütün dünyada yaz festivalleri arttı. Daha yeni bir yaz festivalinden, Boston’dan geliyorum. Çok başarılıydı. Teknisyenler artık açık havada güzel akustik elde ediyorlar. Ben yirmi bir yıl Saratoga Festivali’nin direktörüydüm. Soğuk sıcak demeden, açık hava konserleri yaptık. Amerika’daki gibi burada da teknik ekibe güveniyorum. Şimdi provada anlayacağım zaten durumu.. E.İ.: Bir orkestra şefinin göulez kendi yeniliklerini zorla kabul ettirtmeye kalkınca tepkiler aldı. Sıradan dinleyici ile konser salonlarının arası açıldı. revi sıradan izleyici için muammadır. Ne yapar, bu sırtı seyirciye dönük adam? Ellerini sallar, tempoyu verir... Orkestra üyeleri çoğunlukla ona bakmazlar bile. Aslında o elindeki sihirli değnekle müziği birleştiren bir sihirbazdır... Yaz festivalleri arttı Evin İlyasoğlu: Sizi DMarin Festivali’nde görmek büyük onur. Dünyanın dört bir yanında orkestralar yönetmiş, yılların birikimiyle neredeyse bütün orkestraların kapasitesini, bütün solistlerin karakterini tanımış bir şefsiniz. Yıllar önce Türkiye’de de bir konser yönetmişsiniz. Önce denge C.D.: Yaptığımız işi basite indirgeyerek anlatmak çok zor. Alptekin retrospektifi eylülde Belçika ve İstanbul’da 007 sonunda kaybettiğimiz, sanatçı, düşünür, öğretim üyesi, yazar ve küratör Hüseyin Bahri Alptekin’in retrospektif sergisi ‘Demokratik Lüks’, 2 Eylül’de Belçika’nın Antwerp kenti Güncel Sanat Müzesi M HKA’da açılıyor. Retrospektif proje, İstanbul’da da Akaretler’de hizmet veren Rampa’ya da uzanırken, sergi sanatçının arşivinden seçilmiş çizimler, eskizler ve notları da dahil ederek, sanatçının düşünce süreçlerinin derinine inmeyi amaçlıyor. Etkinlik 90’ların başından itibaren ürettiği fotoğraflar, heykeller, enstalasyonlar, neon metinler, video ve kolajları da bir araya getiriyor. Sergi 2 Hüseyin Bahri Alptekin ayrıca, Alptekin’in Bunker Research Group (Korugan Araştırma Grubu) ve Barn Rese arch Group (BRG) gibi başka sanatçılarla ortak girişimlerinin yanı sıra Jules Verne’in İnatçı Keraban’ının (1883) izlediği rotayı takip ederek, sanatçılar arasındaki eleştirel tartışmalara ve sanatsal değiş tokuşa katkıda bulunmak amacıyla Karadeniz’i dolaşan “yüzen bir laboratuvar” kurma arzusu Sea Elephant Travel Agency’i (Deniz Fili Seyahat Acentası) ele alışıyla dikkat çekiyor. Sanatçının vârisleri ile ortaklaşa geliştirilen sergi, 14 Kasım’a dek görülebilecek. Alptekin, kariyeri boyunca Venedik Bienali’nden Tate Modern’e, Manifesta 5’ten Sao Paolo Bienali’ne kadar birçok sergi ve etkinlikte yer almıştı. l Kültür Servisi Mert Topel + Alper Maral ‘Control Voltage Project’ (Müzik Hayvanı) ert Topel ile Alper Maral; biri Uranüslü, diğeri Satürnlü. Ortak yanları klavyeli çalgılar manyağı olması. Bu iki tedavisiz synthesizer toplayıcısı buluşmuş, kurtlarını dökmüş Control Voltage Project albümünde. Kayıtlar 10 yıl önce yapılmış, ama birkaç yüzyıl sonra bile eskimeyecek, acayip şeyler satan dükkânların vitrininde. Onlardan alışıldık şeyler bekleyemeyiz. O yüzden önce kulak alışkanlıklarınızı bir yana bırakın, hatta play tuşuna basmadan kendinizi ruhen hazırlayın. Zira bu iki ne M yapacağı meçhul adamı destursuz dinlemek sizi afallatabilir. Hem komik hem trajik temalar iç içe; kısa rahatsız kompozisyonlar, tekinsiz sesler, çılgın solocuklar, ürkünç ve karanlık pasajlar arasında dinleyici seçen bir albüm. Elektronik müzik standartlarının uzağında, kendine has küçük bir dünyası olan bu çalışma, synthesizer denen aletin her sesten müzik yapılabi leceğini kanıtlıyor; tabii bu iki deli gibi gereken yetenek ve tutkuya sahipseniz. Bizim Roedelius & Moebius’umuz onlar; hatta Popol Vuh, Ashra, Cluster’ımız. Stanley Kubrick dirilse filmine soundtrack yapmadığına pişman olur, Werner Herzog’un kulağına gitse böyle müzikler var diye hemen film yapardı. Hepinize bambaşka bir 35 dakika diliyorum... Pink Floyd’a notalarla övgü gecesi epertuvarını, adını müzik tarihine yazdıran İngiliz progresif rock topluluğu Pink Floyd klasikleriyle oluşturan Absence, yeni sezon açılışını İstanbul Kadıköy’deki DorockXL sahnesinde yapacak. Hakan Şavklı, Uğur Gülbaharlı, Tunç Arkan ve Uğur Öktem gibi, Türk rock müziğinin deneyimli isimlerini de içeren dokuz kişilik kadrosuyla 21 Ağustos Cuma akşamı 22.00’de müzikseverlerle buluşacak. Bilindiği gibi, ilk kadrosunda Roger Keith ‘Syd’ Barrett, Nick Mason, Richard Wright ve Roger Waters olan, daha sonra ise Barrett’in ölümünün ardından Anadolu Quartet&Sakina ‘Köprü The Bridge’ ki keman (Ahmet Tigril ile Utku Barış Andaç), birer de viyola (Ozan Nabi Akın) ve çellodan (Ruşen Arslanargun) oluşan yaylı çalgılar topluluğu Anadolu Quartet, değişen kadrosuna rağmen 2008 bu yana iyi müzik dinleyicisini mutlu ediyor. Başta adını taşıdığı kültür olmak üzere, dünyanın farklı tarih ve coğrafyalarını buluşturarak elde ettikleri sihirli kimya ile insana has tüm R İ Absence, 21 Ağustos’ta Kadıköy’deki DorockXL’da sahne alacak. gruba dahil olan David Gilmour ile yoluna devam eden Pink Floyd topluluğu, pek çok altın plak ve uluslararası ödüle adını yazdırmıştı. Bilgi: dorockxl.com. l Kültür Servisi duyguları notalayan bu ekip, şimdi özel sesli Kürt şarkıcı Sakina ile gönüllere “köprü” kuruyor. Batı müziği çalgılarıyla doğunun duygularını dile getiren, özlem, sevinç, keder yüklü şarkılara yaptıkları modern düzenlemelerle yeni doğaçlama kapıları açan tecrübeli dörtlü ile içe işleyen bu dokunaklı sesin sahibi Sakina bu albümün kaydı öncesinde uzun uzun bir araya gel miş, provalar yapmış değiller. “Köprü – The Bridge” albümü bir konser kaydı, hem de tarafların ilk kez bir araya gelip sahne mesaisine çıktığı bir konser kaydı. Ancak onları kusursuz bir uyum içinde buluşturan şey, benzer insanlık acılarını tatmış, bu acıları kardeş repertuarlar aracılığıyla paylaşmış olmaları. Bu albümdeki müziğin ruhu, ismiyle müsemma; barış, kardeşlik ve adaletten yana gönül koymuş insanların müziğe dökülmüş hali “Köprü – The Bridge”. [email protected] C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle